Prof. Dr. Halil Çivi İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
18.05.2020
Değerli dostlar,
Yarın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı. Mustafa Kemal Atatürk‘ün toplumunu, devletini ve vatanını emperyalist düşmanlar ve onların yerli işbirlikçilerinden kurtarabilmek için Samsun’a ayak bastığı günün 102. yıldönümü.
19 Mayıs 1919; Mustafa Kemal Atatürk‘ün ülkesini, vatanını ve namusunu emperyalist düşmanlardan kurtararak “Tam Bağımsızlık” yolunu açmak, milletini saltanat ve hanedanlık yönetiminden kurtarmak, devlet yönetiminde “Ulusal Egemenlik” ya da “Milli Hakimiyet” ilkesini topluma benimsetmek, teokrasi (AS: dinci yönetim) ve Halifelik yolunu kapatarak halkı ümmet ve kul kültürüne dayalı devlet yapısından demokratik ve laik bir Cumhuriyet esasına dayalı yurttaşlık bilincine ve “Ulus Devlet” yapısına taşımanın şafak vaktidir.
Modern Türkiye Cumhuriyeti Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan çağdaş Cumhuriyetimizin kuruluşu Atamızın Samsun’a ayak basması ile başlamış, bin bir yokluk, yoksulluk, zorluk ve kösteklemelere karşın yine de hedefine ulaşmıştır.
Vatanımızın kurtarıcısı, devletimizin kurucusu ve devrimlerimizin büyük mimarı, Ulu Önder M.K. Atatürk‘ e minnet duygusu ile yazdığım bir şiirimi sizlerle paylaşmak istedim. Bu duygularla,
Akıldır, bilimdir, dosdoğru yoldur, Batmayan güneştır Kemal Atatatürk. Yaşamsaldır, tutunacak tek daldır, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Vatanın birliği, temel taşıdır, Vatandaşın ekmeğidir aşıdır, Milletinin hiç eğilmez başıdır Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Türkiye’nin aklı, fikri, gözüdür, Cehaleti yok etmenin sözüdür, Ulusal bilincin uygar yüzüdür, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Çalışmaktır, üretmektir, verimdir, Çağdaş toplum için çağdaş yorumdur, Çağdaşlık yoludur, büyük devrimdir, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Ulusun gönlünde solmayan güldür, Özgür düşünceyi söyleten dildir, Çağdaş eğitimi getiren eldir, Batmayan güneştir Kemal Atatürk XXX Ulusal bilincin büyük mimarı, Çağdaş bir devletin doğru imarı, Bütün liderlerin seçkin serdarı, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Laik dindarlıktır, özgür vicdandır, Halkına sunduğu özgür vatandır, Fikriyle, zikriyle özgür insandır, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Cehaleti yıkan bilim yoludur, Uygarlığın somutlaşan dilidir, Ulusun gücüdür “Anadolu” dur, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Hak, hukuktur, sivil anayasadır, Özgürlüktür, korsanlara tasadır, O’nu sevmeyenin aklı kısadır, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX Halil Çivi der ki bilimden kaçma, Cahilin kurduğu tuzağa düşme, Mustafa Kemal’in yolundan şaşma, Batmayan güneştir Kemal Atatürk. XXX
Prof. Dr. Halil Çivi 02 Aralık 2020 / Çiğli/ İZMİR
Ertuğrul Latif KAZANCI Eğitimci – Hukukçu Cumhuriyet, 20 Mayıs 2014
Cumhuriyet ve Devrime yönelik kasıtlı eleştiriler, bir özgürlük sahteciliğidir. ‘Mütareke’ döneminin ‘Hürriyet ve İtilâf’ zihniyeti, sanki yaşamsal yazgımız olmuştur. Ayırımcı, feodal, neoliberal ve teokratik eğilimlere göre; ‘19 Mayıs 1919’da temeli atılan Cumhuriyet ve devrim binası, yıkılmaya yüz tutmuştur’. Ama yanılmaktadırlar. Çünkü bunca ‘şakîliğe’ karşın Atatürkçü düşünce, değerbilmez inkârcıların üstesinden gelecektir.
19 Mayıs 1919 tarihi bu ülke ve halkın onur günüdür. Emperyalist boyundurukta ezilen dünyanın da insanlık hukukunun kazanımına yönelik ilk adımıdır. Ulusal eksenli antiemperyalist bir isyan, artık Anadolu’nun devrimci geleceğidir. Bu isyan bir yönüyle de halkın egemenlik iradesine yüzyıllarca el koymuş ‘saltanat–hilafet’ rejimini alaşağı etme hareketidir.
Devrimci ideoloji, toplumun ilerici kıstaslardaki dirlik ve esenliğini öngörür.
Ülke toprakları üzerinde tasa ve kıvançta beraberlikle tarihsel derinlikten gelen ideal ve kültür birliği, ulusal bilinci oluşturur.19 Mayıs 1919 işte böylesine bir bilincin temelidir. Ama giderek yoğunlaşan olumsuz hız ve çabalarla 19 Mayıs olgusunun getirdikleri, kimilerince reddedilmektedir.
İnkârcılık:
Bir anekdotu tekrar etmemizde yarar vardır: İzmir’in kurtuluşundan sonra Atatürk ve Halide Edip arasında bir konuşma geçer.
“Zafer kazanıldı. Artık bir kenara çekilir, dinlenirsiniz..”
diyen Adıvar’a verilen yanıt şudur:
“Hayır. Bundansonrabirbirimizle didişeceğiz !..”.
Halide Edip, yalnızca meraklı bir yazar mı yoksa bir niyet yoklayıcısı mıdır?
Aslında tek amaç Atatürk’ün gelecekteki işlevini öğrenmektir. Askeri başarılardan sonra kurulacak devletin niteliği ne olacaktır? Bir halk devleti mi inşa edilecek veya
Saltanatın sürdürülmesi mi söz konusu edilecektir?
Halide Edip yani Sultanahmet mitinginin o parlak yıldızı, yaşamsal çelişkilerle doludur. Söylevinden sonra Amerikan mandacısı ama ulusal mücadelede cephede onbaşıdır. Ardından da Türkiye’yi terk ederek Britanya sömürgelerinde öğretim üyesi olacaktır. Devrimle uyuşamayan “Türk’ün Ateşle İmtihanı” yazarı, İngilizlerle uyuşabilmiştir. 1950’de de DP milletvekilidir.
Lozan’dan dönen İnönü’yü karşılamamak için Başbakanlıktan bile istifa eden Rauf Orbay’la fikir arkadaşları; Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele veAdnan Adıvar‘TerakkiperverCumhuriyet’ Partisinde kümeleşmişlerdir.
Bu adlar ulusal mücadelenin askeri aşamasında önemli uğraşlar verirlerken,
ilerisinde niçin başka yerlerdedir? Çünkü Cumhuriyet ve Devrim düşüncesine
yabancı ama Hanedanlık ve Hilafete yakındırlar.
Atatürk, ‘Nutuk’ ta şöyle der:
“Bu parti, kendine ad olan ‘terakki’ ve ‘Cumhuriyet’ sözcüklerinin tam tersi anlamlarla gelişmiştir. Program hain kafaların işidir. Memlekette suikastçıların, gericilerin sığındığı ümitlerin dayanağı oldu”.
Sonrası :
19 Mayıs 1919 çıkışının içerik, anlam ve yönünü sindiremeyenleri, düpedüz inkârcı (AS: yadsımacı) bir kadro izler. Bu süreç,14 Mayıs 1950 günü kıyasıya başlatılır ve günümüze doğru yoğunlaştırılır. Tam bir “yalanrüzgârı” kıvamıyla siyasal, tarihsel ve gerçek dışı ahlaksızlıklara dönüşür.
Atatürk’ün Başbakanlığını yapmış Bayar’ın 1950’ler sonrası tavrı, Atatürk-İnönü dönemlerini hedefleyen:
“27yılbuülkedeçivibileçakılmadı..” noktasıdır. Bayar, yeraltı ve yer üstü kaynaklarını ecnebi (AS: Yabancı) elinden alan, demiryolları döşeyen, kağıt, çay, ağır sanayi, deri, tuz, tekstil başta olmak üzere KİT’leri kuran başarıyı yok saymaktadır. İktisat Bakanı olarak yer aldığı işleri de inkâr etmektedir (AS: yadsımaktadır).
İnönü’ye “Milli Şef ve Değişmez Genel Başkan” sanının verildiği 26 Aralık 1938 tarihli CHP Kurultayı’nı toplantıya çağıran Başbakan Bayar’dır. Önergeyi okuyan
divan üyesi de Menderes’tir. Gün gelecek, DP’nin üst politikalarını çizen bu adlar, Devrim aşamaları için:
“ Yalnızca halka mal olmuşları saklı tutacağız..” veya “İsterseniz Hilafeti bile geri getirilebilirsiniz” ya da: “Kapitalizm, iktisaden geri kalmış bir ülkeyi kalkındıracak en iyi sistemdir” sözleriyle, geçmişi inkâr edeceklerdir.
16 Kasım1938 tarihli ‘Cumhuriyet’ gazetesindeki yazısında NecipFazıl, Atatürk’ün vefat töreninden konu açarak: “Osmanlı İmparatorluğunun yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir uğurlanışa hedef olabilmiş hükümdar yoktur ” dedikten sonra övgüler yağdırmaktadır. Ama aynı Kısakürek, zamanla: “Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılâp” diyebilecek ve1960 öncesi Başbakanlık örtülü ödeneğinde adı geçenlerden olacaktır (*).
Önce İnönü’nün ; “ Ak saçlarında parıltılar seyrettikten” sonra siyaseten yer değiştiren ve tam100 şiir içeren hiciv kitabı çıkaran şair OrhanSeyfi, örtülü ödeneğin içindedir. “Akbaba” mizah dergisinin DP karşıtı çizgisini birdenbire bırakan sahibi YusufZiya’nın ödenek istek dilekçeleri unutulabilir mi? İlkin sol siyasette yer alıp sonra yön şaşıran yazar PeyamiSafa’dantutunuzdaressam Çallı, hatip HamdullahSuphi, tarihçiCemal Kutay, şair Yahya Kemal’lere kadar sıraya girenler, saymakla bitirilemez. Tamamı, 27 yıllık sürecin eleştirisiyle saf tutmuşlardır.
19 Mayısları inkârların başını, Kurtuluş savaşı zaferlerini küçülterek neredeyse yok saymak çeker. Uşak’ta esir düştükten sonra Atina’ya salıverilen General Trikopisyıllarca TC Büyükelçiliğinde Atatürk’e saygılarını kaleme almıştır. Ama “İnönü,Sakarya, Dumlupınar” zaferleriyle, Mudanya ve Lozan’da atılan imzaları görmek istemeyen Sevr’in iç destekçileri, Yunanlı komutanın düzeyine ulaşamamışlardır. “Jenosit” deyimini onaylamayan AİHM kararına karşın: “Ermenileri katlettik” diyenler, “Yunanlılara zulmettik ” saptırmasını öne sürenler, gerçekleri tersyüz edenlerdir.
Sonuç :
Anadolu İhtilâli; sömürgecilik, bağımlılık ve bağnazlığa karşı başkaldırıdır. Cumhuriyet ve devrim için, halkçı-devletçi sosyal gelecek adına, ulusalcı ve laik amaçlar uğruna görkemli bir kalkışma, 19 Mayıs 1919’da başlatılmıştır.Devrimci demokratik irade, inkârcılığa ders veren; siyasal, sosyo- ekonomik ve kültürel anlayışıyla 19 Mayıslara mutlaka sahip çıkacaktır.