Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students, Medical residents in different branches Allied health staff General public and Media,
On 24th March 2023, we conducted a 2 hours on-line lecture on MS-TEAMS for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of
Epidemiology & Control of Zoonotic Diseases
The need for greater international co-operation, better local, regional and global networks for communicable disease surveillance and pandemic planning is also crucial issues to be debated on.
These diseaseshave contributed to the definition of new paradigms, especially relating to foodsafety policies and more generally to the protection of public health.
Finally, the examples described emphasise the importance of intersectorialcollaboration for disease containment, and of independence of sectorial interests and transparency when managing certain health risks.
The annualcumulative number of deaths due to major infectious andparasitic diseases is estimated at approximately 13.3 million inchildren and young adults (one in two deaths in developingcountries).
Six diseases cause 90% of these deaths, namely: acute respiratory infections including pneumonia and influenza (3.5 million), acquired immune deficiency syndrome (AIDS) (2.3 million), diarrhoeal diseases (2.2 million), tuberculosis (1.5 million), malaria (1.1 million) and measles (0.9 million) (22).
Rabies, the leading cause ofdeath in the zoonotic disease group, accounts for between40Kand 60Kdeaths per year.
Here are 43 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 2,9 MB)
Please click the link below to review slides.
“Thegreatness of a nationandits moral progress can be judgedbytheway itsanimalsaretreated.”
With respect and love. 24th March 2023, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health BSc in Political Sciences & Public Administration LLM in Health Law www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter @profsaltik
Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students, Medical residents in different branches Allied health staff General public and Media,
On 20th March 2023, we conducted a 1 hour lecture on MS-TEAMS for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of
Systematic Approach to Enviromental Health
General health condition of both Turkiye and the World is not good at all.
Urgent actions are required both in Turkiye and at global scale.
Must do new things.
The motto of “Sustainable development” is no longer up to date..
Mankind, as compulsory parasite on the Earth, has to fight for “SUSTAINABLE LIFE” (survival) on our poor Planet !
“Homo sapiens” must now evolve into “Homo environmentum” by an evolutionary leap.
There are no more keys to “sustainable life” on this planet!
Consecutive disasters are next!
This determination is not ours, it is from the G20 summit final declaration.. about 2 years ago.
Similar warnings are also included in the COP-27 declaration.
Here are 42 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 4,5 MB)
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health BSc in Political Sciences & Public Administration LLM in Health Law www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter @profsaltik
Konferansın video kaydı alındı. Youtube’a yüklendiğinde buradan erişkeyi (linki) sunacağız.
Kocaeli Tabip Odası yönetimine ve Yunus Emre salonunu bu amaçla kullanıma açan İzmit Belediye Başkanlığına teşekkür ederiz.
Dünyanın ve Türkiye’nin “sağlığı” hiiiiiiiiiiiiç iyi değil. İvedi önlemler gerekli Türkiye’de ve Küre genelinde.
Yeni şeyler yapmalı. “Sürdürülebilir kalkınma” mottosu artık çağdışı. Zorunlu parazit insanoğlu, “içine ettiğimiz” zavallı gezegenimizde “SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM” (beka, sağkalım, survival) kavgası vermek zorunda!
“Homo sapiens” artık bir evrimsel sıçrama ile “Homo environmentum“a evrilmeli.
Bu gezegende “sürdürülebilir yaşam” ın başkaca anahtarı kalmadı!
Ardışık afetler sırada!
Bu saptama bizim değil, G20 doruğu sonuç bildirgesinden.. 2 yıl önce yaklaşık. COP-27 bildirgesinde de benzer uyarılar yer almakta.
Salt zaman sorunu bu beklenen ardışık afetler! Uzun erimde de değil.. Küresel ısınma evresi aşılalı epey oldu. Artık gelinen aşama “İklim Faciası” (Climate disaster)! İklim faciası, aşırı nüfus korkunç, hava ve çevre kirliliği, savaşlar..
En büyük insanlık düşmanı neo-liberal kapitalizm ve emperyalizm.
İnsanlık, bu kadim hastalığından en geç önümüzdeki birkaç on yılda kurtulmalı.
***
Bu gün ayrıca 18 Mart! Şanlı 1915 Çanakkale Utkusu‘nun (Zaferi’nin) 108. yılı!
Zaferin eşsiz komutanı Albay Mustafa Kemal‘i ve yurt savunması için gözlerini kırpmadan şehit olan 250 bin vatan evladını sözcüklerle anlatamadığımız bir saygı, şükran ve minnetle anıyoruz.
Hele 15 yaşını yeni bulmuş / 45 kg beden ağırlığına erişen kınalı kuzuları..
Tokat’ta yakılan ağıt “Hey On beşli onbeşli…”
İsyanımız öyle büyük ve acımız yakıcı oluyor ki, yer yer bu ağıt bir oyun havası olarak çalınıyor ve topluca oynanıyor. Birkaç yıl önce Datça / Billurkent’te tanık olmuş ve hemen durdurmuştuk.. Mikrofonu kapıp oradakilere acı gerçeği anımsatmıştık. Tokat’lı eşimiz Birsen, o ezginin “ağıt” biçimini okuduğunda herkes çok üzülmüş, duygulanmış ve çok da mahçup olmuştu.
Bir halk yakın tarihinden bu denli koparılarak köklerine yabancılaştırılabilir mi!?
Tarih bilinci sağlayacak ulusal tarih eğitimi son derece önemli.
18 Mart 1915 için şu tweet iletisini de paylaştık..
Çanakkale Zaferi’nin 108. yılında “ÇANAKKALE GEÇILMEZ” sözünü tarihe yazdıran 250 bini geçen şehit ve gazilerimizi, zaferin eşsiz komutanı Albay Mustafa Kemal’i sonsuz saygı, minnet ve şükranla anıyoruz…
***
Sevgi ve saygı ile. 18 Mart 2023, İstanbul
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı / Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter : @profsaltik
14 Mart 2023 akşamı saat 20:30’da, ADD Seydişehir şubemizle bir sanal konferans düzenledik.
Şube Başkanımız Sn. Hüseyin İriilter’in istemiyle gerçekleşti bu toplantı.
Konumuz, “14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası” nedeniyle, yaşadığımız deprem ve sel afetlerini dikkate alarak,
AFETLER ve GELECEĞİMİZ olarak belirlendi.
ADD Genel Merkezimiz zoom oturumu olanağı sağladı. Emek verenlere teşekkür ederiz.
Biz, 30 yansı hazırlayarak, sorunu 1,5 saate yakın süre kapsamlı olarak irdeledik.
Etkinlik “Bulut”a kaydedildi. ADD Genel Merkezimizin değerli emekçisi Sevgili Mutlu, kısa sürede youtube’a yükledi. Erişke (link) aşağıda…
İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin BİLİMSEL AKILCILIKLA yapılması dileğiyle.
Sevgi ve saygı ile. 17 Mart 2023, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiye’li
ADD Bilim Kurulu 2. Başkanı www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter : @profsaltik
14 Mart; Tıbbiye öğrencilerinin okullarına yerleşen emperyalist işgalcilerin gözleri önünde Askeri Tıbbiye cephesine Türk Bayrağı asarak sergiledikleri vatansever protesto eylemi ile Tıp Bayramı olmuş kutlu gündür.
14 Mart 1919, ‘’cebren ve hile ile aziz vatanının bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketinin her köşesi bilfiil işgal edilmiş, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş’’ bir milletin evlatları olan Askeri Tıbbiyelilerin esaret (tutsaklık) ve zillet zincirlerine mahkum olmama kararlılıklarının ete kemiğe büründüğü ilk özgürlük adımı ve Milli Mücadele’nin İstanbul’da çakan ilk kıvılcımıdır.
Osmanlı Devleti’nin ömrünü sonlandıran Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasından (bağıtlanmasından) sadece (yalnızca) 15 gün sonra, 13 Kasım 1918’de İstanbul işgal edildi ve hemen ardından İngilizler Askeri Tıbbiye binasını karargâh olarak kullanmaya başladılar. Yatakhaneleri İngilizlere verilen öğrenciler tavan arasındaki ot şiltelerde yatmak zorunda bırakıldılar. Geceleri tuvaletler İngiliz askerlerine ayrıldı. Tıbbiyeliler için de tavan arasına idrar kovaları kondu. Aşağılamao boyuta vardı ki, askeri üniforma giymeleri de yasaklanan öğrencilerden sivil kıyafeti (giysisi) olmayanlar pijamaları ya da gecelik entarileri ile derslere girmek zorunda kaldılar.
İşgalciler Mütareke İstanbul’unda her türlü toplantıyı yasakladıkları için öğrenciler Okul Komutanı aracılığı ile Tıphane-i Amire’nin (sonra Askeri Tıbbiye-i Şahane) kuruluş günü olan 14 Mart 1827’nin yıldönümünde bir bilimsel toplantı düzenleme izni aldılar. Öğrencilerden Sırrı, Kazım, İsmail, Yusuf, Müfit ve Hikmet bu bilimsel (!) toplantıyı işgali protesto eylemi olarak değerlendirmek üzere harekete geçtiler. Büyük katılımla yapılan toplantı esnasında (sırasında) önceden okulun iki kulesi arasına gizlice astıkları, açıldığında tüm cepheyi kaplayan Türk Bayrağı’nı öğrencilerin alkışları ve İngilizlerin şaşkın bakışları arasında çatıdan aşağıya bıraktılar.
Sonradan Tıp Bayramı olarak kutlanacak bu şanlı direniş eyleminden sadece (yalnızca) 2 ay sonra Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktı ve 22 Haziran 1919’da yayınladığı Amasya Genelgesi ile Eylül ayında Sivas’ta ulusal bir kongre toplanması çağrısı yaptı. Tıbbiyeliler bu kongreye harçlıklarından toplayabildikleri para ile sadece (yalnızca) Hikmet’i delege (temsilci) olarak gönderebildiler. Delegelerin (Temsilcilerin) bir kısmının (bölümünün) kurtuluşun emperyal devletlerin mandasına (güdümüne) girmekle mümkün (olanaklı) olacağı yolunda konuşmalar yapması üzerine söz alan Tıbbiyeli Hikmet,Mustafa Kemal’e hitaben (seslenerek);
“Paşam, murahhası bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz. Farz-ı mahal (eğer, varsayalım ki), manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz (kınarız). ” dedi.
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa;
“Efendiler, gençliğe bakın; Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin! Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır” dedikten sonra Hikmet’e dönerek “Evlat müsterih ol! Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklâl ya Ölüm!” diyerek sözlerini tamamladı.
Büyük Önder, 1919 Eylül’ünün o kapkara günlerinde, ortada henüz hiçbir olanak yokken, devlet yokken, ordu yokken, silah yokken, her tarafı (yanı) düşman, hain ve yoksunluklar kaplamışken Tıbbiyeli Hikmet’te gördüğü Ulus inancına ve bağımsızlık aşkına dayanarak yaptığı bu konuşmayla, cesaret (yüreklilik) ve kararlılığı yanında “Umutsuz durum yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim.” deyişinin içtenliğini de ortaya koymuştur. Ulusal Bağımsızlık Savaşımızı zafere (utkuya) ulaştıran bu irade (istenç), bu cesaret (yüreklilik), bu kararlılıktır.
14 Mart 1919’da İstanbul’da işgale karşı direnişin fitilini ateşleyen Tıbbiyeli Hikmetler de, Atatürk’ün 20 Ekim 1927’de Büyük Nutuk’unu bitirirken “Ey Türk Gençliği” seslenişiyle Cumhuriyeti ve devrimleri emanet ettiği namuslu vatan evlatlarının ilklerindendir.
1911 Trablusgarp’ından 1922 İzmir’ine uzanan 12 yıllık dönem, Türk Ulusu için olduğu gibi, Tıbbiye için de çok netameli (kırılgan, engelli), çok meşakkatli (zorlu) bir dönem olmuştur. Bu dönemin birbiri ardına patlayan savaşlarında Tıbbiyeliler de cepheden cepheye koşmuş, büyük bedeller ödemiş, hatta 1921’de, (1915 Çanakkale savunmasında)bütün 1. sınıf öğrencileri şehit olduğundan, mezun bile verememiştir! Türk Ulus’unun dün olduğu gibi bugün de nice Tıbbiyeli Hikmetleri vardır.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; Tıbbiyeli Hikmet cesaret (yüreklilik) ve yurtseverliği ile Ulusumuzun özgürlük ve gönenci için mesleklerini icra eden (yürüten) değerli hekimlerimizin Tıp Bayramı’nı kutluyor, sadece (yalnızca) salgın ya da deprem dönemlerinde değil, her zaman kıymetlerinin (değerlerinin) bilindiği, haklarının verildiği çalışma koşullarına kavuşmalarını diliyoruz.
Bu gün, 14 Mart 1827, bu topraklarda modern Tıp eğitimine başlanmasının 196. yılı idi. 2. Mahmut döneminde İstanbul’da Batı’daki örneklerine benzer “Tıp Mektebi” açıldı.
Uzun yıllar bu gün “Tıp Bayramı” olarak kutlandı.. Son yıllarda, özellikle 3 Kasım 2002’de AKP/RTE iktidarı ile sağlık sorunlarımız giderek ağırlaştı..
Öyle ki; başta hekimler, sağlık emekçiler şiddete kurban edilerek öldürüldüler!
14 Mart Tıp Bayramımızı yitirdik!
AKP=RTE, hiç sıkılmadan, bu kabul edilemez sermaye yanlısı özelleştirmeci, dış güdümlü politikalara direnen hekimler için, başlayan yoğun hekim göçü nedeniyle “GİDERLERSE GİTSİNLER” diyebildi. Son birkaç yılda binlerce hekim yurt dışına gitti.
Artık “Tıp ve Sağlık Haftası” adı altında, 14 Mart’ı içeren haftayı, tıp ve sağlık sorunlarımızı toplum gündemine taşımak ve çözümler üretmek için kullanmaktayız.
Bu bağlamda, Avusturya’dan yayın yapan DÜZGÜN TV‘den Sn. Bahar Altun ile bir söyleşi yaptık.
64 dakika süren kapsamlı söyleşimizi izlemek için lütfen tıklayınız..
Tüm ulusun CB olacağına halkını bölen ve dışlayan, aşağılayan, hakaret eden… pervasızca “giderlerse gitsinler” diyebilen birilerine çok ve anlamsız gelebilir belki ama biz hekimler meslek değerlerimizi yüceltmeyi sürdüreceğiz. Erdemle, insan sevgisiyle kucaklıyoruz herkesi…
HALK SAĞLIĞI, Toplum Hekimliği, Koruyucu Sağlık Hizmetleri, Nasıl bir sağlık sistemi? Ülkemizin temel sağlık sorunlarına nasıl yaklaşılmalı? Erken Cumhuriyet yıllarında gerçekleştirilenAtatürk’ün SAĞLIK DEVRİMİ, Hekimliğin geleceği…
gibi konularda kapsamlı bir gözden geçirme yaparak 162 yansıdan (slayttan) oluşan bir PP (power point) sunumu hazırladık.
14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası‘nda artık “Tıp Bayramları” yap(a)mıyoruz.
20+ yıllık AKP=RTE tek adam rejimi / ceberrut iktidarı sevinçlerimize de el koydu!
Gerek ülkemizin – halkımızın sağlık sorunları, gerek biz hekimler ve bir bütün olarak sağlık emekçilerinin çok yönlü sorunları tüm ağırlığı ile sürmekte.
AKP=RTE tek adam rejimi, küresel sermaye çevrelerinin buyrumları (direktifleri) çerçevesinde, Haziran 2003’ten bu yana SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) adlı bir neo-liberal Küreselleştirmeci politikayı dayatmakta.
Ulusumuz yoksullaştırıldı, sağlıksızlaştırıldı, eğitimsiz bırakıldı ve yaşam dinci kuşatmaya alındı.
14 Mayıs 2023 genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ile bu baskıcı düzen bitecek!
Yansıları izlemek için lütfen tıklatınız (3 MB) indirebilir, arşivleyebilir bu dosyanın web sitemizdeki erişkesini (linkini) paylaşabilirsiniz. Okunması, dağıtılması ve gereklerinin yapılması dileğimizdir.
Seçime katılacak siyasal partilere ulaştırılması önemli olacaktır.
(12 Mart 1971 darbesinin 52. yılı. Hacettepe Tıp’ta tam da bu konuları işliyorduk. Nusret hoca Toplum Hekimliği anlatıyordu. Teksir ders notlarını hala saklıyoruz)
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiye’li www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter : @profsaltik
Cemaat ve tarikatlara yaptığı eleştiri nedeniyle görevinden istifa ederek yurt dışına gitmek durumunda kalan ilahiyatçı Prof. Mustafa Öztürk, giderken
“Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim.” demişti.
Bir ömür süresine sığan bunca savaş, çatışma, darbe, pandemi, ekonomik kriz, doğal afet sonucu bu ülkedeki insanların, hele hele yeterli eğitim olanağı da bulamamış çoğunluğun hâlâ sağlıklı düşünüp, sağlıklı çıkarımlarda bulunup, sağlıklı sonuçlara varabileceğini düşünüyor musunuz?
Modern psikiyatri hastanelerinin kurucularından Prof. Dr. Mazhar Osman’a “Hocam falanca size deli dedi” diyorlar. Hoca “Desin önemi yok. Lakin ben ona deli dersem kendini tımarhanede bulur.” diyor. Yani bir lafa bakmak gerek laf mıdır diye, bir de söyleyene bakmak gerek adam mıdır diye!
Az da olsa psikiyatri eğitim almış bir tıp doktoru olarak benim görüşüm, bu denli travmatik (örseleyici) bir yaşantı sonucunda ülke, Prof. Öztürk’ün tanımladığı kıvama gelmiş bulunmaktadır. Bu denli travmadan etkilenmemek olanaklı değil, yalnızca etkilenimin derecesi farklı farklı.
Yanlış anımsamıyorsam psikiyatrik bozuklukları duygu durum bozuklukları, nevrozlar ve psikozlar diye kümelendiriyorduk. Psikiyatrik bozuklukların en ileri biçimi olan psikozlarda, öbürlerinden farklı olarak hastalar hasta olduklarının bilincinde değiller; hasta olduklarını kabul etmiyorlar ve bu yüzden de tedaviyi reddediyorlar.
Gerçeklikle bağlarını tümüyle koparmış olan bu kesim, hiçbir sorunu olmadığına inandığı gibi başkalarına da ayar vermeye kalkıyor. Daha hafif psikiyatrik bozuklukları olanlar birşeylerin ters gittiğinin ayrımındalar ve yardım istiyorlar.
Yalnızca seçim yapmayı demokrasinin yeterli koşulu sayarsak, “çılgın bir iktidar projesi” için yapmamız gereken tek şey, travmalardan görece az etkilenenleri de çıldırtmak olmalıdır.
Yaşananlara bir de bu gözle bakmanız ricası ile… (05.03.2023)
28 Şubat davası nedeniyle hala değişik cezaevlerinde tutulan ileri yaşlardaki generaller hakkında bir mektup, geçtiğimiz günlerde, 6 Şubat 2023 günü AYM’ye (Anayasa Mahkemesi’ne) gönderildi.
Ne yazık ki o gün Maraş merkezli büyük depremler oluştu ve ülkemizi perişan etti.
İzleyen günlerde de Türkiye gündemi cadı kazanı gibi…
Arada kaynadı ve hak ettiği ilgiyi görmedi. Dileriz AYM gündeminde yerini bulsun.
Mektubun yazan, Sincan cezaevinde yitirdiğimiz Em. Korg. Vural Avar’ın eşi Em. Hv. Albay Tuna Avar ve de Hava Harp Okulundan sınıf arkadaşı.
Bayan AVAR bu davanın, FETÖ terör örgütü üyelerince düzenlenen bir kumpas dava olduğunu vurguluyor özellikle.
AYM Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’dan ricası, davanın bir an önce gündeme alınması ve adaletin – hukukun içine düşürüldüğü “garabetten kurtarılması”.
AYM kararının ayrıca kamuoyunda kamuoyunda yanlış oluşturulan 28 Şubat kumpas davası algısını düzelteceği umudu da yer almakta dilekçede.
Em. Alb. Tuna Avar kısa mektubunu, Başkan Arslan’ın adaletin ve hukukun üstünlüğü konusunda önceki dönemlerde gösterdiği çabayı yeni döneminde de sürdüreceği beklentisi ile sonlandırıyor.
***
Mektup şöyle…
Bu tarihsel mektubu, ricamızla bizimle paylaşan, merhum Korg. Vural Avar’ın kardeşi Sn. Mehmet Avar’a teşekkür ederiz.
İddianamesini FETÖ’den tutuklu eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’nin yazdığı 28 Şubat davasında, Em. Korg. Vural Avar’ın cezaevinde ölümü sonrası, yaş ortalaması 80 olan tutuklu komutanların sağlık sorunları ciddiyetini koruyor.
Cezası kesinleşen komutanlar “adil yargılanma”, “silahların eşitliği”, “eşitlik”, “suçta ve cezada yasallık” ve öbür nedenlerle 23.07.2022’de AYM’ye bireysel başvuru yaptı. Başvuru 20. ayında ve hala “sırasını” beklemekte !!??
“Baştan aşağı siyasal intikam davası olan, bir dönem, geniş halk kitleleri, bürokrasi ve siyasetin, irtica ile yaptıkları mücadelenin faturasını hasım olarak gördükleri komutanlara kesmeye çalışan FETÖ ve destekçisi siyasal odakların, AYM’den hak ihlali kararının çıkmasını istememesi. AYM’nin de bu doğrultuda kararını geciktirmesi” sorunu olduğunu belirten davanın avukatlarından Sn. Aykanat Kaçmaz, geciktirmenin en ağır sonuçlarından birinin de Vural Avar’ın ölümü olduğuna dikkat çekiyor.
Halen 7 general, bu tuzak (kumpas, tertip) dava nedeniyle hapiste tutuluyor.
Kör bir intikam güdüsüyle başlatılan ve inatla sürdürülen gözü kara infaz, 21. yy’ın şafağında, Anayasasında “hukuk devleti” olduğu yazılan Türkiye’ye asla yakışmıyor.
AKP’li CB Erdoğan, Anayasa m. 104/16’da tanımlı yetkisini kullanmıyor, görevini yapmıyor!!??
Anayasa m 104/16 :
“Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır.“
Bu maddenin başlığı “D. Görev ve yetkileri” biçiminde (Cumhurbaşkanının).
Yani hem “görev” hem de “yetki” tanımlaması var Anayasada.
Ayrıca bu özel yetki – görevin yerine getirilmesi ile ilgili herhangi bir özel koşul, kısıtlayıcı hüküm Anayasa’da yer almıyor. Devletin başının, bu görev ve yetkiyi “hakkıyla ve yerinde” kullanacağına ilişkin bir kabul doğallıkla var Anayasal düzenlemede.
Dolayısıyla ne bu generallerin avukatlarının / vasilerinin başvurusu gerekli ne de Adli Tıp Kurumu’nun konuya ilişkin “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama” gerekçeli tıbbi raporu!
Cumhurbaşkanı, devlet başkanı olduğundan, bir biçimde öğrendiği / öğrenmesi gereken – beklenen bu gibi ciddi ve gecikilmemesi gereken durumlarda kendiliğinden (res’en) harekete geçme ve bir karar verme yükümlüsüdür.
“Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama” durumunu ortaya koyacak “herhangi bir makul belge” yeterlidir. Herhangi bir sağlık kurulu raporu ya da tek uzman hekim raporu bile yeterlidir. Yasal mevzuatta düzenlenen kurallar (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m. 16/1 ve 2), CB’nın Anayasaca kendisine tanınan ve özel hiçbir biçim koşuluna ve kısıta bağlanmayanyetkisini kullanma ve görevini yerine getirme yükümünü sınırla(ya)maz, CB’nı bağlamaz. Bu kısıtlayıcı – betimleyici yasal hükümler İnfaz Hukuku bakımından geçerli olup, CB’nı Anayasa m. 104/16’da tanımlanan yetki ve görev bakımından bağladığını savlamak, Anayasanın değinilen maddesine aykırıdır.
Diyelim ki A hastanesi sağlık kurulu ya da ilgili dal uzmanı hekim “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama” yönünde rapor düzenledi. Bu rapor makul, yeterlidir ve Adli Tıp Kurumunca onanması gerekmez. Gerçekte 2 rapor arasında böylesine kabul edilemez bir çelişki durumunda CB’nın ön (inisiyatif) alması ve 3. bir hakem raporu ile hak savunuculuğu yapması gerekir. Tersi, “yaşam hakkının korunması” görevinin ihmali, yetkinin de kötüye kullanılmasıdır ve ağır yasal, ceza sorumluluğu doğurur.
***
Bireysel başvuru AYM’de 20. ayındadır ve bu dava herhangi bir sıradan dava değildir.
Hükümlüler çok yaşlıdır ve ciddi sağlık sorunları belgelidir.
YAŞAM HAKKI mutlaktır, tüm hakların anasıdır ve en başta korunasıdır.
Geç kalan mahkeme kararı adalet sağlayamaz, hele ölümleri asla geri getiremez.
Dolayısıyla, YAŞAM HAKKININ AĞIR ve CİDDİ, YAKIN ve SOMUT TEHDİT ALTINDA OLMASIgerekçesiyle bireysel başvuru davası AYM’ce öne çekilebilir ve çekilmelidir.
AYM’nin benzer gerekçeli içtihatları geçmişte olmuştur.
20. ayında daha çok gecikmenin AYM tarafından da savunulacak bir gerekçesi olamaz.
Tersi durumda akla gelen olasılıklar, ülkemizin geleceği ve AYM’nin güvenilirliği – saygınlığı bakımından çok ürkütücüdür.
Biz de Sn. Bayan Avar’ın çağrısına bu kapsamlı gerekçelerle, derin kaygı içinde ve ivedi karar beklentiyle katılıyoruz.
Sevgi ve saygı ile. 04 Mart 2023, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
Anayasa Hukuku PhD öğrencisi www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter : @profsaltik
Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students, Medical residents in different branches Allied health staff General public and Media,
On 03rd March 2022, we’ll conducted a 2 hours lecture on line (by MS-TEAMS) for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of
Access toHealthCare
Here are the 43 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 4 MB)
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health LLM in Health Law BSc in Political Sciences & Public Administration www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik twitter @profsaltik