Kategori arşivi: Hekim Saltık

2024 Dünya Sağlık Günü: “Benim Sağlığım-Benim Hakkım”

Dostlar,

7 Nisan, “Dünya Sağlık Günü” olarak kutlanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) doğum günü!
Bilindiği gibi DSÖ, 2. büyük dünya paylaşım savaşının ardından büyük umutlarla “Milletler Cemiyeti – Cemiyeti Akvam’ın yerine kurulan uluslararası örgüt “Birleşmiş Milletler”in (BM) uzmanlık örgütlerinden biri. BM, bir tür “Dünya Hükümeti” gibi düşünülebilir,
DSÖ de onun
Sağlık Bakanlığı..
DSÖ her yıl 7 Nisan’da (doğum gününde) kendisi insanlığa bir tür armağan sunuyor!
Gelecek yaş gününe dek, verilere dayalı olarak (Kanıta Dayalı Tıp) dünyanın en önemli sorununu
öne çıkarıyor. Bir savsöz (slogan, motto) geliştiriyor ve o çekirdeği iletileri, uyarıları, dilekleri,
yol
gösterileri ile örüyor. Bir küresel farkındalık oluşturmaya, gerçekçi gündemlere odaklanmaya çabalıyor.

Bu bağlamda her yıl kapsamlı bir “Dünya Sağlık Raporu(World Health Report) da yayınlıyor.
Bu kaynaklara Örgütün resmi web sitesinde (www.who.int) ücretsiz erişilebiliyor ve indirilebiliyor.

DSÖ, UNICEF, UNESCO, ILO, UNEP, UNDP.. 16 temel birimden, “Uluslararası Bakanlık” tan birkaçı. Bu kurumlar “keşke” siyasallaştırılmasa ve teknik uzmanlık kurumları olarak bilimsel açıdan özgür, yönetsel ve akçalı bakımdan da özerk çalışabilseler. Yeterli olanaklar sağlansa. Ama öyle olmuyor… Bir bakıyorsunuz Sam Amca öfkeleniyor ve DSÖ bütçesine katkısını kısıyor…
***
Bu yıl savsözümüz – söylemimiz “Benim Sağlığım – Benim Hakkım“!
Uzun yıllar Sağlık Bakanlığında Dış ilişkiler Daire Başkanlığını başarıyla yürüten saygın dostumuz Bekir Metin, bu yıl da öncü oldu ve konuyu DSÖ kaynaklarında inceledi, web sitesine taşıdı.

Benim Sağlığım – Benim Hakkım” önemli bir iletiyi yükleniyor.. “Sağlık haktır“!

Oysa küreselleşTİRmeci neo-liberal emperyalistler, tam da tersini “kapital aşkı” ile yaratıcı (!) biçimde bulup, “Paran kadar sağlık!” diye dayatıyorlar. Yaman bir meydan okuma..
Son 4 onyıldır epey yol da aldılar. Hele SSCB 35 yıl önce dağılınca, seçenek kamusal sağlık hizmeti modeli de kalmadı, kapitalizmin korkusu da…

Bu abanmadan Türkiye de payını fazlasıyla aldı;

– sağlıkta da büyük ölçüde küreselleşTİRildi,
– sağlık hizmetleri özelleştirildi – piyasalaştırıldı,
– kamu olabildiğince geri çekilerek denetleyici (?!) – düzenleyici (!?) “uslu” bir role indirgendi..

Sağlıkta Dönüşüm” paketi ile (Health Transformation) Türkiye’ye dayatıldı ve “sevdalı taşeron AKP=RTE” eliyle Haziran 2003’te başlatılarak 21 yılda neredeyse tamamlandı.

Net olarak bilinmeli ki, Sağlık sektöründe yaşanan tıkanma, bu emperyal politikaların ürünü..

Dolayısıyla, “Benim Sağlığım – Benim Hakkım” savsözü ancak, böylesi politikaların ekonomo- politik altyapılarının oluşturulmasına katkı sağlarsa işlevsel olabilecektir, değilse havada kalır.

Bu kavrayış ile yol alalım gelecek 7 Nisan’a, 2025’e dek.. dileriz. Hekimlerin, öbür sağlık emekçilerinin kitlelerde böylesine bir bilinç (ayrımına varma!) oluşması için öncü aydın sorumluluğu önümüzde. Sayın Metin’i konuyu işleyip gündeme getirdiği için kutlarken, başta siyasal partiler ve politik karar vericiler, basın, aydınlar, akademi – üniversite ve sivil toplumu göreve çağırıyoruz.

21. yy’da, doğum öncesinden başlayarak erişilebilecek en üst düzeyde sağlık hizmetleri ve gereçlerini en temel insan hakkı olarak tanımamak, ortaçağa savrulmaktır. Kaldı ki, sağlıklı-eğitimli toplum olmadan uygarlığı, bilimsel-teknolojik ilerlemeleri daha ileri taşımak da oldukça güçtür. DSÖ’nün “Tek tıp – tek sağlık” anlayışı ile “insan – hayvan – çevre sağlığı” bütüncül yaklaşım konusu olmalıdır. Başka türlüsü zaten “sürdürülebilir” değildir. 3. binyıl kalkınma hedefleri (MDG) bir daha ötelenmemelidir.

Başta İHEB (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi) olmak üzere (10 Aralık 1948, md.25) pek çok uluslararası anlaşma ve sözleşmeye konmuş olan SAĞLIKLI YAŞAM HAKKI” nı tam olarak gerçekleştirmek, 21. yy. şafağında gezegenimizde erişilen uygarlık düzeyine çok yakışacaktır.
3 yalın gerekçeyle :

1. Çünkü hem bu başarının yaratıcısıdır sağlıklı – eğitilmiş insangücü;
2. Hem de onsuz (sağlıklı – eğitilmiş insangücü) uygarlığı sürdürüm olanaklı değildir.
3. Başka türlüsü insan onuru ile bağdaştırılamaz..

Neo-liberal utanmaz kapitalizm, insan onuruna yakışır “sağlıklı yaşam hakkı” nı teslim ederek ilkelliğinden bir parça kurtulmalı ki, o da “biraz daha” sürdürülebilir olsun, ömrünü uzatabilsin (!!??) İnsanlık uyanıyor.. bu yabanıl (vahşi) ve ölçüsüz sömürü sürgit götürülemez.

  • Uygarca uzlaşılar çağımızın kaçınılmaz gerekleridir.

En temel adımlardan ilki, “HER AİLEYE 1 ÇOCUK” ilkesi ile, aşırı ve mutlak olarak gereksiz, yaşama açık tehdit olan nüfus artış hızını düşürmek olmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 08 Nisan 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net
        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

2024 Dünya Sağlık Günü: “Benim Sağlığım-Benim Hakkım”

2024 Dünya Sağlık Günü: “Benim Sağlığım-Benim Hakkım”

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 7 Nisan 1948 yılında resmi çalışma yaşamına başladı. 1948’de Birinci DSÖ Genel Kurul (Asamble) Toplantısında DSÖ’nün kuruluşunu kutlamak için bir Dünya Sağlık Günü oluşturulması çağrısında bulunuldu. Son yıllarda 7-14 Nisan tarihleri arası Sağlık Haftası olarak kutlanmaktadır.1950’den beri Dünya Sağlık Günü her yıl 7 Nisan‘da farklı bir tema ile kutlanmaktadır. Her tema DSÖ’nün güncel öncelikli alanını yansıtır.

Dünya Sağlık Günü“, 7 Nisan’ın çok ötesine taşarak; süregelen, uzun erimli bir sağlık hakkı savunuculuğu programları başlatmıştır.

Dünya Sağlık Günü, temel halk sağlığı sorunlarına odaklanmak için dünya çapında bir fırsattır. Türkiye’nin de üyesi bulunduğu DSÖ Avrupa Bölgesi, üye devletlerden ve seçilen tema konularında etkinlikleri ve çözümlemeleri (analizleri) vurgulayarak katkıda bulunur ve DSÖ Ülke Ofisleri, politika yapıcılar ve öbür paydaşlar arasında, saptanan temaya (Benim Sağlığım-Benim Hakkım) dikkat çekmek ve tartışmayı teşvik etmek için özel etkinlikler düzenler.

7 Nisan 2024 Pazar günü, Dünya Sağlık Günü olarak “Benim Sağlığım, Benim Hakkım” teması çerçevesinde kutlanıyor. Bu gün herkesin, her yerde, nitelikli sağlık hizmetlerine, eğitime, bilgiye, güvenli içme suyuna, temiz havaya, iyi beslenmeye erişim hakkını savunuyor. Uygun barınma, insana yakışır çalışma ve çevre koşulları ve ayrımcılıkla karşılaşmama… temel sağlık hizmetlerinden tam olarak yararlanamamayı ortaya koyuyor.

2024 Dünya Sağlık Günü

Dünya çapında milyarlarca insanın sağlık hakkı giderek daha çok tehdit altına giriyor.
Hastalıklar ve afetler ölüm ve engellilik nedenleri arasında büyük yer tutuyor.
Çatışmalar yaşamları çökertiyor; ölüme, acıya, açlığa ve psikolojik bunalımlara neden oluyor.
Fosil yakıtlar hem iklim faciasını (Climate Disaster!) tetikliyor hem de temiz hava soluma hakkımızı elimizden alıyor; iç ve dış hava kirliliği her 5 saniyede bir can alıyor!

DSÖ’nün “Herkes İçin Sağlık Ekonomisi Konseyi”, en az 140 ülkenin sağlığı anayasalarında bir insan hakkı olarak tanıdığını belirledi. Ancak çoğu ülke, halklarının sağlık hizmetlerine erişim hakkını güvence altına alacak yasaları çıkarmıyor ve uygulamaya koymuyor. Bu, 2021 yılında en az 4,5 milyar insanın, yani dünya nüfusunun yarısından çoğunun temel sağlık hizmetlerinden tam olarak yararlanamadığı gerçeğini destekliyor.

DSÖ Avrupa Bölgesi’nde ve dünya genelinde milyonlarca kişinin sağlık hakkı
giderek daha fazla tehdit altında!

Hastalıklar ve afetler ölüm ve engellilik nedenleri arasında büyük yer tutuyor.
Çatışmalar yaşamları mahvediyor; ölüme, acıya, açlığa ve psikolojik bunalımlara neden oluyor.

DSÖ Avrupa Bölge Ofisi boşlukları ve zorlukları ele almak, sağlık sistemlerini güçlendirmek ve başarıların üzerine inşa etmek için Türkiye’nin de içinde yer aldığı 53 üye devleti desteklemek için çalışıyor. DSÖ’nün Herkes için Sağlık vizyonunu Bölgedeki yaklaşık 1 milyar insan için somut eyleme dönüştürüyor.

Kamu (Halk) için iletiler…

– Sağlık haklarınızı bilin. Şunları yapma hakkına sahipsiniz:

  • Hiçbir ayrım gözetmeksizin güvenli ve nitelikli sağlık bakımı.
  • Sağlık bilgilerinizin korunması ve gizliliği.
  • Sağaltım (Tedavi) hakkında bilgi edinme ve aydınlatılmış onam (rıza) verme.
  • Maddi ve manevi varlığınızın bütünlük ve özerkliği.

Kendi sağlığınız hakkında kararlar alın..

Temel bir insan hakkı olan sağlık hakkınızı koruyun.

Herkesin, gerek duyduğu sağlık hizmetlerine, parasal sıkıntı yaşamadan, gerek duyduğu yer ve zamanda ulaşabilmesi gerekiyor. Sağlık hizmetlerine erişemiyorsanız, bu kabul edilemez.

İşte harekete geçmenin kimi yolları                    :

  • Savunuculuk-siyasal önderlere çağrıda bulunun, eylem isteyen sağlık topluluklarına katılın, dilekçelere ve tartışmalara katılıp katkı verin.
  • Neyin değişmesi gerektiği ve nasıl değişmesi gerektiği konusunda uzlaşmaya varmak için topluluğunuzu (örneğin iş yerinde, ibadethanelerde vb. yerlerde) örgütleyin.

Sağlık hakkını, daha geniş insan haklarımızın temel direği olarak savunun.

Sağlık hakkımıza saygı duymak, güvenli içme suyuna, temiz havaya, iyi beslenmeye,
nitelikli barınmaya, insan onuruna yakışır sağlıklı – güvenilir çalışma koşullarına ve şiddet ve ayrımcılığa sunuk (maruz) kalmama haklarımıza saygı duymak anlamına gelir.

En iyi sağlığı erişmek bir önceliktir.

Sağlıkla ilgili karar alma süreçlerine katılın. Nasıl katılacağınıza ilişkin örnekler :

Belediye toplantıları ve vatandaş meclisleri, odak grupları ve danışma toplantıları, sağlık konseyleri, yönlendirme kümeleri (grupları) ve inceleme kurulları vb. kuruluşlarda kararlara katkı vermek.

Dünya Sağlık Örgütü’nün kuruluşu, işleyişi, örgüt yapısı, Türkiye temsilciliği kısa tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgiye www.healthworldnews.net/tarihce” erişkesiyle (linkiyle) ulaşabilirsiniz.

Kaynak: DSÖ Merkez ve Avrupa Bölge Ofisi, Cenevre, Kopenhag, 7 Nisan 2024
Haber : Bekir Metin, Ankara, 7 Nisan 2024

Epidemiology of Respiratory Transmitted Diseases

Dear Phase 2 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

We’ll conduct a 2 hours lecture face to face for Phase 2 Students of Atılım Univ.
Medical School
with a title / topic of

Epidemiology of Respiratory Transmitted Diseases

Here are the 66 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF, 3.7 MB)

Epidemiology_of_Resp._Transmitted_Infections

A few tips to be kept in mind                                  :

  • Many leading causes of death receive little mainstream attention. If news reports reflected what children died from, they would say that around 1,400 young children die from diarrheal diseases, 1,000 die from malaria, and 1,900 from respiratory infections – every day.
  • Acute respiratory tract infections are the most common illnesses in all individuals,
    regardless of age or gender.ØEpidemiologic surveys and community-based studies conducted since the beginning of the 20th century have determined the rates of illness and the pathogens involved in such infections.
  • Acute respiratory tract infections (ARI) are the main cause of morbidity and mortality among children aged <5 years in the developing world.
  • Respiratory viruses are spread via three different transmission routes: contact, droplet, and aerosol transmission.
  • Respiratory viruses can be transmitted via 4 major modes of transmission:
    Direct (physical) contact, indirect contact (fomite), (large) droplets and (fine) aerosols.

***
As considering fight against Covid-19 pandemic, as a basicly respiratory transmitted infection, current content of slides, no doubt should be of valuable and important for all users.

With respect and love. 04 April 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BA, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
LLM in Health Law
BA in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

Biraz da sağlık konuşalım 

Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş

İç Hastalıkları ve Mide-Bağırsak Hastalıkları Uzmanı

02 Nisan 2024, Cumhuriyet

Yerel seçimler, ekonomik kriz, dizginlenemeyen enflasyon derken sağlığı konuşmaya zaman kalmadı. Oysa sağlık bozulduğunda hiçbir şeyin önemi kalmaz. Mart ayı sağlık açısından toplumun dikkatini belli sağlık problemlerine (sorunlarına) çekmek ve farkındalık oluşturmak için önemli bir ay. 4 Mart Dünya obezite farkındalık günüydü. Ancak toplumun dikkatini çekmek için konu ne basında yeterince yer aldı ne de sağlık otoriteleri tarafından internet sayfalarındaki bilgilendirme dışında konuya toplumsal farkındalık oluşturacak eylemler yapıldı.

Önümüzdeki yüzyılın salgını olacak obezite başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere çok sayıda başka hastalığa yol açmakta. Özellikle sosyoekonomik açıdan geri kalmış toplumlarda yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşamamak sonucu karbonhidrat ağırlıklı ve görece daha ucuz olan paketlenmiş ürünlerle beslenme, çocukluk çağından itibaren (başlayarak) obeziteye yol açmakta.

Mart ayı toplum sağlığı açısından önemli bir başka sağlık sorunu olan kalın bağırsak (kolon) kanseri farkındalık ayı. Kolon kanseri önlenebilir veya erken teşhis edilebilir ender kanserlerden biridir. Kolon kanseri olgularının %95’i kolon poliplerinden gelişir. Kolon poliplerinin kanser gelişmeden önce kalın bağırsağın endoskopik incelemesi olan “kolonoskopi” ile saptanıp endoskopik olarak çıkartılması ile kolon kanseri önlenebilir. Bu nedenle kolon kanseri için risk grubundaki (kümesindeki) hastalar (ailesinde kolon polibi veya kanseri olan bireyler, iltihabi bağırsak hastalığı olanlar, kendisinde kolon polibi olan veya kolon kanseri geçirmiş olan hastalar) ile 45 yaş üzerindeki bireyler kolon kanseri tarama testleri olan gaitada (dışkıda) gizli kan ve kolonoskopi ile belli aralıklarla izlenmelidir. Bu yıl kolon kanseri farkındalık ayı için tema, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından mavi renk olarak belirlendi. Bu amaçla İstanbul’da her üç Boğaz Köprüsü mavi renkte ışıklandırıldı. Ancak gündemin politik yoğunluğu nedeniyle toplumda farkındalık oluşturmak için konu daha çok tartışılamadı.

DESTEK YETERSİZ

Önemli ve görece sık görülen bir genetik anomali olan Down sendromu için de 21 Mart “Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü”ydü. Down sendromu bireylerin fiziksel özellikleri ve zihinsel yeteneklerinde farklılık gösteren genetik bir durumdur. Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Down Sendromu Derneği tarafından özellikle okullarda farklı etkinliklerle kutlanan bu günde, Down sendromlu bireylerin yeterli eğitim ve destekle normal bireylere benzer biçimde bir yaşam sürebilecekleri vurgulanmaktadır.

EKONOMİNİN ETKİSİ

Son olarak Türkiye’nin mücadelede başarı kazandığı ve örnek ülke olduğu tüberküloz (verem hastalığı) için farkındalık oluşturmak ve gerekli önemleri almak için 24 Mart’ın Dünya Veremle Savaş Günü olduğunu belirtelim. Robert Koch tarafından verem hastalığının etkeni olan Mycobacterium tuberculosis basilinin 24 Mart 1882’de bulunmasına gönderme ile DSÖ önerisiyle 1996’dan beri 24 Mart günü, çeşitli etkinliklerle tüberküloz hastalığının sağlık, sosyal ve ekonomik yıkıcı sonuçlarına dikkat çekmek ve kamuoyunun hastalık hakkındaki farkındalığını artırmak için kutlanmakta.

Ülkemizde Cumhuriyetle birlikte sağlık alanında yapılan önemli atılımlardan biri olan “veremle savaş” ile verem hastalığı oldukça azalmıştır. Ancak COVID-19 pandemisi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi bizde de bir artış söz konusudur, özellikle son yıllarda ülkemizin denetimsiz göçmen akınına uğraması ve olguların önemli bir bölümünün bu kesimde saptanması, göçmen sorununun toplumsal ve ekonomik öbür sorunlar yanında sağlığa olumsuz etkilerine de dikkat çekmektedir.

MEDICAL WASTE MANAGEMENT

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 29th March 2024, we conducted a 1 hour lecture on zoom for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

MEDICAL WASTE MANAGEMENT

Here are the 35 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 3,3 MB)

Medical Waste Management

In conclusion                               :

  • The management of medical waste is a critical aspect of healthcare that ensures the
    safety of patients, healthcare workers, and the environment.
  • Through this lecture, you have gained a comprehensive understanding of the types, risks, and proper handling of medical waste.
  • You have learned about the importance of segregation, treatment, and disposal methods, and the application of these practices in real-world scenarios.
  • As future medical professionals, you are now equipped with the knowledge and skills necessary
    to contribute to
    effective medical waste management and uphold the highest standards of public health and environmental stewardship.
  • This lecture serves as a foundation upon which students can build as they continue their education and enter professional practice, always mindful of the impact of medical waste on health and the environment.

With respect and love. 01th April 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BA, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
LLM in Health Law
BA in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       X @profsaltik

Türkiye HPV aşısı için zaman yitiriyor

Dostlar,

HPV aşısı ülkemizde hala olağan (rutin) aşı programına katıl(a)madı.
Meteliğe takla atan AKP=RTE iktidarı (kendim ettim, kendim buldum!), bu temel koruyucu Halk Sağlığı hizmetinden insanlarımızı yoksun bırakıyor.. 6 milyonu aşkın emeklinin on bin TL/ay mutlak yoksulluğa mahkum edilmesi gibi.. Apaçık ve sefil bir siyasal tercih ürünü bu politika!

Kısa süre önce bir basın organına soruları üzerine demeç vermiştik (VOA Türkçe ve Yıldız Yazıcıoğlu, 02 Şubat 2024). Aşağıdaki başlık tıklanarak okunabilir..

HPV aşısı kanserden koruyucudur ve haktır

***

  • Türk Tabipleri Birliği (TTB), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD), HPV aşısını 137 ülkenin ulusal bağışıklama programına aldığını anımsatarak, ‘Türkiye’nin de daha çok zaman yitirmemesi gerektiğini’ söyledi.

Ortak yazılı açıklama yapan birlik ve dernekler, HPV’ye bağlı hastalıklarla mücadele (savaşım) ve korunma için en etkili yolun aşılanma olduğunu yineledi. Açıklamada, HPV aşısının ulusal sağlık sistemince ücretsiz sunulmasının temel insan haklarından ‘sağlık hakkı‘nın gereği olduğunu vurgulandı. En azından başlangıç için 12 ve 13 yaşına gelmiş tüm kız çocuklarına iki doz dokuz değerlikli HPV aşısının ücretsiz olarak uygulanmasına başlanması, sonrasında tüm kız çocuklarının 12 yaşına geldiklerinde aşılanmasıyla bağışıklamanın sürdürülmesi önerildi.

DSÖ tüm ülkelere aşıyı öneriyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2018’de ilk elimine edilecek (yok edilecek) kanser türünün rahim ağzı kanseri olabileceğini duyurmuş ve 2020’de Rahim Ağzı Kanseri Eliminasyon Programı’nı başlatmıştı. Bu programa göre rahim ağzı kanseriyle tek tek değil küresel bir savaşıma gerek var. Örgüt, tüm ülkelere uygun tarama programları ve HPV aşılamasını öneriyor. Bu Programın gerçekleşmesi durumunda 2030’da tüm dünyada 15 yaşına gelmiş kız çocuklarının % 90’ı HPV aşısını yaptırmış, 35-45 yaş arasındaki kadınların % 70’i duyarlığı yüksek bir testle taranmış ve rahim ağzı kanseri tanısı almış kadınların %90’ı tedaviye (sağaltıma) ve bakıma ulaşabilmesi hedefleniyor.

DSÖ’ye göre 2024’te dünya çapında 137 ülke HPV aşılarını ulusal programlarına kattı. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’ne (E-CDC) göre 30 Avrupa ülkesinden 28’inde 9-14 yaş arası kız ve erkek çocukları HPV aşısıyla aşılanıyor. Bulgaristan ise salt ergenlik dönemindeki kız çocuklarını programına kattı. Bu 29 Avrupa ülkesinin tümünde, aşı ücretleri ulusal sağlık sistemleri tarafından karşılanıyor.

Aşı dozlarının toplam fiyatı, asgari ücretin yarısından çok

Ülkemizde uygulanan rutin (olağan) aşı takviminde henüz HPV aşısı yer almıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 2022’de aşının Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında ücretsiz uygulanacağı ve HPV aşısı üretiminin sağlanacağına ilişkin demecinin üzerinden iki yıla yakın zaman geçti. Ancak herhangi bir adım atılmadı. HPV aşı dozları toplam fiyatı, asgari ücretin yarısından çok.

Açıklamada HPV risk kümelerinin özellikleri düşünüldüğünde, bu aşıya daha çok gereksinimi olanların, daha az ulaşabildiği belirtildi ve şöyle sürdürüldü :

  • “Aşıların UNICEF, GAVI (dünyanın gelir düzeyi en düşük ülkelerinde yeni aşıların çocuklara ulaşımını artırmak üzere 2000 yılında kurulan uluslararası girişim), PAHO (Pan American Sağlık Örgütü) ile toplu olarak sağlanması, aşı fiyatlarının çok daha ucuz olmasını sağlıyor. HPV aşısının Genişletilmiş Bağışıklama Programına katılması, bu konudaki eşitsizliği gidermeye yönelik bir girişim olarak değerlendirilmeli.”

Kadın ve erkekte çok sayıda kansere yol açıyor!

Human papilloma virüsü (HPV), deri veya mukoza hücrelerini tutan bir virüs. HPV’nin çeşitli tipleri
– rahim ağzı,
– genital, anal, penil kanserler,
– baş boyun kanserleri ve
– genital siğillere yol açıyor.

Rahim ağzı kanseri, dünya genelinde kadınlar arasında 4. en yaygın kanser türü. Çoğunlukla da HPV enfeksiyonuyla ilişkili.

  • HPV enfeksiyonunu, her yıl yaklaşık olarak çeyrek milyon (250 bin) kadının
    serviks kanseri nedeniyle ölümünden sorumlu.

Bu enfeksiyon yalnızca kadınlar için değil penis, anal bölge ve baş boyun kanserlerine neden olarak erkekler için de önemli bir sağlık sorunu.

  • 2019’da HPV, dünyada kadınlarda 620 bin ve erkeklerde 70 bin kanser olgusuna neden oldu.

Düşük ve orta gelirli ülkelerde sıklık ve ölüm oranları artıyor

En yüksek rahim ağzı kanseri sıklığı ve ölüm oranları düşük ve orta gelirli ülkelerde.

Bu durum HPV aşısına, servikal tarama ve tedavi hizmetlerine erişim eksikliğinden kaynaklanan büyük eşitsizlikleri yansıtıyor.

Bilinen HPV tipleri arasında 16 ve 18 başta olmak üzere kimileri kanserojen veya yüksek riskli HPV (hrHPV) olarak sınıflanmıştır. HPV 16 ve 18 tüm rahim ağzı kanseri olgularının yaklaşık % 70′ inden; 31, 33, 45, 52 ve 58 % 20’sinden (toplam %90) sorumlu.

Öte yandan, non-kanserojen veya düşük riskli HPV (lrHPV) sınıflandırmasına giren ek HPV tipleri de var. Dolayısıyla, yüksek riskli HPV enfeksiyonunun önlenmesiyle serviks kanserine karşı önemli oranda korunma sağlanıyor.

Altı koruyucu aşı geliştirildi

HPV ile ilişkili hastalıkların kesin bir tedavisi (sağaltımı) olmadığı için, mücadelede (savaşımda) virüs bulaşının önlenmesi ve bağışıklama en etkin yöntem. Ayrıca servikal sürüntü alınarak yapılan tarama (smear) ve böylece belirlenen kanser öncesi lezyonların erken sağaltımı rahim ağzı kanserini önlemenin etkili yolu. Ancak bu tarama çok az kadın tarafından yapılıyor.

HPV için ilk aşı 2006’da onaylandı. Şu anda altı koruyucu HPV aşısı bulunuyor. Aşılamanın HPV ile karşılaşmadan önce, yani cinsel etkinliğin başlamasından önce uygulanması öncelikli hedef. Tüm HPV aşıları 9 yaş ve üzeri kadınlarda kullanılabiliyor. Aşıya göre 26 veya 45 yaşına dek yapılabiliyor. Kimi HPV aşılarının erkeklerde kullanımı da lisanslı. Tüm aşılar, rekombinant DNA ve hücre kültürü teknolojisi kullanılarak hazırlanıyor.

  • HPV aşıları canlı biyolojik ürünler veya viral DNA içermez ve dolayısıyla enfeksiyona yol açmazlar.

Genital siğilleri de engelliyor

HPV aşıları 2, 4 veya 9 tip içeren aşılar olarak da sınıflandırılabilir. İki değerlikli (bivalan) aşı dünya çapında rahim ağzı kanseri olgularının yaklaşık %70’inden sorumlu olan virüs tipleri 16 ve 18’i içerir. 4 değerlikli (Kuadrivalan) HPV aşısı tip 16 ve 18’in yanı sıra genital siğillerin % 90’ından sorumlu olan iki tipi (HPV 6 ve 11’i) içerir.

9 değerlikli (Nanovalan) HPV aşısı ise 6, 11, 16, 18, 31, 33, 45, 52, 58 tipler (hem kanserlerin hem genital siğillerin %90’ından sorumlu tipleri) içerir.

HPV aşılarının önerilen uygulanma takvimi, 15 yaş ve üzerindekiler için 6 ay içinde (0. -2. -6. aylarda birer doz olmak üzere) üç doz olarak uygulanması. 9-14 yaş arasındakiler içinse iki doz (0 ve 6-12 ay) yeterli görülüyor.

Ön yeterliliğini almış ve ruhsatlandırılmış altı aşıdan üçü Türkiye’de uygulanıyor.

Öte yandan 2014’den beri süren Türkiye Servikal Kanser Tarama Programı’nın dört milyon kadından elde edilen verilerine göre; 2020’de ülkemizde HPV-DNA pozitifliği % 4.39. Olağan (Rutin) aşı takviminde ise henüz HPV aşısı yer almadığı için, DSÖ 2030 hedeflerine ulaşmakta oldukça geride kalıyoruz.

Management of Outbreaks, Epidemics & Pandemics

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

In March 2024, we conducted a 2 sessions of PBL (Problem Based Learning) total 6 hours face to face for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with the subject of

Management of Outbreaks, Epidemics & Pandemics

The need for greater international co-operation, better local, regional and global networks for communicable disease surveillance and pandemic planning are crucial issues to be debated on.

Occasionally, the amount of disease in a community rises above the expected level.

Epidemic refers to an increase, often sudden, in the number of cases of a disease
above what is normally expected in that population in that area. 

Outbreak carries the same definition of epidemic, but is often used for a
more limited geographic area.

Cluster refers to an aggregation of cases grouped in place and time that are
suspected to be greater than the number expected, even though the expected number
may not be known. 

Pandemic refers to an epidemic that has spread over several countries or continents,
usually affecting a large number of people: Covid-19 Pandemc; inter-continental epidemic!
The annual
 cumulative number of deaths due to major infectious and parasitic diseases
is estimated at approximately 13.3 million 
in children and young adults (one in two deaths in developing countries).

Six diseases cause 90% of these deaths, namely: acute respiratory infections including pneumonia and influenza (3.5 million), acquired immune deficiency syndrome (AIDS) (2.3 million), diarrhoeal diseases (2.2 million), tuberculosis (1.5 million), malaria (1.1 million) and measles (0.9 million) (22).

Rabies, the leading cause of death in the zoonotic disease group, accounts for between 40K and 60K deaths per year.

Here are 70 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 7,5 MB)
Please click the link below to review slides.

Management of Outbreaks, Epidemics & Pandemics

  • “These are not ordinary times where we play politics and juggle with the safety of the society. These are the times that demand prompt decisions and utter responsibility towards not just the self but our kind – the humankind.”

With respect and love. 30th March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BA, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BA in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

ACCIDENTS in Medical Practice

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 29th March 2024, we’ll conduct a 2 hour lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

ACCIDENTS in Medical Practice

Here is the 42 slides PDF file (5 MB) : Accidents, in Medical Practice

Some important reminders for all..

  1. In reality, personal elements (e.g., personalities or personal attainment) are involved in medical accidents.
  2. However, even when an accident appears to have been the fault of a single individual,
    the cause may be in the management system of the hospital
  3. Therefore, it is important that the person involved report the accident faithfully and
    that a system capable of evaluating such incidents objectively be in continuous operation in the hospital.
  4. When such a practice is established in a hospital, a more trusting relationship between doctors and the hospital management will be established.
  5. Backed up by a system such as described above, doctors can be assured of their positions and can concentrate on their own jobs.
  6. At the same time, they are reminded that their medical services are being monitored by a 3rd party. Such an environment should produce a change in the doctors’ attitude toward the medical care they provide. It is hoped that this change in the doctors’ attitude will result in reduced medical malpractice

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BA in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

CADDE TV Programımız.. Yerel Seçimlere koşar adım…

Dostlar,

Dün, 27 Mart 2024 günü Cadde TV‘de Sayın Rahmi AYGÜN‘ün çağrısı ile 50 dakikalık bir söyleşi yaptık.

İki ana bölüm oluştu; ilk yarıda
– 21,5 yıllık tek başına AKP = RTE iktidarında SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM‘ü (Health Transformation!; tümü ile dış dayatma, ne yerli ne de milli!!),
– yabanıl (vahşi) özelleştirmeyi,
– apaçık sağlık kapitülasyonları olan şehir hastanelerini,
– hekim göçünü,
– sağlıkta şiddeti,
AKP= RTE‘nin hekimleri aşağılayan, emeklerini değersizleştiren, bezdiren, iş güvencesini yok eden, emeklilikte yoksullaştıran, iş yükü ilke ezen, ayrımcılık yapan, liyakata dayanmayan… çağdışı politikalarını..
– Halkın sağlık hakkını
– Sağlık sektöründeki yandaşa – yabancı sermayeye peş keş çekilen milyarlarca Doları…
– Böyle giderse daha neleeeer neler olacağını…

konuştuk.. (yaklaşık 35 dk.)
***
İkinci bölümde 31 Mart “yerel” seçimlerini konuştuk.
“Yerel” olmaktan çıkan çooook kritik bir anlam ve işlev kazanan bu çok özel seçimleri..
Ulusumuza net ve kritik çağrılarımız oldu : (Bu çağrıyı bu gün Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan köşe yazımızda da yineledik..)

Ne yapmalı                                                       ??

– Ana ve şaşmaz hedef AKP=RTE faşist-gerici-uydu rejimini olabildiğince zayıflatmak.
– Bunu hakkımız olan “oy” larımızla demokratik-barışçıl ve meşru yolla yapmak.
– Bugün yapıl(a)mazsa gelecekte bu yollar da kullanılamayabilir.
– Öyle ise; her seçim bölgesinde, kazanabilecek en güçlü adayı destekleyerek Cumhur İttifakı adaylarını sandıkta yenmek.
– “Ulusal güçleri birleştirin” buyruğu ATA’nın!
***
Programı izlemek için lütfen tıklayın..

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereklerinin hızla yapılmasını dileriz…

Sn. Fikri Sağlar’ın tweet iletisi ile bağlayalım : (https://x.com/dfikrisaglar/status/1773263449025311185?s=20)

  • AKP’ye öyle bir ders verin ki:
  • Halk açken, halkın parasıyla lüks içinde yaşanamayacağını anlasınlar.
  • Halkı zamlarla soyarken, bir avuç yandaşa peşkeş çekilemeyeceğini anlasınlar.
  • Halkın verdiği yetkiyle, halka tepeden bakılamayacağını anlasınlar.
  • Hesap sor ey Halkım! 

Sevgi ve saygı ile. 28 Mart 2024, Ankara
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Management of Work Related & Occupational Diseases Caused by Worksite Air

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School
All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 15th March 2024, we conducted a 3 hours lecture for Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Management of Work Related & Occupational Diseases Caused by Worksite Air

Here is the 62 slides PDF file (3,9 MB) :
Management of Work Related & Occupational Diseases Caused by Ambient Air

Some important reminders for all..

In the context of managing work-related and occupational diseases caused by ambient air, here are 10 important issues that should be emphasized during the lecture:

1.Respiratory Diseases: Understanding and addressing respiratory conditions caused by workplace air pollution is essential.
2.These include pneumoconioses (such as silicosis and asbestosis), bronchopulmonary diseases related to specific dust exposures (e.g., cotton dust, hard-metal dust), and asthma triggered by work-related sensitizing agents or irritants.
3.Extrinsic Allergic Alveolitis: This condition results from inhaling organic dusts or microbially contaminated aerosols at work. Recognizing and preventing it are critical.
4.Chronic Obstructive Pulmonary Diseases (COPD): COPD can arise from various occupational exposures, including coal dust, wood dust, and dust from agricultural work. Implementing preventive measures is crucial to safeguard workers’ lung health.
5.Upper Airways Disorders: These disorders, caused by sensitizing agents or irritants inherent to work processes, impact the upper respiratory tract. Identifying risk factors and minimizing exposure are vital.
6.Scientifically Established Links: It’s essential to establish direct links between exposure to workplace risk factors and specific diseases. By doing so, we can take targeted preventive actions to protect workers’ health.

7.“All workers have the right to safe and healthy working conditions.
European Social Charter, 7th ed., updated: 1st January 2015, Part 1 /3
8.Occupational health practice encompasses the activities of all those who contribute to the protection and promotion of workers’ health-PP and to the improvement of working conditions and environment;
9.These terms should not be understood as merely the practice of occupational health professionals.
10.The institutionalized organizational arrangements to provide such services (i.e., the occupational health services which are part of the infrastructure to protect and promote workers’ health).

With respect and love. 23rd March 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

SAĞLIKTA KAPİTÜLASYONLAR

Prof. Dr. Celal KARLIKAYA
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı
20 Mart 2024, Edirne

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

Egemenliğin bağsız – koşulsuz ulusun olduğuna, salt karşı çıkmış olmak için “Size ne oluyor? NAS var!” demeyi marifet bilen Din(i)Dar ve Kin(i)Dar kuşağın kıblesi neresidir?

Osmanlıyı yıkıma götüren kapitülasyonlar günümüzde var mı? Hangi alanlarda var, ekonomo-politik bilimcilerin konusudur ancak biz sağlıkta acı bir duruma örnek vererek, halkın sağlığı ve sağlamlığı için üzgünlüğümüzü / kırgınlığımızı sözcüklere dökmeyi deneyelim..

Egemenlik Ulusun değil ise, Şehir Hastanesi egemen, tanrı – insanın yeryüzündeki en önemli hakkı olan yaşama ve sağlık hakkının ölçüsünü o koyuyor – öyle mi?

Basamaklı sağlık hizmeti hiçbir aşamada çalışmadığı halde Şehir hastaneleri nedir? 4. Basamak hastane de bize mi söylemiyorlar?

Çok olay –vakıa– var ama en yakını, acısı / ansısı daha aklımızdan çıkmayanı anlatalım:
Alanımız olan Solunum Hastalıkları Tıbbı nedeniyle kendisi Yunanistan’da, kızı İstanbul’da yaşayan soydaşımız – vatandaşımız (sınır ötesi Türk -bkz. Atatürk’çe- soylumuz) en yakın sağlık pınarı olarak Edirne’deki (1.) Cumhuriyet’in Tıp Fakültesi’ne geliyor. Yaşı. Kızı, uluslararası müfettişlik yapan Eğitimci. Kızı buluyor bizi 4 ay önce, annemi size getireceğim.. Ama neden ben; ben bu pandemi döneminde en az 4 kez viral hastalık ve sağlık durumum nedeniyle özel hasta bakamıyorum; genç arkadaşlarımız var öğretim üyesi.. diyoruz. Ama ısrar ediyor. Tamam diyoruz; kalp, tansiyon, şeker vs. çok sorunları içinde ASTIM hastalığını tanılıyoruz. Uygun ilaç ve sağaltım (tedavi) önerileri ile uğurluyoruz köyüne – Yunanistan’a. Şimdi 4. ay denetimi (kontrolü) var. Kendisini çok daha iyi duyumsuyor (hissediyor); köyündeki eczaneye kendisi yürüyerek gidebiliyor artık. Bu kez ayırt ediyoruz ki astımı, eozinofilik astım denen bir tür. Bu tür astımın sağaltımında son on yıllarda geliştirilen  ve birkaç yıldır ülkemizde ruhsatlandırılmış “biyolojik” sınıftan ilaçlar var. Ancak Sağlık Bakanlığı -SGK- kanımca ana gerekçesi parasal olan nedenlerle sadece allerji uzmanlarına bu ilacı kullanabilme yetkisi tanımış. Üniversite hastanesinde göğüs hastalıkları profesörüyüz ama ne yazık ki birçok göğüs hastalıkları rutini olmuş tedavileri bu nedenlerle hastalarımıza, göğüs hastalıkları uzman hekimlerinden 3-5 kişilik heyet kursak bile yazamıyoruz!.

Neyse konumuza dönelim, Astımın bu biyolojik ilacını Tıp Fakültemizde birkaç yıl öncesine dek yazabiliyorduk. Çünkü Çocuk Allerjik Hastalıklar uzmanımız vardı. Erişkin tıbbı uzmanı olmasa bile, tıbbın yasaları gereği, bizim bilimsel – doğru tedavilerimizi O da doğru bularak Tıbbi Kurulun – Heyetin işlev görmesini sağlıyordu. Ancak bu profesör hocamız emeklilik yaş sınırı gelmeden “tükenmişlik duygusu” ile emekli oldu! O’nun yetiştirdiği doçent hocamız da çocuğunun için İstanbul’a gitti. Şimdi ne oldu?

  • Üniversite hastanesinde baktığımız hastaları 3. Basamaktan 2. Basamağa sevk ederek onları tedavisiz bırakmıyoruz (!)

Çünkü Edirne Devlet Hastanesinde erişkin allerjik hastalıklar uzmanımız var; halkın sağlığı için bir çaredir. Ancak tıp fakültesindeki göğüs hastalıkları hocaları bu ilacı yazamaz! 2. Basmakta allerji uzmanı yazabilir! Bu Basamaklama işi bakın burada çalışıyor (!) Eğitim hastanesinin  uzmanlık öğrencilerine (asistan hekimlere) de haksızlık değil mi? Modern bir sağaltımı (tedaviyi) göremiyor, öğrenemiyorlar. Çünkü, sınırlar ötesinden bile gelse (sağlık turizmi!), Yunanistan’dan ulaşan bu hastamıza, Tıp Fakültesindeki ilgili hocalardan 3-5 kişilik tıbbi kurul (heyet) bile kursak, bu ilacı yazamıyoruz! Edirne Devlet Hastanesindeki Allergolog meslektaşımız da veremiyor çünkü orası Eğitim Hastanesi değil. SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) böyle buyuruyor.

Ne yapacağız? En yakın nerede yetkili hastane ve Allerji uzmanı? Tekirdağ diyorlar. Ama orada da Eğitim Hastanesi olarak salt Tıp Fakültesi var, orasıdır her halde diyoruz. Ancak, “Hayır, Şehir Hastanesinde..” diyorlar. Ama orası SUT’a göre yazamaz diye düşünüyoruz, ama hayret, “örtülü yöneticilerimiz” Trakya’da yalnızca bu hastaneye söz konusu asthma ilacını yazma yetkisi vermiş; kendi yazdığı mevzuata da uymamasına karşın!

Ne yapalım? diyoruz, hastamızla düşünüyoruz :

Hocam bu gün otel tutup Edirne’de kalırız, yarın Tekirdağ’a gideriz.. diyorlar.
Peki, arıyoruz Tekirdağ Şehir Hastanesi’ndeki -Tıp Fakültesi hocalarından daha yetkili ve etkili- meslektaşımızı. Çok iyi niyetli, ancak bir haftadan önce yeni hasta kabul etmesinin olanaksız olduğunu söylüyor. Hastamız 75 yaşında kadın, kızı. 60’a yakın. O denli uzun süre kalamayacaklarını söylüyorlar. Hastamıza çağcıl (modern) solunum tıbbının uygun gördüğü ilacı yazamadan Yunanistan’daki köyüne uğurluyoruz…
***
Sağlık hakkı, yaşam hakkı, mesleksel sorumluluklarımız, haklarımız hepsi insan hakları.. nerede arayalım bu Hakkı-Hukuku?

  • Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesi” idi kurucusu Atatürk‘ün eşsiz tanımı ile..

Şu an, devlet tıp fakültesindeki hocalar bile kimsesiz!

Nedeni             : Şehir hastanesine verilen kapitülasyonlar!

Oysa biz halk (tebaa!) olarak bu deneyimi Osmanlı’da yaşadık: “Yabancı devletlere verilen Kapitülasyonlar devleti sömürgeleştirmişti”! Aynı “hata” (!) neden yineleniyor?
İstendik mi yoksa?

Mülkiye, Harbiye, Tıbbiye…
Halkın sağlığı ve sağlamlığı…

Devlet olma savındaki siyasal kuruluşların ‘en birinci’ görevi halkın sağlığı – sağlamlığı” idi Mustafa Kemal Paşa‘ya göre. Şimdi şehir hastanelerinin geliri – kazancı, müşterileştirilen halkın sağlığına emanet edilmiş. Bir de bütün Trakya’da Tekirdağ Şehir Hastanesineadını düzeltiniz- Trakya 4. Basamak Bölge Hastanesine (!) örneğin..

İşte, ne yazık ki ülkemiz tıp – sağlık ortamı (şehir hastaneleri büyük oranda bunun dışında) ne hastasını, ne çalışanını hoşnut (memnun) edebiliyor. Her yerde çarpıklıklar içinde yaşıyor ve yaşatılıyoruz. Oysa “Sağlıkta Dönüşüm” (Health Transformation!) küresel dayatmasını Haziran 2003’te başlatan AKP’li Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Müşteri memnuniyeti“ni tam da odağa koymuştu! (Milliyet, 27 Temmuz 2003).

Sağlık hizmetini doğuştan kazanan hak öznesi onurlu yurttaş, neo-liberal post-modernitede (!)  “müşteri” ye terfi ettirilmişti (!), “memnun edilecekti”!!

Bir de sağlık yöneticilerimiz var, her yerde varlar.. onlar görevi kötüye mi kullanıyor, göz ardı mı ediyor? Onlar da memur işte, emir kulu düşünceleri aklımızdan geçiyor?

Sonra Ata’mızdan gelen aydınlık düşünceler zihnimizi karabasanlardan arındırıyor:

  • “Hükümetlerin halkın eline geçmesi…. Efendiler, biz memur sınıfı yaratmak için çalışmayalım.
    Ve kesinlikle memur kadrosu içinde bulunanları bir yere koymak için kafa yormayalım.
    Yönetimi halka vermek için çalışalım.”
  • Halk Fırkası nazarında Halk mefhumu herhangi bir sınıfa münhasır değildir. Hiçbir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve umumiyetle kanun nazarında mutlak musavatı kabul eden bütün fertler halktır. Halkçılar hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatın, hiçbir ferdin imtiyazlarını kabul etmeyen ve kanunları vazetmekteki mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir.”
  • “Biz her yurttaşın elini yurttaş olarak sıkarken, beraber çalışırken, onda saygı ile tanımaya değer vasıflar görür ve her vatandaşı müsavi (eşit) haklı, müsavi şerefli insan olarak tanır ve imtiyaz davasında bulunmayan yurttaşlar kitlesini halktan ve halkçı tanırız…
    Türkiye’de sınıf yoktur, cins(iyet) (ayrımı) yoktur” .
  • “Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir, mazisini iftiharla doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk’ün seciyesini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları tashih edeceğiz (düzelteceğiz). Bu hataların tashih olunmasında bütün arkadaşların faaliyetini isterim.”

***
14 Mart Tıp Bayramının ardından, ki aslı emperyalizme -kapitülasyonlara başkaldırının da adıdır– halkın sağlığı ve sağlamlığını ilgilendiren her konuda milli mücadelenin çoban ateşleri yakılmaya devam edilecektir.

Atatürk devrim ve ilkeleri, bizlere her zaman doğru yolu göstermektedir.

ÖZETLE;

  • “HEKİMLER OLARAK, İNSANCIL YÖNETİM ALTINDA YAŞAMAK ve ÇALIŞMAK İSTENCİ ile
    YAŞASIN ATATÜRK CUMHURİYETİ”
    diyorum.. 

Kaynakça