Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

BEŞTEPE’de BİR MİTRALYÖZ..

Cumhuriyet, 16.01.2025, syf.10
Ahmet Saltık: Beştepe’de bir mitralyöz

Esenyurt ve Beşiktaş darbeleriyle zemin döşeyen iktidarın hedefi İBB’ye el koymak. Bahçeli’nin ardışık Öcalan iletileri sürerken, kayyım atamaları durmadı. Tunceli ve Ovacık Belediyelerinin ardından Akdeniz Belediyesinde de kayyım operasyonu yapıldı. İmamoğlu davası habire erteleniyor, sürekli tehdit altında tutuluyor. Bir milyonluk dev ilçe Esenyurt’ta Ahmet Özer, CHP’nin çok güçlü olduğu Beşiktaş’ta Belediye Başkanı Rıza Akpolat, evine şafak baskını ile gözaltında. İlk 48 saatte ifadesine başvurulmamış!? CHP’nin ne tepki vereceği yoklanıyor.
Ancak CHP bu “sınamalarda” bekleneni veremiyor. En güçlü olduğu ilçede, İmamoğlu ve Özel’in katılmasına karşın, olay henüz çok taze iken bile coşkulu kalabalıklar toplanamıyor.

Sorun kuşkusuz salt CHP’nin değil. Bu ciddi sorunsalın siyaset bilimince derinlikli irdelenmesi gerek.
Gözaltından, Başkan Akpolat’ın sıcacık iletisi ulaşıyor :

  • “Aşevinden günde beş bin yurttaşımıza yemek yolluyorduk.
    Bu ihtiyaç sahiplerinin yemek gereksinimleri eksiksiz sağlanmalı.”

Hemdert olma bu!

İktidara geri adım attırabilecek bir karşı çıkış henüz sergilenemedi, çember giderek daraltılıyor. İzleyen saldırının kimlere, nerede ve nasıl yapılacağı sorusu “askıda bayat ekmek” gibi sallanıyor. “Demokles’in kılıcı” benzetmesi sıradanlaştı! İktidar kamuoyunu oyalıyor ve adeta felç ederek teslim almaya çabalıyor. Tıp deneylerinden biliriz, bir kas çok şiddetli olmasa da sürekli uyarılırsa, bir süre sonra uyaranlara yanıt veremez, felç olur. “Duyarsızlaştırma” deneyleri de siyasal alana doğrudan uygulanarak, kitleler siyasadan dışlanmakta, siyasal katılım önlenmekte.

Dozu ve sıklığı giderek artırılan ardışık politik – ekonomik – kültürel – sosyal – psikolojik..
şiddet tam bir bunaltma ve diz çöktürme operasyonu. Son örneği İstanbul Barosu!
Başsavcı, Ö. Özel’in nitelemesiyle “seyyar giyotin”, Baro yönetiminin görevden alınmasını istiyor.

Belediyelere el koyma saldırısı, çok yaygın ve çok ağır kurgulu yoksullaşTIRma ile de çaresiz bırakılarak duyarsızlaştırılan, biata zorlanan, ümmete dönüştürülmek istenen kitlelerden
gerekli tepkiyi göremiyor.

Hiç kuşku yok, bu bütüncül (topyekun) tarihsel operasyon salt iktidarın hüneri değil;
sorun çok ağır!

Rejim, Türkiye’yi ilan edilmemiş bir OHAL altında sözde kadife demir yumrukla ezmekte.

Sıradan muhalefet yöntemlerinin elverişli olmadığı görülüyor. RTE, şehit-gazi ailelerinin yanıt veremediği isyanı karşısında açıkça geri adım attı ve keskin bir söylemle, “Bebek katiline af yok” dedi! Bumerang’ın ilk aşaması denebilir. Sözde yeni “İmralı açılımı”, salt “terörsüz Türkiye”ye indirgendi. CHP ve DEM’e havuç-sopa ikilisiyle çifte baskı ile Anayasa değişikliği ve RTE’ye sınırsız Başkanlık için çaresiz bırakarakevet” dedirtme politikası, taktik nedenlerle de olsa, geçici olarak geriye çekilmiş görünüyor.

Bu taktik gerileme CHP ve DEM’in direnişi ile değil; yineleyelim, Şehit – Gazi Ailelerinin örgütlü direnişi ile gerçekleşti. Bu olguyu da not etmek gerek bir yana. Toplum, henüz bütünüyle “öğrenilmiş çaresizlik” içinde değil. Ancak saldırı olağanüstü ağırdı ve ilgili kesimler can havli ile vargüçleriyle dirençlerini sergiledi, ama barut sınırlı!

Tüm Devlet gücüyle muhalefet ve halkın üzerine çullanan iktidar, apaçık demokratik meşruluk sınırlarını zorluyor hatta çiğniyor. Dolayısıyla sivil toplumun da tüm gücüyle örgütlenerek ayağa kaldırılması koşul!

Anamuhalefet, salt kendi seçmeni ve kurumsal gücüyle sonuç alamıyor; 1. parti olmasına karşın! Dolayısıyla öbür siyasal partiler, dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları, vakıflar, saygın bilim-sanat-kültür insanı önderler, işsizler, emekliler, yoksullaştırılan on milyonlarca yurttaş, depremzedeler… tüm toplumu seferber etmek zorunlu.

Olağanüstü durumlar, olağanüstü çözümler dayatır.

Giderek ve açıkça zorbalaşan iktidara karşı, hiç de zor olmayan
tarihsel uzlaşma ile tek bir ortak hedef belirlemek gerek : ERKEN SEÇİM!

Üstelik 2017 halkoylaması ve Başkanlık, hukuksal olarak tartışmasız yok hükmünde iken!

Ülke genelinde üstte saydığımız kişi – kurumların ortak karar ve eylemiyle açık hava toplantıları düzenlenmeli, yürüyüşler yapılmalı, türlü yaratıcı gösterilerle tüm ülkede “erken seçim” istemi dalga dalga yayılmalı, tek gündem olmalıdır.

Süreç, sendikaların iş bırakma, hak grevleriyle desteklenmelidir.
İyi planlanan bir genel grev iktidarı frenleyebilir.

  • Meşruluk sınırlarını çiğneyen ceberrut iktidarlara karşı direnme hakkı,
    evrensel ölçüde temel insan hakkıdır.

Cumhuriyet kan ve irfanla kurulmuştur.
Harcında milyonlarca şehit-gazi kanı ve manevi mirası vardır.

1984’ten bu yana 40 yıldır boğuştuğumuz emperyalizmin bölücü taşeron terör örgütü ve
on binlerce şehit, gazi daha…

23 yıldır iktidarda olan;
– ve açıkça ülkemizi – ulusumuzu etnik – dinci temelde bölmeye,
– federasyon ve parçalanmaya taşıyan,
– terörü bitir(e)meyip iç politikaya alet eden,
– Başkanlık hevesine vatan-millet bütünlüğünü gözü kara, vatana ihanetle emperyal masaya süren

bir İttifak ile Türkiye yoluna devam edemez.

Beştepe mitralyözü bir an önce susmalıdır.

Ülkede sağkalım (beka) tamtamları kulakları sağır ediyor,
duymuyor – işitmiyor olamazsın eyy Ulus!

AKP=RTE, stepneleriyle nereye sürüklüyor ve sürükleniyor??
Köprüden önce son çıkıştayız, UYANIN!
=======================================
Yazımızın pdf biçimi için lütfen tıklayınız :
Cumhuriyet köşe yazım, BEŞTEPE’de BİR MİTRALYÖZ..16.1.25

Halil Çivi şiiri : ATATÜRK ve CUMHURİYET

ŞİİR KÖŞESİ

Prof. Dr. Halil ÇİVİ

İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı,

Halk ozanı

ATATÜRK ve CUMHURİYET

Sonsuza dek süren aşkım,
Atatürk ve Cumhuriyet.
Akıl yurdum, bilim köşküm,
Atatürk ve Cumhuriyet.
                Xxx
Bağımsız bir devlet için,
Mutlu, özgür millet için,
Hak, hukuk, adalet için,
Atatürk ve Cumhuriyet.
               Xxx
Laikliği korumaya,
Bir mum gibi erimeye,
Aydınlığa yürümeye,
Atatürk ve Cumhuriyet.
                Xxx
Zorlukları aşmak için
Üreterek coşmak için
Refaha kavuşmak için.
Atatürk ve Cumhuriyet.
                 Xxx
Demokrasi aşkı ile,
Akılcı bir seçki ile,
Hiç bitmeyen coşku ile,
Atatürk ve Cumhuriyet.
                Xxx
Bilim, teknik üretmeye,
Özgürlüğü türetmeye,
Bağnazlığı çürütmeye
Atatürk ve Cumhuriyet.
                 Xxx
Işık olup yanmak için,
Cehaleti yenmek için,
Uygarlığa dönmek için,
Atatürk ve Cumhuriyet.
                 Xxx
Yoksulluktan çıkmak için,
Sefaleti yakmak için,
Umutluca bakmak için,
Atatürk ve Cumhuriyet.
                 Xxx
Huzur için, barış için,
Uygarlığa varış için,
Onurlu bir yarış için,
Atatürk ve Cumhuriyet.
                Xxx
Halil Çivi, özüm ile,
Eşim, oğlum, kızım ile,
Aklım, fikrim, gözüm ile,
Atatürk ve Cumhuriyet
                 Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi
19 Aralık 2024, Çiğli / İzmir

ŞİDDETE KARŞI TOPLUMSAL UZLAŞI..

Dostlar,

Çiğdemim Derneği öncülüğünde, Sayın Av. Neslihan Özfidan ve Sayın Rıza Sümer‘in çabalarıyla,
13 Ocak 2025 günü saat 21:00’de bir “zoom oturumu” yapıldı.
Konuşmacı olarak bize görev verilmişti.
Yaklaşık 50 dakika dolayında bir sunum yaptık ve ardından soruları yanıtlamaya çalıştık,
katkılar paylaşıldı.

Aktarımımızın bir özeti PDF dosyası olarak aşağıda, indirilip okunmasını, paylaşılmasını ve
yararlı olmasını dileriz.

ŞİDDETE KARŞI TOPLUMSAL UZLAŞI, Dr. Ahmet SALTIK, zoom oturumu notları, 13.01.2025

(338 KB, 8 sayfa)

Toplantıyı düzenleyen, bizi konuşmacı olarak onurlandıran ve oturumu sabırla izleyerek
katkı veren tüm katılımcılara teşekkür ederiz.

ŞİDDET, ne yazık ki, küresel emperyalizmin özellikle son yarım yy’da katlanılmaz ve sürdürülemez kertede artan sömürüsü temelli olarak nicelik ve nitelik olarak kaygı veren boyutlara ulaştı.

Türkiye’de ise ” TEK ADAM REJİMİ” doğası gereği, başlıbaşına çok yönlü baskı ve şiddet aracı. Denetlenebilirlik ve hesap sorulabilirlik yok.. Erkler ayrılığı yok.. Hızla demokrasiye dönülmeli.

  • İnsanın insana kulluğunu, emeğin sömürüsünü yok etmeli kök nedenler olarak.

Oturum youtube üzerinden eşzamanlı yayınlandı. Erişim içi lütfen tıklayınız :

https://youtu.be/–LYebv_Bng?si=_LCg1UIWFLRyv6Uu

Sevgi ve saygı ile. 15 Ocak 2025, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 15 Ocak 2025

TÜRK VATANDAŞI NACİ BEŞTEPE

TEHDİT

Ülkü Ocakları Genel Başkanı,
İYİ P. Gen Bşk.’nı;

MHP İstanbul İl yöneticisi de, Şehit aileleri ve gazi derneklerini, Bahçeli’ye yönelik sözleri nedeniyle tehdit etti.

Kürşat Yılmaz da tehditte gecikmedi.

Siyasi Parti mi, mafya partisi mi?..

YEE

Türk kültürünü tanıtma amaçlı Yunus Emre Enstitüsü (YEE)’ne dört yılda 4.3 milyar TL verilmiş.

Bazı yöneticileri kurumu dolandırmaktan tutuklanan YEE bol bol yemeli içmeli etkinlikler düzenlemiş.

YEE yeeeeemiş…

FERNAS

AKP Batman milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na verilen milyarlarca dolarlık ihaleler ve garantiler dudak uçuklatıyor.

Alan ve verenin dudağını değil…

SÜR/Ç/ÜKLE/ME

MHP milletvekili Taytak, APO’ya “Beyefendi” dedi, tepkiler üzerine dil sürçmesi olduğunu açıkladı.

Sürçme yok, milliyetçi geçinenler eliyle milleti oldu bittiye sürükleme var…

ADAY

İbo, RTE’ye “Önümüzdeki dönem cumhurbaşkanlığına var mısınız, yok musunuz?” diye sordu. Yanıt doğal, “Sen varsan varım”

“Sen” dediği çıkarcı yalama takımı oldukça, elbette ölene dek adaydır…

FIRILDAK

Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’a , “Sen kimin yarisin yavrum, her yanın oynak? Nasıl döndün sen, nasıl fırıldak oldun böyle?” dedi.

AKP/RTE’ye dönüşle fırıl fırıl dönüş uyum göstergesidir…

ÖLÇÜT

Nitelikli dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçlarından hapis cezası, RTE’den üç kez ödül alan Abdurrahman Şentürk’e 2.9 milyarlık ihale verilmiş.

Önemli ölçüt neymiş?..

NUH

AKP Diyarbakır il başkanı seçilen imam Önder İleri, RTE için “Nuh Peygamber” dedi.

Efsaneye göre Nuh, gemisine her hayvan türünden bir çift almıştı…

YARGIMIZ

6 Şubat (2023) depreminde 105 kişinin ölümüne neden olmaktan 21 yıl hapse mahkum olan Osmaniye Belediye Başkanı, üst mahkemece tahliye edildi.

Gülsek mi, ağlasak mı?..

Kıbrıs Türkü’nün Özgürlük Bayrağını Açan Lider: Dr. Fazıl Küçük

İhsan TAYHANİ
Cumhuriyet Tarihi Uzmanı
Bağlıköy – Lefke / KKTC 

Kıbrıs Türkü, hür ve bağımsız olarak ebediyen yaşayacaktır.”
Dr. Fazıl Küçük

XIV. yüzyılın çok yönlü (tarih, coğrafya, edebiyat, felsefe, siyaset, iktisat) Müslüman düşünürü, İbn-i Haldun’a atfedilen “coğrafya kaderdir!” (coğrafyanın, sosyal konuları etkilediğini incelediği için olsa gerek!) diye, üzerinde farklı çözümlemeler yapılabilecek bir sözü vardır. Gerçekten de ülkelerin yer küredeki karasal konumlanması, üzerinde yaşayan insan toplulukları açısından kimi kez şans, kimi kez de şanssızlık getirebiliyor.

Doğu Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs da M.Ö. dönemlerden başlayarak egemenlik çatışmalarının sahnelendiği bir coğrafyadır. Tarihsel süreçte, Ada’da kısa veya uzun süreli egemenlik kurmuş bulunan toplulukların yönetsel, yönetilenlerin ise toplumsal öyküleri tarihin belleğine bırakılarak bugünlere gelinmiştir.

Osmanlının, Ada’yı –eklenebilecek kimi başka gerekçelerin yanında– ağırlıklı olarak stratejik nedenlerle ve şehitler de vererek (kesin olmamakla birlikte 60 bin+)– 1571’deki fethinden sonra, nüfus aktarımı ile Anadolu’dan getirilip, 307 yıl boyunca Ada’yı yurt tutmuş bulunan Kıbrıs Türklerinin yaşam çizgilerindeki değişimin (makus talih!), Ada’nın, Osmanlı tarafından 1878’de İngiltere’ye devri (Kızıl Sultan 2. Abdülhamit eliyle sözde kiralanması, gerçekte vatan toprağının satışı!) ile başlamış olduğu genel kabul gören bir konudur.

Bir başka deyişle Kıbrıs Türkleri, bu tarihten başlayarak bir “var oluş” savaşımına (mücadelesine) girmişlerdir. Evrelerle süren bu savaşımda, özellikle 19. yy. sonlarında Rum-Yunan ikilisinin “Enosis(katma, annexation, Ada’yı Yunanistan’a bağlama) girişimleri karşısında Kıbrıs Türkleri, öz bağrından çıkardığı önderlerle örgütlenmeye yönelip, direnişe geçmişlerdir. Örgütlenmeler yerinde Kıraathane-i Osmani gibi bir kulüp, yeri geldiğinde bir gazete ve cemiyet veya ilerleyen süreçte, partileşme aşamasındaki siyasal partiler çevresinde gerçekleşmiştir. Önderler ise; Hacı Hafız Ziyai Efendi’den başlayıp, Fadıl Korkut, Necati Özkan, Faiz Kaymak, Osman Örek, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf R. Denktaş’a dek uzanan savaşım yolculuğunda sorumluluk üstlenmiş önder yurtseverlerdir.

Dr. Küçük’ün, bu onurlu savaşım yolculuğunun zor ve bunalımlı bir dönemecinde öne çıkarak sorumluluk üstlendiği görülür. O, İngiliz Koloni İdaresi’nin (The Crown Colony), özellikle Türk okullarına ilişkin uygulamaları yanında –bilinçli bir yönelimle– Kıbrıs Türklerini salt Müslüman kimliğine indirgeme çabalarına karşı, henüz yirmili yaşlarını sürmekteyken (25. yaş) dönemin Masum Millet gazetesinde, daha sonra Söz’de makaleler yazarak toplumsal duyarlığı canlı tutmaya çalışmıştır. Kuşkusuz bu, yüreklilik (cesaret) isteyen bir başkaldırış ve Kıbrıs Türkleri adına savaşım (mücadele) bayrağını açma ve önderlik yapma girişimidir.

Dr. Küçük, yurt dışında tıp öğrenimini tamamlayıp, Ada’ya döndüğü 1937 sonrasında, siyasetçi kimliği ve 14 Mart 1942’de kurduğu “Halkın Sesi” gazetesinde toplumu ilgilendiren okullar, vakıflar, müftülük gibi yakıcı sorunları irdeleyen konuların işlendiği yazılar yazan bir ulusalcı yazar kimliği ile savaşımını sürdürmüştür. Oldukça zor koşullar altında bir gazete çıkarmış olması da O’nun, örgütçülüğünün bir göstergesi olarak alınmalıdır.  Dr. Küçük’ün 78 yıllık yaşamının, Kıbrıs Türkü‘nün özgürlüğüne adanmış 40 yılı aşkın kesiti, sayısız hizmetlerle örülüdür. O hem bir hekim olarak ve maddi – manevi özveri ile yoksul Kıbrıs Türk halkının bedensel ve ruhsal acılarını dindirmeye, yaralarını sarmaya çalışmış hem de siyasal parti başkanlığından Cemaat Meclisi başkanlığına, örgütçülüğe (bir yeraltı örgütü olan Volkan), Kıbrıs Devleti Cumhurbaşkanı yardımcılığına dek uzanan bir yelpazede önemli görevler üstlenerek, ömür törpüleyip durmuştur.

Dr. Küçük, bayraktarlığını yapmış olduğu özgürlük mücadelesinin en değerli kazanımı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC!) 15 Kasım 1983’te KKTC’nin ilanını da –mutluluk içinde– gördükten sonra, 15 Ocak 1984’te ömür bırakmıştır. Gerçekten zor ve bunalımlı günlerinde halkının sesi ve nefesi olmuş, bu nedenle  gönüllerde taht kurmuş dava ve devlet adamını, yaşamdan kopuşunun 41’inci yıl dönümünde sevgi, saygı ve şükran ile anıyor ve Anıttepe’deki gömütünün sürgit ışıkla dolmasını diliyoruz.

Cumhuriyet TV konuşmamız : Aile Hekimleri, İade edilen tarım ürünleri, Çin’de yeni salgın mı??

Dostlar,

Cumhuriyet TV‘den Sn. İrem Karataş ile bir söyleşimiz oldu.

3 konuyu işledik :

1. Pestisit vb. kalıntılar nedeniyle geri gönderilen dışsatım tarım ürünleri sorunu
2. Aile Hekimleri 3. kez iş bırakıyor : Ne istiyorlar??
3. Çin’de yeni salgın mı? HMPV enfeksiyonları

Sn. Karatş’ın yönelttiği bu 3 soruya yanıt verdik.
Toplam 36 dakika.. (reklamlar dahil)

İzlenmesi, yararlı olması ve gereklerinin yapılması umudu ile.

Sevgi ve saygı ile. 13 Ocak 2025, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com 
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

İslamcı-Kürtçü ittifak

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
13 Ocak 2025, Cumhuriyet

 

2015 yılındaki sözde çözüm sürecinde, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş“Biz bir pazarlık hareketi değiliz. Asla ve asla AKP ile aramızda kirli bir işbirliği ve pazarlık olmadı, olmayacak. Seni başkan yaptırmayacağız.” diyerek,
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözde başkanlık, aslında padişahlık düzeni kurma heveslerinin kursağında kalmasını sağlamıştı.

Demirtaş’ın bu çıkışı sonrasında AKP oy kaybına (yitimine) uğramış ve tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamamıştı. (AS: 07 Haziran 2015)

Bu seçimden sonra, IŞİD’in ve PKK’nin terör eylemlerinde artış meydana gelmiş (AS: her nedense??!!), aynı yıl gerçekleşen (RTE’nin yinelettiği) ikinci seçimde AKP, MHP’nin de desteğiyle hükümeti kuracak çoğunluğu elde etmişti. (AS: 01 Kasım 2015)

Demirtaş aynı yıl yaptığı bir açıklamada,

  • Seni başkan yaptırmayacağız’ ideolojik bir çatışmanın formüle edilmiş halidir.
    Bir tarafta sağ, neoliberal, Türk-İslamcı ve hilafeti esas alan bir yapı vardır.
    Biz onun dayattığı başkanlık sistemine karşı çıkarak ideolojik bir duruş sergiledik.”
     demişti.

Sekiz yıldır hapishanede yatan Demirtaş, geçtiğimiz hafta sonu, Ahmet TürkSırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan’dan oluşan “İmralı heyeti” ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada ise şunları ifade etti:

  • “İmralı tecrit adasında demokratik çözüm ve barış için büyük çaba sarf eden sayın Abdullah Öcalan’a güven ve desteğimin tam olduğunu belirtmek istiyorum… Sayın Öcalan, koşulları oluştuğunda bu konuda bir inisiyatif alacaksa, yanında olacağımızı belirtiyoruz. Olası bir çağrının tüm inisiyatifi elbette kendisindedir… Yine bu kritik ve tarihi dönemde, sayın cumhurbaşkanı başta olmak üzere, sayın Devlet Bahçeli, sayın Özgür Özel ve diğer tüm parti liderlerine, barış için aldıkları ve alacakları inisiyatifler nedeniyle teşekkürlerimi sunuyor, desteğimi iletiyorum.”

***
Bir insanın yıllarca hapishanede kalması elbette kolay bir şey değildir. Bazı insanlar, yıllarca hapishanede kalmalarına rağmen (karşın), siyasal ilkelerinden, ideolojilerinden ve direnişlerinden vazgeçmeyecek ölçüde güçlüdür. Bunun tarihte birçok örneği vardır. Ancak bazılarının dayanma gücü daha zayıf olabilir.

Bunun dışında, Demirtaş’ın serbest bırakılması için, başka bir kirli pazarlık daha devreye girmiş olabilir.

Demirtaş’a sormak gerekir: Acaba geçtiğimiz on yıl içinde Erdoğan, “sağ, neoliberal,
Türk-İslamcı ve hilafeti esas alan bir yapı
dan”
 vazgeçmiş midir?

Tabii ki hayır!

AKP’nin ve Erdoğan’ın amacı, diktatörlük ve padişahlık düzenini sürdürmek, teokratik monarşik bir düzen kurmaktır.

Yıllardır yaşanan bütün olgular bunu göstermektedir.

Bunu Demirtaş da bilmektedir! Bu bağlamda Demirtaş, 2015 yılı ile 2025 yılı arasındaki çelişkisini, içtenlikli bir biçimde, kamuoyuna ve kendi tabanına açıklamak durumundadır.
***
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terör örgütü PKK’nin kurucusu Abdullah Öcalan ile gerçekleşen müzakere sürecinin, PKK terörünün bitirilmesi amacıyla başladığını, bunun ötesinde bir anlam taşımadığını açıklamıştı.

Oysa MHP ve AKP bu süreci başlatmadan önce Türkiye’de yıllardır bir PKK terörü sorunu zaten yoktu, örgütün eylemleri asgari (en az) düzeye inmişti!

Eğer terör örgütü olarak Suriye’deki PYD/YPG kast edildiyse, onun asıl destekçisi ve muhatabı zaten ABD!

Ayrıca DEM’i yönetenler, sorunun terörün bitmesinden ibaret olmadığını vurguladıkları gibi, hilafetin ve saltanatın geçerli olduğu 1921 “anayasasını ve şeriatçı, bölücü vatan haini Şeyh Said’i övmektedirler; Cumhuriyetin, kapanması gereken “yüz yıllık bir parantez” olduğunu ifade etmektedirler!

Vatandaşları, içi boş bir “barış” sözcüğüyle aldatan AKP, MHP, DEM ve PKK, emperyalizmin de desteğiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin özünü oluşturan üniter
ve laik yapıya son vermek için, İslamcı-Kürtçü ittifakı yeniden kurmuşlardır!

Sorun, cepten kırmızı kartı çıkartmakla çözülemeyecek kadar (ölçüde) büyüktür!


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları

Devlet Kuran Son Türk : Rauf R. Denktaş

Doç. Dr. İhsan Tayhani
Bağlıköy – Lefke / KKTC

“ ... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni geçersiz kabul ediyorsunuz. Ben de diyorum ki; Çin’i 30 yıl boyunca yok saydınız, Doğu Almanya’yı 25 yıl boyunca yok saydınız, ama bir önemi yok! Çünkü şimdi burada bizimle oturuyorlar ve ben de onları saygı ile selamlıyorum…”  Rauf R. Denktaş, 1983, BMGK 

1941 yılında liseyi bitirir bitirmez (henüz 17 yaşında), Dr. Fazıl Küçük’ün “Halkın Sesi” gazetesinde yayınlanan toplumsal içerikli yazıları ile Kıbrıs Türkleri‘nin özgürlük mücadelesine (savaşımına) düşünsel katkı yapmaya başlayan Rauf R. Denktaş, söz konusu bu soylu savaşımı son nefesine dek (13 Ocak 2012) sürdürmüş; kendi nitelemesiyle “her dönemin adamı değil, her dönem adam olmaduruşu ile bütün Türk dünyasında ve dünya siyasal tarihinde silinmesi olanaksız derin ve saygın izler bırakmıştır.

Anılan izlerden biri de 15 Kasım 1983’te, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanından sonra, Birleşmiş Milletlerin, devletin kuruluşunu içeren Bağımsızlık Bildirgesini geçersiz sayma tutumu üzerine, bu cesur yüreğin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda –yukarıda bir tümcesi alıntılanan– retoriği oldukça yüksek ve İngilizce yaptığı o görkemli tarihsel konuşmasıdır. Alıntıda görüldüğü gibi, konuşmanın her tümcesi ve bütünü, Denktaş’ın toplumsal davasına olan bağlılığını, içtenliğini ve sonuç odaklı öz güvenini yansıtır. Gerektiğinde bedelini de ödemeyi göze alan bir bağlılıktır bu!

Örneğin, 1963 Kanlı Noel olayları sonrası Ocak 1964’te, Londra’da toplanan konferansa Kıbrıs Türk Heyeti Başkanı olarak katılan Denktaş, BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı bir başka konuşmada, Kıbrıslı Türklere yapılan haksızlık ve kıyımları dile getirdiği için Makarios tarafından “persona non grata(istenmeyen adam) ilan edilir ve 4 yıl, 4 ay Türkiye’de sürgünde kalır. Kendisi sürgündedir, ama aklı ve yüreği hep Ada’dadır. Bu nedenle çok dayanamaz ve 1967 Ekim sonlarında, güvendiği iki arkadaşı ile (Nejat Konuk ve Erol İbrahim) birlikte Ada’ya gizlice çıkmak üzere bir balıkçı teknesi ile denize açılırlar. Ancak, rota sapması nedeniyle Rumların denetimindeki Aytotoro’ya (Çayırova) çıkar ve Rumlar tarafından tutuklanırlar.

Bu tutsaklık günlerindeki sorguda, kendisine, ‘niye geldin?’ diye soran subaylara Denktaş’ın; ‘Enosis (Yunanistan’a katma – annexation) tamamdır, adını koymak kalmıştır şeklinde demeçleri vardır… Bana gelen haberlerde kimi insanlarımızın buna inandıklarını ve size mukavemetin (direnmenin) gereksiz olduğunu düşünenlerin de bulunduğunu görüyordum; öte yandan bana sonuna dek dayanırız diyenlerden de haberler geliyordu… Doğrusu neydi? Bunu saptayarak
halka yön vermek için geldim. Siz de biliyorsunuz ki, tespitim bu işin bittiği, Enosis’in tahakkuk etiği (gerçekleştiği) yönde olursa, bunu halkıma duyuracak cesaretteyim. Ancak, mukavemetin devam edebileceğini görürsem, bunun daha etkili bir biçimde sürmesi için elimden geleni de yaparım.
Bu nedenle geldim
.’[1] biçimindeki yanıtı da, O’nun, bedel ödemeye ne denli hazır ve ödünsüz
bir dava adamı
olduğunu sergiler.

Genç bir delikanlı olarak Kıbrıs Türklerinin var oluş mücadelesine (savaşımına) omuz vermeye başlayıp, yol arkadaşları ile birlikte sürdürdüğü uzun soluklu uğraşı, 15 Kasım 1983’te ilan ettiği devletle taçlandırmış olan Rauf R. Denktaş’ın yaşamının 71 yılını kapsayan toplumsal özgürlük yolundaki koşusunun her aşaması, alınması gereken çok yönlü derslerle doludur.

Aramızdan ayrılışının 13’üncü yıldönümünde, bu yiğit, donanımlı, özverili, dirençli, uzak görüşlü eşsiz yurtsever ve devlet ve adamını sevgi ve özlemle anıyor; O’na gönül borcumuzu sunuyor ve unutulmaz anısı önünde saygı ile eğilerek ışıklar yoldaşı olsun diyoruz.

[1] Rauf R. Denktaş, Kıbrıs Girit Olmasın, Önder Printing System, Lefkoşa, Temmuz 2017, s. 29

Halk sağlığında yapay zekâ

Prof. Dr. Çağatay Güler

11 Ocak 2025 Cumhuriyet

Yapay zekâ, birçok alanda olduğu gibi verilerin çözümlenmesi, eğilimlerin belirlenmesi ve müdahalelerin tasarımında devrim yaratarak halk sağlığına evrimsel katkılar sağlayabilir. Elektronik sağlık kayıtları, sosyal medya paylaşımları ve çevresel veriler gibi çeşitli devasa sağlık verisini (AS: “Big data“!) erken belirtileri saptayacak biçimde çözümleyerek salgınların erken evrede belirlenmesini sağlayabilir.

Kestirimsel modeller, kamu sağlığı kuruluşlarının kaynakları daha etkili bir biçimde paylaştırmasına ve potansiyel sağlık tehditlerine hızla yanıt vermesini sağlayabilir. Hastalıkların yayılmasını çözümleyip, örüntüleri belirleyerek; nüfus yoğunluğu, seyahat düzenleri ve iklim koşulları gibi etmenlere dayalı olarak gelecekteki olası salgınları kestirebilir.
Böylece halk sağlığı müdahalelerine ve politikalarına yön gösterebilir.

Yapay zekâ, halk sağlığı davranışlarını ve duygularını anlamak için sosyal medyayı,
arama motoru sorgularını ve öbür çevrimiçi verileri çözümleyerek sağlık kampanyalarının ve mesajlarının (iletilerinin) uygun biçimde oluşturulmasına yardımcı olabilir.

İLAÇ KULLANIMINA ETKİSİ

Yapay zekâ destekli benzetimler (simülasyon), araştırmacıların hastalıkların nasıl geliştiğini ve potansiyel tedavilerle nasıl etkileştiğini anlamalarını kolaylaştırabilir. Potansiyel ilaç adaylarını belirlemek ve bunların etkinliğinin ve güvenliğinin kestirimi için büyük veri kümelerini çözümleyerek ilaç geliştirme sürecini hızlandırabilir. Demografik verileri, hastalıkların yaygınlığını ve tedarik zinciri lojistiğini değerlendirerek aşı dağıtımını en uygun duruma getirebilir. Aşı uygulamalarının gerçek zamanlı izlenmesi, aşılama programlarının güvenliğini ve etkinliğini artırabilir.

Sağlık kuruluşlarından gelen verileri çözümleyerek minicanlıların antibiyotiklere direncinin ortaya çıkışını ve yayılmasını izleyebileceğinden uygun antibiyotik kullanımını yönlendirebilir. Sağlık birimlerinin hasta kabul oranlarının, kaynak istemlerinin ve personel (çalışan) gereksinimlerinin kestirimiyle kaynak dağılımını iyileştirerek sağlık sistemleri üzerindeki
yükü azaltabilir.

ÇEVRESEL VERİLERİ ÇÖZÜMLEYEBİLİR

Hava ve su kalitesini (niteliğini) izlemek, kirlilik düzeylerini kestirmek ve bunların
halk sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirmek için çevresel verileri çözümleyebilir.

Hasta verilerini, hastalığın ilerleyişini kestirebilecek biçimde çözümleyerek ve daha iyi sağlık sonuçları elde edecek biçimde kişiselleştirilmiş müdahaleler (girişimler) önererek süreğen hastalıkların yönetilmesine yardımcı olabilir. Farklı müdahalelerin ve senaryoların etkisini modelleyerek politika kararlarına bilgi sağlayabileceğinden, en etkili izlemlerin seçilmesine yardımcı olabilir.

Yapay zekâ, doğa nedenli afetler, salgınlar ve öbürr acil durumların olası etkilerinin kestirimini sağlayarak kaynak ayrımını yönlendirebileceğinden, müdahale planlarının oluşturulmasını kolaylaştırabilir.

Demografik ve sağlık verilerini çözümleyerek farklı topluluklardaki sağlık eşitsizliklerini belirleyebileceğinden sağlık hizmetlerine erişim eşitsizliklerinin ve sonuçlarının somutlaşmasını sağlar.

ASAL ve ETİK SORUN

Ancak yapay zekânın halk sağlığı alanında kullanımının etik, yasal, teknik ve sosyal etmenlerden kaynaklanan kimi sorunları da söz konusu olabilir. Kapsamlı verilere dayandığından
hasta mahremiyeti, veri ihlalleri ve hassas sağlık bilgilerine yetkisiz erişimle ilgili
endişeleri artırmaktadır.

Yapay zekâ zincir-işlemleri, biçimlendiği verilerdeki yan tutmaları devralabileceğinden var olan eşitsizlikleri sağlık-bakım sonuçlarına yansıtabilir. Kestirimlerin doğruluğu büyük ölçüde
eldeki verilerin niteliğine ve miktarına bağlı olduğundan, kestirimlerdeki hatalar
halk sağlığı kararlarını olumsuz etkileyebilir.
Onam (rıza), karar verme yetkisi, önerilere ilişkin sorumluluk ve hesap verebilirlikle ilgili
etik sorunlar ortaya çıkabilir.

Yalnızca yapay zekâ araçlarına bağlı olmak, sağlık okuryazarlığını ve hastanın anlaşılmasını engelleyerek teknolojiye aşırı güvenmeye yol açabilir. Yapay zekâ araçlarına aşırı güvenmek, insan yargılaması ve deneyiminin etkinliğini azaltarak yanlış kararlara neden olabilir.
Buna mevzuat zorlukları, kaynak kısıtlılığına bağlı engeller, değişime karşı direncin yarattığı güçlükler eklenebilir.

Yapay zekâ kullanım yetkinliği ancak bu güçlüklerin üstesinden gelinmesiyle kazanılabilir.

Açılım karşıtlığının 4 nedeni

Mehmet Ali Güller
Mehmet Ali Güller
11 Ocak 2025 Cumhuriyet
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Bazıları Kürt etnik kimliğime işaret ederek “Neden Kürtlerin yakaladığı bu fırsata karşı olduğumu” sorguluyor, bazıları da sosyalist kimliğime işaret ederek “biz solcuların barışa karşı çıkmaması gerektiğini” söylüyor!

Hatta bazı aydınlarımız da beklenenin tersine, Devlet Bahçeli’nin öncülüğündeki bu açılımın kolaylaştırılması için çaba gösterilmesini savunuyor!

Bir sosyalist ve Kürt kökenli Türk olarak Erdoğan-Bahçeli’nin Öcalan açılımına neden karşı olduğumu dört maddede açıklayayım:

1) İKTİDARIN GÜVENİLMEZLİĞİ

Bir kere 22 yıllık uygulamalarından hareketle, bu iktidarın hiçbir politikasına güvenmiyorum.
22 yılda onlarca kez görüldü; her politikalarının altında bir ajanda, bir başka hedef var. (Bugün de barış ve silah bırakma adı altında içeride yeni anayasa ile Erdoğan’a sınırsız başkanlık” sağlama, dışarıda “Irak ve Suriye Kürtleriyle Türkiye’yi genişletme” hedefi var.)

Ayrıca Erdoğan 22 yılda 22 çeşit siyasal aktörü, çeşitli biçimlerde kullandı: Batıcı liberalleri,
sol liberal aydınları, Kürt örgütlerini, bazı Alevi örgütlerini, MHP’den BBP’ye Türk-İslam milliyetçilerini, VP’den DSP’ye ulusalcıları, azınlıkları, sanatçıları, futbolcuları vd..

Erdoğan bugün de Öcalan açılımı için Bahçeli’yi koçbaşı yapmış görünüyor;
sonucuna göre pozisyonunu elbette güncelleyecektir.

Bu şartlarda, DEM Parti aktörlerinin kendilerini ikinci kez Erdoğan’ın kullanımına açmış olması, artık siyaset biliminin konusu olmanın ötesindedir.

2) DEMOKRATİKLEŞME HAYALİ

  • Erdoğan ve Bahçeli’nin merkezinde olduğu bir politikadan,
    demokratikleşme çıkmasını beklemek, en hafifinden siyasal saflıktır.

Erdoğan’ın muhaliflerini toptan terörist ilan ettiği günler daha dündü.
Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasını istemesi daha dündü.
Bahçeli’nin HDP’yi kapatmayan Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını istemesi daha dündü. DEM’li belediyelere kayyum atanması daha dündü.

Siyasal İslamcılıktan demokratikleşme beklemek, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Siyasal İslamcılıkta demokrasi, iktidara götüren bir tramvaydır, iktidar durağına gelinince inilir!

3) KOMŞULARLA SAVAŞ RİSKİ

  • Bu açılımın hedefi barış değildir; tersine aslında savaşın tohumlarını ekiyorlar. 

Çünkü “Irak ve Suriye Kürtleri Osmanlı’daki gibi Türklerle yaşamak istiyor” diyorlar,
bu Araplarla savaş tohumudur.

Çünkü “Esad sonrası konjonktürde İran’a karşı Türk-Kürt-Arap ittifakı” diyorlar,
bu Farslarla savaş tohumudur.

  • Yani Türk-Kürt barışı diye sunulan, aslında Ortadoğu’da yeni savaş riskidir.

4) PKK’NİN SİLAHI ABD’NİN SİLAHIDIR

Kimi ülkelerin terörle nasıl masaya oturduğu, uzun müzakerelerle nasıl barış getirdiği anlatılıyor medyada. Doğru ama arada büyük bir fark var.

O örgütler, son tahlilde o ülkenin sorunuydu, konusuydu. Ancak PKK, biraz da Türk devletinin yanlış politikaları nedeniyle, sadece Türkiye’nin konusu olmaktan çoktan çıkmış durumda.

PKK, 90’lara kadar Türkiye’nin konusuydu, 2003’e kadar bölgenin konusuydu,
ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte uluslararası bir konuya dönüştü.
Yani bırakın konunun ülke düzleminde olmasını, artık bölge düzleminde bile değildir; uluslararası düzlemdedir. Hatta

  • PKK’den silah bırakmasının istenilebileceği adres bırakın İmralı’yı,
    Kandil bile değildir; doğrudan Washington’dur!
  • PKK’nin elindeki silah ABD’nin silahıdır.

Dolayısıyla Türkiye PKK’nin silahlarını teslim almak istiyorsa ABD’yle müzakere,
hatta mücadele etmelidir

ABD’yle müzakere/mücadele edebilmek için de Türkiye’nin güçlü bir müttefik ağı inşa etmesi gerekiyor. Bunun için de önce “Irak ve Suriye Kürtleriyle Türkiye’yi genişletme” hayalinden çıkılmalıdır.
======================================
Dostlar,

Sn. Güller, bu köşe yazısındaki görüşlerini bir youtube videosu ile de paylaştı ve X iletisi ile videosunu duyurdu :

https://www.youtube.com/watch?v=qHvVx5XKj1U
https://x.com/MaliGuller/status/1878112331256762489

Biz de bu X iletisini hem yeniden dağıttık (re-tweet) hem de destek yazdık:
https://x.com/profsaltik/status/1878170308361826338 

Prof. Dr. AHMET SALTIK MD, BSc, LLM
@profsaltik

Açılım’ı destekleyen aydınlara yanıt: Açılım’a karşı olmanın 4 gerekçesi https://youtu.be/qHvVx5XKj1U?si=78sDeBH4rQN7RY6P… via @YouTube

Sayın Mehmet Ali Güller‘in bu videoda dile getirdiklerini bütünüyle onaylıyoruz.
Kürt kökenli olduğunu da açık yüreklilikle dile açıklıyor ve etnik siyaseti reddediyor.
Bir sosyalist olarak da

  • Cumhuriyet devrimlerinin sağladığı kazanımları daha da ileri taşıyarak
    sorunların çözülebileceğini vurguluyor.

Bir Kürt yurttaşımız, bir yurtsever sosyalist..
Kendisini Kürt kökenli Türk olarak tanımlıyor.
Cumhuriyet gazetesi yazarı..
Mühendislik ve Tarih eğitimi almış, sağduyulu ve gerçekçi.
Kendisini kutluyor ve bu videoda aktardıklarını tümüyle paylaşıyoruz..

Çözüm aranıyorsa tam da budur, burasıdır, buradadır.

04 Kasım 2024 günü paylaştığımız bir X iletisi şöyleydi :

Bir başka X iletimiz şöyleydi :

@profsaltik, https://x.com/profsaltik/status/1876584063336853836

  • DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğularıhanımefendi“, gerçekte bilinçaltını dışavurdu.
    Bir kez daha gerçek niyetlerini kendi ağızlarından duyduk. Uyanmayanlar da uyansın.
    Öbür
    Eşbaşkan Tuncer Bakırhan “beyefendi” de geçen 4 Kasım’da
    “…Çok iyi bilsinler ki
    Şeyh Saitler, Seyit Rızalar, Denizler, Sakineler ne yaptıysa Kürt halkı,
    Türkiye halkları da onların yaptıklarını yapacaktır.” demişti.
    İyice pervasızlaştılar. Bu gücü nerden alıyorlar acaba?
    Her 2 söylem de apaçık ve ağır suçtur ve T.C.’ne hadsiz meydan okumadır.
    Bu gerçek akılda tutulmalı ve 2 vekil ve DEM için gecikmeden yasal işlem yapılmalıdır.
    Biz Anadolu halkı hep birlikte Türk milletiyiz.
    Etnik milliyetçilik /
    Kürt ırkçılığı 21. yy’da utanç vericidir.
    Emperyalizmin taşeronu olarak Kürt ırkçılığı daha da utanç vericidir.

    AKP/MHP bu taşeron utanca alet oluyor ve RTE’ye ölene dek saltanat için
    ülke ve ulus bölünmezliğimizi bile gözü kara pazarlık konusu yapıyor.

    Bu da düpedüz VATANA İHANET ile eşdeğerdir!

    Anadolu halkının şaşmaz tarihsel sağduyusu bu oyunu da bozacaktır.
    YURTTA BARIŞ – DÜNYADA BARIŞ!
    ***

Bilimsel akılcılık ve yurtseverlik..
En çok gereksindiklerimiz.

Sevgi ve saygı ile. 13 Ocak 2025, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı,
​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik


Yazarın Son YazılarıTüm Yazıları