Cumhuriyet, 16.01.2025, syf.10
Ahmet Saltık: Beştepe’de bir mitralyöz
Esenyurt ve Beşiktaş darbeleriyle zemin döşeyen iktidarın hedefi İBB’ye el koymak. Bahçeli’nin ardışık Öcalan iletileri sürerken, kayyım atamaları durmadı. Tunceli ve Ovacık Belediyelerinin ardından Akdeniz Belediyesinde de kayyım operasyonu yapıldı. İmamoğlu davası habire erteleniyor, sürekli tehdit altında tutuluyor. Bir milyonluk dev ilçe Esenyurt’ta Ahmet Özer, CHP’nin çok güçlü olduğu Beşiktaş’ta Belediye Başkanı Rıza Akpolat, evine şafak baskını ile gözaltında. İlk 48 saatte ifadesine başvurulmamış!? CHP’nin ne tepki vereceği yoklanıyor.
Ancak CHP bu “sınamalarda” bekleneni veremiyor. En güçlü olduğu ilçede, İmamoğlu ve Özel’in katılmasına karşın, olay henüz çok taze iken bile coşkulu kalabalıklar toplanamıyor.
Sorun kuşkusuz salt CHP’nin değil. Bu ciddi sorunsalın siyaset bilimince derinlikli irdelenmesi gerek.
Gözaltından, Başkan Akpolat’ın sıcacık iletisi ulaşıyor :
- “Aşevinden günde beş bin yurttaşımıza yemek yolluyorduk.
Bu ihtiyaç sahiplerinin yemek gereksinimleri eksiksiz sağlanmalı.”
Hemdert olma bu!
İktidara geri adım attırabilecek bir karşı çıkış henüz sergilenemedi, çember giderek daraltılıyor. İzleyen saldırının kimlere, nerede ve nasıl yapılacağı sorusu “askıda bayat ekmek” gibi sallanıyor. “Demokles’in kılıcı” benzetmesi sıradanlaştı! İktidar kamuoyunu oyalıyor ve adeta felç ederek teslim almaya çabalıyor. Tıp deneylerinden biliriz, bir kas çok şiddetli olmasa da sürekli uyarılırsa, bir süre sonra uyaranlara yanıt veremez, felç olur. “Duyarsızlaştırma” deneyleri de siyasal alana doğrudan uygulanarak, kitleler siyasadan dışlanmakta, siyasal katılım önlenmekte.
Dozu ve sıklığı giderek artırılan ardışık politik – ekonomik – kültürel – sosyal – psikolojik..
şiddet tam bir bunaltma ve diz çöktürme operasyonu. Son örneği İstanbul Barosu!
Başsavcı, Ö. Özel’in nitelemesiyle “seyyar giyotin”, Baro yönetiminin görevden alınmasını istiyor.
Belediyelere el koyma saldırısı, çok yaygın ve çok ağır kurgulu yoksullaşTIRma ile de çaresiz bırakılarak duyarsızlaştırılan, biata zorlanan, ümmete dönüştürülmek istenen kitlelerden
gerekli tepkiyi göremiyor.
Hiç kuşku yok, bu bütüncül (topyekun) tarihsel operasyon salt iktidarın hüneri değil;
sorun çok ağır!
Rejim, Türkiye’yi ilan edilmemiş bir OHAL altında sözde kadife demir yumrukla ezmekte.
Sıradan muhalefet yöntemlerinin elverişli olmadığı görülüyor. RTE, şehit-gazi ailelerinin yanıt veremediği isyanı karşısında açıkça geri adım attı ve keskin bir söylemle, “Bebek katiline af yok” dedi! Bumerang’ın ilk aşaması denebilir. Sözde yeni “İmralı açılımı”, salt “terörsüz Türkiye”ye indirgendi. CHP ve DEM’e havuç-sopa ikilisiyle çifte baskı ile Anayasa değişikliği ve RTE’ye sınırsız Başkanlık için çaresiz bırakarak “evet” dedirtme politikası, taktik nedenlerle de olsa, geçici olarak geriye çekilmiş görünüyor.
Bu taktik gerileme CHP ve DEM’in direnişi ile değil; yineleyelim, Şehit – Gazi Ailelerinin örgütlü direnişi ile gerçekleşti. Bu olguyu da not etmek gerek bir yana. Toplum, henüz bütünüyle “öğrenilmiş çaresizlik” içinde değil. Ancak saldırı olağanüstü ağırdı ve ilgili kesimler can havli ile vargüçleriyle dirençlerini sergiledi, ama barut sınırlı!
Tüm Devlet gücüyle muhalefet ve halkın üzerine çullanan iktidar, apaçık demokratik meşruluk sınırlarını zorluyor hatta çiğniyor. Dolayısıyla sivil toplumun da tüm gücüyle örgütlenerek ayağa kaldırılması koşul!
Anamuhalefet, salt kendi seçmeni ve kurumsal gücüyle sonuç alamıyor; 1. parti olmasına karşın! Dolayısıyla öbür siyasal partiler, dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları, vakıflar, saygın bilim-sanat-kültür insanı önderler, işsizler, emekliler, yoksullaştırılan on milyonlarca yurttaş, depremzedeler… tüm toplumu seferber etmek zorunlu.
Olağanüstü durumlar, olağanüstü çözümler dayatır.
Giderek ve açıkça zorbalaşan iktidara karşı, hiç de zor olmayan
tarihsel uzlaşma ile tek bir ortak hedef belirlemek gerek : ERKEN SEÇİM!
Üstelik 2017 halkoylaması ve Başkanlık, hukuksal olarak tartışmasız yok hükmünde iken!
Ülke genelinde üstte saydığımız kişi – kurumların ortak karar ve eylemiyle açık hava toplantıları düzenlenmeli, yürüyüşler yapılmalı, türlü yaratıcı gösterilerle tüm ülkede “erken seçim” istemi dalga dalga yayılmalı, tek gündem olmalıdır.
Süreç, sendikaların iş bırakma, hak grevleriyle desteklenmelidir.
İyi planlanan bir genel grev iktidarı frenleyebilir.
- Meşruluk sınırlarını çiğneyen ceberrut iktidarlara karşı direnme hakkı,
evrensel ölçüde temel insan hakkıdır.
Cumhuriyet kan ve irfanla kurulmuştur.
Harcında milyonlarca şehit-gazi kanı ve manevi mirası vardır.
1984’ten bu yana 40 yıldır boğuştuğumuz emperyalizmin bölücü taşeron terör örgütü ve
on binlerce şehit, gazi daha…
23 yıldır iktidarda olan;
– ve açıkça ülkemizi – ulusumuzu etnik – dinci temelde bölmeye,
– federasyon ve parçalanmaya taşıyan,
– terörü bitir(e)meyip iç politikaya alet eden,
– Başkanlık hevesine vatan-millet bütünlüğünü gözü kara, vatana ihanetle emperyal masaya süren
bir İttifak ile Türkiye yoluna devam edemez.
Beştepe mitralyözü bir an önce susmalıdır.
Ülkede sağkalım (beka) tamtamları kulakları sağır ediyor,
duymuyor – işitmiyor olamazsın eyy Ulus!
AKP=RTE, stepneleriyle nereye sürüklüyor ve sürükleniyor??
Köprüden önce son çıkıştayız, UYANIN!
=======================================
Yazımızın pdf biçimi için lütfen tıklayınız :
Cumhuriyet köşe yazım, BEŞTEPE’de BİR MİTRALYÖZ..16.1.25