Etiket arşivi: Sivas Kongresi

Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin 95. Yıl Dönümü Etkinlikleri ve…


Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin

95. Yıl Dönümü Etkinlikleri ve
Onur Belgesi Takdim Töreni

Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin 95. Yıldönümü nedeniyle düzenlenecek olan etkinlikler kapsamında, 26 Aralık 2014 Cuma günü saat: 15.45’te gerçekleştirilecek olan program
aşağıda bilgilerinize sunulur:

Dostlar,

Ülkemiz gündeminin arkasından erişmek neredeyse olanaksız..
Bu olgu biraz da kurgusal.. Toplumsal algı yönetimi açısından ciddi bir araç.
Özellikle siyasal iktidarların ve de AKP’nin, ulusal – uluslararası güç odaklarının
önemli bir PR (Public Relatinons – Halkla İlişkiler) aracı.

Büyük ATATÜRK’ümüzün Anadolu’da Ulusal Kurtuluş Hareketini ilmek ilmek dokumasının ardından, 16 Mayıs 1919 İstanbul’dan Samsun’a gemiyle hareket,
27 Aralık 1919 Ankara’ya Sivas’tan karayolu ile Hacıbektaş üzerinden (23 Aralık 1919) günü dönüş..

7 ay 11 gün süren bir çetin uğraş.. Boynunda 36. Osmanlı Padişahı hain ve alçak
6. M. Vahdettin
‘in (Ata’nın NUTUK‘taki deyimiyle “Den’i”) idam fermanı olduğu
ve hiçbir resmi görev ve sıfatı (ve de aylığı – maaşı) olmaksızın..

“Sine-i millette bir ferd-i mücahit” olarak..
Kendisini Sivas Kongresi açılışında 4 Eylül 1919 günü böyle tanımlamıştı..

Erzurum’dan Sivas’a gelirken işbirlikçi Elazığ Valisi Ali Galib, Sadrazam Damat Ferit’in buyruğuyla (Saltanatın bilgisi içinde elbette!) Mustafa Kemal Paşa’yı yakalayacak ve
“hal edecekti”!

Tunceli’li (o zamanki adıyla Dersim‘li) yurtseverler, bizim atalarımız – akrabalarımız Diyab Ağa öncülüğünde örgütlenerek 3 bin dolayında bir silahlı milis gücüyle Erzincan – Dersim arasında kuş uçmaz kervan geçmez boğazlarda (Kutu Deresi’nde) önlem almışlardı.

Mustafa Kemal Paşa‘nın kervanının önü Kutu Deresi’nde kesildiğinde,
tarihin kırılma noktası idi.

Kuşatmayı yapanlar Elazığ’ın işbirlikçi Valisi Ali Galib güçleri olsaydı, çok büyük olasılıkla orada kısacık bir çatışma ile Mustafa Kemal Paşa ve bir avuç arkadaşları imha edilecekti. Mustafa Kemal Paşa, kendilerini saran kuvvetlere, kim olduklarını bilmeden, vekarla;

“Bizi imha mı edeceksiniz?” anlamında bir soru sormuştu tek başına öne atılarak.

Silahlı çatışmada kurtulma olanağı yoktu.. Belki müzakere ve onu izleyen,
tutması mucizeye bağlı kimi taktiklerle (??), iknayla (?!) belki kurtuluş olabilirdi ??!

Diyab Ağa’nın yolladığı kardeşi öne çıkarak gerçeği açıklamış ve Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları derin bir nefes almışlardı. Bu bakımdan, Türk Devrim tarihinde bu olayın belirleyici bir işlevi vardır. Tunceli’nin yurtsever – devrimci – namuslu insanları, daha o zaman,
Osmanlı Saltanatı’nın yüzyıllardır Alevilere dönük kanlı zulmünün ancak
Mustafa Kemal Paşa‘nın isyancı – devrimci meşru çıkışı ile sonlandırılabileceğini görmüşler
ve Mustafa Kemal Paşa hazretleri önderliğindeki Kurtarıcı çekirdek kadronun esenlikle (salimen) Sivas’a geçmesini sağlamışlardı.

  • Gazeteci Güneri Civaoğlu‘nun anlattığına göre; dönemin Harput Valisi Ali Galip, saraydan almış olduğu emirle o sırada  Erzurum’dan Sivas’a gitmekte olan Mustafa Kemal Paşa’ya
    pusu kurdurup öldürtmek için Dersim’in namlı ağalarından Haydar Ağa isimli bir adamı tutar ve bu iş için kendisine yüklü miktarda para verir. Mustafa Kemal Paşa, yanındakilerle birlikte “Kutu Deresi” mevkisine gelince Haydar Ağa ve adamlarınca kuşatılır! Mustafa Kemal, vakur bakışlarla onları süzer ve “Kastınız beni öldürmek mi?” mealinde bir soru sorar. Haydar Ağa, “Hayır paşam, bunu vermektir, mücadeleniz için lazım olur.” diye yanıtlar ve Harput Valisi
    Ali Galip’ten aldığı yüklüce parayı kendisine uzatır. Mustafa Kemal duygulanır. Ağaya teşekkür eder ve kendisini Meclis’te Dersim Mebusu olarak görev yapmak üzere Ankara’ya çağırır.
    (AS’ın notu : Daha o tarihte Mustafa Kemal Paşa’nın kafasında Ankara’da Meclis toplama fikri var.. Nitekim 16 Mart 1920’de işgalci İngilizler Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nı dağıtınca,
    derhal 1. BMM için çağrı yaparak, üzerinden henüz 1 ay geçmişken BMM’yi Ankara’da
    23 Nisan 1920’de açar…) Ancak Ağa, Mustafa Kemal’in bu davetine teşekkür ederek “Paşam,
    biz buranın toprağına, dağına, çiçeğine, kuşuna alışmışız. Ankara’da yaşamam zor ama sana kardeşim Diyap’ı göndereyim. Kabul edersen, Dersim Mebusu O olsun.” der ve böylece
    Diyap Ağa, Dersim Mebusu olur… (http://www.milliyet.com.tr/ata-nin-hayatini-dersimli-kurtardi/siyaset/siyasetyazardetay/19.11.2011/1464653/default.htm)

    Site dostlarımıza, Sn. Güneri Civaoğlu‘nun yukarıda erişkesi (linki) verilen makalesini
    mutlaka okumalarını öneriyoruz : Milliyet, 19.11.2011..

Günümüz Tunceli insanı da çoğunlukla benzer çizgidedir. 90 yıldır ağırlıkla Atatürk’ün partisi CHP‘ye oy vermektedir. Son yıllardaki operasyonlar bu yapıyı kırmaya dönük sefil oyunlardır.

Diyab Ağa Kürt değildir, Çemişgezek Ferhatuşağı aşireti reisidir.
Kürt de olabilirdi, başka bir etnik kökenden de… bunda gocunacak hiçbir şey yoktur.
Hepimiz insanız, yasalar önünde eşitiz. Irkçılığı, her tür ayrımcılığı lanetleriz! 

Biz de bu bölgenin Dersim’in – Tunceli’nin Hozat / Karaca köyündeniz.Cumhuriyetimizle
barışık çizgideyiz.. Bu sitede yazdığımız (30.05.2012)
“Dersim Tartışmaları.. / Tunceli-Dersim Debates..”
başlıklı 5 sayfalık kapsamlı makalemizi okumak için lütfen tıklayınız.. 
(http://ahmetsaltik.net/2014/11/25/dersim-tartismalari-tunceli-dersim-debates/)
Günümüze dek Saltık ailesinden 6 milletvekili TBMM’de görev almıştır.

Derdimiz, Laik Cumhuriyetin eşit haklara sahip 1. sınıf YURTTAŞLARI olmaktır.

Diyab Ağa daha sonra BMM’de (1. Meclis) Dersim Mebusu olmuş ve ilerlemiş yaşına karşın,
Polatlı’ya dek gelen Yunan birlikeri nedeniyle Meclis’in Kayseri’ye taşınması görüşlerine şiddetle karşı çıkarak direnmeyi savunmuştur.
Hep birleştirici – kaynaştırıcı iletiler vermiştir Meclis konuşmalarında;
Alevi kökenini ve ayrıcalık isteklerini öne çıkarmamıştır

(Lütfen bakınız: “ATATÜRK’ÜN YAKIN DOSTU DERSİMLİ DİYAP AĞA’DAN BÖLÜCÜLERE TOKAT GİBİ SÖZLER…” (https://www.facebook.com/notes/sinan-meydan/atat%C3%BCrk%C3%BCn-yakin-dostu-dersimli-diyap-a%C4%9Fadan-b%C3%B6l%C3%BCc%C3%BClere-tokat-gibi-s%C3%B6zler/261471983912788, 17.12.2011)

Dersim Mebusu Diyap Ağa, Atatürk’ün üstü açık Mercedes’inde…
Yunan Kuvvetleri Ankara’ya yaklaşırken Meclis’in Kayseri’ye taşınması yolundaki önerilere Diyap Ağa karşı çıkmış, yumruğunu kürsüye vurarak;

-“Buraya, kaçmaya değil, ölmeye geldik.” demişti.

*****

23 Aralık 1919 günü Mustafa Kemal Paşa Hacıbektaş’a özellikle uğrayarak Pir’i
(Postnişin Cemalettin Çelebi Hazretleri) ziyaret etmiş O’ndan “el almış” tır.
Dergah’ta dar günler için biriktirilen 1700 altın Mustafa Kemal Paşa buyruğuna verilmiştir.
O kadar ki; Pir Postnişin Cemalettin Çelebi Hazretleri, Mustafa Kemal Paşa‘ya,

“Kurtuluştan sonsa Cumhuriyet ilan edeceksiniz değil mi?” diye sormuştur.

Alevilerin bekledikleri ve istedikleri de budur. Osmanlı’nın yüzlerce yıl süren zulmünden
artık kurtulmak istemektedirler.. Cumhuriyet ile nefes alacaklardır ve almışlardır.
Ve Mustafa Kemal Paşa Hazretleri Pir’in kulağına eğilerek, sessizce fısıldayarak,

“Evet Pirim, Kurtuluştan sonra Cumhuriyet ilan edeceğiz..” buyurmuşlardır.

Mustafa Kemal Paşa bu düşüncesini çok önceleri Mazhar Müfit‘e (Kansu)
maddeler halinde not ettirmişti.. (Erzurum, 7-8 Temmuz 1919, sabaha karşı..)

Ata’nın Hacıbektaş ziyaretini 9 sayfalık kapsamlı bir dosya olarak bu sitede daha önce
sizlerle paylaşmıştık..  Aşağıdaki adreslerden bu dosyalar arşivimizden çağrılabilir.

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/12/Atanin_Hacibektas_Ziyareti.pdf

Atatürk’ün Hacıbektaş’ı Ziyareti : 23 Aralık 1919


Mustafa Kemal Paşa Alevilerin kolu – kanadı olmuş, O’nıun döneminde yavaş yavaş,
can güvenliğini (mal varlıkları yoktu ki!) savunma amacıyla sığındıkları dağlardan – tepelerden – bataklıklardan – yarlardan.. düzovaya inmeye başlamışlardır. Dersim, Tunceli’ye dönüşerek Cumhuriyet ile bütünleşmiş ve feodaliteden kurtulma dönemine girmiştir…

*****

27 Aralık 1919 bu bakımlardan büyük önem taşıyan bir tarihtir.
Ulusal Kurtuluş Savaşı bu küçük, yoksul kasabada (25 bin nüfuslu) sürdürülmüştür.
İnsanlık tarihine örnek bir azim ve kararlılıkla inanılmaz yokluklar içinde sürdürülen
bir onur savaşımının öyküsüdür..

Bir milletin, Türk Ulusu‘nun kendini yoktan var etmesinin öyküsüdür..
İbretle, ayrıntılarıyla, özenle okunmalı – okutulmalı ve üzerinde düşünülmelidir ki;
günümüzü anlayabilelim ve şimdiki bunalımlarımıza çözümler üretebilelim..
En azından yakın tarih bilgisi olmayan bir toplumun Alzheimer’li,
belleği boşalmış zavallı bir insanın çaresizliğinden çok farkı var mıdır?

*****

Bu önemli günleri geçen hafta, yıl sonunun da abanan yoğunluğuyla yeterince işleyememnin üzüntüsü içinde idik. 26 Aralık günü Ankara Üniversitemiz bir anma etkinliği düzenledi.
Bu programa, Tıp Fakültemizin büyük salonunda katıldık. AÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü dostumuz Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan‘ın öncülüğünde hazırlanan içerikli ve varsıl programı teatral bir ortamda keyifle izledik. Konseri de.. Emekliye ayrılan Üniversitemiz emekçilerine şükran belgeleri sunuldu, kokteyle geçildi ardından..

Yeni yıl da karşılanmış oluyordu bu arada..

Bu anlamlı, kapsamlı, güzelim etkinliğe emek verenlere, başta Rektörümüz,
sevgili meslektaşımız Prof. Dr. Erkan İBİŞ olmak üzere teşekkür ediyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
02.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yazıya pdf olarak erşmek için:
Ataturk’un_Ankara’ya_Gelisinin_95._Yil_Donumu_ve_Oncesi

CHP NEREYE GİDİYOR ??

Dostlar,

Sn. Altan ARISOY birikimli bir aydındır.
Atatürkçü bir yurtseverdir.
CHP’nin içine sürükendiği “hazin tablo” (batak!?) kaygı vericidir.

Uyarılarına mutlaka kulak kabartmak gerek.

Sevgi ve saygı ile.
27.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================================================

CHP NEREYE GİDİYOR ??


Altan Arısoy

İLK KURŞUN, 26.8.14

KURULUŞ

4-11 1919’da yapılan Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk örgütleri birleştirilmiş ve Kurtuluş Savaşı’nın ulusal dayanağı somutlaşmıştı.

TBMM, “Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin başarısıdır. Kurtuluş Savaşı’nın utkuyla sonuçlanması ve Cumhuriyet’in kurulması da TBMM’de çoğunluğu oluşturan“müdafa-i hukuk”grubunun eseridir.

9 Eylül 1923’te “Halk Fırkası” kurulunca“Müdafai Hukuk”grubu topluca bu partiye katıldı. Böylece resmen bir siyasi partiye dönüşmüş oldu.
1924 yılında CHP adını aldı.

Tarihimizdeki önemi nedeniyle, Sivas Kongresi CHP’nin ilk kurultayı olarak kabul edilmiştir.
Parti bugüne kadar 34 olağan ve 17 olağanüstü kurultay yaptı.
18. olağanüstü kurultay 5-6 Eylül 2014 tarihlerinde gerçekleştirilecek.

KEMALİST DEVRİM YOLUNDAN SAPMA:

Sivas Kongresi’ni başlangıç olarak alırsak, aradan geçen 95 yılda kurultayların çokluğu dikkat çekicidir.

Bunun nedeni; Türkiye Cumhuriyeti çağdaşlaşmaya, dünyadaki gelişmelere ayak uydurmaya ve kalkınmaya çalışırken; tasfiye ettiği güçlerle mücadele etmesinde önüne çıkan engellerdir. Osmanlıcılık, İslamcılık, feodalite, çağın dev gelişmeleri ve dünyadaki büyük siyasal dönüşümler, yoktan var edilen ulus devletimizi kuşatmış; yeni toplumsal güçler sahneye çıkmış; emperyalist işbirlikçiliği ve Batı öykünmeciliği CHP nin sürekli olarak kendini sorgulamasına ve kaybettiği kitleleri yeniden kazanmak için çözüm aramasına yol açmıştır.

Diyebiliriz ki; CHP en ideolojisine ve yol haritasına bağlı kalamamıştır. Karşılaşılan yeni durumlara uyum sağlamak için, zaman zaman temel değerlerinden ödün verme aymazlığına düşmüştür. Böyle durumlarda kitlelere çözüm olmak yerine, kendi içinde sorunlarla uğraşmak zorunda kalmış ve iktidar hedeflerinden daha da uzaklaşmıştır.

CHP 1994 PROGRAMI

Yukarıdaki genel değerlendirmeyi somutlaştırmak için son 20 yılda yaşananlara bir göz atalım:

CHP; “tek kutuplu dünya, küreselleşme, ulus devletlerin sonu” çığlıklarının atıldığı 1990’lı yıllarda program değişikliği yaparak ‘değişim’e ayak uyduracağını sandı.

1994 yılında “YENİ HEDEFLER YENİ TÜRKİYE” sloganıyla yeni bir program kabul etti.
Bütünüyle “yeni dünya düzeni” propogandalarının etkisi altında hazırlanmıştı. Kapakta altı ok simgesi vardı. Programın bütününde ise Atatürk’ten ve Kemalizm’den eser yoktu(!) Sosyal Demokrasi her şeyin ilacıydı. Karmakarışık tutarsız vaatlerin bol keseden verildiği bir programdı. Avrupa’daki – kendileri de bunalımda olan- sosyal demokrat partilere özenilmiş ve onlara öykünmeye çalışılmıştı. Dünya ve Türkiye gerçeklerinden uzak, kendi tarihsel kökenini küçümseyen, ekonomik kaynakların dikkate alınmadığı, emperyalizmle bütünleşmiş bir anlayışın ürünüydü.

CHP bu programla 1995 ve 1999’da seçimlerine girdi. Tony Blair, Anadolu Solu, Şeyh Edebali” derken seçim barajını geçemedi.
Suçu da “bizi anlamadılar” deyip seçmene yıktı…
2002’de AKP iktidar oldu. Yol açtığı sorunlar CHP nin de kendisi sorgulamasına yol açtı.
Demokrasinin, cumhuriyetçiliğin, laikliğin, halkçılığın ulusalcılığın (Atatürk ulusçuluğu), devrimciliğin ve devletçiliğin önemini bu yıllar içinde yeniden keşfetti.
Ve itiraf edelim ki; yeniden kökenlerine dönmek istedi. AKP’ye karşı salonlarda, kürsülerde mücadele edilemeyeceğini anladı. Kitle hareketlerini destekler bir tavır aldı.
Ve aradan geçen 14 yıldan sonra partinin tüzüğü ve programı yeniden yazıldı.

CHP 2008 PROGRAMI

2008 kurultayında “ÇAĞDAŞ TÜRKİYE İÇİN DEĞİŞİM” sloganı adı altında yeni program kabul edildi.
CHP bu kurultayda çağdaş değerleri ortaya koyarken, tarihsel kökenini hatırlıyor ve değer veriyordu.
Bu program, -bazı eksiklerine karşın- cumhuriyet değerlerimizle çağdaş değerlerin bir sentezi gibidir.
‘Kürt sorunu’ konusunda özel bir bölüm yoktur. Yerel yönetimler ve terör konularında ortaya konan yol haritası; bütün yurttaşların, ulusal bütünlük içinde her haktan eşit yararlanması temeline dayanır.
Aynı yıl yapılan TÜZÜK kurultayında da CUMHURİYET değerleri belirgindir.
Öte yandan, tüzüğe yerleştirilen birkaç yeni kuralla parti içi demokrasiden iyice uzaklaşıldığı görülmektedir. Siyasal partiler ve seçim yasasındaki demokratik olmayan kurallardan yakınırken, “TEK ADAM” anlayışı iyice pekiştirilmiştir.
Parti; demokratik kuralların işlediği, katılımcı, şeffaf, ehliyetin, emeğin, başarının ödüllendirildiği; Türkiye’ye umut veren bir örgüt olamadı. Kitlelerde bir çekim gücü oluşturamadı.
Baykal’ın örgüt ve liderlik anlayışı bunlara uygun değildi.
Oysa bu dönemde uygun koşullar ortaya çıkmıştı. “Cumhuriyet mitingleri” ile iktidar sallanıyordu.

İKİ PARAGRAF 

CHP’nin 2008 programı bugün de yürürlüktedir.
Genel başkan dahil, bütün CHP liler bu programa bağlı olmak zorundadır. AKP iktidarı Türkiye cumhuriyetini adım adım dönüştürüp bir ortaçağ ülkesi hailin getiriyor.
CHP’nin görevi başta cumhuriyet ilkeleri olmak üzere, programına sıkıca sarılmak ve savunmak zorundadır.
Türkiye için en yakıcı tehlike, laikliğin ortadan kaldırılması ve Kürt sorunudur.

Programda laiklik ve din konusunda şu esas vurgulanmaktadır:
“CHP din unsurunun baskı aracı olmasının da, din duygusunun ve dinsel inançların baskı altına alınmasının da, ibadet yerlerine siyasetin girmesinin de kesinlikle engellenmesini öngörür.

CHP dinsel ögelerin siyasal simge olarak kullanılmasını demokrasi anlayışı ile
bağdaşmayan ve anayasamızın değiştirilemez hükümleriyle çelişen bir davranış olarak görür. CHP laikliğe yönelik her türlü tehdide karşı durur.”

Yerel yönetimler konusu uzunca. Ama şu satırlar bağlayıcı:
“Yerel yönetim reformuyla getirilecek yönetim anlayışı laik cumhuriyetin, ülke bütünlüğünün, çoğulcu demokrasinin, örgütlü toplumun, fırsat eşitliğinin ve bireyin gelişmesinin, insan haklarının güvence altına alınmasını sağlayacaktır… ”CHP yerel yönetimleri yerel iktidar odakları değil, yerel demokrasi odakları olarak görür.” “…terörle mücadele Türkiye’nin öncelikli hedefidir”

CHP TÜZÜK VE PROGRAMINA AYKIRILIKLAR

CHP; geleneksel çizgisinden, ilkelerinden sapmalar yaşayan, bazen dış ülkelerdeki partilere öykünen, bazen sağa, bazen sola açılan, kendine güvenmeyen bir parti izlenimi vermektedir.

Oysa CHP nin yolu açık ve net olarak bellidir. Sol döneklerden, sağcı tacirlerden,
FG örgütünden, AB ülkelerinden ve ABD’den akıl alması, bu etkilerle şu ya da bu yana sallanması, toplumun CHP’ye güven duymasını engellemektedir.
CHP, sadece kendisi olmalı ve siyasetini Türkiye’nin emekçi kesimlerine dayandırarak etkin eylemlerle sürdürmelidir.
2008 parti programı iyi bir yol haritasıdır.

YENİDEN YAPILANMA

Cumhurbaşkanlığı seçimindeki yenilgiden sonra – parti içi muhalefetin bastırması üzerine- yapılmasına karar verilen olağanüstü kurultayda CHP yeniden yapılanacakmış!..
Genel başkan ve yönetim organları seçilecek, birkaç tüzük maddesi değiştirilecekmiş!.. Disiplin getirilecek ve herkes dilediği gibi konuşamayacakmış.
İyi de; CHP’de tutarlılık, kararlılık, düşünce, ideoloji ve eylem birliği nasıl sağlanacaktır?
Bu kadar değişik tipte, değişik düşüncede ve kimi de Atatürk cumhuriyetine karşı görüş sahibi olanlarla nereye varılabilir?
Hem de bütün dünyada bir onur kavramı olarak tanınan “ulusalcılık” bu kadar kötülenerek?…
Sanki bir suçmuş gibi “ulusalcı” denilen partililer tasfiye edilerek?…
Bu kişilerin, Atatürk’ü, cumhuriyet ilkelerini, bağımsızlığı, laikliği savunmalarından kimler rahatsız oluyor?
Gericiler, AKP iktidarı, emperyalizm ve işbirlikçileri ulusalcılara düşman olduğuna göre, yoksa parti egemenleri o güçlere mi hizmet ediyor?…

AĞZI OLAN CHP İLKELERİNİ ÇİĞNİYOR

CHP genel başkanın, genel başkan yardımcılarının ve kimi milletvekillerinin bazı görüşlerini anımsayalım. Bu söylemlerin CHP düşmanlığından başka bir anlamı var mıdır, birlikte düşünelim:
Kılıçdaroğlu;
“Söz veriyorum türbanı da biz özgür kılacağız.” (CHP programı ne diyordu? )
“Cemaatlere saygılıyım, yeter ki siyasallaşmasınlar”(?) 
(siyasal olmayan bir tarikat-cemaat var mıdır?)
“Laiklik tehlikede değil! Yargının içinde cemaat yok” (!..) (ya bir de olsaydı?.. )

Dersim kalkışmasında kullanılan sertlik devlet adına özür dilenmesi konusunda;“dört parti anlaştıktan sonra başımın üstünde yeri var. Dramı yaşayan, kayıplar veren birisiyim. Benden gelip özür dilenirse memnun olurum.”
Hüseyin Aygün; “ben CHP li değilim. Türkler, Egede Rumlara Etnik Temizlik Yaptı ”
Sezgin Tanrıkulu, CİA belgelerinde TR 705 kodlu ajan. Genel başkan yardımcısı. Ergenekon davasında müdahil. Ergenekon ve Balyoz kumpasları ortaya döküldüğü halde, “baştan beri bir darbe olduğunu düşünüyorum.” diyor.
Bülent Kuşoğlu; “Tekkeler zaviyeler açılmalıdır.” 
Rıza Türmen, Atilla Kart “Türk Milleti demesek olmaz mı?”
Sena Kaleli; “ben Atatürk ilkelerinin bekçisi miyim?”
Binnaz Toprak; “CHP, milliyetçi ve ulusalcı olmamalıdır. Ben 4+4+4 dü destekliyorum.”
Paraşütle milletvekili atanan Faik Tunay: “Atatürkçülük ve laiklik dar söyleminden kurtulan bir CHP”… Türkiye’de irtica tehdidi görmüyorum”. “Bunlar bizleri korkutmak için çıkarılmış paranoyalar”…

CHP milletvekillerinden ve yöneticilerinden birçoğu FG’ye ve onun yayın organlarına yaranmak için övgüler düzüyor… CHP FG örgütü ile kol kola giriyor.

Genel başkan yardımcısı Erdoğan Toprak; “Tüm ulusalcıları, milliyetçileri partiden temizleyeceğiz.”(!)
CHP dört yıldır içindeki ulusalcıları temizlemeye çalışıyor.
Ulusalcılık (Atatürk ulusçuluğu, yurtseverlik) o kadar kötü bir şey ki ; (!) genel başkanlığa aday olan Muharrem İNCE “ben ulusalcı değilim” diyor. Ulusalcı diyenlere çok kızıyor(!)
“Evet, ben milliciyim” (ulusalcıyım) diyemiyor !.. (?)

Oysa; uygar dünyada ulusalcı olmayan bir siyasal parti ve iktidar yoktur. Dahası Lenin, Mao, Stalin gibi komünist önderler de ulusalcıdır.
“Ulusalcılık Türkiye’den ve yeryüzünden temizlenmelidir” diye karalayan liboşlar ve iktidar hizmetçileri, ulusalcıları bile bu kavramı kullanmaktan korkar hale getirmişler(!)
CHP Kemalist ilkelere düşman bir parti haline geldi.

“BANA GÜVENİYOR MUSUNUZ” KURULTAYI

5-6 Eylül 2014 olağanüstü kurultayında dananın kuyruğu kopacak…
Olağanüstü kurultay kararı alınmasının nedeni güven tazelemek. “bana güveniyor musunuz” diye oylama yaptırılacak ve güven tazelenerek yola devam edilecek.
Kılıçdaroğlu, her yıl değiştirdiği yönetim kadrosunu, bir kez daha değiştirecek.
Bir de, zaten ters düştüğü Kemalist ilkeleri yeniden yorumlayacak(!) Programa alındı.
80 yıldır siyasal- bilimsel çevrelerde yorumlanmış olan cumhuriyet ilkelerinin içi iyice boşaltılacak. Anlamsız sözcükler haline gelecek.

Şimdi sormak zamanıdır:

Türkiye’nin ana muhalefet partisi bir oyuncak mıdır?

Böyle bir gidişle, Kılıçdaroğlu başkanlığında ve CHP içinde CHP düşmanlarını görevlendirerek iktidar olacağına inanıyor musunuz?
Parti program ve ideolojisine en sadık, en yurtsever insanları tasfiye ederek?…
Kendi partisinin ideolojisine, temel değerlerine karşı gelerek?…
Koltuğun rahatlığına alışıp “tek adam” olmaya heveslenerek iktidar olunabilir mi?…


  • CHP, bile bile, göz göre göre parçalanıyor, baş aşağı düşüyor…
    İntihar ediyor…
  • Üstelik, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyen kimilerini kendi içinde besleyerek…Kimi iç-dış güçlere hizmet ederek… Türkiye’yi de sürükleyerek…

Yanılmayı öyle çok istiyorum ki !..

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 13. OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ


Dostlar
,

Bizim de 1993’ten beri etkin (aktif) üyesi olduğumuz, 2004-6 döneminde
Genel Başkan Yardımcılığını yaptıığımız ADD (ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ) 7-8 Haziran 2013 günlerinde Ankara’da 13. olağan, seçimli genel kurulunu yaptı..

Bu yıl 19 Mayıs’ta ADD’miz 25. yaşını tamamlamış, 26. yılına girmişti.

Genel Kurul, olağan sayılabilecek koşullarda geçti ve 2 liste yarıştı;
bizim de desteklediğimiz önceki Genel Başkan Yardımcısı Sn. Prof. Dr.
Ayhan Filazi
‘nin listesi ile önceki Genel Başkan Sn. Tansel Çölaşan‘ın listesi..

Sn. Çölaşan ve takımı (ekibi), seçimleri tam liste ve açık ara ile kazandılar.
Her 2 liste de centilmence yarışarak ADD’de nöbete koyulmaya çabaladı.
Her 2 listede de çok değerli dava arkadaşlarımız vardır.
Demokratik yarış artık geride kalmıştır.
Zaman, birleşip – bütünleşerek Cumhuriyeti ülkenin her santimetrekaresinde
savunma zamanıdır. Biz bu anlayıştayız ve Genel Kurulun sonuç bildirisi ile
Sn. Çölaşan’ın Örgüte ve kamuyouna açıklaması da benzer doğrultudadır.
Bu saptama elbette olması gerekendir, beklediğimizdir ve sevindiricidir.

Biz de elimizi uzatıyor ve gönlümüzü yeni yönetime açıyoruz..

Tüzükteki amaçlara erişmede üstümüze düşen her şeyi yapmamız çok doğaldır.
Her zamanki gibi, ADD’nin bir sıra neferi olmayı sürdüreceğiz.

Keşke; Genel Kurul’da, ihraç edilen üyelerimiz kendilerini yeterince savunabilme ve Genel Kurul’un sağlıklı – yeterli kanaat oluşturmasına elverecek savunma yapabilselerdi! Bu süreç aceleye geldi ve Genel Kurul üyeleri bize göre yeterince ve sağlıklı kanaat oluşturamadan bu ihraçları büyük ölçüde onadılar. Bizce adil olmadı, bu adalet değildi.
Yine de geç kalınmış sayılmaz.. Yaraları sarmak ve örgüt içi barış – huzur – dayanışma adına yapılacaklar tükenmemiştir. Bu arkadaşlarımızın, Şubelerimizin dosyaları,
yeni yönetimce bir kez daha nesnellikle incelenmelidir. Bu amaçla uygun bir Kurul (Komisyon) oluşturulmalı ve yeniden kazanma doğrultusunda çaba gösterilmelidir.

ADD’nin ve Türkiye’nin yolu açık olsun..

Hiç kuşku yok, Türkiye’nin 90 yıllık Cumhuriyet birikimi,
AKP eliyle sahnelenen kökü dışarıda 
 bu kuşatmayı da yarmayı başaracaktır
ve Türkiye Cumhuriyeti, kurucusu Yüce ATATÜRK‘ün öngördüğü gibi,
sonsuza dek onurla, başı dik, tüm yurttaşlarıyla dayanışarak yaşamasını bilecektir.

Sevgi ve saygı ile.
11 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Atatürkçü Düşünce Derneği

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 13. OLAĞAN GENEL KURUL 
SONUÇ BİLDİRGESİ

Türkiye Cumhuriyeti tarihi günlerden geçmektedir. Vatanın bütünlüğü, Milletin istiklali tehdit altına girmiş, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün devrim ve ilkelerine
saldırılar ayyuka çıkmıştır.

Kuruluşumuzun 25. Yılında, başta kurucularımız olmak üzere Türkiye Cumhuriyet’inin sonsuza dek yaşaması için şehit olan tüm önderlerimizi saygıyla anıyor,
Atatürkçü Düşüncenin egemen olması için tek yürek olduğumuzu açıkça ifade ediyoruz.

Ülkemizde ve bölgemizde çok vahim olaylar yaşanırken,
13. Olağan Genel Kurulumuz bizlere çok önemli görevler yüklemektedir.

  • En başta Ağustos ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimlerinde
    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Ulusal Kurtuluş Savaşını yönettiği Çankaya’yı tekrar Atatürk’ün Çankayası” yapmak bizim görevimizdir. İnanıyoruz ki,
    Türk Ulusu Vatanın bütünlüğünün, Milletin birliğini koruyacak bir Cumhurbaşkanı çevresinde kenetlenecektir.
  • ABD, AB ve yerli işbirlikçiler; Cumhuriyetin mal varlıklarını yağmalayarak
    ayakta kalmaya çalışmaktadır. Etnik ve dinsel temelde parçalamak istedikleri Cumhuriyetin düşen parçaları altında şimdilik Soma’daki maden işçileri kalıyorsa da, baretlerinden yer altını aydınlatan fenerlerin ışığı,
    önümüzdeki günlerde Türkiye’yi aydınlatacaktır.
  • Yatağan’ın enerji işçileri, ürettikleri enerji ile yalnızca ülkeyi değil,
    birlikte direndikleri, maden işçileriyle geleceğimize ışık tutmaktadır.
  • En başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kahraman askerleri olmak üzere, aydınlarımıza, yurtseverlerimize kurulan çirkin tuzak, kendilerinin deyimi ile ‘kumpas’, bütün çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir. Milletimizin vicdanında çöken bu davalar için Türk adaletinin de namusuna sürülmüş bir leke olarak algılamasını ve bu korkunç lekeyi temizlemesini bekliyoruz.
  • Bölünme anayasasını yapamayan yerli işbirlikçiler, eğitim-öğretim birliğimizi parçalayarak, ulusumuzu ortaçağın karanlığına sürüklemek istemektedirler.
    Bunun yolu olarak da gerici ve bölücü bir istem olan anadilde eğitimin önünü
    özel okullarda açarak yapmışlardır. Eğitim-öğretim birliğini parçalamak,
    Ulusu parçalamaktır.
  • Son yıllarda kadınlarımıza yönelik gittikçe artan şiddet son derece vahimdir.
    ABD, AB ve yerli işbirlikçiler ATATÜRK devrim ve ilkelerini yok ettikçe artan
    bu şiddete karşı kadınlı – erkekli el ele vererek mücadele etme kararlılığımıza
    tüm halkımızı çağırıyoruz.
  • 2015 yılı yaklaşırken, sözde Ermeni soykırımı yalanını boşa çıkarmak için
    kararlı çalışmalarımız sürecektir.
  • KKTC’nin yaşaması, yaşatılması için mücadele vermek boynumuzun borcudur.
  • Taşeronlaşmayı derinleştiren yasaların sonuçları, Soma’dan daha acı olacaktır. Kadrolu işçi, memur kadrolarını yok ederek, her alanda taşeronlaşmayı hedefleyen iktidarın gerçek yüzünü Ulusumuz artık görmüştür.
    Taşeron işçilerinin mücadeleleri mücadelemizdir.

Sonuç olarak                  :

Türkiye’de yaşanan ve yaşanacak olan tüm vahim olayların nedenlerini ve çarelerini biliyoruz. Tüm bunların üstünde ise Sivas Kongresi kararlarında açıkça ifade edildiği gibi ”Vatanın bütünlüğü ile Milletin birliğinin” parçalanmanın eşiğinde olduğunun bilincindeyiz!

Hiç kimsenin kuşkusu  olmasın ki; ABD, AB ve yerli işbirlikçilerinin
bu oyununu bozacak azim ve kararlılık Türk Ulusu’nda mevcuttur!

Geçmişte başardık, tekrar başaracağız.

*****

(Not : Metinde yer yer maddi yazım yanlışları düzeltilmiştir..)

23 Nisan 1920’nin Yiğitlerine Selam Olsun!

23 Nisan 1920’nin Yiğitlerine Selam Olsun!

Dostlar,

23 Nisan 1920, Büyük Atatürk‘ün öncülüğünde Ankara’da ilk Millet Meclisi’nin
açılış günüdür.

Ülke inanılmaz zorluklar içindedir.

Fiilen işgal altındadır (30 Ekim 1918 Mondros ateşkesi sonrası..)

İstanbul’da Meclis-i Mebusan dağıtılmış, kimi vekiler Malta’ya sürülmüş
kimisi tutuklanmıştır.

  • 6. Mehmet Vahdettin ve Damat Ferit işgalcilerle işbirliği içinde vatan haini olmuştur.

23 Nisan 1920‘de 115 temsilci ile Ankara’da İttihat ve Terakki‘nin binasında ilk BMM toplanır. Bir bölümü Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas Kongresi sonrası
Heyet-i Temsiliye Reisi olarak Anadolu genelinden çağrı yaptığı temsilciler bir bölümü de Meclis-i Mebusan’dan kaçarak gelebilenlerdir.. (Kara Vasıf ve ark.)

Geceleri, kadın çarşafları içinde, saman arabalarının arkalarında, ölüm tehdidi ile
yüz yüze.. Çünkü her yer emperyalistlerin sıcak işgalinde..

Para yok, pul yok..

Yurtseverler toplanır ama elde avuçta hiçbir şey yoktur..

Öğrenilmiş çaresizlik sendroöu (Pes sendromu!) içinde geri dönmek isterler.

Büyük önder Mustafa Kemal Paşa kürsüye çıkar ve şu konuşmayı yapar :

ATATÜRK’ün 23 Nisan 1920 Yemini 

  • “..Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana dek vatanımı savunurum. Kurşunlarım bitince de bu aciz bedenimi bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı kutsal bayrağıma içire içire
    tek başıma can veririm. 
    Ben buna and içtim! ”

Tarihin kırılma anlarıdır ve gerçek önderler böyle anlarda inisiyatif alarak tarihin akışını değiştirirler. Mustafa Kemal Paşa’nın davranışı ve söylemi de bu niteliktedir.

Nitekim kendi söylemiyle;

  • “23 Nisan, Türkiye ulusal  tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık cihanına karşı ayağa kalkan Türkiye halkının,
    Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder.”
     
    (1922, Atatürk’ün S.V.D., syf. 96)

Bu konuda sitemize birkaç dosya yer alacak..

  • 23 Nisan 1920’nin harman yürekli yiğitlerini, başta büyük önder
    Mustafa Kemal Paşa olmak üzere içten şükran ve derin saygı ile yerlere dek eğilerek selamlıyoruz..

Bir de, inanılmaz güzellikte yakın plan (makro) çiçek – doğa çekimleri ile 23 Nisan’da doğaya ve bahara merhaba diyelim.. İyi morale ve gevşemeye de gereksinim var..
Çekimleri yapanlara ve paylaşanlara teşekkür ediyoruz..
İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Nefis makro çiçek çekimleri

Sevgi ve saygı ile.
23.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

MİLLİ ANAYASA FORUMU SONUÇ BİLDİRGESİ

Dostlar,

Milli Anayasa Forumu‘nu oluşturmak üzere 22 Ekim 2011’de İstanbul’daki ilk
ve 24 Aralık 2011’de yine İstanbul’da yapılan 3. toplantıya biz de katıldık.

23.2.12 günü kamuoyuna bir duyurumuz oldu. Şöyle bağlıyorduk :

  • ….. Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı mücadelesini yürüten
    ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulmuş
    TBMM’nin sayın üyelerinin, Cumhuriyetin Kuruluş İradesinin
    ve Devrim kanunlarının, hazırlanmakta olan anayasayla
    ortadan kaldırılmasına izin vermeyeceğine inanıyoruz.

27 Ocak 2013’e dek Forumumuz 44 il ve 72 ilçe merkezinde toplam
116 merkezde gerçekleştirdiği toplantılarda yaklaşık 60000 insanımızı aydınlattı.

Aradan geçen 15 aylık dönemde, deyim yerinde ise bir “maraton” koşuldu.
Kimselerden “sponsorluk”, açıklanamayan dolaylı-doğrudan parasal destek vb. alınmadı. Katılımcılar tüm giderlerini ceplerinden ödedi.

Biz de, 22.4.12 günü Ankara’daki Milli Anayasa Forumu’nda (MAF)
konuşmacı olmuş ve 28 Nisan 2012 günü Nazım Hikmet Kültür Merkezinde yapılan, binlerce kişinin katıldığı görkemli toplantıda bulunmuştuk.

Milli Anayasa Forumu (MAF), 27 Ocak 2013 günü bir sonuç bildirisi yayımladı.

Milli Merkez‘e dönüşüyor..

Bir de “Program” oluşturuluyor..

Milli Merkez programının 30 Mart 2013’te Ankara’da gerçekleştirilecek büyük kurultayda
hazırlanacağı duyuruldu.

Bizde bir tür, Kurtuluş Savaşı’nın Anadolu Kongreleri çağrışımı yapıyor.

Artık SİVAS KONGRESİ aşamasına, Heyet-i Temsiliye eşiğine gelindi..

Ulus yazgısına el koyuyor..

En kritik sorun;

  • YÜKSELEN HALK DALGASINA AKILI ÖNDERLİK..

MİLLİ ANAYASA FORUMU SONUÇ BİLDİRGESİ‘ni aşağıda pdf olarak sunuyoruz.

Bildiri şöyle başlıyor :

  • “Demokratik, Laik Cumhuriyetimiz, kuruluşunun 90. yılında ciddi tehlikelerle karşı karşıyadır. Bağımsızlığımız, Özgürlüğümüz ve Aydınlanma Devrimlerimiz bir Karşı Devrim saldırısıyla yok edilmeye çalışılmaktadır.
  •  Bu ortamda eğitim, adalet, güvenlik, haberleşme, basın yayın, çalışma yaşamı ve ekonomi alanlarında baskı, zulüm ve adaletsizlikler artmakta ve geniş halk kesimleri ezilmektedir. Üstelik Anayasamız tümüyle değiştirilerek, karşı devrimin baskıcı ve tek adam yönetimine Anayasal güvenceler sağlanmaya çaba gösterilmekte; Ülkemiz bir faşist diktatörlüğe sürüklenerek BÖLÜNMEYE çalışılmaktadır.

Ve şöyle bağlanıyor :

  • Yürürlükteki Anayasada değişiklik yapılırken;

BAŞLANGIÇ BÖLÜMÜ,
– İLK 4 MADDESİ, İLK 4 MADDESİ ile İLGİLİ MADDELERİ ve 174.MADDESİ
DEĞİŞTİRİLEMEZ.
TÜRK DİLİ; TÜRK MİLLETİ ve LAİKLİK KAVRAMLARI TARTIŞILAMAZ.
BAŞKANLIK SİSTEMİ ASLA KABUL EDİLEMEZ
ve BU KONUDA
AKP İKTİDARI ve ÖCALAN ARASINDAKİ DAYANIŞMA
HALKIMIZA ANLATILACAKTIR.

27 Ocak 2013, İstanbul..

Okumak, dağıtmak, katılmak için lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Milli_Anayasa_Forumu_Sonuc_Bildirgesi

Yandaş medya, bu görkemli halk hareketini görmezden gelmeyi “hâlâ” sürdürüyor.

Büyük Atatürk uyarmıştı :

  • Aşağılık kimselerin parayla yürüttüğü basın savaşları vardır..

Sevgi ve saygı ile.
1.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi-Tamimi’nin 93. Yılı.. / Amasya Circular by Mustafa Kemal Pasha; 93rd Year

Amasya_Genelgesi_93_Yil_Sonra_Geriye_Donuk_Tarih_Irdelemesi.22.6.12docx

SÖYLEV’den Seçkiler (Prof. Dr. Özer Ozankaya) / Quotations from Ataturk’s Great Speech “NUTUK”

SOYLEV_seckisi_O_Ozankaya_ Aralik1997

19 Mayıs 1919 Kuvayı Milliye Ruhu ve Günümüz

19_Mayis_1919_kuvayi_milliye_ruhu_ve_gunumuz

19 Mayıs Bayramını Kim Nasıl Kutluyor ?

19_mayis_bayramini_kim_nasil_kutluyor_ 19.5.12