Etiket arşivi: 36. Osmanlı Padişahı hain ve alçak VI. M. Vahdettin

Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin 95. Yıl Dönümü Etkinlikleri ve…


Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin

95. Yıl Dönümü Etkinlikleri ve
Onur Belgesi Takdim Töreni

Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin 95. Yıldönümü nedeniyle düzenlenecek olan etkinlikler kapsamında, 26 Aralık 2014 Cuma günü saat: 15.45’te gerçekleştirilecek olan program
aşağıda bilgilerinize sunulur:

Dostlar,

Ülkemiz gündeminin arkasından erişmek neredeyse olanaksız..
Bu olgu biraz da kurgusal.. Toplumsal algı yönetimi açısından ciddi bir araç.
Özellikle siyasal iktidarların ve de AKP’nin, ulusal – uluslararası güç odaklarının
önemli bir PR (Public Relatinons – Halkla İlişkiler) aracı.

Büyük ATATÜRK’ümüzün Anadolu’da Ulusal Kurtuluş Hareketini ilmek ilmek dokumasının ardından, 16 Mayıs 1919 İstanbul’dan Samsun’a gemiyle hareket,
27 Aralık 1919 Ankara’ya Sivas’tan karayolu ile Hacıbektaş üzerinden (23 Aralık 1919) günü dönüş..

7 ay 11 gün süren bir çetin uğraş.. Boynunda 36. Osmanlı Padişahı hain ve alçak
6. M. Vahdettin
‘in (Ata’nın NUTUK‘taki deyimiyle “Den’i”) idam fermanı olduğu
ve hiçbir resmi görev ve sıfatı (ve de aylığı – maaşı) olmaksızın..

“Sine-i millette bir ferd-i mücahit” olarak..
Kendisini Sivas Kongresi açılışında 4 Eylül 1919 günü böyle tanımlamıştı..

Erzurum’dan Sivas’a gelirken işbirlikçi Elazığ Valisi Ali Galib, Sadrazam Damat Ferit’in buyruğuyla (Saltanatın bilgisi içinde elbette!) Mustafa Kemal Paşa’yı yakalayacak ve
“hal edecekti”!

Tunceli’li (o zamanki adıyla Dersim‘li) yurtseverler, bizim atalarımız – akrabalarımız Diyab Ağa öncülüğünde örgütlenerek 3 bin dolayında bir silahlı milis gücüyle Erzincan – Dersim arasında kuş uçmaz kervan geçmez boğazlarda (Kutu Deresi’nde) önlem almışlardı.

Mustafa Kemal Paşa‘nın kervanının önü Kutu Deresi’nde kesildiğinde,
tarihin kırılma noktası idi.

Kuşatmayı yapanlar Elazığ’ın işbirlikçi Valisi Ali Galib güçleri olsaydı, çok büyük olasılıkla orada kısacık bir çatışma ile Mustafa Kemal Paşa ve bir avuç arkadaşları imha edilecekti. Mustafa Kemal Paşa, kendilerini saran kuvvetlere, kim olduklarını bilmeden, vekarla;

“Bizi imha mı edeceksiniz?” anlamında bir soru sormuştu tek başına öne atılarak.

Silahlı çatışmada kurtulma olanağı yoktu.. Belki müzakere ve onu izleyen,
tutması mucizeye bağlı kimi taktiklerle (??), iknayla (?!) belki kurtuluş olabilirdi ??!

Diyab Ağa’nın yolladığı kardeşi öne çıkarak gerçeği açıklamış ve Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları derin bir nefes almışlardı. Bu bakımdan, Türk Devrim tarihinde bu olayın belirleyici bir işlevi vardır. Tunceli’nin yurtsever – devrimci – namuslu insanları, daha o zaman,
Osmanlı Saltanatı’nın yüzyıllardır Alevilere dönük kanlı zulmünün ancak
Mustafa Kemal Paşa‘nın isyancı – devrimci meşru çıkışı ile sonlandırılabileceğini görmüşler
ve Mustafa Kemal Paşa hazretleri önderliğindeki Kurtarıcı çekirdek kadronun esenlikle (salimen) Sivas’a geçmesini sağlamışlardı.

  • Gazeteci Güneri Civaoğlu‘nun anlattığına göre; dönemin Harput Valisi Ali Galip, saraydan almış olduğu emirle o sırada  Erzurum’dan Sivas’a gitmekte olan Mustafa Kemal Paşa’ya
    pusu kurdurup öldürtmek için Dersim’in namlı ağalarından Haydar Ağa isimli bir adamı tutar ve bu iş için kendisine yüklü miktarda para verir. Mustafa Kemal Paşa, yanındakilerle birlikte “Kutu Deresi” mevkisine gelince Haydar Ağa ve adamlarınca kuşatılır! Mustafa Kemal, vakur bakışlarla onları süzer ve “Kastınız beni öldürmek mi?” mealinde bir soru sorar. Haydar Ağa, “Hayır paşam, bunu vermektir, mücadeleniz için lazım olur.” diye yanıtlar ve Harput Valisi
    Ali Galip’ten aldığı yüklüce parayı kendisine uzatır. Mustafa Kemal duygulanır. Ağaya teşekkür eder ve kendisini Meclis’te Dersim Mebusu olarak görev yapmak üzere Ankara’ya çağırır.
    (AS’ın notu : Daha o tarihte Mustafa Kemal Paşa’nın kafasında Ankara’da Meclis toplama fikri var.. Nitekim 16 Mart 1920’de işgalci İngilizler Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nı dağıtınca,
    derhal 1. BMM için çağrı yaparak, üzerinden henüz 1 ay geçmişken BMM’yi Ankara’da
    23 Nisan 1920’de açar…) Ancak Ağa, Mustafa Kemal’in bu davetine teşekkür ederek “Paşam,
    biz buranın toprağına, dağına, çiçeğine, kuşuna alışmışız. Ankara’da yaşamam zor ama sana kardeşim Diyap’ı göndereyim. Kabul edersen, Dersim Mebusu O olsun.” der ve böylece
    Diyap Ağa, Dersim Mebusu olur… (http://www.milliyet.com.tr/ata-nin-hayatini-dersimli-kurtardi/siyaset/siyasetyazardetay/19.11.2011/1464653/default.htm)

    Site dostlarımıza, Sn. Güneri Civaoğlu‘nun yukarıda erişkesi (linki) verilen makalesini
    mutlaka okumalarını öneriyoruz : Milliyet, 19.11.2011..

Günümüz Tunceli insanı da çoğunlukla benzer çizgidedir. 90 yıldır ağırlıkla Atatürk’ün partisi CHP‘ye oy vermektedir. Son yıllardaki operasyonlar bu yapıyı kırmaya dönük sefil oyunlardır.

Diyab Ağa Kürt değildir, Çemişgezek Ferhatuşağı aşireti reisidir.
Kürt de olabilirdi, başka bir etnik kökenden de… bunda gocunacak hiçbir şey yoktur.
Hepimiz insanız, yasalar önünde eşitiz. Irkçılığı, her tür ayrımcılığı lanetleriz! 

Biz de bu bölgenin Dersim’in – Tunceli’nin Hozat / Karaca köyündeniz.Cumhuriyetimizle
barışık çizgideyiz.. Bu sitede yazdığımız (30.05.2012)
“Dersim Tartışmaları.. / Tunceli-Dersim Debates..”
başlıklı 5 sayfalık kapsamlı makalemizi okumak için lütfen tıklayınız.. 
(http://ahmetsaltik.net/2014/11/25/dersim-tartismalari-tunceli-dersim-debates/)
Günümüze dek Saltık ailesinden 6 milletvekili TBMM’de görev almıştır.

Derdimiz, Laik Cumhuriyetin eşit haklara sahip 1. sınıf YURTTAŞLARI olmaktır.

Diyab Ağa daha sonra BMM’de (1. Meclis) Dersim Mebusu olmuş ve ilerlemiş yaşına karşın,
Polatlı’ya dek gelen Yunan birlikeri nedeniyle Meclis’in Kayseri’ye taşınması görüşlerine şiddetle karşı çıkarak direnmeyi savunmuştur.
Hep birleştirici – kaynaştırıcı iletiler vermiştir Meclis konuşmalarında;
Alevi kökenini ve ayrıcalık isteklerini öne çıkarmamıştır

(Lütfen bakınız: “ATATÜRK’ÜN YAKIN DOSTU DERSİMLİ DİYAP AĞA’DAN BÖLÜCÜLERE TOKAT GİBİ SÖZLER…” (https://www.facebook.com/notes/sinan-meydan/atat%C3%BCrk%C3%BCn-yakin-dostu-dersimli-diyap-a%C4%9Fadan-b%C3%B6l%C3%BCc%C3%BClere-tokat-gibi-s%C3%B6zler/261471983912788, 17.12.2011)

Dersim Mebusu Diyap Ağa, Atatürk’ün üstü açık Mercedes’inde…
Yunan Kuvvetleri Ankara’ya yaklaşırken Meclis’in Kayseri’ye taşınması yolundaki önerilere Diyap Ağa karşı çıkmış, yumruğunu kürsüye vurarak;

-“Buraya, kaçmaya değil, ölmeye geldik.” demişti.

*****

23 Aralık 1919 günü Mustafa Kemal Paşa Hacıbektaş’a özellikle uğrayarak Pir’i
(Postnişin Cemalettin Çelebi Hazretleri) ziyaret etmiş O’ndan “el almış” tır.
Dergah’ta dar günler için biriktirilen 1700 altın Mustafa Kemal Paşa buyruğuna verilmiştir.
O kadar ki; Pir Postnişin Cemalettin Çelebi Hazretleri, Mustafa Kemal Paşa‘ya,

“Kurtuluştan sonsa Cumhuriyet ilan edeceksiniz değil mi?” diye sormuştur.

Alevilerin bekledikleri ve istedikleri de budur. Osmanlı’nın yüzlerce yıl süren zulmünden
artık kurtulmak istemektedirler.. Cumhuriyet ile nefes alacaklardır ve almışlardır.
Ve Mustafa Kemal Paşa Hazretleri Pir’in kulağına eğilerek, sessizce fısıldayarak,

“Evet Pirim, Kurtuluştan sonra Cumhuriyet ilan edeceğiz..” buyurmuşlardır.

Mustafa Kemal Paşa bu düşüncesini çok önceleri Mazhar Müfit‘e (Kansu)
maddeler halinde not ettirmişti.. (Erzurum, 7-8 Temmuz 1919, sabaha karşı..)

Ata’nın Hacıbektaş ziyaretini 9 sayfalık kapsamlı bir dosya olarak bu sitede daha önce
sizlerle paylaşmıştık..  Aşağıdaki adreslerden bu dosyalar arşivimizden çağrılabilir.

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/12/Atanin_Hacibektas_Ziyareti.pdf

Atatürk’ün Hacıbektaş’ı Ziyareti : 23 Aralık 1919


Mustafa Kemal Paşa Alevilerin kolu – kanadı olmuş, O’nıun döneminde yavaş yavaş,
can güvenliğini (mal varlıkları yoktu ki!) savunma amacıyla sığındıkları dağlardan – tepelerden – bataklıklardan – yarlardan.. düzovaya inmeye başlamışlardır. Dersim, Tunceli’ye dönüşerek Cumhuriyet ile bütünleşmiş ve feodaliteden kurtulma dönemine girmiştir…

*****

27 Aralık 1919 bu bakımlardan büyük önem taşıyan bir tarihtir.
Ulusal Kurtuluş Savaşı bu küçük, yoksul kasabada (25 bin nüfuslu) sürdürülmüştür.
İnsanlık tarihine örnek bir azim ve kararlılıkla inanılmaz yokluklar içinde sürdürülen
bir onur savaşımının öyküsüdür..

Bir milletin, Türk Ulusu‘nun kendini yoktan var etmesinin öyküsüdür..
İbretle, ayrıntılarıyla, özenle okunmalı – okutulmalı ve üzerinde düşünülmelidir ki;
günümüzü anlayabilelim ve şimdiki bunalımlarımıza çözümler üretebilelim..
En azından yakın tarih bilgisi olmayan bir toplumun Alzheimer’li,
belleği boşalmış zavallı bir insanın çaresizliğinden çok farkı var mıdır?

*****

Bu önemli günleri geçen hafta, yıl sonunun da abanan yoğunluğuyla yeterince işleyememnin üzüntüsü içinde idik. 26 Aralık günü Ankara Üniversitemiz bir anma etkinliği düzenledi.
Bu programa, Tıp Fakültemizin büyük salonunda katıldık. AÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü dostumuz Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan‘ın öncülüğünde hazırlanan içerikli ve varsıl programı teatral bir ortamda keyifle izledik. Konseri de.. Emekliye ayrılan Üniversitemiz emekçilerine şükran belgeleri sunuldu, kokteyle geçildi ardından..

Yeni yıl da karşılanmış oluyordu bu arada..

Bu anlamlı, kapsamlı, güzelim etkinliğe emek verenlere, başta Rektörümüz,
sevgili meslektaşımız Prof. Dr. Erkan İBİŞ olmak üzere teşekkür ediyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
02.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Yazıya pdf olarak erşmek için:
Ataturk’un_Ankara’ya_Gelisinin_95._Yil_Donumu_ve_Oncesi