Etiket arşivi: Atatürkçü Düşünce Derneği

Doç.Dr. Ümit Kocasakal : “Türkiye şu anda işgal altında olan bir ülkedir”


“Türkiye şu anda işgal altında olan bir ülkedir”

Ümit Kocasakal: Türkiye işgal altında

MANİSA- Salihli İlçesi’nde, Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde
‘Milli Merkez Anayasa Forumu’ paneli düzenlendi. Panelde konuşan
İstanbul Barosu Başkanı Doç Dr. Ümit Kocasakal, “Türkiye şu anda işgal altında olan bir ülkedir” dedi.

Salihli Belediyesi Zafer Keskiner Tiyatro Salonu’nda, Atatürkçü Düşünce Derneği öncülüğünde ‘Milli Merkez Anayasa Forumu’ paneli düzenlendi. CHP Uşak Milletvekili Av. Dilek Akagün Yılmaz, İstanbul Barosu Başkanı Doç.Dr. Ümit Kocasakal, Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Genel Başkan Yardımcısı Erdem Özdemir’in konuşmacı olarak katıldığı paneli CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz, Salihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay, sivil toplum kuruluşları ile vatandaşlar izledi.

İlk olarak konuşan CHP Uşak Mİlletvekili Avukat Dilek Akagün Yılmaz,

“Türkiye üzerinde emperyalizmin çok büyük bir organizasyonu var. Şu anda her yerde bu oyunu empoze etmeye çalıyorlar. Büyük orduda AKP, küçük orduda BDP-PKK pek çok yere sızmaya çalıyorlar. Oyun o kadar büyük ki, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmayı hedeflemişler. Bizler de ona karşı mücadele eden yurtsever, ulusalcı insanlar olarak onların karşısında dimdik duruyoruz. Artık bundan sonra
bu mücadeleyi yaparken ölümü göze almamız lazım.” dedi.

Bugün bahsedilen barış sürecinin Atatürk devrimleriyle bir hesaplaşma süreci olduğunu iddia eden TGB Genel Başkan Yardımcısı Erdem Özdemir,
“Onlar zannediyorlar ki,bizler böyle Atatürk’e saldırdığımız sürece milletin içindeki Atatürk sevgisini, devrimciliğini bitiririz. Ama bilmiyorlar ki bu milletin azim ve kararlığının altında kalacaklardır. Bu bölücü, gerici anayasa düzenin bölündüğünün son aşamasıdır. Artık terörist başı Abdullah Öcalan mektuplarını yayınlıyor. Öcalan, tüm Türkiye’ye sesleniyor. 2012 ve 2013 yılları Türk Devrim tarihi açısından önemliydi. Artık sistemin barikatlarını yıkma dönemindeyiz. Sistemin kurduğu sembol yıkılırsa iktidar da yıkılır. Şu anda onun telaşı yaşanıyor.” diye konuştu.

Son olarak sözü alan İstanbul Baro Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal, AKP’nin bugünlere halkı aldatarak, yalan söyleyerek geldiğini söyledi. Kocasakal,

“Bir dönemin ünlü Brezilya dizisi olan Yalan Rüzgarı şimdi Türkiye’de oynanıyor. Günümüzde işgaller artık tankla, topla, tüfekle, askerle olmuyor. Bu işgaller çok daha sinsi bir vaziyette zihinlerde yapılıyor. Tek bir kurşun dahi atmadan o ülke işgal ediliyor. Nasıl mı? O ülkenin kimyası, genleri, genetiği ile oynanarak, birtakım kavramların içi boşaltılarak gerçekleştiriliyor. Bunlar kurdun üzerine örtülen kuzu postu gibi işlev görüyorlar ve bu şekilde ülkeler işgal ediliyor. Benim ilk saplamam şudur ki Türkiye şu anda işgal altında bir ülkedir.” dedi.

Türban Cumhuriyete Karşı Simge!


Dr. Müh. Ali Nejat ÖLÇEN 

Portresi_Ali_Nejat_Olcen.jpg

Türban Cumhuriyete Karşı Simge!


Türban’ın simge olduğunu ilk söyleyen kişi,
BOP’un eşbaşkanı
R.T. Erdoğan’dır.
Adalet­siz ve Kalkınmasız partisi “AKP” den yana olmayı betimleyen
bez parçasıdır türban. 

Anayasa’nın 10. maddesi ”herkesin “felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ay­rım gö­zetmeksizin kanun önünde eşit olmasını” koşu görmüştür.

Hiçbir iktidar bu mad­deyi yok sayarak ikilik yaratan; inanç özgürlüğünü ortadan kaldıran türbanı devlet politikasına dönüştüremez. Anayasa’mızın 10 ve 17. maddeleri
açık anlamıyla laiklik ilkesinin özü, özetidir. Özellikle 17. maddenin yurttaşlarımıza tanıdığı “inanç ve mezhep özgürlüğü hakkı”nı güvence altına almak görevini, Devletimize vermiştir.  Hiçbir iktidar, Devleti bu görevi yapmaktan alıkoyamaz ve
böylesi güce  sahip olamaz. Atatürkçü Düşünce Derneği bunun için vardır ve Cumhuriyetimizi koruma görevini Mus­tafa Kemal Atatürk’ten görev olarak devralmıştır.

Adaletsiz ve Kalkınmasız Parti (AKP) iktidarının ülkemizde karmaşa yaratan karar ve uygulamalarıyla ve de Anayasa’nın 10 ve 17. maddelerini tersine çevirme girişimleri ile Ana­yasal suç işlemektedir; O nedenle Atatürkçü Düşünce Derneği,
Başbakan R.T. Erdoğan’ın Kabine üyeleriyle birlikte Yüce Divan’da yargılanmasını
görev bilmektedir, bunu sağlamaya kararlıdır.

  • AKP yalnız çağdaş Türkiye’mizin Anayasasına değil,
    İslamın Kutsal kitabına da ters düşmektedir: 

Bakara Suresi 109. ayeti, Maide Suresi 13. ayeti, Hicr Suresi 85. ayeti,
Tegabün Suresi 64. ayeti ve Mümtehine Su­resi 3. ayeti “hoşgörü”yü koşul görürken;
AKP bu ayetlerin tü­münü yok say­makta tümüne karşı karar ve uygulamaları
pervasızca yürür­lüğe koymaktadır.

Bununla da yetinmemekte, Araf Suresinde 43. ayeti “göğüslerimizdeki kinden ne varsa çıkarıp atmamızı” öngörmesine karşın, Başbakan olan kişi R.T. Erdoğan bu ayeti de hiçe sayarak “yüreğinizdeki kini unutmayınız” diyebilmekte ve yurttaşlar arasına
kin ve nifak sok­maktadır. O’nun bu sözü, Anayasa Mahkemesinde yargılanmasına neden olacak denli ağır bir suçtur.Kutsal kitap, Maide Suresinin 42. ayeti “hüküm verirsen adaletle hüküm ver,
çünkü Allah’ın adalet yapanları sevdiğini” belirttiğine göre; AKP iktidarı ülkemizde
bir ben­zerine rastlanmayacak ölçüde adaletsizliği kural haline getirmiş, adaletsizliğin huku­kunu oluşturarak yalnız Anayasamıza değil Kutsal kitaba da ters düşmüştür.
Bu tutumuyla AKP’nin ne ulusumuza ve devletimize ve ne de İslam dinine bağlılığı
ve saygısı yoktur.

Adaletsiz ve Kalkınmasız Parti AKP iktidarı, Kutsal kitapta ve İslam kültürümüzde de  yeri ol­mamakla birlikte, halkımızın “sıkma  baş” olarak nitelediği türbanı simge
duru­muna dö­nüştürmekle yetinmemekte; genç kız ve hanımlarımızın çağ dışı örtünmesini özendiren tutumunu sürdürmektedir. Böylesi çağ dışı girişimlerine ve ülkemizin bölün­mesi kararlarına karşı çıkacak etkin yurtseverlerimizi Silivri, Hasdal türü zindanlara tık­maktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu açıklayan başbakan R.T.Erdoğan, Devlet Planlama Teşkilatı’nda hazırlanan (1983) Türk-İslam Sentezini, “Türk-Kürt-İslam Sentezi”ne dönüştürerek Misak-ı Milli sınırlarımız içinde
devlet-ulus bütünlüğünü zedelemeye başlamıştır. Buna gücü yetmeyeceğini
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak kanıtlamayı görev biliyoruz.
Ülkemizi devleti ve ulusuyla ihanet çembe­rinden kurtarmanın çaresi, çözümü,
Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce, karar ve eylemlerinde mevcuttur.
O nedenle aynı gereksinimi duyan demokratik kitle örgütleri ve siyasal partileri
düşün ve eylem birliği içinde karşı çıkmaya çağırıyoruz ve
buna Atatürkçü Düşünce Derneği olarak hazırız.
Ulusumuz bizlere tüm gücüyle destek olacağını sergilemektedir.Bunu yapacak  ve ba­şaracak güce ve yeteneğe sahip olduğumuzu kanıtlamalıyız. İhanet çemberinden devle­timizin ve ulusumuzun kurtulmasının çaresi budur.

  • Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.

*************

Örtünmeyle ilgili not       :

İslamın kutsal Kitabı’nın Türkçe mealindeki tüm yayınlar Nur Suresi’nin 30. ayetini birbi­rinden çok farklı hatta değiştirerek asıl anlamını ortadan kaldırarak
tefsir etmektedir­ler. Örneğin:

-Eski  Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş ve Elmalılı Hamdi Yazır’a göre:
“Mümin kadılnara söyleyin “gözlerini (haramdan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.”

-Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Prof. Dr. Yakup Çiçek ve Doç. Dr. Muhsin Demirci’ye göre:
“Mümin kadınlara söyle gözlerini harama bakmaktan çevirsinler,
iffetlerini korusunlar.”
-Tibyan Tefsiri’ne göre:
“Mümin kadınlara da deki: Gözlerini indirsinler ve utanacak yerlerini korusunlar.”Bu yorumlardan hangisi doğru?
Sorunun yanıtını  görmek için ayetin Arapça aslına bakmak gerekir. Aslı şöyle:

“Ve kul lilmü’miari yagdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünn.”

Ayetin aslına koyu harflerle işaretlediğimiz bölüm “ferçlerinizi örtün” anlamındadır. Çünkü: Füruc, “ferc”in çoğuldur ve ayetin aslı “inanan kadınlara da deyiniz ki kıçlarını örtsün­ler”.

Bu çeviri aslına en uygun olanıdır ve bizim din bilgini geçinenlerimiz Türkçe mealinde “kıç” sözcüğü geçmesini Kutsal kitaba saygısızlık olarak nitelemiş olmalı­lar.
Tanrı “kıç” sözcüğünü kullanırken bizimkiler neden kullanmaz da ayeti tahrif ederler!
Bu ayeti “sıkma baş”a dönüştürerek güzelim kızlarımızı ve kadınlarımızı umacı kılığına sok­manın İslamla ne ilgisi olabilir?
Eğer bu ayet başörtüsünü, türbanı koşul olarak gör­seydi aynı Surenin 30. ayetini
erkek müminler için de öngörmezdi. Nur Suresi’nin 30. ayetinin aslı şöyle:“Kul lilmü’miniyne yaguddü min ebsarihim ve yahfezu fürucehüm..”

Eğer fürucehüm “başörtüsü” olsaydı, bugün erkeklerin de kafalarını türban ile örtmeleri ge­rekirdi.

Cahiliye döneminde Arap yarımadasında yaşayanlar çırıl çıplak dolaşmakta
hiçbir sakınca görmezlerdi. (Ahzap Suresi 33. ayeti bunu belirtiyor.)
İslamın kutsal ki­tabı, öylesi ilkel bir kavme, aile hukukunu ve giysiyi insanca yaşamaya alıştırmak için “fürucehünn” ü koşul koyuyor.
Bu satırları yazan kişi, 1959 yılında Doğubayazıt’ın kırsal kesiminde kimi kadınların
çırıl çıplak soyunup yıkandığına tanık olmuştur. Bu öylesine doğaldı ki, kimse utanç duygusuyla karşılamıyordu.İslam’ın kutsal Kitabında o nedenle “giyinin ki, tanınıp incitilmeyesiniz” ayetine
yer verilmiştir. (Ahzap, 39)

Ali Nejat Ölçen
28.3.13

Mustafa Balbay : 13 Aralık Çağrısı..

Dostlar,
Balbay’ın yazısına ekleyecek hiçbir şey yok..
13 Aralık’ta katılımı büyütmek
ve sonuç alıcı eylem dizini oluşturmaktan başka..
Halk kurtaracak!

Sevgi ve saygı ile.
10.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================
GÜNDEM

Dün bıraktığımız yerden devam edelim…

Türkiye’de hukuk artık en üstün siyaset, pazarlık, haddini bildirme ve intikam aracı haline geldi.

İktidar, televizyon dizilerinden Meclis sıralarına kadar her alanda yargıyı kullanmaktan, daha ötesi bunu açıkça dile getirmekten çekinmiyor.

Savcıların ve yargıçların nasıl yükseldiği, nasıl indiği, tümünde olmasa bile gerçekleri yazmaktan çekinmeyen yayın organlarında dile getiriliyor. İktidarın istediği kararları verdinizse gelsin terfi, vermedinizse inerken dikkat edin, fazla hasar olmasın!

Yargının sorunlarını çözmek için paket çıkarılmıyor; hukuk paket paket boşaltılıyor.

İktidara muhalif olanlar, iktidarın eleştirisinden korkmuyorlar; yargı yoluyla üzerlerine gelinmesinden endişe ediyorlar.

***

Ergenekon davası, yukarıda çizdiğimiz yelpazenin tümünü içeren bir sembol haline geldi. 13 Aralık’ta tüm Türkiye’nin gözü önünde bu davadaki hukuksuzlukların en büyüğü yaşanacak.

20 iddianame, 200’e yakın gelmiş-geçmiş olay dosyası, 120 milyon sayfalık doküman harmanlanacak, sanıklara suçlamalar ve istenen cezalar yapıştırılacak.

Bu, 20 saatin bütün parçalarını söküp bir araya toplamak ve “Biz bunların toplamından büyük bir saat yaptık. Çalışıp çalışmaması önemli değil. Önemli olan birbirine benzeyen parçaların bir araya getirilmesi..” demek gibi bir şey.

Buna saat denemeyeceğini söyleyeni de saatin itibarını düşürmekle suçluyorlar.

Artık, mızrak çuvalı deliyor.

Artık, adalet terazisini Silivri arazisinden alıp kaldırmak gerekiyor.

Artık, hukukla aldatmaya son vermenin zamanıdır.

29 Ekim kutlamalarında, 10 Kasım anmalarında bir araya gelenlerin belirlenmiş bir “hedef ortaklığıyla”, “toplumsal istemlerde” buluşabilmesi, sesini yükseltmesi gerekiyor. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Türkiye Gençlik Birliği (TGB) daha örgütlü bir haykırışın zemini oldu. ADD’nin her şeye karşın ayakta durması ve büyümesi önemli. TGB’nin gençliğin enerjisiyle provokasyona gelmeme sağduyusunu birleştirmesi
her türlü övgüye değer.

***

  • Bu toplumsal uyanışın Parlamentoyu da kapsamasını sağlayacak
    başlıca siyasal güç CHP.

Türkiye’yi yönetmeye hazırlanan bir parti olarak CHP’nin, başta adalet arayışı olmak üzere toplumun bütün gereksinimlerine yanıt verebileceğini göstermesi gereken bir dönemdeyiz.

6 Aralık Perşembe günü 16 CHP milletvekilinin ziyaretiyle karşılıklı güçlerimizi artırdık, güzel bir buluşma gerçekleştirdik.

Açık görüş salonundaki buluşmamızda, eksik yazılım olmaması için milletvekillerimizin adlarını bir kâğıda yazmalarını rica ettim. Uzun masanın etrafında Ayşe Danışoğlu (İstanbul), Şafak Pavey (İstanbul), Mehmet Şeker (Gaziantep), Haluk Eyidoğan (İstanbul), Aykut Erdoğdu (İstanbul), Özgür Özel (Manisa), Orhan Düzgün (Tokat),
Faik Tunay (İstanbul), Muharrem Işık (Erzincan), Hüseyin Aygün (Tunceli),
Hülya Güven (İzmir), Sakine Öz (Manisa), Engin Özkoç (Sakarya), Binnaz Toprak (İstanbul), Nurettin Demir (Muğla), Veli Ağbaba (Malatya) oturduk; bir saatlik zaman dilimine pek çok şey sığdırdık.

Davanın geldiği noktayı özetledim. Kimi örnekler verdim… Onlar da davanın kamuoyunda inandırıcılığının kalmadığını, böyle bir hukuksuzluğa artık dur denilmesi gerektiğini vurguladılar.

Ortak arayış şuydu:

Sürdürülebilir ve sonuç alıcı bir eylem politikası uygulamak gerekiyor.
Bu ne olabilir?

Ciddi öneriler ortaya atıldı. Bunların kısa sürede olgunlaştırılacağına ve yaşama geçirileceğine inanıyorum. Bütün milletvekillerinde bunun heyecanını ve içten arayışını gördüm.

13 Aralık’ta CHP, örgütleri ve milletvekilleriyle, yığınsal bir katılımla Silivri’de olacak.

O gün Silivri’ye gelmekle her şeyin bitmeyeceği açık. Devamında adaleti arayış ateşini söndürmemek gerekiyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ayağa kaldırmak
artık CHP’nin hem sorumluluğu hem gücü.

Birazcık vicdanı olan insanların da “Bakalım CHP ne yapacak!” diye kenardan seyretmek yerine, bir ucundan bu sorumluluğa ve güce katılması gerekiyor.

Hapishanedeki en yaygın söz şudur:

“Allah kurtarsın…”

Milletvekilleriyle bu dileği paylaştıktan sonra,
“Bunun altına şunu da koymak gerekiyor” deyip ekledim:

“Halk kurtarsın…”

  • Bütün iç ve dış hukuk yollarının tükenmesiyle birlikte,
    adaleti artık halkla birlikte arayacağız.

Milletvekili arkadaşlarla sarılarak vedalaşırken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bunu başarmanın kaçınılmaz olduğu görüşünde birleştik.

  • Artık 13 Aralık geri dönülmez bir çağrıdır. 

Özgürlük iklimi tüm Türkiye’ye yerleşene dek bitmeyecek bir çağrı…

VATAN VE CUMHURİYET BİRLİKTELİĞİ BASIN AÇIKLAMASI

Dostlar,

Basın açıklamasına katılıyoruz..

Orada olacağız..

  • Ankara Valiliği’ni sağduyuya ve hukukun özüne uygun davranmaya
    davet ediyoruz.

Çok ağır ve çok riskli, hukuku eğip bükerek zorlama bir karar ile halkın meşru istemlerini karşınıza almanın hiçbir anlamı ve yararı yoktur.

Tarih sizler lanetler..

Devlet olarak görevinizi yapın; programın güvenliğini sağlayın..

Hepsi bu..

Sonra siz de buyurun, birlikte kutlayalım, birlikte yürüyelim..

Şenliğimiz olsun..

En büyük bayramdır, KUTLU OLSUN!

Bizi dünya aleme rezil rüsva etmeyin.. diyoruz Ahmed Arif’e saygı ile..

Sevgi ve saygı ile.
23.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

SALI, 23 EKIM 2012 15:13, www.add.org.tr

Vatan ve Cumhuriyet Birlikteliği Basın Açıklaması

 addlogo

 VATAN VE CUMHURİYET BİRLİKTELİĞİ BASIN AÇIKLAMASI

Ankara Valiliğinin basın bürosundan 22.10.2012 tarihinde yapılan basın açıklamasında;
Cumhuriyet ve Vatan Birlikteliği adı altında bir araya gelen ve bugün itibariyle 33 Demokratik Kitle Örgütünün yapmayı planladığı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlama amaçlı ortak basın açıklamasının, 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına aykırı olduğu ileri sürülmüş ve devletçe hipodromda düzenlenen resmi geçit töreni dışında Ankara’da başkaca yapılacak her çeşit kutlamaya izin verilmeyeceği belirtilmiştir.

Kamuoyuna şunu duyururuz k; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 89 Yıl önce verilen milli mücadelenin cumhuriyetle taçlandırılmasının kutlanmasıdır ve milli bayramlarımızın kutlanmasının önünde hiçbir yasal engel yoktur.

Engel gibi gösterilen 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın 4. maddesinin b bendi “Kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar BU KANUN HÜKÜMLERİNE TABİ DEĞİLDİR demektedir.

Yasanın bu açık hükmü karşısında bugüne kadar yasal zeminde kalmış ve kalmaya devam edecek kuruluşlarımızın suç işleyecekleri kanısına kapılmak ve bu konuda yasak getirmek açıkça hukukun ihlali niteliğindedir. Bu konudaki görüşlerimizi valilik makamına belirtmek üzere, kendilerine yazılı başvuruda bulunduk. İstemimize henüz yanıt gelmedi. Ancak, idarenin hukuk sınırları içinde gerçekleştirilecek bir ulusal bayram kutlamasını yanlış değerlendirerek yasak getiren tavrından vazgeçeceği inancındayız.

Esasen devletin görevi gerekli önlemleri almak, halkın milli bayramlarını kutlamasını sağlamak ve kolaylaştırmaktır.

Bu inançla ve esas olarak bir hakkın kullanımı olan bayram kutlaması etkinliğimizi, bize bu hakkı tanıyan ilk TBMM önünde, ilk meclis üyelerine duyduğumuz saygıyı da ifade ederek kutlama kararındayız.

Bu kararlılıkla, cumhuriyet değerlerine inanan ve o değerleri savunan tüm yurttaşlarımızı 29 Ekim 2012 günü saat 11:00’de Ulus Birinci Meclis önüne, bayramımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.

VATAN ve CUMHURİYET BİRLİKTELİĞİ

Atatürkçü Düşünce Derneği 
Alevi Kadınlar Birliği
Ankara Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası
Ankara Kız Lisesi mezunları Derneği
Ankara Kültür Merkezi
Ankara Seymenler Kulübü
Birleşik Büro –İş
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu
Cem Vakfı Ankara Kadın Kolları
Cumhuriyet Kadınları Derneği
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Çağdaş Kadın ve Gençlik Vakfı
Dil Derneği
Eğitim –İş Sendikası
Engelliler Konfederasyonu
Genel Sağlık-İş
Hacı Bektaş Eğitim ve Kültür Derneği
Halk Ozanları Kültür Derneği
Kız Teknik Öğretmenler Derneği
Kültür Sanat –İş
Memleket Sevdalıları Derneği
Müzik Eğitimcileri Derneği
Tarım Orman-İş
Tüketici Hakları Derneği
Türkiye Gençlik Birliği
Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği
Ulaşım-İş
Ankara İtfaiyecileri Kültür ve Dayanışma
ASKİ Su ve Kanal Çalışanları Derneği
Türkiye Polifonik Korolar Derneği
Ulusal Eğitim Derneği
Veteriner Hekimler Derneği
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği
Yerel-İş

Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı Anma Programı : 13. Yıl..

 

 

 

 


ADD Genel Başkan Yardımcısı
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı Anma Programı

addlogo

20 Ekim 2012 Cumartesi

Saat: 14.00 – Gazetesindeyiz
Konferans: Günümüzde Laiklik ve Hukuk
Konuşmacı: Yekta Güngör Özden (Anayasa Mahkemesi E. Başkanı)
Yer: Cumhuriyet Kültür Merkezi
Ahmet Rasim Sok. No:14 Çankaya Ankara

21 Ekim 2012 Pazar

Saat 09.30 – Evinin Önündeyiz (Çayyolu, Kışlalı Sokak)
Saat 10.00 – Heykeli Önündeyiz (Çayyolu Kışlalı Parkı)
Saat 12.30 – Gömütü Önündeyiz (Karşıyaka Gömütlüğü)
Saat 19.00 – ADD Batıkent Şubesi, Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi, anma paneli

Katılımcı Kuruluşlar     :

– Atatürkçü Düşünce Derneği
– Cumhuriyet Gazetesi
– Cumhuriyet Halk Partisi
– Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği

=============================================

Dostlar,

Kışlalı Dostarını bekliyoruz…

Sevgi ve saygı ile.
21.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

1. TBMM Önünde Balyoz Kararlarına Coşkulu Protesto..

Dostlar,

Bu gün, 22.9.12 Cumartesi günü Ulus’ta 1. TBMM önünde idik.

1000’i (bin!) aşkın her yaştan yurtsever, Balyoz davasında verilen ve vicdanları kanatan kararları protesto ettik.

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) TGB (Türkiye Gençlik Birliği), İP (İşçi Partisi), CKD (Cumhuriyet Kadınları Birliği), Eğitim İş, Vardiya Bizde Platformu….. oradaydı..

Örgüt temsilcileri konuşmalarını yaptılar ve haırladıkları basın açıklamalrını kamuoyu ile paylaştılar..

Kitle coşkulu ve hınçlı idi.

Kararlı ve azimli idi..

Ordu – millet el ele, tam bağımsız Türkiye” diye haykırdılar..

“Birinci vazifen, AKP’yi devirmek..”

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz..”

“Biz bu kararı tanımıyoruz..”

“Balyoz yalanı, Amerikan planı”

Haksız ceza alan komutanların adları okundu ve kitle coşku ile “burada” diyerek sahiplendi..

“Mustafa Kemal” adı seslendirildiğinde daha da büyük bir coşku ardarda “burda, burda, burdaaa”. diye haykırdı.

CKD (Cumhuriyet Kadınları Birliği) Başkanı Av. Şanal Sarıhan, halkın artık meşru direnme hakkını kullandığını, iktidarın meşruiyet sınırı dışına çıkması durumunda isyan hakkının doğacağını açıklıkla duyurdu.

29 Ekim 1923’te çok daha kapsamlı bir açıkhava toplantısı için, yine 1. TBMM önünde, Cumhuriyetimizin ilan edildiği kutsal mekanda AKP’ye balyoz indirmek üzere 15 kuruluşun iradesi dile getirildi ve kitlenin sıcak kabul desteğini aldı..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 22.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

ADD 12. Genel Kurulu’nun Ardından.. / Remarks Following General Assembly of Association for Ataturk’s Ideology

ADD 12. Genel Kurulu’nun Ardından..

Prof. Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
www.ahmetsaltik.net

Dostlar,

Çok coşkulu bir genel kurul geçirdik.
Dileğim ADD’nin bu süreçten güçlenerek çıkmış olmasıdır. Gözlemim de budur.
Bir Cumhuriyet kadınının, emekli Danıştay Başkan Vekili / Başsavcısı gibi yüksek sıfatı olan aydın
ve yürekli bir hanımefendinin, Tansel Çölaşan’ın ADD başkanlığı, Cumhuriyet devrimlerinin ürünüdür ve
çok kıvanç vericidir. Bana çok keyif veriyor.. Divan da bir “kadın”ın yönetimindeydi,
kadroda da epey “kadın” arkadaşlarımız var..

Kadınlarımız meş’um (lanetli) gidişe el koyuyorlar galiba.. Ne güzel!
Hiçbir göreve aday olmadığımız biliniyor. Ama verilecek her görevin neferi olduğumuz da..
Ünvan, rütbe vb. istemeden, aramadan..

Gazi Kurtuluş savaşımızı “Sine-i millette ferd-i mücahit” olarak hiçbir ünvanı, sanı olmadan,
üstelik boynunda idam fermanı ile yürütmedi mi?

Bütün Örgütü kutlamak gerekir. Başarı tüm özverili ADD emekçilerinindir.

Yönetim elbette yapıcı biçimde eleştirilecektir ama öneri de sunarak.
Asla yıkıcı olmadan.. Koşullar çoook ama çooook ağır, kritik.. Tek reçete ULUSAL BİRLİK!

Bir dahaki seçime dek koşulsuz şimdiki kadronun vargücümüzle arkasındayız!

Sayın Bayan Çölaşan ve çok değerli takım arkadaşlarına gönülden başarı diliyoruz ve
hep ama hep birlikte olacağımızı açıkça ve koşulsuz belirtiyoruz.

* * * *

Dostlar,

Sonuç bildirisinin yazılması için Genel Kurul bizleri onurlandırarak görevlendirdi. ADD (ve bizim)
web sitesinde yer alan bildiri metninin altında öbür çok değerli 4 arkadaşımın da imzası görülüyor.
Bizim metnimizde şöyle bir tümce de vardı :

 “Açıkça sormak isteriz ki; ülkesinin bölünmesini net biçimde içeren resmi haritaların yayınlandığı bir küresel oyunda Eşbaşkan olmak, sözcüğün en açık anlatımıyla VATAN HAİNLİĞİ değil midir?”

Genel Kurulumuz (Divana verdiği yetki ile) bu tümceyi uygun görmedi.. Elbette saygı ile karşılıyoruz..
Fakat ben kendi adıma bu soruyu sormak istiyorum, yanıtını da çook ama çoook merak ediyorum :

Tayyip Bey Anayasa Mahkemesi’nde partisinin kapatılma davasında BOP Eşbaşkanlığı görevini yadsıdı
(gerçek dışı bildirimde bulundu!). Suç değil idi ise, sorun yaratmayacak idi ise niçin yadsıdı?

Sorun olacak idi ise neden görev aldı? Açık açık neden savunmadı eylemini Yüce Mahkemede ?
Oysa Ulusal Kanal’da görüntülü-sesli kayıtlarını izliyoruz.. 34-36 kez Eşbaşkan olduğunu kendi ağzıyla söyledi. Bu kayıtlara Tayyip beyin bir itirazı olmadı.. Olamaz ki! Kanıtlı..

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapar bilmiyoruz.. Ama bir şey yapmadığını görüyoruz..

*****

Sevgili AKP’liler,

Bu çok açık ve kritik bir kırılma noktasıdır.. Tarihte acı örnekleri vardır.

Ülke ve Ulus adına hazmedilmesi ve kabulü asla ve asla olanaklı değildir.

Bir ülkeyi yöneten insan, ülkesinin bölünmesini hedefleyen haritalar apaçık orta yerde iken,
bu haritalar BOP kapsamında ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayınlanırken, NATO toplantısında
İtalya’da Türk subaylarına gösterilirken.. orada eşbaşkan olamaz!

Bunun 2 açıklaması vardır :

1. Çok ağır gaflet-dalalet
2. Hıyanet..

Zırva tevil götürmez.. Mızrak da çuvala sığmaz.. Tersine örnek gösterilemez..

Türkiye bir akıl tutulması yaşıyor.

Basın ve yargı kuşatılmış.. Konu gündeme taşınmıyor, tersine unutturuluyor.
Ama bu tablo herhalde sonsuza dek sürmeyecek..

12 Eylül sürdü mü?? Hitler, Cromwell, Franco, Mübarek… rejimi sürdü mü? Hatta 28 Şubat !?
Tayyip beye uzun ömür dileriz, Kenan Evren gibi 90′lı yaşlarında da olsa bu ağır eyleminin hesabını yargıda mutlaka verecektir.. Olmadı gıyabında yargılanacaktır.

Yenilir yutulur tarafı olamaz bu BOP EŞBAŞKANLIĞININ..

Bir Toplum Hekimliği Uzmanı olarak Hekimce tanımızı (teşhisimizi) söyleyelim :

Bu, bir toplumun akıl tutulmasıdır;

* halkın kollektif illüzyonudur,
* kitlelerin realiteden koparılmasıdır,
* sosyal dissoyatif sendromdur..

Çıplak söyleyelim : SOSYAL ŞİZOFRENİDİR!

CIA operasyonudur..

Görevimiz halkımızı bu patolojik tablodan çekip çıkarmaktır.
Bunun yol ve yöntemlerini bulmaya, içinde bulunduğumuz tablo bizi mahkum kılıyor.
Dolayısıyla çözüm bu mahkumiyetten doğal olarak ve kaçınılmaz biçimde (diyalektik!) doğacaktır.

Bu arada yine de dileyelim :

Sn. Erdoğan bir an önce bu görevi (hangisini isterse??) bırakmalıdır.
Bu kez de, bu koşulla iktidar yapıldığı için ABD desteğini yitirecektir ve
iktidarda kalma olanağını yitirecektir..

Kırk satır mı kırk katır mı??

Sanırım dünyanın en zorda adamı Tayyip bey olmalı.

Yine de zararın neresinden dönülürse kârdır; ata sözüdür..

*****

Türkiye kadim bir ülkedir; bu zincirleri er geç kırar; AYDINLIK hep ama hep kazanır..
Ama sorumlularının, başta Tayyip bey ve Abdullah Gül, onlara gözü kapalı, koşulsuz destek veren
AKP siyasal kadrolarının faturası giderek ağırlaşır, altından kalkılamaz duruma gelir.
AKP’ye milyonlarca oy veren necip halkımız da elbet derin uykusundan uyanacaktır, uyandırılacaktır.

Sayın Başbakan, Sayın Gül, sevgili AKP’liler..

Lütfen biraz sağduyu, sağduyu, sağduyu..

Bunları size yaşı 60′a gelmiş, 36 yıllık bir hekim ve 17 yıllık bir tıp profesörü olarak içtenlikle
ama derin kaygı ile yazmaktayım.

 Mazlum bir ulusun, 80 milyon insanın yazgısı elinizde..

Çok ağır vebal altındasınız; ah almayınız, almamalısınız, altından kalkamazsınız.
Vicdanınıza tarihsel vebalin hesabını veremezsiniz, ruhsal apseleriniz sizi bitirir..

Duyuyor, görüyor musunuz, hissediyor musunuz ????

Yoksa ???

Sevgi ve saygı ile.
12 Haziran 2012, Ankara

Prof. Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
www.ahmetsaltik.net

Atatürkçü Düşünce Derneği 12. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi / Final Declaration of Association for Ataturk’s Ideology General Assembly

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
12. OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
9-10 Haziran 2012, DTCF Farabi Salonu / ANKARA

Devrim Şehidi Prof. Dr. Muammer AKSOY öncülüğünde 19 Mayıs 1989’da elli yurtseverin kurduğu
Atatürkçü Düşünce Derneği, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Dernekleri” işlevi ile tarihsel görevini sürdürmekte ve Yüce Atatürk’ün bizlere kutsal emaneti Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni,
ulusun bağrından çıkan öz halk örgütü olarak savunmaktadır.

Nice Aydınlanma ve Devrim şehitleri veren bu onurlu Örgüt, tarihsel savaşımının 24’üncü yılında
12’nci Genel Kurulunu yapmış ve bu metnin Türk ve Dünya Kamuoyuna sunulmasını benimsemiştir:
Küreselleşme (=yeni emperyalizm!) adıyla dayatılan sözde “yeni dünya düzeninde”
Ulus devletleri yok etme (Divida et impera!) politikası hızla yol almaktadır.

20. yy’ın başlarında mazlum ulusların umut kaynağı olan Ulusal Kurtuluş Savaşımız sonrası yaratılan uluslaşma bilinci ve yurttaşlık kültürü, son yıllarda hızlanan bir ivmeyle yok edilerek; küreselci,
tüketici, teslimiyetçi, bananeci, köşedönmeci, şaşkın, “postmodern tebaa”ya indirgenmektedir.
Özellikle son yıllarda, mirasyedi sorumsuzluğuyla, küresel sömürgen sermaye ile iğrenç işbirliği içinde Cumhuriyetimizin 80 yıllık alın teri birikimi haraç mezat pazarlanmış; ulusun manevi değerlerinin de
yok edilmesine çalışılmıştır.

Somut olarak söylemek gerekirse; 2002 yılında 221 milyar $ olan toplam borç, 2012 yılında
3 katına tırmanmıştır. Cari açık 0,6 milyar dolardan, 130 kat büyüyerek 80 milyar doları aşmıştır.
Bu kaynaklar, ülkemizi dünyanın önde gelen dolar milyarderi sahibi ülke yapmada rant olarak özellikle yandaş yeşil sermayeye aktarılmış; halkımız bilerek yoksullaştırılmış, sadaka kültürü ile bir yandan da
çok çocuk yapmaya adeta zorlanarak, bilinçsiz oy deposuna indirgenmek istenmiştir.

“Yasama ve yürütme” yi denetleme konumunda, hukuk devletinin 3 temel erkinden biri olan Yargı,
bırakın bu 2 erki denetlemeyi, bugün için tümüyle bağımsızlığını yitirmiş ve iktidarın neredeyse bir
alt organı konumuna düşürülmüştür. Savunma hakkının vazgeçilmez güvencesi olan bağımsız ve özgür
“Baro” lar temel işlevlerinden dışlanmakta ve hukuk devletinin en temel ilkeleri vahşi bir biçimde
ayaklar altına alınmaktadır.

Bu bağlamda cezaevlerinde yüzlerce yurtsever aydın, gazeteci, asker ve yurttaşımız, Bekirağa Bölüğü’nü aratacak biçimde adeta tutsak ve rehin alınmışlardır. Beş yıla varan asla kabul edilemez
uzun tutukluluk süreçlerinde hukuka aykırı kanıtlar üretilmiş, derhal kaldırılması gereken,
cemaat güdümlü olduğu savlanan özel yetkili mahkemeler bu hukuk katline alet edilmiştir.

Yurtseverlerimiz derhal serbest bırakılmalı, tutuksuz yargılanmalıdırlar.

Anayasa Mahkemesince, “laiklik karşıtı söylem ve eylemlerin odağı” olmakla mahkum edilen (30.7.2008).

İktidarın, anayasa yapmaya hatta değiştirmeye bile meşru olarak hakkı yoktur.

Yeni Anayasa adı altında yürütülen ve laik cumhuriyete kin duyanlarla, bu sürecin emperyalist bir saldırı olduğunu, sonunda ülkenin Irak ya da Libya gibi bölünerek küreselleşmeye “açık pazar” devletçiklere dönüşeceğini görmezden gelenlerin yararlanmak istediği bu sürece Atatürkçü Düşünce Derneği olarak
asla katkı koymayacağız. Şiddetle reddediyoruz.

Demokrasinin vazgeçilmez 4. Erki olan ve halkın doğru, yansız, zamanında haber alma ve eleştiri hakkını kullanma aracı olan basının baskı altına alınışı, yandaş basın-yayın organları ve yazarların türetilmesi,
siyasal iktidarın kullanmaktan çekinmediği bir başka tahrip edici yol olmuştur.

Türkiye, basın özgürlüğünde dünya sıralamasında son 1 yılda 179 ülke arasında 10 basamak birden geriletilerek 138. sıradan 148. sıraya, düşürülmüştür. Bugün yüz dolayında gazeteci tutukludur.

“4+4+4” dayatmasının amacı, eğitimin “Milli” Eğitim Bakanlığı’nın elinden alınması ve yerel yönetimlere devredilmesidir. Din dersleri seçmeli yapılacak, gerçekte malum cemaatlerin atadığı “mele” ler
(postmodern molla!) eliyle verilecek ve böylelikle etnik-dinsel-dilsel bölünmenin altyapısı pekiştirilecektir.

Bu politika, Anayasa’mızın başlıca 24. ve 174. maddesinde düzenlenen laik-akılcı-bilimsel eğitim sistemine kökten aykırıdır ve eğitimde fırsat eşitliğini daha da bozacaktır. Bu eğitim yapılanması; soru sormayan, eleştirmeyen, yargılama yapamayan, hatta düşünemeyen ve salt itaat eden ezberci kitleler yetiştirecek ve 21. yüzyılın yarışmacı dünyasının gerektirdiği temel modern donanımları edinmiş insangücü yetiştirilmesine engel olarak ülkemizi geri bırakacaktır.

Kısa adıyla “BOP”, ABD Emperyalizminin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Fas’tan Çin’e dek Türkiye dahil
24 ülkenin parçalanarak emperyalizmin rahatça sömürebileceği devletçiklere dönüştürülmesinin adıdır.

Türkiye bu oyunda ABD, AB ile ortak davranmaktadır. Literatürde hainlikle eş tutulan bu stratejide
T.C. Başbakanı ne yazık ki, -kendi bildirimiyle- “Eşbaşkan” dır! Bu kabul edilemez rolü üstlenen
ülke yöneticilerini, derhal bu görevden çekilmeye çağırıyoruz. Aksi halde Türk Ulusu,
kendisine yapılacak hukuksuzluğun hesabını er ya da geç mutlaka soracaktır.

Bu bağlamda, komşumuz Suriye, Irak ve İran’ın toprak ve ulus bütünlüğünü içtenlikle savunuyoruz.
İktidar, son on yıldır ülkemizi, sağlıktan eğitime, sanattan kültüre, ekonomiden altyapıya,
dış politikadan adalete, akla ve bilime dayalı yönetime.. dek son derece kötü ve başarısız yönetmiştir.
Ülkemiz, deyim yerinde ise bütünüyle, “ağır derecede talan ve tarumar” edilmiştir.

Örneğin sağlık hizmetleri tümüyle özelleştirilerek yabanıl (vahşi) piyasa koşullarına terk edilmiştir.

Bir başka somut örnek de, kadınların en temel insan haklarından olan kürtaj hakkına el atılmasıdır.
AİHM, bu yasaklamayla ‘özel hayatı koruma’yı güvence altına alan 8. md. ile ‘işkence ve kötü muamele’yi yasaklayan 3. md.nin çiğnendiğine hükmetmiştir. AİHM kararları ülkemizi bağlar.

Çağın gereklerine ve ulusumuzun gereksinimlerine ters tüm dayatmalardan geri dönülmelidir.

Sonuç olarak :

Her türlü “…ahval ve şerait içinde dahi 1. vazifemizin Türkiye Cumhuriyetimizi sonsuza dek
korumak ve kollamak..” olduğunun bilinci içindeyiz. Bu kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz.

Devletimizi, en az bin yıllık yurdumuzda başı dik ve onurlu, tam bağımsız yaşatmaya söz veriyoruz.

Örgütümüzün hiçbir önemli iç sorunu yoktur. Her büyük örgütte olduğu gibi, kimi görüş ayrılıkları demokrasinin gereğidir, hizmet yarışı anlayışının türevidir ve örgütsel canlılığa da net kanıttır.

Atatürkçü Düşünce Derneği, Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi, Büyük Atatürk’ün hep vurguladığı üzere,
tüm ulusal güçlerin, emek örgütlerinin bir araya getirilmesi için var gücüyle çalışacaktır.

Hain ve alçak emperyalist kuşatmayı yerli işbirlikçileriyle birlikte darmadağın ederek
tarihin çöplüğüne gömmenin yol ve yöntemlerini artık çok iyi bilen, çok deneyimli bir halkız.

Hiç kuşku yok, ülkemiz ve ulusumuz, içine sürüklendiği bu darboğazı da aşacak ve sorumlularından
yargıda hesap sorarak insanlık tarihinde saygın yerini koruyacak, uygarlığa pek çok katkı verecektir.

Ne mutlu; insana yakışan bu onurlu, anti-emperyalist, tam bağımsızlıkçı savaşıma omuz verenlere!

Genel Kurulca görevlendirilen Kurul olarak, saygı ile takdire sunarız. 10 Haziran 2012, Ankara

Mahmut Demir (ADD Karaman Delegesi)
Mustafa Durna (ADD Antalya Delegesi)
Av. Ahmet Köksal (ADD Giresun Şubesi Başkanı)
Mehmet Pınar (ADD Antalya Delegesi)
Prof. Dr. Ahmet Saltık (ADD Bilim-Danışma Kurulu Yazmanı)

ÖRTÜLÜ FAŞİZMDEN AÇIK İSLAMİ FAŞİZME : NAM-I DİĞER “ILIMLI İSLAM” REJİMİNE Mİ ??

ortulu_fasizmden_acik_islami_fasizme_24.09.08