Etiket arşivi: Türkiye Gençlik Birliği

Türk Milleti 29 Ekim’de Meydanlarda!

Türk Milleti 29 Ekim’de Meydanlarda!
İşte il il ya
pılacak eylemlerin buluşma bilgileri :

YAŞASIN;
TÜRKİYE CUMHURİYETİ 93 YAŞINDA!

Başlıklı yazımız, görsellerden altındadır, okunması ve paylaşılması dileğiyle.. (Ahmet Saltık)

Türk Milleti 29 Ekim'de Meydanlarda! İşte İl İl Eylem Bilgileri

ANKARA Yer: Güvenpark  Saat: 13.00
İSTANBUL Yer: İstiklal Caddesi Tünel Meydanı   Saat: 17.00
İZMİR Yer: Karşıyaka İzban Önü  Saat: 16.30
MUĞLA Yer: Cumhuriyet Meydanı  Saat: 20.00
ADANA Yer: Atatürk Parkı Saat: 11.00
KARABÜK Yer: Karabük Anıt Meydanı Saat: 15.00
KIRIKKALE Yer: Cumhuriyet Meydanı Saat: 14.00
SİVAS Yer: Alyans Kafe Saat: 15.00
KONYA Yer: Kılıçarslan Şehir Meydanı Saat: 16.00
DENİZLİ Yer: Çınar Meydanı Saat: 19.00
BURSA Yer: 15 Temmuz Demokrasi Meydanı Saat: 14.00
SAKARYA Yer: Çark Caddesi Atatürk Lisesi Tarafı Saat: 19.00
NİĞDE Yer: Ömer Halisdemir Meydanı Saat: 14.00
KAYSERİ Yer: Talas-DonKişot Kitap Kafe Saat: 17.30
ISPARTA Yer: Belediye Önü Saat: 19.00
ESKİŞEHİR Yer: Adalar Atatürk Caddesi Girişi Saat: 15.00
EDİRNE Yer: Şükrüpaşa İlköğretim Okulu Önü Saat: 18.00
BİGA Yer: Diyarbakırlı Ekrem Ergün İlkokulu Önü Saat: 19.00
ANTALYA Yer: Akdeniz Üniversitesi Meltem Kapısı Saat: 17.30
KOCAELİ Yer: Yahyakaptan SDKM Önü Saat: 19.00
ERZURUM Yer: Havuzbaşı Meydanı Saat: 11.00
KIRŞEHİR Yer: Cacabey Meydanı Karşısı İş Bankası Önü Saat: 11.00
BİLECİK Yer: Edebali Stadı Önü Saat: 18.00
SAMSUN Yer: Atatürk Anıtı Önü/İlk Adım Saat: 10.00
DÜZCE Yer: Anıtpark Saat: 10.00
YALOVA Yer: 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanı Saat: 18.00
NEVŞEHİR Yer:Türk Telekom Önü Saat: 15.00
ZONGULDAK Yer: İstasyon Caddesi Saat: 18.00
GAZİANTEP Yer: Ulusal Kanal Bürosu Saat: 13.00
BALIKESİR Yer: Atatürkçü Düşünce Derneği Balıkesir Şubesi Saat: 16.00
AYDIN Yer: Sevgi Yolu Saat: 17.00
UŞAK Yer: Anıt Önü (28 Ekim Cuma) Saat: 14.00
KÜTAHYA Yer: Akdemirler İşhanı Önü Saat: 15.00
MERSİN Yer: Cumhuriyet Meydanı Saat: 09:30
Türkiye Gençlik Birliği, tgb.gen.tr
===============================
Dostlar,

YAŞASIN;
TÜRKİYE CUMHURİYETİ 93 YAŞINDA!

“ Ulusumuzun güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için
Devletin tümüyle Ulusal bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin,
iç kuruluşlarımıza tamamen uygun ve dayalı olması lazımdır.”
Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki,
belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî
ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak
ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın
yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve
birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır.
Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek
tehlikelere karşı korunması için,
bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin
bir yerde toplanması gerekir. Aynı cinsten olan kuvvetler,
ortak amaç yolunda birleşmelidir.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 

Cumhuriyet en büyük bayramımız ve varlık nedenimizdir.
Dolayısıyla O’nun -Cumhuriyetimizin- kurulduğu gün en büyük bayramımızdır..
Büyük coşkularla kutlamak en doğal hakkımız ve ödevimizdir.

Bu bilinçle davranan tüm kişi ve kurumlara teşekkür ediyoruz.

Ne yazık ki bu Cumhuriyet bayramında da AKP yok!
AKP açıkça Cumhuriyet düşmanı gibi davranıyor..
Kasım 2016 sonuna dek tüm toplantı ve gösterileri yasaklayan Ankara Valiliği kararı, Ekim ortasında geldi. En yakında 2 önemli gün vardı; 29 Ekim ve 10 Kasım.. Rastlantı mı?

Yurtseverlerin güçlü çıkışları ve kesin sivil itaatsizlik kararlılığı geri adım getirdi.
Bu 2 gün, yasak kapsamı dışına istemeyerek de olsa, zoraki alındı.

Bir devlet düşünülebilir mi ki, Cumhuriyetinin 93. kuruluş yıldönümünü terör korkusu ve baskısıyla -ya da daha ürküncü bahanesiyle- yasaklamaya kalksın!?
Bu aslında Devletin kendisini yadsıması ve teröre teslim olması demek değil midir??

Ancak AKP yapacağını gene yaptı; TBMM’den bir Atatürk fotoğrafının daha indirildiğini ve ilgili Yönetmelikte değişiklik yapılarak Garnizon Komutanlarının il ve ilçelerde anma törenlerinde protokolden çıkarıldığını üzülerek öğreniyoruz basından. Milletin ordusunun il -ilçelerdeki temsilcisi en üst düzeydeki komutanlar anma törenlerinden nasıl ve neden dışlanmak istenir? Sağduyulu bir gerekçe bulmak olanaksız!

Ne söylenebilir ki bu tür toplumsal birlik ve dayanışmayı baltalayan girişimleri kendisine yakıştıranlara? Korku mu, intikam mı, kin-nefret mi, ilkellik mi, korkunç cehalet ve ufuksuzluk mu, nankörlük mü, çoooook derin aşağılık kompleksi mi ?? Hangisi, hangisi? Yoksa hepsi mi!

Yeryüzünde hangi ülke var ki, kurtuluş ve kuruluş zaferlerinin yıldönümlerini ordusuyla, komutanlarıyla kutlamasın ve Ordusunu – komutanlarını onurlandırmasın??
Hele hele Türkiye’nin kurtuluş ve kuruluşu Ordusu öncülüğünde gerçekleştirilmiş ise..
Ülkemizin asli kurucusu Türk Ordusu ise!
Ordu – Millet işbirliği ve güçbirliği vazgeçilmez bir stratejik zorunluluk değil mi?
Sahi sizin Yenikapı ruhunuz ne oldu?? Bir “sosyal psikolojik derdest operasyonu” idi değil mi? Boyası – foyası çabuk döküldü ve İktidar, aslına rücu etti. AKP’nin Millete vefası işte bu denli!

Bir kez daha üstelik diyelim; bu saygın ve mazlum halk Ordusu, OHAL kararnameleriyle yerden yere vurulurken ama tüm yaralanmalarına karşın aslanlar gibi ülkemizi savunmasını sürdürürken! Yurt içinde ve dışında.. Her gün şehitler – gaziler verirken.. Kolu kanadı kırılmaya çalışılıyor, yaralı biçimde, binlerce insangücünü, pek çok teknik donanımını, istihbaratını, emir- komuta zincirini, sağlık sistemini… büyük ölçüde yitirmiş iken.. Cumhuriyetin Ordu’suna vefa bu mudur??

AKP iktidarını çok tehlikeli biçimde yönlendiren ve bu tür akıl ve bilimdışı, ülkemizin çıkarlarına, geleneklerine, töresine… uygun olmayan girişimlere iten-zorlayan “çelik çekirdek” duracak gibi gözükmüyor, zaptedilemiyor?! Bu saptama kritik önemdedir!

  • Hazin olarak görülen o ki, Türkiye’de Halk Cumhuriyeti yıkılarak 2023’e varmadan bir Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti Başkanlığı ısrar ve inatla kurulmak isteniyor, dayatılıyor.
  • Açıkça söylemek zorundayız ki bu ancak İÇ SAVAŞ ile olanaklı..
  • Çoook kanlı ve AKP-RTE’nin kesin olarak yitireceği bir uzun ve kanlı iç savaş…

    Cumhuriyetimizin 93. yılını içimiz coşku dolu kutlayacak ve geleceğe güçlendirerek taşıma kurguları yapacak iken, bu denli vahim içerikte bir saptama yapmak zorunda kalmak bizi kahrediyor. Üstelik küresel konjonktürde son derece yarışmacı, acımasız bir paylaşım savaşı yaşanmakta iken Türkiye’yi bu fay hattına sürükleyenler utanmalı, yerin dibine girmeliler; zerre kadar kaldı ise, -var idi ise- vicdanlarının sesini dinlemek için geç kalmak üzereler..

Başbakan Yıldırım ve 12. Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden R.T. Erdoğan’ın, kamuoyunu olumlu, halkı birleştiren iletiler vermek ve Yürütme işlevini ülkeyi çatışmaya-bölünmeye değil dayanışmaya-birliğe götüren doğrultuda yönlendirmeleri zorunludur. (TBMM Başkanı İ. Kahraman tam olarak umutsuz vakadır, O’ndan bu bağlamda birşeyler beklemek boşunadır..)

Yineleyelim ; Türkiye’de her tür kuşatma ve arkadan vurmaya karşın Cumhuriyetimiz 93 yılını tamamlamıştır. 4-5 kuşak Cumhuriyet insanı yetişmiştir ve çağdaş değerlerle donatılmışlardır. Tarihin çarkını geriye çevirmek ve Türkiye’de suları tersine akıtmak olanaklı değildir. Herkes aklını başına almalı ve laik -demokratik – sosyal – hukuk devletine sahip çıkmalıdır. Anayasa’nın ilk 3 maddesi asla tartışma konusu yapılamaz!. Ülke ve ulusun çelik çekirdeği söz konusu 3 maddedir. O temel çağdaş maddelerde uzlaşmalı ve halkı asla ayrıştırmamalıyız.

Türkiye Cumhuriyeti, kurucusu Büyük Önder Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün de şaşmaz biçimde öngördüğü üzere;

  • “Bilhassa kimsesizlerin kimsesi”  olarak “ilelebet payidar kalacaktır..”
  • Gerek Bursa Söylevi’ndeki gerek
  • Büyük SÖYLEV’in sonundaki GENÇLİĞE SESLENİŞ‘in gereği,
    her koşul ve durumda mutlaka, ne pahasına olursa olsun, yerine getirilecektir.

YURTTA BARIŞ – DÜNYADA BARIŞ özlem ve ilkesiyle;

– TÜRK ULUSU’nun – TÜRKİYE DEVLETİ’nin TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞUNUN 93. YILDÖNÜMÜNÜ
– UMUT, KIVANÇ, COŞKU ve SARSILMAZ BİR KARARLILIK
– ve SINIRSIZ BİR ÖZGÜVENLE KUTLUYORUZ.

BU DURUŞUMUZU DOSTA DÜŞMANA
VARGÜCÜMÜZLE HAYKIRARAK DUYURUYORUZ..

YAŞASIN CUMHURİYET!
YAŞASIN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!
YAŞASIN ATATÜRK CUMHURİYETİ!

  • “Benim ölümlü bedenim elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti
    sonsuza dek yaşayacaktır ve Türk Ulusu, güvenlik ve mutluluğunu temel alacak
    ilkelerle, uygarlık yolunda tereddütsüz yürümeye devam edecektir.“
    Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Sevgi ve saygı ile.
28 Ekim 2016, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. Öğretim Üyesi
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi : yasasin_turkiye_cumhuriyeti_93_yasinda

Rahmi Turan : Nihayet onurlu bir ses yükseldi!

Nihayet onurlu bir ses yükseldi!

Aylardır yazıp çiziyorum. Başbakan’a sesleniyorum, Dışişleri Bakanına “Neden bu kadar vurdumduymaz oluyorsunuz?” diyorum, muhalefet partilerine “Siz neredesiniz?” diye soruyorum.
İktidardan hiç ses seda yok! İşgal edilen adalar vatan toprakları değil sanki.
Böyle umursamaz bir yönetim olursa, bu ülkede günün birinde her şeyimizi kaybedebiliriz!
Önceki gün, onurlu bir ses yükseldi…
“Hoop, ne oluyor?” dedi âdeta… Yunanlıların Ege’de işgal ettiği Türk adaları konusunu Meclis’e taşıdı.
CHP Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara, Dışişleri Bakanı’nın cevaplandırması istemiyle Meclis Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi. Önergede özetle şunlar soruluyor:

* Türk karasularında bulunan 16 adanın 2004 yılından beri Yunanistan tarafından
işgal edildiğine dair haberler doğru mudur?
* 6 millik Türk karasuları içinde yer almasına rağmen; Koyun Adası, Venedik Kayalıkları ile Keçi Adası, Eşek Adası, Hurşit, Fornoz, Nergizçik, Bulamaç adaları ile Kalimnoz, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık Adaları ve Girit Adası çevresindeki öbür 5 adanın Yunanistan tarafından işgal edildiği doğru mudur?
* Eğer bu iddialar doğru ise, Bakanlığınız / Hükümetinizce bu işgalin sona erdirilmesi açısından ne gibi girişimlerde bulunulmuştur?
* Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 1936 yılında devlet envanterine kaydedilen bu adaların (vatan topraklarının) egemenliğinden vazgeçmiş midir?”

Antalya Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara’nın bu sorularına Dışişleri Bakanı
Mevlut Çavuşoğlu’nun vereceği cevabı bekliyorum. Bakalım Dışişleri Bakanımız
yine kuzuların sessizliğine mi bürünecek?

Alçakça bir cinayet!

Ankaralı işadamı Ali Kayum, alçakça bir cinayete kurban gitti.
Onu çok yakından tanırdım. Adam gibi adam, insan gibi insandı. Dost canlısıydı.
Hayırsever kişiliğiyle tanınıyor, birçok öğrenci okutuyordu.
Cuma namazına gitmek için otomobiline bindiği sırada, kar maskeli bir kişi hızla yaklaşıp, otomobilin camından peş peşe ateş ederek hayırsever işadamını öldürdü.
Polis, bu kişinin, Ali Kayum’un yeğeni Birnur Dere’nin 2 yıl önce boşandığı eski kocası
Dr. Gürol Arabacı olduğunu tespit etti, cinayet zanlısı olaydan sonra derhal yakalanarak tutuklandı. Cinayet sebebinin, Ali Kayum’un, boşanma olayı sırasında yeğenine
avukat tutması olduğu belirtiliyor.
Toplum olarak bir cinnet geçiriyoruz sanki…
İncir çekirdeğini bile doldurmayacak sudan sebepler nedeniyle insanlar vurulup öldürülüyor. Hayırsever işadamı da, gözü dönmüş, çılgın bir katilin kurbanı oldu.
Ali Kayum’un kederli aile mensupları ile eşi Birgül Hanım’a ve kızı Begüm Kayum’a başsağlığı, yaptığı iyiliklerle anılacak olan Ali Kayum’a da Allah’tan rahmet diliyorum.
Nur içinde yatsın.

Çuvala karşılık çuval!

13 yıl önce (AS: 4 Temmuz 2003) Kuzey Irak’da Amerikalı edepsizler, Türk asker ve subaylarının kafalarına çuval geçirirken, ne yazık ki, ülkemizi yönetenler, bu aşağılamayla kaldı. Yunanlar Ege Denizi’nde adalarımızı işgal ediyor, iktidarımız garip bir şekilde
yine sessiz kalıyor. Gelen de, giden de ensemize bir tokat vuruyor, ağzımızı açmıyoruz!
Neyse ki vatansever gençlerimiz var. Başlarına bir sürü dert açılacağını bildikleri halde
onurlu tepkilerini gösteriyorlar.

2003 yılında Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde Türk askerinin başına çuval geçirilmesinin ardından Türkiye Gençlik Birliği üyeleri “Nerede Amerikan askeri görürsek, başına çuval geçireceğiz. Amerikan askerlerinin bu topraklarda rahatça gezmesine izin vermeyeceğiz” diye ant içmişti. İlk çuval eylemi 19 Ekim 2011 günü Bodrum’da gerçekleşmiş, TGB üyeleri “Yankee go home!” sloganıyla Amerikan askerlerinin başına çuval geçirmişti.

Bu eylemi yapan protestocular yakalanarak adliyeye verildi.
TGB üyesi gençler “Türk askerinin onurunu kırmak isteyenlerin biz de onurlarını kırarız” diyordu. Bu eylem için istenen ceza 8 yıl hapisti!
Beş yıla yakın süren dava önceki gün sonuçlandı. Bodrum 3’üncü Asliye Ceza Mahkemesi yargılanan 8 genç için de beraat kararı verdi.

Gü­nün Sö­zü

Yaşanan hayatta hiçbir şey, acıdan daha hızlı gelemez!

 

 

TGB : 30 AĞUSTOS’TA HEPİMİZ MEHMETÇİĞİZ!

TGB : 30 AĞUSTOS’TA
HEPİMİZ MEHMETÇİĞİZ!

 


Türkiye Gençlik Birliği Genel Merkezi, son günlerde artan PKK saldırılarını değerlendiren
bir basın toplantısı düzenledi. Açılım politikalarının ülkemizi kanlı süreçlerin içine ittiğini belirten TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz; Mehmetçiğin yalnız olmadığını söyleyerek
30 Ağustos’ta tüm Türkiye’de ‘Hepimiz Mehmetçiğiz’ sloganıyla yürüyüşler yapacaklarını duyurdu.

Açıklamanın tam metni ise şöyle:

‘’İkiyüzlü “açılım” politikalarının buraya varacağı en başından belliydi:
AKP- PKK ortaklığının ABD güdümündeki “açılımı” barış getirmedi,
ülkemizi kanlı süreçlerin içine itti.
Bölücü terör örgütü kuvvet topladı, şehirlerimizin içine kadar silahlar depoladı.
O depolanan silahlarla, yatak odalarına kadar girerek sırtından vurdular askeri, polisi.
Kalleş saldırılarla ve tuzaklarla bir ayda 56 Mehmet’imizi yitirdik.
Şimdi sözde “özerklikler” ilan ediyorlar ve o silahlarla pozlar vererek meydan okuyorlar.
Mehmetçiği yalnız, Türkiye’yi sahipsiz zannediyorlar…

– Türkiye sahipsiz değildir!
Türk’üyle Kürt’üyle bu memleket bizim!

  • Mehmetçik yalnız değildir!

    Çünkü abimiz Mehmetçik’tir, kardeşimiz Mehmetçik’tir, komşumuz Mehmetçik…
    Ortadoğu’da milyonlarca masumu katleden haydut Amerika’nın kara gücü olan bölücü terör örgütünden de, onları şımartıp başımıza çıkaranlardan da hesap sorma vakti yaklaşıyor.

Biliyoruz, gerçek barış birliğimizden ve kardeşliğimizden gelecek;
bölücüler ve işbirlikçiler kaybedecek! Vatanımız Mehmetçikle özgürleşecek…

Gün “Hepimiz Mehmetçiğiz” deme günüdür.

Mehmetçiğin yalnız olmadığını dosta düşmana göstermek için ve terörle mücadelenin başarısı için, Kurtuluş Savaşımızın Zafer Günü’nde ayağa kalk Türkiye! ‘’

30 Ağustos 2015 Pazar günü başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere birçok ilde
“Hepimiz Mehmetçiğiz yürüyüşleri” gerçekleştirilecek. TGB’nin önderlik ettiği yürüyüşlere çok sayıda demokratik kitle örgütü de destek veriyor.

İl il buluşma yer ve saatleri   :

Ankara: Güvenpark Saat:17.00
İstanbul: Bağdat Caddesi Şaşkın Bakkal Saat:18.00
İzmir : Karşıyaka Çarşı Girişi (İskele tarafı) Saat:19.00
Denizli: Denizli ADD Bürosu önü Saat:17.30
Konya: Kültür Park Saat:18.00
Kocaeli: Yahyakaptan SDKM Önü Saat:18.30
Bursa : Şehreküstü Meydanı’ndan Heykel’e Saat:15.00
Kayseri: Kayseri Forum Önü Saat:18.00
Edirne: Ayşekadın/Şükrüpaşa İlkokulu Önü Saat:20.00
Sakarya: Çark Caddesi Burger King Önü Saat:18.00
Çanakkale: Cumhuriyet Meydanı Saat:20.00
Hatay: İskenderun Havuzlu Çarşı Saat:15.00
Antalya: Büyükşehir Belediyesi Önü Saat:17.30
Mersin: TSG Stadı Önü Saat:18.00
Ordu: 19 Eylül İlkokulu Önü Saat:13.00
Eskişehir: Adalar Atatürk Caddesi Girişi Saat:16.00
Kuşadası: Kısmet Otel Önü Saat:19.00
Yalova: Donanma Cafe Önü Saat: 18.00
Alanya: Atatürk Anıtı Saat: 19.00
Adana: Atatürk Parkı Saat:17.00
Karabük: Şirinevler Ticaret Merkezi Önü Saat: 18.00
Gaziantep: Kırkkayak Parkı Saat: 18.00
Uşak: Heykel Önü Saat: 18.00
Milas: Atapark Saat 20.30
Bandırma: Migros önü Saat: 20.00
Manavgat: Cumhuriyet Meydanı- 20.00
(Öbür illerden eylem bilgileri geldikçe liste güncellenecektir.)

========================================

Dostlar,

TGB’li gençleri bu yurtsever ve kapsamlı etkinliklerinden dolayı kutluyoruz..
Seçilen temayı da çok anlamlı buluyoruz : HEPİMİZ MEHMETÇİĞİZ!
Ayrıca, ötekileştirici olmayan bir dil kullanımı da son derece önemli :

– Türkiye sahipsiz değildir!
Türk’üyle Kürt’üyle bu memleket bizim!

Birileri topuğuna tükürsün ve biraz düşünerek ders alsın, utansın..
Ülkeyi yönettiklerini sanan yaşları 60’ı geçmiş koca koca kimi adamlar,

“….. bunlaaar.. bunlar var ya bunlaaar..” diye dillerinden düşürmeden, bu denli kara cahil olamayacaklarına göre bilerek – kasten ulusu ayrıştırıcı dil kullanıyorlar..

20’li yaşlarda pırıl pırıl Atatürk Cumhuriyeti’nin çocukları ise son derece özenli bir söylemle, “böyyüklere” ders verircesine :

– Türkiye sahipsiz değildir!
Türk’üyle Kürt’üyle bu memleket bizim!

demekteler.. Bir kez daha “Bravo” TGB’li gençlere ve onları yetiştiren Vatan Partisi’ne..

Ülkemiz gerçekten sahipsiz değildir..
Geleceğe güven ve umutla bakıyoruz..
Büyük ATATÜRK’ün sözleri – vasiyeti – öngörüsü asla boşa çıkarılmayacaktır :

TÜRKİYE CUMHURİYETİ SONSUZA DEK
BAŞI DİK VE ONURLU YAŞATILACAKTIR!

Kurtuluş Savaşımızın bitirmesi (finali) olan ve emperyalizme bir kez daha savaş meydanlarında tokat atan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa hazretleri ile kumanda kurulu (heyeti) ve özverisi – yürekliliği -vatan aşkı tartışma dışı

Ulusumuza = Anadolu halkına = Mehmetçiğimize

sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz..

30_Agustos_kutlu_olsun
Sevgi ve saygı ile.
30.08.2015, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmailcom

Siyasi iktidar ülkeyi yönetememektedir!


VATAN – CUMHURİYET ve EMEK BİRLİKTELİĞİ BASIN AÇIKLAMASI
İKTİDAR ÜLKEYİ YÖNETEMİYOR

Ankara, 28 Aralık 2013

Siyasi iktidar ülkeyi yönetememektedir!
Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları mahkemeye düşmüş, iktidarın yargıya müdahalesi hukuku işlemez hale getirmiştir.

17 Aralık’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca; bazı bakanlar, çocukları, siyasetçiler,
iş adamları ve bürokratların adlarının karıştığı büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu başlatılmıştır.

Operasyonda isimleri geçen bakanlar, hükümetten ayrılmak zorunda kalmışlardır.

Aynı zamanda milletvekilliğinden de istifa eden bir bakan ayrılırken, yaptığı işlemlerin talimatını başbakandan aldığını belirterek, “vatanın ve milletin rahatlaması için” başbakanın da istifa etmesi gerektiğini söylemiştir.

Büyük boyutlu yeni bir yolsuzluk soruşturması için savcılığın verdiği talimata
İstanbul Emniyetinin uymadığı, bizzat savcının açıklamasından anlaşılmıştır.
İlgililer, “anayasal suç” işlemektedir.

İktidar, yargıya açıkça müdahale ederek soruşturmaları engellemektedir.

Söz konusu soruşturmaların, hukuk kuralları çerçevesinde, her türlü müdahaleden uzak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Rejimin, temel işleyiş kuralı olan kuvvetler ayrılığına uymamak ve anayasal kurumların -iktidarın söylemiyle- “savaş” haline geçerek karşı karşıya gelmesi, durumu “rejim krizine” dönüştürmüştür.

Bu krizi aşmanın ilk yolu, iktidarın emaneti millete iade etmesidir. Çünkü, emaneti kötüye kullanmış, anayasal düzeni işlemez hale getirmiştir.

Yaşanan süreç, yalnızca “iktidar-cemaat çatışması” değildir. Baskıyla gizlenen gerçekler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunu sağlayan, meydanlarda kendisini gösteren
halkın iradesidir. 

Meydanlarda isteklerini haykıran halk, ülkeyi yönetemeyen iktidarın gidişini hızlandırmıştır.

Halk, mevcut iktidarın alternatifi olarak emperyalizmin güdümünde bir yönetimi görmek istememektedir.

Önemli olan; vatandan, cumhuriyetten ve emekten yana; hukuk ve demokrasi kurallarını işletecek bir yönetimin önünün açılabilmesidir.

Siyasi Partiler, Demokratik Kitle Örgütleri, Sendikalar ve Meslek Odaları başta olmak üzere tüm kurum ve kişileri, bu hedefin gerçekleşmesi için ortak çaba göstermeye çağırıyoruz.

Saygılarımızla.

VATAN – CUMHURİYET ve EMEK BİRLİKTELİĞİ

Atatürkçü Düşünce Derneği, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu,
Cumhuriyet Kadınları Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Engelliler Konfederasyonu, Memleket Sevdalıları Derneği,
Müzik Eğitimcileri Derneği, Tüketici Hakları Derneği,
Türkiye Gençlik Birliği, Ulusal Eğitim Derneği

15 Temmuz’da Yargıtay’da Balyoz Davası Duruşmasına Çağrı

15 Temmuz’da Yargıtay’da Balyoz Davası Duruşmasına Çağrı

Ocak 2010’dan bu yana kamuoyunu meşgul eden “Yüzyılın İftirası Balyoz Davası” nın Yargıtay Temyiz Duruşması 15 Temmuz 2013’te başlayacaktır.

Yerel mahkemede yapılan yargılama esnasında;

– Yasaya aykırı elde edilen sahte dijital veriler esas alınmış,
– Sanıklar lehine hiçbir delil toplanmamış,
– Sanıkların ortaya koyduğu deliller mahkemeden kaçırılmış veya yok sayılmış,
– Sanık taleplerinin neredeyse tamamı gerekçesiz reddedilmiş,
– Bilirkişiler dinlenmemiş,
– Bilirkişi / uzman raporları ve lehteki delillere itibar edilmemiş,
– Delil değerlendirme safhası atlanmıştır.

Mahkeme tarafından bu ve bunlar gibi birçok esas ve usul hataları yapıldığı
kamuoyu tarafından bilinmektedir.

Yapılan bu kadar usulsüzlüğe rağmen yerel mahkeme, 365 sanıktan 325’i hakkında
16 ila 20 yıl arasında cezaya hükmetmiştir.

Hiç savunma yapılmamışcasına, iddianame kes yapıştır yöntemiyle karar olarak
tekrar edilmiştir.

Yargıtay incelemesi sonunda verilen Başsavcılık tebliğnamesi mahkeme kararının dolayısıyla da ilk iddianamenin tekrarı şeklinde olup, üst yargıya bağlanan umutlar açısından hayal kırıklığı yaratmıştır.

Halkın Ordusu olan Türk Ordusu’nun ve onun şerefli mensuplarının itibarsızlaştırılmasını, halkın gözünde küçük düşürülmesini ve böylece etkisiz kılınmasını amaçlayan bu dava, aynı zamanda kesinlikle siyasi ve hukukun katledildiği
bir tasfiye operasyonudur.

TAKSİM’de başlayan direniş içinde halkımızın ve özellikle gençlerimizin her türlü adaletsizliğe, siyasetin yargıyı etkilemesine, baskıya, kurumlarımızın aşağılanmasına olan tepki de bulunmaktadır.

Kamuoyu vicdanı bu davadaki haksızlık ve hukuksuzluğu kabul etmemektedir.

Bu kadar hukuk ihlalinin yapıldığı bir davanın gerek usulden gerekse esastan Yargıtay’da kabul edileceğini olası görmüyoruz.

Türk yargısına olan güvenimizi yitirmek istemiyoruz.

Hukukun başta hukukçular olmak üzere herkes için gerekli olduğuna inanıyoruz.

Bu çerçevede, bağımsız ve tarafsız olması gereken yüksek Türk Yargısından
adil olmasını bekliyoruz.

Sonuç olarak;

Hukukun üstünlüğüne inanan, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı olan tüm yurttaşlarımızı,

15 Temmuz Pazartesi günü sabah saat 09.00’da, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde başlayacak olan duruşmayı izlemek üzere Yargıtay önünde bulunmaya davet ediyor,

Aynı şekilde 5 Ağustos’ta da kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen dava için
Silivri’de olacağımızı şimdiden ilan ediyoruz.

Bu davaya duyarlılık gösteren; Platforma destek veren tüm kişi, kurum ve kuruluşlara şükranlarımızı sunarız.

Saygılarımızla.

Vardiya Bizde Platformu

Destek Veren Kuruluşlar :

Atatürkçü Düşünce Derneği,
Cumhuriyet Kadınları Derneği,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği,
Müzik Eğitimcileri Derneği,
Türkiye Emekli Subaylar Derneği,
Türkiye Gençlik Birliği,
Ulusal Eğitim Derneği

MİLLİ MERKEZ AYAĞA KALKIYOR!


MİLLİ MERKEZ AYAĞA KALKIYOR!

Mustafa MUTLU
Vatan Gazetesi, 20.4.13

İki yıl önceki genel seçimlerden hemen sonra Meclis çatısı altında bir
Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmuştu. Kimi sivil toplum kuruluşları da
bunun üzerine aynı günlerde Milli Anayasa Forumu altında
toplantılar düzenlemeye başladılar.

Bunun için kimi milletvekilleri, TBMM dışındaki kimi siyasal partilerin temsilcileri, uzmanlar, akademisyenler, meslek odaları, sendikalar, dernekler ve vakıflar gibi demokratik kitle örgütleri ile kimi gazeteciler bir araya geldi.

İlk toplantı 22 Ekim 2011’de İstanbul’da yapıldı. Bunu 75 bin kişinin katıldığı
151 toplantı daha izledi. Toplantıların 50’si illerde, 92’si ilçelerde, 10’u da mahalle
ve köylerde gerçekleştirildi.

Atatürk’te birleşmek!

Forum, Türkiye çapında düzenlediği etkinliklerle, “bölücü Anayasa girişimi”ne karşı önemli bir kamuoyu oluşturmayı başardı. 28 Nisan 2012’de Ankara’da
“Atatürk’te Birleştik” sloganıyla ve 3 bin kişinin katıldığı bir toplantıyla “resmi bir kimliğe” bürünmeye başladı.

O toplantının sonunda oy birliğiyle yayınlanan bildiride,

  • “Günümüz Anayasası’na göre seçilmiş olan bu Meclis’in, tümüyle yeni bir Anayasa yapmaya hakkı ve yetkisi yoktur. İktidarın tek amacı, 1982 Anayasası’nı bahane ederek, ‘bölünme anayasası’nı topluma dayatmaktır.’ denildi.

Başkanlığını deneyimli siyasetçi ve hukukçu Hüsamettin Cindoruk’un üstlendiği
Milli Anayasa Forumu, bu 23 Nisan’da ise yeni bir kimliğe bürünecek. O gün saat 14.00’te Ankara’daki Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan
Milli Merkez Kurultayı’nda yapılanmanın statüsü de belirlenecek.

Milli Anayasa Forumu Başkanı Hüsamettin Cindoruk,

  • “Bu anayasayı ihlal etmeye, bu anayasayı değiştirmeye güçleri yetmeyecek.” diyor ve ilerleyen yaşına karşın tüm Türkiye’yi adım adım dolaşıyor.

Milli Merkez yapılanmasına CHP’den ve MHP’den kimi milletvekilleriyle genel merkez ve örgüt yöneticileri, İşçi Partisi, DSP, DP, Atatürkçü Düşünce Derneği, Türkiye Gençlik Birliği, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eğitim-İş Sendikası gibi pek çok demokratik kitle örgütü destek veriyor.

Bu Kurultay’da, Milli Anayasa Forumu’nun 152 toplantısını kapsayan faaliyet raporu sunulacak. Ayrıca Merkez Yürütme Kurulu seçilecek…

Seyirci kalmamak…

Mevcut partilerde bir araya gelemeyen muhalefeti toparlamak amacıyla yola çıkan
Milli Merkez’in “partilerüstü bir halk hareketi” olarak mı kalacağı ya da yola siyasal parti olarak mı devam edeceği bu toplantıda belli olacak…

Açıkça yazmakta yarar var:

Bu hareket başarılı olur ya da olmaz…

Ama en azından bunca insan taşın altına elini koyuyor ve olup bitene seyirci kalmıyor!

İktidar korkusundan herkesin saklanacak delik aradığı bir dönemde tek başına bu bile az şey mi?

Öncüler!

Milli Merkez’in Düzenleme Kurulu’nda yer alan adlar ise şöyle:

  • Hüsamettin Cindoruk, Yekta Güngör Özden, Mümtaz Soysal, Ali Topuz, Ufuk Söylemez, Kemal Anadol, Şahin Mengü, Necla Arat, Kemal Alemdaroğlu, Ferit İlsever, Zekeriya Beyaz, Ümit Ülgen, Haluk Dural, Fevzi Durgun, Sönmez Targan, Ataol Behramoğlu, Göksan Soner, Türker Ertürk, İlker Yücel, Erdoğan Özer…

Mustafa Balbay : 13 Aralık Çağrısı..

Dostlar,
Balbay’ın yazısına ekleyecek hiçbir şey yok..
13 Aralık’ta katılımı büyütmek
ve sonuç alıcı eylem dizini oluşturmaktan başka..
Halk kurtaracak!

Sevgi ve saygı ile.
10.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================
GÜNDEM

Dün bıraktığımız yerden devam edelim…

Türkiye’de hukuk artık en üstün siyaset, pazarlık, haddini bildirme ve intikam aracı haline geldi.

İktidar, televizyon dizilerinden Meclis sıralarına kadar her alanda yargıyı kullanmaktan, daha ötesi bunu açıkça dile getirmekten çekinmiyor.

Savcıların ve yargıçların nasıl yükseldiği, nasıl indiği, tümünde olmasa bile gerçekleri yazmaktan çekinmeyen yayın organlarında dile getiriliyor. İktidarın istediği kararları verdinizse gelsin terfi, vermedinizse inerken dikkat edin, fazla hasar olmasın!

Yargının sorunlarını çözmek için paket çıkarılmıyor; hukuk paket paket boşaltılıyor.

İktidara muhalif olanlar, iktidarın eleştirisinden korkmuyorlar; yargı yoluyla üzerlerine gelinmesinden endişe ediyorlar.

***

Ergenekon davası, yukarıda çizdiğimiz yelpazenin tümünü içeren bir sembol haline geldi. 13 Aralık’ta tüm Türkiye’nin gözü önünde bu davadaki hukuksuzlukların en büyüğü yaşanacak.

20 iddianame, 200’e yakın gelmiş-geçmiş olay dosyası, 120 milyon sayfalık doküman harmanlanacak, sanıklara suçlamalar ve istenen cezalar yapıştırılacak.

Bu, 20 saatin bütün parçalarını söküp bir araya toplamak ve “Biz bunların toplamından büyük bir saat yaptık. Çalışıp çalışmaması önemli değil. Önemli olan birbirine benzeyen parçaların bir araya getirilmesi..” demek gibi bir şey.

Buna saat denemeyeceğini söyleyeni de saatin itibarını düşürmekle suçluyorlar.

Artık, mızrak çuvalı deliyor.

Artık, adalet terazisini Silivri arazisinden alıp kaldırmak gerekiyor.

Artık, hukukla aldatmaya son vermenin zamanıdır.

29 Ekim kutlamalarında, 10 Kasım anmalarında bir araya gelenlerin belirlenmiş bir “hedef ortaklığıyla”, “toplumsal istemlerde” buluşabilmesi, sesini yükseltmesi gerekiyor. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Türkiye Gençlik Birliği (TGB) daha örgütlü bir haykırışın zemini oldu. ADD’nin her şeye karşın ayakta durması ve büyümesi önemli. TGB’nin gençliğin enerjisiyle provokasyona gelmeme sağduyusunu birleştirmesi
her türlü övgüye değer.

***

  • Bu toplumsal uyanışın Parlamentoyu da kapsamasını sağlayacak
    başlıca siyasal güç CHP.

Türkiye’yi yönetmeye hazırlanan bir parti olarak CHP’nin, başta adalet arayışı olmak üzere toplumun bütün gereksinimlerine yanıt verebileceğini göstermesi gereken bir dönemdeyiz.

6 Aralık Perşembe günü 16 CHP milletvekilinin ziyaretiyle karşılıklı güçlerimizi artırdık, güzel bir buluşma gerçekleştirdik.

Açık görüş salonundaki buluşmamızda, eksik yazılım olmaması için milletvekillerimizin adlarını bir kâğıda yazmalarını rica ettim. Uzun masanın etrafında Ayşe Danışoğlu (İstanbul), Şafak Pavey (İstanbul), Mehmet Şeker (Gaziantep), Haluk Eyidoğan (İstanbul), Aykut Erdoğdu (İstanbul), Özgür Özel (Manisa), Orhan Düzgün (Tokat),
Faik Tunay (İstanbul), Muharrem Işık (Erzincan), Hüseyin Aygün (Tunceli),
Hülya Güven (İzmir), Sakine Öz (Manisa), Engin Özkoç (Sakarya), Binnaz Toprak (İstanbul), Nurettin Demir (Muğla), Veli Ağbaba (Malatya) oturduk; bir saatlik zaman dilimine pek çok şey sığdırdık.

Davanın geldiği noktayı özetledim. Kimi örnekler verdim… Onlar da davanın kamuoyunda inandırıcılığının kalmadığını, böyle bir hukuksuzluğa artık dur denilmesi gerektiğini vurguladılar.

Ortak arayış şuydu:

Sürdürülebilir ve sonuç alıcı bir eylem politikası uygulamak gerekiyor.
Bu ne olabilir?

Ciddi öneriler ortaya atıldı. Bunların kısa sürede olgunlaştırılacağına ve yaşama geçirileceğine inanıyorum. Bütün milletvekillerinde bunun heyecanını ve içten arayışını gördüm.

13 Aralık’ta CHP, örgütleri ve milletvekilleriyle, yığınsal bir katılımla Silivri’de olacak.

O gün Silivri’ye gelmekle her şeyin bitmeyeceği açık. Devamında adaleti arayış ateşini söndürmemek gerekiyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ayağa kaldırmak
artık CHP’nin hem sorumluluğu hem gücü.

Birazcık vicdanı olan insanların da “Bakalım CHP ne yapacak!” diye kenardan seyretmek yerine, bir ucundan bu sorumluluğa ve güce katılması gerekiyor.

Hapishanedeki en yaygın söz şudur:

“Allah kurtarsın…”

Milletvekilleriyle bu dileği paylaştıktan sonra,
“Bunun altına şunu da koymak gerekiyor” deyip ekledim:

“Halk kurtarsın…”

  • Bütün iç ve dış hukuk yollarının tükenmesiyle birlikte,
    adaleti artık halkla birlikte arayacağız.

Milletvekili arkadaşlarla sarılarak vedalaşırken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bunu başarmanın kaçınılmaz olduğu görüşünde birleştik.

  • Artık 13 Aralık geri dönülmez bir çağrıdır. 

Özgürlük iklimi tüm Türkiye’ye yerleşene dek bitmeyecek bir çağrı…

İŞTE CUMHURİYET!!


Suay Karaman

İŞTE CUMHURİYET!

Siyasi iktidarın ulusal bayramları yasaklama girişimi toplumda büyük tepkilere yol açmıştı.
Bu tepkiye ve direnişe öncülük eden Türkiye Gençlik Birliği’nin,
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı Ankara’da kutlamak için başlattığı girişime, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ile sendikalar da destek verince, Ankara’da çok güzel ve anlamlı bir büyük kutlama gerçekleştirildi.

Emperyalist devletlerin işgal projelerinin eş başkanı olmakla övünenlerin iktidarında, Türk milleti 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi ulusal bayramlarımızı kutlayamaz hale getirilmek istendi. Atatürk anıtlarına çelenk koymak bile yasaklandı!. Laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla kanıtlanmış bir siyasi iktidar, bağımsızlık günümüz olan 29 Ekim’in kutlanmasına da karşı çıktı.

Ankara Valisi, siyasi iktidardan aldığı direktifler doğrultusunda, Cumhuriyet kutlamasının yapılmaması için açıklamalar yaptı. Ardından bazı bakanlar da benzer açıklamalarda bulundular. Yapılacak kutlamalarda provokasyon olacağı konusunda istihbarat aldıklarını ve kutlamanın mutlaka engelleneceği konusunu ısrarla tekrarladılar. Amaç halkın sokaklara dökülerek, Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkmasını engellemekti.

Kutlamalara katılmak için Ankara’ya gelmek isteyenlerin otobüslerine, uydurma gerekçelerle polis izin vermedi. AKP’nin “ileri demokrasi”sinde, insanların seyahat özgürlüğü fiili olarak kısıtlamıştı. Ancak her türlü baskı, engelleme ve korkuya karşın, yüz binler Ankara’ya Ulus Meydanı’na akın ederek, Cumhuriyet Bayramını kutladılar.

Kutlamalar sırasında provokasyon da yapıldı. Ama provokasyon marjinal gruplar tarafından değil, kamu görevlisi olan polisler tarafından yapıldı. Yol kesen, barikatlar kuran, Türk bayrağı taşıyanları tekmeleyen, çocuklara biber gazı,
yaşlı insanlara su sıkan ve önüne geleni coplayan polis tarafından yapıldı. Polis bütün bunları emrinde olduğu siyasi iradenin buyruğuyla yaptı. İnanmadıkları laik ve demokratik cumhuriyetimizi yıkmak için çaba gösterenlerin, yaşanan utanç verici sahnelerin sorumluları olduğu kesindir. Ama bütün bunlara karşın sonuç alamadılar ve yüz binler büyük bir inanmışlıkla, büyük bir kararlılıkla barikatları aşıp Cumhuriyetimizin kurucusuna Atatürk’e, Anıtkabir’e aktı.

Türkiye Gençlik Birliği, büyük bir düzen içinde, coşkulu yığınlarla Cumhuriyet Bayramımızın kutlanmasına öncülük ederken, Cumhuriyet Halk Partisi de tüm kadroları ile siyasi iktidarın yarattığı 29 Ekim krizine karşı doğru tavrı alarak, Cumhuriyetimizin
89. yılını kutlamak için Atatürk’e koşan halkına sahip çıkmış ve onun yanında
yer almıştır. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Bayramını kutlamak yerine, siyasi iktidarın sıkıştığı anlarında koltuk değneği olmaya devam ederek, kendisine
oy veren gerçek milliyetçileri bile utandırmıştır.

Şimdi bu coşkulu Cumhuriyet kutlamasına katılanlar için AKP’nin “ileri demokrasisi” Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla soruşturma başlattı. Ama bu yapılanların hiçbiri halkın coşkun akan selini durduramayacaktır. Bu eylemde görüldü ki;
AKP kaybetti, halk kazandı; işte cumhuriyet budur. Atatürk ve Türklük düşmanı, laiklik karşıtı, saltanat yanlısı, yalancı, talancı, adaletsiz, hukuk tanımaz, demokratik ve laik cumhuriyeti yıkmak isteyen iktidara karşı, örgütlü olarak direnme hakkını kullanan halk, yapılanlara  başkaldırarak, artık isyan noktasına doğru gelmektedir.
Bu eylem sonucunda siyasi iktidarı büyük bir korku sarmış ve çöküntü başlamıştır. Yakın bir zamanda da yıkılacağı anlaşılmaktadır.

İşte bu korku yüzünden başbakan son günlerde herkese karşı düşmanca tavırlar sergilemekte, yanlış söylemlerde bulunmaktadır. Ancak Almanya gezisi sırasında Bild
ve Junge Welt gazetelerinin “Savaş Kışkırtıcısı Defol!” başlığı için henüz bir söylemde bulunmaması da düşündürücüdür. Bir sözüyle insanları hapise attıranlara, bir sözüyle ulusal kutlamaları yasaklatanlara “defol” diyenler, “ileri demokrasiyi” bilmeyenler olarak tarihte yerlerini alacaklardır.

Şurası unutulmamalıdır ki, her kim ne yaparsa yapsın, nasıl engellemede bulunursa bulunsun, Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık savaşının ruhu sinmiş Anadolu topraklarında, Cumhuriyet 89 yıldan beri kutlanmaktadır ve sonsuza kadar da kutlanacaktır.

(İlk Kurşun Gazetesi, 5 Kasım 2012)

1. TBMM Önünde Balyoz Kararlarına Coşkulu Protesto..

Dostlar,

Bu gün, 22.9.12 Cumartesi günü Ulus’ta 1. TBMM önünde idik.

1000’i (bin!) aşkın her yaştan yurtsever, Balyoz davasında verilen ve vicdanları kanatan kararları protesto ettik.

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) TGB (Türkiye Gençlik Birliği), İP (İşçi Partisi), CKD (Cumhuriyet Kadınları Birliği), Eğitim İş, Vardiya Bizde Platformu….. oradaydı..

Örgüt temsilcileri konuşmalarını yaptılar ve haırladıkları basın açıklamalrını kamuoyu ile paylaştılar..

Kitle coşkulu ve hınçlı idi.

Kararlı ve azimli idi..

Ordu – millet el ele, tam bağımsız Türkiye” diye haykırdılar..

“Birinci vazifen, AKP’yi devirmek..”

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz..”

“Biz bu kararı tanımıyoruz..”

“Balyoz yalanı, Amerikan planı”

Haksız ceza alan komutanların adları okundu ve kitle coşku ile “burada” diyerek sahiplendi..

“Mustafa Kemal” adı seslendirildiğinde daha da büyük bir coşku ardarda “burda, burda, burdaaa”. diye haykırdı.

CKD (Cumhuriyet Kadınları Birliği) Başkanı Av. Şanal Sarıhan, halkın artık meşru direnme hakkını kullandığını, iktidarın meşruiyet sınırı dışına çıkması durumunda isyan hakkının doğacağını açıklıkla duyurdu.

29 Ekim 1923’te çok daha kapsamlı bir açıkhava toplantısı için, yine 1. TBMM önünde, Cumhuriyetimizin ilan edildiği kutsal mekanda AKP’ye balyoz indirmek üzere 15 kuruluşun iradesi dile getirildi ve kitlenin sıcak kabul desteğini aldı..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 22.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net