Etiket arşivi: sağlık hakkı

Lancet raporu ışığında iklim krizi

GÜNCEL 28.10.2022, BİRGÜN

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

 

En prestijli tıp dergilerinden Lancet’in önceki gün yayımladığı “İklim değişikliği ve sağlık 2022 Lancet Geri Sayım Raporu” hepimizin üzerinde durması ve harekete geçmesini gerektiren bulgular içeriyor. Bu yılın bir özelliği de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) kabul edilmesinin 30’uncu yılı olması. Rapor 30 yılda devletlerin ve şirketlerin insan sağlığını ve yaşamını tehdit eden enerji politikalarını sürdürdüğünü gösteriyor.

Lancet Geri Sayım (Lancet Countdown) dünyanın değişik ülkelerinden 51 akademik kurum ile Birleşmiş Milletler birimlerini içine alan bir işbirliği yapısı. İklim değişikliğinin sağlık etkilerini bilimsel verilerle takip edip raporlar hazırlıyor. Beş ana başlıkta 43 belirteç, farklı disiplinlerden 99 bilim insanının konsensüsü (uzlaşması) ile her yıl gözden geçirilerek yedi yıldır raporlaştırılıyor. Bu yılın raporu sağlığımızın fosil yakıtların insafına kaldığını detaylarıyla (ayrıntılarıyla) aktarıyor.

FOSİL YAKITLARA BAĞIMLILIK

Günümüzde hava kirliliği ve iklim krizi ile artan sağlık sorunları, ölümlerin temel nedenlerinden biri bu. Etkilerine bakalım. Buğday, pirinç, mısır gibi temel gıda maddelerinin yetiştirilmesindeki sorunlar kıtlık, beslenme sorunları ve açlığı getiriyor. 2020 yılında orta ve ileri derecede gıda güvensizliği yaşayanların sayısı 1981-2010 arası yıllık ortalamalara göre 98 milyon kişi daha fazla. Bu sayı her yıl bir öncekine göre sürekli artıyor. Sıcaklık artışına bağlı ölümler 2017-2021 yılları arasında 2000-2004 arasına göre %68 artmış durumda.

Kuraklıkta belirgin artış var. Yılda en az bir ay çok kuraklık çeken alanların 2012-2021 ortalaması 1951-1960 ortalamasına göre %29 artmış durumda. Göller, dereler kuruyor. Aşırı hava olayları, bunlara bağlı seller ve yangınlarda düzenli artış sürüyor.

  • İklim değişikliğinin, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını kolaylaştırdığı da
    rakamlarla ortaya konuluyor.

Fosil yakıtların fiyatlarında da sürekli artış var ve “enerji yoksulluğu” oluşuyor. Fosil yakıtların kullanılması ile ilgili gerek kentsel gerek kırsal bölgelerde hava kirliliği ve bununla ilgili sağlık sorunlarında sürekli artış devam ediyor. Bunların kullanımı azalsaydı, 2020 yılında PM2,5 kirliliği (AS: çapı 2,5 mikrondan az asılı parçacıklara bağlı hava kirliliği) ile ilgili olduğu belirtilen 1,2 milyon ölüm önlenebilecekti.

Yıllardır süren tartışmalara rağmen (karşın) özel şirketler ve devletler karbon kaynaklı enerjiden vazgeçmiyorlar. UNFCCC’nin kabul edildiği 1992 yılından bu yana küresel enerji sisteminde karbon temelli enerjinin ağırlığındaki azalma %birin altında. Bu neredeyse hiç adım atılmadığını, tüm kararların kâğıt üstünde kaldığını gösteriyor. Ülkelerin %80’inin 2019 yılında fosil yakıtların kullanımı için 400 milyar $ destek verdiği hesaplanıyor. Zengin ülkeler, yoksul ülkelerin temiz enerjiye geçişteki ihtiyaçları (gereksinimleri) için 2020 yılına değin 100 milyar dolar yardım sözü vermişlerdi, tutmadılar. Yoksul ülkelerin hava kalitesinde bozulmaya, milyarlarca insanın kirli hava solumaya devam etmesine neden oldular. On beş büyük petrol ve gaz şirketinin ticari hedefleri Paris İklim Zirvesi’nde kabul edilen emisyon (salım) değerlerinin çok üzerinde, engellenmezse küresel ısınmayı 1,5 oC hedefinde tutmak olanaksız.

OLUMLU GELİŞMELER

Yetersiz olsa da rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerjinin yaygınlığı artıyor. 2021 yılında elektrik için yapılan toplam yatırımların %80’den fazlası yenilenebilir enerjiye yapılmış durumda. Ancak tüm enerji yatırımlarında bu oranın %8,6’da kaldığı görülüyor. Tüm bu sorunlara ilişkin toplum farkındalığında ve medyada görünürlüğünde artış dikkat çekiyor. Pek çok ülke yöneticisinin konuya dair açıklama yapmak durumunda kaldığı görülüyor.

  • İklim krizinde kritik bir dönemeçteyiz.

Doğaya, havaya, suya, gıdaya hürmet etmeyen mevcut politikalarda devam edilirse, yaşamımızı tehdit eden koşullar daha da kötüleşecek. Bilimsel veriler sağlık hakkını gözeten bir dönüşüme gidilmesinin dünya halklarının hem yaşamda kalmalarını hem de gelişip kalkınacaklarını gösteriyor. Bize de hep anlatmak ve yaşam için mücadele etmek düşüyor.

==================================
Dostlar,

Değerli meslektaşımız Dr. Bayazıt İlhan, BİRGÜN‘de son derece nitelikli haftalık yazılarını sürdürüyor. O’nun yazdıklarından çok şey öğreniyoruz. Biz de dün web sitemizde son derece ağırlaşan çevre sorunlarına değindik. Cumhuriyet Gazetesi’nin seçkin yazarlarından Ergin Yıldızoğlu’nun “Büyük Keder Dalgası” başlıklı önemli yazısına, yazının altında kapsamlı katkı verdik. Dr. İlhan’ın bu yazısının, değindiğimiz yazı ile birlikte okunmasında yarar görüyoruz :

‘Büyük Keder Dalgası’ | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Sevgi ve saygı ile. 01 Kasım 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net            profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik    

 

 

ARTI TV Programımız : AKP’nin Sağlık Sektöründe Yarattığı Yıkımlar

Dostlar,

Bu gün 2. TV konuşmamızı ARTI TV’de genç ve yetenekli – birikimli programcı Sn. Fatih Yapıcı‘nın konuğu olarak yaptık.

Değerli Yapıcı, konuyu şöyle belirlemişti :

  • AKP’nin Sağlık Sektöründe Yarattığı Yıkımlar

Bize ayırdığı 45 dakika süre içinde hemen hemen hiç sözümüzü kesmeden, kısa ve anlamlı sorularla programı yönlendirdi ve yönetti..

İzlemek için lütfen tıklayınız..

Özellikle, adına SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) denilen AKP’nin hep savunduğunun tam da tersine kökü dışarıda ve gayrı milli SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME sürecini, bu programın tümü ile Batı emperyalizmi güdümünde olduğunu…

SAĞLIK HAKKINI…

  • Şehir hastaneleri talanını / sağlık kapitülasyonuna varan imtiyazları…konuştuk.

    İzlenmesini, paylaşılmasını ve yakıcı gerçeklerin öğrenilmesini dileriz.
    Sağlık alanındaki caf caflı propagandanın içyüzünü öğrenmek ve durdurmak gerek.

  • Hasta garantili – ticari sır korumalı gizli sözleşmelerle nasıl salt bugünümüzün değil geleceğimizin de ipotek altına alındığını hatta satıldığını görmek gerek.
    İlk halk iktidarında bu aşağılayıcı bağımlılık anlaşmalarını yırtıp tarihin çöp sepetine atmak gerek!

Sevgi ve saygı ile. 16 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

2020 Ç a l ı ş m a l a r ı m ı z…

2020 Ç a l ı ş m a l a r ı m ı z…


Dostlar,

Her takvim yılı sonunda ülkemize katabildiklerimizi web sitemizde paylaşıyoruz..

2020 yılı boyunca, 23 Mart’tan başlayarak, 31 Aralık’a dek 217 adet TV konuşması, webinar vb. etkinlikler gerçekleştirdik. Anlı – şanlı renkli, “böyyük” medya bize hiç yere vermedi, sahibinin sesi olmayı sürdürdü. HALK TV, TELE1, KRT bize en çok ekran sunan organlar oldu.

2020 boyunca 53 adet Aydınlanma makalesi yazdık, fiziksel / sanal ortamlarda yayınladık..
Bu yıl çoğu Salgın ile ilgili idi.

  • 1 milyonu geçen tweet iletilerimiz oldu.

Gözlemlerimizi, deneyimlerimizi, önerilerimizi yayınlayalım istedik bir kitap olarak,
ancak önerdiğimiz 2 yayınevi,
salgın koşullarındaki ekonomik çöküntüyü gerekçe göstererek yanaşmadı.

KOVİT-19 salgını ile başetmek için tüm birikimlerimizi halkımıza / ulusumuza sunmaya çabaladık.. Ücretli tirollerden ölüm tehditleri aldık, apaçık “KANINI İÇECEĞİZ” diye sosyal medyada yazdılar ama T.C.’nin hiçbir Cumhuriyet Savcısı kendiliğinden hiçbir işlem yapma gereği duymadı. Adli soruşturma açılmadığı gibi, o kişilerin hesaplarına bir kısıt da görmedik.

Bize sayfalarını açan gazete, dergi, kitaplara teşekkür ederiz. Aşağıda 53 makalemizin dökümü var. Erişkeleri (linkleri) tıklanarak ya da kopyalanarak google vb. arama motorları (internet browser) aracılığıyla çağrılabilir, kopyalanıp arşivlenebilir ve en önemlisi paylaşılabilir.
Bu makalelerimizin birkaçı gazetelerde tam sayfa yayınlandı.. Sn. Yılmaz ÖZDİL ve Sn. Uğur Dündar 2’şer kez tam sayfa olarak yerlerini bize bıraktılar, bu yazılarımızın her biri 2,5 milyonu aşan okuyucu kitlesine ulaştı. Kendilerine, SÖZCÜ‘ye, Cumhuriyet‘e, BİRGÜN‘e şükranlarımızı sunarız..

SÖZCU_Annesine_masum_insanlar_olurken_O’nun_ulusal_cikarlari_savundugunu_sandigini_sakin_soylemeyin

UZAT_KOLUNU_TURKIYE_SOZCU_UGUR_DUNDAR_5.12.20

2020 Yılı  Aydınlanma Makaleleri (53 adet)

Makalenin konusu Yayımlandığı yer(ler) Tarihi
1 2019 Aydınlanma Makalelerimiz – Konferanslarımız, Bilimsel Çalışmalarımız http://ahmetsaltik.net/2019/01/01/2018de-neler-yaptik/ 01.01.2020
2 2020’de AKP = Erdoğan’dan İvedi Beklentiler.. http://ahmetsaltik.net/2020/01/01/iktidar-neron-gibi-romayi -da-yakarim-moduna-gecmis/ 01.01.2020
3 2020 Başında AKP = Erdoğan’ın Türkiye’yi Sürüklediği Bataklık http://ahmetsaltik.net/2020/01/01/2020-basinda-akp-erdoganin -turkiyeyi-surukledigi-bataklik/ 01.01.2020
4 Kanal İstanbul Tartışması http://ahmetsaltik.net/2020/01/09/kanal-isanbul-tartismasi/ 09.01.2020
5 Soner Yalçın’a Çağrı http://ahmetsaltik.net/2020/01/12/soner-yalcina-cagri/ 12.01.2020
6 Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya Açık Çağrı http://ahmetsaltik.net/2020/01/12/saglik-bakani-dr-fahrettin-kocaya-acik-cagri/ 12.01.2020
7 İstanbul Kanalı İle AKP Neleri Maskeliyor?? http://ahmetsaltik.net/2020/01/12/stanbul-kanali-ile-akp-neleri-maskeliyor 12.01.2020
8 2019’da Ekonomi, Enflasyon ve AKP = Erdoğan http://ahmetsaltik.net/2020/01/12/2019da-ekonomi-enflasyon-ve-akp-erdogan/ 12.01.2020
9 İktidar Soyguna Ortak mı? http://ahmetsaltik.net/2020/02/01/baskentgaz-tarafindan-yapilmis-bagis/
http://ahmetsaltik.net/2020/02/02/iktidar-soyguna-ortak-mi/
01.02.2020
10 Suriye Bunalımı ve AKP = Erdoğan Rejiminin Ağır Tarihsel Sorumluluğu http://ahmetsaltik.net/2020/02/06/suriye-bunalimi-ve-akp-erdogan-rejiminin-agir-tarihsel-sorumlulugu/ 06.02.2020
11 TNSA 2018’in Kodları ve Halktan Saklananlar http://ahmetsaltik.net/2020/02/23/turkiye-nufus-ve-saglik-arastirmasi-2018-ne-soyluyor 23.02.2020
12 AKP = ERDOĞAN’ın Çıldırtan Sözleri :“Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak” http://ahmetsaltik.net/2020/02/25/birkac-sehit/ 25.02.2020
13 “Birkaç Tane Şehit” ve “Kavala Savcısının
Peşin Tutuklama Mütalaası” Üzerine
http://ahmetsaltik.net/2020/02/26/carsamba-igneleri-26-subat-2020/ 26.02.2020
14 Meşruluğunu Apaçık Yitiren AKP = Erdoğan İktidarı Ulusumuz Tarafından Görevden Uzaklaştırılmalıdır http://ahmetsaltik.net/2020/03/02/mesrulugunu-apacik-yitiren-akp-erdogan-iktidari-ulusumuz-tarafindan-gorevden-uzaklastirilmalidir/#more-54167 02.03.2020
15 Korona Virus Nelere Şal, Nelere Mercek? http://ahmetsaltik.net/2020/03/18/korona-virus-nelere-sal-nelere-mercek/     18.03.2020
16 COVID-19 Salgını Öngörüleri (1) ve (2) http://ahmetsaltik.net/2020/03/18/korona-virus-nelere-sal-nelere-mercek/ 18.03.2020
17 Korona Salgını ile İlgili Güvenilir Bilgi Kaynakları ve AKP İktidarına Öneriler http://ahmetsaltik.net/2020/03/19/korona-salgini-ile-ilgili-guvenilir-bilgi-kaynaklari-ve-akp-iktidarina-oneriler/ 19.03.2020
18 Korona Virus Salgını Güncelleme -3 http://ahmetsaltik.net/2020/03/20/koron-virus-salgini-guncelleme-3/ 20.03.2020
19 Korona Virüs Salgını ile Nasıl Başetmeli?? http://ahmetsaltik.net/2020/03/23/korona-virus-salgini-ile-nasil-basetmeli/ 23.03.2020
20 COVID19 Salgınının Seyir Defteri http://ahmetsaltik.net/2020/03/25/covid19-salgininin-seyir-defteri/ 25.03.2020
21 Korona Virüs Salgınının Ekonomi-Politiği http://ahmetsaltik.net/2020/03/27/korona-virus-salgininin-ekonomi-politigi/ 27.03.2020
22 Korona Salgının Türkiye Seyir Defteri.. http://ahmetsaltik.net/2020/04/19/korona-salginin-turkiye-seyir-defteri/ 19.04.2020
23 ODATV Söyleşisi İçin Prof. Dr. Ahmet Saltık’a
Yöneltilen Sorular ve Yanıtları
https://odatv4.com/vahsi-kapitalizmi-mutlaka-dizginlemeliyiz-26042015_m.html
http://ahmetsaltik.net/2020/04/26/odatvde-nurzen-amuran-ile-korona-salgini-soylesimiz/

 

26.04.2020
24 Salgının Resmen 50. Gününde
Ne Söylemek İstiyoruz?
http://ahmetsaltik.net/2020/04/30/salginin-resmen-50-gununde-ne-soylemek-istiyoruz/ 30.04.2020
25 AKP’den Kurtulmak En Acil Mücbir Sebep! http://ahmetsaltik.net/2020/05/01/akpden-kurtulmak-en-acil-mucbir-sebep/ 01.05.2020
26 Korona Salgını Seyir Defteri – 59. Gün :
Ne Yapmalı ??
Kitap bölümü, ADD yayını; Covid 19 Süreci ” Değişen Yaşamlarımız ve Toplumsal Değerlerimiz”, Haziran 2020
http://ahmetsaltik.net/2020/05/08/korona-salgini-seyir-defteri-59-gun-ne-yapmali/ 08.05.2020
27 Yeni Korona Virüs-19 Salgını ve Tıbbi / Ekonomo-Politik Seyir Defteri (Kitap bölümü) Ortadoğu Çıkmazında Türkiye KİTAP BÖLÜMÜ, syf. 11-43
Editör : Şenol Çarık
19.05.2020
28 COVID-19 Aşıları ve Hastalıktan Korunma İçin 10 Temel Öneri http://ahmetsaltik.net/2020/05/25/covid-19-asilari-ve-hastaliktan-korunma-icin-10-temel-oneri/ 24.05.2020
29 Koronavirüs Salgınının Türkiye’deki Seyri :
76. Gün
http://ahmetsaltik.net/2020/05/25/medyascope-programimiz-koronavirus-salgininin-turkiyedeki-seyri/ 25.05.2020
30 PANDEMİ İLE MÜCADELEDE YAPILAN HATALAR ve ÖLÇÜSÜZ AÇILMANIN SONUÇLARI http://ahmetsaltik.net/2020/06/16/15-haziran-2020-krt-tv-programimiz/ 26.06.2020
31 BİLİMİN ve BİLİM İNSANLARININ SESİ KISILAMAZ! Prof. Dr. Kayıhan PALA’ya Destek Açıklamamız http://ahmetsaltik.net/2020/07/01/iktidarin-salgin-politikasini-elestirmisti-prof-dr-kayihan-palaya-sorusturma/ 01.07.2020
32 Varlık Vergisi; şimdi değilse ne zaman? http://ahmetsaltik.net/2020/07/05/koronavirus-zararina-euro-varlik-vergisi-cozumu 05.07.2020
33 Bilim Kurulu Üyesinden Korkutan Uyarı :  Yanılgıya düştük, sonbahara hazırlanın! http://ahmetsaltik.net/2020/07/12/korkutan-uyari-yanilgiya-dustuk-sonbahara-hazirlanin/   12.07.2020
34 Koronavirüs Salgınının 144. Günü :
Ne Yapmalı??
ADD Bültenine…. 31.07.2020
35 Rusya’da Koronavirüs Aşısının ‘Onaylanması’ Üzerine http://ahmetsaltik.net/2020/08/11/putin-duyurdu-koronaviruse-karsi-gelistirilen-ilk-asi-tescil-edildi/     Cumhuriyet Gazetesi 14.08.2020
36 250 Bin KOVİD Hastası ve 6 Bin Ölüm ; Salgının 160. Gün Bilançosu! AKP İktidarı Gerçekte Ne Yapmak İstiyor ?? http://ahmetsaltik.net/2020/08/18/250-bin-kovid-hastasi-ve-6-bin-olum-salginin-160-gun-bilancosu-akp-iktidari-gercekte-ne-yapmak-istiyor/ 18.08.2020
37 Bu Rakamlar Kabul Edilemez! https://odatv4.com/bu-rakam-kabul-edilemez-23082057_m.html
http://ahmetsaltik.net/2020/08/23/odatv-soylesimiz-23-agustos-2020/
23.08.2020
38 Yakıcı Salgın Gerçekleri.. http://ahmetsaltik.net/2020/08/31/halk-tv-programimiz-ve-yakici-salgin-gercekleri-29-agustos-2020/ 31.08.2020
39 Salgınla Flört Edilmez
(SÖZCÜ, Yılmaz Özdil’in köşesi)
(Tam arka sayfa)
file:///C:/Users/user/Documents/Downloads/yilmazbeyyazi.pdf 06.09.2020 06.09.2020
40 “Korona ile Uzayan Tango…” Ne Yapmalı??
(BİRGÜN Gazetesi tam arka sayfa) http://ahmetsaltik.net/2020/09/11/korona-ile-uzayan-tango-ne-yapmali/
https://www.birgun.net/haber/korona-ile-uzayan-tango-ne-yapmali-315077 10.09.2020
41 Virüsle Flört Olmaz
(
Cumhuriyet Gazetesi, S. Bahçetepe’ye demeç)
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/prof-saltik-14-gunluk-tam-kapatma-onerdi-1768614 25.09.2020
42 Masum Yurttaşlar Ölürken, Hangi Ulusal Çıkarlar Korunuyor Acaba?
(SÖZCÜ, Y. Özdil, tam arka sayfa)
http://ahmetsaltik.net/2020/10/06/masum-yurttaslar-olurken-hangi-ulusal-cikarlar-korunuyor-acaba/ 06.10.2020
43 10 Maddelik Salgın Reçetesi :
Her Kim Tam Yetkili ve Sorumlu İse.. (Cumhuriyet, M. Balbay’ın köşesi)
http://ahmetsaltik.net/2020/10/12/10-maddelik-salgin-recetesi/ 14.10.2020
44 Fahrettin Katsayısı Kaç?? http://ahmetsaltik.net/2020/10/21/krt-tv-programimiz-20-ekim-2020/    21.10.2020
45 O’nu, Yüce Atatürk’ü Aramızdan Bedensel Ayrılışının 82. Yılında Niçin Anıyoruz? (10.11.20, ayrıca http://ahmetsaltik.net/2020/11/10/onu-yuce-ataturku-aramizdan-bedensel-ayrilisinin-82-yilinda-nicin-aniyoruz/) https://add-cankayamaviliste. blogspot.com/2020/11/onu-nicin-anyoruz.html#more 08.11.2020
46 İstanbul’da Yoğun Bakımda Alarm Zilleri Çalıyor : İstanbul Tıkanmak Üzere (Cumhuriyet’e demeç) http://ahmetsaltik.net/2020/11/16/cumhuriyet-gazetesine-demecimiz-16-kasim-2020/ 16.11.2020
47 Evrensel’e COVID-19 Aşılarında
Son Gelişmeler (EVRENSEL’e demeç)
https://www.evrensel.net/haber/419222/asi-esit-ve-adaletli-dagitilmazsa-hic-bir-ulke-guvende-olmayacak?a=8ff 19.11.2020
48 Korona Aşılaması Nasıl Olacak?
Öncelik Sırası Nasıl Belirlenecek?
KORONA AŞILAMASINDA ÖNCELİKLER SORUNU – Prof. Dr. Ahmet SALTIK
(Uğur Dündar’ın köşesi)
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/ugur-dundar/korona-asilamasi-nasil-olacak-oncelik-sirasi-nasil-belirlenecek-6139744/ 25.11.2020
49 Aşı Savaşları ve AKP’nin Aşı Sınavı ,
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/asi-savaslari-ve-akpnin-asi-sinavi-prof-dr-ahmet-saltik-1798051
(Cumhuriyet, 12.12.2020)
AŞI SAVAŞLARI ve AKP İKTİDARININ SINAVI – Prof. Dr. Ahmet SALTIK 12.12.2020
50 Milyonluk Tweet İletilerimiz… MİLYONLUK TWEET İLETİLERİMİZ… – Prof. Dr. Ahmet SALTIK 16.12.2020
51 Türkiye’de aşı kıtlığı var
(ANAYURT Gazetesi ile Söyleşimiz : ‘Türkiye’de aşı kıtlığı var’ – Prof. Dr. Ahmet SALTIK)
http://www.anayurtgazetesi.com/haber/Prof-Dr-Ahmet-Saltik-uyardi-Turkiye-de-asi-kitligi-var/719194 21.12.2020
52 Aşı karşıtlığına karşı yasal çözüm var (ANAYURT Gazetesi ile söyleşi) ANAYURT GAZETESİ ile SÖYLEŞİMİZ : Aşı karşıtlığına karşı yasal çözüm var – Prof. Dr. Ahmet SALTIK Saltık: Aşı karşıtlığına karşı yasal çözüm var (anayurtgazetesi.com) 23.12.2020
53 11 Mart – 28 Aralık 2020 Arasında 9,5 Ayda
En Az 300 Sağlık Emekçisini Salgına /
Kötü Yönetime Kurban Verdik!
En Az 300 Sağlık Emekçisini Salgına – Kötü Yönetime Kurban Verdik! – Prof. Dr. Ahmet SALTIK 29.12.2020

***
14 Kasım 2020 günü, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalındaki görevimizden emekli olduk. Web sitemizde yer alan özgeçmişimizden (CV) bir paragraf aktarmamız uygun olacak :

Uzmanlık alanında 271’i ulusal, 50’si uluslararası toplam 321 bilimsel bildirisi, yayını,
kitap bölümleri, kitap çevirisi var (H indeksi 5, atıflar 81; Scopus).
Birkaç bilimsel tıp dergisinin yayın danışmanı.
KemalizmAydınlanmasağlık hakkı ve politikaları… gibi konularda Türkiye’nin her yerinde, Kıbrıs’ta, Almanya’da, Belçika’da, Avusturya’da 1418 konferans verdi, 300+ radyo-TV,  webinar konuşması yaptı, 790’ı aşkın makale yazdı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden de mezun oldu (Kamu Yönetimi ve
Siyaset Bilimi bölümü). Türkiye’de tek Tıbbiyeli + Mülkiyeli..
Sağlık Hukuku
 alanında tezli master (yüksek lisans) yaptı.

Okumayı, yazmayı, tıp eğitimi vermeyi, Türk Halkının hak ettiği eşit ve nitelikli sağlık hizmetlerine erişmesi ve Yüce Atatürk’ün açtığı ışıklı yolda sonsuza dek ilerlemesi için
bilimsel akılcılıkla çaba göstermeyi, yaşamının başlıca erekleri ve keyifleri olarak algılıyor.
(Anayasa Hukuku PhD – Doktora eğitimi sürüyor.)
***

Ülkemize ve insanlığa 2021 için en başta SAĞLIK diliyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 01.01.2021 / Ankara.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Yazımızın pdf biçimi : 2020_Calismalarimiz

Salgını Yönetmek de Ülkeyi Yönetmek de Ciddiyet İster! Sağlığımızla, Aklımızla, Demokrasi İle Oynamayın!

İstanbul Tabip Odası

Salgını Yönetmek de Ülkeyi Yönetmek de Ciddiyet İster!
Sağlığımızla, Aklımızla, Demokrasi ile Oynamayın!

Bu anti-demokratik ve bilim dışı uygulamaların başta biz hekimler olmak üzere  demokrasiye  ve özgürlüklere inanan milyonlarca yurttaşımızı derinden yaralayacağı bilinmelidir.

Bin yıldır bu topraklarda şifa dağıtan, Covid-19 pandemisinde en ön safta mücadele eden biz hekimler;

  • ne bilim dışı akıl tutulmalarına
  • ne de anti-demokratik baskıcı uygulamalara  sessiz kalamayız. Aksine  gerek salgın döneminde gerekse salgın sonrasında başta sağlık hakkı olmak üzere temel kamusal hakların korunmasındaki kararlılığımızdan ve demokratik, laik bir ülkede barış içinde yaşama talebimizden vazgeçmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

 

Salgınlara Yönelik Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu Görüşü

Salgınlara Yönelik
Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu Görüşü

GİRİŞ

Bulaşıcı hastalıklar ve salgınlar insanlık tarihi boyunca insanların kitlesel olarak hastalanmasına ve ölümüne yol açmıştır. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede koruyucu sağlık hizmetleri yaşamsal bir öneme sahiptir. İnsanın doğaya müdahalesi, doğal yaşamın, ekolojik dengenin, ekosistemlerin bozulmasına, eşitsizliklerin derinleşmesine yol açarak giderek daha büyük yıkımlara ve salgınlara neden olmaktadır. Bunun son örneği, yaşanmakta olan ve pandemi olarak tanımlanan COVID-19 salgınıdır.

Küresel salgınlar gündelik yaşam alışkanlıklarından toplumların siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarına uzanan köklü değişikliklere neden olmaktadır. Bu değişiklikler en çok toplumun dezavantajlı kesimlerini olumsuz etkilemektedir. Bunun önlenmesinin halktan yana, demokratik, bilimsel müdahaleler ile olanaklı olabileceği açıktır.

  1. SALGIN YÖNETİMİ

Bulaşıcı hastalıklar sağlık kavramının içerdiği sosyal belirleyiciler nedeniyle ortaya çıkış süreçleri yanında başkaları için oluşturdukları riskler açısından da diğer hastalıklardan farklılık gösterir. Salgın ile etkin bir mücadele; bireysel ve toplumsal düzeyde alınacak önlemlerle korunma, yaygın bir biçimde tarama testinin uygulanmasıyla aktif vaka saptama çalışmaları, kuşkulu vakaların kesin tanısı ve tedavisi, temaslıların araştırılması, izolasyonu/karantina altına alınmaları adımlarını kapsar. Tanımlanan bu bütünlüklü süreç halk sağlığı yaklaşımıyla ve epidemiyoloji biliminin rehberliğinde farklı uzmanlık alanlarının birikimine ve işbirliğine dayalı bir bakış açısını ve uygulamayı gerektirir. Salgın yönetiminde zamana karşı bir yarış söz konusudur; bu nedenle kararların zaman geçirmeden alınması, önlemlerin ayrımsız uygulanması gerekir.

Salgınlarda toplumla tıbbın tüm bileşenleri arasındaki ilişkinin temel dayanağı olan güven ilişkisinin korunması ve güçlendirilmesi çok fazla önem kazanmaktadır. Güven ilişkisinin kurulabilmesi için başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere hükümetin sorumluluğu açıktır. Sağlık Bakanlığının kamuoyunu salgın hastalığın gerçek boyutu, bulaşma yolları, tanısı, tedavisi, korunma yöntemleri hakkında doğru ve zamanında bilgilendirmesi yaşamsal önem taşımaktadır. Hastaların mahremiyeti korunarak salgının kişi, yer ve zaman özelliklerine göre dağılımı konusunda kamuoyu güncel bilgilerle aydınlatılmalıdır. Yetkililer okullar, fabrikalar, yetiştirme yurtları, cezaevleri, kışlalar gibi toplu bulunulan yerlerde barınan kişilere durum hakkında bilgi vermeli ve alınması gereken koruyucu önlemleri gerekçeleri ile birlikte muhatapları ile paylaşmalıdır.

Salgın yönetimi panik ortamı yaratmadan ama olayın ciddiyetini doğru bilgilendirmeyle aktarmayı gerektirir. Vakaların saptanması ve salgının gerçek boyutunun ortaya konması önemlidir. Tanı sürecinde kullanılan testler ve yöntemlerin uygulanmasında bilimsel ve öngörülebilir ölçütler geliştirilmeli, ayrımcılık yapılmaksızın herkese eşit bir biçimde uygulanmalıdır.

Salgınların önlenebilmesi, salgın sürecinde sosyal düzenin korunabilmesi, bireyin topluma olan güveninin güçlendirilmesi ve sürdürülmesi toplumsal katılımın sağlanması ile olanaklıdır. Bu bağlamda karar vericilerin kapsayıcı olmaları, alternatif yaklaşımları göz ardı etmeden ve kararlarını bu yaklaşımlara da dayanarak gözden geçirmeye hazır olmaları önemlidir. Halk sağlığı etiğinin temel ilkesi olarak toplumu ilgilendiren sorunların çözümünün, dayanışma ve bilimsel yönteme dayanan bilgiyle olduğu unutulmamalıdır.

Salgın hastalıklar olağan sağlık önlemlerinin kamu sağlığını güvence altına almak için yeterli olmadığı dönemlerdir. Salgınla mücadelede hasta veya sağlıklı olduğuna bakılmaksızın bireylerin özerkliğinin, özgürlüğünün, tanı ve tedavi seçeneklerinin sınırlandırılması söz konusu olabilmektedir. Bu sınırlandırmanın insan onurunu zedelemeyecek, hasta bireylerin ötekileştirilmesine, damgalanmasına neden olmayacak şekilde gerçekleştirilmesi gerekir.  Kısıtlamaların gerekçeleri ortaya konmalı, finansal ve sosyal sonuçları göz önüne alınarak karar verilmelidir. Kısıtlamalarda insani koşulların sağlanması, kısıtlamaların adil uygulanması, toplumsal katılım için iletişim ve şeffaflık sağlanması gereklidir. Bütün önlemler bilimsel değerlendirmeler doğrultusunda alınmalıdır. Bu önlemlerin uygulanması kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin ölçüsüz kısıtlanması anlamına gelmemelidir. Salgın durumlarında devletin insan hakları konusundaki yükümlülüklerinin kural olarak değişmediği, sadece hastalığın önlenmesi için gerekli bazı önlemlerin insan hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasına yol açtığı bilinmelidir. Bu nedenle salgının önlenmesiyle ilgisi olmayan yaptırımların salgın bahane edilerek alınması hiçbir şekilde kabul edilemez. Alınan bütün kısıtlayıcı önlemlerin hukuki bir temeli olmalı, gerekli, orantılı, insan onuruna saygılı ve zaman kısıtlamalı olmalıdır.

Evde kalma gibi kişilerin özgürlüklerinin sınırlandırıldığı durumlarda, evde kalanların tıbbi, ekonomik ve sosyal gereksinimleri için kamusal kaynaklar kullanılmalı, alınan önlemler nedeniyle yaşanabilecek olası maddi kayıplar sosyal devlet ilkeleri uyarınca telafi edilmeli, toplumsal dayanışma pratikleri geliştirilmelidir. Salgından çıkar sağlamaya yönelik stokçuluk, karaborsacılık vb. yaklaşımların önlenmesi çok önemlidir.

Salgından korunma önlemleri ciddiyetle ve özenle uygulanmalı, kimse dışlanmamalı, korunma önlemlerinin alınması konusunda sorumluluk bireylere bırakılmamalıdır. Korunma önlemleri ve tedaviler için yapılacak her türlü harcama kamusal kaynaklardan sağlanmalıdır.

Kişisel bilgilerin gizliliği

Kişisel sağlık verilerinin kişinin onayı olmaksızın başkalarıyla paylaşılması, özel yaşama saygı hakkına aykırıdır. Salgın koşullarında da, TTB’nin “Mahremiyet Hakkının Korunmasına İlişkin Bildirgesi”ndeki temel ilkeler geçerlidir. Hastanın, mahremiyetinin sınırlanmasından olumsuz etkilenmemesi için zorunlu olan bilgi, tehlikeyle orantılı biçimde ve gerekli ölçüde, bu bilginin sağlanmaması halinde doğacak zararı önleyebilecek kişilere verilir. Bu konuda temel ilke hastaların bilgilerinin açıklanmasında oluşacak zararın, açıklanmadığında oluşabilecek zarardan daha az olması gerektiğidir. Devletin toplumu hızlı, gerçekçi, doğru ve tam olarak bilgilendirme ödevini yerine getirmesi, hastaların bilgi gizliliğinin ve özel yaşamalarının korunabilmesinin temel koşullarındandır.

Ayrımcılık ve damgalama

Salgın hastalıklar belirli toplulukların ya da bireylerin damgalanmalarına yol açabilmektedir. Toplumlarda ayrımcılık ve damgalama belirli topluluklara ya da bireylere yönelik olarak ırkçılık zemininde de gelişebilmektedir. Bulaşıcı hastalıklarda, özellikle salgın dönemlerinde, insanlar hastalıkla ilişkilendirilerek olumsuz, kötüleyici, değersizleştirici ve ayrımcı tutumlara maruz kalabilirler. Bu süreçte hastalar, hastalık belirtisi gösterenler, yaşlılar, mülteciler vb. gruplar ayrımcılık ve damgalamanın hedefi haline gelebilir, damgalanma korkusuyla tedavi için başvurmaktan kaçınabilirler. Salgın hastalıklarla mücadele, damgalama ve ayrımcılıkla mücadeleyle birlikte yürütülmelidir.

Dezavantajlı toplum grupları

Yaşlılar, engelliler, mülteciler, toplu yaşanan yerlerde barınanlar vb. dezavantajlı grupların sağlık hizmetine erişiminin, kaynakların adil dağılımının, güvenli ortamlarda yaşamalarının sağlanmasının, damgalama ve ayrımcılığa uğramalarının engellenmesinin, anadillerinde sağlık hizmeti ve bilgi almalarının, salgının orantısız yüklerinden korunmalarının yaşama geçirilmesi de devletin ödevleri arasındadır. Kamu yararının korunması ilkesi gereğince aşırı yük ve riskle karşı karşıya kalan kişilerin desteklenmesi önemlidir. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet farklılıklarının enfeksiyona yatkınlık, alınan sağlık hizmetleri düzeyleri, hastalığın seyri ve sonucu ile ilgili farklılıklara neden olabileceği göz önüne alınarak ayrımcılığa yol açacak yaklaşımlardan kaçınılmalıdır.

Devletin salgın hastalıklar nedeniyle almaya yükümlü olduğu önlemler herkese eşit, ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmalıdır. Alıkonulma yerlerinde salgın hastalığın vereceği zararın önlenmesi için alınan tedbirler de buna dahildir. Salgın koşullarında da TTB’nin “Hekimlik ve İnsan Hakları Bildirgesi” ve “Özgürlüğünden Yoksun Bırakılan Bireylere İlişkin Bildirge”de tanımlanan ilkelere uyulmalıdır.  Eşitlik kavramı devletin dezavantajlı gruplar lehine pozitif ayrımcılık yaparak ek önlemler almasını gerektirir.

Sağlık kurumlarının yöneticilerinin yükümlülükleri

Makro düzeyde belirlenen politikaların yanı sıra, yerelde sağlık kurumlarındaki yöneticilerin de hazırlıklı olma, doğru zamanda uygun planı yapma, sağlık çalışanlarını destekleme ve güvenliklerini sağlama gibi görevleri yaşamsal önem taşımaktadır. Sağlık çalışanlarının hangi koşullarda, nasıl çalışacakları, korunma önlemleri, hakları ve sorumlulukları konusunda kurumsal politikalar oluşturulmalı, bu sürece katılımları sağlanmalı ve oluşturulan politikalar sağlık çalışanlarıyla şeffaf bir biçimde paylaşılmalıdır.

Salgın yönetiminde başta tıpta uzmanlık alanları olmak üzere mesleki uzmanlık alanlarından dernekler, emek ve meslek örgütleri, yerel yönetimler gibi ilgili tüm kurum ve kuruluşların haklar ve sorumluluklarının belirlenmesi, değişen koşulları dikkate alan dinamik ve her aşamada eşgüdümlü çalışma ilkelerinin yaşama geçirilmesi önemlidir.

Uluslararası işbirliği

Sağlık hakkının gerçekleştirilmesinin devletin ödevi olduğu göz önüne alındığında, salgını önlemek ve salgına müdahale etmek için gerekli sistemlerin etkili, nitelikli, toplumu kapsayıcı şekilde sağlanması hükümetlerin etik yükümlülüğüdür. Söz konusu yükümlülük sadece ulusal değil, uluslararası toplumu da kapsayacak şekilde değerlendirilmelidir. Bunun gerçekleştirilmesinin ilk basamağı, etik sorumlulukla şeffaflık içinde uluslararası topluma derhal bildirimde bulunma yükümlülüğüdür.  Uluslararası hızlı bilgi paylaşımının sağlanması salgının durdurulması, sağlık ve yaşam hakkının sağlanması açısından önemlidir. Bu çabalara katılan tüm kişi ve birimler, ilgili ve doğru verileri zamanında paylaşarak iş birliği yapmalıdırlar.

Bu noktada Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin kabul ettiği “bazı hastalıkların bir Devletin sınırlarının ötesine kolayca geçebildiği göz önüne alındığında, uluslararası toplumun bu sorunu ele almak için kolektif bir sorumluluğu vardır. Ekonomik olarak gelişmiş Taraf Devletler, bu konuda yoksul gelişmekte olan Devletlere yardımcı olma konusunda ilgi gösterirler ve özel bir sorumlulukları vardır. ” kararının dikkate alınması önemlidir.

Sürveyans

Salgın sürecinin kontrol altında tutulabilmesi için güvenilir ve nitelikli bir aktif sürveyans sisteminin kurulması önemlidir. Aktif sürveyans hastalık kaynağına ve temaslılara yönelik yapılacak çalışmalarla vakaların tespit edilmesini, temaslıların kontrol edilmesini ve salgın verilerinin analizine olanak sağlayacak kayıtların tutulmasını kapsamalıdır. Ancak her koşulda kişi hak ve özgürlüklerinin, mahremiyetin korunması ve bilginin ne şekilde, kim tarafından toplanıp nasıl ve ne amaçla kullanılacağına dair şeffaflık sağlanmalıdır.

Medyanın rolü

Medyanın da etik ilkelere uygun olarak verilen bilgilerin doğruluğunu sorgulamak, verilen bilgilerde eksik ve yanlışların olması durumunda kamuoyunu doğru bilgilendirmek sorumluluğu vardır. Salgınla mücadelede önemli rolü olan medyanın konuya popülist, kolaycı şekilde değil, etik duyarlılıkla, taşıdığı sorumluluğa uygun biçimde yaklaşması ve toplumda panik oluşturacak söylemlerden kaçınması son derece önemlidir. Aşırı kaygı uyandırmanın veya salgını önemsizleştirmenin bulaşıcı hastalıklarla mücadeleyi zaafa uğratacağı göz ardı edilmemelidir. Medya salgınla ilgili bilgilerin gizlenmesinin ortağı olamaz; hasta mahremiyeti bunun istisnasıdır.

Sosyal medya günümüz dünyasında bilgi yayılımına geniş olanaklar sunmaktadır. Yanlış bilginin sosyal medyada yayılmaması için; Sağlık Bakanlığı, emek ve meslek örgütleri, üniversiteler ve sağlık kurum ve kuruluşlarının güncel, kanıta dayalı ve doğru bilgiyle kamuoyunu aydınlatmaları önemlidir. Her bir bireyin, özellikle de hekimlerin doğrulanmamış bilgileri yaymama konusunda etik bir sorumluluğu bulunmaktadır.

  1. SAĞLIK HİZMETLERİ

Salgın sürecinde sunulan sağlık hizmeti, mümkün olan en yüksek düzeyde hasta güvenliğini sağlamak için tasarlanmış koşullar altında ve profesyonel tıbbi standartlara uygun olarak sürdürülmelidir. Yeni tanımlanmış ajan ile oluşan bulaşıcı hastalıklar söz konusu olduğunda, sağlık çalışanlarının konuyla ilgili olarak mesleki gelişimleri için gerekli bilimsel eğitimlerinin meslek örgütleriyle birlikte sağlanması devletin ödevidir. Toplumun sağlık hakkının korunması açısından gerekli sağlık hizmetlerinin nitelikli, eşit ve ulaşılabilir olarak sunulması, bulaşıcı hastalıkların yaygın yaşandığı dönemlerde çok daha fazla önem kazanmaktadır. Enfeksiyöz bir patojenin tanısı, tedavisi veya önlenmesi için tıbbi müdahale önerilen bireyler, diğer tıbbi müdahalelerde olduğu gibi riskler, faydalar ve alternatifler hakkında bilgilendirilmelidir. Süreçte hangi tıbbi müdahalelerin kabul edileceğine dair son kararın hastaya ait olması gerektiği unutulmamalıdır. Halk sağlığı için önemli riskler oluşturacağına dair güçlü gerekçeler olduğunda ve bu risklerin ortadan kaldırılmasında hastayı izole etmek de dahil olmak üzere halk sağlığını korumak açısından başka hiçbir önlem mümkün olmadığı durumda bu onam alınmayabilir.

Salgın sürecinde, diğer sağlık sorunları göz ardı edilmeden toplumun gereksinim duyduğu sağlık hizmetlerinin sunulması, nitelikli ve eşit şekilde ulaşılabilir olmasının sağlanması, sağlık hizmetlerinin ve kaynakların adil dağılımının planlanması ve uygulamaya geçirilmesi de devletin yükümlülüğüdür.

Sağlık hizmetlerinin sunumunda en yaşamsal başlıklardan biri olan kişisel koruyucu donanım (KKD) sağlık çalışanlarına yeterli, düzenli, uygun ve sürekli bir biçimde sağlanmalıdır. Koruyucu malzemelerin azlığı kabul edilemez bir durumdur. KKD sağlanmamasının kendisi bir risk faktörüdür. Kaynakların kısıtlılığı koruyucu donanım eksikliğinin gerekçesi olamaz. Kaynak kısıtlılığı gerekçe gösterilerek sağlık çalışanlarına koruyucu malzeme sağlanmasında önceliklendirme kabul edilemez.

Salgın hastalıkla etkili bir mücadele ağırlıklı olarak sağlık çalışanlarının özverili katkılarına bağlıdır. Sağlık çalışanları bu süreçte önemli kişisel riskler alırlar. Sağlık çalışanlarının bazıları, toplumun en dezavantajlı üyeleri arasında olabilir ve kendilerinden yapmaları istenen görevler üzerinde çok az kontrole sahip olabilirler. Bu çalışanlar daha yüksek risk altında oldukları için özenle korunmalıdırlar. Çalışanın bir salgın sırasında daha yüksek riskler üstlenmek için önceden belirlenmiş bir görevi olup olmadığına bakılmaksızın, riskin en aza indirilmesi, tedaviye erişimde öncelik tanınması, psikososyal destek verilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi, salgın sonrası toplumsal yaşama yeniden katılımının sağlanması ve ayrıca aile bireylerine destek verilmesi, şeffaf bilgilendirme yapılması gibi konularda devletin sağlık çalışanlarına karşı bir yükümlülüğü vardır. Yeterli koruma olanaklarının sağlanamadığı durumlarda sağlık çalışanlarının çalışma ortamının olumsuzluklarının en kısa zamanda düzeltilmesi için gerekli girişimlerde bulunma hakkı ve sorumluluğu vardır.

Hizmet sunma yükümlülüğünün sınırları

TTB Hekim Hakları Bildirgesi’nde hekimin sağlık hizmeti sunduğu kişi ve topluma ilişkin hakları açık bir biçimde tanımlanmıştır. Hekim diğer sağlık sorunlarında olduğu gibi hizmet verdiği insanlara “önce zarar verme” ilkesiyle yaklaşmalıdır. Bununla birlikte salgın hastalıklarda, tüm sağlık çalışanları hastalığa yakalanma riski altındadır. Bu nedenle sağlık çalışanlarını, yakınlarını ve sağlık çalışanlarından hastalığın bulaşması riski olanları koruma yönünde devletin pozitif bir ödevi bulunmaktadır. Devlet bu ödevi yerine getirirken, çalışma koşullarını, hekimi kendi hayatıyla diğerlerinin hayatı arasında bir tercih yapma zorunda bırakmayacak şekilde çalışan sağlığı ve güvenliği açısından düzenlemeli, sağlık kurumlarında çalışanların sağlık ve güvenliği için KKD’yi de içerecek şekilde gerekli, yeterli araç ve gereçleri sağlamalıdır. Salgın sırasında yüksek risk altında çalışan sağlık çalışanlarının kontrollerinin tanı testlerini içerecek biçimde düzenli olarak yapılması bu ödevin yerine getirilmesinin en önemli araçlarından birisidir. Mesleki uygulamaları nedeniyle sağlık çalışanlarına bulaşın gerçekleşmesi iş kazası ve meslek hastalığı olarak tanımlanmalı, bu konuyla ilgili tüm hakları korunmalıdır.

Çalışanların, enfeksiyonun daha da yayılmasını önlemek için koruyucu ve önleyici tedbirleri talep etme ve kendilerine sunulan bu tedbirleri hayata geçirme bakımından etik yükümlülükleri olmasının yanı sıra, enfekte olduklarında bunu bildirme ve iyileşene kadar işten geçici olarak uzaklaşma yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu çerçevede eksik olan sağlık ve güvenlik önlemlerine ilişkin olarak mutlaka yazılı başvurular yapılmalıdır.

Çalışanların sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışma hakkı TTB Çalışan Sağlığı ve Güvenliği ve Hekim Hakları Bildirgelerinde tanımlanmıştır. Sağlık çalışanlarının, enfekte olduklarında veya sağlıkları hayati risk altına girdiğinde çalışma yükümlülüklerinin sınırsız olamayacağı bilinmelidir. Böylesi durumlarda gerekli sağlık ve güvenlik önlemleri alınmadıkça çalışanlar hizmet sunmaya zorlanamazlar.

Kaynakların dağıtımı

Sağlık sistemi afet, salgın hastalıklar gibi olağandışı durumlarla karşılaştığında ilaç, yoğun bakım yatağı gibi kaynaklarla ilgili kısıtlılıklar söz konusu olabilir. Devlet değişen koşullara uyum sağlayacak düzenlemeleri yapmalıdır. Kaynakların dağıtılması konusunda triyaj yapılması gerekebilir. Triyaj protokolleri, kıt kaynakların kural temelli, adil ve şeffaf bir şekilde tahsis edilmesi ve kamu yararı bakış açısıyla toplumun hayatta kalmasını en üst düzeye çıkarmayı amaçlar.

Triyaj gerektiğinde hastaların yaşam ve tedavi hakkının korunması için gerekli önlemler alınmalıdır. Triyaj, dışlama kriterlerinin uygulanması, mortalite riskinin değerlendirilmesi ve hastanın uygulama sırasında gösterdiği gelişme göz önünde bulundurularak gerçekleştirilir. Triyajda etik çerçeve; adalet, fayda ve eşitlik ilkelerinin gözetilmesini gerektirir.

Triyaj sorumluluğu sadece hastanın bakımını üstlenen hekime bırakılmamalıdır. Triyaj ilkelerinin tanımlanması ve gerekçelendirilmesi, protokollerin oluşturulması için ilgili tarafların katılımıyla ulusal triyaj etik kurulu oluşturulmalıdır. Bu kurul tarafından belirlenen triyaj ilke ve protokolleri değişen koşullara göre güncellenmelidir. Hekimler ulusal etik kurulu tarafından belirlenen ilke ve protokolleri uygulamalıdır. Triyaj, ulusal triyaj etik kurulu tarafından belirlenen ilkeler ve protokoller doğrultusunda uygulanır. İlke ve protokollerin uygulanmasında tereddüt oluştuğu durumlarda ulusal triyaj etik kurulu görüş oluşturmalıdır. Bu görüş başvuru üzerine veya resen oluşturulabilir.

Sağlık çalışanları üzerinde baskılar

Salgın dönemlerinde sağlık çalışanlarına yönelik politik baskılar söz konusu olabilmektedir. Ayrıca salgınların neden olduğu kaotik ortamlar sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti tetikleyebilmektedir.  Sağlık otoritelerince halkın hızlı, doğru bilgilendirilmesi, şeffaf bir biçimde bilgi akışının gerçekleştirilmesi, hastalarla sağlık çalışanlarının karşı karşıya getirilmemesini sağlayan temel koşullardandır.

Devlet, salgın ortamlarında da hekimlerin bilimsel ve etik ilkelere uygun çalışmasının sağlanması, mesleki özerkliğinin ve klinik bağımsızlığının korunması, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin yaşanmaması ödevlerini yerine getirmeli ve bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.

  1. SAĞLIK ÇALIŞANLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER

Salgınlar sağlık çalışanlarında kaygı ve korku yaratmaktadır. Sürecin uzaması, riskin artması, meslektaşlarının hastalanması; kaygı ve korkuların artmasına, yorgunluğa ve tükenmişliğe neden olabilmektedir. Böylesi kaotik dönemlerde sağlık otoritelerince sürecin iyi yönetilmesi, görev tanımlarının açık bir biçimde belirlenmesi, sağlık hizmetinin sürdürülmesiyle ilgili algoritmaların oluşturulması; KKD’ye erişim konusunda yetersizlik yaşanmaması, çalışma koşullarının uygunluğunun sağlanması, sağlık çalışanlarının zorlu görevlerini dayanışma içinde gerçekleştirmelerini olanaklı kılacaktır. Sağlık çalışanları arasındaki ilişkinin temelini bilimsel verilerin ışığında profesyonellik ve dayanışma oluşturmalıdır.

  1. BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR

Salgın sürecinde hem devam etmekte olan salgının hem de gelecekteki benzer salgınların önlenebilmesi ve tedavisi için bilimsel gelişmeleri sağlayabilmek amacıyla kimi araştırmalar planlanabilir. Bu araştırmaların etik duyarlılıkla, Helsinki Bildirgesi’ne uygun hazırlanması önemlidir. Araştırmalar halk sağlığını ve uygun klinik bakımın sağlanmasını tehlikeye atmamalı, bilimsel geçerliliği olan, uygun metodoloji ile planlanmalı; araştırmalarda yarar/zarar dengesi gözetilmeli, gönüllü seçimi adil olmalı, elde edilen bilimsel veriler hızlıca paylaşılmalıdır. Araştırma sonuçlarına tüm toplumun ve bireylerin eşit erişimi sağlanmalıdır. Araştırma süreçlerinde toplanan biyolojik örneklerin başka ülkelere aktarılması veya saklanmasında etik duyarlılıkla hareket edilmeli, kişisel verilerin gizliliği ilkesi korunmalıdır.

Araştırma aşamasında olan uygulamalar

Salgın ile ilgili olarak bilimselliği kanıtlanmamış bir uygulamanın acil kullanımı, DSÖ’nün de belirttiği aşağıdaki şartların gerçekleşmesi durumunda ve izlem sonuçlarının belgelenmesi ve daha geniş tıbbi ve bilimsel toplulukla zamanında paylaşılması koşuluyla etik açıdan uygun olabilir. Bu şartlar şunlardır:

  1. Kanıtlanmış etkili bir tedavi var olmamalıdır.
  2. Uygulamanın etkililiği ve güvenliliğinin ön desteğini sağlayan veriler en azından laboratuvar veya hayvan çalışmalarından elde edilmiş olmalı ve uygulamanın klinik araştırmalar dışında kullanılması, kabul edilebilir risk-yarar temelinde salgınla ilgili oluşturulan bilimsel bir kurul  tarafından önerilmelidir.
  3. Uygun niteliklere sahip bir etik kurul onayı alınmalıdır.
  4. Olası risklerin en aza indirilmesini sağlayacak yeterli koşullara sahip olunmalıdır.
  5. Hastanın aydınlatılmış onamı alınmalıdır.

SON SÖZ

Bugün yaşamakta olduğumuz salgın, dünyayı “küresel köy” olarak tanımlayan neo-liberal politikaların ve sağlık sisteminin çöktüğünü, kamucu sağlık politikalarının bir lüks değil, temel insan hakkı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Salgında ölüm olaylarının yaşlı ve kronik hastalığı olan bireylerde daha çok görülmesinin yarattığı “güçlü olan yaşasın” olarak tanımlanabilecek verimliliğe dayanan yaklaşımların savunulması ve yaşanan kriz ortamını fırsata çevirmek isteyen, stokçuluk, karaborsacılık, işten çıkarma, evde çalışma ile iş yükünü artırma, ücretleri düşürme, etnik ayrımcılık, yabancı düşmanlığı vb. hiçbir girişim kabul edilemez.

Salgınlar karşısında sorumluluklarımızı yerine getirmeye, sürecin yarattığı tüm olumsuzlukları bütüncül olarak ele alıp bilimden ve yurttaşlık hakkından vazgeçmeden insanlık ortak paydasında buluşarak mücadeleyi sürdürmeye özen göstermeliyiz. İçinde bulunduğumuz koşullar, salgına hazırlıklı olmak ve salgınla etkin mücadele etmek için olağandışı durumlara yönelik politikaların oluşturulması, hizmetin planlanması ve alt yapı hazırlıklarının tamamlanmasının önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

Halk sağlığının, tek tek bireylerin sağlığının toplamını aşan bir anlam yüküne sahip olması nedeniyle, ortak iyiyi oluşturmak için toplumsal dayanışmaya ve kolektif mücadeleye gereksinim duyduğu unutulmamalıdır.

Virüs işgalinde devlet

Virüs işgalinde devlet

Ali Rıza AYDIN
Em. Anayasa Mahkemesi Raportörü
02 Nisan 2020, https://haber.sol.org.tr/yazarlar/ali-riza-aydin/virus-isgalinde-devlet-284127
Kapitalist dünyanın yaratığı olan virüsün işgali sınır ve ulus tanımıyor.

Aslî, ivedi ve genel görev, yükümlülük ve sorumluluk devletin.

Anayasa bunu söylüyor, hem de öyle OHAL ilan etmeye gerek olmaksızın. Bir kere, Anayasanın bireysel ve toplumsal yaşam hakkı, sağlık hakkı, sağlıklı yaşam hakkı, genel sağlık ve toplum huzuru için devlete yüklediği görev, yükümlülük ve sorumluluk (GYS) hastalıktan ve salgından önce başlıyor; süresiz ve sınırsız…

İkincisi, salgın hastalık ve iyileştirme halinde GYS katlayarak artırıyor. Aslında birinci ve ikinci bütünsel, hukuksal deyişle anayasal bütünlük söz konusu. Sorun bu bütünlüğün okunamamasında ya da burjuva lehine emekçi aleyhine çifte standart okunmasında.

2019 sonunda Çin’in bir köşesinden çıktığı söylenen, 2020 başında Dünya Sağlık Örgütü‘nün genel ilanını yaptığı ve devlet tarafından bilinmez olmayan virüs salgını daha ilk gününden başlayarak devletin anayasal GYS’si altında.

Bize gelmez, dinselliğe dokunmaz vb.” geçiştirmeler ve esneklikler, bugüne kadar yapılanlar devleti, devlet içindeki organları ve de organları oluşturan (seçimle ve seçimsiz gelmeleri fark etmez) temsilci ve yöneticileri kurtarmaya yetmez.

Sağlığı piyasaya terk ederek virüs kapıya dayanmadan yapılmayanlar, ihmaller, göz yummalar, gecikmeler ve plansızlık virüsün işgalini, yayılmasını ve can almasını hızlandırdı. Buradaki sorumluluktan kaçılamaz, üstü de örtülemez.

Genel karantinadan kaçmanın nedenlerinin başında, halkın zorunlu ihtiyaçlarının karşılanma yükümlülüğü geliyor. Tarikat karışımlı parti-devletle bu zorlu işin altından kalkmak neredeyse olanaksız.

Sağlık Bakanı ve patron olan kamu görevlisinin yaptığı açıklamalara “şeffaf ve görevini iyi yapıyor, salgını iyi yönetiyor” diyenlerin önce bu işleri bakanların değil siyasal iktidarın yönettiğini sonra da kaynağını anayasadan alan devletin bütünlüklü işlevini anımsamaları gerekiyor.

Eşitsizlik ve adaletsizlikle, çifte standartla yapılanlar ile yapılması gerekenler uyuşmuyor.

Virüs coğrafi sınır tanımadığı gibi hukuk da tanımıyor; virüsün bireylerin ve toplumun içine sızarak yaptığı işgalde hukukun dar yorumuna, Anayasanın kimi maddelerine takılıp çaresiz kalınamaz.

Salgın hastalık göz göre göre Türkiye’ye gelirken ve yayılırken, sağlık emekçileri kendi yaşamları hiçe sayılarak toplum sağlığı için seferber edilirken, önlemler sermayeye kıyak, emekçiye baskı olarak çifte standartla alınırken alınan/alınacak kararlar, yapılan/yapılacak iş ve işlemler anayasanın ve yasaların kimi maddelerinin norm alanı içine sıkıştırılamaz. Burada ilgili maddelerdeki nesnel normların yerine anayasal bütünlük geçer.

Virüs işgalini bile bile sağlık sisteminde, ekonomik ve malî yönetimde gerekli önlemleri almayan/alamayan devlet halka karşı, insanlığa karşı suçlu olur. Bu süreç içinde kamu kaynaklarının genel sağlıkla ilgili olmayan ihalelere ya da lüks harcamalara ayrılması, kamu gelirlerinin mali güce göre adaletli ve dengeli artırılması konusunda önlemler alınmaması ve salgın bahane edilerek ortaya çıktığı iddia edilen ekonomik krizin yalnızca sermayeyi vurduğunun düşünülmesi suçları katlar.

Ne yaman çelişki ki halka eve kapanın deniyor; emekçilerin, küçük esnafın, kendi işini yapanların işsiz bırakılmasına, geçimlerini sağlayacak geliri edinememesine, patron fırsatçılığına göz yumuluyor. Sonra da zaten borçla yaşamaya çalışanlara düşük faizli kredi formülü öneriliyor.

Ne yaman çelişki ki ekonomi ve maliye yönetimini yalnızca sermaye lehine kuran devlet, salgın yönetimi için zekat, sadaka, bağış ve yardım peşine düşüyor; ekonomik sömürüye duygu sömürüsü katarak çaresizliğini ve iflas yolculuğunu örtmeye çalışıyor.

  • Devlet, Anayasanın kendisine kayıtsız koşulsuz yüklediği yaşam hakkını ve genel sağlığı mutlak koruma altına alması gerekirken önceliği emeğe ve bilime değil sermayeye ve dinselliğe veriyor.

Bağış ve yardım konusunda başlatılan “devlet içinde devlet olmaz” tartışmasına verilen yanıtlara ve ilgili yasa maddelerine ek olarak, Anayasada “idare”nin “merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına” dayanarak, “kuruluş ve görevleriyle bir bütün” olduğunun belirtildiğini, belediyelerin zaten devlet içinde olduğunu, belediyeler arası ayrımcılık yapılamayacağını ekleyelim.

Evde kalarak ayrıştırılmış bireyler haline gelmek, mesafe korumak kısa erimde sağlık için gerekli gözükse de bir yandan da sömürücü düzenin işine gelen örgütsüzlük, sessizlik, öfkesizlik, dirençsizlik ortamı yaşatılıyor. Devletin aslî yükümlükleri bireylere yıkılırken toplum örgütlü mücadeleden uzaklaştırılıyor,  burjuva düzenin istediği uzlaşma ortamı için fırsat kollanıyor.

Toplum sağlığının işgal altında olduğu dönemde devlete görev, yükümlülük ve sorumluluğunu anımsatmak, bu işin emekçi halkı dışlamadan eşitlik ve adalet ilkelerine göre yerine getirilmesini sağlamayı uyarmak ve denetlemek birincil ve ivedi tavır kuşkusuz…

Burada sorun yok ama bu tür normale dönme talebi düzen içi ve devlet ne kadar amaca yaklaştırılırsa yaklaştırılsın hem geçici hem de piyasanın ve dinselliğin saltanatından kurtuluşu getirmiyor. Zaten devlet de anayasal görev, yükümlülük ve sorumluluğunu, bilimsel ve halkın sağlığına yönelik uyarıları kulak arkası ediyor, bildiğini okuyor.

“Kimi reformları yapsak bile kapitalizme dokundurmayız, düzene boyun eğeceksiniz ve yasınızı tutacaksınız..” deniliyor. Sınıfsallığı ve sermaye sınıfının emekçilere düşmanlığını açık ve net gösterdiği için virüsü kutlayası geliyor insanın.

“Koşullar ağır” diye sınıfsal mücadeleye sınır olarak konulacak her mahcubiyet düzeni besler.

  • Emek olmadan üretmek ve yaşamak olası mı?

Salgına karşı mücadelede güncel ve bireysel ile toplumsalın buluşması gerektiği, bu buluşmanın sınıfsal olması gerektiği açık. Asıl ve kaçınılmaz olan virüs işgalinin kapitalizmden kaynaklandığı, uyarılan devletin de burjuva devleti olduğu gerçeğinden hareket ederek salgında bile emekçi halkı sömürmeye devam eden kapitalizmden, onun hasta toplumundan kurtulmak için, insanın insanı sömürmediği toplum için örgütlü ve sınıfsal mücadele… Virüsün boğulup yok olacağı yer de o mücadelenin içinde.

PANDEMİ DE ŞİDDET DE SAĞLIKTA KAMUSAL YAKLAŞIMLA ÖNLENEBİLİR

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman’ın 14 Mart Mesajı

PANDEMİ DE ŞİDDET DE SAĞLIKTA KAMUSAL YAKLAŞIMLA ÖNLENEBİLİR

Sevgili meslektaşlarım,

Ülkemizde ve dünyada “Yeni Koronavirüs” (Covid-19) olarak adlandırılan ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda yaygın ölümlere yol açtığı bilinen bir salgın tehdidiyle karşı karşıya olduğumuz günlerden geçiyoruz. Aralık ayı sonunda Çin’de ortaya çıktığı andan başlayarak hızla dünyayı etkisi altına alan bu salgınla ilgili olarak, Türkiye’de de ilk olguların görüldüğü açıklandı. Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart 2020’de salgını “pandemi” olarak tanımladı. Ülkelerin sağlık sistemlerinin deyim yerindeyse “sınandığı” bir dönem olacak bu… Halk sağlığına bakışın sonuçlarının ortaya çıkacağı bir dönem…

  • Tüm dünyanın sağlık hakkına ve sağlık hizmetlerine yaklaşım yönünden dersler çıkaracağı bir dönem…

Bu dönemde sağlık çalışanlarına -benzer tüm zamanlarda olduğu gibi- son derece önemli görevler düşüyor, düşecek. Peki, kim bu sağlık çalışanları?

Her tür olağandışı sağlık hizmetinin sunumu sırasında risk kümeleri arasında ilk sırada yer alanlar…

Vatandaşın sağlık hakkına sahip çıkarken, kendi özlük hakları, çalışma koşulları tahrip edilenler…

Yöneticiler tarafından günlük politik çıkarlar uğruna, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkların sorumlusuymuş gibi gösterilerek hastalarıyla karşı karşıya getirilenler…

Özveriyle ve fedakârca sundukları hizmet sırasında giderek artan oranlarda şiddetle karşı karşıya olanlarYaralananlar, sakatlananlar, öldürülenler!…

Hekimler, hemşireler, diş hekimleri, ebeler, eczacılar, laborantlar, radyoloji teknisyenleri, fizyoterapistler, diyetisyenler, sağlık teknisyenleri, sağlık memurları, psikologlar, biyologlar, paramedikler, hastabakıcılar, taşeron sağlık işçileri… Bizler!

14 Mart’a giderken içinde bulunduğumuz sağlık ortamının küçücük bir yerden görüntüsü bu.

Genişletebiliriz; Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın çökmüş olduğundan söz edebiliriz örneğin. Öyle ki, Sağlık Bakanlığı’nın artık “veri saklar” duruma geldiğinden… (Bkz. Raporlar Sağlık Bakanlığı’nın yorumlarından farklı bir Türkiye’yi yansıtıyor)

  • Birinci Basamak sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlardan,
  • aile hekimlerinin koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaştırılıp, polikliniklere hapsedildiğinden…
  • Üniversite hastaneleri başta olmak üzere kamu ve özel birçok hastanenin finansal sıkıntı yaşadığından ve faaliyetlerini sürdürmekte zorlandığından… Bu durumun salt sağlık hizmetinin niteliğini ve gelişimini değil, bilimsel araştırmaları, tıp ve uzmanlık eğitimini de olumsuz etkilediğinden…
  • Asistan hekimlerin, tıp öğrencilerinin, yaşadığı sorunlardan…
  • Sağlık alanında şiddetin Sağlık Bakanlığı’nın açıklamakta pek gönüllü olmadığı “Beyaz Kod” verilerine göre son üç yıl içinde %61 arttığından söz edebiliriz. (Bkz. Şiddeti Marifet Saymaya Karşı Savaşmak Gerek)

14 Mart Tıp Haftası çünkü!

Gözlerin sağlık çalışanlarında olması gerek. Binlerce yıldır bu topraklarda şifa dağıtmış hekimlere ve sağlık çalışanlarına kulak vermek gerek. İstemlerini dinlemek gerek, duymak gerek, anlamak gerek!

Bizler, sağlık meslek örgütleri olarak, 14 Mart Tıp Haftası dolayısıyla sağlık alanındaki sorunları dile getirmek, özellikle de sağlıkta şiddete hayır demek için 15 Mart 2020 Pazar günü Ankara’da yapmayı planladığımız Büyük Beyaz Miting’i mesleksel sorumluluğumuzun bilinciyle, tüm konsantrasyonumuzu Koronavirüs’ün yaratacağı sağlık sorunlarının çözümüne odaklayabilmek için şimdilik erteledik. Ama istemlerimiz geçerliliğini koruyor:

  • Türk Tabipleri Birliği’nin hazırladığı, sağlık emek ve meslek örgütlerinin desteklediği ve sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların cezalarının artırılmasını öngören “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” bir an önce yasalaştırılmalıdır.
  • İşyerinde yaşanan şiddet, iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir.
  • Poliklinik muayene randevuları sağlık çalışanlarının hastalarıyla sağlıklı iletişim kurabileceği,  yeterince ilgilenebileceği ve nitelikli hizmet verebileceği biçimde düzenlenmelidir.
  • Acil servisler hızla yalnızca acil hastalara hizmet verecek biçimde düzenlenmelidir.
  • Birinci Basamak sağlık hizmetleri güçlendirilmeli,
  • Sevk zinciri uygulamasına geçilmelidir.

Bizler, bu olağanüstü dönemde de görevimizin başında olarak; emeğimizi değersizleştiren, ücretlerimizi ezdiren, çalışma koşullarımızı her geçen gün zorlaştıran yönetim anlayışı değişinceye, sağlıktaki ölümcül şiddeti ortadan kaldıracak düzenlemeler yapılıncaya, önerdiğimiz önlemler alınıncaya dek istemlerimizi dile getirmeyi sürdüreceğiz.

Sağlık alanında şiddet önlenmeli, toplumun sağlık hakkı korunmalıdır.

  • Pandeminin de, sağlıkta şiddetin de ortadan kaldırılmasının yolu, sağlıkta kamusal bir yaklaşımın egemen kılınmasından geçmektedir.

Türk Tabipleri Birliği’nin aklı ve yüreği hekimlerledir. Örgütsel deneyimimizin, bilimsel bilgi birikimimizin ve dayanışmamızın, bütün sorunların çözümünde en büyük gücümüz olduğunu biliyor, tüm meslektaşlarımızın ve sağlık çalışanlarının 14 Mart’ını kutluyorum.

Prof. Dr. Sinan Adıyaman
TTB Merkez Konseyi Başkanı

“SAĞLIKLI YAŞAM” ve TOPLUM SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ

“SAĞLIKLI YAŞAM” ve TOPLUM SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ

Sevgili Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 2 öğrencilerimiz,
Asistanlarımız, lisansüstü öğrencilerimiz ve sitemiz okuyucuları,

Sağlıklı Yaşam Biçimi“, kişi ve toplum sağlığı açısından temel belirleyicilerden biri.

Sınırlı ekonomik olanaklarla da “bir yere dek” sağlıklı yaşam biçimi sürdürülebilir.

Üstelik, “sağlıklı yaşam biçimi“, uygulanabildiği ölçüde daha sağlıklı bir topluma erişilmesine elverdiği gibi, toplumsal kaynak tasarrufu da sağlayabilir.

Kritik ve vazgeçilmez olan ise;

  • Sağlığın / Sağlıklı Yaşamın her – kes için doğuşta kazanılan temel bir insan hakkı olduğunu benimsemek. (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi md. 25 ve pek çok ulusal – uluslararası norm..)

Bu temel ilke ancak koruyucu sağlık hizmetlerio arada  sağlıklı yaşam biçimi– öncelenerek ve kamusal sorumlulukla sosyal devlet eliyle yaşama geçirilebilir.

Türkiye ve Dünya / Uluslararası toplum – sistem; sağlık alanında yabanıl (vahşi) özelleştirme politikalarından artık vazgeçmek zorundadır. Özellikle 1975 sonrası dayatılan KüreselleşTİRme süreçleri ile olabildiğince piyasalaştırılan sağlık hizmetleri, küresel toplumun sağlık düzeyi göstergelerinde beklenen iyileşmeyi sağlamaktan çok uzak kaldığı gibi, sağlıkta eşitsizlikleri kabul edilemez ve sürdürülemez biçimde artırmıştır.

  • Çok uluslu / trans-nasyonel hastane zincirleri,
  • Farmasötik teknololji tekelleri (ilaç devleri) ve
  • Tıbbi teknoloji tekellerinin oluşturduğu şeytan üçgenine insanlık yenilmemeli, tutsak olmamalıdır.

Bu ders bağlamında hazırladığımız 74 yansıdan oluşan (3,16 MB) power point sunumlarını pdf olarak izlemek için lütfen tıklayınız..

Saglikli_Yasam_Nedir_Toplum_Sagligi_Acisindan_Onemi_AHMET_SALTIK_AUTF_D2

Paylaşalım, bilgilenelim ve en temel insanlık hakkı olan YAŞAM HAKKI‘nı anlamlı kılan sağlık hakkımıza sahip çıkalım..

J. J. Rousseau‘ya şükranla, sahip olduğumuz TOPLUMSAL SÖZLEŞME (1762) gereği Devletten, vergilerimiz karşılığında 4 temel kamu hizmetini mutlaka bekliyor, istiyoruz :

  1. Sağlık hizmetleri
  2. Eğitim hizmetleri
  3. İç ve dış güvenlik hizmetleri (can ve mal güvenliği)
  4. Adalet hizmetleri..

Sevgi ve saygı ile. 07 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD
Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF – Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

SAĞLIK HUKUKU / Turkish Health LAW

logo_AUTF

 

 

Değerli AÜTF Dönem 5 Öğrencilerimiz, Asistanlarımız;
Site okurlarımız,

AÜTF (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi) Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda Dönem V’te 2 saat süreli staj dersi olarak sunduğumuz TEMEL SAĞLIK HUKUKU MEVZUATI konulu dersin güncellenmiş yansılarını pdf olarak izlemek için lütfen tıklayınız..

Son olarak 25.08.2017’de 694 s. OHAL KHK’si değişiklikleri ve 1 ve 703 sayılı CBK ile yapılan değişiklikler yansıtılmıştır… Örn. artık Yüksek Sağlık Şuramız yok.. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı da.. Bakan yardımcıları var.. Bütün örgüt yapıları 9 Temmuz 2018 sonrası adeta “reset” lendi TEK ADAM tarafından..

Saglik_Hukuku (08 Şubat 2020)

Bilindiği üzere sunular sizlere kaynak sağlamak için geniş tutulmakta,
derste özetlenerek işlenmektedir. Bu konu 205 yansı içermektedir (4,2 MB).
Sınav kapsamında ilk 95 yansıdan sorumlusunuz. Sonrakiler ek bilgi içindir.

Konuya ilişkin olgu çalışmasını da yapmanız gerekmektedir..
Verilen 4 olgu örneğinin kazanılan bilgilerle çözümlenebilmesi gereklidir.
Bu amaçla “657 Sayılı Yasada İzinler” başlıklı dosyadan da yararlanılmalıdır.

657’de izinler

SAGLIK_HUKUKU_SEMINERI_TBB_19.9.2015

Sevgi ve saygı ile. 08 Şubat 2020

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
AÜTF Halk Sağlığı AbD Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Mülkiyeli 
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

2014 yılının ilk Sağlık Mevzuatı dersi 8.9.14 günü sabah 08:30 – 10:20 arasında işlenmişti.
Bu ders ve ardından “Gıda Güvenliği ve Sanitasyonu” dersimiz için 
yıllık iznimiz içinde Datça’dan Ankara’ya günübirlik gelmiş ve sevgili öğrencilerimize görevimizi yapmıştık..

2019 Aydınlanma Makalelerimiz – Konferanslarımız, Bilimsel Çalışmalarımız

2019 Aydınlanma Makalelerimiz – 
Konferanslarımız, Bilimsel Çalışmalarımız

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
MD, MSc, BSc

Sevgi, saygı ve ümit ile. 01 Ocak 2020, Ankara

Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

No Makalenin konusu Yayımlandığı yer(ler) Tarihi
1 2018’de
Neler Yaptık?
http://ahmetsaltik.net/2019/01/01/2018de-neler-yaptik/ 01.01.2019
2 2018 Nüfus Sayımının Düşündürdükleri.. http://ahmetsaltik.net/2019/02/04/tuik-adrese-dayali-nufus-kayit-sistemi-sonuclari-2018/ 04.01.2019
3 Dış Borçlar Ülkemizi İflasa Sürüklüyor! http://ahmetsaltik.net/2019/02/05/dunya-borca-gomuluyor/ 05.02.2019
4 Erdoğan’ın İŞ Bankası Gündem Oyunu.. http://ahmetsaltik.net/2019/02/09/is-bankasi-calisanlarindan-duyuru/ 09.01.2019
5 Toplumsal Sistemde Basınç ve Sıcaklık Çok Yükseldi; Mutlaka ve Hızla Düşürülmeli.. http://ahmetsaltik.net/2019/02/12/erdogani-zorla-sevme-cezasi/ 12.02.2019
6 AKP’ye “nafile” öneriler.. Dr. Alev COŞKUN’un “Pahalılığın sebebi çarpık kapitalist düzendir…”

makalesi nedeniyle

http://ahmetsaltik.net/2019/02/24/pahaliligin-sebebi-carpik-kapitalist-duzendir/ 24.02.2019
7 AKP = Erdoğan’ın Kendinden Başka Düşmana Gereksinimi Yok! http://ahmetsaltik.net/2019/03/03/turkiyede-secim-ve-gecim-sorunlari/ 03.03.2019
8 3 Mart Devrim Yasalarının 95. Yılı http://ahmetsaltik.net/2019/03/04/mustafa-kemali-anlamak-2/ 04.03.2019
9 Erdoğan’ın Golan Tepeleri İçin Trump’a Çatmasının Bedeli 26 Milyar $! http://ahmetsaltik.net/2019/03/24/degisen-kosullar-degisen-yaklasimlar/ 24.03.2019
10 Mülkiye’de Bir Tıbbiyelinin Ardından

Tıbbiyeli Bir Mülkiyelinin Dizeleridir…

http://ahmetsaltik.net/2019/04/10/mulkiyede-bir-tibbiyelinin-ardindan-tibbiyeli-bir-mulkiyelinin-dizeleridir/ 10.04.2019
11 AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan’a sorular.. http://ahmetsaltik.net/2019/04/13/akp-gn-bsk-erdogana-sorular/ 13.04.2019
12 AKP=RTE’nin Türkiye’ye Kaldırılamaz ve Sürdürülemez Maliyeti AKP=RTE’nin_Turkiye’ye_Kaldirilamaz_ve_Surdurulemez_Maliyeti 12.05.2019
14 ILO, TÜRKİYE ve AKP İKTİDARI http://ahmetsaltik.net/2019/05/21/ilo-nedir/ 21.05.2019
13 YSK’nın 7 İptalcisi http://ahmetsaltik.net/2019/05/23/49-barodan-ysknin-iptal-kararina-tepki/ 23.05.2019
15 Kendini Yakan Yurttaşlar ve AKP = RTE’nin
Süren Tehlikeli Sanrıları (Hezeyanları)
http://ahmetsaltik.net/2019/05/26/heey-bir-issiz-kendini-yakti/ 26.05.2019
16 AKP = Erdoğan’ın Kat Edebileceği Daha Fazla Yol Kalmamıştır http://ahmetsaltik.net/2019/05/26/tusiadin-tespitleri-ve-erdogan/ 26.05.2019
17 Kılıçdaroğlu, Demirağ ve Önkibar’a
Saldırıların Düşündürdükleri
http://ahmetsaltik.net/2019/05/27/sabahattin-onkibar-kendisine-kimin-saldirdigini-yazdi/ 27.05.2019
18 AKP = RTE Ekonomisi,
Dolayısıyla İktidarı Duvara Dayandı
http://ahmetsaltik.net/2019/06/01/mit-profesoru-acemoglu-uyardi-en-kotu-kisim-daha-baslamadi/ 01.06.2019
19 Anayasa Mahkemesinin Barış Akademisyenleri İçin Verdiği Hak İhlali Kararının Hukuksal İrdelemesi http://ahmetsaltik.net/2019/07/30/aym-hak-ihlali-kararinin-gerekcesini-acikladi/ 30.07.2019
20 Post-Modern İşgal Altındaki Ülkemiz,
AKP = RTE ve Kurtuluş
http://ahmetsaltik.net/2019/08/13/paran-olsa-da-ol-sistemi/ 13.08.2019
21 Van, Mardin ve Diyarbakır Belediyelerine
Kayyım Atanması İşleminin Hukuksal Açmazları 
http://ahmetsaltik.net/2019/09/01/van-mardin-ve-diyarbakir-belediyelerine-kayyim-atanmasi-isleminin-hukuksal-acmazlari/ 01.09.2019
22 “Kürt sorunu devam ettikçe gerillaya katılım da olacak, çatışma da olacak, savaş da olacak..” mı acaba?? http://ahmetsaltik.net/2019/09/14/israilin-hedefleri-ve-igdirin-satilmasi/ 14.09.2019
23 Türkçe’miz de Emperyalist Kuşatma Altında http://ahmetsaltik.net/2019/09/29/oz-turkce-sozcukler-neden-tutmazmis/ 29.09.2019
24 CHP’den Suriye Sorununa Çözüm Önerileri Üzerine http://ahmetsaltik.net/2019/09/30/denize-dusen/ 30.09.2019
25 Beklenen Şiddetli Marmara Depremi ve

AKP = Erdoğan’ın Tarihsel Sorumluluğu

BEKLENEN_SIDDETLI_MARMARA_DEPREMI_ve_AKP-ERDOGAN’im_Tarihsel_Sorumlulugu 30.09.2019
26 Buradan sana kemik de düşmez..”

Yeryüzünde Hangi Devlet Bakanının Ağzına Yakışır?

http://ahmetsaltik.net/2019/10/05/dinci-mezhepci-bataklik/     05.10.2019
27 AKP’nin Suriye Politikası,
Tıkanan Erdoğan İçin Uluslararası Kurgu mu?
http://ahmetsaltik.net/2019/10/09/cekic-gucun-yarattigi-yikim-unutulmasin/ 09.10.2019
28 Erdoğan Suriye’deki Tutumunu Değiştirmeli; Erdoğan’ın Banka Hesaplarını İnceledik http://ahmetsaltik.net/2019/10/19/cumhurbaskani-ve-ailesine-acilan-davanin-anlasma-uzerinde-ne-kadar-tesiri-var/ 19.10.2019
29 7188 Sayılı “Yargı Reformu” Yasası Yüzeysel Bir Adımdır; O Denli! http://ahmetsaltik.net/2019/10/29/turkiye-barolar-birliginin-7188-sayili-kanun-yargi-reformu-strateji-belgesi-konusunda-hazirladigi-brosur-uzerine-degerlendirmeler/ 29.10.2019
30 Sosyal Güvenlik Sistemi ve AKP = Erdoğan’ın
Ürkünç Yanılgısı ya da Özgörevi (Misyonu)
http://ahmetsaltik.net/2019/11/17/agbabadan-erdogana-chpden-sert-yanit/ 17.11.2019
31 Prof. Mümtaz Soysal’ın Ardından Birkaç Çarpıcı Anı http://ahmetsaltik.net/2019/11/19/mumtaz-insan/      19.11.2019
32 Silahlanma Yarışı Uygar İnsanlığa Yakışmıyor. http://ahmetsaltik.net/2019/12/28/putin-acikladi-her-yeri-vurabiliriz/    28.12.2019
33 2019 Biterken AKP’nin Utandırıcı Sicili http://ahmetsaltik.net/2019/12/28/mansur-yavas-ve-gozyaslari-icindeki-anne/ 28.12.2019

*****

2019 Yılı İçinde Katıldığımız Bilimsel Toplantılar, Sunumlarımız

  1. Saltık, A. Farklı Bakış Açılarıyla Aşı Reddi Paneli.Sağlık Hukuku Boyutu (bizim konumuz), Hacettepe Tıp Fak. Biyoetik AbD, 18 Ocak 2019 Ankara.
  2. VIII. Sağlık Hukuku Kurultayı. 29-30 Kasım 2019, Ankara Barosu, Ankara.
  3. 11. Ulusal Medikolegal Düzlem Malpraktis Simpozyumu, 05.12.19, Ankara.
    *****

2019 Yılı Aydınlanma Konferanslarımız / Konuşmalarımız
[08 adet ]

  1. Saltık, A. Farklı Bakış Açılarıyla Aşı Reddi Paneli. Sağlık Hukuku Boyutu,
    Hacettepe Üniv. Tıp Fak. Biyoetik Anabilim Dalı, 18 Ocak 2019, Ankara
  2. Saltık, A. DİKKAAT! KüreselleşTİRmeciler Sağlık Hakkını da Kamudan Gasp Etmekte! Sağlık Hakkı ve Hizmetlerinin Kamusal Boyutu Tarih mi Oluyor? 06.02.2019,
    Mülkiyeliler Birliği, konf.
  3. Saltık, A. Ekonomik ve Sosyal Kriz Ortamlarında Sağlıklı Kalmak. İkili Konf., AÜTF Psikiyatri AbD’ndan Prof. Dr. Vesile Şentürk Cankorur ile. (Toplumsal ve Bireysel boyutlarıyla).     Yüksek Ticaretliler Dern. Ankara Şb., 22 Mart 2019.
  4. Saltık, A. Küresel Açlık Felaketi : Ne Yapmalı? Ankara Üniv. Tıp Fak. Türk MSIC Öğrencileri
    düzenlemesi, 30 Nisan 2019.
  5. Saltık, A. Hava Kirliliğinden Kaynaklanan Sağlık Sorunları. Egzos – Kanser :
    Farkında Ol “DUR” De.. Simpozyumu, 21.05.2019, Ankara
  6. Saltık, A. 97. Yılında 30 Ağustos Zaferinin Tarihsel, Stratejik, Politik… Boyutları.
    Çorlu Devrim Web TV. 29.08.2019, https://youtu.be/td8bbgaz25Y
  7. Saltık, A. 96. Yılında Cumhuriyetin Tarihsel, Stratejik, Politik… Boyutları. Çorlu Devrim
    Web TV. 29.10.2019, https://www.facebook.com/devrimwebtv/videos/2562049013830865/
  8. Saltık, A. Ölümünden 81 Yıl Sonra Mustafa Kemal ATATÜRK’ü Nasıl Anlamalı ve Anmalıyız? Çorlu Devrim Web TV, 10.11.2019, (33,5 dk.,  https://www.facebook.com/devrimwebtv/videos/505739086685521/
    *****

    Dostlar,
     

    Her şeyimizi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün Türkiye Cumhuriyeti’na borçluyuz taaa derinlerden..
    Ne yapsak o borcu tümü ile ödeme olanağımız yok..
    Üstelik AYDIN, hele DEVRİMCİ AYDIN olma sorumluluğu öylesine ağır, öylesine ağır ki, altından kalkılası değil..
    Aydınlanma devrimleri ve çağdaşlaşma azmindeki Türkiye Cumhuriyeti, sorumluluğunun bilincinde milyonlarca yurttaşın omuzunda ve yüreğindedir. 
    2019 boyunca, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesindeki (Halk Sağlığı Anabilim Dalı) ağır akademisyenlik yüküne ek olarak, “TIBBİYELİ” şapkamızın yanı sıra yukarıda sunduğumuz çalışmaları da “MÜLKİYELİ” şapkamızla kotarmaya çabaladık.
    Elimizden gelen budur.
    Son nefesimize dek var gücümüzle, Anadolu coğrafyasında bu masum halkın AYDINLANMA – ÇAĞDAŞLAŞMA uğraşına – kavgasına destek olmayı sürdüreceğiz. 17 Ocak 1996’da “Profesör” unvanını kazanmıştık. 2 hafta sonra bu unvan ile 25. yıla gireceğiz. Büyük onur ve büyük sorumluluk.. Yıl sonunda, 14 Kasım 2020’de 67 yaşı bitirerek emekli oluyoruz.

    Ama bitmedi! Daha 3. sınıfında öğrenciyiz Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin..
    Daha ilk yılındayız aynı fakültede Anayasa Hukuku Doktora (PhD) eğitimimizin.
    Emeklilik sonrası, Doğa izin verirse, SAĞLIK HAKKI – SAĞLIK HUKUKU çalışmak ve yazmak istiyoruz. (Sağlık Hukuku tezli yüksek lisans eğitimimizi 2016’da tamamlamıştık.)
    O sağlık hakkı ki, Gazi Mustafa Kemal Paşa;

     

    “Devlet olma iddiasındaki siyasi teşekküllerin EN BİRİNCİ görevi halkın sağlığı ve sağlamlığıdır..” buyurmuştu.Tersinden okumayı deneyelim mi ? 

    – “Halkın sağlığı ve sağlamlığını EN BİRİNCİ görev saymayan siyasi teşekküller Devlet değildir!

    Tam da günümüzde AKP’nin kökü dışarıda, asla yerli ve milli olmayan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) güdümlü rantçı sağlık politikalarıyla örtüşmüyor mu?

    Yapılacak ne çok iş var değil mi?? Şöyle bağlayalım :


    ATATÜRK’ün Türkiye Cumhuriyeti’ne
    ve tüm insanlığa barış, sağlık, gönenç, adalet.. dolu bir 2020 yılı diliyoruz..

    Image result for Atatürk + yeni yıl kutlama mesajları

    Sevgi, saygı ve KOCAMAN UMUTLAR ile. 01 Ocak 2020, Ankara

     

    Dr. Ahmet SALTIK