Etiket arşivi: kuraklık

Lancet raporu ışığında iklim krizi

GÜNCEL 28.10.2022, BİRGÜN

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

 

En prestijli tıp dergilerinden Lancet’in önceki gün yayımladığı “İklim değişikliği ve sağlık 2022 Lancet Geri Sayım Raporu” hepimizin üzerinde durması ve harekete geçmesini gerektiren bulgular içeriyor. Bu yılın bir özelliği de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) kabul edilmesinin 30’uncu yılı olması. Rapor 30 yılda devletlerin ve şirketlerin insan sağlığını ve yaşamını tehdit eden enerji politikalarını sürdürdüğünü gösteriyor.

Lancet Geri Sayım (Lancet Countdown) dünyanın değişik ülkelerinden 51 akademik kurum ile Birleşmiş Milletler birimlerini içine alan bir işbirliği yapısı. İklim değişikliğinin sağlık etkilerini bilimsel verilerle takip edip raporlar hazırlıyor. Beş ana başlıkta 43 belirteç, farklı disiplinlerden 99 bilim insanının konsensüsü (uzlaşması) ile her yıl gözden geçirilerek yedi yıldır raporlaştırılıyor. Bu yılın raporu sağlığımızın fosil yakıtların insafına kaldığını detaylarıyla (ayrıntılarıyla) aktarıyor.

FOSİL YAKITLARA BAĞIMLILIK

Günümüzde hava kirliliği ve iklim krizi ile artan sağlık sorunları, ölümlerin temel nedenlerinden biri bu. Etkilerine bakalım. Buğday, pirinç, mısır gibi temel gıda maddelerinin yetiştirilmesindeki sorunlar kıtlık, beslenme sorunları ve açlığı getiriyor. 2020 yılında orta ve ileri derecede gıda güvensizliği yaşayanların sayısı 1981-2010 arası yıllık ortalamalara göre 98 milyon kişi daha fazla. Bu sayı her yıl bir öncekine göre sürekli artıyor. Sıcaklık artışına bağlı ölümler 2017-2021 yılları arasında 2000-2004 arasına göre %68 artmış durumda.

Kuraklıkta belirgin artış var. Yılda en az bir ay çok kuraklık çeken alanların 2012-2021 ortalaması 1951-1960 ortalamasına göre %29 artmış durumda. Göller, dereler kuruyor. Aşırı hava olayları, bunlara bağlı seller ve yangınlarda düzenli artış sürüyor.

  • İklim değişikliğinin, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını kolaylaştırdığı da
    rakamlarla ortaya konuluyor.

Fosil yakıtların fiyatlarında da sürekli artış var ve “enerji yoksulluğu” oluşuyor. Fosil yakıtların kullanılması ile ilgili gerek kentsel gerek kırsal bölgelerde hava kirliliği ve bununla ilgili sağlık sorunlarında sürekli artış devam ediyor. Bunların kullanımı azalsaydı, 2020 yılında PM2,5 kirliliği (AS: çapı 2,5 mikrondan az asılı parçacıklara bağlı hava kirliliği) ile ilgili olduğu belirtilen 1,2 milyon ölüm önlenebilecekti.

Yıllardır süren tartışmalara rağmen (karşın) özel şirketler ve devletler karbon kaynaklı enerjiden vazgeçmiyorlar. UNFCCC’nin kabul edildiği 1992 yılından bu yana küresel enerji sisteminde karbon temelli enerjinin ağırlığındaki azalma %birin altında. Bu neredeyse hiç adım atılmadığını, tüm kararların kâğıt üstünde kaldığını gösteriyor. Ülkelerin %80’inin 2019 yılında fosil yakıtların kullanımı için 400 milyar $ destek verdiği hesaplanıyor. Zengin ülkeler, yoksul ülkelerin temiz enerjiye geçişteki ihtiyaçları (gereksinimleri) için 2020 yılına değin 100 milyar dolar yardım sözü vermişlerdi, tutmadılar. Yoksul ülkelerin hava kalitesinde bozulmaya, milyarlarca insanın kirli hava solumaya devam etmesine neden oldular. On beş büyük petrol ve gaz şirketinin ticari hedefleri Paris İklim Zirvesi’nde kabul edilen emisyon (salım) değerlerinin çok üzerinde, engellenmezse küresel ısınmayı 1,5 oC hedefinde tutmak olanaksız.

OLUMLU GELİŞMELER

Yetersiz olsa da rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerjinin yaygınlığı artıyor. 2021 yılında elektrik için yapılan toplam yatırımların %80’den fazlası yenilenebilir enerjiye yapılmış durumda. Ancak tüm enerji yatırımlarında bu oranın %8,6’da kaldığı görülüyor. Tüm bu sorunlara ilişkin toplum farkındalığında ve medyada görünürlüğünde artış dikkat çekiyor. Pek çok ülke yöneticisinin konuya dair açıklama yapmak durumunda kaldığı görülüyor.

  • İklim krizinde kritik bir dönemeçteyiz.

Doğaya, havaya, suya, gıdaya hürmet etmeyen mevcut politikalarda devam edilirse, yaşamımızı tehdit eden koşullar daha da kötüleşecek. Bilimsel veriler sağlık hakkını gözeten bir dönüşüme gidilmesinin dünya halklarının hem yaşamda kalmalarını hem de gelişip kalkınacaklarını gösteriyor. Bize de hep anlatmak ve yaşam için mücadele etmek düşüyor.

==================================
Dostlar,

Değerli meslektaşımız Dr. Bayazıt İlhan, BİRGÜN‘de son derece nitelikli haftalık yazılarını sürdürüyor. O’nun yazdıklarından çok şey öğreniyoruz. Biz de dün web sitemizde son derece ağırlaşan çevre sorunlarına değindik. Cumhuriyet Gazetesi’nin seçkin yazarlarından Ergin Yıldızoğlu’nun “Büyük Keder Dalgası” başlıklı önemli yazısına, yazının altında kapsamlı katkı verdik. Dr. İlhan’ın bu yazısının, değindiğimiz yazı ile birlikte okunmasında yarar görüyoruz :

‘Büyük Keder Dalgası’ | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Sevgi ve saygı ile. 01 Kasım 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net            profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik    

 

 

Çevre ve İnsan Sağlığı / Environment and Human Health


Sevgili öğrencilerimiz,
Sevgili www.ahmetsaltik.net konuklarımız

AÜTF (Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi) Dönem 2’de verdiğimiz 2’şer saat süreli
(223’er kişilik 2 alt kümeye)ÇEVRE ve İNSAN SAĞLIĞI başlıklı dersimizin güncellenmiş yansılarını izlemek için lütfen erişkeyi (linki) tıklar mısınız ??

Cevre_ve_Insan_Sagligi_Ahmet_Saltik

Cevre_ve_Insan_Sagligi_kapak_yansisi

Bundan önce
“5 Haziran Dünya Çevre Günü-2015′
e de bir armağanımız olsun..”
demiştik..
Yine güncelledik.

21. İklim Doruğu‘ndan (COP-21, Paris) olumlu sonuçlar ve uzlaşma çıkması umuduyla..
Toplantı 11 Aralık 2015’te bitecek..

HER AİLEYE 1 ÇOCUK; Başka çare yok!

Bir de tasarruflu ve çevreye saygılı yaşamı mutlaka uygulamak..

Sevgi ve saygı ile.
06.12.2015, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD

www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Su sorunu : İstanbul için B planı devrede


Su sorunu : İstanbul için B planı devrede


Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu
,
kentlerin içme suyu durumları ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, İstanbul Afet Koordinasyon Merkezi’nde (AKOM) düzenlediği basın toplantısında son dönemde yaşanan kuraklık ve kentlerin içme suyu durumları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Eroğlu,
“B planı devreye girdi. Gerekirse C planını devreye sokarız. Bu yıl İstanbul için herhangi bir sıkıntı olmayacak.” dedi.

Eroğlu ”Ülkemiz su zengini bir ülke değil. Ülkemizde yılda ortalama yaklaşık olarak 642 mm yağış düşmekte. Ülkemizin yüz ölçümüyle çarparsak neticede ortalama 500 milyar m3 yağış düşüyor. Kimi yıllar bundan az, kimi yıllar çok düşüyor. Yağan yağmurun bir bölümü buharlaşıyor, bir bölümü toprağa sızıyor, bir bölümü denizlere akıyor, bir bölümü da sınırları terk ediyor. Hesabımıza 112 milyar m3 suyu kullanabilir bir durum söz konusu. Ama şu ana dek, yılda, geçen yıl olarak söylüyorum; 44 milyar m3 su kullanıyoruz. Bu suyun %73’ünü çok büyük oranda sulamada kullanıyoruz. Yaklaşık 32 milyar m3 suyu sulamada kullanıyoruz. 7 milyar m3 suyu da %16’sına karşılık geliyor, içme-kullanma suyu. 5 milyar m3’ü de sanayide kullanıyoruz.” diye konuştu.

‘268 BARAJLA REKOR KIRDIK”

Türkiye’nin yarı kurak iklim bölgesinde olduğunu belirten Eroğlu,
“Türkiye’de kuraklığa karşın su veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Yaptığımız tesislere güveniyoruz, Cenab-ı Allah’ın rahmetine güveniyoruz. Türkiye’de baraj, gölet yapılması keyiften değil, teknik bir zorunluktan doğuyor. Suyu biriktirmemiz gerekir. Bunun için baraj ve gölet yapılması bir zorunluktan kaynaklanıyor. Şu ana dek 268 barajla rekor kırdık ve 1001 tane göletle tarihsel rekora imza attık.” dedi.

“VATANDAŞLARI TEDİRGİN ETMEYİN”

Türkiye’de istatistiklere göre 7 yılda bir kuraklık yaşandığını anlatan Bakan Eroğlu,
kimi basın mensuplarının Alibeyköy barajına giderek kuraklığa ilişkin çekim yapmasını eleştirdi. Eroğlu, “Bu kuraklığa karşın Alibeyköy barajının fotoğrafını çekiyorlar.
Bu fevkalade yanlış.” diye konuştu.

Enerji amaçlı barajların %41.7 oranında dolu olduğunu ifade eden Eroğlu, “Vatandaşları tedirgin etmeyin. Tedirgin olacaksak biz olalım. Kalkıp da Alibeyköy barajından fotoğraflar gönderip vatandaşları kandırmayın. Alibeyköy barajı daha önce aktarma barajıydı. Terkos’taki su yukarı tepeye kadar basılır, aşağıdan Alibey deresine bırakılır, Alibey barajında birikir, Kağıthane’deki arıtma tesislerine basılırdı. Tabii arada su kirlenir. Alibey barajını transfer barajı olmaktan kurtardık. Bu yüzden kendi havzasındaki suyu topluyor. Bir miktar su varsa bile iyi bir şey. Burada vatandaş tedirgin oluyor.” ifadesini kullandı.

”BÜTÜN ŞEHİRLERİN 2040-2050-2060’a DEK SU SIKINTISI OLMAYACAK”

Sulama amaçlı barajların %40 dolu olduğunu belirten Eroğlu, “76 büyük yerleşim yerinde su sıkıntısı vardı. Onlar yapılmasaydı bugün İzmir, Mersin, Şanlıurfa, İstanbul susuzdu. 39 tane daha tesisimiz inşaat halinde. 3-5 yıl sonra su gereksinimi olacaksa onu kabul etmiyoruz. 30 yıl sonrasının gereksinimlerini karşılayacak biçimde yaptığımız zaman yeterli kabul ediyoruz. 39 tane proje sürüyor. 18 milyon kişiye su sağlayacağız ve bütün kentlerin 2040-2050-2060’a dek su sıkıntısı olmayacak.” dedi.

“GEREKİRSE C PLANINI DEVREYE SOKARIZ”

İstanbul’da günde 2.5 milyon m3 su kullanıldığını ifade eden Veysel Eroğlu, İstanbul’daki su sorununu çözmek için B planını devreye soktuklarını, gerekirse C planını devreye sokacaklarını söyledi. Eroğlu “B planı devreye girdi. Gerekirse C planını devreye sokarız. Bu yıl İstanbul için herhangi bir sıkıntı olmayacak. ’15 günlük su kaldı’ diye bir şey yok. Başka kaynaklar da var. Biz hesabımızı yaptık, bu yıl
bir su sıkıntısı yok.” dedi.

İNŞAATI SÜREN YA DA BİTEN 1500 TANE HES VAR

HES’lerin denetimine ilişkin ise Bakan Eroğlu, “HES’lerle ilgili bir ağaç kesildiği zaman en az 5 katı ağaç dikilmesi zorunluğunu koyuyoruz. Atıklarını dere yatağına atarsa ruhsatını iptal ediyoruz. İnşaatı süren ya da biten 1500 HES var. Bunların içinde birkaçı hata yapmışsa, onun ruhsatlarını iptal ettik, durdurduk. Cansuyu denilen suyun bırakılması için gerekli önlemleri alıyoruz. Geçtiğimiz hafta HES’lerin denetimi ile ilgili bir madde geçti. Daha sıkı denetim için DSİ ve mühendislik firmaları da devreye girecek. HES’ler yararlı ama yeterince denetlenmesi gerek. Çevreye, derelere, balıklara zarar vermemesi gerek.” biçiminde konuştu. (Kaynak: DHA, 13.8.14)

========================================

Dostlar,

Keşke biz de Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Prof. Dr. Veysel Eroğlu ölçüsünde iyimser olabilsek..

Aylar sonra B planı hakkında bir – iki tümce öğrenebildik.
C planı hakkında hala hiçbi fikrimiz yok..

Sayın Bakan 2060’lara dek su sıkıntısı olmayacağını öngörecek ölçüde de hünerli!
Oysa tüm dünyada yaşanan ciddi hatta alarm verici düzeyde bir iklim değişikliği ve küresel ısınma yaşanmakta..

“Profesör” ünvanlı bir Bakan’ın, küresel gerçekleri dikkate almadan 2060’lara dek
su konusuda “aşırı iyimserliği” için doğrusu uygun sözcük bulamıyoruz..

Sayın Bakanın hayal gücü oldukça yüksek..

Vatandaş tedirgin olacaksa olsun..

Çok sınırlı ve giderek daha da sınırlanacak su kaynaklarını en üst düzeyde tasarruflu kullanmak için ulusal eğitim gerek.. Kamu duyuru ve uyarıları ile TV’lerde bu kampanya hemen başlatılmalı. Gelecek kuşaklara sorumluluğumuz unutulmamalı.
Mirasyedi değil emanetçiyiz…

Sevgi ve saygıyla.
13.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net