Etiket arşivi: Prof. Dr. Ahmet SALTIK

BU İKTİDARIN VE MECLİSİN YENİ ANAYASA YAPMA HAKKI VE YETKİSİ YOK!

Türker ERTÜRK E. Tuğamiral

BU İKTİDARIN VE MECLİSİN YENİ ANAYASA YAPMA HAKKI VE YETKİSİ YOK! – Türker Ertürk (turkererturk.com.tr)

(AS: Makale ve konu hakkında bizim kapsamlı irdelememiz yazının altındadır..)

Çağdaş anlamda dünyanın en eski anayasası sayılan 17 Eylül 1787 tarihli ABD Anayasasından başlamak üzere günümüze kadar hazırlanan bütün anayasaların arkasında kurucu irade, meşruiyeti aldığı güç ve silah vardır.

Arkasında kurucu irade ve zorlayıcı yaptırım gücü olan silah yoksa; anayasa da yoktur. ABD Anayasasının arkasında meşruiyeti olan zorlayıcı güç ve silah; Büyük Britanya’ya karşı verilen bağımsızlık savaşının başkomutanı George Washington, onun komuta ettiği ordu ve destekleyen sivil güçlerdi. Bu güç olmasa ve başarıya ulaşamasaydı ABD Anayasası da olmazdı.

İnsan Derisi ile Kaplıdır

Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan, Paris’in tarihine adanmış bir müze olan Carnavalet Müzesi’nde bulunan ve kapağında İnsan derisi ile kaplıdıryazan Fransızların ilk anayasasının arkasındaki irade 1789 tarihli Fransız Devrimi, yaptırım gücü ve meşruiyeti ise devrimin ideolojisi ve silahlı güçleridir. Bugün Fransa’da 1958 tarihli anayasa yürürlüktedir. Bu anayasanın değiştirilemez maddeleri ile Fransız Devrimi’nin ruhu korunmaktadır. Özetle; “Üniter yapı ve cumhuriyet değiştirilemez. Ülkenin bütünlüğüne zarar verecek hiçbir değişiklik usulüne girişilemez ve böyle bir usul sürdürülemez. Cumhuriyetin niteliği değişiklik konusu yapılamaz.” diyor, Fransa’nın halen yürürlükte olan 1958 tarihli anayasası.

Yani Fransa’da bazı densizler ve haddini bilmezler çıkıp; “Biz Bourbon Hanedanı’nın torunlarıyız, son kralımız XVI. Louis’yi giyotine gönderen zihniyetten hesap soracağız. Keşke Fransız Devrim Ordularına karşı monarşi yanlısı Avrupa Koalisyon Orduları kazansaydı! İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ni değil, Hristiyan şeriatını, krallığı ve teokrasiyi istiyoruz” diyemez, demelerine müsaade edilmez ve hadleri bildirilir.

İşgal Güçleri Yeni Anayasa Yaptırır

1947 tarihli Japonya Anayasasının arkasındaki kurucu irade Japonya’yı kayıtsız şartsız teslim alan ABD, zorlayıcı gücü ise ABD işgal gücüdür. ABD işgal kuvvetleri komutanı Douglas MacArthur; emrinde bulunan hukukçularına bir taslak hazırlatmış, bunu Japonlara dayatmış ve ufak tefek değişikliklerle kabul ettirmiştir.

23 Mayıs 1949 tarihli Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası hazırlatan irade II. Dünya Savaşı sonunda Almanya’yı işgal eden müttefikler ve onun başat gücü olan ABD’dir. 2005 tarihli Irak Anayasasının arkasındaki irade bu ülkeyi istila eden ABD, zorlayıcı gücü ise ABD işgal kuvvetleridir. Bu anayasa ile Irak federal sistem altında yapılandırılmış, toplum etnik ve mezhepsel kompartımanlara ayrılmıştır. Ayrıca bu anayasa; Irak’ın istikrarsızlaştırılmasına ve zaman içinde bölünmesine neden olacak elverişli ortamı yaratmıştır. Bu haliyle Irak’ta istikrar olmaz, olamaz. Zaten olması istenmediği için 2005 Anayasası yaptırıldı.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Kurucu İdeolojisi Değiştirilemez!

Türkiye Cumhuriyeti’nin 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1924 Anayasası ve 1937’de yapılan son değişiklikle kurucu ideolojisi şekillenmiştir. Arkasındaki irade Türk Milleti’nin bu topraklarda hür ve bağımsız yaşama arzusu, silahlı gücü ise Kurtuluş Savaşı yapan Mustafa Kemal Paşa ve onun komuta ettiği Türk Ordusu’dur. Kurucu irade budur, bu iradenin ortaya koyduğu kurucu ideoloji asla değiştirilemez.

Dünyada bugüne kadar yapılmış tüm anayasaların mutlaka bir devrim, karşı devrim veya işgal sürecinden sonra yapıldığı düşünülürse; Türkiye’de gündemimize oturtulmaya çalışılan yeni anayasa hangi sürecin sonucudur? Yürürlükteki 1982 Anayasasında TBMM’nin yeni bir anayasa yapmasına yasal olarak izin verilmemesine hatta böyle bir girişimin suç olmasına rağmen Türkiye’de yeni anayasa yapılmasını isteyen irade kimdir? Bu iradenin zorlayıcı yaptırım gücü kimlerdir?

Emperyalist Güçler Türkiye’de Yeni Anayasa İstiyor

Tüm anayasaların birer ruhu, nitelikleri ve ideolojisi vardır. Dünyanın neresine giderseniz gidiniz; her ülkenin anayasasının esasını oluşturan temel ilkeleri vardır. Bu ilkeler, o ülkenin siyasi rejiminin özünü oluşturmaktadır. İşte bu öze asla dokunulamaz ve değiştirilemez. Ne demek mi istiyorum? Dünyanın hiçbir yerinde ve ülkesinde savaş ve olağanüstü şartlar olmadan, sadece Meclisteki çoğunluğa dayanılarak anayasaların özü değiştirilemez ve değiştirilmemiştir. Bırakınız yazılı anayasaları; yazılı anayasası olmayan, sadece tarihin derinliklerinden gelen geleneklere sahip olan İngiltere’de bile parlamentonun her şeye gücü yetiyor olmasına rağmen “Westminster Modeli” olarak da bilinen parlamenter monarşi sisteminin başkanlık sistemine veya başka bir rejime çevrilmesi pek olanaklı değildir.

Erdoğan, 4 gün önce yaptığı açıklamada; “İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz.” dedi. Bunun açılımı yani söylenemeyen bölümü ile birlikte anlamı -ama bilinçli ama bilinçsiz olarak-

  • “Ulus kimlikten ve ulus devletten uzaklaşan, üniter yapıdan federalizme rota kıran, toplumu etnik, dinsel ve mezhepsel kompartımanlara ayıran ve laikliği kağıt üzerinde de yok eden bir değişiklik arzu ediyoruz demektir.

Emperyalist güçlerin kendi çıkarları ve emperyalist hedefleri açısından Türkiye’de böyle bir değişiklik istediğini ve baskılar yaptıklarını da biliyoruz.

İktidarın Sicili Bozuk

Ayrıca iktidarın sicili çok bozuk. İktidar; demokrasi, hukuk, insan hak ve özgürlüklerinden ve toplumsal eşitsizliği düzeltmekten yana değil.  Anayasayı ve kanunları umursamıyor, hatta kendi yaptıklarını bile! Her istediğinde mevcut anayasayı ihlal etti ve etmeye de devam ediyor. İktidar; anayasamızın vazgeçilemez ve değiştirilemez niteliklerine, kurucu ideolojimize ve demokrasinin olmazsa olmazı durumunda olan “laikliğe karşı eylemlerin odağı olmaktan” hüküm giydi. Erdoğan, dördüncü kez Cumhurbaşkanı olma peşinde. Özel hüküm koymalarına lüzum bile yok. Anayasanın 101’inci maddesine rağmen, bu maddeyi arkadan dolaşan hukuk dışı gerekçeleri, yeni anayasa veya anayasa değişikliği durumunda da söz konusu olacak.

Kurguladıkları ve rüyalarını gördükleri yeni anayasa ile
– insan hak ve özgürlüklerini dinsel gerekçelerle sınırlamanın,
– demokratik kitle örgütlerini ve meslek odalarını iptal eden veya kısıtlayan
– ama tarikat ve cemaatlerin önünü açan değişiklikler yapmanın peşindeler.

Anayasalar; bir anlamda toplumsal sözleşmelerdir. Yani kurucu meclislerin işidir. Halen Cumhuriyet tarihinin halk iradesini temsil etme açısından en kötüsü olan bugünkü Meclis ile yeni anayasa işine girişilemez. 

“Sivil Anayasa” Kavramı Uyduruktur!

177 madde olan 1982 Anayasasının bugüne kadar 134 maddesi değişmiştir. 2002 öncesini de hesaba katarsak; 1982 Anayasasının %80’i değişmiştir. Öte yandan;

  • Anayasa Hukukunda “Sivil Anayasa” diye bir kavram yoktur.
  • Bu kavram; halkı kandırmak ve algı yaratmak için uydurulmuştur.

Sonuç olarak                               ;

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi; Osmanlı tarihinin acılı ve çile dolu sayfalarından alınan derslerle, Kurtuluş Savaşında, İnönü’de, Sakarya’da ve Dumlupınar’da dökülen kanla, emperyalizme karşı verilen mücadelenin ruhuyla ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için insanlığın olmazsa olmazı olan sorgulayıcı aklı ve pozitif bilimi temel alan, çağdaşlaşmanın önündeki engelleri ortadan kaldırmaya çalışan Aydınlanma Devrimleri ile oluşturulmuştur ve asla değiştirilemez. Ama bu demek değildir ki; anayasamız daha demokratik duruma getirilemez ve insan hak ve özgürlükleri genişletilemez. Ancak; iktidarın niyeti bu değil! 22 yıldır iktidarın demokrasi, özgürlükler, hak, hukuk, adalet, çağdaşlık, ekonomik kaynaklarımızın hakça bölüşümü ve iç barışımıza yönelik uygulamaları hakkındaki sicili çok kötü!
=============================================

Dostlar,

Çok değerli dostumuz, ADD’de yoldaşımız E. Amiral Türker ERTÜRK‘ün bu makalesi çok başarılı.
Anayasa hukuku doktorası (PhD) yapmakta olan uzman bir hukukçu olarak kendisini çok takdir ediyoruz.

AKP=RTE iktidarı, “Yeni anayasa oyuncağı” ile 1’den çok kuş vurma peşinde..
İlki gündem oyunu..

  • Korkunç düzeydeki enflasyon-talan ve yaygın-derin kurgulu YoksullaşTIRmayı kendince gündemden düşürmek istiyor.
  • Moratoryum (Devletin iflası) riskine karşı Batı finans desteği yaşamsal!

Muhalefeti dağıtmak istiyor..

Yerel seçime giderken, istediğini elde edemezse kendince halka yakınacak : Bunlaaaarrrr……….. sakızını çiğnemeye başlayacak..

Kişisel beklentileri de var… ölene dek DİNCİ-TOTALİTER tek adam / teokratik monark kalmak istiyor.. Hesap vermeme hesabı..

Ve de BOP eşbaşkanlığını = ülkemizi bölmeyi sürdürerek de Batı emperyalizminin desteğini almak..

Başlıca bu politik gündem masada. Öbür hin/tuzak planları Sn. Ertürk listelemiş, yinelemeyelim.
****
Anayasaların insan derisi ile kaplı oldukları” olgusunu, Paris Karnaval müzesindeki Anayasa örneğini biz de derslerimizde yeri geldikçe işliyoruz. ABD Anayasası gerçekte 7 maddedir. Dokunulmaz sayılır. O yüzden sonradan gerek duyulanlara “değişiklik” denmez, “ekleme” (ammendment) denir.

Yamalı bohça ile TBMM’de tarihimizin en gerici koalisyonu ile gerçekte politik olarak çok kırılgan zoraki bir çoğunluk sağlayan AKP=RTE‘nin gene de Anayasayı değiştirecek en az 360 oyu yok. Anayasanın 175. maddesi, Anayasa değişikliği yöntemini düzenliyor. 360 – 399 arasında oyla TBMM’den geçen Anayasa değişikliğinin, bu madde uyarınca halkoylamasına sunulması zorunlu. Ne var ki halkoylamasında kabul/red için nitelikli çoğunluk aranmıyor. 400 ve üstü oyla kabul durumunda RTE’nin halkoylamasına gitme zorunluğu yok, gitmez de zaten..

Öne çekilmezse 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlere iktidar abanıyor var gücüyle..
Bir yandan yargı sopası, bir yandan onaylanmayan krediler, merkezden imar planları vd.
Becerebilirse, Anayasayı iyice kuşa döndürüp o rüzgar ile yerel seçime girmek..
Olmazsa, muhalefetin engellemesini halka yakınarak kampanyada kötüye kullanmak..
***
Anamuhalefet CHP‘nin hızla seçimli kurultayını yapması ve toparlanarak toplumsal muhalefeti örgütlemesi gerekiyor.

3/4’ünden çoğu değiştirilmiş 1982 Anayasası, artık bir darbe anayasası sayılamaz.
Asıl darbeci AKP=RTE iktidarıdır ve Türkiye Cumhuriyetini Anadolu Federe İslam Cumhuriyetine dönüştürmek için iktidarının 22. yılında, “asıl 2023 hedefi” ne erişmek üzere son vuruşa hazırlanıyor.

  • Bu oyunun mutlaka bozulması, durdurulması gerekiyor.

Tüm Aydınlanmacı kesimlerin “tek maddeli ulusal koalisyon“u kaçınılmaz.
Bu topraklarda neredeyse 200 yıla varan bir demokratikleşme kavgası ve deneyimi-birikimi var.
Bu kadim birikim ve 21. yy dinamikleri, AKP=RTE‘nin “utanmaz” ve “ilkel” dinci saldırısını püskürtmeye yetecektir.
İslamo-faşizm durdurulacaktır.
Ulusumuz yine başaracaktır. Umutsuzluğa yer yok.

Sevgi ve saygı ile. 16 Eylül 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

 

 

 

Çocuklara yönelik reklamlar

Prof. Dr. Çağatay GÜLER MD, PhD
Halk Sağlığı ve Çevre Sağlığı Uzm.

14 Eylül 2023, Cumhuriyet
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Reklamlar çok önemli sosyal çevre müdahalelerinden biridir. Etik kurallar ve ilkelere uygun yapılmadığında yönlendirme ve koşullandırmaya yönelik sorumsuz, saygısız ve zararlı bir kitlesel yanıltma, yıkıcı bir sosyal çevre saldırısına dönüşürler. Gelişmiş bir ülkede çocukların yılda kırk binden çok reklam izlediği belirtilmektedir. Yapılan araştırmalar çocukların ders bilgilerinden çok ticari reklamları anımsadığını göstermektedir. Sekiz yaşın altındaki çocuklarda eleştirel düşünme gelişmediği için daha büyük oranda etkilenirler.

Reklamlarla ilgili ilkelerin başında dürüstlük ve doğruluk gelir. Çocukları ürünün özellikleri, yararları ya da kısıtlılıkları konusunda yanıltmamalı, iletilenler gerçeğe uygun olmalıdır. Öne sürdüğü savı destekleyen bilimsel kanıtlar olmalıdır. Reklam için ödeme yapanlar ya da destekleyenler gizlenmemelidir.

Reklamlar, hedef kitlenin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmalıdır. Küçük çocuklar karmaşık kavramları anlamakta güçlük çekebilmesinden, yararlanmaya yönelik saptırmalardan kaçınılmalıdır. Olumsuz davranış ve tutumlar özendirilmemeli; saygı, nezaket ve duygudaşlık gibi olumlu değerlerin geliştirilmesini desteklemelidir. Cinsiyet, ırk ya da kültürle ilgili basmakalıp yargılardan kaçınmalı; gerçek dünyayı yansıtan çok çeşitli karakterleri ve senaryoları dile getirmelidir.

AYIRT EDİCİ İÇERİK

Reklamlar, öğrenmeyi ve ilerlemeyi geliştirecek bilim, doğa vb. eğitici öğelerle birlikte verilebilmektedir. Çocukları sürekli reklam bombardımanına tutmaktan kaçınılmalı, sunulan eğitim konuları, konu bütünlüğü bozulacak biçimde reklamlarla bölünmemelidir. Çocuklar bir reklam izlediklerini tam olarak anlayabilmeli, öbür içeriklerden kolayca ayırt edebilmelidir.

Reklamlar, bir ürünün hem olumlu hem de olumsuz yönlerini sunmalıdır. Çocuklar hiçbir ürünün kusursuz olmadığını ve kısıtlılıklarının ya da çekincelerinin olabileceğini anlamalıdır.

PSİKOLOJİK YÖNLENDİRMELER

Reklamlar çocukların zekâsına ve özerkliğine saygı göstermelidir. Çocuğun bilinçli kararlar verme yeteneğini zayıflatmamalı ya da onları gerçekten gereksinimleri olmayan bir şeyi istemeye yönlendirmemelidir.

Reklamlar, ana-baba katılımını ve denetimini baltalamamalıdır. Çocukların satın alma kararlarını ana-babalarına danışmadan vermelerini öneren mesajlar genellikle etik dışı kabul edilir. Verilen mesajlarla (iletilerle) yaratılabilen yoksunluk ve tatminsizlik (doyumsuzluk) duygusu çocukların kim olduklarından çok neye sahip olduklarına odaklanmasına neden olabilmektedir.

Reklamcılar hedefindekilerin duygu, düşünce ve davranışlarını kendi çıkarına uygun biçimde yönetip yönlendirmeye kalkmamalıdır. Bu amaçla çocukların bilişsel yeteneklerindeki sınırlılıkları kullanmamalı ya da onları bu ürünleri satın almaya özendirmek için psikolojik yönlendirmeye başvurmamalıdır. İçerik anlaşılır olmalı; korku, suçluluk ve akran baskısı yaratmamalıdır.

VERİ KORUMASI

Reklamcı ve reklam-verenlerin temel etik kurallara bağlı kalmaları, yalnızca sorumlu reklamcılığı sağlamakla kalmaz; aynı zamanda tüketicilerde güven oluşturmaya yardımcı olur. Ana-babaların açık izni olmadan çocuklardan kişisel bilgi toplamak etik dışıdır. Çocuklara yönelik araştırmalarda çocukların gizliliğine saygı gösterilmeli, veri koruma düzenlemelerine sıkı biçimde uyulmalıdır.

Çocuklara yönelik reklamlarla ilgili yasa ve düzenlemeler ülkeden ülkeye önemli ölçüde değişir.

Çocuklara yönelik reklamlarla ilgili düzenlemeler
– çocukları birilerinin çıkarına koşullandıran ya da yanıltan
– hatta aldatan reklamları önlemeyi,
– istendik mesajlar (iletiler) iletmeyi ve
sağlıklarını koruma

amaçlamalıdır.
=====================================
Dostlar,

1978-1981 yıllarında Hacettepe Tıp Fakültesi’nde birlikte “Toplum Hekimliği / Halk Sağlığı” uzmanlık eğitimi aldığımız eskil (kadim) dostumuz Dr. Çağatay Güler’in yetkin / nitelikli bir yazısını – uyarısını web sitemizde paylaşmaktan mutluyuz.
Kendisi bizi bilgilendirmeden, gece yarısı ilerleyen saatlerde Cumhuriyet gazetemizin web sitesinde yazıyı görmüş ve sitemize aktarmıştık..

Kısa eklemeler yapmak istiyoruz bu makaleye :
***
Felsefenin günlük yaşamımızı anlamlandırmada en önemli katkısı, kanımızca;

  • Günlük yaşamda eylemlere ve olup-bitenlere ekinsel (kültürel) değer yargılarımızla değil,
    o olgulara ilişkin, edinmek gereken “değer bilgisiyle” bakabilme becerisi kazandırmasıdır.

Kanımızca; günümüzde sosyal medyada, TV’lerde reklam bombalarını anlamlandırmada çok gerekli bir donanım, çağrışım temelli düşünmeyi (association based thinking) aşmak ve olgular arası bağlantıları görebilmek.

Bağlantısız, “neden-sonuç ilişkisini sorgulamadan” çağrışımlı düşünme, tipik olarak reklamlarda. Beyin yıkayıcı reklamlar kurgulanırken, az eğitimli insanları, özellikle çocukları bu tür yanlışlarla kurban seçmemek gerek. Reklam/reklamcı etiğinin başat kurallarından biri bu olmalı bize göre.

Reklamlarla ezberletilenler, tüketim kalıpları koşullandırma çabaları, en azından içerik olarak, ilgili ürünler hakkında bilimsel açıdan “doğru” olmalı mutlaka..

Sevgi ve saygı ile. 16 Eylül 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

DUYGU ve DÜŞÜNCELERİMİZİ NASIL AKTARALIM?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Evde, işte, okulda, sokakta, her türlü toplantı ve tartışmalarda,
yüz yüze geldiği konular, olaylar ya da sorunlarla karşılaştığında düşünce, istek ve duygularını muhataplarına kibarca, nezaket kurallarını bozmadan ve karşısındakileri incitmeden aktarabilenlere ÇAĞDAŞ ve UYGAR İNSAN;

Tersine, bağırıp çağırıp hakaret ederek, hatta fiziksel şiddet kullanarak hoyratça aktarmak isteyenlere de BARBAR, ZORBA ve HATTA VAHŞİ denir.

Hayvanlara haksızlık etmemek için “HAYVANCA” demeye dilim varmadı.

Sonuç                      :

İnsanca davrananlar insanca davranışlarla;
hakaret, şiddet ve vahşet (yabanıllık) sergileyenler de, insanlık dışı vahşi (yabanıl) tepkilerle karşılaşırlar.

Atalarımız, “Rüzgar eken fırtına biçer” ya da “Ne ekersen onu biçersin” yahut
Ne doğrarsan aşına o gelir kaşığına” dememişler miydi?

KURT SOFRASI

Kurt sofrası kanlıdır,
Her öĝünde et yenir.
Kurda konuk olunmaz,
O seni yemek sanır.
===========================
Dostlar,

2013’te Ankara’da Eğitim-İŞ üyesi iken verdiğimiz TEMEL İLETİŞİM BECERİLERİ başlıklı görsel konferansımızın power point yansılarını web sitemizde yeyınlamıştık.

Şu erişkeden ulaşabilir ve izleyebilir, indirebilirsiniz.

Ayrıca Ankara Tıp ve Atılım Tıp’ta verdiğimiz derslerin de Türkçe-İngilizce yansılarına web sitemizde ulaşılabilir..

TEMEL İLETİŞİM BECERİLERİ | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Yararlı olması dileğiyle..

Sn. Prof. Çivi hocamıza da “kıssadan hisse” hap gibi bilgileri için teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 13 Eylül 2023, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Cumhuriyet TV programımız : GDO’lu ürünler ve İnsan Sağlığı

Dostlar,

Cumhuriyet TV‘den Sn. Beste Çelik bizimle “GDO’lu Ürünler” konusunda bir söyleşi yaptı. Bize yöneltilen soruları yanıtladık.

Doğal gıda ürünlerine erişimin çok güçleştiğini vurgulayan Çelik, bu açığın GDO’lu ürünlerle kapatılıp kapatılamayacağına ilişkin de soru yöneltti.

GDO kısaltması, “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” kavramı karşılığı..

Çokuluslu kimi tekeller (Monsanto vd.) özellikle açlık – yetersiz beslenme – artan dünya nüfusuna gıda üretiminin yetmeyişi… gibi gerekçelerle GDO’lu gıdaları meşrulaştırmaya çabalayarak bir algı yönetimi güdüyorlar. Hayvan yemlerinde çok yaygınlaştı GDO’lu ürünler.

Bilimsel açıdan GDO’lu gıdaların insan sağlığı üzerinde uzun erimli etkilerini bilmiyoruz. Bu potansiyel sakıncalar çok önemli, tehlikeli olabilir. Dolayısıyla bu gibi durumlarda izlenecek yol, bilim etiği açısından “bilimsel özenlilik-ihtiyatlılık ilkesi“dir (scientific precautionary principle).

İnsanlık GDO’lu ürünlere mahkum değil..
Dolayısıyla insan sağlığını kumar masasına yatırmak kabul edilemez.

17 dakika süren programı izlemek için lütfen tıklayınız..

https://youtu.be/ScTmQp2Ul5I

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Düzgün TV Programımız : 30 Ağustos Utkusunun (Zaferinin) 101. Yılı

Dostlar,

Bu akşam (30 Ağustos 2023) Türkiye saati ile 21:00’de Viyana’dan canlı yayın yapan Düzgün TV‘den Sayın Bahar Altun’un konuğu olduk. Görsel aşağıda. 30 Ağustos 1922 – 30 Ağustos 2023… 101 yıl sonra görkemli utkuyu ve sonuçlarını irdeledik. Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa komutasında kazanılan görkemli askeri utkunun siyasal tarihte, harp tarihinde, uluslararası hukukta yerini konuştuk.

Örn. bu utku (zafer) kazanılmasaydı Lozan Barış Andlaşması‘nı yapamayacaktık.
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in 3 Paşasının Paris’te bağıtladığı (imzaladığı) Sevr Andlaşması uygulanacak, Anadolu’dan sürülmemiz ve Türk milleti olarak tarihten silinmememize başlanacaktı.

Yanı sıra, 101 yıl sonra, 21 yıllık AKP iktidarının ülkemizi içine sürüklediği çok yönlü bunalımı tartıştık, Sayın Bahar’ın sorularını yanıtlayarak.

Tüm olup bitenlerin asla rastlantı olmadığını, Emperyalizmin – emperyalistlerin asla vazgeçmedikleri / unutmadıkları / rövanş kovaladıklarını açıkladık. 104 yıl önceki Sevr’in post-modern türevi olarak BOP‘un (Büyük Ortadoğu Projesi‘nin) 2005-2006’dan beri Türkiye’de de yürürlükte olduğunu aktardık. Erdoğan’ın eşbaşkanlığını yaptığını onlarca kez TV’lerden övünerek duyurduğu bu hain bölücü planda Türkiye’nin parçalanmasının haritalarla yayınlandığını (US Armed Forces Journal, June 2006, Albay Ralph Peters) aktardık. Proje parti AKP kendine yüklenen misyonu yerine getiriyor. Ülkemiz her alanda bu yıkım, dağılma ve parçalanmaya, Anadolu Federe İslam Cumhuriyeti’ne sürükleniyor..

101. yılda göğsümüzü kabartarak yaşadığımız gururun yanı sıra, ülkemizi bunaltan sorunları, nedenlerini, kök nedenlerini ve çözüm yollarını paylaştık izleyicilerle..

  • Çare, YENİDEN KUVVAY-I MİLLİYE!

İzlemek için lütfen tıklayınız.. (1 saat). Paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle..

https://www.youtube.com/live/UVqmLdNFZkw?si=V2q5z62afjpwxEq8

Sevgi ve saygı ile. 30 Ağustos 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter : @profsaltik

 

 

 

Korona yeniden sahnede: “Eris” varyantı ne kadar tehlikeli?

COSMO türkçe | Cover - Galata-Turm

COSMO Türkçe ile söyleşimiz

Tam unutuyoruz derken, korona virüsü yine kendini yeni bir varyant ile hatırlattı. Almanya dahil 51 ülkede bir Yunan aşk tanrıçasının adını taşıyan Eris varyantına rastlandı. Eris, her ne denli koronanın daha önceki varyantları gibi hızla yayılmasa da, uzmanlar özellikle riskli kesimleri dikkatli davranmaları için uyarıyor. Öte yandan yeni aşı türleri de yolda. BionTech ve Pfizer izin için çoktan başvurdu.

COSMO TÜRKÇE, koronanın yeni varyantını ve alınması gereken önlemleri Prof. Dr. Ahmet Saltık ile konuştu. Mikrofonda Aydın Işık ve Elmas Topcu var. 23.08.2023

COSMO TÜRKÇE

30 dakikalık ses kaydının 10. dakikasında bizim katkımız başlıyor, 20 dk. boyunca.
Ses kaydını (podcast’i) izlemek için tıklayınız.

Yeniden Kızamık Salgını mı?

PROF. DR. SALTIK: “HAZİRAN’DA 164 KIZAMIKLI ÇOCUK HASTANEYE YATIRILDI. YOKSULLUK GİBİ NEDENLERLE KOMPLİKASYON GELİŞEBİLİYOR”


18.08.2023 14:14

CEREN BALA TEKE

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, kızamık hastalığındaki vaka artışını değerlendirdi. Saltık, “2023 Ocak ayında 193, şubatta 340, martta 445, nisanda 506, mayısta 567 ve haziranda 782 olmak üzere düzenli tırmanan bir olgu sayısı görüyoruz. Bir önceki altı aya baktığımızda ise örneğin; geçen temmuzda 12, ağustosta 6, eylülde 8, ekimde 16, kasımda 17, aralıkta 25 olduğunu görüyoruz. 2023 Ocak ayında ve hemen izleyen aylarda yani 193 olguya tırmandığını görüyoruz. Üstelik kayda girenlerin buzdağının ucu (tepesi) olduğu gerçeğini de unutmadan bu tabloya salgın deme olanağı ne yazık ki var…

Kızamık, olağan koşullarda komplikasyonsuz seyreder. Fakat bağışık durum bozuksa, beslenme yetersizliği varsa, altta yatan başka bir hastalık varsa; sosyo-ekonomik yetersizlik, yoksulluk gibi nedenlerle komplikasyon gelişebiliyor. Başta zatürre olmak üzere hastaneye yatırma gerekliliği doğuyor.” dedi.

Türkiye’de 2023 yılının ilk 6 ayında kızamık olguları bir önceki 6 aya göre artış gösterdi. Bu artışın “salgın” olarak nitelenebileceğini ve temel nedeninin aşılama eksikliği olduğunu vurgulayan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Sağlık Bakanlığı’na veri paylaşımı konusunda saydam olma çağrısı yaptı. Konuyu ANKA Haber Ajansı için değerlendiren Prof. Dr. Saltık, şunları söyledi:

“Türkiye’de 2023 yılının ilk altı ayında görülen kızamık olgu sayısında bir önceki yıla göre oldukça yüksek bir artış söz konusu. Sayısal verilere baktığımızda bu salgın diyebileceğimiz durumun, çocukların yaşlarına göre aşısız ya da eksik aşılı oluşları ile yakından ilişkili olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla henüz olgu (vaka) görülmeyen yerlerde olguların en erken görülme yaşlarını dikkate alarak bir alt yaş sınırı kabul edersek altı ay diyebiliriz. Normalde dokuzuncu ayda yapılıyor kızamık aşıları. Eğer dokuzuncu aydan daha önce kızamık olguları görülüyorsa; -Bakanlık verileri açıklamadığı için bilemiyoruz- yeni bir kampanya ile bu çocukların eksik aşılarının tamamlanması gerekir.

Ayrıca salgın görülen yerlerde 15 yaşın altındaki çocuklar başta olmak üzere Epidemiyolojik durum nasılsa kızamıkla ilgili salgın denetim (kontrol) aşılaması yapmamız gerekiyor. Ek doz aşılamanın olağan (rutin) aşılama takvimindeki aşıların yerini almadığının altını çizmek isterim. Zamanı geldiğinde aşı takvimindeki aşıların da ayrıca uygulanması gerekliliği var. Ek doz aşı ile takvim gereği uygulanacak aşılar arasında en az dört haftalık zaman bırakmaya çaba göstermemiz gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu verileri saydam bir biçimde kamuoyu ile paylaşmasını istiyoruz. Demokratik bir hukuk devletinde ne olup bittiğini bilme hakkımız var. Hükümetlerin de halktan bu verileri saklama yetkileri bulunmuyor. Fakat Türkiye ne durumda biliyoruz. Dolayısıyla, alınacak önlemlerin de Sağlık Bakanlığı tarafından tıp meslek örgütleri, TTB, HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği)… gibi tıp uzmanlık dernekleriyle, basınla ve kamuoyunun işbirliği ile yürütülmesi gerek.

  • Aşı reddi ve kararsızlığının da aynı biçimde üzerine gidilmesi gerek.

“KIZAMIK OLAĞAN KOŞULLARDA KOMPLİKASYONSUZ SEYREDER FAKAT BAĞIŞIK DURUM BOZUKSA, BESLENME YETERSİZLİĞİ VARSA, ALTTA YATAN BAŞKA BİR HASTALIK VARSA, SOSYO-EKONOMİK YETERSİZLİK, YOKSULLUK GİBİ NEDENLERLE KOMPLİKASYON GELİŞEBİLİYOR”

Türkiye’deki son bir yıllık kızamık olgularına baktığımızda; 2023 Ocak ayında 193, Şubat’ta 340, Mart’ta 445, Nisan’da 506, Mayıs’ta 567 ve Haziran’da 782 olmak üzere düzenli biçimde tırmanan bir olgu sayısı görüyoruz. Bir önceki altı aya baktığımızda ise örneğin; geçen Temmuz’da 12, Ağustos’ta 6, Eylül’de 8, Ekim’de 16, Kasım’da 17, Aralık’ta 25 olduğunu görüyoruz. 2023 Ocak’ında hemen izleyen aylarda yani 193 olguya tırmandığını görüyoruz. Bu verilerle üstelik kayda girenlerin buzdağının ucu olduğu gerçeğini de unutmadan yakalanabilenlerin, yakalanması gerekenlerin neredeyse kabaca 10’da 1’i olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda bu tabloya salgın deme olanağı ne yazık ki var. Yatış durumlarına baktığımızda; bu kızamık olgularının Ocak’tan başlayarak söylemek gerekirse; 18, izleyen ay 63, sonraki ayda 79, 98 ve 139 ve geçen iki ay öncesinde yani Haziran’da da 164 kızamıklı çocuğun hastaneye yatırıldığını görüyoruz. Bu rakamlar da yüksek sayılır. Kızamık olağan koşullarda komplikasyonsuz seyreder, kapanır fakat bağışık durum bozuksa, beslenme yetersizliği varsa, altta yatan başka bir hastalık varsa, sosyo-ekonomik yetersizlik, yoksulluk gibi nedenlerle komplikasyon gelişebiliyor. Başta zatürre olmak üzere hastaneye yatırma gerekliliği doğuyor. Olağan koşullarda kızamık olgularında hastaneye yatırmaya gerek yok.

“BİR YAŞIN ALTINDAKİ 203 KIZAMIK OLGUSUNDA NEREDEYSE %97-98’İNDE
TEK DOZ BİLE OLSA AŞI YOK!”

Aşılama durumuyla ilişkilendirmeye çaba gösterirsek şunu görüyoruz:

Bir yaşın altında 203 kızamıklı olgu var. Bunların içinde tek doz olsa da kızamık aşısı olanlar % 1-3 dolayında. Dolayısıyla bir yaşın altındaki 203 kızamık olgusunda neredeyse yüzde 97-98’inde tek doz bile olsa aşı yok. Zaten bir yaşın altında tek doz aşı yapılmış olmasını bekliyoruz. Dokuz ya da on iki aylıkken bir doz yapılması sonra bir yineleme yapılması biçiminde olmalı. 1-4 yaş aralığında 2 doz mutlaka yapılmış olmasını bekliyoruz. 1-4 yaş arasında toplam 1700 dolayında kızamık olgusu var. Aşılama dağılımına baktığımızda bunların ancak üçte birinden azının tek doz aşıya sahip olduğunu, iki doz aşının ise beşte birden de az olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bu açık veri gösteriyor ki; aşılamada ciddi bir gevşeme ve savsaklama (ihmal) var. Bunlar (kızamıklı çocuklar) kimler? Ülkenin nerelerinde? Sağlık Bakanlığı’nın verileri paylaşması gerekiyor.

“KIZAMIK SALGINLARINI ÖNLEMEDE ÇOK YÜKSEK DÜZEYDE AŞILAMA GEREKİYOR”

Özellikle düzensiz-kaçak göçmenlerde durum nedir, bakmak gerekiyor. Örnek olarak; kızamık aşısının bir salgın çıkmaması için en az %95 düzeyinde olmasını bekleriz. Kızamık salgınlarını önlemede çok yüksek düzeyde aşılama gerekiyor. Yüzde 95’lerin altına inmemeli. Çünkü kızamık çok bulaşıcı. Covid-19 gibi değil. Kapalı ortamlarda, okulda, işyerinde özellikle kışın, soğuk mevsimde kapalı ortamda çok kolay bulaşabiliyor.

“AŞILAMADA CİDDİ BİR GERİLEME VAR. BÖYLE GİDERSE SALGIN BÜYÜYEBİLİR”

Deprem bölgesinde çadırlarda, konteynırlarda insanların kalabalık yaşadıklarını biliyoruz. Kızamığın yakın temasla geçtiğini akılda tutacak olursak; bu olumsuz bir etmen. Kızamık 1 tek doz aşısının % 95 ve üzerinde olduğu 2022 verileriyle 40 ilimiz var. 81 ilin ancak 40’ında kızamık aşısı %95’in üstünde. Oysa 2017’de 53 ilde tek doz kızamık aşısı oranı % 95’in üstündeydi. 2017’den 2022’ye beş yılda 53 ilden 40 ile indiğini görüyoruz. Kızamık-2 aşısına baktığımızda; %95 ve üzerinde aşılı 43 ilimiz görünüyor. Bu da 81 ilin %53’üne karşılık geliyor. Dolayısıyla ciddi bir gerileme var. Böyle giderse bu daha da büyüyebilir.

“SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN BELİRTTİĞİMİZ ÇERÇEVEDE ÖNLEMLERİ ALMASI ve SAYDAM OLMASI ZORUNLULUĞU VAR”

Önlemleri daha önce sıraladık. Ek doz aşılamanın yapılması gibi.

Okullar açılacak Eylül’de, bu bakımdan kampanyanın yürütülmesinde hızlı davranılması, okul aşılarının zamanında aksatmandan tamamlanması ve aşı kararsızlığı-reddi ile savaşım verilmeli (mücadele edilmeli). Kovit-19 döneminde karşı kampanyalar yapıldı, aşıların sözde olumsuz etkilerine ilişkin ve bunlar tümüyle bilim dışıydı. Bakanlık bunlarla da etkin biçimde savaşmalı.

  • 21. Yüzyılın başlarında Türkiye’de yeniden bir kızamık salgını yaşanması gerçekten Türkiye için utandırıcı bir durum.

Çocuklarımız, bebeklerimiz kızamıktan ölmesinler, engelli kalmasınlar. Bunun için Sağlık Bakanlığı’nın belirttiğimiz çerçevede önlemleri alması ve saydam olması zorunluluğu var.”

Videoyu izlemek için üstünde tıklayınız.. (9,5 dakika)

CADDE TV Programımız – 9 Ağustos 2023

Dostlar,

Dün, 9 Ağustos 2023 günü CADDE TV‘de Sn. Rahmi Aygün‘ün konuğu olduk. Saat 17:00 – 19:00 arasında 2 saate yakın bir süre ülkemizin yakıcı gündemini ve çıkış yöntemlerini konuştuk. Duyuru görseli aşağıda, program öncesinde dağıttık sanal ortamlarda (“sosyal medya mecralarında” demeye gerek var mı?) Konumuz,

  • 100 YILIN KUŞATMASI : Nasıl Yaracağız? idi.

Tıkanan sağlık sistemini, bu tablonun Haziran 2003’te AKP iktidarınca başlatılan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) adıyla maskeli neo-liberal tezgahın istendik ürünü olduğunu açıklayarak başladık.

Laiklik‘ten DİB Ali Erbaş‘ın bir şeriat militanı gibi kışkırtıcı ve apaçık anayasayı çiğneme (ihlal) suçu oluşturan çıkışlarına; derin ekonomik çöküntüden kurgulu yoksullaşTIRmaya, Akbelen ormanlarının kırımına, Hatay/Dikmece köyünde girişilen us dışı hızlı kamulaştırmaya, 14/28 Mayıs 2023 seçimlerinin meşruluk sorununa, AKP=RTE iktidarının giderek kalıcılaşan ve yinelenen, olağanlaştırılan ve alışmamız istenen gözü kara, pervasız Anayasa çiğnemlerine (ihlallerine), çevrilemez duruma getirilen muazzam borç yüküne ve moratoryum (uluslararası iflas!) riskine, azgın enflasyona acımasız vergilere… değindik. SERVET VERGİSİ alınmasını önerdik

Ülkenin dış politikada çıkarlarının ve güvenliğinin korunamadığı, Erdoğan’ın ABD önceki başkanı D. Trump tarafından aşağılandığı / örtük tehdit edildiği mektubu, göçmenlerle demografik yapının dinamitlenmesi de tartıştığımız başlıklardandı.

AKP=RTE iktidarını uyardık : Bu gidiş gidiş değil..  Ülkeyi inanç ve etnik temelde böldünüz.. On milyonu aşkın yabancıyı ülkeye bilerek doldurdunuz ve Uluslaşmanın önünü kesmek istediniz, ümmetleşme hedeflediniz. Paramızı pul ettiniz 3 Kasım 2002’de iktidar olduğunuzda 1 $ =1,65 TL idi, bu gün 27 TL. Toplam kamu borcu 130 milyar $ iken 477 milyar $’a çıkardınız, Cumhuriyetin varlıklarını peş keş çekerek sattınız.. Yandaş İslami kesime sistemli biçimde sermaye aktarımı yapmaktasınız.

Demokrasiyi askıya aldınız.. Yasama – Yürütme – Yargı  erklerini hesap sorulamayan tek 1 kişiye bıraktınız. Yargı adalet değil korku ve zulüm dağıtıyor. RTÜK iktidar sopası. Aydınlar, gazeteciler hapiste ve hapis gözdağı ile baskı altında.. AYM ve AİHM kararlarını bile uygulamıyorsunuz!

Bu gidiş ülkemizde denetlenemeyecek patlamalara yol açabilir.. Aklınızı başınız alın. Ülkeyi bir Anadolu Federe İslam Devletine sürüklüyorsunuz. Bu ham hayal, vazgeçin..

Kurtuluş çaresi                              :

Halk öylesine sindirilip kutuplaştırıldı ki, elde, tek birleştirici gene Gazi Mustafa Kemal Paşa‘nın eylemi kaldı.. 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi..

1- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.
2- İstanbul hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir.
Bu durum ise milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.
3- Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Çoook açık ki “İstanbul hükümetiyerine AKP = RTE hükümeti konmalı..

Kurucu Parti CHP derhal toparlanmalı ve Ulusu bu yönde örgütlemeli!

İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayın (toplam 2 saate yakın).

https://twitter.com/caddetvtr/status/1689282502551121922?s=08

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin hızla yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 10 Ağustos 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Aydınlardan ‘Merdan Yanardağ’a özgürlük’ çağrısı

Dostlar,

Çağrı 3 Temmuz’da yapıldı..  1 ay oluyor.
Merdan Yanardağ 33 gündür tutuklu.
Doğrusu, kendi adımıza, destek verenlerin listesinin çığ gibi büyümesini beklerdik..
Aşağıdaki listede 114 ad var. Biz 102. sıradayız.

3 Temmuz 2023, Aydınlardan ‘Merdan Yanardağ’a özgürlük’ çağrısı – Tele1

Liste aşağıda… onu büyütmeli..

  • İslamofaşist darbeyi durdurmak zorundayız.

Şair Tuğrul Keskin’in başlattığı ‘Merdan Yanardağ’a özgürlük’ çağrısına aralarında Zülfü Livaneli, Müjde Ar, Levent Üzümcü, Orhan Aydın, Ahmet Telli, Sunay Akın, Selda Bağcan gibi adların da bulunduğu birçok sanatçı, gazeteci ve aydın ilk imzacı olarak katıldı.

TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, “4 Soru 4 Yanıt” programında AKP’li Galip Ensarioğlu’nun sözlerini değerlendirirken yeni bir çözüm süreci hazırlığına dikkat çekmiş ancak sözleri cımbızlanarak yapılan montaj video ile bağlamından kopartılarak sosyal medyada dolaşıma sokuldu. Yanardağ başlatılan linç kampanyasının ardından “terör örgütü propagandası yapma” suçlamasıyla tutuklandı.

Marmara (Silivri) Kapalı Cezaevine konulan Merdan Yanardağ’a destek sesleri yükselmeye devam ediyor.

Gazeteci, sanatçı ve aydınlar ‘Merdan Yanardağ’a Özgürlük’ çağrısı yaptı. Kampanyayı başlatan Şair Tuğrul Keskin ilk imza atan adların yer aldığı açıklamayı paylaşırken gazeteci ve aydınlara da kampanyaya destek verme çağrısında bulundu. Çağrıya katılmak isteyenler için

adresi açıldı.

‘Merdan Yanardağ’a özgürlük’ başlıklı açıklama ve imzacılar şöyle:

TELE1 Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni, Gazeteci Merdan Yanardağ’ın televizyonda yaptığı bir konuşmasının montajlanarak çarpıtılması üzerinden yapılan linç girişimini kınıyor, anayasa ve uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan basın ve ifade özgürlüğüne ağır bir şiddet girişimi olarak görüyoruz.

Merdan Yanardağ’ın özgürlüğüne bir an önce kavuşması için yetkilileri vicdana ve hukuka çağırıyor, ekliyoruz;

  • Aksi zulümdür, suçtur!
  1. Zülfü Livaneli
  2. Müjdat Gezen
  3. Rutkay Aziz
  4. Müjde Ar
  5. Levent Üzümcü
  6. Sunay Akın
  7. Ahmet Telli
  8. Edip Akbayram
  9. Selda Bağcan
  10. Suavi
  11. Tuncay Mollaveisoğlu
  12. Metin Uca
  13. Orhan Alkaya
  14. Tuğrul Keskin
  15. Orhan Aydın
  16. Ataol Behramoğlu
  17. Nihat Behram
  18. Onur Akın
  19. Haydar Ergülen
  20. Cengiz Gündoğdu
  21. Berrin Taş
  22. Turgay Olcayto
  23. İsmail Saymaz
  24. Zafer Arapkirli
  25. Murat Muratoğlu
  26. Ercan Karakaş
  27. Yüksel Yalova
  28. Zeynep Oral
  29. Kerem Görsev
  30. Suzan Aksoy
  31. Övgün Ahmet Ercan
  32. Ali Kocatepe
  33. Ayşenur Arslan
  34. İrfan Aktan
  35. Nebil Özgentürk
  36. Ünal Ersözlü
  37. Tuluhan Tekelioğlu
  38. Sedef Kabaş
  39. Alper Taş
  40. Kemal Okuyan
  41. Ümit Zileli
  42. Miyase İlknur
  43. Halil İbrahim Özcan
  44. Yaşar Aydın
  45. İbrahim Varlı
  46. İbrahim Aydın
  47. Nevzat Çelik
  48. Sadık Gürbüz
  49. Ümit Kartal
  50. Eren Aysan
  51. Şükrü Erbaş
  52. Cevat Çapan
  53. Nesimi Aday
  54. Aysun Kocatepe
  55. Fatih Yaşlı
  56. Uluç Gürkan
  57. Namık Kuyumcu
  58. Aydın Şimşek
  59. İbrahim Karaoğlu
  60. Haluk Işık
  61. Kemal Kocabaş
  62. Mustafa Bak
  63. Suat Çağlayan
  64. Vecdi Sayar
  65. Musa Özuğurlu
  66. Doğan Tılıç
  67. Ercan Kesal
  68. Nesrin Nas
  69. Elif Ilgaz
  70. Haldun Soygür
  71. Metin Boran
  72. Zeynep Altıok Akatlı
  73. Önay Alpago
  74. Atilla Güner
  75. Ender Helvacıoğlu
  76. Mahmut Kemal Kumkuoğlu
  77. Sabri Ergül
  78. Tülay Şubatlı
  79. Tahsin Yeşildere
  80. Baskın Oran
  81. Binnaz Toprak
  82. Oya Baydar
  83. Abdullah Levent Tüzel
  84. Necdet Saraç
  85. Rıza Zelyut
  86. Hıdır Işık
  87. İbrahim Çiftçioğlu
  88. Nevzat Süer Sezgin
  89. Aytun Çıray
  90. Raşit Tükel
  91. Ayşen Şahin
  92. Temel İskit
  93. Lale Afrasyap
  94. Necmiye Alpay
  95. Nergis Mütevellioğlu
  96. Atilla Özsever
  97. Ayşe Fügen Aybars
  98. Nilay Etiler
  99. Tevfik Kızgınkaya
  100. Banu Güven
  101. Yusuf Nazım
  102. Ahmet Saltık
  103. İ. Melih Baş
  104. Dilek Gözütok
  105. Yunus Yaşar
  106. Emine Azboz
  107. Nazmi Bayrı
  108. Hidayet Karakuş
  109. Seyit Nezir
  110. Metin Cengiz
  111. Mustafa Ünver
  112. Cenk Gündoğdu
  113. Kerim Eren
  114. Ali Balkız

adresi ile iletişime geçerek destek verebilir, adınızı ekletebilirsiniz..

Sevgi ve saygı ile. 30 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Lozan Andlaşması 100 Yaşında : YAŞATMAK ULUSAL GÖREV ve SORUMLULUK

Dostlar,

Poyraz Gurup / Boğaziçi Deniz Kulübü Çevre ve Spor Platformu bizi Lozan Barış Andlaşması‘nın 100. yılı nedeniyle  bir zoom oturumuna çağırdı. 25 Temmuz 2023 günü (dün) 21:30’da başlandı. Eşzamanlı olarak Gurubun youtube hesabında canlı yayınlandı. İzlemek için lütfen tıklayınız..

https://youtu.be/I_-7y_Da55o

100. yıl çok özel bir dönüm noktası olduğundan, kapsamlı bir hazırlık yaptık. Lozan görüşmelerinde ilk dönemde İsmet Paşa‘nın danışmanları içinde yer alan Prof. Dr. Veli Saltık aile büyüklerimizdendi. Bu konuyla özel olarak ilgileniyorduk. Daha önce de pek çok konferans verdik ve makaleler yazdık bu konuda. Web sitemizde bulunabilir bir bölümü. En son22 Temmuz 2023 günü Dikili’de Sn. Sinan Meydan ile “İkili Konferans” vermiştik. Bu çalışmamızı da web sitemize yükledik :
Dikili Konferansımız : Lozan Barış Andlaşması 100 Yaşında, Dikili konferansımız :

Lozan Barış Andlaşması 100 Yaşında! | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

11 yıl önce 89. yılında ise, AB ile bağıtlanan Müzakere Çerçeve Belgesinde yer alan tuzak hükümlere vurgu yaptık ve Lozan Andlaşması dahil birçok ikili – uluslararası sözleşmelerimizin diplomasi oyunları ve tuzak metinlerle geçersiz bırakılabileceği uyarısını yaptık :

AB Müzakere Çerçeve Belgesi ve
Lozan Andlaşması’na ciddi diplomatik tuzak

3 Ekim 2005’te AKP hükümetince AB ile imzalanan Müzakere Çerçeve Belgesi’nin (MÇB) 6. paragrafında, ülkemizin bugününü ve geleceğini kritik durumlara düşürebilecek kimi anlatımlara yer verilmiştir. Metinde;

  • “Türkiye’nin iyi komşuluk ilişkileri konusunda açık taahhüdü ve BM Şartı doğrultusunda uyuşmazlıkların ve önemli sınır uyuşmazlıklarının gerekirse Uluslararası Adalet Divanı’nın zorunlu yetkisini de içeren barışçı yollarla çözülecektir.” anlatımı yer almıştır.

Buna göre, Türkiye’nin sınır sorunlarının (!?) çözümünde La Haig’deki Uluslararası Adalet Divanı yetkili kılınmaktadır. Böylece “Misak-ı Milli sınırlarının sorun olabileceği”, inanılmaz bir aymazlıkla kabul edilmektedir!

Bu düzenleme, özelikle Yunanistan, Ermenistan ve Kuzey Irak için avantajlıdır.
Ancak süreç içinde oyuncular artabilir de! Türkiye ile sınırdaş olan başka ülkeler de ülkemizle sınır anlaşmazlığı olduğunu savlayabilirler!

➢ BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında Irak’ın kuzeyinde de facto yaratılan siyasal oluşum, gelecekte Türkiye’ye yönelik sınır istemleri bildirebilir. Bu durumda AB MÇB 6. paragrafa göre “anlaşmazlık” Uluslararası Adalet Divanı‘na taşınacak ve ABD ve AB’nin tutumu belirleyici olacaktır.

Gelişmeler ülke bütünlüğümüzü tehdit eden nitelik kazansa bile, bu paragrafa göre Türkiye, “güç kullanma” hakkını işletemeyecektir.

  • TSK, “güç kullanMAma” olarak düzenlenen 2 sözcükle devre dışı bırakılmıştır!

Ülke bütünlüğünü korumak için tersi yapılırsa, bu kez AB, MÇB’nin çiğnendiğini ileri sürerek Türkiye ile görüşmeleri askıya alabileceği gibi, yaptırım da uygulayabilecektir. Bu paragrafın derin tuzakları, usa (akla) bir başka sorun daha getirmektedir :

BM’nin İkiz Sözleşmeleri TBMM’de onandığına göre, 6. paragraftaki düzenlemeler,
bu Sözleşmelerin olanak sağlayabileceği siyasal haklar, Türkiye sınırlarını yeniden çizmeye dayalı güvence olarak kullanılabilir!

  • MÇB‘nin 11. paragrafı ise;A
  • AB mevzuatına uymadığı gerekçesiyle Türkiye’nin daha önce taraf olduğu ikili antlaşmalarla uluslararası antlaşmaların sona erdirileceğini kurala bağlıyor!

Bu paragrafa göre Türkiye’nin hangi ikili veya uluslararası antlaşmalarının geçersiz kılınacağı açıkça belirtilmiyor fakat;

KKTC’nin kuruluşu, 1959-1960 Londra ve Zürih Andlaşmaları, bu maddeye dayanılarak Türkiye açısından geçersiz sayılabilir!

Açılımın Lozan’a, Montrö’ye dayanmayacağını kimse güvenceleyemez!
Türkiye, ne yazık ki, AB serüveni yolunda son derece tehlikeli adımlar atmayı sürdürmektedir. Bütün Türkiye’yi uyarmak isteriz :

  • Lozan Barış Andlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin TAPUSU ve TABUSUDUR,
    gereğince koruyup kollamak tüm ulusun tarihsel sorumluluğudur.

100. yılı kutlu ve mutlu olsun!…
***
120 pp (power point) yansısı hazırlamıştık. 1,5 saat boyunca bu içeriği belgeli olarak sunduk.
Ardından soru – yanıt ve katkı bölümü oldu : https://youtu.be/I_-7y_Da55o

Lozan Andlaşması 100 Yaşında : YAŞATMAK ULUSAL GÖREV ve SORUMLULUK

Yansıları izlemek için lütfen tıklayınız..

Lozan Andlaşması 100 yaşında, YAŞATMAK ULUSAL GÖREV ve SORUMLULUK, Ahmet Saltık

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 26 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik