Etiket arşivi: Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Aşırı sıcaklarla nasıl başetmeli: Akbelen vahşeti ve çare HOMO ENVİRONMENTUM!

Dostlar,

Dün, 25 Temmuz 2023 günü saat 14:00 dolayında Cumhuriyet web TV bizimle bir görüşme yaptı. Görsel aşağıda..

Ancak bu görüşme bir kayıt oldu. Biz canlı yayın olarak algılamıştık ve üstteki görseli öncesinde paylaştık.. Affola..

Az önce, bizimle bu söyleşiyi yapan değerli muhabir Beste Çelik, erişkeyi (linki) bize yolladı. Yaklaşık 17 dakika..

Fakat biz bu görüşmede klasik, günübirlik, artık herkesin öğrendiği yalın tıbbi önerilerle yetinmedik..

Küresel ölçekte  “facia” aşamasına ulaşan iklim bunalımı (krizi) üzerinde durduk (climate disaster). Bu iklim faciası giderek tırmanacak. Küresel toplum, özellikle sera gazlarının atmosfere salımı konusunda etkili bir uzlaşmaya var(a)madı. Fosil yakıt kullanımı ve ÇEVRE TALANI sürüyor!

Homo sapiens” dünyanın içine etti! Onu yaşanmaz kıldı!

Homo rationalis” gibi davran(a)madı.. (aklını kullanmayı unuttu!)

Aşırı çoğaldı.. Papa Francis’in deyimi ile tavşanlar gibi üredi!
Dünya nüfusu 8+ milyar ve sonlu dünya kaynakları bunca nüfusa yetmiyor!

Dünya nüfusunun 1/10’u aç! (FAO verisi)

  • Her kadına 1 çocuk… başka yolu yok ve hemen!

Homo economicus” da olamadı..

Yabanıl (vahşi) kapitalizm doğayı fahişe gibi görerek
kar hırsı ile yağmaladı, “ırzına geçti”!  

Sorumsuzca davranarak “Homo hedonicus” oldu! (zevk tutsağı)

  • Geldiğimiz aşamada artık neredeyse dönüşümsüz evredeyiz..

Tüm alışkanlıklarımızı, yaşam biçimimizi HIZLA VE KÖKTEN DEĞİŞTİRMELİYİZ..

İsrafsız, çok tasarruflu, yenilenebilir enerjiye dayalı bir YEŞİL YAŞAM kurmalıyız her yönüyle..

Bisiklet, toplu taşıma, kent mimarisi, inşaat tekniği, su yönetimi.. karbon ayak izini herkes, hızla en aza indirmek zorunda..

Bir bütün olarak, artık ve de hızla HOMO ENVİRONMENTUM‘a evrilmeliyiz! (Bu betimleme bize ait.. çevreye saygılı insan..)

Unutulmasın; bizler öyle “eşref-i mahlukat” falan değiliz!
Yeryüzünde biyolojik / ekolojik olarak zorunlu parazitleriz!

Dünya bizler yokken çok daha güzeldi ve bizler olmazsak çok daha mutlu, sağlıklı dahası yaşayabilir olacak!

Baksanıza, aklını yitirmiş birileri Türkiye’de, Milas-Akbelen’de 18 bin ağacı keserek kömür madeni alanını “genişletme” saldırısında.. Yargı bağımsız ve tarafsızlıktan uzaklaştırıldığı için çelişkili ve çevre hakkını gözeten kararlar ver(e)miyor..

AKP iktidarı yerli – yabancı sermayenin mutlak koruyucusu olarak, kolluk gücünü yaşam alanlarını savunmak isteyen masum, silahsız, şiddet kullanmayan kadın – yaşlı.. bölge insanının üstüne sürüyor.. TOMA’sı ile, basınçlı suyu ile, biber gazı ve copu ile.. Yersiz – hukuksuz, orantısız güç kullanıyor.. Açıkça suç işliyor!

Anayasanın ilgili maddeleri                      : 

Ormanların korunması ve geliştirilmesi
Madde 169 – Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe
yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez….

Orman köylüsünün korunması
Madde 170- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, .. orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; … Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına…
Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı
tedbirleri alır. Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.

Image

Öte yandan                     :

Akbelen ormanında yurttaşın savunması meşru ! Hak ve ödev.
Ama karşıda, sermayeye tutsak bir iktidar ve kolluk.

Anayasa md.56 :

  • “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek
    Devletin ve vatandaşların ödevidir.”
  • DİKKAT: Yurttaş anayasal görevini yapıyor, engellemek suç!

Image

Aşırı sıcaklar ve İklim faciasının ana nedenlerinden biri de ORMANSIZLAŞTIRMA!

Üstelik fosil yakıtları giderek terk etmek ve yenilenebilir / yeşil enerjiye yönelmek zorunlu iken..

Tarih, uygarlık, insanlık… AKP iktidarının Akbelen’de sergilediği vahşeti, çevre düşmanı – sermaye tutsağı ilkel politikasını asla bağışlamayacak ve unutmayacak..

Siz bu arada sıcaklardan korunmak için gündüz 11:00 – 16:00 arasında dışarı çıkmayın, şapka – şemsiye, UV filtreli güneş gözlüğü kullanın, klimalarınızı çalıştırın… bol sıvı alın vs.

17-18 dakika süren konuşmamızı izlemek ve yaymak için lütfen tıklayınız :

https://www.youtube.com/watch?v=H2fVQ2TWE0c

Sevgi, saygı, acı, kaygı ve ÖFKE ile.
26 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Not : Bu yazı ADD Genel Merkez webinde de yayınlandı..
Asiri-sicaklarla-nasil-basetmeli-Akbelen-vahseti-ve-care-HOMO-ENVIRONMENTUM.pdf (add.org.tr)

Dikili konferansımız : Lozan Barış Andlaşması 100 Yaşında!

Dostlar,

Bu yıl, ülkemizin kurucu uluslararası hukuk belgesi olan Lozan Barış Andlaşması’nın 100. yılı!

Türkiye’nin tapusu ve tabusu olan bu Andlaşma, 100 yıl önce 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde bağıtlanmış ve metne Türkiye / BMM Hükümeti adına Dışişleri Bakanı İsmet Paşa imza koymuştu. (O tarihte henüz 1934 tarihli soyadı yasası çıkmadığından, İNÖNÜ soyadı yoktu..)

İzmir / Dikili Salihleraltı bölgesinde yerleşik ve örgütlü TÜM HALK EĞİTİMCİLERİ, Sn. Sevgi Sanön’ün öncülüğünde, kuruluşlarının 16. yılında aşağıdaki etkinliği düzenlediler :

Yurtsever tarihçi yazar Sn. Sinan Meydan ve biz “2’li Konferans” için çağrılı idik. Aşırı sıcağa karşın, Eğitimciler Gazinosunda boş sandalye yoktu, yüzlerce insan gelmişti. Sn. Meydan, bir Cumhuriyet tarihçisi olarak Lozan Andlaşması’nın tarihsel boyutunu sundu coşku ve yetkinlikle (40 dakika).

Ardından biz, uluslararası hukuk ve siyaset bilimi açısından ülkemizin kuruluş senedi sayılabilecek bu yüzyıllık Andlaşmayı irdeledik (yaklaşık 40 dakika). (Hukukçu ve Siyaset Bilimci şapkalarımızla)

Toplam 1,5 saat dolayındaki oturumu, Viyana’daki dostlarımız DÜZGÜN TV ve yöneticisi Sn. Serdar Altun aracılığıyla eşanlı olarak canlı yayınlama olanağımız oldu. “Gavur icadıinternet sayesinde  dünyanın her yerinden eşzamanlı olarak canlı izlenebildi 2’li konferansımız.

Sn. Meydan’ın kitap satış masası (standı) da Eğitimciler kafede idi ve birbirinden değerli 19 kitabın yazarı Sn. Meydan, uzayan kuyrukta sabırla bekleyen okurlarına kitaplarını imzaladı (eşim ve ben de dahil).

Küçük bir gurupla mütevazi bir yemeğin ardından, yine Eğitimciler gazinosuna döndük ve Sn. Onur Yaman’ın sazından ve sözünden güzelim ezgiler dinledik.

Gece yarısına doğru, yıllardır (2001’den beri) Dikili’ye çağrıldığımızda (geçen yıl da oradaydık) hep evlerinde gecelediğimiz dostlarımıza geçtik.. Ülkemizin sorunları… açıkoturumun irdelenmesi, Viyana’dan “hemen” ulaşan yayın erişkeleri (linkleri)DÜZGÜN TV‘nin youtube ve facebook sitelerinde (kanallarında) paylaşılan 1,5 saatlik kayıt..

Çocuklarımıza ve aldatılan yurttaşlarımıza ulusal tarih bilinci kazandıralım.
Lozan yalanları bitsin..
Gizli madde yok..
100. yıl sonunda bitmiyor, süresiz..
Maden aramalarımızı engelleyen madde yok!
Bu 3 konuda CİMER‘in bir yurttaşın sorularına resmi yanıtı var :

Bunları belgeleriyle açıkladık. Lozan Andlaşması’nın bağıtlanması üzerine istifa etmek zorunda kalan İngiltere başbakanı L. Geroge, daha sonra W. Churchill‘in, İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee‘nin yazdıklarını aktardık :

  • “Türk delegasyonu Misak-ı Milli ile belirlenmiş olan toprak konuları, kapitülasyonlar, borçlar ve diğer milli çıkarlar konularında bir adım bile geriye atmamıştır.
  • Hemen her konudaki milliyetçi istekleri Lozan’da müttefikler tarafından kabul edilmiştir….

İzlemek ve paylaşmak için lütfen tıklayınız..
https://www.youtube.com/live/VIvNR_tMYh8?feature=share

https://fb.watch/lXP3zNBunc/

Sevgi ve saygı ile. 25 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

ADD’den açıkoturum : Lozan Andlaşması’nın 100. Yılı

Dostlar,

Bu gün, 24 Temmuz 2023 günü, Lozan Barış Andlaşması‘nın 100. yılını ADD Genel Merkezinde Ankara’da da kutladık. Etkinlik içeriği aşağıdaki görselde (posterde)..

Uğur Mumcu Sokak 24 numaradaki yeni tarihsel binanın avlusunda duyarlı bir kitle toplanmıştı. AYM önceki başkanlarından, ADD genel başkanlarından Yekta Güngör Özden ve ADD kurucularından, önceki genel başkanlardan Av. Arif Çavdar ve Ankara dışından da gelen yurtseverler vardı bahçede.

Saygı duruşu ve İstiklal marşının ardından ADD Genel Başkanı Dr. M. Hüsnü Bozkurt, kısa bir açış konuşması yaptı.

Lozan kahramanı İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan Toker, Lozan sürecine ilişkin dedesi ile canlı anılarını aktardı.

Ardından, ADD Bilim Kurulu yazman üyesi Em. Alb. Doç. Dr. Mehmet Balyemez, Cumhuriyet tarihçisi olarak Lozan Barış Andlaşması’nı irdeledi.

Gülsün Bilgehan Toker, Safa B. Yenice ve Doç.Dr. Mehmet Balyemez / 24.7.23, ADD

ADD kurucularından ve önceki genel başkanlardan Av. Arif Çavdar, 90+ yaşına karşın zinde belleği ile Lozan sürecine ilişkin köşe taşlarını, epeyce süre kullanarak aktardı.

Son olarak biz söz aldık ve kısaca, Lozan Barış Andlaşması’nın 100. yılına erişmenin gururunu vurguladıktan sonra, bu görkemli tarihsel başarıda emeği geçenleri başta M. Kemal Atatürk, İsmet İnönü….. görüşmelerde ilk dönem İsmet Paşa’nın hukuk danışmanlarından ailemizin büyüklerinden Prof. Dr. Veli Saltık.. olmak üzere şükranla andık.

Ülkemizin uluslararası hukuk katında kuruluş belgesi – tapu senedi olan bu Andlaşma’nın birtakım diplomatik oyunlarla tuzaklanmaması gerektiğini vurguladık ve somutladık kaygımızı ve uyarımızı aşağıdaki gibi aktardık :

AB Müzakere Çerçeve Belgesi ve
Lozan Andlaşması’na ciddi diplomatik tuzak

3 Ekim 2005’te AKP hükümetince AB ile imzalanan Müzakere Çerçeve Belgesi’nin (MÇB) 6. paragrafında, ülkemizin bugününü ve geleceğini kritik durumlara düşürebilecek kimi anlatımlara yer verilmiştir. Metinde;

  • “Türkiye’nin iyi komşuluk ilişkileri konusunda açık taahhüdü ve BM Şartı doğrultusunda uyuşmazlıkların ve önemli sınır uyuşmazlıklarının gerekirse Uluslararası Adalet Divanı’nın zorunlu yetkisini de içeren barışçı yollarla çözülecektir.” anlatımı yer almıştır.

Buna göre, Türkiye’nin sınır sorunlarının (!?) çözümünde La Haig’deki Uluslararası Adalet Divanı yetkili kılınmaktadır. Böylece “Misak-ı Milli sınırlarının sorun olabileceği”, inanılmaz bir aymazlıkla kabul edilmektedir!

Bu düzenleme, özelikle Yunanistan, Ermenistan ve Kuzey Irak için avantajlıdır.
Ancak süreç içinde oyuncular artabilir de! Türkiye ile sınırdaş olan başka ülkeler de ülkemizle sınır anlaşmazlığı olduğunu savlayabilirler!

BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında Irak’ın kuzeyinde de facto yaratılan siyasal oluşum, gelecekte Türkiye’ye yönelik sınır istemleri bildirebilir. Bu durumda AB MÇB 6. paragrafa göre “anlaşmazlık” Uluslararası Adalet Divanı‘na taşınacak ve ABD ve AB’nin tutumu belirleyici olacaktır.

Gelişmeler ülke bütünlüğümüzü tehdit eden nitelik kazansa bile, bu paragrafa göre Türkiye, “güç kullanma” hakkını işletemeyecektir.

  • TSK, “güç kullanMAma” olarak düzenlenen 2 sözcükle devre dışı bırakılmıştır!

Ülke bütünlüğünü korumak için tersi yapılırsa, bu kez AB, MÇB’nin çiğnendiğini ileri sürerek Türkiye ile görüşmeleri askıya alabileceği gibi, yaptırım da uygulayabilecektir. Bu paragrafın derin tuzakları, usa (akla) bir başka sorun daha getirmektedir :

BM’nin İkiz Sözleşmeleri TBMM’de onandığına göre, 6. paragraftaki düzenlemeler,
bu Sözleşmelerin olanak sağlayabileceği siyasal haklar, Türkiye sınırlarını yeniden çizmeye dayalı güvence olarak kullanılabilir!

  • MÇB‘nin 11. paragrafı ise;A
  • AB mevzuatına uymadığı gerekçesiyle Türkiye’nin daha önce taraf olduğu ikili antlaşmalarla uluslararası antlaşmaların sona erdirileceğini kurala bağlıyor!

Bu paragrafa göre Türkiye’nin hangi ikili veya uluslararası antlaşmalarının geçersiz kılınacağı açıkça belirtilmiyor fakat;

KKTC’nin kuruluşu, 1959-1960 Londra ve Zürih Andlaşmaları, bu maddeye dayanılarak Türkiye açısından geçersiz sayılabilir!

Açılımın Lozan’a veya Montrö’ye dayanmayacağını kimse güvenceleyemez!
Türkiye, ne yazık ki, AB serüveni yolunda son derece tehlikeli adımlar atmayı sürdürmektedir. Bütün Türkiye’yi uyarmak isteriz :

Lozan Barış Andlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin
TAPUSU ve TABUSUDUR, gereğince koruyup kollamak
tüm ulusun tarihsel sorumluluğudur.

100. yılı kutlu ve mutlu olsun!…

Sevgi ve saygı ile. 24 Temmuz 2023, Ankara
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
ADD Bilim kurulu 2. Bşk.
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Kuduz vakaları ve halk sağlığı

Olaylar ve Görüşler

Dr. Gülay ERTÜRK
VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ GENEL BAŞKANI

21 Temmuz 2023 Cumhuriyet
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)


Kuduz
yine gündemimizde. Her yıl 60 bine yakın insanın kuduzdan öldüğü dünyada, bu sadece geri kalmış ülkelerin sorunu. İnkübasyon (AS: kuluçka) süresi değişmekle birlikte 2 hafta ile 2 ay arasıdır. Tedavisi (Sağaltımı) imkânsızdır (olanaksızdır). Sadece (yalnızca) aşı ile korunmak mümkündür (olanaklıdır).

Ülkemizde kuduza yakalanma ihtimali (olasılığı) olan hayvan türleri; köpek, kedi, sığır, koyun, keçi, at, eşek gibi evcil hayvanlarla kurt, tilki, çakal, domuz, ayı, sansar, kokarca, gelincik gibi yabanıl hayvanlardır. Ülkemizde kuduz olan hayvanların %93’ünün evcil hayvanlar olduğu ve ilk sırayı %59 ile köpeklerin aldığı görülmektedir.

HASTALIK AŞAMALARI

Kuduz bir hayvanın enfeksiyöz salyası ile ısırılma ve hatta sağlam mukoza yolu ile temas, hastalığı insana bulaştırır.

Hayvanlarda klasik kuduz seyrinde enfeksiyon üç dönemde kendini gösterir. Sükûnet dönemi, saldırgan dönem ve felç dönemi. Saldırganlık dönemi görülmeden de kuduz seyredebilir. Saldırganlık döneminin görülmediği kuduz seyir şekline sakin kuduz denir. Kedi ve köpeklerde kuduz hastalığında, virüs, santral sinir sisteminden tükürük bezlerine ulaştıktan sonra on gün içinde hastalık belirtileri ortaya çıkar ve hayvan ölür. Bir başka deyişle ısıran hayvan salyasında virüs taşıyorsa, on gün içinde ölmesi beklenir. Bu nedenle kedi ve köpeğin on gün gözlemi önerilir.

TEDAVİ (Sağaltım) SÜRECİ

İnsanlarda, kuduz riskli temas proflaksisinde (AS: Korumasında) en önemli adım yara bakımıdır. İyi bir yara bakımı kuduz virüsü geçişini azaltmadaki en etkili yöntemdir. Virüs uzun süre ısırık bölgesinde kalabileceği için aradan geçen süreye bakılmaksızın yıkama işlemi mutlaka uygulanmalıdır. Mekanik olarak virüsün mümkün olduğu kadar (olanak ölçüsünde) uzaklaştırılması amaçlandığından su ve sabun ile yıkama çok önemlidir. (AS: Akar su altında 15 dakika) 

AŞININ ÖNEMİ

Bugün kuduz için yapılan aşıların tümü ithal (dışalım) aşılardır. Oysa aşı üretimi konusunda ülkemizde veteriner hekimler çok tecrübelidirler (deneyimlidirler). 1882’de Pasteur kuduz aşısını bulduğunda, Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit’in, aşı ile ilgili eğitimi almaları için Paris’e gönderdiği üç kişilik kuruldaki kişilerden biri Baytar Hüsnü Bey idi. 1900’lü yılların başından başlayarak 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dahil, 2000’li yıllara gelinceye dek aralıksız olarak veteriner aşı ve (AS: bağışık) serumları üretilmiştir. Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitülerinde çok sayıda viral, bakteriyel ve paraziter aşı geliştirilmiştir. Ülkemizde aşı üretim alanında, günümüzdeki dışa bağımlılığının önlenmesi için kamu ve özel sektörde yerli aşı üretiminin desteklenmesi ve GMP (AS: İyi Üretim Uygulamaları) sistemi yatırımlarının acilen (ivedilikle) yapılması gereklidir.

Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl ortalama 200 binin üzerinde insan kuduz riskli temas nedeniyle sağlık birimlerine başvurmaktadır. Kuduz bu denli önemli iken, Sağlık Bakanlığı bünyesinde “Veteriner Halk Sağlığı” birimi yoktur. Oysa hayvanlardan geçecek hastalıklar (zoonozlar) için ilk ve en iyi savunma hattını veteriner hekimler oluşturur.

Gerek yerel yönetimlerde, gerekse ilgili bakanlıklar bünyesinde veteriner otoritesi yeniden yapılandırılmadığı sürece, kuduzdan uyuza birçok hastalık hayvanlardan insanlara bulaşmaya devam edecektir.
=====================================
Dostlar,

Kuduz kuşkulu ısırık ve yaralanmaların yönetiminde Dünya Sağlık Örgütü rehberi son derece önemli ve değerlidir. Erişim için lütfen tıklayınız..

WHO Guide for Rabies Pre and Post Exposure

Bir de ulusal rehberimiz var, Sağlık Bakanlığınca hazırlanan; güncel ve başarılı :
https://hsgmdestek.saglik.gov.tr/depo/birimler/zoonotik-vektorel-hastaliklar-db/zoonotik-hastaliklar/2-Kuduz/6-Rehbler/Kuduz_Profilaksi_Rehberi.pdf

Türkiye Ulusal Refik Saydam Koruyucu Sağlık Kurumu’nu derhal yeniden açmalı ve teknolojisini, uzman insangücünü sağlayarak başta aşılar (bakteriyel, viral, paraziter) olmak üzere bağışık serumlar, anti-toksinler, immunglobulinler, koagülasyon faktörleri ve değişik biyolojik ürünlerin, NBC savaş karşı kimyasallarının, temel ilaçların.. ülkemizde üretimi sağlanmalıdır. Bu ürünler stratejik olup, tümü ile dışalıma (ithalata) bağlı olmak kabul edilemez.

Öte yandan, Tıp Fakültelerindeki “Halk Sağlığı Anabilim Dalı” gibi, Veteriner Tıbbı (Veterinary Medicine) fakültelerinde Veteriner Halk Sağlığı (Veterinary Public Health) Anabilim Dallarının kurulması zorunludur.

Dünya Sağlık Örgütü’nün “Tek Tıp – Tek Sağlık” yaklaşımı / politikası “İnsan – Hayvan – Çevre Sağlığı” önlemlerinin bütüncül ele alınmasını öngörmektedir.

Gerekli kurumlaşmalar sağlandığında sayın yazarın belirttiği GMP (İyi Üretim Uygulamaları) uygulamalarına ek GLP (İyi Laboratuvar Uygulamaları) ve GCP (İyi Klinik Uygulamaları) uygulamaları da yerine getirilecektir.

Sağlık Bakanlığı kuduz kuşkulu ısırık, yaralanma olgularına tıbbi destek verecek birimleri sayıca artırarak ülkeye yaymalı, aşı – bağışık serum (Kuduz İmmun Globulin) sıkıntısına yer vermemelidir.

  • 21. yy’da kuduzdan ölüm yüz kızartıcıdır ve yöneticilerin mutlak insancıl, hukuksal sorumluluğunu doğurur (Anayasa m. 2, 56, 125 vd.)
    ***

Not    : Sayın yazarın dili, şaşılacak ölçüde eski ve Türkçe dışı. Türkçemize yazık. Üzülerek ve rahatsız olarak sıkça, ayraç içinde Türkçe sözcükler koyduk..

DİL DEVRİMİ, Atatürk Devrimlerinin ayrılmaz parçasıdır ve öksüz bırakılamaz. Atatürk’ün Türk Dil Kurumu‘nu kurduğu 26 Temmuz 1932’de yaptığı uyarıyı usumuzdan hiç çıkarmamalıyız :

  • “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” / Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Paşa, İş Bankası gelirlerinden Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu için sürekli gelir / akar sağlayarak akçalı bağımsızlıklarını da güvencelemişti. 12 Eylül 1980 darbecileri sözde Atatürkçü görünürken, Atatürk’ün emaneti – mirası – vasiyeti bu 2 yaşamsal devrim kurumunu kapattılar ve devlet dairesine dönüştürdüler. Bunların ne ölçüde Kemalist Devrime hizmet ettikleri ortada! Önceki gün Türkçe sözlüğe “Türkiyeli” sözcüğünü koymaya yeltendiler. İngiltereli, Fransalı, İtalyalı, Rusyalı… sözcükleri var mı? Ülke ve ulus adları ayrı ayrı var.. İngiltere / İngiliz, Fransa / Fransız, Rusya / Rus… Herkes çok özenli olmalı ve Aydınlanma Devrimlerine dönük örtük-açık saldırılara dikkat ve bilinçle karşı koymalıyız. Türkçeyi savsaklama (ihmal etme) lüksümüz yok..

Bu arada Cumhuriyet Gazetesi  yönetiminin de epey zamandır bu sorunsal üzerinde durmadığı görülüyor. Önceki genel yayın yönetmeni Arif Kızılyalın, Dilbilimci idi… Cumhuriyet Vakfı yazmanı Işık Kansu, bizim gibi Dil Derneği üyesi. Bir kez daha anımsatıyor ve rica ediyoruz; Cumhuriyet Gazetesi Dil Devrimimize özenle sahip çıkmayı sürdürsün..

Sevgi ve saygı ile. 21 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

Hospital Manager dergisi ile söyleşi : SAĞLIK HİZMETİ HALKA LÜTUF DEĞİL, Sosyo-Ekonomik Kalkınmada En Temel Girdidir

Dostlar,

Hospital Manager” dergisinin yayın yönetmeni Hastane Yöneticisi Sayın Oğuz Engiz, yönetmeni olduğu aylık dergide yayımlamak üzere bizimle bir söyleşi yaptı. Yönelttiği sorular şöyleydi :

  1. Sağlık sistemimiz bireylerin ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirmede ne kadar başarılı, bu konuda neler yapılabilir?
  2. Birinci Basamak hekimlik (Aile Hekimliği Sistemi) sizce ne kadar etkili, bu konuda neler yapılmalı?
  3. Kamu hastaneleri iyi yönetiliyor mu, bu konudaki düşünce ve önerileriniz nelerdir?
  4. Bireylerin sağlık için ceplerinden yaptığı harcamalar her geçen gün artıyor,
    bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
  5. Sağlık sistemimizde öncelikler dikkate alındığında yeniden düzenlenmesi gerektiğini
    düşündüğünüz konular nelerdir ve bu konulara ilişkin önerileriniz, projeleriniz nelerdir?
  6. Sağlık sistemimizin sürdürülebilirliği için neler yapılmalıdır?
    ***
    Temmuz 2023 • Yıl: 14 • Sayı: 58 * syf. 26-30

    Bizim dışımızda değerli uzmanlarla da söyleşiler var. Prof. Melih Bulut, Prof. Cem Sungur, Prof. İsmail Ağırbaş, ATO Başkanı Muharrem Baytemür, CHP Milletvekili Dr. Murat Emir…

    Bu sayının kapağında yanıtı aranan temel sorular var :

    – Sağlık Bakanlığı Bütçesi Daha İyi Kullanılabilir mi?
    – Sağlık Sistemleri Gelişmiş Ülkelerde Yeniden Tasarlanıyor
    – Sağlık Sistemimiz Sağlığımızı Korumaya Ne Kadar Katkı Sağlıyor?
    Bizimle söyleşinin başlığı şöyle konmuş :

    SAĞLIK HİZMETİ HALKA LÜTUF DEĞİL,
    Sosyo-ekonomik Kalkınmada En Temel Girdidir..

    Derginin tümü pdf olarak aşağıda. Okumak için lütfen tıklayınız..

    Hospital Management, SÖYLEŞİ, Temmuz 2023, s. 58

    Sayın Engiz ve çalışma arkadaşlarına teşekkür eder, başarılar dileriz.

    Ulusumuzun nitelikli sağlık hizmetlerine erişimi temel bir insanlık hakkıdır ve kamusal yükümlülüktür.

    Neo-liberal saldırılar, pos-modern KüreselleşTİRme ideolojileri vb. bu yalın gerçeği örtemez, örtmemelidir.

    Sevgi ve saygı ile. 19 Temmuz 2023, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
    Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
    Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
    www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
    facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

MELTEM TV Programımız : AKP Neden Yapıcı-Barışçı Olmuyor?

Dostlar,

Dün akşam (13 Temmuz 2023, Perşembe) saat 19:35 – 19:57 arasında yaklaşık 22 dakika Meltem TV‘de idik.

Deneyimli ve usta sunucu Sn. Gülgûn Feyman Budak‘ın sorularını yanıtladık.

Hem havaların fiziksel / meteorolojik olarak sıcaklığını hem de ülkemizin başta politik olmak üzere bunaltan ekonomik sorunlarını irdeledik.

Klasik “sıcaklardan korunma” (!) yöntemlerine değindik. Güneş gözlüğü konusu önemli. Güneşten gelen zararlı UV ışınlarını tutmayan (filtre etmeyen, süzmeyen) güneş gözlükleri kullanılMAmalı. Bunların kullanılması, kulanılMAmasından daha zararlı.

Bu tür gözlüklerin üretimine, pazarlanmasına, dışalımına Sağlık Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı izin vermemeli. Biraz pahalı olabilir bu gözlükler, alamayan insanlarımız –ve herkes– yazın mutlaka şapka giysin.. dedik.
***
Öte yandan, aşırı sıcaklar sorunu küresel ve sistematik.

Dünyamız bir İKLİM FACİASI ile yüz yüze ve bu tablo “Antroposen“!

Yani “insan kökenli, sorumlusu sorumsuz – akılsız insanlık..

  • Yabanıl (vahşi) kapitalizm, akıl dışı hızlı nüfus artışı, çevrenin talanı..

İnsanlık aklını başına almak ve yarattığı sürdürülemez faciayı “HIZLA” toparlamak zorunda.. Bunu için derhal

HOMO ENVİRONMENTUM‘a evrilmesi gerek.

Bunu biraz açtık. Hemen, ivedi, yaygın küresel işbirliği ile..

AKP=RTE‘nin 21 yıldır kesintisiz izlediği irrasyonel (us dışı) ve açıkça tarikat – cemaat yanlısı, büyük sermaye güdümünde ve yabancı sermaye yandaşı politikalarının ülkemizi sürüklediği çıkmazı konuştuk ikinci bölümde.

Ülkenin talan edildiğini, gelir dağılımının bozulduğunu, laik kesimden dinci yandaşlara sermaye aktarıldığını, iktidar zenginleri hatta Dolar milyarderleri yaratılarak siyasetin kirli biçimde finanse edildiğini… açıkladık.

AKP’nin bilinçli yoksullaşTIRma politikası güttüğünü, yandaşlarını devlet kaynaklarıyla parti yardımı imiş gibi göstererek desteklediğini, böylelikle, yarattığı derin ve yaygın (dikey ve yatay) yoksulluğu yönettiğini ve bu kesimin (yandaşlarının) oylarını alabildiğini, yoksullaştırmanın seçici olduğunu aktardık. Bu durum siyaset biliminde bir “anomali”!

Ancak makro göstergelerin de olağanüstü bozulduğunu ve temerrüt eşiğine (borçları çevirememe, iflas / moratoryum)  sürüklendiğimiz, devasa “3 Açık” (Cari / Dış Ticaret / Bütçe açığı) içinde şeytan üçgenine savrulduğumuzu anlattık.

Çözümleri sunduk… En başta SERVET VERGİSİ! Yurtdışından örnekler verdik..
Nedensiz ve haksız zenginleştirilen çok varlıkılıların servetlerinden vergi..

  • Onlar böylesine ölçüsüz varsıl/zengin edildikleri için on milyonlarca insan yoksul ve işsiz!

Kimi ölçüsüz, adaletsiz vergiler Anayasa md.2, 10 ve 73’e açıkça aykırı..

İzlenmesini, paylaşılmasını ve ulusun bilinçlendirilmesini, iktidardaki sağduyulu – yurtsever insanlarımızın da bu meş’um (lanetli) gidişe parti içinde “dur” demelerini diliyor, bekliyor ve bu bağlamda tarihsel çağrı yapıyoruz.

Çoooooooookkkkkkkkkk geç olmak üzere…

İzlemek içi tıklayınız lütfen..

Meltem TV ve Sn. Feyman Budak’a teşekkürlerimizle.

Sevgi ve saygı ile. 14 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

T.C. YURTTAŞLARININ NÜFUS ARTIŞ HIZI DÜŞÜYOR !

Değerli arkadaşlar,

T.C. yurttaş nüfusunda doğurganlık 1,7’ye düştü; ama doğum-ölüm farkı hâlâ pozitif, yani çok yavaş da olsa, doğal nüfus artışı sürüyor..

Türkiye’deki T.C. yurttaşlarının 31.12.202’de nüfusu 81,9 milyondur..
Bu arada ülkede, gümrüklerden “legal” (yasal) giriş yapmış “7 milyondan çok yasal

göçmen + sığınıcı” var; yasa dışı (düzensiz göçmen) sayısı bilinmiyor. …

Yurtdışındaki T.C. yurttaşlarının sayısı da net olarak bilinemiyor; kestirimle 4,5-5,0 milyon
arasında yurttaşımız yaban illerde…
Toplam olarak ~87 milyon T.C. yurttaşı var diyebiliriz.
Aşağıdaki grafikte Türkiye’nin son 10 yıllık nüfus artış hızı gösteriliyor.. En son 2022’de binde 5,4
oldu; bu gidişle 2025’te artış hızı negatif olacak!

Bir başka deyişle, T.C. yurttaş nüfus artışı duracak, azalmaya başlayacak demektir..

2025’ten sonraki nüfus artışı salt göçmenler, sığınıcılar nedeniyle olacaktır…

Sevgilerimle.æ

===========================================
Dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ı sitemiz okurları yakından tanır.
Savunma Sanayisi eski müsteşarlarından Dr. Ercan, Çekirdek Fiziği (Nükleer Fizik) uzmanıdır.
Harbiye kökenlidir. Gerçek bir yurtsever Kemalist ve nitelikli bir aydındır.
Çok iyi Matematik bilir ve “Matematiksel düşüme” yi yöntem edinmiştir.
Pek çok sorunun çözümünde, sıklıkla da yalın (basit) matematik yaklaşımlarla nesnel bilimsel çözümler üretir.

Facebook sitesinde izlenmesini öneririz : (20+) Facebook
***
2022’de nüfus artış hızının binde 5,5 ya da %0,55 olarak beklenmedik düzeyde düşük ilanının altında, 220 bin kovit ölümünün hesaba katılmış olmasıdır. Fakat Ülkemizin nüfusu 31 Aralık 2022’de, bir önceki yıla göre 599,280 kişi artarak 85,279,553 kişiye ulaştı. Bu hız binde 5,5 değil binde 7,1 (TÜİK 2022 Nüfus Bülteni).

Ölüm sayısı 2021’de 566,485 iken 2022’de %10,9 azalarak 504,839 oldu. (Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2022). TÜİK 2021 ve 2022’de ölüm istatistikleri yayınlamadı. Gerekçe olarak ilgili kurumlardan gerekli verilerin ulaşmaması gösterildi. Bu doğru değildi çünkü ilişkisel veritabanları ile ölüm verilerine TÜİK erişebiliyordu.

Çıplak neden Kovit-19 ölümlerini saklamak idi.
23 Şubat 2023’te bu veriler erteleme ile açıklandı ve bu 2 yılda 220 bin “fazladan ölüm”
bildirildi. Dolayısıyla 2022’de nüfus artış hızının “düşük” görünmesinde ilanı ertelenen ölümlerin 2022’de hesaba katılmasının payı olmak gerekir.

Nüfus artış hızı şöyle ya da böyle, Türkiye ve dünyada hala çok yüksek ve gereksizdir. Dünya
nüfusu her yıl yaklaşık 80 milyon artmaktadır. Türkiye’de ise kabaca 1 milyon / yıl artış.. Dünya
kaynakları bunca nüfusa yetmiyor. Üstelik yapay zekalı android (insansı) robotlar (MER)
yüzlerce milyon insanı işinden etmekte, daha da edecek..
Dolayısıyla nüfusu artırmak yerine azaltmak gerek. Bunun da yolu
  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK…

Hemen ve ertelemeden.. Nüfusumuz azalacak diye bir kaygıya gerek yok. Azalmalı!
Örneğin Ordumuzda asker sayısı birkaç onyıl öncesine göre yarısından da az..
İyi eğitilmiş, yüksek teknik donanımlı yarım milyondan daha az nüfuslu bir ordu..

Sevgi ve saygı ile. 10 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

TÜRKİYE NEREYE EVRİLİYOR?

Dostlar,

Bu gün, 10 Temmuz 2023 Pazartesi, 23 Derece Youtube kanalı bizi konuk etti.

Başarılı ve çok izlenen deneyimli sunucu – programcı gazeteci Sn. Burcu Uğur‘un “AÇIK ALAN” başlıklı programında sorularını yanıtlamaya çalıştık.

40 dakika öngörülmüşken, Sn. Uğur toplam 55 dakika zaman ayırdı bize..

Gazeteci Sn. Uğur bize 4 soru yöneltti :

1-Erdoğan seçimi yeniden kazandı. Bir bilim insanı ve aydın olarak ne hissediyorsunuz?

2-Sizce muhalefet neden yitirdi?

3-Erdoğan’ın seçimi kazanmasının, Türkiye’yi sürükleyeceği nokta, bugün geldiğimiz durumdan daha kötü olur mu, yoksa en kötü durumu yaşıyor muyuz?
Ekonomik, hukuksal ve demokrasi açısından değerlendirmelerini almak isterim.

4-Sağlık konusuna da değinelim. On line randevular alınamıyor. İnsanları sabahın erken saatlerinden hastane kuyruklarında bekliyor. İlaç sağlanmasında sıkıntılar yaşanılacağı söyleniyor. Sağlık alanında tam olarak nasıl bir tablo var?
**
Bunlara ek olarak, ACIMASIZ yaygın ve yüksek oranlı zamları ve

Ülkemizin belki de en büyük güncel sorunu olan milyonlarca düzensiz – kaçak göçmen sorununu da zaman ölçüsünde irdelendi.

Youtube ortamında izlemek için lütfen tıklayınız  https://t.co/zsnVFhcRUR 

 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

ARTAN SİVRİSİNEK, HAŞERELER ve İLGİLİ HASTALIKLAR : NE YAPMALI?

Dostlar, 

Dün, 8 Temmuz 2023 günü, İzmir’den YENİKİRAZ adlı yayının genç muhabiri Göksu aradı ve bizimle bir söyleşi yaptı. Konu, özellikle İstanbul ve kimi büyük kentlerde artan sivrisinek vb.lerinin artışı ve bunlara bağlı hastalıklar idi.

Web sitelerinde yayımladılar sağolsunlar..
https://yenikiraz.com/elimizi-cabuk-tutmaliyiz-acil-onlem-almaliyiz/  

Metnin jpg biçimi aşağıda.

Kendilerine ve yayın organlarına duyarlıkları için teşekkür ederiz.

Söyleşinin word dosyası biçimi :

ARTAN SİVRİSİNEK, haşereler ve ilgili hastalıklar, Yenikiraz.com 8.7.23

Sevgi ve saygı ile. 09 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Bedeviye esir düştün Türkiye

Barış TerkoğluBarış Terkoğlu

06 Temmuz 2023, Cumhuriyet
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

 

“Cehalet aklın gecesidir” diyor Konfüçyüs, “Aysız yıldızsız bir gece” diye de devam ediyor.

İstanbul’da bir sanat sergisi. Önünde kalabalık toplanmış. Hayır, görmeye gelmemişler. Söylediklerine göre, “ecdat yadigarı” mekanda; paganizm, LGBT, ahlaksızlık vb. her türlü “din düşmanlığı” var.

İBB’nin düzenlediği Feshane’deki sergiyi, dinciler protesto etti. Haliyle merak ettim: Acaba içeride, İslamcıları ayağa kaldıracak ne var?

Protestocular, içeri girmiş, “cemiyet ahlakına dinamit atan” eserleri fotoğraflamış, paylaşmıştı. 300 sanatçının, 400’den fazla eserinin olduğu sergide saldırı, üç eser üzerinde yoğunlaşmıştı.

ŞÖVALYE DEDİLER KEÇİ ÇIKTI

Birincisi; serginin girişinde yer alan heykellerdi. Protestoculara göre “Tapınak Şövalyeleri’nin taptığı şeytanı” temsil ediyordu.

Heykeli buldum. Eserin adı “No man’s land” yani “Sahipsiz toprak”. Hazırlayan sanatçı, Gönül Nuhoğlu. Gönül Hanım’la konuştum. “Ben bir enstalasyon (yerleştirme) sanatçısıyım, eserin sergileneceği mekâna göre iş yapıyorum” diye söze başladı Nuhoğlu. Bu eserini, İtalya-Milano’da bir şatoda düzenlenen sergi için yapmıştı. Şato, sınırları savunma için oluşturulmuş mekânlardan biriydi. Ortamın havasını, dışarıyı gözetleyen, keçilerle tamamlamıştı.

Keçilere yakından bakıldığında, ayakları, mühendislerin harita hazırlarken kullandığı aletlerin ayaklarından oluşmuştu. Nuhoğlu, eserin mesajını şöyle anlattı: “Dağ keçileri sınır tanımıyorlar. İnsanların çizdiklerinden bağımsız olarak, doğal sınırları onlar belirliyorlar.” Söyledikleri gayet açıklayıcıydı…

“Herkesi İtalya’ya götürmek mümkün değil. Mekânın dışına çıkınca anlaşılmıyor olabilir. Ama herkes anlamak zorunda da sevmek zorunda da değil. Ama birlikte yaşayacaksak en azından anlamaya çalışmak, saygı göstermek zorunda.” “Sığlığın kendisiyle derinlik ölçülmez” diyen Nuhoğlu, yaşananların sebebinin cehalet olduğunu düşünüyordu.

SEVİŞMİYOR SAVAŞIYOR

İkinci eserin sorunu LGBT idi! Protestocular, çırılçıplak iki erkeğin, kucak kucağa seviştiğini söylüyordu. O eseri de buldum. Dikkatli bakınca, sevişen değil savaşan iki canavar resmedilmiş gibi duruyordu.

Sanatçı Sema Maşkılı’yı buldum. Maşkılı, “O resim hâlâ devam eden kişisel sergimin bir parçası. Serginin adı ‘Güç Canavarlar Yaratır’ diye söze başladı. “Bu resimlerin hiçbirinde sanıldığı gibi cinsellik yok. İnsanlar birbiriyle güç mücadelesi yapıyorlar. Onları dövüşürken, boğuşurken resmediyorum.”

Canavarlar neden çıplak? Maşkılı anlatıyor: “Onları medeni olarak göstermek istemiyorum çünkü kıyafet medeniyetin temsilidir.”

Maşkılı, “Ben insanlığın sorunlarına eğiliyorum” derken sanatının siyasete alet edilmesini istemediğini ifade etti. Gerçekten de Maşkılı’nın aynı tema üzerine bir dizi eseri vardı.

ALATURKALIĞI ANLATIYOR

Hedefteki üçüncü eser ise mahyasında “Ala Turca” yazan minarelerin olduğu, şehir silüetinin göründüğü resimdi. Resimde rakı masası ve dansöz olması, İslamcı cenahı kızdırmıştı. Ressam Mevlüt Akyıldız’ın 2001 tarihli “Ala Turca” isimli eseriydi. Resme bakınca, sayamadığım kadar çok insan gördüm. Asker de aşçı da vardı. Protestocuların gözü ise dansöze ve rakıya takılmıştı. Ben ise onları çok zor seçebilmiştim.

Akyıldız’ı aradım. Adı üstünde, bizim alaturkalığımızı anlatmaya çalışıyordu. Osmanlı’dan bugüne tarihimizin farklı öğelerini yan yana getirmişti. “Arkada bir kantocu kadın, önde yerel bir şarkıcı, öbür yanda bir dansöz, yanına hem gelini hem sevgilisini oturtmuş bir damat, bir tarafta rakı içenler bir tarafta güreşenler…” diyerek resimdeki unsurları sıralamaya başladı Akyıldız. Bir tür kültürel karmaşa serüvenimizdi. Resimlerinde ironiyi sevdiğini anlatan Akyıldız, “Sanat öyle bir şey ki 80 yıl sonra resmime bakan belki de bambaşka yorumlayacak” ifadelerini kullandı. Ona göre sorun, dini bile tanımayan cahil insanlardan kaynaklanıyordu.

FESHANE KUTSAL DEĞİL

Kısacası siyasal İslamcılar neyi protesto ettiğini dahi bilmiyor. İBB’nin muhalefette olması, sanat sergisi düzenlemesi, onları sokağa dökmeye yetmişti.

Sanatçılarla konuştuktan sonra Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’ni açtım. Serginin olduğu Feshane’nin tarihini okudum. Elbette bir kutsallığı yoktu. Aksine, bir ticarethaneydi. Fes ithalatının ekonomiye zarar vermesi üzerine milli üretim için II. Mahmut tarafından kurulmuş bir fes fabrikasıydı. Osmanlı’da sanayileşmenin, modernleşmenin, Batı’yı yakalama arayışının bir parçasıydı. İBB ise dökülen yapıyı restore edip bir sanat merkezine çevirmişti. Haliyle içerdeki resimler-heykeller, kapıdaki İslamcı protestoculardan daha fazla Feshane’nin ruhunu temsil ediyordu. II. Mahmut yaşasa sergiyi gezer, belki de sarayın duvarlarına birkaç resim seçerdi.

  • Sorun bizim Talibanlaşmış İslamcılar’daydı.
  • Çölleşmiş Bedevi zihniyetini, sanki dinle, ecdatla, tarihle alakası varmış gibi millete dikte ediyorlardı.

Cehaletten daha kötüsü, eyleme geçmiş cehalettir. Asla küçümsemeyin!

====================================
Evet dostlar…

AKP=RTE ile 20,5 yılda sürüklendiğimiz yer bu batak.
Üstelik 21. yy’ın şafağında.

İrticaya sınır yok!
Yetenekli – araştırmacı – yürekli gazeteci Barış Terkoğlu‘nu içtenlikle kutluyoruz.

Siyasal İslamcı‘nın cehaletine sınır olmadığından, buna dayalı kör cüretine de sınır yok.

Ama ciddiye alınmalı, direnmeli.. bu asla kabul edilemez çöl şeriatı baskısına asla boyun eğilmemeli. Tüm uygar Türkiye’den gür sesle itirazlar yükselmeli..
***
Acaba??
Bu arada,
Kimin tavuğuna kışt dedik?” diyen zat-ı şahaneleri mübarek Reis hazretlerimiz ne buyururlar bu ilkel, cehalet kuyusu saldırıya??

Demokrasi tramvayından yıllardır indiklerini biliyoruz da,
Türkiye’yi daha ne denli şer’i / teokratik devlet yapacaklar?

Anayasal laik rejimi nereye dek budayacaklar?

Nerede duracaklar??

Unutulmasın                                   :

  • Türkiye, tarihinin en gerici tarikatlar koalisyonunca yönetilmekte.. 

Sevgi ve saygı ile. 06 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik