Etiket arşivi: AKP=RTE

CADDE TV Programımız – 9 Ağustos 2023

Dostlar,

Dün, 9 Ağustos 2023 günü CADDE TV‘de Sn. Rahmi Aygün‘ün konuğu olduk. Saat 17:00 – 19:00 arasında 2 saate yakın bir süre ülkemizin yakıcı gündemini ve çıkış yöntemlerini konuştuk. Duyuru görseli aşağıda, program öncesinde dağıttık sanal ortamlarda (“sosyal medya mecralarında” demeye gerek var mı?) Konumuz,

  • 100 YILIN KUŞATMASI : Nasıl Yaracağız? idi.

Tıkanan sağlık sistemini, bu tablonun Haziran 2003’te AKP iktidarınca başlatılan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM (Health Transformation) adıyla maskeli neo-liberal tezgahın istendik ürünü olduğunu açıklayarak başladık.

Laiklik‘ten DİB Ali Erbaş‘ın bir şeriat militanı gibi kışkırtıcı ve apaçık anayasayı çiğneme (ihlal) suçu oluşturan çıkışlarına; derin ekonomik çöküntüden kurgulu yoksullaşTIRmaya, Akbelen ormanlarının kırımına, Hatay/Dikmece köyünde girişilen us dışı hızlı kamulaştırmaya, 14/28 Mayıs 2023 seçimlerinin meşruluk sorununa, AKP=RTE iktidarının giderek kalıcılaşan ve yinelenen, olağanlaştırılan ve alışmamız istenen gözü kara, pervasız Anayasa çiğnemlerine (ihlallerine), çevrilemez duruma getirilen muazzam borç yüküne ve moratoryum (uluslararası iflas!) riskine, azgın enflasyona acımasız vergilere… değindik. SERVET VERGİSİ alınmasını önerdik

Ülkenin dış politikada çıkarlarının ve güvenliğinin korunamadığı, Erdoğan’ın ABD önceki başkanı D. Trump tarafından aşağılandığı / örtük tehdit edildiği mektubu, göçmenlerle demografik yapının dinamitlenmesi de tartıştığımız başlıklardandı.

AKP=RTE iktidarını uyardık : Bu gidiş gidiş değil..  Ülkeyi inanç ve etnik temelde böldünüz.. On milyonu aşkın yabancıyı ülkeye bilerek doldurdunuz ve Uluslaşmanın önünü kesmek istediniz, ümmetleşme hedeflediniz. Paramızı pul ettiniz 3 Kasım 2002’de iktidar olduğunuzda 1 $ =1,65 TL idi, bu gün 27 TL. Toplam kamu borcu 130 milyar $ iken 477 milyar $’a çıkardınız, Cumhuriyetin varlıklarını peş keş çekerek sattınız.. Yandaş İslami kesime sistemli biçimde sermaye aktarımı yapmaktasınız.

Demokrasiyi askıya aldınız.. Yasama – Yürütme – Yargı  erklerini hesap sorulamayan tek 1 kişiye bıraktınız. Yargı adalet değil korku ve zulüm dağıtıyor. RTÜK iktidar sopası. Aydınlar, gazeteciler hapiste ve hapis gözdağı ile baskı altında.. AYM ve AİHM kararlarını bile uygulamıyorsunuz!

Bu gidiş ülkemizde denetlenemeyecek patlamalara yol açabilir.. Aklınızı başınız alın. Ülkeyi bir Anadolu Federe İslam Devletine sürüklüyorsunuz. Bu ham hayal, vazgeçin..

Kurtuluş çaresi                              :

Halk öylesine sindirilip kutuplaştırıldı ki, elde, tek birleştirici gene Gazi Mustafa Kemal Paşa‘nın eylemi kaldı.. 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi..

1- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.
2- İstanbul hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir.
Bu durum ise milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.
3- Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Çoook açık ki “İstanbul hükümetiyerine AKP = RTE hükümeti konmalı..

Kurucu Parti CHP derhal toparlanmalı ve Ulusu bu yönde örgütlemeli!

İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayın (toplam 2 saate yakın).

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin hızla yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 10 Ağustos 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

FLASH HABER TV Konuşmamız : Türkiye’de Çok Yönlü Bunalım: Ne Yapmalı?

Dostlar,

FLASH Haber TV ‘de Sn. Betül Begümhan Aydoğan’ın konuğu olduk.. (07.08.20023).

Konumuz, Türkiye’nin AKP eliyle içine sürüklendiği çok yönlü bunalım idi.
Türkiye, olağandışı / olağanüstü bir döneme sürüklendi, moratoryum eşiğinde.
İktidar, dağı – taşı – limanı – ormanı – hazine arazilerini, borsayı…ne var ne yok haraç mezat satıyor! İtiraz istemiyor, halk uyanmasın istiyor, sesini çıkaranı hapse tıkıyor, ekran karartıyor. Olağanüstü – olağandışı durumlar, bu nitelikte, olağanüstü – olağandışı çözümleri zorluyor.

Saat 16:00’da başlayan konuşmamızın başında ses niteliğinin (kalitesinin) çok yetersiz olması nedeniyle, skype görüşmemiz telefon bağlantısına (salt ses) dönüştürüldü.
Sn. Aydoğan’ın bu haber kuşağı 2,5 saat süreli. Saat 14:00’te başlıyor. Biz programa 1 saat 25 inci dakikada katıldık ve yaklaşık 25 dakika sürerek 1:50’de bitti. Videonun altındaki kırmızı zaman çizgisi üzerinde ileri – geri kaydırma ile izlenecek bölüm seçilebiliyor. İzlemek için lütfen tıklayınız :

https://www.youtube.com/live/37EBSZ0YUcY?feature=share 

Özetle vurguladığımız şunlardır :

AKP=RTE ve son yıllarda MHP vd.nin ortaklığı Cumhur İttifakı eliyle Türkiye, Cumhuriyetin 100 üncü yılında derin ve çok yönlü bir bunalıma (krize) sokulmuştur.

Özellikle son 2 yıldır sürdürülen, “Nass” maskesi ile gerekçelendirilen yoksullaşTIRma bilinçli ve kurguludur. Örn. 7500 TL gibi cep harçlığı düzeyinde aylıklı emeklilere, ENAG (Enflasyon Araştırma Gurubu) verileriyle %100’ün üstünde!) korkunç enflasyona karşın Temmuz 2023’te zam verilmemesi.. Bu insanların sözde yastık altını ekonomiye kazandırma amacına AKP=RTE iktidarının inandığını savlamak çok güçtür. Çünkü ulusal ekonomiye gerçek (reel) kaynak aranışı için hiç de gerçekçi bir yol değildir ve iktidar kurmayları – bürokratları gerçekliğin ayırdındadır.

Dolayısıyla, 9 milyona yakın açlık sınırı altında aylıklı emeklinin, aileleriyle birlikte 30 milyon dolayında bir kitle nasıl göz ardı edilebilmiştir? Siyaset biliminde geçerli genel-geçer kural alt üst edilebilmiştir! Beklenen, kaynamayan tencerenin iktidarları sandığa gömdüğüdür. Ancak üst akıl güdümünde iktidar, bu derin ve yaygın yoksullaşTIRmayı şaşırtıcı biçimde yönetmekte ve siyasal avantaja dönüştürebilmektedir. Yandaşlar, bütçeden sosyal yardımlarla seçici olarak desteklenmekte ve üstelik Parti yardımı olarak sunulabilmektedir. Dolayısıyla Parti tabanı korunabilmektedir (tahkim, konsolidayon). Ancak yandaş olmayan ve acımasız biçimde açlık sınırı altına itilen yandaş olmayan milyonlar ise çaresizlikleri ile teslim alınmakta, güce teslim olmaya yönlendirilmekte, diz çöktürülerek biata zorlanmaktadır. Ya da de-politize edilmekte, siyasal katılmanın dışına itilmektedirler.

Laik yaşam / seküler düzene dönük saldırılar boğucu düzeye tırmandırılmıştır. Milli Eğitim’de üniversite öncesinde 1,2 milyon dolayında öğretmen olmasına karşın, akıl almaz biçimde imamlar-vaizler okullarda görevlendirilmektedirler! Dernek-vakıf maskesiyle çalışan gerici tarikat-cemaatlar ile sözleşmeler yapılarak okullarda öğrencilere bu kesimlerin din adamlarının sözde eğitimi dayatılmaktadır.

DİB Ali Erbaş, yalınkılıç şeriat militanlığına soyunmuştur. Günaydın sözlüğüne “Arapça” uzuuuun sözcüklerle kendince seçenek üretmektedir. Cuma namazına uygun eğitim – kamu mesaisi ayarlanması isteyebilmektedir. Bay Erbaş, pervasızca Anayasa m. 2, 24, 42, 136, 174 vd. ni çiğnemektedir. Bu suçtur ve yaptırımı TCK m. 309’da yaşam boyu ağırlaştırılmış hapistir.

Akbelen’de sermaye güdümünde orman talanı ve kırımı ve Hatay’da ivedi kamulaştırma ile köylülerin tarım alanları ve zeytinliklerinin gasp edilmeye çalışılması..

  • RTE’nin 3. kez CB adaylığının apaçık anayasaya aykırı olmasına karşın (m.101/2) YSK eliyle ve muhalefetin anlaşılmaz suskunluğu ile kotarılması..
  • RTE’nin üniversite diplomasının olmadığını eski YÖK başkanı Yusuf Özcan’ın açıklamasına karşın görmezden gelinmesi..

Seçimlerde adaletsiz medya ve devlet olanaklarının kullanılması, Bakanların görevde iken adaylığı, yüzbinlerce göçmenin oy kullanması, tırnak boyasının reddi, seçim hileleri ile kıl payı kazanılan seçim…

Korkunç borçlanma… Ege’de işgaline göz yumulan adalar..

İçeride gazetecilere (Merdan Yanardağ), aydınlara baskılar.. İntikam davaları ile tutsak alınan 5 emekli, yaşlı, hasta general.. karartılan TV ekranları (TELE1!)

Uluslaşmayı engellemek ve ümmetleştirmek için milyonlarca insanı ülkeye doldurma..

2. yy başında Türkiye Cumhuriyeti’ni ANADOLU FEDERE İSLAM CUMHURİYETİ‘ne dönüştürme, bu yolla Lozan Barış Andlaşması’nı iptalle yerine post-modern Sevr‘i getirme..

Bu korkunç dayatma ve kurgular, iktidarca Anayasa apaçık, pervasız, gözü kara ve meydan okurcasına çiğnenerek yürütülmektedir. Adını koyalım :

  • AKP=RTE, eylemli olarak (fiilen) Anayasayı çiğnenerek Cumhuriyet’e darbe yapmaktadır.
  • Üstelik bu iktidarın meşruluğu yukarıda belirttiğimiz nedenlerle açıkça tartışmalıdır.
  • Ulus kutuplara bölünmüş, etnik-inanç temelinde ayrıştırılmış ve eğitimsiz bırakılarak algı yönetimiyle kandırılmaktadır.
  • ÇÖZÜM             : Yeniden kuvay-ı milliyedir. Parça parça edilmiş kitleleri birleştirecek tek ortak payda kalmıştır. O da, Mustafa Kemal Paşa‘nın 22 Haziran 1919’da yayınladığı, Anadolu halkına seferberlik çağrısı olan Amasya Genelgesi‘ndeki tarihsel değerde 2 özlü maddedir :

1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

Cumhuriyeti kuran parti CHP hızla derlenmeli, köklerine dönmeli ve ulusal muhalefeti yukarıdaki 2 madde ekseninde örgütlemelidir.
***
Kapsamlı bir özetleme ile yukarıdaki iletileri paylaştık. Ayrıca tarihe not düşmek için de yazdık.
FLASH Haber TV‘ye ve Sn. Betül Begümhan Aydoğan‘a teşekkür ederiz.

Okunması, TV kaydının izlenmesi, yaygın paylaşılması ve gereklerinin ivedilikle yerine getirilmesi dileğiyle.

Sevgi ve saygı ile. 09 Ağustos 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik
==========================================

Bu gün, 9 Ağustos 2023 Çarşamba günü saat 17:-19:00 arasında 2 saat boyunca Cadde TV’de olacağız. Konumuz aşağıdaki görselde..

  • 100 Yılın Kuşatması : Nasıl Yaracağız?

Duyurulması, izlenmesi ve gerekleri dileğimizdir.

Saygı ile. 9 Ağustos 2023, 02:24

Dr. Ahmet Saltık

MELTEM TV Programımız : AKP Neden Yapıcı-Barışçı Olmuyor?

Dostlar,

Dün akşam (13 Temmuz 2023, Perşembe) saat 19:35 – 19:57 arasında yaklaşık 22 dakika Meltem TV‘de idik.

Deneyimli ve usta sunucu Sn. Gülgûn Feyman Budak‘ın sorularını yanıtladık.

Hem havaların fiziksel / meteorolojik olarak sıcaklığını hem de ülkemizin başta politik olmak üzere bunaltan ekonomik sorunlarını irdeledik.

Klasik “sıcaklardan korunma” (!) yöntemlerine değindik. Güneş gözlüğü konusu önemli. Güneşten gelen zararlı UV ışınlarını tutmayan (filtre etmeyen, süzmeyen) güneş gözlükleri kullanılMAmalı. Bunların kullanılması, kulanılMAmasından daha zararlı.

Bu tür gözlüklerin üretimine, pazarlanmasına, dışalımına Sağlık Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı izin vermemeli. Biraz pahalı olabilir bu gözlükler, alamayan insanlarımız –ve herkes– yazın mutlaka şapka giysin.. dedik.
***
Öte yandan, aşırı sıcaklar sorunu küresel ve sistematik.

Dünyamız bir İKLİM FACİASI ile yüz yüze ve bu tablo “Antroposen“!

Yani “insan kökenli, sorumlusu sorumsuz – akılsız insanlık..

  • Yabanıl (vahşi) kapitalizm, akıl dışı hızlı nüfus artışı, çevrenin talanı..

İnsanlık aklını başına almak ve yarattığı sürdürülemez faciayı “HIZLA” toparlamak zorunda.. Bunu için derhal

HOMO ENVİRONMENTUM‘a evrilmesi gerek.

Bunu biraz açtık. Hemen, ivedi, yaygın küresel işbirliği ile..

AKP=RTE‘nin 21 yıldır kesintisiz izlediği irrasyonel (us dışı) ve açıkça tarikat – cemaat yanlısı, büyük sermaye güdümünde ve yabancı sermaye yandaşı politikalarının ülkemizi sürüklediği çıkmazı konuştuk ikinci bölümde.

Ülkenin talan edildiğini, gelir dağılımının bozulduğunu, laik kesimden dinci yandaşlara sermaye aktarıldığını, iktidar zenginleri hatta Dolar milyarderleri yaratılarak siyasetin kirli biçimde finanse edildiğini… açıkladık.

AKP’nin bilinçli yoksullaşTIRma politikası güttüğünü, yandaşlarını devlet kaynaklarıyla parti yardımı imiş gibi göstererek desteklediğini, böylelikle, yarattığı derin ve yaygın (dikey ve yatay) yoksulluğu yönettiğini ve bu kesimin (yandaşlarının) oylarını alabildiğini, yoksullaştırmanın seçici olduğunu aktardık. Bu durum siyaset biliminde bir “anomali”!

Ancak makro göstergelerin de olağanüstü bozulduğunu ve temerrüt eşiğine (borçları çevirememe, iflas / moratoryum)  sürüklendiğimiz, devasa “3 Açık” (Cari / Dış Ticaret / Bütçe açığı) içinde şeytan üçgenine savrulduğumuzu anlattık.

Çözümleri sunduk… En başta SERVET VERGİSİ! Yurtdışından örnekler verdik..
Nedensiz ve haksız zenginleştirilen çok varlıkılıların servetlerinden vergi..

  • Onlar böylesine ölçüsüz varsıl/zengin edildikleri için on milyonlarca insan yoksul ve işsiz!

Kimi ölçüsüz, adaletsiz vergiler Anayasa md.2, 10 ve 73’e açıkça aykırı..

İzlenmesini, paylaşılmasını ve ulusun bilinçlendirilmesini, iktidardaki sağduyulu – yurtsever insanlarımızın da bu meş’um (lanetli) gidişe parti içinde “dur” demelerini diliyor, bekliyor ve bu bağlamda tarihsel çağrı yapıyoruz.

Çoooooooookkkkkkkkkk geç olmak üzere…

İzlemek içi tıklayınız lütfen..

Meltem TV ve Sn. Feyman Budak’a teşekkürlerimizle.

Sevgi ve saygı ile. 14 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Bedeviye esir düştün Türkiye

Barış TerkoğluBarış Terkoğlu

06 Temmuz 2023, Cumhuriyet
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

 

“Cehalet aklın gecesidir” diyor Konfüçyüs, “Aysız yıldızsız bir gece” diye de devam ediyor.

İstanbul’da bir sanat sergisi. Önünde kalabalık toplanmış. Hayır, görmeye gelmemişler. Söylediklerine göre, “ecdat yadigarı” mekanda; paganizm, LGBT, ahlaksızlık vb. her türlü “din düşmanlığı” var.

İBB’nin düzenlediği Feshane’deki sergiyi, dinciler protesto etti. Haliyle merak ettim: Acaba içeride, İslamcıları ayağa kaldıracak ne var?

Protestocular, içeri girmiş, “cemiyet ahlakına dinamit atan” eserleri fotoğraflamış, paylaşmıştı. 300 sanatçının, 400’den fazla eserinin olduğu sergide saldırı, üç eser üzerinde yoğunlaşmıştı.

ŞÖVALYE DEDİLER KEÇİ ÇIKTI

Birincisi; serginin girişinde yer alan heykellerdi. Protestoculara göre “Tapınak Şövalyeleri’nin taptığı şeytanı” temsil ediyordu.

Heykeli buldum. Eserin adı “No man’s land” yani “Sahipsiz toprak”. Hazırlayan sanatçı, Gönül Nuhoğlu. Gönül Hanım’la konuştum. “Ben bir enstalasyon (yerleştirme) sanatçısıyım, eserin sergileneceği mekâna göre iş yapıyorum” diye söze başladı Nuhoğlu. Bu eserini, İtalya-Milano’da bir şatoda düzenlenen sergi için yapmıştı. Şato, sınırları savunma için oluşturulmuş mekânlardan biriydi. Ortamın havasını, dışarıyı gözetleyen, keçilerle tamamlamıştı.

Keçilere yakından bakıldığında, ayakları, mühendislerin harita hazırlarken kullandığı aletlerin ayaklarından oluşmuştu. Nuhoğlu, eserin mesajını şöyle anlattı: “Dağ keçileri sınır tanımıyorlar. İnsanların çizdiklerinden bağımsız olarak, doğal sınırları onlar belirliyorlar.” Söyledikleri gayet açıklayıcıydı…

“Herkesi İtalya’ya götürmek mümkün değil. Mekânın dışına çıkınca anlaşılmıyor olabilir. Ama herkes anlamak zorunda da sevmek zorunda da değil. Ama birlikte yaşayacaksak en azından anlamaya çalışmak, saygı göstermek zorunda.” “Sığlığın kendisiyle derinlik ölçülmez” diyen Nuhoğlu, yaşananların sebebinin cehalet olduğunu düşünüyordu.

SEVİŞMİYOR SAVAŞIYOR

İkinci eserin sorunu LGBT idi! Protestocular, çırılçıplak iki erkeğin, kucak kucağa seviştiğini söylüyordu. O eseri de buldum. Dikkatli bakınca, sevişen değil savaşan iki canavar resmedilmiş gibi duruyordu.

Sanatçı Sema Maşkılı’yı buldum. Maşkılı, “O resim hâlâ devam eden kişisel sergimin bir parçası. Serginin adı ‘Güç Canavarlar Yaratır’ diye söze başladı. “Bu resimlerin hiçbirinde sanıldığı gibi cinsellik yok. İnsanlar birbiriyle güç mücadelesi yapıyorlar. Onları dövüşürken, boğuşurken resmediyorum.”

Canavarlar neden çıplak? Maşkılı anlatıyor: “Onları medeni olarak göstermek istemiyorum çünkü kıyafet medeniyetin temsilidir.”

Maşkılı, “Ben insanlığın sorunlarına eğiliyorum” derken sanatının siyasete alet edilmesini istemediğini ifade etti. Gerçekten de Maşkılı’nın aynı tema üzerine bir dizi eseri vardı.

ALATURKALIĞI ANLATIYOR

Hedefteki üçüncü eser ise mahyasında “Ala Turca” yazan minarelerin olduğu, şehir silüetinin göründüğü resimdi. Resimde rakı masası ve dansöz olması, İslamcı cenahı kızdırmıştı. Ressam Mevlüt Akyıldız’ın 2001 tarihli “Ala Turca” isimli eseriydi. Resme bakınca, sayamadığım kadar çok insan gördüm. Asker de aşçı da vardı. Protestocuların gözü ise dansöze ve rakıya takılmıştı. Ben ise onları çok zor seçebilmiştim.

Akyıldız’ı aradım. Adı üstünde, bizim alaturkalığımızı anlatmaya çalışıyordu. Osmanlı’dan bugüne tarihimizin farklı öğelerini yan yana getirmişti. “Arkada bir kantocu kadın, önde yerel bir şarkıcı, öbür yanda bir dansöz, yanına hem gelini hem sevgilisini oturtmuş bir damat, bir tarafta rakı içenler bir tarafta güreşenler…” diyerek resimdeki unsurları sıralamaya başladı Akyıldız. Bir tür kültürel karmaşa serüvenimizdi. Resimlerinde ironiyi sevdiğini anlatan Akyıldız, “Sanat öyle bir şey ki 80 yıl sonra resmime bakan belki de bambaşka yorumlayacak” ifadelerini kullandı. Ona göre sorun, dini bile tanımayan cahil insanlardan kaynaklanıyordu.

FESHANE KUTSAL DEĞİL

Kısacası siyasal İslamcılar neyi protesto ettiğini dahi bilmiyor. İBB’nin muhalefette olması, sanat sergisi düzenlemesi, onları sokağa dökmeye yetmişti.

Sanatçılarla konuştuktan sonra Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’ni açtım. Serginin olduğu Feshane’nin tarihini okudum. Elbette bir kutsallığı yoktu. Aksine, bir ticarethaneydi. Fes ithalatının ekonomiye zarar vermesi üzerine milli üretim için II. Mahmut tarafından kurulmuş bir fes fabrikasıydı. Osmanlı’da sanayileşmenin, modernleşmenin, Batı’yı yakalama arayışının bir parçasıydı. İBB ise dökülen yapıyı restore edip bir sanat merkezine çevirmişti. Haliyle içerdeki resimler-heykeller, kapıdaki İslamcı protestoculardan daha fazla Feshane’nin ruhunu temsil ediyordu. II. Mahmut yaşasa sergiyi gezer, belki de sarayın duvarlarına birkaç resim seçerdi.

  • Sorun bizim Talibanlaşmış İslamcılar’daydı.
  • Çölleşmiş Bedevi zihniyetini, sanki dinle, ecdatla, tarihle alakası varmış gibi millete dikte ediyorlardı.

Cehaletten daha kötüsü, eyleme geçmiş cehalettir. Asla küçümsemeyin!

====================================
Evet dostlar…

AKP=RTE ile 20,5 yılda sürüklendiğimiz yer bu batak.
Üstelik 21. yy’ın şafağında.

İrticaya sınır yok!
Yetenekli – araştırmacı – yürekli gazeteci Barış Terkoğlu‘nu içtenlikle kutluyoruz.

Siyasal İslamcı‘nın cehaletine sınır olmadığından, buna dayalı kör cüretine de sınır yok.

Ama ciddiye alınmalı, direnmeli.. bu asla kabul edilemez çöl şeriatı baskısına asla boyun eğilmemeli. Tüm uygar Türkiye’den gür sesle itirazlar yükselmeli..
***
Acaba??
Bu arada,
Kimin tavuğuna kışt dedik?” diyen zat-ı şahaneleri mübarek Reis hazretlerimiz ne buyururlar bu ilkel, cehalet kuyusu saldırıya??

Demokrasi tramvayından yıllardır indiklerini biliyoruz da,
Türkiye’yi daha ne denli şer’i / teokratik devlet yapacaklar?

Anayasal laik rejimi nereye dek budayacaklar?

Nerede duracaklar??

Unutulmasın                                   :

  • Türkiye, tarihinin en gerici tarikatlar koalisyonunca yönetilmekte.. 

Sevgi ve saygı ile. 06 Temmuz 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Mideyi üşütmek

Özdemir Aktan

Konuk Yazar

Özdemir Aktan
(Prof. Dr., Genel Cerrah)
-@t24.com.tr 30 Nisan 2023

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayın sırasında fenalaştı, yayın kesildi ve bir süre sonra tekrar ekranda görünen Erdoğan “Yoğun kampanya çalışmaları vardı. Bu kampanya çalışmaları sebebiyle de midemi ciddi manada üşütmüşüm. Tabii bu yoğun mesai içinde biz de zaman zaman böylesi durumlarla karşılaşıyoruz. Sizlerden ve seyircilerimizden helallik diliyorum.” dedi.

Dedi ama yaşananlarla ilgili doyurucu bir açıklama gelmediğinden her kafadan bir ses, her köşeden ayrı bir hastalık tanısı, değişik komplo teorileri (kuramları) ile birlikte uçuşmaya başladı. Batı ülkelerinde bu gibi hallerde durum topluma resmi yollardan şeffaf (sayfam) bir şekilde açıklanır. Bizde ise tam bir gizlilik hakim (egemen) olur. Toplum bizi yönetenlerin sağlık durumu hakkında yeterince bilgilendirilmeli midir, yoksa kendisi de bir birey olan cumhurbaşkanının sağlık bilgileri de herkesin olduğu gibi gizli mi tutulmalıdır? Ancak bizi yönetenlerin durumu özel, zira bizim adımıza ve ülke adına önemli kararlar vermekteler ve bu kararlar da hepimizi etkilemekte. Bence bir açıklamayı hak ediyoruz.

Cumhurbaşkanımıza geçmiş olsun diyoruz elbette ama yayına geri döndüğünde neden helallik istediğini anlamış değilim. Anlamaya da çalışmıyorum ama şu “mide üşütme” durumu benim hep ilgimi çekmiştir. Yabancı haber kanallarının bu durumu diğer dillere çevirdiğinde okuyanlar Türklerin yeni bir hastalık tanımladığını düşüneceklerdir. Türkiye sınırları dışında böyle bir hastalık tanımlanmamış.

Damar damar üstüne binmesi, iç guatr gibi ülkemize has (özgü) tanılar var ama üşütmenin yeri bambaşkadır. Bu tanı ülkedeki tüm annelerin genetik koduna yerleştiği için tüm çocuklar doğdukları günden itibaren (başlayarak) her türlü hastalığın baş nedeninin üşütme olduğuna inandırılır. Üşütmenin en kötüsü ise ayakları üşütmektir ki tedavisi çok zordur. Bu tanı hekimlerin işini epeyce kolaylaştırır, çünkü “Neden oldu?” sorusuna verilen, kabul değeri yüksek bir cevaptır, “bilmiyorum” demekten daha iyidir. Örneğin, ameliyatlardan sonra işlerin iyi gitmediği durumlarda bile “üşütmüşsünüz” diyerek suçu hastaya yıkmak cerrahlar için kurtarıcı olabilmektedir. Hastanın suçu kabullenmekten başka yapacağı bir şey yoktur.

Gelelim mide üşütmesine. Vücudun öbür organları değil de “yalnızca mide nasıl üşür?” sorusu pek sorgulanmaz. Kişi çok dondurma mı yemiştir? Soğuk su mu içmiştir? Yoksa karnına buz mu konulmuştur? Hepsi olabilir veya hiçbiri olmayabilir. Yaygın olarak ishal ile seyreden durumlar için kullanılıyor. “Barsakları bozulmuş” da aynı anlamda ama “midesi üşümüş” daha aristokrat duruyor.

Sağlık bakanımız daha sonra bunun bir “gastroenterit” olduğunu ve enfeksiyonun gerilediğini açıkladı. Özetle cumhurbaşkanımızın barsakları bozulmuş. Bu açıklama da kimseyi tatmin etmedi. Her türlü konuda gerçek rakamları saklayarak güvenilirliğini çoktan yitirmiş olan politikacıların açıklamaları öncelikle kuşku ile karşılanıyor. Ayrıca binbir çeşit gastroenterit var. Cumhurbaşkanımızın hastalığı tifo veya kolera gibi bir enfeksiyon hastalığı mı, besin zehirlenmesinden kaynaklanan bir durum mu yoksa başka bir nedeni mi var belli değil.

Aynı belirsizlik 2011’de o dönemde başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın ameliyatında da yaşanmıştı. Başbakanın neden ameliyat olduğu herkesin ilgisini çekiyordu doğal olarak. Resmi açıklama olmayınca değişik söylentiler dolaşıyordu ortada. Konuyla ilgili olarak 28 Kasımda başbakanlıktan yapılan açıklamada: ”Sayın Başbakanımız 26 Kasım 2011 tarihinde laparoskopik yöntemle başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı geçirmişlerdir. Ameliyat Sayın Başbakanımızın programının müsait olması nedeniyle 26 Kasım tarihinde gerçekleşmiştir.” Bu sözü edilen sindirim sistemi ameliyatının ne olduğu resmi olarak hiç açıklanmadı.

Sindirim sistemi ağızdan başlayıp, makatta biten uzun bir yol. Yemek borusu, mide, ince ve kalın barsaklar sindirim sisteminin parçaları. Bunlara pankreası bile ekleyebiliriz.

Son olayda yayına ara verildiğinde cumhurbaşkanı, yanında bulunan hekimlerine ekrana tekrar döndüğünde ne demesi gerektiğini sormuştur mutlaka. “Mide üşütmesi” tanısının da bu hekimler tarafından konulduğu varsayılabilir.

Cumhurbaşkanımızın hekimlerinden ve sağlık bakanından daha doyurucu bir açıklama beklemek, özellikle de seçime bu kadar kısa bir süre kala hepimizin hakkı. Bunu beklemek aşırı iyimserlik sayılabilir ama umutsuz da yaşanmaz ki.
==============================
Dostlar,

(Prof. Dr., Genel Cerrah)” eklemesini biz yaptık yazarın adının altına.
Geçtiğimiz günlerde de uzunca bir telefon söyleşimiz oldu kendisiyle..
Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımızla..
Son derece parlak bir hekimlik kariyeri ve TTB (Türk Tabipleri Birliği) tepe yöneticiliğine karşın… Özdemir hoca 2015’te, ortağı FETÖ‘nün kurgulu darbe girişiminin ardından, “AKP=RTE‘nin “Bu bize Allah’ın lütfu” sömürüsüyle (istismarıyla) ilan edilen OHAL döneminde RTE’nin bir OHAL KHK’sı ile Marmara Üniversitesindeki işinden atılan bir meslektaşımız.

“Mide üşütmesi” safsatasına ilişkin ustaca yazdığı ironik (alaysı) yazı kimilerini uyarır mı acaba?? Tıpta böyle bir tanı yok! Özdemir de ben de tıbbiyeyi bitireli 46 yıl bitmek üzere. Böyle bir tanı koymadık meslek yaşamımızda. Halen geçerli olan “ICD-10” kısa adıyla Hastalıkların – Travmaların – Ölüm Nedenlerinin Uluslararası Sınıflandırılması 10. gözden geçirme listesinde böyle bir başlık, tanı, klinik durum yer almıyor! (ICD-International Classification of Diseases)

Dolayısıyla Ulusa “gerçek” söylenmiyor! = Halk aldatılıyor!

Kim tarafından? Cumhur’un başındaki insan tarafından! Çok utanç verici ve kabul edilemez bir durum.. Türkiye’miz dünyaya rezil ediliyor..

Öte yandan, sınıf arkadaşım Özdemir hocaya “katılmadığımız” (!) bir yer var :
AKP=RTE‘nin sağlık durumu hakkında hekimlerinin bir açıklama yapma yetkisi yok, en azından Tıbbi Deontoloji Tüzüğü vd. nedeniyle.. Ancak yetkilendirilirlerse açıklama yapabilirler. Bu durumda Kaçak Saray oturanının (mukiminin) sözcüsünün “dürüst”, resmi, düzenli (en az yılda 1 kez) açıklama yapması gerekir. Bu beklenti, demokrasilerde ülkeyi yönetenlerin sağlık verilerinin “kişisel veri” olmadığı kabulüne dayalı köklü ve yerleşik bir gelenek ve yasal düzenleme temellidir.

Hiçbir veri açıklanmamışken, AKP=RTE‘nin canlı TV yayınında yaşadığı sağlık sıkıntısı hakkında spekülasyon yapmak istemeyiz. Ancak tam da o sırada soru soran gazetecinin ayağa kalkarak kısık sesle “eyvah eyvah” demesi gözlerden kaçmamıştır. AKP=RTE her tür dedikodunun dolaşmasını ve gerçekte kendilerine zarar vermesini istemiyorlarsa, dürüstçe gerçeği açıklamalıdır. Tersi durumda biz bile, klavyemize dökülmesini engelleyemediğimiz kimi olasılıkları paylaşmak isteriz… Epileptik atak, hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi), koroner spazm, aşırı yorgunluğa bağlı kan basıncı düşmesi ve bayılma.. Bunlardan sonki, görece, öncekilerden daha hafif.. AKP=RTE de “mide üşütmesini” (!?) her nasılsa, buna bağladı sanki..

Öte yandan, canlı yayına 20 dakika dolayında aradan sonra AKP=RTE‘nin “helallik istemesi” niye ola ki? Anlaşılan RTE, öleceğinden çok korkmuş olmalı ve de hala ciddi biçimde korkmakta.

  • Umarız  çevresindekiler, “seçim uğruna” RTE’nin yaşamını tehlikeye atmıyorlardır!?

***
Demokrat, laik, saydam, dürüst, halka hesap veren, yaşam mutluluğumuzu – gönencimizi, iç ve dış güvenliğimizi pekiştirecek bir siyasal iktidar istiyoruz. AKP=RTE bunların tümünü halkımızdan çaldı, aldı. Dile kolay, tam 21 yıl.. Geçen yıl kamu borçlarının faizi anaparayı geçti, iflasa sürüklendik! Hala “cek-cak” edebiyatı yapılıyor. Üstelik ciddi sağlık sorunları olan biri ile..

Akşener’in dün Isparta’da Psikiyatristlere çağrısı hiç de boşuna değil..

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası : Yakıcı Sorunlar Sürüyor..

Dostlar,

Bu gün, 14 Mart 1827, bu topraklarda modern Tıp eğitimine başlanmasının 196. yılı idi. 2. Mahmut döneminde İstanbul’da Batı’daki örneklerine benzer “Tıp Mektebi” açıldı.

Uzun yıllar bu gün “Tıp Bayramı” olarak kutlandı.. Son yıllarda, özellikle 3 Kasım 2002’de AKP/RTE iktidarı ile sağlık sorunlarımız giderek ağırlaştı..
Öyle ki; başta hekimler, sağlık emekçiler şiddete kurban edilerek öldürüldüler!

  • 14 Mart Tıp Bayramımızı yitirdik!

AKP=RTE, hiç sıkılmadan, bu kabul edilemez sermaye yanlısı özelleştirmeci, dış güdümlü politikalara direnen hekimler için, başlayan yoğun hekim göçü nedeniyle “GİDERLERSE GİTSİNLER” diyebildi. Son birkaç yılda binlerce hekim yurt dışına gitti.

Artık “Tıp ve Sağlık Haftası” adı altında, 14 Mart’ı içeren haftayı, tıp ve sağlık sorunlarımızı toplum gündemine taşımak ve çözümler üretmek için kullanmaktayız.

Bu bağlamda, Avusturya’dan yayın yapan DÜZGÜN TV‘den Sn. Bahar Altun ile bir söyleşi yaptık.

 

64 dakika süren kapsamlı söyleşimizi izlemek için lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/live/wYR7uoY0jHU?feature=share 

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle.

14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası : Yakıcı Sorunlar Sürüyor..

 

 

 

14 Mart anısına 2 tweet iletimiz de oldu :

ATAM İZİNDEYİZ;

KOVULSAK da,

ÖLDÜRÜLSEK de

GÖÇÜK ALTINDA KALSAK da..

 

Tüm ulusun CB olacağına halkını bölen ve dışlayan, aşağılayan, hakaret eden… pervasızca “giderlerse gitsinler” diyebilen birilerine çok ve anlamsız gelebilir belki ama biz hekimler meslek değerlerimizi yüceltmeyi sürdüreceğiz. Erdemle, insan sevgisiyle kucaklıyoruz herkesi…

https://twitter.com/profsaltik/status/1635588539839844352?s=20

Sevgi ve saygı ile. 14 Mart 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net             profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik

Ekrem İmamoğlu’na AKP tuzağının amacı ve sonuçları

İmamoğlu’na AKP tuzağının amacı ve sonuçları


AKP=RTE
rejimi Devletin 3 Erkini (Yasama, Yürütme, Yargı) “Tek Adam“a bağladı.
İmamoğlu’na ceza veren bu yargı kararı;

1. Tarikatların çocuk tecavüzleri gündemini örtecek,
AKP çok fena bunalmıştı bu sorun nedeniyle.

2. Uzun süre gündemde kalacak ve yaşam pahalılığı, enflasyon
geriye düşürülecek…..

3. İstinaf / Yargıtay aşamasında Rejim, taktik nedenle aldırdığı bu kararı
telafi ettirecek.

4. Kararın kesinleşmesi gecikecek, seçimler sonrasına kalacak,
İmamoğlu BŞB görevini tamamlayabilecek ve MV ya da CB adayı olabilecek,

5. AKP=RTE kamuoyuna sözde kararlılık göstergesi ile korku salıyor.

6. AKP=RTE zamanla kamuoyu yoklamalarına göre rotasını değiştirebilir.

7. Gerilim-kutuplaştırma AKP’nin tabanını tutma çabası.

Karar, Türk yargısı için utanç verici.
***
Yargıtay’da Daire Başkanlığı yapmış kıdemli bir yüksek yargıcın bize yazdığı görüşü:

  • Bir hukukçu olarak, bu kararı, hukuk çerçevesine ve hukuk mantığıma sığdıramıyorum. İmza atan hakim ve savcı acaba nasıl bir vicdan muhasebesi yapmışlar?
    İçleri rahat mı, bilmek isterdim.
  • Ayrıca bademleme, dedikleri İslam’da yeri olmayan bu ahlaksızlıkları,
    hangi inanç, hangi felsefe içine sokuyorlar?..
  • İnsanlık bu denli kirletilmeyi kabul edemez..

Sevgi ve saygı ile. 15 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

AKP’yi iktidarda tutan ne?

AKP’yi iktidarda tutan ne? 

Prof. Dr. Erol Manisalı

AKP’yi 2002’den beri iktidarda tutan şey, “İslamcı örgütlerin 2003’ten beri yavaş yavaş demokratik sivil örgütlerin yerini almasıdır.”
İmam hatip okullarından vakıflara, şirketlerden hükümetin emrine verilen kamu kurumlarına kadar yeni tip örgütlenmelere gidildi.
Siyasal İslam, rejimin en etkili parçası ve temel dayanağı haline sokuldu. Bu durum AKP’ye siyasetten ekonomiye, eğitimden medyaya kadar tekelci bir zemin hazırladı.
TBMM’nin tamamen ellerinde bulunması, bürokrasi, adalet, eğitim, kaynakların dağılımı ve medya araçlarının tekeli ile iktidar, mutlak bir fiili egemenliğe dönüştü. Seçim sürerken kural değişti.
15 Temmuz sonrası getirilen OHAL ve son referandum ile siyasal İslam fiili bir rejim haline geldi.
Bütün bu gelişmeler olurken alternatif örgütlenme olanakları, “katı bir haksız rekabet ortamı kurularak” ortadan kaldırıldı.
Etkin sendikalı işçi sayısının % 5’e düşürüldüğü bir ortamda rejim AKP açısından sağlamlaştırıldı. İktidar-devlet bütünleşmesi oldu.
Temel sorun, siyasal partiler dahil, “demokratik örgütlenme ortamının fiilen ortadan kaldırılması ve yerine, tarikatlar başta olmak üzere dini örgütlerin her alanda egemen hale getirilmesidir”.

ABD ve AB için siyasal İslam
12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat bu noktaya getirilmek için düzenlendi. 1990 sonrası Türkiye’yi siyasal İslam aracılığı ile Lozan’dan Sevr’e sürüklemek isteyen, önceleri TSK ve büyük sermaye ile bunda başarısız kalan Batı, siyasal İslamı kullanmak yolunu seçti.
Batı’daki ve FETÖ’deki “yeni Türkiye ve ikinci cumhuriyet savunucuları”, 90’lı ve 2000’li yıllarda siyasal İslama dört elle sarıldılar ve 15 Temmuz 2016’da FETÖ’yü sahneye çıkardılar.
Ve AKP’yi de bu tuzağın içine “PKK ve Suriye açılımları ile sürüklediler”. Eski ortaklar tarafından sürüklendiğini (ve aldatıldığını) gören iktidar bugün, iki arada bir derede kalmış durumda. 

  • Plan zaten ülkenin PKK ve FETÖ ile parçalanarak siyasal İslam modeli içinde Sevr’e sürüklenmesiydi.

15 Temmuz’da kısa yoldan sonuca ulaşamayan FETÖ ve emperyalizm, şimdi siyasal İslamı uzatmalı olarak kullanmak istiyor

  • Demokrasiyi, Atatürk devrimlerini, çağdaş değerleri ve ülkenin bütünlüğünü savunan büyük kitleyi yine siyasal İslama yedirmek amacındalar. 

Atatürk’e son günlerde saldıranlar mı? Onlar en azılı FETÖ’cüler ve ülkeyi Sevr’e taşımak isteyen düşmanın tetikçileridir. Aynen “Kurtuluş Savaşı”nda olduğu gibi.
AKP, “dış ilişkilerde bazı dengeleri değiştirerek, emperyalizmin amacına ulaşmasını engelleyemez”. Engellemek için siyasal İslam tuzağından kurtulması gerekir”. Yoksa Graham Fuller’in senaryosunu uygulamış duruma düşer.
15 Temmuz 2016’da Ankara’daki genel merkeze astığı dev Atatürk bayrağını, Türkiye üzerinde bugün de dalgalandırması gerekir. Tek çıkış yolunun bu olduğunu artık görün.
Türkiye parçalanırsa ortada ne iktidar ne de muhalefet kalır, istisnası olmaz, kimse de kaçıp kurtulamaz.
Zekeriya Öz ve Adil Öksüz’ün zavallı durumuna düşerler.

Ve Dibeklihan’da bir sohbet
Dibeklihan Kültür ve Sanat Merkezi’nde 24 Ağustos 2017 akşamı saat 21.00’de bir konuşmam var. Neleri mi konuşuruz? Siz bana ne var ne yok diye sorarsınız, ben de bugüne kadar “yolumun kesiştiği ünlülerin” Türk siyaseti içindeki konumlarını, dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışırım; hangi lider “Batılı”, hangisi “Batıcı” ve hangileri “İslamcı” gibi. Tam da Türkiye-Avrupa “krizi” yaşanırken, Dibeklihan’da görüşmek üzere. (Cumhuriyet, 22.08.2017)
==================================
Dostlar,

Manisalı hocamız çok net bir irdeleme yapmış durumda..

AKP=RTE‘nin bu çabaları hem insanlık tarihine, hem de toplumsal değişmenin dinamiğine ters oldukları için başarısızlığa mahkûm.

Sevgi ve saygı ile. 01 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com