Etiket arşivi: Ekrem İmamoğlu

CHP Ne Yapmalı?

Fikret BilaFikret Bila

Seçim yenilgisinden bu yana üzerinde en çok tartışılan parti CHP oldu.

Tartışmalar daha çok genel başkan ve kadro değişimine yoğunlaşmış durumda.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı bırakması talebi (istemi) gündemde tutuluyor.

“Değişim şart (koşul)” diyenlerin asıl talepleri (istemleri) Kılıçdaroğlu’nun bırakması.

Yerine ise en yakın aday olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu görünüyor.

Değişim isteyenlerin başında da İmamoğlu geliyor.

Ancak bugüne kadar (dek) yaptığı açıklamalardan anlaşılıyor ki; Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan istifa etmek veya yeniden aday olmayacağını açıklamak, yerine de İmamoğlu’nu işaret etmek gibi bir niyeti yok.

Kitaba uygun konuşmaya özen gösteriyor.

“CHP genel başkanını Kurultay seçer, değişim ama hangi değişim, bazı (kimi) değişimler geriye götürür, değişimin ileriye doğru olması gerekir.” gibi.

Bu da gösteriyor ki Kılıçdaroğlu kurultayda genel başkanlığa yeniden aday olacak.

Kılıçdaroğlu’ndan Kurultay’da yeniden aday olmayacağı biçiminde bir açıklama bekleyen İmamoğlu’na verilen mesaj ise “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden aday olması, belediye meclisinde çoğunluğu alacak şekilde büyük bir seçim zaferi kazanması, genel başkanlık konusuna sonra bakılması” şeklinde özetlenebilir.

İmamoğlu cephesinde de karar vermek kolay değil.

İmamoğlu’nun önünde üç seçenek var:

Kılıçdaroğlu ve genel merkezin önerisini kabul ederek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden aday olmak.

İmamoğlu aday olur ve yeniden İstanbul Belediye Başkanı seçilirse Erdoğan’ı üçüncü kez yenmiş bir siyasetçi olarak güçlenir. CHP’ye genel başkan seçilmesi olasılığı çok güçlenir. yitirirse

Ancak seçimi kaybederse (yitirirse), bu durum İmamoğlu’nun genel başkanlık iddiasını da çok zayıflatır. İstanbul’da seçimi yitirmiş bir ad olarak liderlik iddiası büyük ölçüde düşer.

İmamoğlu’nun önündeki ikinci seçenek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olmayıp genel başkanlığa aday olduğunu açıklamak ve Kurultay’da aday olmaktır.

Böyle bir karar Kılıçdaroğlu’na şimdiden rakip olarak ortaya çıkmak anlamına gelir.

İmamoğlu böyle bir karar alır ve Kurultay’da yitirirse hem İstanbul belediye başkanlığından hem CHP genel başkanlığından olur ve siyasal yaşamı büyük sıkıntıya girer.

Türkiye’de partilerin yapısı, delege belirleme süreçleri nedeniyle genel başkanlara karşı Kurultay kazanmak çok zordur.

Üçüncü seçenek ise “emanetçi” bir genel başkan seçtirmek için çaba göstermektir. Partisi Meclis dışında kalınca Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından çekilmesi ve yerine “emanetçi” başkanlar seçtirmesi gibi.

Ancak İmamoğlu’nun bu seçeneği yaşama geçirmesi pek olanaklı değil. Bunun için Kılıçdaroğlu’yla böyle bir uzlaşmaya varması gerekir. Bugüne dek yaptığı açıklamalardan Kılıçdaroğlu’nun böyle bir niyet taşımadığı da anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu’nun sözleri Kurultayda yeniden genel başkanlığa aday olmaya hazırlandığını gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun da İmamoğlu’nun da başka adların da CHP genel başkanlığına aday olmaları elbette doğal, demokratik bir haktır.

Önemli olan, yeni bir seçim yenilgisi alan CHP’nin bu süreçten nasıl çıkacağıdır.

CHP bu kurultaydan parçalanarak çıkar ve bu durum yeni bir parti oluşumuyla sonuçlanırsa bu durum iktidarın işini kolaylaştırır.

  • Bu nedenle CHP’nin bu Kurultaydan bölünmeden çıkması gerekir.

Yitiren aday veya adayların da partide kalması ve partinin başarısı için çalışması, iddialarını CHP içinde sürdürmeleri gerekir.

Aksi bir durum yalnızca CHP’de değil Türkiye’de değişim umudunu da bitirir.

Umutlar ikinci tura mı kaldı?

Örsan K. Öymen

Örsan ÖYMEN
ODTÜ Felsefe Profesörü

Son Yazısı / Tüm Yazıları
06 Mart 2023, Cumhuriyet

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “6’lı masa” olarak da anılan muhalefet ittifakından, ittifakın ikinci büyük partisinin lideri olarak çekilmesi, son yılların en büyük siyasi krizine neden oldu.

Akşener’in, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusundaki anlaşmazlığı, masada çözmeye çalışmak yerine, diğer partiler hakkında ağır sözler sarf ederek kamuoyuna açıklaması ve adaylık anlaşmazlığı yüzünden masayı devirmesi, büyük bir hata olmuştur.

Akşener’in ikinci büyük hatası, CHP’nin üyeleri olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a adaylık çağrısı yapmasıdır. Bu çağrı, CHP’nin içişlerine müdahale etmek ve CHP’yi bölmek anlamına geldiği gibi, adaylık sürecinin sonuna gelinen günlerde, zamanlama açısından, arkası boş bir çağrıdır.

Birincisi, İmamoğlu hakkında siyaset yasağı içeren kumpas  davasının” üst “mahkemede” kesinleşmesi durumunda, İmamoğlu’nun adaylığı düşürülecektir ve ana muhalefet adaysız kalacaktır.

İkincisi, Akşener, bu iki olası adayla bir anlaşma sağlamadan bu çağrıyı yapmıştır. Nitekim İmamoğlu ve Yavaş, Kılıçdaroğlu’nun arkasında olduklarını açıklamışlardır.

Bu durumda Akşener, bu kişilere neden adaylık çağrısı yaparak masayı devirmiştir?

Bu, bir plansızlığın, acemiliğin, telaşın ve heyecanın sonucu mudur, yoksa kasıtlı olarak ana muhalefeti sabote etmek ve AKP’ye hizmet etmek amacı taşıyan bir eylem midir?
***
Akşener’in üçüncü büyük hatası, “Kılıçdaroğlu seçilemez” iddiasını hiçbir kapsamlı, bağımsız ve bilimsel araştırmaya dayandırmamış olmasıdır. Akşener bu iddiasını, sınırlı sayıda ilde sınırlı sayıda vatandaşla yapılan bazı araştırmalarla ve örgütten gelen izlenimlerle gerekçelendirmeye çalışmıştır.

Öte yanda CHP de, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanabileceğini kanıtlayan kapsamlı, bağımsız ve bilimsel bir araştırmayı, örneğin en az 50 ilde en az 15 bin kişiyle yapılan bir araştırmayı gerçekleştirmeyerek, adaylık konusundaki tartışmaya son noktayı koyamamıştır.

CHP’nin, “sofrayı genişletmekten” ve yola başka partilerle devam etmekten söz etmesi de, geçerli siyasi aritmetikte gerçekçi değildir.

CHP dışında masada kalan 4 küçük partiyle, HDP’nin dışarıdan vereceği olası bir destekle ve oyları yetersiz olan sosyalist partilerle, Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçimi kazanması çok zordur. CHP dahil, söz konusu partilerin toplam oyu, tüm araştırmaların ortalaması alındığında, %44’ü geçmemektedir.

HDP’nin birinci turda kendi adayını çıkaracağını açıklamasından sonra, “6’lı masanın” seçimi 1. turda kazanması zaten risk altına girmiş olsa da, İYİ Parti’nin ittifaktan çekilmesiyle, seçimlerin 2. tura kalma olasılığı yükselmiştir.

İYİ Parti tabanının ve seçmeninin çoğunluğu, yönetimin kararına uymayarak, ilk turda Kılıçdaroğlu’na destek verirse, Kılıçdaroğlu seçimleri yine de 1. turda kazanabilir.

İYİ Parti, kötü bir partiye dönüşerek tarih sahnesinden silinmek istemiyorsa;
bu büyük hatasından en kısa sürede ve 1. tur seçimlerinden önce dönmelidir veya Kılıçdaroğlu’nun, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte 2. tura kalması durumunda, en azından 2. turda, Kılıçdaroğlu’na açık ve etkin destek vermelidir.

Meral Hanım’ın unutulan geçmişi!

Rahmi Turan

Rahmi Turan
rturan@sozcu.com.tr
05 Mart 2023, SÖZCÜ
Yazarlar – Rahmi Turan

“Meral Hanım hâlâ çok öfkeli!” İYİ Parti’liler böyle diyor.

“Öfke baldan tatlıdır” derler ama unutmamalı ki, öfkeyle kalkan pişmanlıkla oturur!

Meral Hanım çeşitli nedenlerle öfkeli olabilir ama, gerçek bir lider öfkeyle hareket etmez, kızgın o ruh haliyle karar verip ülkeyi ateşe atmaz!

Bir lider her şeyden önce akıllı, soğukkanlı ve topluma saygılı olmalı, ağzından çıkan her sözü akıl süzgecinden geçirmelidir.

Meral Hanım‘ın son üç gündür yarattığı siyasi deprem onun liderlik kumaşının sağlam olmadığını gösteriyor.

Böyle bir lider kendisine duyulan güveni, inancı, saygıyı yok eder!
★★★
MHP lideri Devlet Bahçeli, sürekli eleştirdiğim siyasetçiler arasındadır. Günün birinde ona hak vereceğim hiç aklıma gelmezdi ama ilk defa Bahçeli‘ye hak verdim. Neden?

Devlet Bey, eski konuşmalarının birinde:

“Meral Akşener’e güvenilmez… Bir defa vefasızlık yapan ikinciyi de yapar!” demişti…

O zaman inanmamıştık ama haklı çıktı.
★★★
Şöyle bir hafızamı yoklayıp, geçmiş yılları gözlerimde canlandırdım.
İnsan düşününce hatırlıyor… Meğerse neler olmuş, neler…
Meral Akşener bir zamanlar (30 yıl kadar evvel) Tansu Çiller‘in manevi kızı gibiydi.
Çiller ona siyasette sınıf atlattı, İçişleri Bakanı yaptırdı.

Bir süre sonra o Çiller’e kazık atıp Mehmet Ağar‘a yanaştı…
Daha sonra Mesut Yılmaz’ın kapısını çaldı ama  yine umduklarını bulamadı.
…Ve en çarpıcı davranışını 2001 yılında sergiledi.
★★★

AKP’nin kuruluş aşamasında Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki “Yenilikçiler Grubu”na katılan Akşener,
yurt gezilerinde Erdoğan‘ın yanında yer aldı.

  • Orada da umduğunu bulamayınca istifa ederek MHP’ye kapak attı.
    Gideceği başka yer kalmamıştı çünkü…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meral Akşener‘i hem milletvekili,
hem de Meclis Başkanvekili yaptı.

Artık yıldızı parlamıştı. Herkes ona “Dişi kurt Asena” diyordu…
Ancak, günün birinde Devlet Bahçeli’yi devirmeye kalkınca orada da yollar ayrıldı.
★★★
Meral Akşener 2017 yılında MHP‘den kopanlarla birlikte İYİ Parti‘yi kurdu ama 2018‘deki genel seçimlere girme hakkı yoktu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir jestle ona yardım elini uzattı, 15 milletvekilini ödünç vererek İYİ Parti‘nin Meclis‘te grup kurup seçime katılmasını sağladı.

Kılıçdaroğlu‘nun bu soylu hareketi olmasa Meral Hanım da, İYİ Parti de gelişmeden yok olacaktı!

Akşener’in şimdi Kılıçdaroğlu‘na kılıç çekmesi gerçekten şaşırtıcıdır.
Minnet ve vefa borcunu, onu arkadan vurarak ödedi (!) 

Bundan sonra ne yapar bilemeyiz ama kendisi de, partisi de, ağır yara aldı!

İYİ Parti‘den istifalar devam ediyor.

Meral Hanım “Ya tarih yazacağız, ya da tarih olacağız!” demişti. Sanırım tarih olacaklar!

Meslek ahlâkına aykırı çağrı!

Meral Akşener‘in Altılı Masa’da deprem yaratan kararının kazananı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP‘dir.

Yapılan anketlerde, seçimde kesinlikle kaybedeceği görülen Erdoğan için yeni bir umut doğdu.

Bu umudu ona Meral Akşener sağladı.

Meral Hanım hep “Seçilecek aday” deyip duruyordu. Millet İttifakı‘nı terk ederek
Seçilecek adayı” buldu mu?

Eğer kafasındaki seçilecek aday Erdoğan ise, “Onun şansını artırdı” diyebiliriz.

Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Meral Akşener‘in CHP’li iki belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a yaptığı adaylık çağrısını “CHP’de karışıklık yaratmaya yönelik, siyasi etikle (meslek ahlâkı ile) bağdaşmayan bir çıkış” olarak değerlendirdi. Bence çok haklı.

GÜNÜN SÖZÜ

  • “Altılı Masa’yı terk etmek millete ihanet etmektir” demişti. Ne oldu şimdi?

Yargıtay Onursal Başkanı: İmamoğlu hakkındaki hüküm bozulmalı

Yargıtay Onursal Daire Başkanı Aktan: Soyut gerekçelerle tüm oylar  sayılamaz - 09.04.2019, Sputnik TürkiyeYargıtay Onursal Başkanı: İmamoğlu hakkındaki hüküm bozulmalı

Hukukçu Hamdi Yaver Aktan, İmamoğlu hakkındaki hapis ve siyasi yasak kararı için ‘mütalaa’ hazırladı, hükmün bozulması gerektiğini belirtti.

HABER MERKEZİ, 04.02.2023, İmamoğlu hakkındaki hüküm bozulmalı (sol.org.tr)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis ve siyasi yasak kararına ilişkin Yargıtay 18. Ceza Dairesi Onursal Başkanı Hamdi Yaver Aktan, hukuksal mütalaa hazırlayarak karara ilişkin değerlendirmede bulundu. Aktan, mütalaasında mahkeme kararını, hakaret suçu ve eleştiri hakkı ilişkisini değerlendirdi. Aktan, mütalaasında İmamoğlu’nun söz konusu ifadelerinin İçişleri Bakanı Soylu’ya yönelik olduğunun hukuken de açık olduğunun altını çizdi. Açıklamasının devamında “Eleştiri hakkına hukuk düzeninin vermiş olduğu alan, rejimin demokratik olup olmadığı ile doğrudan ilintilidir” ifadelerine yer verdi.

Cumhuriyet’ten Rıfat Kırcı’nın haberine göre, İmamoğlu’nun söylemine ilişkin yapılan yargılamada sözlerin tamamının değerlendirilmediğini vurgulayan Aktan, mütalaasında dil bilimcilerin değerlendirmesine de yer verdi. Mütalaada yer verilen Antalya Akev Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nükhet Güz’ün değerlendirmesinde “İki siyasetçi arasında geçen tartışmada YSK üyelerine kesinlikle gönderme yoktur” ifadeleri de uzman görüşü olarak yer aldı.

Mütalaada, yargılama sırasında tanık olarak dinlenen gazeteci Gülşah İnce’nin, Ekrem İmamoğlu’na Soylu’nun açıklamalarını alıntılayarak soru sorduğunu belirttiği de yer aldı.

‘Soylu’nun açıklamalarına yanıttır’

Mütalaada,

  • “Çok açık biçimde anlaşılmaktadır ki Ekrem İmamoğlu’nun sözleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarına cevaptır.” denildi.

Yargılama sürecinin usulüne ilişkin de değerlendirmelerde bulunuldu. Yargıcın, reddi hâkim istemine verdiği yanıtta ‘kanaatimizce‘ ifadesini kullandığı, bunun yargı tarafsızlığına aykırı olduğu vurgulandı.

‘Maddi hatalar var’

Mütalaanın sonuç ve kanaat bölümünde ise şu ifadelere yer verildi:

“Gerek kurumsal ve gerekse içtihatlara göre bakıldığında yargılamada meydana gelen usuli ve maddi hatalar detayları (ayrıntıları) ile açıklanmıştır. Ortada cezalandırılması gereken -eleştiri ve cevaptan öteye geçmeyen- bir söylem ya da hakaret söz konusu değildir. Öte yandan gerekçeli kararda ve birçok hususta usul hukukun emredici kurallarına aykırılıklar, esas yönünden hukuka aykırılıklar mevcuttur. Gerek T.C.K. ve gerekse C.M.K.’nin öngördüğü kurallar gözetildiğinde, dava ekonomisi de nazara alınarak İstanbul Anadolu Adliyesi 7. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 14.12.2022 tarih ve 2021/418 E. 2022/616 K. sayılı karar ile verilen hükmün bozulması gerektiği kanaatindeyim.”

Savunma hakkı açıkça kısıtlandı

Hamdi Yaver Aktan, mütalaasında hüküm celsesinde de usul hatası olduğunu belirtti. Sanıkların istediği ek sürenin reddedilmesinin savunma hakkının açıkça kısıtlanması olduğu vurgulanan mütalaada şu ifadelere verildi:

“Gerek uzman tanık dinletilmesi ve gerekse tanık anlatımlarına karşı beyanda bulunmak üzere süre isteyen savunma makamının istemlerinin reddine karar verilmesi, savunma hakkının açıkça kısıtlanmasıdır.”

Mütalaada yargılama sürecinin 7’nci celsesinde yargıç tarafından “bu sözlerinin muhatabının Bakan Soylu olduğu, bu sorunun tanığa sorulmasının gerek olacağı” şeklinde kullandığı ifadeleri de hatırlatıldı.

Ne olmuştu?

İmamoğlu, 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerin iptal edilmesinin ardından yaptığı basın açıklamasında, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başkan ve üyelerine “alenen (açıkça) hakaret” ettiği gerekçesiyle 4 yıl 1 aya dek hapis cezası talebiyle yargılandı. Mahkeme, 15 Aralık’ta İmamoğlu hakkında 2 yıl 7,5 ay hapis cezası ve siyasi yasak kararı verdi.

Zorlu bir yılın ardından

Alev Coşkun
Alev Coşkun
08 Ocak 2023, Cumhuriyet

 

2022 yılı Türk siyasal yaşamında olumsuzluklar bırakarak sona erdi. Bu yıl, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak; bu nedenle 2023 bir umut yılıdır. Bu yazımızda siyasal yönden 2022 yılının kısa bir bilançosunu vereceğiz.

Bugün Türkiye’de uygulanan “partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” dünyanın hiçbir yerinde olmayan, evrensel hukuk ve anayasa ilkelerini tersyüz eden “ucube” bir sistemdir.

  • Demokrasinin vazgeçilmez temeli kuvvetler ayrılığı ilkesidir.

Uygulanan bu sistemle, kuvvetler ayrılığı ilkesi yok edilmiş, Yasama Meclisi’nin yetkileri budanmış ve tüm yetkiler cumhurbaşkanına verilmiştir.

  • Yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiştir.

Bu nedenle siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu bu rejime “neo patrimonyal sultanizm”, Prof. Dr. Emre Kongar da bu sisteme “şahsım devleti” adını veriyor.

Demokratik siyasal yaşamın, en önemli unsurlarının başında siyasal partiler arasında diyalog ve uzlaşma gelir. İleri Batı demokrasilerinde bu durum her zaman temel ilkedir ve her zaman uygulanır. Geçen yıl muhalefet partileri arasında uzlaşmayı sağlayan 6’lı Masa girişimi bu nedenle son derece önemli, demokratik bir adımdır.

6’lı Masayı oluşturan siyasal partilerin genel başkanları yıl boyunca toplantılarını yaptılar ve türlü yıkıcı girişimlere karşın birlikteliklerini sürdürdüler. 6’lı Masanın güçlendirilmiş parlamenter sistem için hazırladığı “anayasa değişikliği önerisi” de son derece önemlidir. 6’lı Masa 10. toplantısını 5 Ocak 2023 Perşembe günü yaptı. 9 saat süren toplantıda önemli kararlar alındı.

Seçimlerin yapılacağı 2023 yılında, 6’lı Masanın aynı düzende yoluna devam etmesi son derece önemlidir.

KORGENERAL VURAL AVAR’IN ÖLÜMÜ HUKUK CİNAYETİ

28 Şubat davası uydurma ve tuzak bir davadır.

Bu davadan yargılanan 84 yaşındaki demans hastası emekli Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde yaşamını yitirmesi 2022 yılının son ayının en dramatik olayı olarak tarihe geçecektir.

Adli Tıp, ardından vicdanlarını yitirmiş kimi yandaş doktorlar, 84 yaşındaki hasta bir emekli asker için “cezaevinde yaşamını sürdürebilir” raporu verdiler. Açıkçası bir cinayet için ortam hazırlanmasına vesile oldular. Bu olay kamuoyunda etki yarattı. İş işten geçtikten sonra Adalet Bakanlığı bugünlerde konuyla ilgili önlem almaya yöneliyor.

Vural Avar

Yaş ortalaması 80’in üzerinde ve ciddi rahatsızlıkları olan TSK’nin değerli komutanları cezaevinde bir bakıma ölüme mahkûm ediliyorlar.

Adeta gaddarca her birinin cezaevinde ölmeleri bekleniyor.

Bu ne büyük kin…

Bu ne büyük insanlık dışı davranış…
Kuşkusuz siyasi tarihe geçecektir.

ANAYASAYA AYKIRI KARAR

2022’nin son ayında Danıştay evrensel hukuka aykırı bir karar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kararname yayımlayarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmişti (20 Mart 2021). Oysa Meclis tarafından (AS:  yasayla) kabul edilen uluslararası sözleşmeler ancak Meclis tarafından (AS: yasayla) feshedilebilir.

Çok sayıda kurum bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesini yargıya taşıdı ve Danıştay’da dava açıldı. İlgili daire, 2’ye karşı 3 oyla kararın hukuka aykırı olmadığına karar verdi. Konu, Danıştay (AS: İdari) Dava Daireleri Kurulu’na geldi ve kurul “İstanbul Sözleşmesi”nden cumhurbaşkanı kararı ile çıkılmasını hukuka uygun buldu…

Danıştay tam 154 yıllık saygın bir hukuk kurumudur. İdarenin karar (AS: eylem) ve işlemlerinin yargı denetimini sağlar. Ancak Danıştay bu son kararıyla hukuk alanında ne yazık ki kara bir leke almıştır. Yasama organının yetkisini “gasp” etmiştir. Bu durum, “Cumhurbaşkanı, tüm uluslararası sözleşmeleri tek başına feshedebilir” gibi korkunç bir sonuca götürür, yani cumhurbaşkanı isterse Montrö Sözleşmesi’ni de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ve Lozan Antlaşması’nı da feshedebilir!? Böyle bir tek adamlık olur mu? Danıştay kendi hukuk dünyasını ve kendi temiz tarihini “tahrip” etmiştir.

KADINA ŞİDDET VE CİNAYET

Türkiye, kadına yönelik cinayet ve şiddet konusunda ne yazık ki ön sıralarda. 2022 yılında 381 kadın yaşamını yitirdi. 2008-2022 yılları arasında 14 yılda 4 bin 86 kadın cinayeti işlendi.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, “yürürlükten kaldırılan İstanbul Sözleşmesi’nden bu yana kadına karşı cinayetlerin arttığını” açıkladı. Ayrıca kadına karşı şiddet uygulayan kişi, gerekli cezayı almadığı sürece kadın cinayetleri artıyor.

BOĞAZİÇİ: ETKİN DİRENİŞ

2 Ocak 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP milletvekili adayı Melih Bulu’yu Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne atadı. Boğaziçi Üniversitesi direnişi o tarihten bugüne etkin bir biçimde sürüyor. Üniversite öğretim üyeleri her gün öğle arasında yağmur, fırtına demeden üniversite bahçesine çıkıyorlar, ellerinde “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite”, “Kabul Etmiyoruz” ve “Vazgeçmiyoruz” yazan dövizlerle sırtlarını rektörlüğe dönüyorlar.

Bu eylem tam iki yıldır sürüyor. Üniversitenin kapısına kelepçe takıldı. Direniş sırasınca yüzlerce öğrenci göz altına alındı. Önümüzdeki mart ayında direniş üçüncü yılına girmiş bulunacak. Akademisyenler demokratik ve “liyakate” dayalı yönetim istiyorlar.

BAŞÖRTÜSÜ KANUNU

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusunda yasa çıkaralım önerisi üzerine Erdoğan, bu olaydan siyasal rant sağlamak amacıyla konunun anayasa değişikliğine dönüşmesini istiyor. Konunun Erdoğan tarafından halkoylamasına götürüleceği ve seçimlerde halkın önüne böyle bir seçenek konulacağı belirtiliyor. Muhalefet partileri bu konuda kuşku taşıyorlar. AKP’nin hazırladığı tasarının temel insan hakları ilkelerine, laikliğe ve hukuka aykırı olduğu belirtiliyor.

NORMALE DÖNEN İLİŞKİLER

Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri birer birer normale dönüyor. İlk önce İsrail’le ilişki normale döndü. Karşılıklı büyükelçi tayinleri yapıldı. Mısır’la ilişki normale döndü. Şimdi Suriye ile normale dönüş başladı. Aralık ayında (28.12.2022) Moskova’da, Türkiye Rusya ve Suriye savunma bakanlarının üçlü görüşme yapması önemli bir gelişmedir. Bunlar olumlu gelişmelerdir. Ancak mezhepsel ve dine dayalı dış politikanın yanlış olduğunu belirtmek gerekir. Erdoğan kişisel dış politika tutkusu yüzünden Türkiye’yi ekonomik yönden zarara uğratmıştır.

İMAMOĞLU

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “ahmak” sözünü, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine söylediği kabul edilerek kendisine 2 yıl 7,5 ay hapis cezası verildi. Asıl amaç İmamoğlu’na yasak vererek onu siyaset alanının dışına çıkarmak istiyorlar.

Ekrem İmamoğlu

Bu karar kamuoyunda etkisini gösterdi. İki gün üst üste İBB önünde halkın katılımıyla protesto gösterileri yapıldı. Bu gösterilere 6’lı Masanın liderleri de katıldılar. İmamoğlu’na ısrarla zulmetmek, O’nu mağdur duruma düşürmek aslında muhalefete ve İmamoğlu’na yarıyor.

YAŞAM PAHALILIĞI

2022’nin vatandaş yönünden en duyarlı noktası ekonomi alanıdır. Yaşam pahalılığı ve yüksek enflasyon herkes tarafından kabul edilen önemli bir konudur. Ne ki, TÜİK yıllık enflasyonu %64 olarak ilan ederken İstanbul Ticaret Odası enflasyonun %94 olduğunu açıkladı. ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) verilerine göre yıllık enflasyonun %137.5 olduğu belirtiliyor.

Yıllık enflasyon son dört yıldır sürekli artış gösteriyor. ENAG’ın rakamlarının yaşam gerçeklerine uygun olduğu açıktır.

Area Araştırma’nın aralık ayında yaptığı “Türkiye’nin en önemli sorunu ne” sorusuna verilen yanıtlar şöyledir: Yüzde 67 hayat pahalılığı, onu yüzde 6.5’le göçmen sorunu ve yüzde 4.2 ile işsizlik izliyor.

DÜNYA EKONOMİSİ ve DIŞ TİCARET

2022 yılı dış ticaret, ithalat ve ihracat rakamları belli oldu. Türkiye’nin ihracatı 254 milyar dolara yükseldi. Kuşkusuz bu rakam önemlidir. Bir yıl önceye göre ihracat %12.9 artış göstermiştir. Ancak ithalat rakamlarına da bakmak gerekir. İthalat %34.3 artışla 364 milyar dolara çıkmıştır. Bu durumda 2022 yılında dış ticaret açığı 110.2 milyar dolara yükselmiş oluyor ve ihracatın ithalatı karşılama oranı %83’ten % 69.8’e geriliyor. Bu büyük dış ticaret açığının altyapısında AKP’nin yanlış ekonomi politikaları vardır.

  • AKP iktidarının “Türkiye’yi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokacağız” iddiası çökmüştür. Türkiye ekonomisi önce 17. sıraya 2022’de ise 20. sıraya gerilemiş bulunuyor.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI ve ETKİLERİ

24 Şubat 2022’de Rus birlikleri Ukrayna’ya askeri harekât başlattılar. Moskova, bu askeri harekatın siyasal hedefini Ukrayna’nın güney ve doğusundaki dört bölgeyi kendi topraklarına katmak olarak ilan etti. Bugüne dek BM’ye göre sivil can yitiği 6700’ün üstünde. Kiev, Rusya’nın en az 99 bin askerini yitirdiğini, Moskova ise en az 61 bin Ukraynalı askerin öldüğünü öne sürüyor. Savaşın yayılma olasılığı zaman zaman “Üçüncü Dünya Savaşı” endişelerini artırıyor.

Önceleri kısa sürede uzlaşma olacağı düşünülen savaş, 10 aydır sürüyor. Aralık ayında Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, ABD’ye gitti ve Başkan Biden’la görüştü. Ayrıca ABD Yasama Meclisi’nde konuştu ve çok alkışlandı. Barış konusunda kesin bir görüş ortaya konulamıyor.

Türkiye, Ukrayna’nın işgaline karşı çıktı, ancak Batı’nın Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlarına katılmadı. Moskova ile iletişimini sürdürdü. Türkiye ayrıca, esir (tutsak) takası, sivillerin çatışma bölgelerinden tahliyesi (boşaltılması) ve tahıl koridorunun gerçekleşmesi yönünde ciddi katkılar sağladı.

Bu savaş nedeniyle ABD, AB ülkelerini, Rusya’ya karşı bir cephede birleştirdi.
ABD savaşın sürmesini istiyor.

BM İnsani Yardım Koordinasyon Dairesi’nin aralık ayı verilerine göre, Ukrayna’dan 7 milyon 832 bin 493 kişi Avrupa ülkelerine geçti. BM’ye bağlı Uluslararası Göç Örgütüne göre, ülke içinde yerinden edilen kişilerin sayısı ise 11 milyona ulaştı.

Rusya’ya yönelik yaptırım kararları, tüm dünyada doğrudan veya dolaylı olarak etkisini gösterdi. Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler, ABD ve öbür Batılı ülkeler, Rusya’ya karşı finans, enerji, ulaşım, ihracatın kontrolü (dışsatımım denetimi) ve finansmanı ile vize politikası gibi çeşitli alanlarda yaptırımlar belirledi.

Dünyada önde gelen 1000’in üzerindeki uluslararası şirket, boykot amacıyla Rusya’yı terk etti ya da çalışmalarını kısıtladı.

ÇİN ve ABD

Rusya-Ukrayna savaşı, Batı’nın izlediği politika, Rusya’yı ekonomik ablukaya almak istemesi, Çin-Rusya yakınlaşmasını sağladı.

Ukrayna savaşı sürerken ABD-Çin arasında “Tayvan gerginliği” ortaya çıktı.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, yılın son ayında ABD’ye giderken Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, Pekin’e gitti. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi de açıklamalarında ülkesinin gelecek yıl Rusya ile bağlarını derinleştireceğinin işaretini verdi.

Bu aşamada Çin ve Rusya’nın “Ortaklıkta sınır yok” formülü ile ticaretin geliştiği görülüyor. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2022’nin ilk 11 ayında geçen yılın 12 aylık değerine kıyasla yaklaşık %32 artarak neredeyse 172 milyar dolara ulaştı.

  • Çin-Rusya, ABD’nin Asya politikasına karşı çıkıyorlar.

Ancak NATO’nun Madrid Zirvesi’nde Çin ilk kez “tehdit unsuru” olarak kabul edildi.

İÇKİ ve ARAP DÜNYASI

AKP iktidarı alkollü içeceklere orantılı düzeyin üzerinde ağır vergiler uyguluyor.

Buna karşın din devleti kurallarının uygulandığı Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) oluşturan, 7 yönetimden biri olan Dubai, turizmi canlandırmak hedefiyle alkol satışına uygulanan %30’luk vergiyi kaldırdı. Ayrıca alkol içmek isteyenlerin bulundurmak zorunda olduğu kişisel lisanstan da ücret almaktan vazgeçti. Diğer Körfez kentlerine göre daha liberal bir yaşam sürülen Dubai’nin turistler ve gurbetçiler için çekiciliğinin artırılması hedefleniyor.

İRAN ve KADIN HAKLARI

İran’da uygunsuz giyindiği gerekçesiyle 13 Eylül 2022’de gözaltına alındıktan birkaç gün sonra yaşamını yitiren Mahsa Amini’nin (22) ardından eylemler başladı. Amini’nin gözaltında ölmesi İran’daki kadınları ve ilerici güçleri etkiledi. Olay yalnızca İran’da değil, tüm dünyada kadın hakları yönünden etkili oldu.

EGE’DE GERGİNLİK

2022’de Türk-Yunan gerilimi üst düzeyde sürüyor. Atina, askeri statü dışında olması gereken Ege adalarını silahlandırmayı sürdürüyor. Yunanistan Başbakanı Miçotakis, mayıs ayında ABD Kongresi’ne hitap etti. Türkiye’ye F-16 satılmamasını istedi, bu istem gerginliği artırdı. Gerginlik tırmanmayı sürdürüyor. Gerginlik sürerken ABD, Yunanistan ve Ege adalarında üsler kurmayı0 sürdürüyor. ABD, Türkiye’yi dengeleme ve Ege Denizi’ni Rusya’ya karşı denetim altına alma politikasını izliyor.

2023 SEÇİMLERİ

Türkiye seçim eğik düzlemine girmiş bulunuyor.

Değişik anketler, “Erdoğan’a asla oy vermem” diyenleri %60-65 arasında göstermektedir.

2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanının 100. yıldönümüdür.

 

Bu tarihsel eşikte Türk halkı son derece önemli bir seçime gidiyor.

Türkiye, “sultanlık rejimi”nden kurtulacaktır.

Tüm göstergeler buna işaret etmektedir.

Ekrem İmamoğlu ve İstanbul

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen

Son Yazısı / Tüm Yazıları
02 Ocak 2023, Cumhuriyet

AKP hükümetinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na karşı yürüttüğü baskılar, kumpaslar, tuzaklar, hukuk ve demokrasi dışı uygulamalar bir türlü bitmek bilmiyor!

CHP’nin ve İYİ Parti’nin ortak adayı olarak İstanbul seçimlerini kazanan CHP’li Ekrem İmamoğlu, önce hukuka aykırı bir biçimde seçimlerin iptal edilmesi uygulamasıyla karşılaştı. Tekrarlanan seçimi Ekrem İmamoğlu açık ara farkla, İstanbul’un belediye başkanlığı seçimleri tarihindeki en yüksek oyla kazandı.

Daha sonra Ekrem İmamoğlu’nun projeleri engellendi, bazı yetkileri elinden alındı. Ancak Ekrem İmamoğlu buna rağmen ulaşım, altyapı, sosyal yardım, kültür-sanat, çevre gibi alanlarda, İstanbul’un tarihinde bir belediye başkanının 3.5 yılda gerçekleştiremediği oranda ve sayıda proje gerçekleştirdi.

AKP bununla da yetinmedi, bir yandan da, hükümete bağlı bir müfettiş ordusunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üzerine saldı;

  • Onlarca müfettiş yıllarca belediyeyi kuşattı,
    ancak herhangi bir yolsuzluk ve usulsüzlük bulamadı.

***
Bu yöntemler işe yaramayınca, hükümet devreye “ahmaklık” davasını soktu! “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu’nu kast ederek “ahmak” ifadesini kullanınca, Ekrem İmamoğlu da, Süleyman Soylu’yu kast ederek, İstanbul seçimlerini iptal ettirenlerin ahmak olduğunu söyledi. Bunun üzerine YSK üyeleri, kendilerinin hakaretle hedef alındığını iddia ederek, Ekrem İmamoğlu hakkında suç duyurusunda bulundular ve olayı yargıya taşıdılar.

Söz konusu davaya bakan bir hâkimin görev yeri değiştirildi, yerine atanan sözde hâkimler, hukuka aykırı bir biçimde, Ekrem İmamoğlu’na bu sözü için iki yılı aşkın hapis cezası ve siyaset yasağı cezası verdiler! Süleyman Soylu için ise Ekrem İmamoğlu’na “ahmak” dediği için hiçbir işlem yapılmadı!
***
Buna paralel olarak devreye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde terör örgütüyle ilişkisi olanların işe alındığı iddiası ortaya atıldı! “İçişleri Bakanı” Süleyman Soylu’nun ortaya attığı bu iddia aylarca havada kaldı; bunun üzerine soruşturmayı yürüten müfettiş heyetinin başındaki kişi görevden ayrıldı; yerine, daha önce AKP milletvekili adayı olan bir sözde müfettiş atandı!

Müfettişlerin hazırladıkları rapor geçtiğimiz hafta savcılığa teslim edildi ve suç duyurusunda bulunuldu, bununla ilgili olarak da ayrı bir “yargı” süreci başlatıldı! Ekrem İmamoğlu, söz konusu rapor elinde olmadığı ve iddiaları bilmediği için, ayrıntılı bir savunma yapmadı, ancak kendisine ulaşan bazı duyumlara göre çok önemli açıklamalarda bulundu.

Ekrem İmamoğlu’nun, belgeleriyle yaptığı açıklamalara göre, AKP döneminde belediyeye terör örgütü üyeleri ve terör örgütüyle ilişkili kişiler işe alındı; kendi dönemindeki iddialarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı’ndan bilgi talebinde bulunulduğu halde bu bilgiler belediyeye verilmedi; Anayasa Mahkemesi’nin kararı nedeniyle, belli bir dönem aralığında, işe alınan kişiler hakkında arşiv soruşturmasının yapılmasına, İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği tarafından izin verilmedi; bazı işe almalarda, sistemde, kamu sektörü yerine özel sektör şıkkının seçilmiş olması yeni bir uygulama değildi, AKP döneminde de uygulanan bir yöntemdi.
***

  • Ekrem İmamoğlu’na yönelik bu hukuka aykırı baskılar,
    hem Ekrem İmamoğlu’na yönelik bir darbedir..
  • Hem de İstanbul’da ona oy veren milyonlarca vatandaşa karşı bir darbedir!
  • Bu, halkın özgür iradesine vurulmuş bir darbedir!
  • Bu, anayasanın 2. maddesinde ifade edilen, demokratik hukuk devletine vurulmuş bir darbedir!

AKP’nin demokrasinin ve hukuk devletinin sınırları içinde kalarak
özgür ve serbest bir seçim yapmayacağı, bir kez daha tescillendi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yine bir kumpas davasıyla siyaset yasağı getirildiğinde, İstanbul’da yüz binlerce kişilik bir miting düzenlemişti.

Kılıçdaroğlu aynı mitingi, Ekrem İmamoğlu için de düzenleyerek, halkın gücünün ne olduğunu, AKP’nin teokratik dikta rejimine göstermelidir!

İMAMOĞLU KARARI

Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK
Eski Adalet Bakanı

İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce bu gün verilen karar, 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakınca aday gösterilmesi olasılığı bulunan Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmeğe yönelik, kimin lehine sonuç doğuracağı belli olan bir karardır. Mahkemelerin  yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını tartışmalı hâle getirecek karar vermekten kaçınması gerekir. Çünkü Devletin temeli olan adalet  mahkemelerin kararlarıyla tecelli eder. ”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında bu gün (14 Aralık 2022) İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası  verilmesi ve siyaset yasağı konması üzerine eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir açıklama yaptı:

“31 Mart 2019’da yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İBBB) seçiminin Yüksek Seçimi Kurulu (YSK) tarafından iptalinden sonra 23 Haziran 2019’da yeniden yapılan seçimi Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu, Cumhur İttifakı adayı, eski Başbakan Binali Yıldırım karşısında büyük farkla kazanmıştır. İmamoğlu, 30 Ekim 2019’da Strasbourg’da düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşmada seçim döneminde kamu kaynaklarının iktidarın lehine kullanıldığını, iktidarın kampanya sürecinde toplumu bölen ve kutuplaştıran bir dil kullandığını ve seçimi YSK kararı ile kazanmak istediğini belirtmiştir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 4 Kasım 2019’da İmamoğlu’nu kastederek ‘Avrupa Parlâmentosuna gidip şikâyet eden ahmak, bunun bedelini ödeyecektir’ demesi üzerine;  İmamoğlu,  aynı gün verdiği cevapta 31 Mart seçiminin  iptali yüzünden  Avrupa’da ve dünyanın gözünde  düştüğümüz  duruma işaret ederek “31 Mart seçimini iptal ettirenler ahmaktır” demiştir. YSK Başkanı Sadi Güven’in yaptığı suç duyurusu üzerine açılan davada bu günkü karar verilmiştir. Karara karşı istinaf yolu açıktır.

Öncelikle YSK’nun 31 Mart 2019’da yapılan İBBB seçimini iptal eden  kararındaki çelişkiye işaret etmek gerekir. Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 19. maddesinin III. fıkrasına göre; ‘Belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği … seçimlerinde oy pusulaları aynı zarfa konur.’ İmamoğlu’nun kazandığı İBBB seçimini iptal eden YSK, aynı zarf içinde bulunan ve AKP adaylarının çoğunluğu kazandığı  İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi seçimine dokunmamıştır. Bu çelişki, İmamoğlu’nun Başkanlığını iptal eden YSK kararının açıkça hukuka  aykırı olduğunu göstermektedir. Seçmenler, bu haksızlığı protesto eden tutumlarını 23 Haziran 2019 günü yapılan İBBB yenileme seçiminde İmamoğlu’nu 806.415 oy farkıyla tekrar seçerek ortaya koymuştur.

YSK’nun 31 Mart 2019 İBBB seçimi ile ilgili yanlış uygulamasının eleştirilmesi doğaldır. İmamoğlu’nun konuşmasını Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 5. fıkrası anlamında ‘Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı’ işlenmiş hakaret olarak kabul edip cezalandırmak doğru değildir. Çünkü

  • İmamoğlu, ahmak sözcüğünü YSK üyeleri değil,  ‘31 Mart seçimini iptal ettirenler’ hakkında kullanmıştır. Bu konuşma İçişleri Bakanı Soylu’ya cevap olarak yapılmıştır.

Kaldı ki Türk Ceza Kanunu’nun Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu ile ilgili 301. maddesinin 3. fıkrasında şu hüküm yer almaktadır: ‘Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’. Kamu görevi yapan organlar hakkındaki eleştirilerin değerlendirmesinde bu hükmü unutmamak gerekir.

Ekrem İmamoğlu hakkında İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce bu gün verilen kararda Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin 1. fıkrasına göre siyaset yasağı konması, kararın ayrı bir boyutudur. Bu, 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakınca aday gösterilmesi olasılığı bulunan İmamoğlu’nun önünü kesmeğe yönelik, kimin lehine sonuç doğuracağı belli olan bir karardır.

  • Mahkemelerin  yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını tartışmalı hâle getirecek
    karar vermekten kaçınması gerekir.
  • Çünkü Devletin temeli olan adalet, mahkemelerin kararlarıyla tecelli eder.

Kanun yolları, ilk derece veya istinaf mahkemelerince verilen yanlış kararların düzeltilmesi amacıyla öngörülmüştür. Bu, adalete olan güveni sağlayan bir sistemdir. (14.12.2022)

6 YAŞINDAKİ KIZLARIN EVLENDİRİLMESİNİ LANETLEMEK Mİ YETİNECEĞİZ?

Mustafa SOLAK

İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel, 6 yaşındaki
kızını, 29 yaşındaki müridiyle imam nikâhı ile evlendirildi.

Yıllar sonra kızı yakınmacı oldu.

Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı yaptığı açıklamada;

  • İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden,
    aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz.
    ” dedi. (1)

Diyanet böyle demekle birlikte, daha önce “Dini Terimler Sözlüğü”nde, bulûğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde 12 olarak belirlemişti.

Şöyle diyordu:

  • “İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak
    belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin ihtilam olması [rüyada cinsel tatmine ulaşması], baba olabilme devresine girmesi; kızın da adet görmesi, gebe kalabilme çağına ulaşması fiilî olarak bâliğ olmalarıdır. Ancak erkek ve kızlar 15 yaşlarına ulaştıklarında, kendilerinde bu erginlik alametleri görülmese de, bâliğ olduklarına hükmedilir. Buluğ, kişinin dinen mükellef sayılıp, yetişkin insan statüsünü kazandığı dönemdir.” (2)

***
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Ekrem İmamoğlu hakkında verilen yargı kararı ile ilgili düşüncelerimizi, değerlendirmeleri web sitemizde paylaştık :

Ekrem İmamoğlu’na AKP tuzağının amacı ve sonuçları | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Bu önemli sorun üzerinde gereğince durulacak elbette.
Ancak, belli ölçülerde gündem oyunu da olan İmamoğlu kararının, Türkiye’ni yakıcı gündemlerini perdelemesine izin verilmemeli. AKP = RTE, bir ölçüde bunu da hedeflemekte ne yazık ki..

Tarihçi sayın Mustafa Solak’ın önemli yazısının kalan bölümünü okumak için lütfen tıklayınız…

6 yaşındaki kızların evlendirilmesini lanetlemek mi yetineceğiz

Sevgi ve saygı ile. 15 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

 

Ekrem İmamoğlu’na AKP tuzağının amacı ve sonuçları

İmamoğlu’na AKP tuzağının amacı ve sonuçları


AKP=RTE
rejimi Devletin 3 Erkini (Yasama, Yürütme, Yargı) “Tek Adam“a bağladı.
İmamoğlu’na ceza veren bu yargı kararı;

1. Tarikatların çocuk tecavüzleri gündemini örtecek,
AKP çok fena bunalmıştı bu sorun nedeniyle.

2. Uzun süre gündemde kalacak ve yaşam pahalılığı, enflasyon
geriye düşürülecek…..

3. İstinaf / Yargıtay aşamasında Rejim, taktik nedenle aldırdığı bu kararı
telafi ettirecek.

4. Kararın kesinleşmesi gecikecek, seçimler sonrasına kalacak,
İmamoğlu BŞB görevini tamamlayabilecek ve MV ya da CB adayı olabilecek,

5. AKP=RTE kamuoyuna sözde kararlılık göstergesi ile korku salıyor.

6. AKP=RTE zamanla kamuoyu yoklamalarına göre rotasını değiştirebilir.

7. Gerilim-kutuplaştırma AKP’nin tabanını tutma çabası.

Karar, Türk yargısı için utanç verici.
***
Yargıtay’da Daire Başkanlığı yapmış kıdemli bir yüksek yargıcın bize yazdığı görüşü:

  • Bir hukukçu olarak, bu kararı, hukuk çerçevesine ve hukuk mantığıma sığdıramıyorum. İmza atan hakim ve savcı acaba nasıl bir vicdan muhasebesi yapmışlar?
    İçleri rahat mı, bilmek isterdim.
  • Ayrıca bademleme, dedikleri İslam’da yeri olmayan bu ahlaksızlıkları,
    hangi inanç, hangi felsefe içine sokuyorlar?..
  • İnsanlık bu denli kirletilmeyi kabul edemez..

Sevgi ve saygı ile. 15 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Şeriat rüyası ve iki ensar 

Gani AŞIK
E. CHP KAYSERİ MİLLETVEKİLİ / MÜFTÜ
Cumhuriyet, 06 Aralık 2021

İlk insanları tutsak alan kar, şelaleler gibi yağmur, ürperten gök gürültüsü, vahşi doğa, yırtıcı hayvan dehşeti, onları sığınıp korunabileceği bir üstün kudrete yöneltmiştir. Dinler ulviyet, ruhaniyet ve kutsiyeti açılarından insanlığın vazgeçilmezi olmakla birlikte, evrenin şayanı hayret yasaları, sürekli genişlemesi ve büyüklüğüne oranla toplu iğne başı bile sayılmayan dünyamızda, insanoğlunun nice kanlı kavgalardan sonra ulaştığı uygarlık düzeyini dinlere değil, müspet ilme borçlu olması, Kuran’la çelişmez. Çünkü Kuran’da akıl sözcüğü “aklınızı doğru kullanın” anlamında 49 yerde geçer. O nedenle, halkın neredeyse tümüne yakınının hak edilmiş bir minnet duyduğu Atatürk’e olan kinleri,

  • Siyasal İslamcıların haram zengini ama akıl yoksulu olduğunu gösterir.

Mustafa Kemal, Milli Mücadele boyunca cephe teftişlerinde asker hafızlara okuttuğu Kuran’ın kendine özgü şiirselliği ve ruhunun derinliğinde hissettiği ilahi musiki ile kurtuluşa olan inancını tahkim etmiş, Cumhuriyeti temellendirirken de İslam’ın iman ve ibadet hükümlerine sadık kalmış,

“muamelat”ı ise bilime açarak uygarlaşmanın önündeki skolastik engelleri tasfiye etmiştir.

Bu müthiş hamle, İslam dünyasında benzeri olmayan bir “Türk devrimi”dir.

  • Atatürk’ün, devletin bekasına engel gördüğü, Osmanlı’nın da yıkılış sebeplerinden olan skolastizmin üretim merkezi tarikatlar, içinde bulunduğumuz süreçte devlete el koymuş durumda.
  • Bu topraklarda kökü 150 yıl gerilere uzanan, uygarlıkla kavgalı hareketin günümüzdeki organize gücü Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), öncü aktörleri ve bürokratları ile bizatihi tarikattır.

İSİMLER TUZAKTIR      

Köye vaaz için gönüllü gelen hoca “Sarığın neden görkemli?” sorusuna “bulgura tuzak” karşılığı vermiş.

Adaleti yağlı sicimle boğan ve halkı yoksulluğun ateşine atan iktidarın ismi de uygulamalarına temelden ters olduğu için bir tuzaktır.

Amacı cehaleti yaymak olan kuruluşun adı, İlim Yayma Cemiyeti’dir.

Aynı amaçla pek çok dernek ve vakıf kuruldu. En ünlüleri “evladım devleti”nin kanatları altındaki TÜRGEV, TÜGVA ve ENSAR’dır.

Belediyenin el değiştirmesi ile ortaya çıktı ki İstanbul’u yıllar yılı söğüşlemişler.

Ekrem İmamoğlu’na duyulan husumetin bir sebebi de bu hortumun kesilmesidir.

Siyasal İslamcılar, halkın kutsallarını çağrıştıracak simgelere sarılırlar.

Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinde onu ve Muhacir arkadaşlarını (Eshab) bağrına basan Medine yerlilerine “yardımsever” anlamında ENSAR denilir. O Ensar kendi malından veriyordu, bu Ensar halkın malından alıyor. O Ensar hurma bahçelerinin mülkiyetini Muhacirler ile paylaşmak bile istedi, Hz. Muhammed, “bu doğru olmaz, bahçelerinizde çalışıp üründen pay alsınlar” diyerek başkasının mülküne çökmeye izin vermedi.

U dönüşlerinin dünya şampiyonu AKP Genel Başkanı Erdoğan, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığında 40 yıl önce hangi noktada ise bugün de orada.

Siyasal İslamın dünya ölçeğinde fiyasko ile sonuçlandığını hiç önemsemeden Türkiye’yi orta çağın zifiri karanlığına sürükleme “davası”nda olağanüstü tutarlı. Anıtkabir defterine “Atatürk’ün çağdaş hedef ve ideallerine bağlılık”  vurgusu yapmasının üzerinden henüz bir ay bile geçmeden, okulöncesi eğitime din eğitiminin de eklenmesi önerisi Milli Eğitim Şûrası’nda kabul edildi.

HEDEF BELLİ

Eğitimci, psikolog ve pedagogların bilimsel bulmamalarının, sabi sübyan durumundaki bu yavruların dikkat, bellek ve zihinsel yetileri yönünden de uygunsuzluğunun hiç önemi yoktur. Amaç, Ali Erbaş’ın beklentilerini de karşılayacak, “dindar nesil” kisvesine büründürülmüş, şeriata militan yetiştirme projesini kotarmak.

Dini oy avcılığına, ekranları göz bayıcılığına çevirme becerileri dahil, iktidarın yalan ve desise stokları eridi.

Bir kaşık sıcak çorba özlemi çeken halk, devletle birlikte kendisinin de ne yaman soyulduğunun öfkesini yaşıyor.