Etiket arşivi: Özdemir Aktan

Hekimlikte ilkler unutulmaz

Özdemir AktanT24 Haftalık Yazarı Özdemir Aktan
ao.aktan@gmail.com 09 Temmuz 2023

Deftere isim, yaş, cinsiyet gibi bilgilerden sonra teşhis bölümüne ilk resmi kaydımı girdim:

  • At tepmesi…

Hekimlik mesleği istemeden yapılacak bir iş değildir. Yardım etmeyi amaç edinip bundan zevk almayı beceremeyenler iyi bir hekim olamıyorlar. Hekim mentalitesi her zaman, dış etkilerden bağımsız olarak, hasta merkezli olmak zorunda. Aksini düşünenler mesleği sürdürür elbette ama anca idare eder ve mutlu da olamaz.

Hayatta ilk kez olanlar hep heyecan vericidir. Öğrencilik yıllarında başlayan hekimlik hayatında da ilkler bellekte yer eder ve unutulmaz. Eminim ki ve umuyorum ki, yeni yetişen hekimler de zamanında bizlerin duyduğu heyecanı duyuyorlardır.

İlk mesleki uygulamamı kendi kuzenim üzerinde gerçekleştirdiğimi hatırlıyorum. Düşme sonucu yaraları olan kuzenimi (o sıralarda beş veya altı yaşlarında olmalı) Hacettepe Çocuk Acil Servisi’ ne götürdük. Pansumanlardan sonra tetanoz aşısı yapılması önerildi ve o anda kıyamet koptu, kuzenim aşıyı yaptırmamakta direniyordu. Uzunca bir dil dökmeden sonra aşıyı ben yaparsam yaptıracağını belirtince gözler bana döndü. Ben henüz tıp fakültesi birinci sınıftayım, daha önce enjektörü elime almışlığım yok ve bunu açıkça da belirttim. Deneyimli bir hemşire kısa bir eğitim ve cesaretlendirme sonucu enjektörü elime verdi ve ben de ilk mesleki uygulamamı başarılı bir şekilde yapmış oldum. Kuzenim hâlâ sağlıklı ve başarılı bir yazar olarak hayatını sürdürüyor.

Kayıtlara geçen ilk tıbbi uygulamamı ise üçüncü sınıfta gerçekleştirdim. Yaz tatilinde bir sınıf arkadaşım ile birlikte Ege’de tatile çıktık. Bir iki günlüğüne Kuşadası’ndaki bir tatil köyünde kalırken at kiralayan bir yer keşfettik. Ormanlık bir alanda sakin görünen atlar vardı ve dolaşılacak bir parkur da belirlenmişti. Ancak sevgili arkadaşım (kendisi yurt dışında başarılı bir üroloji uzmanı oldu) sakin duran atlardan hoşlanmadı ve “gerçek” bir at istedi. Atları kiralayan arkadaş “Emin misin?” diye sorduktan sonra sinirli bir şekilde durduğu yeri eşeleyen bir at getirdi.

Benim arkadaş, üzerine atladığı gibi dört nala giden at ile birlikte ormanın içinde kayboldu. Ben de arkasından sakin atıma binip yola çıktım. Ormanın içine girdiğimde arkadaşın atını yerdeki otları yerken buldum ve bizim genç doktor atın üzerinde değil yerde, şaşkın bir halde bir ağaca yaslanmış oturuyordu. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde attan düşmüş ve daha da kötüsü, tekrar yakalamaya çalışırken at tarafından karnından tekmelenmişti.

“Bu kaç?”, “Ben kimim?” gibi bilinç kontrolundan sonra atlarımızı yedeğe alıp yürüyerek tatil köyüne döndük. Doktoru olmayan bir revir vardı ve oradaki görevliye tıp öğrencisi olduğumuzu söyledik, bizi revire aldı. Karına gelen şiddetli darbelerde dalağın hasar görebileceğini biliyordum ama nasıl anlaşılacağını bildiğimi söyleyemem. Ancak nabız saymayı ve tansiyon bakmayı bildiğimi de belirtmeliyim. Bir süre orada dinlendik ve arkadaşım iyi olduğunu söyleyince giderken oradaki görevli revir defterine kayıt istedi. Deftere isim, yaş, cinsiyet gibi bilgilerden sonra teşhis bölümüne ilk resmi kaydımı girdim:

At tepmesi..
Aynı tatil köyünde ilginç bir anımız daha oldu. Havuz kenarında güneşlenirken misafirlerden birisinin rahatsızlandığı ve eğer varsa bir doktorun resepsiyona gelmesi istendiği anons edildi. Biz henüz doktor değildik ama sorumluluklarımızın farkındaydık. Kısa bir tereddütten sonra resepsiyona doğru yola çıktık ve oraya doğru bir insan akını olduğunu gördük. Kısa bir süre sonra resepsiyonun önü doktor doldu. Sanki bütün doktorlar oraya tatile gelmişti. Bu durumda biz sesimizi çıkartmadık ve gelenlerden üç kişilik bir konsültasyon ekibi oluşturularak hastalanan misafirin odasına yollandı.

İnsan vücudu ile ilgilenen hekimlerin, diğer mesleklere göre, eğlenceli, komik, şaşırtıcı, ve hatta korkutucu anıları çok fazla. Bunlar yaşanırken zamanla olgunlaşılıyor. Ancak önemli olan ilk günlerdeki heyecan ve temiz duyguların mesleğin sonuna kadar devam edebilmesi. Yetişen nesilde sanki bunlar azalıyor, hatta kayboluyor gibi.

Mideyi üşütmek

Özdemir Aktan

Konuk Yazar

Özdemir Aktan
(Prof. Dr., Genel Cerrah)
-@t24.com.tr 30 Nisan 2023

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayın sırasında fenalaştı, yayın kesildi ve bir süre sonra tekrar ekranda görünen Erdoğan “Yoğun kampanya çalışmaları vardı. Bu kampanya çalışmaları sebebiyle de midemi ciddi manada üşütmüşüm. Tabii bu yoğun mesai içinde biz de zaman zaman böylesi durumlarla karşılaşıyoruz. Sizlerden ve seyircilerimizden helallik diliyorum.” dedi.

Dedi ama yaşananlarla ilgili doyurucu bir açıklama gelmediğinden her kafadan bir ses, her köşeden ayrı bir hastalık tanısı, değişik komplo teorileri (kuramları) ile birlikte uçuşmaya başladı. Batı ülkelerinde bu gibi hallerde durum topluma resmi yollardan şeffaf (sayfam) bir şekilde açıklanır. Bizde ise tam bir gizlilik hakim (egemen) olur. Toplum bizi yönetenlerin sağlık durumu hakkında yeterince bilgilendirilmeli midir, yoksa kendisi de bir birey olan cumhurbaşkanının sağlık bilgileri de herkesin olduğu gibi gizli mi tutulmalıdır? Ancak bizi yönetenlerin durumu özel, zira bizim adımıza ve ülke adına önemli kararlar vermekteler ve bu kararlar da hepimizi etkilemekte. Bence bir açıklamayı hak ediyoruz.

Cumhurbaşkanımıza geçmiş olsun diyoruz elbette ama yayına geri döndüğünde neden helallik istediğini anlamış değilim. Anlamaya da çalışmıyorum ama şu “mide üşütme” durumu benim hep ilgimi çekmiştir. Yabancı haber kanallarının bu durumu diğer dillere çevirdiğinde okuyanlar Türklerin yeni bir hastalık tanımladığını düşüneceklerdir. Türkiye sınırları dışında böyle bir hastalık tanımlanmamış.

Damar damar üstüne binmesi, iç guatr gibi ülkemize has (özgü) tanılar var ama üşütmenin yeri bambaşkadır. Bu tanı ülkedeki tüm annelerin genetik koduna yerleştiği için tüm çocuklar doğdukları günden itibaren (başlayarak) her türlü hastalığın baş nedeninin üşütme olduğuna inandırılır. Üşütmenin en kötüsü ise ayakları üşütmektir ki tedavisi çok zordur. Bu tanı hekimlerin işini epeyce kolaylaştırır, çünkü “Neden oldu?” sorusuna verilen, kabul değeri yüksek bir cevaptır, “bilmiyorum” demekten daha iyidir. Örneğin, ameliyatlardan sonra işlerin iyi gitmediği durumlarda bile “üşütmüşsünüz” diyerek suçu hastaya yıkmak cerrahlar için kurtarıcı olabilmektedir. Hastanın suçu kabullenmekten başka yapacağı bir şey yoktur.

Gelelim mide üşütmesine. Vücudun öbür organları değil de “yalnızca mide nasıl üşür?” sorusu pek sorgulanmaz. Kişi çok dondurma mı yemiştir? Soğuk su mu içmiştir? Yoksa karnına buz mu konulmuştur? Hepsi olabilir veya hiçbiri olmayabilir. Yaygın olarak ishal ile seyreden durumlar için kullanılıyor. “Barsakları bozulmuş” da aynı anlamda ama “midesi üşümüş” daha aristokrat duruyor.

Sağlık bakanımız daha sonra bunun bir “gastroenterit” olduğunu ve enfeksiyonun gerilediğini açıkladı. Özetle cumhurbaşkanımızın barsakları bozulmuş. Bu açıklama da kimseyi tatmin etmedi. Her türlü konuda gerçek rakamları saklayarak güvenilirliğini çoktan yitirmiş olan politikacıların açıklamaları öncelikle kuşku ile karşılanıyor. Ayrıca binbir çeşit gastroenterit var. Cumhurbaşkanımızın hastalığı tifo veya kolera gibi bir enfeksiyon hastalığı mı, besin zehirlenmesinden kaynaklanan bir durum mu yoksa başka bir nedeni mi var belli değil.

Aynı belirsizlik 2011’de o dönemde başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın ameliyatında da yaşanmıştı. Başbakanın neden ameliyat olduğu herkesin ilgisini çekiyordu doğal olarak. Resmi açıklama olmayınca değişik söylentiler dolaşıyordu ortada. Konuyla ilgili olarak 28 Kasımda başbakanlıktan yapılan açıklamada: ”Sayın Başbakanımız 26 Kasım 2011 tarihinde laparoskopik yöntemle başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı geçirmişlerdir. Ameliyat Sayın Başbakanımızın programının müsait olması nedeniyle 26 Kasım tarihinde gerçekleşmiştir.” Bu sözü edilen sindirim sistemi ameliyatının ne olduğu resmi olarak hiç açıklanmadı.

Sindirim sistemi ağızdan başlayıp, makatta biten uzun bir yol. Yemek borusu, mide, ince ve kalın barsaklar sindirim sisteminin parçaları. Bunlara pankreası bile ekleyebiliriz.

Son olayda yayına ara verildiğinde cumhurbaşkanı, yanında bulunan hekimlerine ekrana tekrar döndüğünde ne demesi gerektiğini sormuştur mutlaka. “Mide üşütmesi” tanısının da bu hekimler tarafından konulduğu varsayılabilir.

Cumhurbaşkanımızın hekimlerinden ve sağlık bakanından daha doyurucu bir açıklama beklemek, özellikle de seçime bu kadar kısa bir süre kala hepimizin hakkı. Bunu beklemek aşırı iyimserlik sayılabilir ama umutsuz da yaşanmaz ki.
==============================
Dostlar,

(Prof. Dr., Genel Cerrah)” eklemesini biz yaptık yazarın adının altına.
Geçtiğimiz günlerde de uzunca bir telefon söyleşimiz oldu kendisiyle..
Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımızla..
Son derece parlak bir hekimlik kariyeri ve TTB (Türk Tabipleri Birliği) tepe yöneticiliğine karşın… Özdemir hoca 2015’te, ortağı FETÖ‘nün kurgulu darbe girişiminin ardından, “AKP=RTE‘nin “Bu bize Allah’ın lütfu” sömürüsüyle (istismarıyla) ilan edilen OHAL döneminde RTE’nin bir OHAL KHK’sı ile Marmara Üniversitesindeki işinden atılan bir meslektaşımız.

“Mide üşütmesi” safsatasına ilişkin ustaca yazdığı ironik (alaysı) yazı kimilerini uyarır mı acaba?? Tıpta böyle bir tanı yok! Özdemir de ben de tıbbiyeyi bitireli 46 yıl bitmek üzere. Böyle bir tanı koymadık meslek yaşamımızda. Halen geçerli olan “ICD-10” kısa adıyla Hastalıkların – Travmaların – Ölüm Nedenlerinin Uluslararası Sınıflandırılması 10. gözden geçirme listesinde böyle bir başlık, tanı, klinik durum yer almıyor! (ICD-International Classification of Diseases)

Dolayısıyla Ulusa “gerçek” söylenmiyor! = Halk aldatılıyor!

Kim tarafından? Cumhur’un başındaki insan tarafından! Çok utanç verici ve kabul edilemez bir durum.. Türkiye’miz dünyaya rezil ediliyor..

Öte yandan, sınıf arkadaşım Özdemir hocaya “katılmadığımız” (!) bir yer var :
AKP=RTE‘nin sağlık durumu hakkında hekimlerinin bir açıklama yapma yetkisi yok, en azından Tıbbi Deontoloji Tüzüğü vd. nedeniyle.. Ancak yetkilendirilirlerse açıklama yapabilirler. Bu durumda Kaçak Saray oturanının (mukiminin) sözcüsünün “dürüst”, resmi, düzenli (en az yılda 1 kez) açıklama yapması gerekir. Bu beklenti, demokrasilerde ülkeyi yönetenlerin sağlık verilerinin “kişisel veri” olmadığı kabulüne dayalı köklü ve yerleşik bir gelenek ve yasal düzenleme temellidir.

Hiçbir veri açıklanmamışken, AKP=RTE‘nin canlı TV yayınında yaşadığı sağlık sıkıntısı hakkında spekülasyon yapmak istemeyiz. Ancak tam da o sırada soru soran gazetecinin ayağa kalkarak kısık sesle “eyvah eyvah” demesi gözlerden kaçmamıştır. AKP=RTE her tür dedikodunun dolaşmasını ve gerçekte kendilerine zarar vermesini istemiyorlarsa, dürüstçe gerçeği açıklamalıdır. Tersi durumda biz bile, klavyemize dökülmesini engelleyemediğimiz kimi olasılıkları paylaşmak isteriz… Epileptik atak, hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi), koroner spazm, aşırı yorgunluğa bağlı kan basıncı düşmesi ve bayılma.. Bunlardan sonki, görece, öncekilerden daha hafif.. AKP=RTE de “mide üşütmesini” (!?) her nasılsa, buna bağladı sanki..

Öte yandan, canlı yayına 20 dakika dolayında aradan sonra AKP=RTE‘nin “helallik istemesi” niye ola ki? Anlaşılan RTE, öleceğinden çok korkmuş olmalı ve de hala ciddi biçimde korkmakta.

  • Umarız  çevresindekiler, “seçim uğruna” RTE’nin yaşamını tehlikeye atmıyorlardır!?

***
Demokrat, laik, saydam, dürüst, halka hesap veren, yaşam mutluluğumuzu – gönencimizi, iç ve dış güvenliğimizi pekiştirecek bir siyasal iktidar istiyoruz. AKP=RTE bunların tümünü halkımızdan çaldı, aldı. Dile kolay, tam 21 yıl.. Geçen yıl kamu borçlarının faizi anaparayı geçti, iflasa sürüklendik! Hala “cek-cak” edebiyatı yapılıyor. Üstelik ciddi sağlık sorunları olan biri ile..

Akşener’in dün Isparta’da Psikiyatristlere çağrısı hiç de boşuna değil..

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik