Etiket arşivi: ANKA HABER AJANSI

Yeniden Kızamık Salgını mı?

PROF. DR. SALTIK: “HAZİRAN’DA 164 KIZAMIKLI ÇOCUK HASTANEYE YATIRILDI. YOKSULLUK GİBİ NEDENLERLE KOMPLİKASYON GELİŞEBİLİYOR”


18.08.2023 14:14

CEREN BALA TEKE

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, kızamık hastalığındaki vaka artışını değerlendirdi. Saltık, “2023 Ocak ayında 193, şubatta 340, martta 445, nisanda 506, mayısta 567 ve haziranda 782 olmak üzere düzenli tırmanan bir olgu sayısı görüyoruz. Bir önceki altı aya baktığımızda ise örneğin; geçen temmuzda 12, ağustosta 6, eylülde 8, ekimde 16, kasımda 17, aralıkta 25 olduğunu görüyoruz. 2023 Ocak ayında ve hemen izleyen aylarda yani 193 olguya tırmandığını görüyoruz. Üstelik kayda girenlerin buzdağının ucu (tepesi) olduğu gerçeğini de unutmadan bu tabloya salgın deme olanağı ne yazık ki var…

Kızamık, olağan koşullarda komplikasyonsuz seyreder. Fakat bağışık durum bozuksa, beslenme yetersizliği varsa, altta yatan başka bir hastalık varsa; sosyo-ekonomik yetersizlik, yoksulluk gibi nedenlerle komplikasyon gelişebiliyor. Başta zatürre olmak üzere hastaneye yatırma gerekliliği doğuyor.” dedi.

Türkiye’de 2023 yılının ilk 6 ayında kızamık olguları bir önceki 6 aya göre artış gösterdi. Bu artışın “salgın” olarak nitelenebileceğini ve temel nedeninin aşılama eksikliği olduğunu vurgulayan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Sağlık Bakanlığı’na veri paylaşımı konusunda saydam olma çağrısı yaptı. Konuyu ANKA Haber Ajansı için değerlendiren Prof. Dr. Saltık, şunları söyledi:

“Türkiye’de 2023 yılının ilk altı ayında görülen kızamık olgu sayısında bir önceki yıla göre oldukça yüksek bir artış söz konusu. Sayısal verilere baktığımızda bu salgın diyebileceğimiz durumun, çocukların yaşlarına göre aşısız ya da eksik aşılı oluşları ile yakından ilişkili olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla henüz olgu (vaka) görülmeyen yerlerde olguların en erken görülme yaşlarını dikkate alarak bir alt yaş sınırı kabul edersek altı ay diyebiliriz. Normalde dokuzuncu ayda yapılıyor kızamık aşıları. Eğer dokuzuncu aydan daha önce kızamık olguları görülüyorsa; -Bakanlık verileri açıklamadığı için bilemiyoruz- yeni bir kampanya ile bu çocukların eksik aşılarının tamamlanması gerekir.

Ayrıca salgın görülen yerlerde 15 yaşın altındaki çocuklar başta olmak üzere Epidemiyolojik durum nasılsa kızamıkla ilgili salgın denetim (kontrol) aşılaması yapmamız gerekiyor. Ek doz aşılamanın olağan (rutin) aşılama takvimindeki aşıların yerini almadığının altını çizmek isterim. Zamanı geldiğinde aşı takvimindeki aşıların da ayrıca uygulanması gerekliliği var. Ek doz aşı ile takvim gereği uygulanacak aşılar arasında en az dört haftalık zaman bırakmaya çaba göstermemiz gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu verileri saydam bir biçimde kamuoyu ile paylaşmasını istiyoruz. Demokratik bir hukuk devletinde ne olup bittiğini bilme hakkımız var. Hükümetlerin de halktan bu verileri saklama yetkileri bulunmuyor. Fakat Türkiye ne durumda biliyoruz. Dolayısıyla, alınacak önlemlerin de Sağlık Bakanlığı tarafından tıp meslek örgütleri, TTB, HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği)… gibi tıp uzmanlık dernekleriyle, basınla ve kamuoyunun işbirliği ile yürütülmesi gerek.

  • Aşı reddi ve kararsızlığının da aynı biçimde üzerine gidilmesi gerek.

“KIZAMIK OLAĞAN KOŞULLARDA KOMPLİKASYONSUZ SEYREDER FAKAT BAĞIŞIK DURUM BOZUKSA, BESLENME YETERSİZLİĞİ VARSA, ALTTA YATAN BAŞKA BİR HASTALIK VARSA, SOSYO-EKONOMİK YETERSİZLİK, YOKSULLUK GİBİ NEDENLERLE KOMPLİKASYON GELİŞEBİLİYOR”

Türkiye’deki son bir yıllık kızamık olgularına baktığımızda; 2023 Ocak ayında 193, Şubat’ta 340, Mart’ta 445, Nisan’da 506, Mayıs’ta 567 ve Haziran’da 782 olmak üzere düzenli biçimde tırmanan bir olgu sayısı görüyoruz. Bir önceki altı aya baktığımızda ise örneğin; geçen Temmuz’da 12, Ağustos’ta 6, Eylül’de 8, Ekim’de 16, Kasım’da 17, Aralık’ta 25 olduğunu görüyoruz. 2023 Ocak’ında hemen izleyen aylarda yani 193 olguya tırmandığını görüyoruz. Bu verilerle üstelik kayda girenlerin buzdağının ucu olduğu gerçeğini de unutmadan yakalanabilenlerin, yakalanması gerekenlerin neredeyse kabaca 10’da 1’i olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda bu tabloya salgın deme olanağı ne yazık ki var. Yatış durumlarına baktığımızda; bu kızamık olgularının Ocak’tan başlayarak söylemek gerekirse; 18, izleyen ay 63, sonraki ayda 79, 98 ve 139 ve geçen iki ay öncesinde yani Haziran’da da 164 kızamıklı çocuğun hastaneye yatırıldığını görüyoruz. Bu rakamlar da yüksek sayılır. Kızamık olağan koşullarda komplikasyonsuz seyreder, kapanır fakat bağışık durum bozuksa, beslenme yetersizliği varsa, altta yatan başka bir hastalık varsa, sosyo-ekonomik yetersizlik, yoksulluk gibi nedenlerle komplikasyon gelişebiliyor. Başta zatürre olmak üzere hastaneye yatırma gerekliliği doğuyor. Olağan koşullarda kızamık olgularında hastaneye yatırmaya gerek yok.

“BİR YAŞIN ALTINDAKİ 203 KIZAMIK OLGUSUNDA NEREDEYSE %97-98’İNDE
TEK DOZ BİLE OLSA AŞI YOK!”

Aşılama durumuyla ilişkilendirmeye çaba gösterirsek şunu görüyoruz:

Bir yaşın altında 203 kızamıklı olgu var. Bunların içinde tek doz olsa da kızamık aşısı olanlar % 1-3 dolayında. Dolayısıyla bir yaşın altındaki 203 kızamık olgusunda neredeyse yüzde 97-98’inde tek doz bile olsa aşı yok. Zaten bir yaşın altında tek doz aşı yapılmış olmasını bekliyoruz. Dokuz ya da on iki aylıkken bir doz yapılması sonra bir yineleme yapılması biçiminde olmalı. 1-4 yaş aralığında 2 doz mutlaka yapılmış olmasını bekliyoruz. 1-4 yaş arasında toplam 1700 dolayında kızamık olgusu var. Aşılama dağılımına baktığımızda bunların ancak üçte birinden azının tek doz aşıya sahip olduğunu, iki doz aşının ise beşte birden de az olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bu açık veri gösteriyor ki; aşılamada ciddi bir gevşeme ve savsaklama (ihmal) var. Bunlar (kızamıklı çocuklar) kimler? Ülkenin nerelerinde? Sağlık Bakanlığı’nın verileri paylaşması gerekiyor.

“KIZAMIK SALGINLARINI ÖNLEMEDE ÇOK YÜKSEK DÜZEYDE AŞILAMA GEREKİYOR”

Özellikle düzensiz-kaçak göçmenlerde durum nedir, bakmak gerekiyor. Örnek olarak; kızamık aşısının bir salgın çıkmaması için en az %95 düzeyinde olmasını bekleriz. Kızamık salgınlarını önlemede çok yüksek düzeyde aşılama gerekiyor. Yüzde 95’lerin altına inmemeli. Çünkü kızamık çok bulaşıcı. Covid-19 gibi değil. Kapalı ortamlarda, okulda, işyerinde özellikle kışın, soğuk mevsimde kapalı ortamda çok kolay bulaşabiliyor.

“AŞILAMADA CİDDİ BİR GERİLEME VAR. BÖYLE GİDERSE SALGIN BÜYÜYEBİLİR”

Deprem bölgesinde çadırlarda, konteynırlarda insanların kalabalık yaşadıklarını biliyoruz. Kızamığın yakın temasla geçtiğini akılda tutacak olursak; bu olumsuz bir etmen. Kızamık 1 tek doz aşısının % 95 ve üzerinde olduğu 2022 verileriyle 40 ilimiz var. 81 ilin ancak 40’ında kızamık aşısı %95’in üstünde. Oysa 2017’de 53 ilde tek doz kızamık aşısı oranı % 95’in üstündeydi. 2017’den 2022’ye beş yılda 53 ilden 40 ile indiğini görüyoruz. Kızamık-2 aşısına baktığımızda; %95 ve üzerinde aşılı 43 ilimiz görünüyor. Bu da 81 ilin %53’üne karşılık geliyor. Dolayısıyla ciddi bir gerileme var. Böyle giderse bu daha da büyüyebilir.

“SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN BELİRTTİĞİMİZ ÇERÇEVEDE ÖNLEMLERİ ALMASI ve SAYDAM OLMASI ZORUNLULUĞU VAR”

Önlemleri daha önce sıraladık. Ek doz aşılamanın yapılması gibi.

Okullar açılacak Eylül’de, bu bakımdan kampanyanın yürütülmesinde hızlı davranılması, okul aşılarının zamanında aksatmandan tamamlanması ve aşı kararsızlığı-reddi ile savaşım verilmeli (mücadele edilmeli). Kovit-19 döneminde karşı kampanyalar yapıldı, aşıların sözde olumsuz etkilerine ilişkin ve bunlar tümüyle bilim dışıydı. Bakanlık bunlarla da etkin biçimde savaşmalı.

  • 21. Yüzyılın başlarında Türkiye’de yeniden bir kızamık salgını yaşanması gerçekten Türkiye için utandırıcı bir durum.

Çocuklarımız, bebeklerimiz kızamıktan ölmesinler, engelli kalmasınlar. Bunun için Sağlık Bakanlığı’nın belirttiğimiz çerçevede önlemleri alması ve saydam olması zorunluluğu var.”

Videoyu izlemek için üstünde tıklayınız.. (9,5 dakika)

ANKA HABER AJANSINA Demecimiz : “TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR”

PROF. DR. SALTIK:

“TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR”

11.11.2021 16:27
PROF. DR. SALTIK: “TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR” (ankahaber.net)

https://www.gazeteduvar.com.tr/prof-dr-saltik-turkiyede-toplum-bagisikligi-artmiyor-azaliyor-haber-1541526

WhatsAppLinkedIn

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Sağlık Bakanlığı’nın 2 doz aşılama oranını %80 dolayında gösterdiğini, ancak bağışıklamanın bu oranda olmadığın belirtti. Saltık, “90 milyon hedef nüfusun üçte biri dışarıda tutulup 61 milyon hedef nüfus alındığı için o %79’un üçte birini bir çırpıda indirmemiz gerekiyor. Onun üçte biri 27 yapar ve 52’ye iner. Aradan geçen zaman, ne ölçüde insanların bağışık yanıt verdiği, araya giren yeni varyant tipler nedeniyle o toplum bağışıklığı düzeyi %52’de de değil. Türkiye’de toplum bağışıklığı artmıyor, azalıyor” dedi.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık koronavirüste gelinen durum ve aşılama hızı hakkında ANKA Haber Ajansı’nı sorularını yanıtladı. Saltık’ın açıklaması şöyle:

“HALK, BİTMİŞ GİBİ SALGINI YAŞIYOR”

“Bugün biliyoruz ki, hastalığı hafif geçirenlerde çok hafif bağışıklık oluşuyor. Ancak ciddi ve ağır geçirenlerde daha güçlü bir bağışıklık gelişiyor. O da yaklaşık 4-5 ay dolayında, en çok 6 ay sürüyor diyelim. Aşıyla elde edilen bağışıklık daha güçlü. Başlangıçta, ‘Doğal yollarla elde edilen bağışıklık daha kalıcı oluyor’ diyorduk. Şimdi böyle olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bir yandan gerek Türkiye’nin gerek dünyanın çok yaygın seferberlik bilinci içinde aşılamayı sürdürürken, bir yandan da toplumsal hareketliliği sınırlandıracak önlemlere gereksinim var. Halk, bitmiş gibi salgını yaşıyor.

“TÜRKİYE’DE TOPLUM BAĞIŞIKLIĞI ARTMIYOR, AZALIYOR”

Değerli halkımız, aşılardan güvenini eksiltmesin çünkü bu kağıt üstünde eriştiğimiz %80 oranında 2 doz aşılama, gerçek bir toplum bağışıklığı değil. Birincisi, 90 milyon hedef nüfusun üçte biri dışarıda tutulup 61 milyon hedef nüfus alındığı için o %79’un üçte birini bir çırpıda indirmemiz gerekiyor. Onun üçte biri 27 yapar ve %52’ye iner. Türkiye toplumu içinde 2 doz aşı olmuş insanların oranı %52’ye geliyor. İkincisi, ikinci dozdan sonra ne ölçüde insanın bağışıklığı zayıfladı, bunu bilmiyoruz. Üçüncüsü, iki doz aşılı olan insanların ne oranda bağışık yanıtı verdiğini de bilmiyoruz. Yani kağıt üstünde aşılama oranı, aynı zamanda hastalığa karşı bağışık olmak anlamına gelmiyor. Bağışıklama ve aşılama farklı şeyler, halkımızın bunu anlaması gerekiyor. Bağışıklama, ancak aşılamayla ve hastalığı geçirerek sağlanabilir. Aşılama, bağışıklamanın bir aracıdır. Aşılama her zaman birebir bağışıklama demek değildir. Bütün bu nedenlerle; aradan geçen zaman, ne ölçüde insanların bağışık yanıt verdiği, araya giren yeni varyant tipler nedeniyle gerçekten o toplum bağışıklığı düzeyi %52 de değil. Daha aşağılarda ama kaç olduğunu hesaplayabilmek için elimizde Bakanlığın veri tabanının bulunması gerek. Günlük aşılama sayıları çok azaldığı için, geçen zamanla birlikte bağışıklığı zayıflayan ve sönümlenenler kovit-19’a duyarlı duruma geliyor. O toplum bağışıklığı havuzundan ayrılıyor. Havuzun yeni aşılananlarla yukarıdan dolduğunu, geçen zaman nedeniyle bağışıklığı sönümlenenlerin de aşağıdan kaçak verdiğini düşünürsek, Türkiye’de toplum bağışıklığı artmıyor, azalıyor! İşte bu dinamik nedenlerle de salgınla baş etmekte zorlanıyoruz.

“BİR AŞININ 3. DOZUNU YAPMAK İÇİN 3 BİLİMSEL KANIT ARARIZ”

Tıp bilimleri bugün tümüyle kanıta dayalı olarak yürütülmekte. Bakanlığın bu politikasının da bilimsel kanıtlarının olması gerek. Bir aşının 3.dozunu yapmak için 3 bilimsel kanıt ararız. Öncelikle şunu ayırt etmek gerekiyor : Bir tazeleme dozu ile aşının üçüncü dozuna gereksinim duyulması birbirinden farklı şeyler. Örneğin inaktif çocuk felci aşılarını biz bebeklere 2. ayda başlar, 2’şer ay arayla 3 doz yaparız. Bunlar yineleme dozlarıdır ve son dozdan (3. doz) yaklaşık bir yıl sonra ve 48. ay sonunda bir rapel (anımsatma dozu) yaparız. Bu, olağan koşullarda o aşıdan beklenen bağışık yanıtın en üst düzeye erişmesi ve uzun süreli kalıcı olmasıdır.

“BİLDİĞİMİZ RUTİN TAZELEME YA DA GÜÇLENDİRME YA DA RAPEL DOZU DEĞİL”

Fakat şimdi karşı karşıya bulunduğumuz tablo; aşı takvimindeki bildiğimiz rutin tazeleme ya da güçlendirme ya da rapel dozu değil. Bakanlığın gerekçeleri toplumda belirlenen 3 kümeye dönük. Tıp biliminde bu uygulama için 3 gerekçe olmalı. İlki, eğer kişiler bu aşılara yanıt vermediyse siz yinelemeyi düşünürsünüz. Dolayısıyla, ülkemizde BioNTech aşısına yeter bağışık yanıt oluşmadı mı, bunun ortaya konması gerekir. İkinci olarak acaba bağışık yanıt verdiler ancak bu bağışık yanıt beklenenden daha erken dönemde mi zayıfladı? Dolayısıyla zayıflayan bağışıklığı güçlendirmek mi gerekiyor? Üçüncüsü ise birtakım yeni varyantlar mı ortaya çıktı, bu varyant tipler şimdiye dek yapılan aşılardan kaçıyor mu? Bu soruların yanıtı net olarak ortada değil. Sonuncusundan başlamak gerekirse, bu aşılardan kaçan yeni bir varyant ortada yok. Delta + (Plus) varyantı da bir ölçüde aşılardan kaçıyor denmekle birlikte, büyük ölçüde 2 doz mRNA aşısı halen etkili. Bunu nereden görüyoruz, 3 ölçütümüz var:

Birincisi hastaneye yatma hızları. Bu 2 doz aşıyı olan insanların enfeksiyonu almaları durumunda hastaneye yatırılma oranları, farklı aşı olanlar ya da eksik aşı olanlarla karşılaştırıldığında çok düşük kalıyor.
İkincisi hastalığın ağır geçmesi, bu da oldukça az görülüyor.
Üçüncüsü de ölümler. Ölümlerin de büyük oranda 2 doz BioNTech aşısı olmayanlarda görüldüğü biliniyor.

“BAKANLIK BU 3 SORUYA YANIT VERMEDİ”

Bakanlık açıklamalarında bu 3 soruya yanıt vermedi. Yalnızca ‘Bilim Kurulu’nun önerileri doğrultusunda kararımız, yeni politikamız bu yönde’ dedi. Oysa Bilim Kurulu’nun da bu tavsiye kararlarını hangi bilimsel kanıtlara dayandırdığını, hangi sayısal verilere yasladığını, hangi Epidemiyolojik çözümlemeleri (analizleri) kaynak aldığını açıklaması gerekir. Türkiye, çok geri kalmış bir Afrika toplumu ya da Orta Asya’nın derinliklerindeki kim ülkeler gibi ilkel, gelişmemiş bir toplum değil. Cumhuriyet’imiz oldukça gelişmiş bir insan gücü yarattı. Bunlar Türk kamuoyu tarafından rahatlıkla anlaşılabilir.

“ÜÇÜNCÜ DOZ BİONTECH AŞISININ BİLİMSEL KANITLARI AÇIKLANMADIĞI İÇİN BİR BOŞLUK SÖZ KONUSU”

3. doz BioNTech aşısının dayanakları, bilimsel kanıtları açıklanmadığı için bir boşluk söz konusu. Ne yapacağımızı doğrusu biz de bilemiyoruz. Soranlara, ‘3. dozu olun ya da olmayın’ deme konusunda bir sıkıntı yaşıyoruz. 3. doz BioNTech’e başlayan ülkeler, bu 3 soruya bilimsel kanıtlar ortaya koydular ve o çerçevede açtılar. ABD ve kimi Avrupa ülkelerinde 3. doz açıldı. Türkiye’de de açılabilir ama Sağlık Bakanlığı’nın mutlaka hangi bilimsel kanıtlara dayandığını kamuoyunun önüne koyması gerekir.

“AŞILARA GÜVENİNİZİ YİTİRMEYİNİZ”

Seferberlik bilinci içinde yaygın aşılama, 3. doz aşının bilimsel kanıtlarının ortaya konması, toplumsal hareketliliğin mutlaka belli ölçülerde sınırlandırılması ve insanların uyarılarak kapalı alanlarda maske zorunluluğu gibi önlemlerin alınması ve bunların birlikte yeniden güncellenmesi gerekir. Halkımıza son olarak söyleyeceğim şudur:

  • Aşılara güveninizi yitirmeyiniz, aşı olunuz, eksik aşılarınız varsa mutlaka tamamlayınız,
  • 2 doz BioNTech olduysanız üçüncüsünü Sağlık Bakanlığı zaten belli koşullarda verecek.”

 

***
Demecimizden kısa bir süre sonra Sağlık Bakanlığı, 18+ yaş topluma, 2. dozdan 6 ay geçmesi koşulu le 3. doz BioNTech aşılamasını açtı..

Yararlı olması dileğiyle..

Demecimizi izlemek için tıklayınız ( 9 dk.)

Sevgi ve saygı ile. 12 Kasım 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

ANKA HABER AJANSINA HALK SAĞLIĞI HAFTASI DEMECİMİZ

PROF. DR. SALTIK’TAN HALK SAĞLIĞI HAFTASI MESAJI:

https://ankahaber.net/haber/detay/prof_dr_saltiktan_halk_sagligi_mesaji_saglik_bakanligi_izmirde_yeni_varyanti_saptayamadi_biz_halk_saglikcilar_yonlendiriyoruz%E2%80%9D_52707

  • “SAĞLIK BAKANLIĞI İZMİR’DE YENİ VARYANTI SAPTAYAMADI, BİZ HALK SAĞLIKÇILAR YÖNLENDİRİYORUZ”

HABER: CEM HAYAT – KAMERA: FATİH NAZIM EFE

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Halk Sağlığı Haftası’nda;

  • “Biz Halk Sağlıkçılar hastalığı değil, sorunu yönetmeye çalışıyoruz. Günlük 20-22 bin yeni tanı koyuyorsunuz, bu insanların 14 gün kadar sonra bu havuzdan çıkması gerekir. PCR pozitif hale gelen insanlar, uzun süre PCR negatifleşemiyorlar. Neden havuzda kalma süreleri uzuyor? 14 gün değil de 21 gün, 28 gün, 5 hafta, 6 hafta; bu daha önce böyle değildi.
  • Geçen hafta İzmir’de yapılan virolojik çalışmalarda neredeyse hastaların %30’unda yeni bir varyant saptandı. Bunu Sağlık Bakanlığı saptayamadı. İşte bunların yapılmasını, biz Halk Sağlıkçılar yönlendiriyoruz” dedi.

Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklama şöyle:

“BİZ, TOPLUMUN COVID-19 HASTALIĞIYLA İLGİLENİYORUZ”

Covid-19 salgınında bilindiği gibi Halk Sağlığının, Epidemiyolojinin önemi çok iyi anlaşıldı. Bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı, Covid-19 salgınında kendisine başvuran hastaya tanı koymak ve sağaltımını (tedavisini) yapmakla yükümlüdür. Biz Halk Sağlıkçılar ise tek tek kişilerin Covid-19 hastalığıyla ilgilenmiyoruz. Biz, toplumun Covid-19 hastalığıyla ilgileniyoruz. Toplumdaki Covid-19 sorununu nasıl yöneteceğiz, nasıl erken tanı koyacağız, nasıl bulaş zincirini kıracağız, hangi toplumsal ve tıbbi önlemler gerekir, hangi aşıları kullanmak gerekir, insanlar nasıl aşıya ikna edilir gibi??… O halde biz Halk Sağlıkçılar hastalığı değil, sorunu yönetmeye çalışıyoruz.

“GEÇEN HAFTA İZMİR’DE HASTALARIN %30’UNDA YENİ BİR VARYANT SAPTANDI”

Gece gündüz sürekli bir biçimde çalışarak salgın yönetimi için Epidemiyolojik stratejiler geliştirmeye çalışıyorum. Örneğin karşıma Türkiye’deki aktif hasta sayısını alıyorum. Dünkü rakamlarla birlikte ölüm sayısı 290’a ulaştı, 22 bini aşkın da yeni kayıt var. Bunlarla birlikte Türkiye’deki aktif hasta sayısı neredeyse 520 bini buldu. Öte yandan da günlük hasta sayısının grafiğini karşıma koyuyorum. Günlük hasta sayısındaki artış ile havuzdaki hasta sayısındaki artış arasında belirgin bir fark görüyorum. Aktif hasta sayısındaki artış, günlük yeni tanı alan hastaların çok üstünde. Peki bu nasıl oluyor? Günlük 20-22 bin yeni tanı koyuyorsunuz, bu insanların bir 14 gün kadar sonra bu havuzdan çıkması gerekir. Fakat havuz şişmeye devam ediyor, bu ne anlama geliyor? Ben buradan şunu çıkartıyorum: PCR pozitif hale gelen insanlar, uzun süre PCR negatifleşemiyorlar. Havuz şişiyor giderek. Bu son derece önemli epidemiyolojik bir ip ucu.

Şimdi soru şu: Neden insanların havuzda kalma süreleri uzuyor? 14 gün değil de 21 gün, 28 gün, 5 hafta, 6 hafta; bu daha önce böyle değildi. Daha önceki verilerle karşılaştırdığımda uzayan hastalıktan ne sorumlu olabilir? Bakın soru soruyu doğuruyor. Acaba hastalığın uzamasındaki etmenler neler, farklı bir varyant mı söz konusu? Buradan hareketle meslektaşlarımızla konuşuyoruz. Geçen hafta İzmir’de yapılan virolojik çalışmalarda neredeyse hastaların %30’unda yeni bir varyant saptandı. Bunu Sağlık Bakanlığı saptayamadı. İşte bunların yapılmasını, biz halk sağlıkçılar yönlendiriyoruz.

“BİZ EPİDEMİYOLOG OLARAK BAKANLIĞA
YOL GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORUZ”

Kliniklere soruyoruz, ‘2-3 haftada tedavi ettiklerimiz, 5-6 haftaya çıktı, ölümlerde de bir artış var’ diyorlar. Peki bu insanlardaki varyant tipi ne? Ağırlıklı olarak Delta varyantı. Enfeksiyoncu klinisyen arkadaşlara ‘Başka varyantlar olsa yakalayabilir miydiniz?’ diye soruyoruz, ‘Biz onu bilemeyiz, ona mikrobiyoloji laboratuvarı, viroloji laboratuvarı karar verecek’ diyorlar. Dönüp viroloji laboratuvarındaki arkadaşlarımızla konuşuyoruz,

‘Elimizdeki PCR testleri, Sağlık Bakanlığı’nın standart testleridir. Şu şu, şu varyantları yakalayabiliyor, başka varyant varsa yakalayamayız’ diyorlar. Demek ki biz Epidemiyolog olarak yukarıdan kuş bakışı bir biçimde salgının bütün boyutlarını yakalamaya çalışarak, yani salgınların yönetimi ve keza öbür sağlık sorunlarının da matematiğe dayalı modellemelerle yönetim araçlarını kullanarak Bakanlığa yol göstermeye çalışıyoruz.

Biz Halk Sağlıkçılar her yıl 3-9 Eylül arasında Halk Sağlığı Haftası’nın kutlanmasından mutluyuz. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın web’ini incelediğimde 2018 Halk Sağlığı Haftası ile ilgili veriler var. Üç yıl geçti aradan, 2019 ve 2020 yok. Demek ki salgın nedeniyle arkadaşlarımız çok yoğunlar, bu haftayla ilgili orada bir etkinlik göremedim.

“REFİK SAYDAM HIFZISSIHHA ENSTİTÜSÜ TEKRAR AÇILMALI, BİR HALK SAĞLIĞI FAKÜLTESİNE DÖNÜŞMELİ”

Halk sağlığı, ABD’de fakülte düzeyinde örgütlenmiştir. ABD’de 25 Halk Sağlığı Fakültesi var. Bizde ise, tıp fakültesi dekanlığının altında bir Ana Bilim Dalı durumunda. İngiltere’de 2 Halk Sağlığı Fakültesi var. Hindistan’da 11. O bakımdan ülkemizde de hızla Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün tekrar açılması ve ulusal bir Halk Sağlığı Fakültesine, Enstitüye dönüşmesinin çok uygun olduğunu düşünüyorum.”
***
Bizimle bu söyleşiyi yapan ANKA Haber Ajansı emekçilerinden Sn. Cem Hayat’a teşekkür ederiz.

Demecimizin kısa video kaydı için lütfen tıklayınız :
https://abone.ankahaber.net/static/video/62d78704-f4a1-4205-a836-808a6fac49ed-720.mp4 

ANKA Haber Ajansı’nın servis ettiği demecimizi birçok yayın organı da alıntıladı. Örneğin Cumhuriyet Gazetesi
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/prof-dr-saltik-izmirde-hastalarin-yuzde-30unda-yeni-bir-varyant-saptandi-1865815

Gerçek Gündem :

https://www.gercekgundem.com/guncel/297112/bakanlik-saptayamadi-izmirde-hastalarin-yuzde-30unda-yeni-bir-varyant-goruldu