Etiket arşivi: Prof. Dr. Ahmet SALTIK

LAİK EĞİTİMİ SAVUNUYOR, ÇEDES PROTOKOLÜ’NÜN İPTAL EDİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ!

Mülkiyeliler Birliği Derneği

Sayın Ahmet Saltık,

Eğitim sistemi, her kademede eğitimin laik, demokratik, bilimsel, özgürlükçü, eşitlikçi, ücretsiz ve kamusal bir niteliğe sahip olmasını sağlamakla ve çocuklarımız ve gençlerimizin potansiyellerini geliştirebilecekleri özgür bir ortamı tesis etmekle yükümlüdür. Bununla birlikte siyasal iktidarın uzun zamandır inşa etmeyi amaçladığı toplumsal ve siyasal yaşam tahayyülünde eğitim, sürekli biçimde dinselleştirme girişimleri ile karşı karşıya kalan bir alan haline gelmiş bulunmaktadır. Gerek ilk ve orta öğretim, gerekse yüksek öğretim öğrencilerinin hayatı, öğrenimden beslenmeye, barınmadan sosyalleşmeye uzanan geniş bir ölçekte bütünüyle kuşatılmaya ve karanlık bir zihniyete teslim edilmeye çalışılmaktadır.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, öğrencilerin sağlıklı, düzenli ve yeterli beslenme hakkına erişimini giderek imkansız hale getirirken; kamusal ve demokratik 0barınma hakkı devlet tarafından sağlanmayıp kamu kaynakları tarikat ve cemaat yurtlarına aktarılırken; gençlerimizin sosyal yaşamı ekonomik, toplumsal ve siyasal baskılar nedeniyle giderek daha da kuraklaşırken öğrenim hakkı da sözü edilen dinselleştirme çabasından derin biçimde etkilenmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ilgili Genel Müdürlükleri arasında 3 Kasım 2021 tarihinde imzalanan ve ÇEDES kısaltması ile lanse edilen “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi”, siyasal iktidarın uzun zamandır inşa etmeyi amaçladığı toplumsal ve siyasal yaşam tahayyülünün çocuklarımızı hedef alan büyük ve önemli bir adımıdır. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün bütçesinin, 2021’den 2022 sonuna yıllık bazda neredeyse %100 oranında arttığı bir ortamda söz konusu protokol ile MEB’e bağlı okullarda “manevi danışmanlık” adı altında Kuran kursu öğreticisi, vaiz ve din hizmetleri görevlilerinin görevlendirilmesi amaçlanmaktadır. İlk ve orta öğretim kurumlarında, pedagojik formasyon sahibi, farklı branşlardan öğretmenlerce yürütülmesi gereken öğretim faaliyetinin böylesi bir siyasi hamle ile din görevlilerine açılması, laiklik ve laik eğitimin ciddi biçimde hedef alınması anlamına gelmektedir.

İlk olarak İzmir’deki 842 okulda, hemen ardından da Eskişehir’de gerçekleştirilen görevlendirmeler, eğitim emekçileri ve veliler başta olmak üzere eğitim dünyasının tüm bileşenlerinin sert tepkisi ile karşılanmıştır.

  • Eğitimin siyasi ve ideolojik saiklerle dinselleştirilmesine ve dini referanslara göre biçimlendirilmesine karşı çıkanların yanında olduğumuzu;
  • laik, demokratik, bilimsel, özgürlükçü, eşitlikçi, ücretsiz ve kamusal eğitimin savunusunda büyük bir sorumluluk taşıdığımızı ve
  • bu sorumluluğa uygun biçimde Cumhuriyet değerlerini, kamuculuğu ve laikliği savunduğumuzu ifade ediyoruz.

Tüm çocuklarımız özgür ve hayallerindeki gibi yaşayabilecekleri bir eğitimi hak etmektedir.

Çocuklarımızı ve laik eğitimi en güçlü biçimde savunmaya devam edeceğimizi bildiriyor,
söz konusu protokolün iptal edilmesini talep ediyoruz.

Saygılarımızla, 14 Haziran 2023

Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi
ODTÜ Mezunları Derneği
İstanbul Teknik Üniversiteliler Birliği Derneği
========================================================
Dostlar,

Mülkiyeliler Birliği üyesi olmamız nedeniyle, bu Birlik’ce bize de yollanan ortak açıklamayı web sitemi,zde paylaşıyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 15 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

 

Tarikatın siyaseti, siyasetin tarikatı

Zülal KalkandelenZülal Kalkandelen

zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr
11 Haziran 2023, Cumhuriyet

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır.)

Muhalefet partileri, seçim sonrasında kendi iç çalkantılarıyla uğraşıp aynı isimler çerçevesinde siyaseti bir tür “tarikata” dönüştürürken tarikatçılar ise Mart 2024’teki yerel seçimler için kolları sıvamış, siyasete etki etme yarışında.

Örneğin, birtakım TV kanallarına konuk edilip saatlerce konuşturulan Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet Hoca), şeriatı savunup muhalif belediyeleri hedef alırken şunları söylemiş:

  • Biz şeriatçıyız. Demokrasiye inanmıyoruz; reddediyoruz, biz şeriat ehliyiz… Tehlike büyüktür. İstanbul’da önümüzde belediye işi var. Görüyorsunuz ortalığı, olayları. İstanbul’un ne hale geldiği, belediyenin neler yapıldığı, ne zararlar ne zevaller, ne kazanımların geri gittiği ortadadır. Onun için rehavete kapılmamak lazım ama maalesef Ankara da öyle, İzmir de.”

İsmailağa Cemaati’ne mensup bu vaiz, tarikatlara ve cemaatlere yapılan yardımlar kesilince belli ki çok rahatsız olmuş, “Müslümanlara çok zeval verdiler” diyor ve siyasetin dik alasını yaptığı halde aksini iddia ediyor!

O zaman bıkmadan yineleyeyim:

  • Tarikatları ve cemaatleri kapatan 1925 tarihli 677 sayılı devrim kanunu yürürlükteyken tarikat mensuplarının siyaseti bu şekilde yönlendirmeye çalışması suçtur.
  • Demokrasinin sağladığı olanakları kullanıp şeriatçıyız diyen bu yasadışı yapılanmalar, anayasaya aykırıdır!

Bu konuda sessiz kalan her siyasi parti de savcı da anayasayı ihlal suçuna göz yumuyor. Gerçeği bu netlikte söylemeyen herkes, Türkiye’deki dincileşmeden sorumludur!

‘MİLLİ EĞİTİME İSLAM MÜHRÜ’ 

Laikliği hedef alan bir diğer vaiz ise İhsan Şenocak. O da

  • Milli eğitime İslam mührünü vuramazsak her yere fen liseleri açılsa da mimaride Sinan, hendesede Cezeri, tıpta Biruni, askeriyede Barbaros, siyasette Yavuz Selim yetiştiremez, Batı’nın masallarından kurtulup hakikate ulaşamayız. Adının milli olması yetmez, satırlara İslam mührünü vuracaksınız” buyurmuş…

Şenocak’ın 2017’de Samsun Aşıkkutlu Eğitim Merkezi müdürü iken Müslüman kadınların pantolon giymesi hakkında söylediklerini hatırlıyor musunuz?

  • “Kızın şu sokaktan geçip de okula pantolonla giderken yüreğin parçalanıyor mu senin? 18 yaşında kaşını aldıran kızın üniversiteye giderken o halde, yüreğin parçalanmıyorsa vallahi kıyamet günü cehennem seni parçalayacak. Allah’ın emanetini ne hale getirdin? Sevindin üniversiteyi kazanınca; ODTÜ’ye, Boğaziçi’ne gidince sevindin. Doktor olacak, mühendis olacak, 5 milyar aylık alacak, arabaya binecek, eşine mecbur olmayacak, mahkûm olmayacak… Peki onlara sevindin; kot pantolonuyla erkeklerin bakışı arasında kızın yürüyor, delikanlılar arkasına takılmışlar, arkasından gidiyorlar. Yavrunu cehenneme attın cehenneme!”

Bu skandal sözleri nedeniyle büyük tepki çekmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca açığa alınmış, sonra da Sinop İl Müftülüğü’ne eğitim uzmanı olarak atanmıştı. O günlerde İsmailağa Cemaati, “Diyanet camiamızın güzide mensubu, kanaat önderi” diyerek Şenocak’a sahip çıkmıştı.

EĞİTİMDE DİNCİLEŞME TEHLİKESİ

“Milli eğitime İslam mührü vurmaktan” söz edildiği sırada, İstanbul’daki 236 okulun, valilik onayı ile Bilal Erdoğan’ın TÜGVA’sına tahsis edildiği ve yaz boyunca dini eğitimler düzenlendiği; İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İzmir Müftülüğü arasında imzalanan protokol kapsamında kentteki 842 okulda imam, Kuran kursu öğreticisi, vaiz ve din hizmetleri uzmanı görevlendirildiği haberleri medyada yer aldı.

Manevi rehberlik adı altında yapılan bu görevlendirmelerde din insanlarının pedagojik formasyonu olmadığı gibi, belli bir inanç sistemi ile eğitimde dincileşme hızlandırılıyor.

200 bin öğretmen ihtiyacı varken, 700 bin meslek mensubu atama beklerken, din görevlileri okullara atanıyor.

Bu, tamamen (tümüyle) laik ve bilimsel eğitimin ortadan kaldırılmasına yönelik bir projedir.

  • Bu uygulamalar, anayasadaki laiklik ilkesine aykırı olduğu gibi, milli eğitimin kendi mevzuatına da aykırıdır!

=========================================
Dostlar,

Bu bağlamda 11 Haziran 2023 günü yayınladığımız tweet iletisi aşağıda..

14 Haziran 2023, saat 01:26’da izlenme sayısı 64 bine erişti..

  • Taliban bile bu denli pervasız değil..

Bir yandan İslamofobi‘den yakınan İslamcılar, bir yandan da neler yaptıklarına baksalar.. “İslamofobi” haksız mı, az bile belki..

İslam dinine en büyük kötülük ve tehdit ne Batı’dan ne İslam’ı benimsemeyenlerden.. Doğrudan doğruya bu dini siyasete alet eden ve emperyalizmin güdümüne sokan SİYASAL İSLAM ve SİYASAL İSLAMCILAR!

İçten Müslümanların, bu çok tehlikeli ve insanlık dışı, barış düşmanı, Anayasayı ve insan – çocuk haklarını ayaklar altına alan (BM Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere…) abanmayı – dayatmayı – kurguyu reddetmeleri gerek. Açıkça, kararlılıkla ve daha çok gecikmeden..

Sevgi ve saygı ile. 14 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

5 Haziran Dünya Çevre Günü

Adnan Tibet'in Çukurova Üniversitesi Kurumsal Kültürüne Katkısı - Prof.Dr. İbrahim ORTAŞ - Çukurova Manşet

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ

(AS : Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Evet, bu gün 5 Haziran Dünya Çevre Günü!

1900’lü yılların başında 1 milyar olan dünya nüfusunun hızla artmayı sürdürmesi ile günümüzde 8+ milyar insanın doğa üzerinde yaratığı besin gereksinimi ve barınma yeri istemi doğal kaynakların azalmasına neden olmakladır.

Biyoçeşitliliğin erozyona uğramasına ve kimi bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanları yitirildiği için nesli (soyu) yok olmuş veya olmaktadır.

Doğal kaynakların giderek azalması, toprak, su ve atmosfer kirliliğinin artması birlikte iklim değişimlerine (AS: artık iklim faciası!) neden olmaktadır.

Doğayı ve çevreyi korumak artık tek tek bireyler için bir görüş değil; bireysel ve toplumsal olarak zorunlu bir durumdur.

Tek tek ülkelerin değil bütün dünyanın bütünlüklü bir bilinç ve farkındalık ile kırılgan iklim değişimine karşı doğadan yana politikalar ve etkinlikler oluşturması kaçınılmaz.

Hepimiz sorumluluk bilinci içinde doğanın sürdürülebilirliği sağlama görevi üstlenmemiz gerekir.

Bir kez daha, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’müz kutlu olsun!

Hepimizin yaşamı ve gelecek güvencesi olan doğayı koruma bilincinin ve farkındalığını artırılması için çevremizi bilgilendirelim ve bilincin çoğaltılması için çabalayalım.
================================
Dostlar,

Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak temel insan hakkıdır.

5 Haziran Dünya Çevre Günü, 1972 Stockholm Konferansı ardından, 1973’ten bu yana Birleşmiş Milletler Çevre Programı – UNEP öncülüğünde bu gün kutlanıyor.

Ülkemizde hava kirliliği, su yetersizliği ve kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği, elektromanyetik alan kirliliği, ışık kirliliği, “politik kirlilik” gibi pek çok sorun gündemde.

İktidarın sermaye yanlısı politikaları yüzünden çevre yıkımı (tahribatı) sürekli büyüyor.

  • Türkiye doğasını yitiriyor ve çölleşiyor..
  • AB’nin çöp deposuna dönüşmüş durumdayız!

Türkiye, önceki yıl neredeyse 15 milyon ton atık dışalımı (ithalatı) yaptı AB’den.
Bu tutar, AB’nin toplam atık dışsatımının (ihracatının) yarısı dolayında.

Anayasa m. 56/1 ve 2 :

A. Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması
Madde 56 –

  • Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
  • Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

Dolayısıyla Çevreyi korumak yurttaşlar için hem Anayasal bir hak hem de yükümlüktür.

“Sürdürülebilir kalkınma” dönemi kapandı..
Artık ivedi olan “sürdürülebilir yaşam“!
Herkes çoooook ama çoooooooooooooook tasarruflu yaşamalı, SIFIR İSRAF!

Yabanıl (vahşi) kapitalizmin bitmeyen kâr hırsını = dünyayı talanını durdurmak gerek.

Nüfus artışını da kesinkes frenlemek zorunlu!
Artık yapay zekalı “İnsan Eşdeğeri Robotlar” (MER) üretimde devrede..
Sayıları 2030’a dek 800 milyonu bulacak. Bu durum korkunç işsizlik demek!

  • HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

Sevgi ve saygı ile. 05 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

14 ve 28 MAYIS 2023, CUMHURBAŞKANLIĞİ SEÇİMILERİNDEN ALINMASI GEREKEN DEMOKRASİ DERSİ NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Söz konu seçimi genelde, merkeziyetçi, otoriter, muhafazakâr, gelenekçi, ve Siyasal İslamcı Blok kazanmıştır. Bu doğrudur. Halkımıza ve ülkemize hayırlı olsun. Çünkü demokrasiler, genelde toplumların ektiklerini biçtikleri rejimlerdir. Ne doğrarsan aşına, o gelir kaşığına. Kime oy verirsen onun seni yönetmesine razı olacak ve gelecek seçimi bekleyeceksin…

Ancak bir de konuya hak, hukuk, adalet ve demokrasiyi öne çıkartan, daha özgürlükçü ve değişimden yana olan Millet İttifakı bloku açısından bakmaya çalışalım.

Eğer Türk toplumu, bu seçimlerde, bin bir türlü yalanlar, hileler, iftiralar, fırsat, güç ve olanak eşitsizliklerine karşın, Alevi kökenli bir siyasi lider olan sayın Kemal Kılıçdaroğlu‘na %48 oranında oy verebilmişse, bu toplum din, ırk ve mezhep etkenlerini, yani teokratik, feodal Ortaçağ zihniyetini büyük oranda geride bırakıp demokrasi sınavını kazanmış demektir.

  • Kötümser olmaya gerek yoktur.
  • Bu nedenle, laik ve demokratik cumhuriyet, hak, hukuk, adalet ideallerinden ve demokrasimizin geleceğinden umutluyum.

Bu nedenle, kötümserliği bir kenara bırakıp gelecekteki başarılar için umutlanmaya, güven tazelemeye, daha çok çalışmaya ve birleşerek gürleşmeye ve güç devşirmeye devam edelim.
Başarı yollarında yol kazaları olabilir. Ancak başarılar ve zaferler uzun erimli kazanımlardır.

Hiç unutmayalım; ışığın karanlığı aydınlatma gibi değişmez ve asla değiştirilemez bir özelliği vardır. Tıpkı bunun gibi, akıl ve bilimin de uzun erimde cehaleti tarihin çöplüğüne gömmek gibi üstün bir değiştirici ve dönüştürücü gücü söz konusudur. Batı toplumları bunu başarabilmişlerdir. Şimdi sıra Doğu toplumlarında, bizlerde…

Köle zihniyetli insanlar, özgürlüklerin erdemleri ve güzelliklerine; ekonomik, sosyal, kültürel olarak, aklen (ussal) ve zihnen yeterince hazır olamadıkları ya da hazır olmalarına yeterli fırsat verilmediği için özgürlüklerden korkar ve kaçarlar.

Fakat bu kaçışlar ebedi olamaz. Kölelerin ya da köle bilinçli insanların zihinlerinde de bir gün mutlaka aklın, bilimin, özgürlüğün, hukukun, adaletin ve demokrasinin şafağı atacak, zihinler aydınlanacak davranışlar rasyonelleşecek, insanın insana kul, köle olma devri sona erecektir.

Evrensel ahlaki, hukuki ve insani değerlerin, aklın ve bilimin izinden gidenler için karamsarlığa, kötümserliğe ve umutsuzluğa gerek yoktur.

Ulu Önderimiz M. K. Atatürk büyük bir Kurtuluş Savaşı kazanarak, yepyeni ve çağdaş bir devlet kurarak; bizlere çoşkulu bir vatan, bayrak ve millet sevgisi, mutlaka korunması gereken demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti, şaşmaz bir tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik reçetesi ve her konuda tüm maddi ve manevi kurtuluş, yükseliş için yurtta ve dünyada barış rotalarını göstermiştir. Eksiğimiz bu rotalara yeterince sahip çıkamamaktır.

Ancak bu seferki (kez) toplumsal bilinç tabandan, halktan geliyor. Halka mal olmuş değişimler ve devrimlerden asla geri dönülemez

Zaten yapmamız ve düzeltmemiz gereken de, daha bilinçli bireyler, daha uygar bir toplum, daha gelişmiş ve gönençli bir ülke ve daha demokratik bir yaşam için herkesin kendi üzerine düşeni yapmasıdır. Gereklerini yapabildiğimiz sürece enseyi karartmayalım.

Çaresiz değilsiniz. Çare ” SİZ” siniz.
===========================================
Dostlar,

Aşağıdaki görseli, biz ekledik. 29.05.2023

Eski ve halen HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder :

  • Bizi Kandil’e Erdoğan yolladı.

Ama aynı R.T. Erdoğan = AKP, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turuna giderken CHP’yi
PKK – Kandil ile işbirliği yaptığı suçlaması için gerçek dışı montaj video yayınlattı ve TV’de bunu itiraf etti :

  • Erdoğan, montaj videoları kendi ağzıyla itiraf etti!

  • ‘Ama montaj, ama şu, ama bu…’

Bu vb. bir yığın manevra ile son derece adaletsiz ve baskıcı biçimde seçim “Sırrı Süreyya Önder ” görünüyor!!??..

Oysa bir seçimin en az 2 temel koşulu var : Özgürlük ve Adalet.

Bu “maç” burada biter mi??

Sevgi ve saygı ile. 29 Mayıs 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzm., Siyaset Bilimci
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

Selahattin Demirtaş’tan ‘sandıkta yapılan hileye’ ilişkin açıklama

Son Dakika:

Selahattin Demirtaş’tan ‘sandıkta yapılan hileye’ ilişkin açıklama

14 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve 2. tura kalan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin ardından birçok sandıkta yaşanan usulsüzlük ve sonuçların YSK sistemine yanlış girildiği yönündeki iddialar devam ediyor. Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından adım adım oyların nasıl çalındığını açıkladı.

cumhuriyet.com.tr

16.5.23, Cumhuriyet

(A. Saltık : Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Son Dakika: Selahattin Demirtaş'tan 'sandıkta yapılan hileye' ilişkin açıklamaTürkiye’de 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve ikinci tura kalan seçimlerin ardından çok sayıda ilde ‘usulsüzlük’ nedeniyle yapılan itirazlar sürüyor. 

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda sandıklarda yapılan hileyi ve alınması gereken önlemleri adım adım açıkladı.

AKP VE MHP’NİN ‘MUHALİF’ TAKTİĞİ

  • “Yıllardır hileyle nasıl seçim kazanıp ülkeye el koyduklarına dair tahminlerimi ve alınması gereken önlemleri sizlerle paylaşmak istiyorum.”
    diyen Demirtaş, şunları paylaştı:
  • “Oy sayımı ve birleştirmelerinde en önemli delil, ıslak imzalı sayım tutanağıdır. Bu tutanağı, sandık başkanı ve sandık kurulunun siyasi parti temsilcileri birlikte imzalar. Eğer tutanağa itiraz yoksa artık mühürlü oy çuvalı hiçbir aşamada açılıp yeniden sayılmaz.
  • Peki sandık kuruluna üye yazılanların hepsi gerçekte AKP-MHP taraftarı ise ve kendini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdırmışsa ne olur?
    İşte o zaman sandık başkanı dahil olmak üzere tüm sandık kurulu iktidar yanlılarından oluşmuş olur.”

Demirtaş, iktidar tarafları olup kendilerini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdıran kişilerin olduğunun altını çizerek oyların sayım aşamasında gözlemcinin olmaması durumunda muhalif parti olarak imza atıp, usulsüzlüğe itiraz etmeyeceklerini ifade etti.

“HİLELİ TUTANAKLAR İLK ETAPTA SİSTEME GİRİLMEZ”

Demirtaş, sosyal medya paylaşımına şöyle devam etti:

  • “Oylar sayılırken gözlemci de yoksa sayım tutanağını istedikleri gibi düzenleyip altına da Yeşil Sol Parti, CHP, İYİ Parti adına imza atarlar, itiraz etmezler ve bir örneğini muhalefet partilerinin ilçe binasına teslim ederler.
  • Muhalif partiler de kendilerine gelen bu tutanağa güvendikleri için itiraz etmezler, sisteme kaydederler. Böylece YSK verileri ile ıslak imzalı tutanaklar uyumlu görünür, hilenin nerede olduğu bir türlü bulunamaz.
  • Anadolu Ajansı açılışı yüksek orandan yapar ve Erdoğan’ın kesin kazandığı algısını yaratır.

“HER ŞEY YASAL VE USULÜNE UYGUN GÖRÜNÜR” AMA…

  • Hileli tutanaklar ilk etapta sisteme girilmez, birkaç saat veri akışı yavaşlatılır ve muhalefetin elinde sahteliğe ilişkin bir delil olup olmadığı, itiraz edip etmeyecekleri gözlenir.
  • Muhalefetin hileyi yakalayamadığı ve o sandıklara itiraz etmediği netleşince hileli tutanaklar da hemen sisteme girilmeye başlanır ve veri akışı yeniden başlar.

“SÜLEYMAN SOYLU” AYRINTISI

  • Böylece her şey yasal ve usulüne uygun görünür. Hileyi yakalamak artık imkansızdır.
  • Bu operasyon için merkezi bir dijital üs, bu üssün başında da Süleyman Soylu bulunur. Özellikle Karadeniz ve İç Anadolu sandıklarında bu operasyon yıllardır yapılır.
  • 20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder ve bu sayı, seçimin sonucunu değiştirmeye yeter.

Bunları önlemenin tek yolu                                                 :

A) Sandık görevlilerini belirleyen ilçe yönetimleri tanımadıkları, emin olmadıkları hiç kimseye yetki vermemelidir.

B) Her sandıkta resmi sandık görevlisi dışında en az iki gözlemci görevlendirilmelidir.

Yıllardır bu şekilde Erdoğan’a seçim kazandırılıyor,
MHP %10 bandında tutuluyor.
Mutlaka başka hileler de yapılıyordur ama bunları bilemeyeceğiz maalesef.

Bu nedenle sadece sandıklara sahip çıksanız bile seçim kesinlikle kazanılacak.

Pes etmek yok.”

 

BU GÜN 1 MAYIS EMEKÇİ BAYRAMI!

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Emek çok değerli ve kutsaldır. Doğadan hazır ve bedava sahip olunanlar dışında; Tarihin her devrinde, her ülkede, her kademede ve her alanda, istisnasız (ayrıksız) herkesçe üretilip tüketilen her mal, her ürün ve her hizmet, yani her şey; emeğin, alın terinin, emekçinin ürünüdür.

Makineleri makine, araç-gereç yapan, teknolojik ürünleri geliştirip üretime aktaran, sağlık, eğitim, yönetim, ekonomi, hukuk… vb. hizmetler, öz olarak yine eğitilmiş fikirsel (düşünsel) ve bedensel emek sentezleridir (bireşimidir).

Emekçilerin ürünü olan ileri makine ve teknolojileri onların emeklerine el koyma aracı olarak kullanmak yanlıştır; iyi niyet, hukuk, ahlak ve adaletten yoksundur. Emek ve sermayenin üretimdeki işbirliği ve üretim sürecinin sürekliliği paylaşımda da adil ve hakça olmalıdır.
Eğer üretirken işbirliği varsa, paylaşırken de adalet, olmazsa olmazdır.

Ülkemizdeki örgütlü emek bileşenleri olan işçi sendikalarının bir kesimi ne yazık ki SARI SENDİKA konumundadır. Sarı sendikacılık sahte sendikacılıktır. Sermaye ve işverenle gizli anlaşmalar yaparak işçilerin yoksullaştırılmasına neden olunmaktadır.

Ayrıca emekçilerin mesleksel örgütlenmesi, özellikle 12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra büyük darbe almıştır İşçi sendikaları o donemin ülkedeki istikrarsızlık, siyasal cinayetler ve anarşisinden sorumlu tutulmuştur. Sendikal hak ve yetkiler uluslararası standartların çok gerisine düşürülmüştür. Bu durum halen devam etmektedir (günümüzde sürmektedir).

  • Sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme hukuku mutlaka düzeltilmelidir.

Ülkemizde, mevcut (varolan) dağınık, bölünmüş ve ayrışmış sendikacılık yapısı yeterince güçlü değildir. İşçi sendikalarımızın daha güçlü olabilmeleri için ekonomik, siyasal ve mesleksel açılardan, aynı iş kollarında, birbirleri ile rekabet etmekten vazgeçip, ulusal gelirden daha çok pay ve daha adil bir ücret alabilmek için mutlaka birleşerek güçlenme ve dayanışma içinde olmalarını zorunlu duruma getirmiştir.

Bedensel ve düşünsel üretken emekleri ve alın terleriyle, top yekun (hep birlikte) her türlü ekonomik zenginliği (varsıllığı) üreten; ancak ürettiği ulusal serveti adilce bölüşmekten yoksun bırakılan tüm beden ve fikir (düşün) emekçileri ve emekliler için, daha özgür örgütlenebilmenin ve daha adil bölüşümün gerçekleşeceği demokratik bir siyasal yapı umuduyla tüm emekçilerin

1 MAYIS EMEKÇİ BAYRAMI KUTLU OLSUN!
===========================================
Dostlar,

Sayın Prof. H. Çivi hocamıza çok teşekkür ederek yazısını yukarıda paylaştık.

Aşağıdaki marşı ekliyoruz.. Bu marşı her dinlememizde tüm hücrelerimiz ürperiyor ve
Kanlı 1 Mayıs 1977” nin durulmaz acısı içimizi kavuruyor.

Timur Selçuk’un enfes sesinden 1 Mayıs Marşı‘nı dinlemek için tıklayınız…

1 MAYIS MARŞI-TİMUR SELÇUK – Dailymotion Video

Var olsun merhum Münir Nurettin Selçuk ve oğlu merhum Timur Selçuk..
Her ikisi de Müzik dehasıydılar. Dileriz bu Kültür, bu topraklar daha nicelerini yetiştirecektir.

1 Mayıs 1977’de, İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olmak üzere iken, biz de Taksim’de idik.
İYÖK-DER (İstanbul Yükseköğrenim Kültür Derneği) çatısı altında yürüyüş kolundaydık.
O kanlı cehennemi yaşadık.. Rastlantıyla yaşamdayız. 1,5 ay sonra da hekim olduk..
***
Emperyalizmin kanlı oyunları bitmez..
Ancak Ulusal Hükümetler bunlara büyük ölçüde engel olabilirler.
Bir koşulla : Onların kuklası olarak iktidara getirilmemiş olmak!
Bu da Halkın sağkalım (beka) sorumluluğu.. Halkı bu bağlamda sürekli eğitmek de
yurtsever anti-emperyalist, anti-kapitalist ulusal aydının tarihsel ve sürgit yükümü..
***
Karl Marks’tan bu yana koşullar çooooooook değişti.. O, bilgisayar bile bilmiyordu..
Ayrıca Neo-liberal yabanıl (vahşi) KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizm, dünya sömürü hegemonyasını terk etmemek için var gücüyle abanırken, yeni ve etkili, kanlı yöntemler geliştirmekte ne yazık ki hala çok usta.
Öte yandan “z kuşağı” ve baş döndüren hızla ilerleyen Bilişim Devrimi temel meydan okuyuculardan.

Yarım bin yıldır (500 yıldır!!!) anamalcı (kapitalist) sömürü bukağısında inliyor insanlık.
Ancak insan usunun / anlayşının (idrakinin) sonsuza dek tutsak alınamayacağı da eytişimsel (diyalektik) bir gerçeklik.

Başka bir dünya olanaklıdır!
Kuzeyin sömürgen egemenlerine karşı Ulus Devletler TAM BAĞIMSIZLIKLARINI koruyarak “birlikte” davranmalı, içte ise ulusal planlamaya dayalı kalkınmalarını sağlamalıdırlar.

  • ”Bizi milletçe yok etmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe mücadeleyi uygun gören bir doktirini takip eden insanlarız.”
    Mustafa Kemal ATATÜRK, 1 Aralık 1921 (Meclis Konuşmasından)
  • “Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir.”
    (Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt 26, Kaynak Yayınları, sayfa 144)

***
Bu arada, emperyalist-kapitalizmin büyük ölçüde işçileştirdiği-emekçileştirdiği Hekimlerin de konumlarını gözden geçirmeleri gerek. Özellikle batı kapitalizminin maşası AKP=RTE politikalarıyla son 20 yılda hekimler de çok hırpalandı ve yoksullaştırıldı.

Artık sendikalaşma zamanı. İş kolu ya da meslek sendikacılığı.
Hekim Meslek Örgütü TTB (Türk Tabipleri Birliği) bu bağlamda doğası gereği çok yetersiz. İşlevi 6023 sayılı yasa ile tanımlı, teknik, bürokratik ve profesyonel.
***
1 Mayıslar tarihsel bilinç tazeleme ve enerji yüklenmenin aracı olsun..

Sürekli savaşım” ise stratejik yolak..

Yoksa, “senede 1 gün” ile, nostaljisi ile önümüzdeki yüzyıllarda da 1 arpa boyu yol alamaz insanlık.

 

Sevgi, saygı ve UMUT ile. 01 Mayıs 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

 

Ekonomi çıkmazda

İrfan Hüseyin Yıldızİrfan Hüseyin Yıldız
30 Nisan 2023, Cumhuriyet
(AS: Bizim somut sayısal katkılarımız yazının altındadır..)

14 Mayıs tarihinde yapılacak “milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimi” için gümrük kapılarında ve yurtdışı temsilciliklerinde oy verme işlemleri başladı. Nisan ayında yapılan 12 anket ortalamasına göre cumhurbaşkanı seçiminde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Sayın Erdoğan’ın önünde olduğu gözüküyor. Türkiye bu seçimlere, halkın yaşadığı derin yoksullaşma ve deprem felaketinin yarattığı büyük bir tahribatla birlikte gidiyor. Bir süredir derinden yaşadığımız ekonomik krizin seçmen kararlarında etkili olması bekleniyor…

  • Son 4 yılda ücretlilerin ulusal gelirden aldığı pay %34’ten %26’ya düşmüş durumda.

Türk-İş’in mart ayı araştırmasına göre; dört kişilik bir ailenin açlık (gıda harcaması) sınırı 9591 liraya, 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı (temel ihtiyaç harcamaları) 31.241 liraya yükselmiş bulunuyor. Türkiye’de çalışanların yaklaşık % 50’sinin asgari ücretli (8 bin 500 TL) olduğu dikkate alınırsa, dar gelirliler, ücretliler, memurlar, emekliler ve işsizlerden oluşan büyük bir kesimin, açlık sınırının altında yaşadığını ve geçinemediklerini söyleyebiliriz. Bu nedenle iktidar giderek büyüyen bütçe açığına karşın maaş, ücret, sosyal yardım ve desteklerde gaza basmış görünüyor. Ancak enflasyonu büyüten, servet transferine ve gelir dağılımında sürekli bozulmaya neden olan ekonomi politikalarını değiştirmeyen iktidarın, yoksullaşan kesimlere verdiği mali destekler kısa bir süre sonra hızla erirken artan bütçe açığı nedeniyle de yeni riskler oluşuyor

Orta Vadeli Planda (OPV) öngörülen hiçbir makro ekonomik gösterge kestirimi tutmuyor.

  • İktidarın, “Türkiye Ekonomi Modeli” dediği heterodoks iktisat politikalarıyla;
    cari açığın, bütçe açığının, kurun, enflasyonun ve faiz oranlarının denetim altına alınması
    ve yoksulluğun kalıcı olarak giderilmesi de mümkün (olanaklı) görünmüyor.
  • Ekonomi politikalarındaki bilimdışılık, hukukun, demokrasinin ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı siyasi otoriterleşme ile birleştiğinde; güvensizliğin ve belirsizliğin arttığı bir ortamda, yeni yatırımların yapılması ya da yabancı yatırımcıların gelmesi de pek mümkün olmuyor maalesef…

BÜTÇE AÇIĞI YENİ REKORLARA KOŞUYOR

Merkezi yönetim bütçesi bu yılın ilk çeyreğinde 250 milyar lira açık vermiş bulunuyor.

Üstelik seçim nedeniyle verilen ya da verilecek mali desteklerin, bu açığı daha da büyüyeceği anlaşılıyor. Memur-emekli maaş artışları, EYT düzenlemesi, en düşük emekli maaşının yükseltilmesi ve 3600 ek gösterge artışı gibi yeni düzenlemeler bütçeye olan yükü artırırken elektrik ve doğalgaz olmak üzere çeşitli sübvansiyonların da süreceği açıklandı. Yapılan etki analizlerine göre; EYT düzenlemesinin bütçeye maliyetinin 194.4 milyar lira, emekli ve memur aylıklarında yılbaşında yapılan refah payı artışlarının yıllık maliyetinin 260 milyar lira ve en düşük emekli maaşının 7500 liraya çıkarılmasının yıllık maliyetinin 142.7 milyar lira olacağı hesaplanıyor. Ayrıca mesken (konut) abonelerinin elektrik harcamalarının % 50’lik, doğalgaz harcamalarının ise % 75’lik bölümünün kamu tarafından karşılanacağı açıklanmıştı, buradan bütçeye gelecek yükün ise 530 milyar lira olacağı öngörülüyor. Ayrıca 6 Şubat 2023 depremi nedeniyle bütçeden yapılan harcamaların yılsonuna dek 600 milyar lirayı bulacağı hesaplanıyor. Buna karşılık deprem nedeniyle getirilen ek kurumlar vergisi gelirinin ise ancak 100 milyar dolayında olacağı tahmin ediliyor…

2023 bütçesinde 566 milyar faiz ödemesi!

Ve 660 milyar liralık bütçe açığı öngörülmüş durumda.

Ancak Hazine, sözünü ettiğimiz artan harcamaları finanse etmek için öngörülenin üzerinde borçlanmalara gidiyor, faiz oranları yükseliyor ve kronikleşen enflasyonun baz etkisi dışında daha aşağılara inmesi pek olanaklı görünmüyor. Dolayısıyla %24.9 enflasyon oranı tahminiyle (kestirimiyle) hazırlanan bu bütçenin yetmeyeceği, yılın 2. yarısında ek bütçe gerekeceği anlaşılıyor…

SEÇMEN KARARLARINI NEYE GÖRE VERECEK?

  • Türkiye ekonomisi iyi yönetilmediği için krizden çıkamıyor.

Ekonomi dışında adalet, demokrasi, şeffaflık, hesap verme, hak ve özgürlükler, eğitim,
dış politika vb. bütün alanlarda da büyük tahribatlar (yıkımlar) var.

Peki seçmen bu sorgulamayı yapabilecek mi? Yoksa takım tutar gibi hayatlarında hissettikleri derin yoksullaşmayı bile inkâr ederek (yadsıyarak) başka gerekçeler uydurarak ya da gerçeğe başka anlamlar yükleyerek eski mahallelerinde mi duracak?

Bunu 14 Mayıs seçiminde hep birlikte anlamış olacağız…
===============================
Dostlar,

Bizden kısa notlar…

– Ulusal gelir kişi başına 25 bin $ olacaktı, 10 bin $ gibi..
– Türkiye ilk 10 ekonomi arasına girecekti, G20’den de düştü, 22. sıraya geriledi
– Dışsatım 500 milyar $ olacaktı, hedefin yarısını bulmadı (235 milyar $).
– Dış ticaret açığı azaltılamıyor, 2022’de rekor kırarak 110,2 milyar $ oldu
– 2022’de kamunun borç faizi anaparayı geçti..
– TCMB rezervleri eritildi, 128 milyar $ buharlaştırıldı, eksi 65 milyar $ bilanço..
– Cari açıkta yeni tepe (zirve) 48,8 milyar $
– “Bütçe açığı + Cari açık + Dış ticaret açığı” şeytan üçgeni içinden çıkılmaz oldu.
AKP= RTE malvarlığını açıkla(ya)madı..  ABD önceki Başkanı D. Trump’ın “aptal olma” aşağılamasına yanıt veremedi. Niye acaba? Hangi açıkları yüzünden? Halk Bank yolsuzluğu?
– AKP= RTE, ABD Senato Başkanı N. Pelocy’nin “Erdoğan’ın malvarlığının soruşturmanın zamanı geldi.” söylemine de sustu. Malvarlığını açıkla(ya)madı. “İspat etmezsen müfterisin….” diyemedi.
– Örtülü ödenek giderleri akıl almaz boyutlarda.. Mart 2023, 788 milyon TL..  Nereye harcanıyor?
– 2023 bütçesi yaklaşık 4,5 trilyon TL, 566 milyar TL’si borç faizi.. Her 8 TL’den 1’i faize gidiyor!
Hani NAS vardı, AKP=RTE faize karşı idi??
– Yaklaşık 2 hafta önce 2,5 milyar Dolar borçlandılar : Faizi, Dolar olarak %9, tefeci faizi ödenecek! 2030’a dek 1,6 milyar $ faiz ödeyeceğiz.. Hani AKP=RTE “ekonomist” idi??!!
– Türkiye nüfusu dünya nüfusunun %1,1’i ama toplam dünya gelirinin %0,9’unu üretebiliyor. AKP=RTE hedefi 2023’te %1,5 idi.. Nerdeeeeeen nereye….
……………

  • Bu bir tarihsel soygundur!
  • Halkımız apaçık, iktidar eliyle soyulmakta, İslami kesime kaynak aktarılmaktadır..

Ulusal kaynaklarımız, alın terimiz, 5’li çete vb. “maşalarla” yurt dışına çıkarılmakta, ülkemiz BİLEREK YOKSULLAŞTIRILMAKTADIR!

Yoksullaştırılan yığınlar siyaset, eğitim ve istihdam dışına itilerek yoksulluk yardımlarına bağımlı kılınmaktadır. On milyonu aşan insana Devlet kasasından sürekli “sadaka yardımı” yapılmakta ancak AKP desteği gibi sunulmaktadır. Bu kitlelerin oyları (siyasal iradeleri-istençleri) tutsak alınmıştır.. Bu nedenle, Dünyada 9 sigorta kolu varken, bizde AİLE SİGORTASI bilerek getirilmemiştir.

  • Siyasal İslamcı AKP=RTE, yoksulluğu yok etmek yerine siyasete kasten alet etmiştir.

***
Türk Halkının sağduyusuna güveniyoruz..
14 Mayıs gecesi bu lanetli – meş’um gidiş mutlaka durdurulacaktır / durdurulmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Bu katkıların tweet iletisi için tıklayınız :


Mideyi üşütmek

Özdemir Aktan

Konuk Yazar

Özdemir Aktan
(Prof. Dr., Genel Cerrah)
-@t24.com.tr 30 Nisan 2023

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayın sırasında fenalaştı, yayın kesildi ve bir süre sonra tekrar ekranda görünen Erdoğan “Yoğun kampanya çalışmaları vardı. Bu kampanya çalışmaları sebebiyle de midemi ciddi manada üşütmüşüm. Tabii bu yoğun mesai içinde biz de zaman zaman böylesi durumlarla karşılaşıyoruz. Sizlerden ve seyircilerimizden helallik diliyorum.” dedi.

Dedi ama yaşananlarla ilgili doyurucu bir açıklama gelmediğinden her kafadan bir ses, her köşeden ayrı bir hastalık tanısı, değişik komplo teorileri (kuramları) ile birlikte uçuşmaya başladı. Batı ülkelerinde bu gibi hallerde durum topluma resmi yollardan şeffaf (sayfam) bir şekilde açıklanır. Bizde ise tam bir gizlilik hakim (egemen) olur. Toplum bizi yönetenlerin sağlık durumu hakkında yeterince bilgilendirilmeli midir, yoksa kendisi de bir birey olan cumhurbaşkanının sağlık bilgileri de herkesin olduğu gibi gizli mi tutulmalıdır? Ancak bizi yönetenlerin durumu özel, zira bizim adımıza ve ülke adına önemli kararlar vermekteler ve bu kararlar da hepimizi etkilemekte. Bence bir açıklamayı hak ediyoruz.

Cumhurbaşkanımıza geçmiş olsun diyoruz elbette ama yayına geri döndüğünde neden helallik istediğini anlamış değilim. Anlamaya da çalışmıyorum ama şu “mide üşütme” durumu benim hep ilgimi çekmiştir. Yabancı haber kanallarının bu durumu diğer dillere çevirdiğinde okuyanlar Türklerin yeni bir hastalık tanımladığını düşüneceklerdir. Türkiye sınırları dışında böyle bir hastalık tanımlanmamış.

Damar damar üstüne binmesi, iç guatr gibi ülkemize has (özgü) tanılar var ama üşütmenin yeri bambaşkadır. Bu tanı ülkedeki tüm annelerin genetik koduna yerleştiği için tüm çocuklar doğdukları günden itibaren (başlayarak) her türlü hastalığın baş nedeninin üşütme olduğuna inandırılır. Üşütmenin en kötüsü ise ayakları üşütmektir ki tedavisi çok zordur. Bu tanı hekimlerin işini epeyce kolaylaştırır, çünkü “Neden oldu?” sorusuna verilen, kabul değeri yüksek bir cevaptır, “bilmiyorum” demekten daha iyidir. Örneğin, ameliyatlardan sonra işlerin iyi gitmediği durumlarda bile “üşütmüşsünüz” diyerek suçu hastaya yıkmak cerrahlar için kurtarıcı olabilmektedir. Hastanın suçu kabullenmekten başka yapacağı bir şey yoktur.

Gelelim mide üşütmesine. Vücudun öbür organları değil de “yalnızca mide nasıl üşür?” sorusu pek sorgulanmaz. Kişi çok dondurma mı yemiştir? Soğuk su mu içmiştir? Yoksa karnına buz mu konulmuştur? Hepsi olabilir veya hiçbiri olmayabilir. Yaygın olarak ishal ile seyreden durumlar için kullanılıyor. “Barsakları bozulmuş” da aynı anlamda ama “midesi üşümüş” daha aristokrat duruyor.

Sağlık bakanımız daha sonra bunun bir “gastroenterit” olduğunu ve enfeksiyonun gerilediğini açıkladı. Özetle cumhurbaşkanımızın barsakları bozulmuş. Bu açıklama da kimseyi tatmin etmedi. Her türlü konuda gerçek rakamları saklayarak güvenilirliğini çoktan yitirmiş olan politikacıların açıklamaları öncelikle kuşku ile karşılanıyor. Ayrıca binbir çeşit gastroenterit var. Cumhurbaşkanımızın hastalığı tifo veya kolera gibi bir enfeksiyon hastalığı mı, besin zehirlenmesinden kaynaklanan bir durum mu yoksa başka bir nedeni mi var belli değil.

Aynı belirsizlik 2011’de o dönemde başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın ameliyatında da yaşanmıştı. Başbakanın neden ameliyat olduğu herkesin ilgisini çekiyordu doğal olarak. Resmi açıklama olmayınca değişik söylentiler dolaşıyordu ortada. Konuyla ilgili olarak 28 Kasımda başbakanlıktan yapılan açıklamada: ”Sayın Başbakanımız 26 Kasım 2011 tarihinde laparoskopik yöntemle başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı geçirmişlerdir. Ameliyat Sayın Başbakanımızın programının müsait olması nedeniyle 26 Kasım tarihinde gerçekleşmiştir.” Bu sözü edilen sindirim sistemi ameliyatının ne olduğu resmi olarak hiç açıklanmadı.

Sindirim sistemi ağızdan başlayıp, makatta biten uzun bir yol. Yemek borusu, mide, ince ve kalın barsaklar sindirim sisteminin parçaları. Bunlara pankreası bile ekleyebiliriz.

Son olayda yayına ara verildiğinde cumhurbaşkanı, yanında bulunan hekimlerine ekrana tekrar döndüğünde ne demesi gerektiğini sormuştur mutlaka. “Mide üşütmesi” tanısının da bu hekimler tarafından konulduğu varsayılabilir.

Cumhurbaşkanımızın hekimlerinden ve sağlık bakanından daha doyurucu bir açıklama beklemek, özellikle de seçime bu kadar kısa bir süre kala hepimizin hakkı. Bunu beklemek aşırı iyimserlik sayılabilir ama umutsuz da yaşanmaz ki.
==============================
Dostlar,

(Prof. Dr., Genel Cerrah)” eklemesini biz yaptık yazarın adının altına.
Geçtiğimiz günlerde de uzunca bir telefon söyleşimiz oldu kendisiyle..
Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımızla..
Son derece parlak bir hekimlik kariyeri ve TTB (Türk Tabipleri Birliği) tepe yöneticiliğine karşın… Özdemir hoca 2015’te, ortağı FETÖ‘nün kurgulu darbe girişiminin ardından, “AKP=RTE‘nin “Bu bize Allah’ın lütfu” sömürüsüyle (istismarıyla) ilan edilen OHAL döneminde RTE’nin bir OHAL KHK’sı ile Marmara Üniversitesindeki işinden atılan bir meslektaşımız.

“Mide üşütmesi” safsatasına ilişkin ustaca yazdığı ironik (alaysı) yazı kimilerini uyarır mı acaba?? Tıpta böyle bir tanı yok! Özdemir de ben de tıbbiyeyi bitireli 46 yıl bitmek üzere. Böyle bir tanı koymadık meslek yaşamımızda. Halen geçerli olan “ICD-10” kısa adıyla Hastalıkların – Travmaların – Ölüm Nedenlerinin Uluslararası Sınıflandırılması 10. gözden geçirme listesinde böyle bir başlık, tanı, klinik durum yer almıyor! (ICD-International Classification of Diseases)

Dolayısıyla Ulusa “gerçek” söylenmiyor! = Halk aldatılıyor!

Kim tarafından? Cumhur’un başındaki insan tarafından! Çok utanç verici ve kabul edilemez bir durum.. Türkiye’miz dünyaya rezil ediliyor..

Öte yandan, sınıf arkadaşım Özdemir hocaya “katılmadığımız” (!) bir yer var :
AKP=RTE‘nin sağlık durumu hakkında hekimlerinin bir açıklama yapma yetkisi yok, en azından Tıbbi Deontoloji Tüzüğü vd. nedeniyle.. Ancak yetkilendirilirlerse açıklama yapabilirler. Bu durumda Kaçak Saray oturanının (mukiminin) sözcüsünün “dürüst”, resmi, düzenli (en az yılda 1 kez) açıklama yapması gerekir. Bu beklenti, demokrasilerde ülkeyi yönetenlerin sağlık verilerinin “kişisel veri” olmadığı kabulüne dayalı köklü ve yerleşik bir gelenek ve yasal düzenleme temellidir.

Hiçbir veri açıklanmamışken, AKP=RTE‘nin canlı TV yayınında yaşadığı sağlık sıkıntısı hakkında spekülasyon yapmak istemeyiz. Ancak tam da o sırada soru soran gazetecinin ayağa kalkarak kısık sesle “eyvah eyvah” demesi gözlerden kaçmamıştır. AKP=RTE her tür dedikodunun dolaşmasını ve gerçekte kendilerine zarar vermesini istemiyorlarsa, dürüstçe gerçeği açıklamalıdır. Tersi durumda biz bile, klavyemize dökülmesini engelleyemediğimiz kimi olasılıkları paylaşmak isteriz… Epileptik atak, hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi), koroner spazm, aşırı yorgunluğa bağlı kan basıncı düşmesi ve bayılma.. Bunlardan sonki, görece, öncekilerden daha hafif.. AKP=RTE de “mide üşütmesini” (!?) her nasılsa, buna bağladı sanki..

Öte yandan, canlı yayına 20 dakika dolayında aradan sonra AKP=RTE‘nin “helallik istemesi” niye ola ki? Anlaşılan RTE, öleceğinden çok korkmuş olmalı ve de hala ciddi biçimde korkmakta.

  • Umarız  çevresindekiler, “seçim uğruna” RTE’nin yaşamını tehlikeye atmıyorlardır!?

***
Demokrat, laik, saydam, dürüst, halka hesap veren, yaşam mutluluğumuzu – gönencimizi, iç ve dış güvenliğimizi pekiştirecek bir siyasal iktidar istiyoruz. AKP=RTE bunların tümünü halkımızdan çaldı, aldı. Dile kolay, tam 21 yıl.. Geçen yıl kamu borçlarının faizi anaparayı geçti, iflasa sürüklendik! Hala “cek-cak” edebiyatı yapılıyor. Üstelik ciddi sağlık sorunları olan biri ile..

Akşener’in dün Isparta’da Psikiyatristlere çağrısı hiç de boşuna değil..

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Health Level Indicators

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

Today, on 19th of April 2023, we’ll held a 3 hours “face to face + on-line” hybrid  lecture on MS-TEAMS for

Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Health Level Indicators

A health indicator is a measure designed to summarize information about a given priority topic in population health or health system performance. Health indicators provide comparable and actionable information a cross different geographic, organizational or administrative boundaries and/or can track progress over time.

Health indicators support provinces/territories, regional health authorities and institutions as they monitor the health of their populations and track how well their local health systems function.

They help in monitoring key performance dimensions described in the Health System Performance Measurement Framework, which provides a common approach for managing
health system performance across the country.

Please click the link below to review 79 slides that are enriched & updated.

Health_level_indicators (8,3 MB pdf)

With respect and love. 19th April 2023 (03:33 a.m.), Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

PUBLIC HEALTH CHALLENGES in the 21st Century

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 17th of April 2023, we’ll held a 1 hour “face to face + on-line” hybrid  lecture on MS-TEAMS for

Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

PUBLIC HEALTH CHALLENGES in the 21st Century

The World Health Organization (WHO) recently released a list of 13 urgent health challenges the world will face over next decade, which highlights a range of issues including
climate change / climate disaster and health care equity. (13 Jan. 2020)

According to WHO, the list provides an overview of “urgent, global health challenges” that WHO developed with help from experts around the world.

WHO said the challenges included on the list “demand a response from more than just the health sector,” adding, “Governments, communities, and international agencies must work together” to address these “critical” issues. (International collaboration)

  • A healthier World is possible in case of better & fair management.

Please click the link below to review 34 slides that are enriched & updated.

Public Health Challenges in the 21st Century (3,2 MB pdf)

  • Health is fundamental for a good quality of life.
  • Being free from illness or injury, directly affects our capacity to enjoy life.
  • And a healthy – well trained communtiy is a must for global welfare & development.

With respect and love. 16th April 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik