Etiket arşivi: Selahattin Demirtaş

Ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur

Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu
ataolbehramoglu@gmail.com
30 Haziran 2023, Cumhuriyet
(AS: Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

 

Üniformasının üzerine cüppe giyerek tekke ziyaretine giden generalinizi (amiralinizi) göstermelik bir uyarıyla ödüllendirip içten içe alkışlarken, Atatürkçü generalleri zindanda ölmeye mahkûm ettiniz.

Kastınız, duygunuz, ülkenin kurucusuna, onun ideallerine duyduğunuz nefrettir.

Elinizden gelse askeri okulları imam hatibe, bütün öğretim kurumlarını medreseye çevireceksiniz.

Bu yönde atmaya cüret ettiğiniz adımlar belli ki sürecek.

Yaptığınız, yapmayı tasarladıklarınız, bu ülkenin çocuklarına, geleceğine, umuduna, yaşamdan beklentilerine karşı ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Osman Kavala’ya uygulanan ortaçağ hukuksuzluğunun nedeni, yardım ettiği öne sürülen “Gezi”ye, “Gezi” gençliğine duyduğunuz nefrettir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını hiçe sayarak, beraat ettiği mahkeme salonundan aynı kişinin tutuklu olarak çıkmasını sağladınız.

Ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Size biat etmediği için, size boyun eğmediği için, vicdanının ve aklının sesini dinlediği için Selahattin Demirtaş’ı demir parmaklıklar ardında tutmaya devam ediyorsunuz.

O’na ve en değerli yakınlarına yapılan alçakça, şerefsizce saldırılara göz yumuyorsunuz.

Ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Mücella Yapıcı’yı hastaneye götürürken incecik bileklerine kelepçe takıyorsunuz.

Kaçmasından mı korkuyorsunuz?

Size saldırır diye mi korkuyorsunuz?

O’nu kelepçeyle götüren genç jandarma erleri, genç komutanları, kendi anneleri, ablaları kelepçelenmiş gibi acı, utanç duymuyorlar mı?

Karşılarına kelepçeli olarak getirilen saçları apak, incecik bir kadının karşısında doktorlar, sağlık personeli acı, utanç duymuyor mu?

Mücella Yapıcı ve O’nunla birlikte cezaevinde tutulan arkadaşları, İstanbul’un yağmalanmasına karşı durmak dışında hangi suçu işlediler?

Nedir bu dinmeyen “Gezi” düşmanlığı, korkusu, paniği…

En yukarıdan en aşağıya, karar aldıranların, karar verenlerin, hepsinin yaptıkları

ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

Bayramın ikinci gününde, şu satırları yazmakta olduğum sırada, gazeteci, yazar, TV kurucusu , değerli aydın, eylemci, düşünür Merdan Yanardağ cezaevinde.

Sansür kuruluşu RTÜK’ün başındaki kişi, yetki ve sorumluluk sınırlarını aşarak hakaretler, tehditler savuruyor.

Milletvekili seçilmiş avukat Can Atalay yasa hiçe sayılarak cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.

Bütün bunlar ayıptır, günahtır, zulümdür, suçtur.
***

    • Atatürkçü generaller derhal serbest bırakılmalıdır.
    • “Gezi” tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır.
    • Osman Kavala, Selahattin Demirtaş derhal serbest bırakılmalıdır.
    • Merdan Yanardağ yargılanacaksa tutuksuz yargılanmalıdır.
    • Bu ülkenin cezaevlerinde tek bir düşünce suçlusu kalmamalıdır.
    • Ben bu ayıba, günaha, zulme, suça ortak olmak istemiyorum.
    • Çünkü suskunluk da suç ortaklığı demektir.

***
Sesimi yükseltiyorum.

Tek tek herkesi, kitlesel olarak da yurtsever-demokrat sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları, siyasal partileri, yalnızca demeçlerle değil, büyük adalet ve özgürlük mitingleriyle, ayıba, günaha, zulme, suça karşı seslerini yükseltmeye çağırıyorum.

Halkımız kitlesel olarak sesini yükseltmek istiyor.

  • Silkinelim. Üzerimizdeki ölü toprağını atalım.
  • Ayıba, günaha, zulme, suça ortak olmayalım. 

Ülkenin her yerinde, bir an önce, durmaksızın, büyük buluşmalarda seslerimizi birleştirelim.

Büyük bir özgürlük korosuna dönüştürelim.

Bu ülkenin vicdanlı, yurtsever yazarları, şairleri, sanatçıları, bütün aydınları, o koroda eksiksiz yerlerini almaya hazırdır.
===================================
Dostlar,

Sn. Prof. Dr. Ataol Behramoğlu yoldaşımıza bütünüyle katılıyoruz..

Bu akşam (30 Haziran 2023, Cuma) saat 22:00 dolayında TELE1’de Sn. Namık Koçak’ın programında olacak ve güncel sorunlarımızı irdeleyeceğiz.

Meşruluğu tartışmaşlı AKP=RTE iktidarı;

  • Seçim sonrası güç sarhoşluğu ile demokratik hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarını eylemli olarak (fiilen) ayaklar altına alarak
  • Açıkça karşıdevrim darbeciliği yapmaktadır.

Bu durum kabul edilemez ve sürdürülemez.
Gerek AKP içinden gerek demokratik sağdan da etkili itiraz sesleri mutlaka  yükselmelidir.
Başta CHP, muhalefet hızla toparlanarak etkin – kitlesel demokratik muhalefeti örgütlemelidir. Seçim öncesinde yazdık, söyledik, MİLLET İTTİFAKI genişletilerek TÜRKİYE İTTİFAKI‘na erişmelidir. Şimdilerde Sn. K. Kılıçdaroğlu da söylüyor, “.. gerekirse 16’lı Masa…” Ehh.. epeeeeyyyy geç olmakla birlikte gene de eylemsizlikten (ataletten) iyidir..

Meşruluğu tartışmalı AKP=RTE iktidarının gözü kara hukuk tanımazlığı, başlıca, muhalefetin darmadağın olmasından kaynaklanmıyor mu? Sn. Merdan Yanardağ ve TELE1‘in “hemmmenn” hedefe oturtulması bu dağınıklığın acı sonuçlarından değil mi??

AKP=RTE iktidarı, “tramvay” olarak tanımladığı Demokrasi treninden inmeye kararlı!

Sevgi ve saygı ile. 30 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

Selahattin Demirtaş’tan ‘sandıkta yapılan hileye’ ilişkin açıklama

Son Dakika:

Selahattin Demirtaş’tan ‘sandıkta yapılan hileye’ ilişkin açıklama

14 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve 2. tura kalan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin ardından birçok sandıkta yaşanan usulsüzlük ve sonuçların YSK sistemine yanlış girildiği yönündeki iddialar devam ediyor. Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından adım adım oyların nasıl çalındığını açıkladı.

cumhuriyet.com.tr

16.5.23, Cumhuriyet

(A. Saltık : Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Son Dakika: Selahattin Demirtaş'tan 'sandıkta yapılan hileye' ilişkin açıklamaTürkiye’de 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve ikinci tura kalan seçimlerin ardından çok sayıda ilde ‘usulsüzlük’ nedeniyle yapılan itirazlar sürüyor. 

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda sandıklarda yapılan hileyi ve alınması gereken önlemleri adım adım açıkladı.

AKP VE MHP’NİN ‘MUHALİF’ TAKTİĞİ

  • “Yıllardır hileyle nasıl seçim kazanıp ülkeye el koyduklarına dair tahminlerimi ve alınması gereken önlemleri sizlerle paylaşmak istiyorum.”
    diyen Demirtaş, şunları paylaştı:
  • “Oy sayımı ve birleştirmelerinde en önemli delil, ıslak imzalı sayım tutanağıdır. Bu tutanağı, sandık başkanı ve sandık kurulunun siyasi parti temsilcileri birlikte imzalar. Eğer tutanağa itiraz yoksa artık mühürlü oy çuvalı hiçbir aşamada açılıp yeniden sayılmaz.
  • Peki sandık kuruluna üye yazılanların hepsi gerçekte AKP-MHP taraftarı ise ve kendini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdırmışsa ne olur?
    İşte o zaman sandık başkanı dahil olmak üzere tüm sandık kurulu iktidar yanlılarından oluşmuş olur.”

Demirtaş, iktidar tarafları olup kendilerini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdıran kişilerin olduğunun altını çizerek oyların sayım aşamasında gözlemcinin olmaması durumunda muhalif parti olarak imza atıp, usulsüzlüğe itiraz etmeyeceklerini ifade etti.

“HİLELİ TUTANAKLAR İLK ETAPTA SİSTEME GİRİLMEZ”

Demirtaş, sosyal medya paylaşımına şöyle devam etti:

  • “Oylar sayılırken gözlemci de yoksa sayım tutanağını istedikleri gibi düzenleyip altına da Yeşil Sol Parti, CHP, İYİ Parti adına imza atarlar, itiraz etmezler ve bir örneğini muhalefet partilerinin ilçe binasına teslim ederler.
  • Muhalif partiler de kendilerine gelen bu tutanağa güvendikleri için itiraz etmezler, sisteme kaydederler. Böylece YSK verileri ile ıslak imzalı tutanaklar uyumlu görünür, hilenin nerede olduğu bir türlü bulunamaz.
  • Anadolu Ajansı açılışı yüksek orandan yapar ve Erdoğan’ın kesin kazandığı algısını yaratır.

“HER ŞEY YASAL VE USULÜNE UYGUN GÖRÜNÜR” AMA…

  • Hileli tutanaklar ilk etapta sisteme girilmez, birkaç saat veri akışı yavaşlatılır ve muhalefetin elinde sahteliğe ilişkin bir delil olup olmadığı, itiraz edip etmeyecekleri gözlenir.
  • Muhalefetin hileyi yakalayamadığı ve o sandıklara itiraz etmediği netleşince hileli tutanaklar da hemen sisteme girilmeye başlanır ve veri akışı yeniden başlar.

“SÜLEYMAN SOYLU” AYRINTISI

  • Böylece her şey yasal ve usulüne uygun görünür. Hileyi yakalamak artık imkansızdır.
  • Bu operasyon için merkezi bir dijital üs, bu üssün başında da Süleyman Soylu bulunur. Özellikle Karadeniz ve İç Anadolu sandıklarında bu operasyon yıllardır yapılır.
  • 20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder ve bu sayı, seçimin sonucunu değiştirmeye yeter.

Bunları önlemenin tek yolu                                                 :

A) Sandık görevlilerini belirleyen ilçe yönetimleri tanımadıkları, emin olmadıkları hiç kimseye yetki vermemelidir.

B) Her sandıkta resmi sandık görevlisi dışında en az iki gözlemci görevlendirilmelidir.

Yıllardır bu şekilde Erdoğan’a seçim kazandırılıyor,
MHP %10 bandında tutuluyor.
Mutlaka başka hileler de yapılıyordur ama bunları bilemeyeceğiz maalesef.

Bu nedenle sadece sandıklara sahip çıksanız bile seçim kesinlikle kazanılacak.

Pes etmek yok.”

 

Pilot kararlar ve TBMM yükümlülüğü

  • İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) pilot kararları gereği, TBMM yasal düzenleme yapma yükümlülüğünde.

Pilot kararlara göre; yasama erki tarafından yapılan ve yasa adı verilen hukuki işlem, öngörülebilir, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma bakımından belli özellikleri yansıtmadığı sürece, adı yasa olsa da, maddi (içerik) olarak yasa sayılamaz. Yasal nitelik taşımayan maddeler, yürürlükte oldukları sürece sistematik hak ihlallerine neden olacakları için değiştirilmeli, yeniden düzenlenmeli veya yürürlükten kaldırılmalı. Dahası, yasama organı benzeri düzenlemelerden kaçınmak ve adil yargılanma hakkı doğrultusunda düzenlemeler yapmak yükümlülüğünde.

– Doğrudan olumlu yükümlülük : İHAM ve AYM’nin pilot kararları konusu olan yasa maddelerine ilişkin düzenleme olarak TBMM, kaldırma, yeniden düzenleme veya kaldırma veya değiştirme yükümlülüğünde. Düzenlemede gecikme ise ‘ihmal yoluyla Anayasa’ya aykırılık’ oluşturur ve yasama organını hak ihlali makamına dönüştürür.

– Yasama etkinliklerinde benzeri düzenlemelerden kaçınmak: TBMM, yasal düzenlemelerde genel olarak, pilot kararlarda vurgulanan niteliğe ilişkin ölçütlere dikkat etmeli.

Adil yargılanma hakkı gereklerini yerine getirmek: AYM önünde bireysel başvuru yolunun etkili olabilmesi için yargı bütününde adil yargılanma hakkı ilkelerini geçerli kılacak düzenlemelerin ivedi olarak yapılması gerekiyordu. Bu yapılmadığı gibi,

  • 2017 Anayasa değişikliği ile yargı bütünü, “parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme” güdümüne konuldu. 

Bunun sonucunda, yürürlükte olan ve adil yargılanma gerekleri ile örtüşen hükümlerin bile uygulanması zorlaştı.

TBMM, mevzuatı, pilot kararlarla uyumlu kılmada gecikmemeli :

1) TCK, Md.301: İHAM, Akçam/Türkiye, 25 Ekim 2011

İHAM, TCK md.301’in kullandığı kabul edilemez derecedeki geniş sözcüklerin, etkileri açısından yarattığı öngörülebilirlik eksikliği nedeniyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) md. 10/2 anlamında bir “kanun” oluşturmadığına hükmetti: Özellikle, “Türklük” kavramının “Türk Milleti” şeklinde değiştirilmesine rağmen, Yargıtay tarafından yine aynı şekilde anlaşıldığı için, bu kavramların yorumlanmasında değişiklik veya temel bir farklılık olmadı. Yargının yorumladığı biçimiyle madde 301’deki sözcüklerin kapsamı, çok geniş ve belirsizdir ve bu nedenle düzenleme, ifade özgürlüğünün kullanımı önünde sürekli bir tehdit.

2) TCK, m.220/6: İHAM, Işıkırık /Türkiye, 14.11. 2017; AYM, H. Yakut, 10/6/2021.

Anayasa Mahkemesi’ne göre; “Somut olayda başvurucu hakkında uygulandığı hâliyle terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunun düzenlendiği 5237 sayılı Kanun’un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasının içerik, amaç ve kapsam itibarıyla belirli olduğundan söz edilemez. Çünkü söz konusu hüküm, Anayasa’nın 34. maddesi ile korunan anayasal hakkına yönelik keyfî müdahaleye karşı başvurucuya yasal bir koruma sağlayamamaktadır. İhlalin bizzat kanun hükmünün lafzına dayalı yapısal bir sorundan ve derece mahkemelerinin kanuna ilişkin geniş yorumundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır…

İlgili kanun hükmü yürürlükte olduğuna göre derece mahkemeleri tarafından yeniden yargılama yapılması yoluyla ihlalin giderimi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla ihlalin ve sonuçlarının giderilebilmesi ve benzeri yeni ihlallerin önüne geçilebilmesi için ihlale yol açan kanun hükmünün gözden geçirilmesi gerekir.”

3) TCK, md.220/7: İHAM, İmret/Türkiye, 10 Temmuz 2018

TCK md. 220/7 madde bağlamında, hapis cezası biçimindeki ağır cezai yaptırımın uygulanması için potansiyel bir dayanak oluşturacak eylemler öyle geniş bir yelpazeye yayılmaktadır ki, ulusal mahkemelerce genişletici yorumu da içerecek şekilde anlaşılacak madde sözü, kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı yeterli düzeyde koruma sağlayamamakta.

4) TCK, md.314: İHAM, Selahattin Demirtaş/Türkiye, 22 Aralık 2020

Ceza Kanunu’nun 314. maddesi uyarınca ceza gerektiren ciddi suçlarla bağlantılı olarak tutuklanmayı haklı kılabilecek eylemler yelpazesi oldukça geniştir ve dolayısıyla, ulusal mahkemelerin yorumunu da içerecek şekilde anlaşılacak madde içeriği, ulusal makamların keyfi müdahalelerine karşı yeterli koruma sağlamamakta.

5) TCK, md.299: İHAM, Vedat Şorli/Türkiye, 19 Ekim 2021

TCK m.299’un İHAS madde 10’a aykırı olduğuna hükmeden İHAM, kararında, hakaret alanında devlet başkanına özel olarak yüksek seviyeli bir koruma sağlanmasının, Sözleşme’ye uygun olmadığını hatırlatarak, devletin devlet başkanının itibarını korumaktaki çıkarının, hakkında haber verme ve görüş ifade etme hakkına karşı ona bir ayrıcalık ya da özel koruma tanınmasını haklı kılmaz.

6) İnternet Yayınlarına Erişim Engeli: AYM KARARI/Keskin Kalem Yay..: 27/10/2021.

Anayasa Mahkemesi, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlemesi Kanunu’nun erişimin engellenmesi kararlarına yönelik 9. maddesinin değiştirilmesi gerektiğine hükmetti. Kararda, erişime engelleme kararı veren sulh ceza hâkimliklerinin hiçbirinin söz konusu haberlerin şeref ve saygınlığı nasıl zedelediğine kararlarında yer vermedikleri, gerekçeli kararlarda, basının görev ve sorumluluklarına uymadığı tespitinin neye göre yapıldığının açıklanmadığı belirtildi.

Mevzuatın, basına güvence sağlamadığını saptayan AYM, yapılacak düzenlemenin içermesi gereken hususları da sıraladı. Sonuç olarak;

  • AYM’nin ve İHAM’ın pilot kararları doğrultusunda yasal düzenleme yapmak için TBMM,
    daha fazla gecikmemeli.

Sado-faşizm

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
Cumhuriyet, 13 Aralık 2021

 

Demokratik, laik, sosyal hukuk devletini yıkıp onun yerine teokratik bir monarşi kurmak isteyen AKP’nin dikta uygulamaları, aynı zamanda sado-faşizmdir.

Faşizm, yetkilerin tek elde toplandığı diktatörlüktür. Irkçı faşizm ve dinci faşizm gibi faşizmin çeşitli açılımları olabilir.

Irkçı faşizm, kendi ırkından olmayanlardan nefret eder; dinci faşizm, kendi dininden olmayanlardan veya kendi din yorumuna katılmayanlardan nefret eder; her ikisi de kendileri gibi olmayanları bir nefret nesnesine (AS: öznesine) dönüştürür, onları düşmanlaştırır ve onların üzerinden bir korku iklimini örgütler.

Faşizmi besleyen nefret duygusudur. Faşizm aynı zamanda, nefret ettiği insanlara eziyet etmekten, onlara acı çektirmekten zevk alır. Faşizm, sadizmi de içinde barındırır.
***
HDP’nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, onlarca HDP milletvekili ve belediye başkanı, yüzlerce HDP genel merkez, il, ilçe yöneticisi ve belediye meclis üyesi, beş yıldır tutuklular.

İşadamı Osman Kavala dört yıldır tutuklu.

Emekli komutanlar ve askerler Çevik Bir, Çetin Doğan, Hakkı Kılınç, Cevat Temel Özkaynak, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Yıldırım Türker, İlhan Kılıç, Aydan Erol, Kenan Deniz, Ahmet Çörekçi, Çetin Saner, İdris Koralp ve Vural Avar“28 Şubat” kumpas “davasından” dolayı dört aydır tutuklular.

DEVA Partisi’nin kurucularından Metin Gürcan geçen haftalarda tutuklandı.

Montrö Sözleşmesi ve TSK’deki laiklik karşıtı hareketler hakkındaki görüşlerini açıklayan onlarca emekli komutan ve asker hakkında hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı.

Bu tutuklamaların ve uygulamaların birçoğunun hukuka, anayasaya ve yasalara aykırı olduğunu, hem Türkiye’deki birçok hukuk uzmanı hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ortaya koydu.

Tutuklu olan söz konusu kişilerin siyasi görüşlerine ve eylemlerine katılıp katılmamak ayrı bir konudur, onların hukuka, anayasaya ve yasalara uygun bir biçimde tutuklanıp tutuklanmadıkları ayrı bir konudur. Bu ayrım yapılamadığı sürece, Türkiye demokratik bir hukuk devleti olamaz, sado-faşizmden kurtulamaz.

Bu insanlara hapishanelerde eziyet etmek ve acı çektirmek; onları ailelerinden, çocuklarından, sevdiklerinden koparmak; onların çocuklarını babasız ve annesiz bırakmak; onların hapishanelerin zor koşullarında ölümcül sağlık sorunlarıyla karşılaşmalarına yol açmak, adalet, vicdan ve merhamet sahibi insanların yapacağı şeyler değildir.
***
İnsanların, AKP iktidarının sürmesinin sağlanması amacıyla hapishanelere atılması, AKP iktidarının, baskı yöntemleriyle devam ettirilmeye çalışılması, adaletle, vicdanla ve merhametle bağdaşmayacağı gibi, mertlikle ve cesaretle de bağdaşmaz. Mert ve cesur insan, rakipleriyle eşit koşullarda yarışır. Düellonun ana ilkesi, eşit koşullarda rekabet etmektir.

İnsanları hapishanelere atarak, susturarak, sansürleyerek, korkutarak, baskı altına alarak elde edilmiş sözde zaferler, zafer değildir. Onurlu, namuslu, şerefli, mert ve cesur insanlar, karşıtlarıyla eşit koşullarda yarışmayı ve rekabet etmeyi bilirler, kendilerine güvenirler, kurnaz çakallar, sırtlanlar ve akbabalar gibi değil, arslanlar gibi mücadele ederler, gerekirse yenilgiyi de kabul ederler. Korkak ve kurnaz insanlar ise devletin kendilerine devleti yönetmek için tanıdığı olanakları, kendi çıkarları için kullanarak ve suiistimal ederek rakiplerini bertaraf etmeye çalışırlar, onlarla eşit ve özgür bir ortamda rekabet etmezler.

Davasının, ideolojisinin, düşüncesinin, söyleminin ve eyleminin gücüne güvenmeyen insanlar, kaba kuvvetle iktidarını korumaya çalışırlar. Bu tür insanlar düşünceye düşünceyle, yazıya yazıyla, söyleme söylemle, eyleme eylemle karşılık vermek yerine, her şeye kaba kuvvetle karşılık verirler; yargıyı, savcıyı, hâkimi, polisi, askeri, istihbaratçıyı da bu korkaklığa ve kurnazlığa alet ederler.

Onurlu, namuslu ve şerefli bir mücadele, önce ahlaklı ve erdemli olmayı gerektirir.

Hukuk devleti, hukuk toplumu

Cumhuriyet, 09 Temmuz 2021

 

Her ağzımızı açtığımızda, her tartışma ortamında sıkça kullandığımız bir kavramdır “Hukuk Devleti”.

Zaten anayasamızı hazırlayanlar da daha “Başlangıç” bölümünde “millet iradesi ve hukukun üstünlüğü”nden söz ederken ve hemen 2. maddesinden başlayarak “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” kavramına vurgu yapmıştır. (AS: 4 değil 7 özellik sayılır 2. maddede)

Gerçekten bir “Hukuk Devleti” olabilmenin yegâne (AS: biricik) yolunun da toplumsal yaşamda “hukukun üstünlüğünün hâkim olması” ilkesine atıfla, yaşadığımız toplumun da bir “hukuk toplumu” olmasından geçtiği unutulmamalıdır.

Toplumu oluşturan bireylerin, kendilerinden başka herkesin hukukuna da saygılı olma güdüsü ile yaşamadığı bir ülkede, “Devlet”in de bir “Hukuk Devleti”ne dönüşmesi kimsenin umurunda olmayacaktır.

Bence, şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşadığımız en ağır ve en acil çözülmesi gereken sorun budur. Günlük küçük (mikro) yaşamlarımızda, mesela (AS: örneğin) soframızda aile bireylerinden başlayarak geniş ailemizde de (mesela miras davalarında), apartman ve site yaşamında komşularımızla ilişkilerimize, trafikte öteki sürücüler ve yayalarla ilişkilerimize kadar hemen her alanda yaşadığımız sorunları hatırlayın. Ne demek istediğimi anlarsınız.

Yukarıda sayılan alanlarda başarılı olamadığımız takdirde, “Yargı” ve “Yürütme” alanlarında Devlet’in ne kadar hukuk içinde davrandığı konusunda da sağlıklı karar veremeyiz.

Bireysel düzlemde “Bana adil davranılsın. Gerisinin canı cehenneme” demeye eğilimli olabiliyorsak, makro düzlemlerde de “Hukuk ihlallerine” ses etmeye hakkımız olmaz. Zaten mahkemeye işimiz düşmediği takdirde, bunu pek de dert edinmeyiz.

Oysaki çağdaş bir birey ve çağdaş bir toplum olabilmenin birincil koşulu budur.

Selahattin Demirtaş’ın ya da Osman Kavala’nın tutukluluğu ve anayasal hakları, AYM ve AİHM kararlarının üstünlüğünden eşit olarak yararlanamıyor olmaları, sandıkta milletin oyları ile seçilmiş Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Enis Berberoğlu’nun ve diğerlerinin parlamenter statü ve kimliğinin hasımlarının çoğunluğunun el kaldırıp indirdikleri “bir oylama ile cart diye” ellerinden alınabilmesini dert edinip edinmemek gibi net bir mihenk taşından söz  ediyorum.

Bir siyasal partinin sırf “bizim gibi düşünmüyorlar ve başka talepleri var” diye kapatılmasını ve hepsinin toptan içeri alınmasını savunarak “çağdaş toplum ve çağdaş bir demokrasi” olunamayacağını kastediyorum.

Toplumun haber alma ihtiyacının yani bilgilenme ihtiyacının sağlayıcısı bir gazetenin baskı altında tutulması, cezalarla sindirilmeye çalışılması, bir Bakanın icraatının sorgulanması şeklindeki temel ve vazgeçilmez görevini yaptı diye “soruşturmaya uğratılması” da tek tek tüm bireylerin “dert edinmesi” gereken işlerdir.

İktidarın beğenmediği TV kanallarına “gözünün üzerinde kaşın var” diye her fırsatta cezalar kesilmesi de sadece (AS: yalnızca) o kanalların değil, oradan bilgi almak durumunda olan tek tek tüm vatandaşların “sorunu” sayılmıyorsa, gerçek bir hukuk toplumu olamayız.

Bir küçücük çocuğun taciz, istismar veya tecavüze uğraması, bir sporcu kız çocuğunun “şort giyemezsin, günahtır” diye iğrenç bir baskı altına alınmak istenmesi, bir hayvana eziyet edilmesi, bir kadının ya da doğuştan veya sonradan başka bir cinsel yönelimi olan bireyin “makbul ve değerli olmayan” sayılması, kendimize “hukuk toplumu” diyebilme hakkımızı elimizden alır.

Bütün bunları toptan “kendi (bireysel) sorunumuz” sayamazsak, karpuz ya da kavun alır gibi “seçmece-kesmece” anlayışına yazılırsak, en başta sözünü ettiğimiz ve Anayasa denen metnin girişinden itibaren (AS: başlayarak) vurguladığı ilkeleri yırtıp çöpe atmış oluruz.

Gerisi de utanç verici bir ilkellik ve kaos (AS: karmaşa) anlamına gelir.

Vatandaşlar olarak, kendimize “kaliteli bir birey”, toplum olarak “birinci sınıf bir toplum” deme hakkını, devlet olarak da “hukuk devleti” deme hakkını yitiririz.

Rıza Türmen: Yeni bir ‘biz’ yaratmak lazım; öyle bir düzen kuralım ki, bir daha otoriter rejim gelmesin

Rıza Türmen:

“Türkiye’deki rejim rekabetçi otoriterlik… Karşımızda bize benzemeyeni, beraber yaşamayı tercih etmediğimiz ötekiyi de içine alacak, genişletilmiş bir ‘biz’ yaratmak lazım”

15 Mayıs 2021, T24 Video Servisi

Eski AİHM yargıcı, emekli büyükelçi ve Demokrasi İçin Birlik Platformu kurucularından Rıza Türmen, Türkiye’de ‘rekabetçi otoriterlik’ rejimi olduğunu söyledi. Türmen,

  • Unutmayalım, parlamenter rejim zamanında başladı bugünkü otoriterleşme. Yani parlamenter rejim otoriterliği engelleyen bir şey değil aslında. Biz öyle bir şey istiyoruz ki, yeni dönemde öyle bir düzen kuralım ki, artık bir daha Türkiye’de sivil ya da askeri bir otoriter rejim gelmesin, gelemesin. Bunun cevabı parlamenter rejimde değil. Bunun cevabı daha katılımcı bir demokraside” görüşünü dile getirdi.

Aynı zamanda T24 yazarı olan Rıza Türmen, T24 ekranında Murat Sabuncu’nun hazırladığı “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” söyleşi serisinin konuğu oldu. Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Türmen, Türkiye’deki ayrışma ve kutuplaşmadan güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmalarına pek çok konuda görüşlerini paylaştı.

Türmen’in açıklamalarının bir bölümü özetle şöyle:

Herkesin eşit var olabildiği bir toplum kurabilmek lazım”

Rıza Türmen, Türkiye’deki ayrışma ve kutuplaşmayı değerlendirirken, “Eski bayramlara karşı bir özlem duyuyoruz. Aslında bu özlem, bugün kaybettiğimiz ortak paydalara duyulan özlem. Bu ortak paydalar bugün yok toplumda. Yani toplum aslında bölünmüş, kutuplaşmış durumda diye konuştu.

Kutuplaşmanın belirli bir siyasetin sonucu olduğuna vurgu yapan Türmen, 

  • “Buradaki amaç insanların kutuplaşarak kendi kimlik aidiyetlerini ortaya çıkarmaları ve bu kimlik aidiyetleri üzerinden oy vermeleri. Öyle olunca bunu değiştirmek çok zor oluyor. Peki ne yapmak lazım bayram sevincini yakalamak için? Yeni bir ‘biz’ yaratmak lazım tabii. Karşımızda bize benzemeyeni, beraber yaşamayı tercih etmediğimiz ötekiyi de içine alacak, genişletilmiş bir ‘biz’ yaratmak lazım. Yeni bir halk yaratmak lazım. Herkesin farklılıklarıyla, eşit olarak var olabildiği başka bir toplum kurabilmek lazım” dedi.

Türkiye’de bugünkü rejimi “rekabetçi otoriterlik” olarak tanımlayan Türmen, özetle şunları söyledi:

“Türkiye’deki düzen rekabetçi otoriterlik”

“Bir demokrasi görüntüsü var. Seçimler yapılıyor mu, yapılıyor. Siyasi partiler var mı, var. Basın var mı, işte iki tane de muhalefet gazetesi çıkıyor filan. Bu görüntü giderek zayıflamakta. Dürüst seçimler bakımından Türkiye 123. sırada dünyada. İfade özgürlüğü var mı? Basın özgürlüğü var mı? Halkın bilgi alma hakkı yerine getirilebiliyor mu? Devletin kaynakları eşit olarak dağıtılıyor mu seçimde? Bütün bunların ötesinde bir de seçim sandığının güvenliği var. Yüksek Seçim Kurulu YSK bağımsız bir organ mı bugün? Geçmiş deneyimler bunun her zaman böyle olmadığını gösteriyor. Damgasız pusulaların sayımı gibi, son belediye seçimlerinde seçimin tekrarlanması gibi şeyler YSK bakımında da pek iyi notlar değil tabii. Bütün bunlarda o zaman seçim ne kadar anlamlı? Siyasi partiler var ama siyasi partiler üzerinde büyük bir baskı var. Meclis fezlekelerle dolu. Bir siyasi partinin kapatılması davası var. İçeri atılan milletvekilleri, bir partinin eş başkanlarını içeri attınız. Yani böyle bir şey olabilir mi? Selahattin Demirtaş, cumhurbaşkanı adayıydı. Cezaevinden kampanya yürüttü. Yani böyle bir demokrasi herhalde demokrasi değil.”

“Yanıt parlamenter rejimde değil, katılımcı demokraside”

AKP sonrasının düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Türmen, “Düzeltilmiş parlamenter rejim gibi bir laf var. Unutmayalım, parlamenter rejim zamanında başladı bugünkü otoriterleşme. Yani parlamenter rejim otoriterliği engelleyen bir şey değil aslında. Biz öyle bir şey istiyoruz ki, yeni dönemde öyle bir düzen kuralım ki artık bir daha Türkiye’de sivil ya da askeri bir otoriter rejim gelmesin, gelemesin. Bunun cevabı parlamenter rejimde değil. Bunun cevabı daha katılımcı bir demokraside” diye konuştu.

Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?

Söyleşi serisine adını veren, “Türkiye’de hayat ne zaman bayram olur?” sorusuna yanıt veren Türmen, özetle şunları söyledi:

“Sokak arasındaki sulu yemek veren aşevinde çalışan garson ya da bilmem kaç metre yerin dibinde çalışan maden işçisi, bayram günü çocuğuna bir hediye alabiliyorsa o zaman herkes için bir bayram olabilir diye düşünürüm. Yani bu insanlar iş güvencesine sahipse, işsiz kalmak, eve ekmek götürmek kaygısını taşımıyorlarsa, insanca yaşama kavuşabiliyorlarsa ve Türkiye’de tahakküm ilişkileri sona erdirilmişse yani çoğunluğun azınlık ya da erkeğin kadın üzerindeki tahakkümü sona erdirilmişse. Eşitlik, özgürlük içinde yaşayabiliyorsanız. Yargıçların iradesinin siyasilere tabi olmadığı bir Türkiye’yse, işte o zaman Türkiye gerçekten bir bayram yapabilir diye düşünüyorum.”

Osman Kavala: “Ülkem için üzülüyorum”

Silivri Cezaevi’nde 1202 gündür tutuklu Osman Kavala:
“Ülkem için üzülüyorum”

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hakkında verdiği hak ihlali kararı ve yerel mahkemelerin verdiği tahliye kararlarına rağmen üç buçuk yıldır tutuklu bulunan sivil toplum örgütü kurucusu ve iş insanı Osman Kavala, “Benimle ilgili dava süreci maalesef bir tiyatroya halini aldı. Hukuksuzluk tiyatrosu!” dedi. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin, yeni atanan rektöre karşı sürdürdükleri barışçıl protestolara da dayanışma mesajı gönderen Kavala, “Eşim Ayşe Buğra gibi, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri gibi ben de ülkem için üzülüyorum” dedi.
cumhuriyet.com.tr 14 Şubat 2021
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/silivri-cezaevinde-1202-gundur-tutuklu-osman-kavala-ulkem-icin-uzuluyorum-1813672

Silivri Cezaevi’nde 1202 gündür tutuklu Osman Kavala: Ülkem için üzülüyorumCHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Silivri Cezaevi’nde 1202 gündür tutuklu iş insanı ve sivil toplum örgütü temsilcisi Osman Kavala ve yazar Ahmet Altan’ı ziyaret etti.

Gezi Dayanışması‘nın organizatörü olduğu iddiasıyla açılan davadan beraat etmesine rağmen 15 Temmuz darbe girişiminin planlayıcısı ve casusluk suçlamalarıyla art arda davalar açılarak tahliye edilmeyen Kavala, 39 aydır Silivri Cezaevi’nde tutuklu. Bu süreçte AİHM tutukluğunun hak ihlali olduğuna hükmederken, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de Türkiye’ye bir an önce serbest bırakılması çağrısında bulundu. Yapılan son duruşmada hakkındaki tüm iddialar bir dosyada toplanarak tutukluğuna devam kararı verildi.

Dosyaların birleştirilmesi kararından sonra dava süreci hakkında ilk kez yorumda bulunan Kavala “Benimle ilgili davalar baştan beri hukuki bir süreç olmaktan uzaktı. Gelinen noktada maalesef bir tiyatro halini aldı. Hukuksuzluk, adaletsizlik tiyatrosuna dönüştü” dedi

BOĞAZİÇİ’NE  DESTEK: BEN DE ÜZÜLÜYORUM

Yeni atanan rektöre karşı, barışçıl protestolarını yürüten Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine de Silivri’den dayanışma mesajı gönderen Kavala, “Eşim Ayşe Buğra gibi, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri gibi ben de ülkem için üzülüyorum” dedi.

5 YILDIR TUTUKLU, DOSYASI YARGITAYDA BEKLİYOR

Çakırözer,  dört buçuk yıldır süredir Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci-yazar Ahmet Altan ile de görüştü. 2016 Eylül ayından bu yana tutuklu bulunan ve 2019 sonunda verilen tahliye kararının ardından yeni tutuklama kararı ile yeniden Silivri Cezaevi’ne konan Altan’ın itirazı ise 13 aydır Yargıtay’da bekliyor.

ÇAKIRÖZER: BU DAVALAR DEMOKRASİNİN TURNUSOL KAĞIDI

Milletvekili Utku Çakırözer ziyareti sonrasında şu açıklamaları yaptı:

Osman Kavala hakkındaki bir beraat, iki tahliye, bir AİHM ve bir Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararına rağmen yaklaşık 4 yıldır cezaevinde.

Kavala’nın tutukluluğu Türkiye’de demokrasinin turnusol kağıdıdır.

Ahmet Altan sadece yazılarından dolayı dört buçuk yıldır cezaevinde.

Dosyası son bir yıldır keyfi biçimde Yargıtay’da bekletiliyor.

Terör örgütü üyeliğinden hüküm giyenler bile ondan az yatıp çıktı. Hakimlerin karar verirken uymaları gereken hukuk güvenliği, insan onuru ve makul süre ilkeleri nerede kaldı?

Kavala, Ahmet Altan, Selahattin Demirtaş

ve diğer siyasi tutukluların cezaevinde tutulduğu her gün yeni bir hak ihlalidir. Onlar zindanlarda tutulduğu sürece Türkiye’de hukuk devletinden bahsetmek mümkün olamaz. Yeni Anayasadan bahsedenler öncelikle mevcut Anayasaya uyarak, tarafı olduğumuz AİHM kararlarına tam uyum sağlamalıdır. Siyasi tutuklular bir an önce özgürlüklerine kavuşmalıdır” dedi.

 

EYVAH, REFORM YAPACAKLAR !!!

EYVAH, REFORM YAPACAKLAR !!!

Mustafa  AYDINLI
Eğitimci – Yazar

Değerli dostlar, iktidarın ülkemize hizmetleri ekonomide, siyasette, iç ve dış politikada, haberleşme ve iletişim özgürlüğünde, eğitim, sağlık, işsizlik gibi konularda yaptığı hizmetler say say bitmez(!) Biz bu günkü yazımızda, bu güzide çalışmaların yalnızca bir bölümünü inceleyeceğiz. Havuzdan bir bardak su alıp analiz edeceğiz.

İktidarın baştan ne yapacağını bilmiyorsanız, onu okuyamıyorsunuz, hamleleri karşısında şaşkına dönüyor, bozguna uğruyorsunuz. İyi bir satranç oyuncusu karşıdakinin ne hamle yapacağını ve ne anlama geldiğini bilen kişidir.

Ben bugünkü iktidarı çözdüm, olaylar karşısında hiç şaşırmıyorum. İktidar hangi konuya el attıysa bilin ki tersini yapacak. Durum, bu iktidar için kesin ve şaşmaz doğrudur. Bu tezden bihaber olanlarımız, olaylar karşısında sudan çıkmış balık gibi şaşkına dönüyor.

Dünya liderimizin akşam söylediğini sık sık sabah yalanlaması bundandır. Demirel tezi devreye giriyor; “Siyasette dün dündür, bugün bugündür”

Örneğin Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin yaratacağı olumsuzluklar sıralandı, sonra da bir baktık Ayasofya Müslümanlara ibadete açıldı. Hem de bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’e Diyanet İşleri Başkanı’nın ağzından lanet okuyarak!!??

“Kürt açılımı, analar ağlamasın” filan dendi, o günden bugüne Kürt yurttaşların elinden mendil eksik olmadı. Yasal olarak kurulmuş HDP’nin lideri Selahattin Demirtaş mapustan çıkamıyor. HDP’nin seçilmiş bütün il belediyelerine kayyum atandı. Sevgi belirtisi bunlar..

“Alevi açılımı” dedi, Alevi yurttaşlarımız istediği dinsel bilgiyi alamıyor. Zorunlu din dersi ile Vahabi kültürü dayatılıyor. Alevi yurttaşların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde zorunlu din derslerinin insan haklarına aykırılığı hakkında kazandığı davalar hiçe sayılıyor.

“İşçi kardeşlerimizin 1 Mayıs’ı emek ve dayanışma günü olarak kutlamaları için karar almış bulunuyoruz” dendiğinde, ben işçi kardeşlerimizin 1 Mayıs’ta temiz bir dayak yiyeceklerini anlamıştım.

“Çiftçimizin yüzü gülecek” dendi, mazot alamayan çiftçi traktörünü, tohumluk buğdayını sattı.

“Ekonomi zirve yapacak dediler”, dip yaptı, Merkez Bankası 40 milyar $ ekside.

“Ben İstanbul’u eşimden çok seviyorum” filan dendi, sonra da kendileri açıkladı, “Biz İstanbul’a ihanet ettik”… Dünya liderimiz yalan söyleyecek değil ya, İstanbul’a ihanet edildiyse edilmiştir!

Şimdi “Hukuk reformu yapalım” denince ne yalan söyleyeyim, “eyvah” dedim! Anladım ki, henüz iktidarın sopası yapamadıkları, vicdanının sesini dinleyen pek çok yargıç ve savcımızın da hakkından gelecekler; az da olsa kalan çağdaş yasaları kökten silecekler.

Eyvah eyvah, reform yapacaklar!!!

 

 

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 15 Ocak 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 15 Ocak 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

SAPIK
Düzce’nin Kaynaşlı İlçesi Belediye Başkanı MHP’li Şahin, kadın milli takımın zaferinden sonra “açılıp saçılacaksın, kendini teşhir edeceksin sonra da Tokyo’ya gidiyoruz diye sevineceksin. Dünya şampiyonu olsan ne yazar?” dedi.

Kadını yalnızca cinsel obje olarak gören sapık böyle olur,
Belediye başkanı değil  cumhurbaşkanı olsa bu yobazı kim okur ?…

EVLİLİK
RTE, medyanın evlilik dışı yaşamı özendirdiğini söyledi.
Medyanın çoğunluğu kimin emrinde?…

KAR
AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin, AKP dönemine ait bir fotoğraf üzerinden Mansur Yavaş’ın karla mücadelede sınıfta kaldığını yazdı.
Beyni kardan üşümüş…

VİCDAN
Eşinin yüzüne asit atan adama 13 yıl hapis verilmesini az bulan RTE, “Kanun maddesine değil vicdanınıza uyun” diyerek yargıya çağrıda bulundu.
Hukuktan anlamayanın diyeceği budur,
Adamın vicdanı gemiyi gemicik görmeye yatkınsa ne olur?..

YASAK
Mahmut Ülker, Ergün Poyraz’ın “ÜLKER” hakkında yazdığı kitabı yayımlanmadan yasaklattı.
İşte yargıda vicdan!…

CIMBIZ
Geçen yıl toplu iğne ve cımbız ithalatına 9.3 milyon $ ödemişiz.
AKP milli uçağı 2019’da uçurdu!. Milli otomobil de 2022’de yürüyecek.
Toplu iğne ile cımbız da 2023 hedefine girer…

FETÖCÜ
Zonguldaklı gazeteci Cevdet Akgün;
“AKP tarafından hakim yapılan Ereğli eski ilçe Başkanı Adem Öztürk, FETÖ’nün para kasası Bank Asya’nın iki avukatından birisi idi. Sınavsız hakim yapıldı. Kamuyu ilgilendiren bu meseleyi haber yaptık. Yaptığımız haber için cezaevine gidiyoruz.” diyerek cezaevine girdi.
Neymiş? RTE/AKP FETÖ ile mücadele ediyormuş!…

KAZ
Sanatçı Tuğçe Kazaz hazırladığı bir videoda, Kemalizm ile arasına mesafe koyamayan Allah ile arasına mesafe koyar” ifadesini kullandı.
Kaz az maz değil!..

YARIŞ
AKP’li Zeytinburnu Belediyesi, Cumhuriyet Koşusu’na 746 bin TL harcadı. Kenya’dan ve Etiyopya’dan sporcu getirtildi.
Cumhuriyete mi, savurganlığa mı koşturuyor?…

BİLGİLİ
RTE, TV programında; “Bir tarafta darbeci var, bir tarafta meşru hükümet var. Meşru hükümetle darbeci arasında arabulucu olunur mu?  Uluslararası hukuku bu adam (Kılıçdaroğlu) bilmiyor” dedi.
Üç gün sonra Putin geldi. Arabulucu oldu.
Biliyor!…

BÖLÜCÜ
CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu ve Başak Demirtaş ile birlikte Selahattin Demirtaş’ın “Devran” isimli kitabındaki öykülerin Jülide Kural tarafından sahnelendiği okuma tiyatrosuna katıldı.
AKP’nin akili Kadir İnanır da oradaydı.
Demirtaş ve HDP bölücü değilse, katılanlar bölücü yalakası değildir…

GÜVENİLİR
Bahçeli, “CHP’ye güvenimiz yok!”
Kendisi en güvenilir kişiliktir de!…

BAŞKAN
Recep Tayyip Erdoğan, İsmailağa Cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun oğlu Ahmet Ustaosmanoğlu ve halefi olarak gösterilen Hasan Kılıç’ı ziyaret etti.
Feto boşuna FETÖ olmadı…

VEFA

Erdoğan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı, ömrünü Kıbrıs davasına adamış merhum Denktaş’ı vefatının 8. yıl dönümünde saygı ve rahmetle yad ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Adamı neredeyse Türkiye’ye sokmayacaktı. Kimin devlet adamı olduğunu biraz geç anladı…

GÜNDOĞDU
Yandaş Star’ın saldırgan yazarı Ersoy Dede, Gündoğdu Marşı’nı DHKP-C (terör) marşı olarak niteledi.
Fikir değilse bağımsız,
Bağımsızlık marşı olur fikirsize çuvaldız…

KANAL
Yeğeninin Boğaz geçiş verileri ile Kanalın gerekli olduğunu açıklayan Ulaştırma Bakanı, bu kez de ”Bizim hesaplamalarımıza göre gemi geçişlerinden yılda beş milyon $ kazanacağız” dedi.

  1. Hesap bilmiyor,
  2. Geçiş yapacakları keriz zannediyor,
  3. Milleti salak yerine koyuyor,
  4. RTE istedi diye öyle diyor…

 

 

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 28 Kasım 2018

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 28 Kasım 2018

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

Haftanın tüm iğneleri eğitimimizi ve öğretmenimizi bugünkü haline düşürenlere.

HATİM
Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenler gününde hatim indirilmesini emretti.
Ziya Selçuk’tan hala ümitli misiniz?…

CÜPPELİ
Cüppeli Ahmet kalp krizinden yoğun bakıma kaldırıldı.
Bilimsel tedaviye ne gerek; her hastalığa uygun bir muska, bir üfürük işlem tamam…

FETÖCÜ
Trabzon FETÖ imamı olmakla yargılanan Köleoğlu, referans olarak Bülent Arınç ve Erdoğan Bayraktar’ın da isimlerini verdi.
Bişi olmaz…

PRENS
RTE, Kaşıkçı cinayetinden sorumlu olduğu şüphesini taşıyan Prens Salman ile Arjantin’de görüşmeyi kabul etmiş.
Saltanat dayanışması…

İNCE
Muharrem İnce, İstanbul belediye başkanlığı için önseçim yapılırsa aday olacağını açıkladı.
Şimdiki sözü…

CİSİYET
Nihat Zeybekçi, İzmir adaylığı için, ”İzmir mahallenin en güzel kızı, kim istemez!” dedi.
Adamlarda adaylık bile belaltı çağrıştırıyor…

BASKIN
Soğan depolarına baskın
yapılıyor.
Dış güçlerin işbirlikçisi belli oldu; soğan…

DENETLEME
İstanbul belediyelerini denetlemekten sorumlu Sayıştay 15. Grup başkanı Sezgin Eren görevden alındı.
Arkadaş  denetleMEEE!…

SÖZ
Seçim öncesi 3600 gösterge sözü veren AKP ve koltuk değneği MHP Mecliste reddetti.
“Söz ağızdan çıkar” diye biliriz, bunların ağzı neredeyse…

FEDERASYON
AKP İstanbul milletvekili Razva Kavakçı, Almanya’da federal sistemi incelediklerini açıkladı.
Ne gerek var incelemeye Selahattin Demirtaş’a sorun gitsin…

EKONOMİ
“Devletin bilançosu, kasası, gelir-gider denge ve düzeyi belki tarihinde hiç olmadığı kadar güçlü”
Söyleyen hangi ülkenin maliye bakanı mı? Hadi açıklayalım da gülün; damat bakan

ATLETİZM
RTE, kadın erkek eşitsizliği savını bu kez de atletizm üzerinden yineledi.
O kadar erkekse koşucu bir kadınla piste çıksa ya…

KADIN
Kadına şiddet uygulamasında 136 ülke içinde 124. sıradayız.
RTE/AKP varken son sırada olmamamız başarıdır…

RİXOS
RTE’yi otellerinde ağırlayan Zaman Gazetesi sahibi Fettah Tamince de FETÖ davasından berat etti.
FETÖ’yü boşver, lidere yaptığı hizmetlere bak…

EĞİTİM
9 EYLÜL Ünv. raporuna göre “bir milyon öğrenci tarikatların elinde“.
”MİLLİ“ eğitim mi deniyordu?…

KATAR
Kıbrıs’ta ABD ve GKRY ile birlikte MEB’ize (AS: Münhasır Ekonomik Bölge) tecavüz eden Katar Emiri’nin danışmanı Ankara’da adına yaptırdığı camiyi açtı. İlk namazı MSB Akar ve DİB Çavuşoğlu ile kıldı.
Söylemde; Katar haydut,
Eylemde; kıçında saf tut…

BAKAN
Turizm Bakanı Nuri Ersoy’un şirketinin Yunan işgali altındaki Keçi Adası’ndaki Yunan otelinin pazarlamasını yaptığı belirlendi.
Kazancına BAKAN…

ÇARŞAF
Suudi Arabistan’da kara çarşaf zorunlu olmaktan çıkarıldı.

Dinin emri mi, kralın emri mi zorunlu kılmıştı?…

FOTOĞRAF
AKP Yalova Belediye Başkanlığı adayının FETÖ’cülerle fotoğrafı ortaya çıkmış.
FETÖ’cüleri bırakın, Feto’nun kendisiyle birlikte olanlara ne oldu ki?..