Etiket arşivi: 6 Şubat 2023 depremi

Ekonomi çıkmazda

İrfan Hüseyin Yıldızİrfan Hüseyin Yıldız
30 Nisan 2023, Cumhuriyet
(AS: Bizim somut sayısal katkılarımız yazının altındadır..)

14 Mayıs tarihinde yapılacak “milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimi” için gümrük kapılarında ve yurtdışı temsilciliklerinde oy verme işlemleri başladı. Nisan ayında yapılan 12 anket ortalamasına göre cumhurbaşkanı seçiminde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Sayın Erdoğan’ın önünde olduğu gözüküyor. Türkiye bu seçimlere, halkın yaşadığı derin yoksullaşma ve deprem felaketinin yarattığı büyük bir tahribatla birlikte gidiyor. Bir süredir derinden yaşadığımız ekonomik krizin seçmen kararlarında etkili olması bekleniyor…

  • Son 4 yılda ücretlilerin ulusal gelirden aldığı pay %34’ten %26’ya düşmüş durumda.

Türk-İş’in mart ayı araştırmasına göre; dört kişilik bir ailenin açlık (gıda harcaması) sınırı 9591 liraya, 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı (temel ihtiyaç harcamaları) 31.241 liraya yükselmiş bulunuyor. Türkiye’de çalışanların yaklaşık % 50’sinin asgari ücretli (8 bin 500 TL) olduğu dikkate alınırsa, dar gelirliler, ücretliler, memurlar, emekliler ve işsizlerden oluşan büyük bir kesimin, açlık sınırının altında yaşadığını ve geçinemediklerini söyleyebiliriz. Bu nedenle iktidar giderek büyüyen bütçe açığına karşın maaş, ücret, sosyal yardım ve desteklerde gaza basmış görünüyor. Ancak enflasyonu büyüten, servet transferine ve gelir dağılımında sürekli bozulmaya neden olan ekonomi politikalarını değiştirmeyen iktidarın, yoksullaşan kesimlere verdiği mali destekler kısa bir süre sonra hızla erirken artan bütçe açığı nedeniyle de yeni riskler oluşuyor

Orta Vadeli Planda (OPV) öngörülen hiçbir makro ekonomik gösterge kestirimi tutmuyor.

  • İktidarın, “Türkiye Ekonomi Modeli” dediği heterodoks iktisat politikalarıyla;
    cari açığın, bütçe açığının, kurun, enflasyonun ve faiz oranlarının denetim altına alınması
    ve yoksulluğun kalıcı olarak giderilmesi de mümkün (olanaklı) görünmüyor.
  • Ekonomi politikalarındaki bilimdışılık, hukukun, demokrasinin ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı siyasi otoriterleşme ile birleştiğinde; güvensizliğin ve belirsizliğin arttığı bir ortamda, yeni yatırımların yapılması ya da yabancı yatırımcıların gelmesi de pek mümkün olmuyor maalesef…

BÜTÇE AÇIĞI YENİ REKORLARA KOŞUYOR

Merkezi yönetim bütçesi bu yılın ilk çeyreğinde 250 milyar lira açık vermiş bulunuyor.

Üstelik seçim nedeniyle verilen ya da verilecek mali desteklerin, bu açığı daha da büyüyeceği anlaşılıyor. Memur-emekli maaş artışları, EYT düzenlemesi, en düşük emekli maaşının yükseltilmesi ve 3600 ek gösterge artışı gibi yeni düzenlemeler bütçeye olan yükü artırırken elektrik ve doğalgaz olmak üzere çeşitli sübvansiyonların da süreceği açıklandı. Yapılan etki analizlerine göre; EYT düzenlemesinin bütçeye maliyetinin 194.4 milyar lira, emekli ve memur aylıklarında yılbaşında yapılan refah payı artışlarının yıllık maliyetinin 260 milyar lira ve en düşük emekli maaşının 7500 liraya çıkarılmasının yıllık maliyetinin 142.7 milyar lira olacağı hesaplanıyor. Ayrıca mesken (konut) abonelerinin elektrik harcamalarının % 50’lik, doğalgaz harcamalarının ise % 75’lik bölümünün kamu tarafından karşılanacağı açıklanmıştı, buradan bütçeye gelecek yükün ise 530 milyar lira olacağı öngörülüyor. Ayrıca 6 Şubat 2023 depremi nedeniyle bütçeden yapılan harcamaların yılsonuna dek 600 milyar lirayı bulacağı hesaplanıyor. Buna karşılık deprem nedeniyle getirilen ek kurumlar vergisi gelirinin ise ancak 100 milyar dolayında olacağı tahmin ediliyor…

2023 bütçesinde 566 milyar faiz ödemesi!

Ve 660 milyar liralık bütçe açığı öngörülmüş durumda.

Ancak Hazine, sözünü ettiğimiz artan harcamaları finanse etmek için öngörülenin üzerinde borçlanmalara gidiyor, faiz oranları yükseliyor ve kronikleşen enflasyonun baz etkisi dışında daha aşağılara inmesi pek olanaklı görünmüyor. Dolayısıyla %24.9 enflasyon oranı tahminiyle (kestirimiyle) hazırlanan bu bütçenin yetmeyeceği, yılın 2. yarısında ek bütçe gerekeceği anlaşılıyor…

SEÇMEN KARARLARINI NEYE GÖRE VERECEK?

  • Türkiye ekonomisi iyi yönetilmediği için krizden çıkamıyor.

Ekonomi dışında adalet, demokrasi, şeffaflık, hesap verme, hak ve özgürlükler, eğitim,
dış politika vb. bütün alanlarda da büyük tahribatlar (yıkımlar) var.

Peki seçmen bu sorgulamayı yapabilecek mi? Yoksa takım tutar gibi hayatlarında hissettikleri derin yoksullaşmayı bile inkâr ederek (yadsıyarak) başka gerekçeler uydurarak ya da gerçeğe başka anlamlar yükleyerek eski mahallelerinde mi duracak?

Bunu 14 Mayıs seçiminde hep birlikte anlamış olacağız…
===============================
Dostlar,

Bizden kısa notlar…

– Ulusal gelir kişi başına 25 bin $ olacaktı, 10 bin $ gibi..
– Türkiye ilk 10 ekonomi arasına girecekti, G20’den de düştü, 22. sıraya geriledi
– Dışsatım 500 milyar $ olacaktı, hedefin yarısını bulmadı (235 milyar $).
– Dış ticaret açığı azaltılamıyor, 2022’de rekor kırarak 110,2 milyar $ oldu
– 2022’de kamunun borç faizi anaparayı geçti..
– TCMB rezervleri eritildi, 128 milyar $ buharlaştırıldı, eksi 65 milyar $ bilanço..
– Cari açıkta yeni tepe (zirve) 48,8 milyar $
– “Bütçe açığı + Cari açık + Dış ticaret açığı” şeytan üçgeni içinden çıkılmaz oldu.
AKP= RTE malvarlığını açıkla(ya)madı..  ABD önceki Başkanı D. Trump’ın “aptal olma” aşağılamasına yanıt veremedi. Niye acaba? Hangi açıkları yüzünden? Halk Bank yolsuzluğu?
– AKP= RTE, ABD Senato Başkanı N. Pelocy’nin “Erdoğan’ın malvarlığının soruşturmanın zamanı geldi.” söylemine de sustu. Malvarlığını açıkla(ya)madı. “İspat etmezsen müfterisin….” diyemedi.
– Örtülü ödenek giderleri akıl almaz boyutlarda.. Mart 2023, 788 milyon TL..  Nereye harcanıyor?
– 2023 bütçesi yaklaşık 4,5 trilyon TL, 566 milyar TL’si borç faizi.. Her 8 TL’den 1’i faize gidiyor!
Hani NAS vardı, AKP=RTE faize karşı idi??
– Yaklaşık 2 hafta önce 2,5 milyar Dolar borçlandılar : Faizi, Dolar olarak %9, tefeci faizi ödenecek! 2030’a dek 1,6 milyar $ faiz ödeyeceğiz.. Hani AKP=RTE “ekonomist” idi??!!
– Türkiye nüfusu dünya nüfusunun %1,1’i ama toplam dünya gelirinin %0,9’unu üretebiliyor. AKP=RTE hedefi 2023’te %1,5 idi.. Nerdeeeeeen nereye….
……………

  • Bu bir tarihsel soygundur!
  • Halkımız apaçık, iktidar eliyle soyulmakta, İslami kesime kaynak aktarılmaktadır..

Ulusal kaynaklarımız, alın terimiz, 5’li çete vb. “maşalarla” yurt dışına çıkarılmakta, ülkemiz BİLEREK YOKSULLAŞTIRILMAKTADIR!

Yoksullaştırılan yığınlar siyaset, eğitim ve istihdam dışına itilerek yoksulluk yardımlarına bağımlı kılınmaktadır. On milyonu aşan insana Devlet kasasından sürekli “sadaka yardımı” yapılmakta ancak AKP desteği gibi sunulmaktadır. Bu kitlelerin oyları (siyasal iradeleri-istençleri) tutsak alınmıştır.. Bu nedenle, Dünyada 9 sigorta kolu varken, bizde AİLE SİGORTASI bilerek getirilmemiştir.

  • Siyasal İslamcı AKP=RTE, yoksulluğu yok etmek yerine siyasete kasten alet etmiştir.

***
Türk Halkının sağduyusuna güveniyoruz..
14 Mayıs gecesi bu lanetli – meş’um gidiş mutlaka durdurulacaktır / durdurulmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Bu katkıların tweet iletisi için tıklayınız :


Gaziantep’ten bir deprem öyküsü

Dostlar,

Hacettepe Tıp’tan bir sınıf arkadaşımızın 6 Şubat 2023 deprem anı aktarımlarını paylaşmak ve tarihe not düşmek istiyoruz : (11 Şubat 2023, 23:59, what’s up ile)
***

Ahmet kardeşim,

Her iki depremi bulunduğumuz iki bloklu sitemizin en üst katında (başka deyişle 10. kat) yaşadım. İlk deprem gece geç saatte olduğu için eşim AU da vardı. Oğlum öbür blokun en üst katında kendi dairesindeydi.

Deprem bilimcisi değilim ama az çok gözlemciyimdir, nasıl olduğunu sana anlatayım: TV izledikten sonra yatmaya gittim, henüz uyumamıştım. O sırada eşim derin uyuyordu, birden bire yer titreşip sallanmaya başladı, gittikçe hızlandı. Eşim uyandı ve ağlamaya başladı. Kendisine yere inip yatıp, karyolanın demir ayaklarından tutunmasını söyledim. Ben de dışa bakan duvarda olan radyatör ve radyatöre gelen giden borulara tutundum. Salınım lineer (AS: doğrusal) bir düzlemde değildi. Ne doğu – batı ne de kuzey – güney. 

Deprem 2. dakikada biraz yavaşladı ama durmadı. Eşim AU bu ara salona gitti, söz dinlemiyordu. Oğlumuzun blokuna bakan Fransız balkonun kapısını açmış, T…… (TB) diye bağırıyormuş. O da terasına çıkmış bizim bloka doğru bağırıyormuş. Bunu sonradan onlardan öğrendim. Bu durum çok kısa sürede cereyan etmişti.

Titreşim sürüyordu, ben ayağa kalkmadım, deprem yeniden hızlandı. Odanın kuzey –  güney yönündeki iki kolonun adeta bir kibrit kutusunun elle sıkılması gibi esnediğini ve bu arada kolonların öne arkaya esnediğini bizzat gördüm. Bu da aşağı yukarı 2 dakika sürdü ve deprem durdu. Ayağa kalkıp eşim AU’ya baktım, salonda koltuğa oturmuş ağlıyordu. Ben de derhal üstünü giyinmesini söyledim ve hemen giyinip aşağı indik. İnerken de daha çabuk ve yeni sarsıntıya merdivende yakalanmamak için asansör kullandık. Asansörde sağa sola sürtünme, sıkışma olmadığını tespit ettim.

Oğlumuz bizden daha çabuk davranıp 3 aracımızı site giriş kapısının karşısında, ağaçların da olduğu parka çekmişti. Arabaları ısıtıp rölantide çalıştırarak soğuktan korunduk. Sabah olup gün ağarınca, blokların altındaki garajlara yaya olarak girip kolon ve kiriş bağlantılarını kontrol ettim. Gördüğüm kadarı ile bir ayrışma yoktu ama dış yüzeyde altta birkaç sıva dökülmesi olmuştu.

Arabalara benzin ve mazot alarak onları geceleri ısınmak için kullanmak istedik ama piyasada bütün benzin istasyonlarında ne benzin ne de mazot vardı. Ertesi gün gelebileceğini söylediler. Arabaları ısınma ve gecelemede kullandığımız için şehirde de fazla gezemiyorduk. Telefonla akaryakıt gelip gelmediğini soruyorduk. İkinci günü de arabaların içinde geçirecektik. Tuvalet ve temizlik, su ihtiyacını karşılamak için hemen site kapısından içeri girip eve asansörle inip çıkıyorduk.

Ben yeniden şiddetli deprem beklemiyordum. Artçı daha az şiddetli deprem olabileceğini düşünüyordum. Konutta ve 1. katta olan muayenehanede oluşan hasar var mı diye, büyük depremden sonraki gün öğleden sonra, önce muayenehaneme uğradım sonra da eve çıktım. Dökülüp kırılan kap kacak vardı, eve çıktığımda da aynı manzara ile karşılaştım. Yüzeysel sıva ve boyalar dökülmüştü.

İlk depremle karşılaştığımız yatak odasında elbiselerle yatağa uzandım ayaklarımı dinlendirmek için. Aniden 2. deprem başladı ancak kısa sürdü. Yine uyanıktım, aynı kibrit kutusu olayını yaşadım ve aşağı indim. Bu sarsıntıların öncü olabileceğini düşündüm, Ankara’ya gitmeye karar verdim ve ailece kız kardeşime geldik, orda misafir ediliyoruz.

Halen Gaziantep’te daha az şiddetli sarsıntılar olduğunu telefonla arkadaşlardan öğreniyoruz.

Korkmadım ama büyük tehlike atlattık.

Site de oturanlar da arabalarında geceliyorlar.

Belediyeler toplanma alanları ihdas etmişler, Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi sitemize çok yakın yeni yapılmış bir inşaat. Orada tuvaletler çok kirli, ahalinin tuvaletlerde klozetlere ve pisuvarlara atılan tuvalet kağıtları nedeni ile tıkalı.
Taşan sidiklere plastik, halıvari şeyler sermişler, yatılıyor!

Birçok kişi villa tipi evlere yakınlarının yanına taşındı. Onlar da ısınma sorunu nedeni ile evlerinde kalamıyorlarmış, zira doğalgaz kesintileri var.
***
İşte ölümden döndüğümüz DEPREMİN ANATOMİSİ ve AKP’li BELEDİYELERİN ve BELEDİYE BAŞKANLARININ, GERİ ZEKALILARIN TEDBİRSİZLİĞİ, ORGANİZASYONLUĞUNUN RESMİ.. TABİİ Kİ EN TEPEDEKİ ERDOĞAN’ın..

YAHU, AFRİKA BİZONLARININ BEYNİ BİLE BUNLARDAN DAHA İYİ ÇALIŞIYOR !!!!
………….