Etiket arşivi: barınma hakkı

LAİK EĞİTİMİ SAVUNUYOR, ÇEDES PROTOKOLÜ’NÜN İPTAL EDİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ!

Mülkiyeliler Birliği Derneği

Sayın Ahmet Saltık,

Eğitim sistemi, her kademede eğitimin laik, demokratik, bilimsel, özgürlükçü, eşitlikçi, ücretsiz ve kamusal bir niteliğe sahip olmasını sağlamakla ve çocuklarımız ve gençlerimizin potansiyellerini geliştirebilecekleri özgür bir ortamı tesis etmekle yükümlüdür. Bununla birlikte siyasal iktidarın uzun zamandır inşa etmeyi amaçladığı toplumsal ve siyasal yaşam tahayyülünde eğitim, sürekli biçimde dinselleştirme girişimleri ile karşı karşıya kalan bir alan haline gelmiş bulunmaktadır. Gerek ilk ve orta öğretim, gerekse yüksek öğretim öğrencilerinin hayatı, öğrenimden beslenmeye, barınmadan sosyalleşmeye uzanan geniş bir ölçekte bütünüyle kuşatılmaya ve karanlık bir zihniyete teslim edilmeye çalışılmaktadır.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, öğrencilerin sağlıklı, düzenli ve yeterli beslenme hakkına erişimini giderek imkansız hale getirirken; kamusal ve demokratik 0barınma hakkı devlet tarafından sağlanmayıp kamu kaynakları tarikat ve cemaat yurtlarına aktarılırken; gençlerimizin sosyal yaşamı ekonomik, toplumsal ve siyasal baskılar nedeniyle giderek daha da kuraklaşırken öğrenim hakkı da sözü edilen dinselleştirme çabasından derin biçimde etkilenmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ilgili Genel Müdürlükleri arasında 3 Kasım 2021 tarihinde imzalanan ve ÇEDES kısaltması ile lanse edilen “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi”, siyasal iktidarın uzun zamandır inşa etmeyi amaçladığı toplumsal ve siyasal yaşam tahayyülünün çocuklarımızı hedef alan büyük ve önemli bir adımıdır. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün bütçesinin, 2021’den 2022 sonuna yıllık bazda neredeyse %100 oranında arttığı bir ortamda söz konusu protokol ile MEB’e bağlı okullarda “manevi danışmanlık” adı altında Kuran kursu öğreticisi, vaiz ve din hizmetleri görevlilerinin görevlendirilmesi amaçlanmaktadır. İlk ve orta öğretim kurumlarında, pedagojik formasyon sahibi, farklı branşlardan öğretmenlerce yürütülmesi gereken öğretim faaliyetinin böylesi bir siyasi hamle ile din görevlilerine açılması, laiklik ve laik eğitimin ciddi biçimde hedef alınması anlamına gelmektedir.

İlk olarak İzmir’deki 842 okulda, hemen ardından da Eskişehir’de gerçekleştirilen görevlendirmeler, eğitim emekçileri ve veliler başta olmak üzere eğitim dünyasının tüm bileşenlerinin sert tepkisi ile karşılanmıştır.

  • Eğitimin siyasi ve ideolojik saiklerle dinselleştirilmesine ve dini referanslara göre biçimlendirilmesine karşı çıkanların yanında olduğumuzu;
  • laik, demokratik, bilimsel, özgürlükçü, eşitlikçi, ücretsiz ve kamusal eğitimin savunusunda büyük bir sorumluluk taşıdığımızı ve
  • bu sorumluluğa uygun biçimde Cumhuriyet değerlerini, kamuculuğu ve laikliği savunduğumuzu ifade ediyoruz.

Tüm çocuklarımız özgür ve hayallerindeki gibi yaşayabilecekleri bir eğitimi hak etmektedir.

Çocuklarımızı ve laik eğitimi en güçlü biçimde savunmaya devam edeceğimizi bildiriyor,
söz konusu protokolün iptal edilmesini talep ediyoruz.

Saygılarımızla, 14 Haziran 2023

Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi
ODTÜ Mezunları Derneği
İstanbul Teknik Üniversiteliler Birliği Derneği
========================================================
Dostlar,

Mülkiyeliler Birliği üyesi olmamız nedeniyle, bu Birlik’ce bize de yollanan ortak açıklamayı web sitemi,zde paylaşıyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 15 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

 

Depremden depreme bir arpa boyu

Recep Yılmaz | PolitikYol Haber SitesiRecep Yılmaz
İnşaat Mühendisi
29 Mart 2023, Cumhuriyet

Depremden sonra TV kanallarında günlerce fay hatlarını dinledik. Türkiye gibi yerin altındaki levhaların kesişim bölgesinde yer alan bir deprem kuşağı ülkesinin fay gerçeğini öğrenmeyen kalmadı. Ancak her deprem sonrası günlerce fayı konuşmak boğulan bir topluma yüzme öğretmek yerine denizin derinliğini anlatmak gibi bir şeydir.

  • Çünkü deprem değil kâr hırsı öldürür, “imar barışı” öldürür, vurdumduymazlık öldürür!

Artık eski ve güvensiz binaların dönüşümünün neden yapılmadığını, nasıl yapılacağını, ne zaman yapılacağını somut bir biçimde ortaya koymak ve sorgulamak gerekiyor. Yapı stokunu depreme dayanıklı bir biçimde dönüştürmedikçe bir sonraki depremde hangi ilimize ağlayacağımızı kestirmek zor değil!

‘Paran kadar’ dönüşüm

  • Bu düzen en çok yoksul halkı yani emekçileri vuruyor.

Yıllar önce olanakları ölçüsünde “başını sokacak” bir ev sahibi olmuş ve bugün güvensiz olduğunu bile bile o evde oturmak zorunda olan milyonlarca insan var. Yine kirası daha uygun olduğu için güvensiz binalarda oturmak zorunda olan milyonlarca insan var. Sosyal devlet topluma güvenli bir barınma hakkı sunamıyor. Yalnızca “Cebinde 1 milyon lira varsa müteahhidini bul, yık, yaptır” diyor. Şu an uygulanmakta olan “kentsel dönüşüm” sistemi sorunu çözmekten çok uzakta.

Peki, siyasal iktidar ne yapıyor? Bugüne dek ciddi bir karar almadığı gibi işin kötüsü her kezinde siyasal hamaset diliyle toplumu kutuplaştırıp günü kurtarmaya çalışıyor. Aynı iktidarın 2018’de tüm itirazlara karşın çıkardığı imar barışı ile durum daha da içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. Binlerce kaçak kat, kaçak bina, kaçak bölüm yasal zırha kavuştu.

Bırakın deprem güvenliğini, afet planını, kentleri içinden çıkılmaz bir duruma getirdiler. İmar rantı yaratmak için işlenen kent suçlarını saymaya kalksak sayfalar yetmez.

Ateş herkesi yakmalı!

Yaşadığımız her depremin çok büyük felaketlere neden olmasını önlemek için artık geniş kapsamlı çalışmalara gereksinimimiz var.

Bu durumda güvenli evleri, güvenli mahalleleri, güvenli kentleri nasıl inşa edeceğiz? Kamu otoriteleri ne yaptı? Yasa yapıcılar ne yaptı? Toplanan vergilerin ne kadarı deprem güvenliğine harcandı? Doyurucu bir yanıt yok!

Kent planlaması, imara açılan bölgeler, sorunlu zeminler, inşaat yapım süreçleri, malzeme niteliği ve denetimi, üretim niteliği ve denetimi, belediye, müteahhit (yüklenici) ve yapı denetim kuruluşlarının sorumlulukları, şantiye şefi uygulaması, mühendis eğitimi, yapı ustası eğitimi ve mevcut (varolan) yapıların dönüşümü gibi birçok konu başlığı hakkında esaslı (temelli) düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

“Ateş düştüğü yeri yakar” denilir ancak bu kez ateş herkesi yakmak zorunda!