Etiket arşivi: Millet İttifakı

BÖLÜCÜLÜĞE ÖVGÜ

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

Genellikle CHP çizgisine yakın muhalefetin sesi görüntüsündeki SÖZCÜ Gazetesi’nde 8 Ocak günü çıkan Ege Cansen’in, “Bölücülük gericilik” başlıklı yazısı çok dikkat çekiciydi.

Cumhuriyet tarihinin aşamalarını, laikliğe geçişte yaşanan zorlukları bilmezmiş gibi, “kemale erince laik olmuştur” girişi ile devrimleri küçümser bir tavır koymuş Cansen. Muhalefetin başkanlığa karşı güçlendirilmiş meclis sistemi istemini gereksiz bulmuş. “Yönetim erki her zaman bir kişinin şahsında ete kemiğe bürünür.” diyor.

Demokrasi tam işlesin diyenlere “Olmaz, boşuna çabalamayın, denemeyin, eskisi gibi devam edin” diyor, siyasi otorite Cansen.

Tek adam sisteminden yakınması yok herhalde.

Ecevit demokratlığını, koalisyon dönemlerini görmemiş olsa gerek. (AS: Yaşı uygun.. 80+)

Muhalefet cephesinin “Altılı Masa” olarak ünlendiğini söylüyor. O ünlenmenin RTE cephesinin algı çalışması sonucu olduğunun ayırdında da değil anlaşılan.

YANLIŞ ANLADI İSEM

Babacan’ın, Cumhuriyetin nitelikleri ile ilgili çıkışları ilgisini çekmiş Cansen’in.

Yanlış anladı isem Babacan, iki şey teklif ediyor” diye başlamış son bölüme.

Kaç yıllık yazardır, eğitimi nedir bilmiyorum (AS: ABD’de Ekonomi) ama bu ifade (anlatım) ile Türkçemize ve okuruna saygısızlık etmiştir (Basım hatası ise sözüm yok).

“Yanlış anlamadı isem” denir Sayın Cansen. Lütfen özen…

MERDİVEN ALTINDAN ÇIKIŞ

Sayın Cansen yanlış anla/ma/dı ise Babacan iki şey teklif ediyor:

  1. T.C. vatandaşlarına “Türk” demekten vazgeçilsin ve
  2. Dinsel örgütlenme özgürlüğü tesis edilsin.

Sayın Cansen iki konudaki Babacan önerisini halka anlatılmaya değer bulduğunu ifade ederek bitirmiş yazısını. Gerekçeleri çok da mantıklı. Çok da masum:

 Yasaklanınca merdiven altına iniyormuş. Toplum yaşamı yasal zemine oturtulmalıymış.

Vakıf, Dernek adıyla faaliyet gösteren, Cumhuriyet ve Ulus düşmanlığı pompalayan, toplumu geriye götürmek için çabalayan, çocukların beynini yıkamakla kalmayıp taciz ve tecavüz objesi durumuna getiren, dini her türlü amaca alet eden tarikat ve cemaatler yasallaşsın isteniyor.

Merdiven altında yemedikleri halt kalmamışken, yasallaşınca neler yapacaklarını hiç düşünmez mi bu adamlar?

Toplum yaşamının yasal zemine oturtulması denince, bu çağ dışı oluşumlar mı geliyor akla?

Hangi tarikat veya cemaatten bir kez olsun çağdaş uygarlığa örnek bir davranış, yaklaşım veya öneri görmüş bu arkadaşlar?

Mafyatik örgütler için de aynı şeyi yapalım o zaman.

Uyuşturucu tacirlerini de çıkaralım merdiven altından.

Kadına eziyet, kadın cinayetleri de toplum gerçeği, yasallaşsın.

Çok mu fark var aralarında topluma verdikleri zarar yönüyle?

TARİHTEN DERS ALMAK YA DA AYNI YANLIŞI YİNELEYEREK DOĞRU SONUÇ BEKLEMEK

Sayın Cansen’in değerli bulduğu önerinin ikinci bölümü RTE/AKP’nin 2009’da adım attığı 2014’te resmi statü kazandırdığı “AÇILIM”ın yeniden başlatılması.

20 yıldır devleti yöneten, pek çok konuda sınama-yanılma yöntemi uygulayan RTE bunu denedi. Bahçeli’nin telkini ile değil oy yitirme ve iktidardan düşüş korkusu ile vazgeçti.

O Açılıma başlayınca PKK ve bölücü yandaşları da duvarlar, hendekler, yeraltı geçitleri ile yeni devletin savunma hatlarını oluşturmaya başladılar.

Asker kışlasına çekildi.

Yollar, meydanlar teröristlere kaldı.

Başka bir devletin otoritesi uygulanmaya başlandı.

Millet sandıkta tepkisini gösterince Açılım bitti.

Reis vazgeçti de millete neye mal oldu?

Yüzlerce şehit.

Yıkılan kentler.

Harcanan milyarlarca para.

Şimdi yeni Açılımı önerilir buluyor Sayın Cansen.

Tarihten ders alınırsa kötü olaylar yinelemiyor.

Aynı yanlışı yineleyerek de doğruya varılmıyor.

Ben de Sayın Cansen’e kendi sözleri ile sesleniyorum, “Gör, duy ve konuş
***

MİLLET İTTİFAKI’NA SESLENİŞ

Deva Partisi’nin bu söylemleri hiç olmamış gibi Millet İttifakı’ndan tek ses çıkmadı.

Masa dağılmasın, tamam.

Birlik bozulmasın, tamam.

İlk kez böyle güzel bir birliktelik sağlandı, tamam.

Şu AKP’yi yıkalım, tamam.

Soygun, talan, tek adam düzenini bitirelim, tamam.

Tam demokrasiyi getirelim, tamam.

Tamam da, Devrim Yasalarını kaldıralım mı?

Devleti din devleti, T.C. ‘yi İslam Cumhuriyeti mi yapalım?

Çağdaşlıktan vaz mı geçelim? Afganistan’dan, İran’dan haberiniz yok mu?

Ulus devleti yok mu edelim?

Federal yapıya mı geçelim?

Parçalanmayacağımızın güvencesini kim veriyor?

Babacan’ın bu önerilerine karşı çıkılmazsa, sizi canı gönülden destekleyen biri olarak tıpış tıpış sandığa gitmeyeceğimden emin olunuz.

On yıldır yazılarımın altına “TÜRK VATANDAŞI NACİ BEŞTEPE” diye imza koymamın nedeni, Açılım sürecinde “Türk” ifadesi ile oynanması idi.

Bir kez daha denenirse yeni imzam hazır…

Çarşamba İğneleri : 18 Ocak 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YOL

Yozgat Havalimanı için yapılan yolun maliyeti alanınkini solladı. Yapan, AKP’li Midyat belediye başkanının şirketi.

Her yol soygun, her yol vurgun!..

KELEPÇE

Akşener, ”Hırsızlara madalya yerine kelepçe takacağız.”

Sokaklarda kelepçelilere özel yürüyüş yolu yapılması gerekebilir…

ESPRİ

RTÜK, Halk TV’ye espri cezası kesti.

Basın mı özgür, ceza mı?..

HUKUKUMUZ

2020 yılında Meclis’te “Şeriat bizim hukukumuzdur” diyen AKP Milletvekili Cengiz Aydoğdu, Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığına seçildi.

Hukuku işletir artık…

DANIŞMA

Özgür Özel, resmen Soylu’nun danışmanı gözüken Emin Şen’in Bakanlıktan milyarlarca TL ihale aldığını ve trol hesaplarını yönettiğini açıkladı.

Bakana bak, danışmanını anla.

İstifa beklemek hata…

ÖLÇÜSÜZ

MSB Akar, Komutanların RTE’nin siyasal içerikli konuşmasını alkışlamasını eleştiren Kılıçdaroğlu için, “Anlamsız bir bahaneyle komuta kademesini hedef almak; haksız ve ölçüsüz açıklamalarla kendi siyasi polemiklerine konu etmek kabul edilebilir bir davranış değildir.” dedi.

Alkış haklı ve ölçülü idi!..

KORUMA

Kur Korumalı Mevduat hesabına karşın Türk Lirası en çok değer yitiren paralar içinde
Dünya üçüncüsü oldu.

Türk lirası korunamadı ama zenginlerimizin parası korundu…

SİMİT

RTE, 1993’te Çiller hükümetini “Beş kişilik aile üç öğün çay-simit yese bütçesi yetmez..” diye eleştirmişti.

21 yıllık iktidarının sonunda bir simit boyu ilerleme yok…

KARMA

Van’da üç lisede karma eğitim rafa kaldırıldı.

Ak iktidarın şımarıkları ...

VAKIF

İstanbul’da faaliyet gösteren İşrak Vakfı Müdürü’nün, ailesinin Kur’an öğrenmesi için ona emanet ettiği 14 yaşındaki çocuğa istismar ettiği ortaya çıktı.

Tarikatlar, vakıf adı altında taciz – tecavüze vakıf..

UZLAŞMA

İşlerine geldiği için seçimi öne almak isteyen AKP-MHP’liler Millet İttifakı‘nın yanaşmamasını uzlaşmazlıkla suçluyorlar.

Millet İttifakı’nın Meclise getirdiği her türlü önergeyi reddetmek için ilke kararı alanlar,

CHP’li belediyeleri çalıştırmamak için belediye meclislerinde ve sarayda takla atanlar uzlaşmayı nasıl tanımlıyorlar acaba?…

Hüsamettin CİNDORUK’tan MİLLİ MERKEZ BASIN AÇIKLAMASI

Hüsamettin CİNDORUK’tan
MİLLİ MERKEZ BASIN AÇIKLAMASI  

MİLLİ MERKEZ BASIN AÇIKLAMASI

*Millet İttifakı Partilerine Çağrı*

Milli Merkez Yürütme Kurulumuz 29 Aralık tarihli olağan toplantısında; 2023 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanı ve genel seçimlerin tarihi yaklaştıkça, siyasetteki gelişmelerin hızı ve üsluplardaki sertliğin giderek artmakta olduğuna dikkat çekerek, aşağıdaki görüş ve önerilerini kamuoyumuzla paylaşır:

1- CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kararıyla, gündemde olmayan başörtüsü konusunda bir kanun teklifi yapması, AKP+MHP+BBP mensubu 336 milletvekilinin imzasıyla bir “anayasa değişikliği” teklifi yapmasının zeminini oluşturmuştur.

Bu yanlıştan dönülmesi için; 244 milletvekiline sahip bütün muhalefet partilerini CHP, HDP, İYİP, TİP, DP, Memleket P., DEVA, DBP, DAP, Saadet P., Yenilik P., Zafer P. ve Bağımsız milletvekillerini, iktidarın anayasanın laiklik ilkesinin çiğnenmesine yolaçacak anayasa değişikliği senaryosunda figüran olmamak için kanun teklifinin görüşüleceği *komisyonlarda ve Genel Kurul’da yapılacak toplantılarına katılmamaya* çağırıyoruz.

2- Millet İttifakı bünyesindeki TBMM’nde temsil edilen partileri, anayasaya aykırılığını tespit edecekleri cumhurbaşkanlığı kararnamelerini iptal etmek için kanun teklifi vermeye çağırıyoruz.

3- Millet İttifakı partilerini ayrı ayrı yapmakta oldukları salon toplantılarından çıkarak *ortak mitingler yapmaya* çağırıyoruz.

4- Zafer, Doğru, Adalet ve Memleket partilerinin kurmakta oldukları 4’lü ittifakı, Atatürk ve devrimlerine, laik cumhuriyet değerlerine sahip çıkan TİP ve Bağımsız Türkiye Partisi, DSP gibi TBMM dışındaki diğer partileri ve giderek bu değerleri paylaşan Emek ve Demokratik Kitle Örgütlerini de kapsayacak şekilde genişletmeye çağırıyoruz.

5- Millet İttifakını, kuruluşunu tamamlayacak olan 4’lü İttifak ve bileşenleri ile güçbirliği yaparak, bütün muhalefeti kapsayacak bir *Türkiye İttifakı oluşturmaya* çağırıyoruz.

6- Son günlerde İBB Başkanı için hukukun siyasallaştırılmak istenerek yapılan operasyonlara karşı *bütün demokratik güçleri hukuk ve meşruiyet içinde dayanışmaya* davet ediyoruz.

Kamuoyunun bilgilerine sunarız.
Saygılarımızla, 30.12.2022

Milli Merkez Yönetim ve Yürütme Kurulları adına,

Hüsamettin CİNDORUK
19. Dönem TBMM Başkanı
Milli Merkez Başkanı

Teokratik diktatörlük

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
19 Aralık 2022, Cumhuriyet

Hayal aleminde gezinenler hâlâ işin ciddiyetinin farkında olmasalar da

  • AKP hükümeti, teokratik diktatörlük rejimini kurmuştur!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, anayasaya, yasaya ve hukuka aykırı sahte bir yargı süreciyle ve kumpas davasıyla, hapis cezasının verilmesi ve siyaset yasağının getirilmesi, bu sürecin bir sonucudur.

Daha önce seçim iptal eden AKP hükümeti, bu sefer Ekrem İmamoğlu’nu seçime bile sokmama kararı aldı!

Amaç, halk tarafından seçilen Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı makamını gasp etmek ve Ekrem İmamoğlu’nun olası Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemektir.

Bu, sadece (yalnızca) Ekrem İmamoğlu’na karşı değil, halka karşı, millete karşı gerçekleştirilmiş bir darbedir!

Yargı, bağımsızlığını tamamıyla (tümüyle) yitirdiği için, istinaf ve temyiz sürecinin hızlandırılmasıyla ve olumsuz bir kararın çıkarılmasıyla, Ekrem İmamoğlu’nun aday gösterilmesinden sonra ve seçimlerden önce, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının düşürülebileceği, bu durumda “Millet İttifakı”nın seçimlere bir aday bile sokamayacağı açıktır.
***
AKP böylece, dürüst, mert ve cesur bir biçimde, eşit, özgür ve yasal koşullarda rakipleriyle yarışabilecek bir siyasal parti olmadığını, darbeci yöntemlerle hareket ettiğini, korkaklığın ve kurnazlığın sınırlarını aşma kapasitesine sahip olmadığını, bir kere (kez) daha kanıtlamıştır.

Bu koşullarda muhalefetin tek seçeneği, Ekrem İmamoğlu dışında bir adayla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmektir. Ancak muhalefet, Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu büyük haksızlıkları ve adaletsizlikleri avantaja çevirebilir.

Ekrem İmamoğlu’nun, seçimlerde kendisi adaymış gibi hareket etmesi durumunda gayri resmi bir aday gibi seçim kampanyasının her aşamasında, Türkiye’nin dört bir yanında, seçim kampanyasına katılması ve resmi adayı desteklemesi durumunda, AKP sandıkta yine büyük bir hezimet yaşayacaktır; İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, halk, AKP’ye sandıkta bir kez daha büyük bir ders verecektir.
***
Öte yanda, muhalefetin seçimleri kazanmasının yeterli olmadığı, laiklik ilkesi yaşama geçirilmeden demokrasiye geçilemeyeceği, bir kez daha kanıtlanmıştır.

Bugün Türkiye’de teokratik bir diktatörlük kuranların, 1960’lı, 1970’li ve 1980’li yıllarda merkez sağ hükümetlerin dincilere karşı verdikleri tavizlerin sonucunda iktidara geldikleri ve o dönemlerde yetiştikleri dikkate alınacak olursa, son 20 yılda AKP’nin kurduğu teokratik düzenin, önümüzdeki onlarca yıl içinde ne gibi sonuçlara yol açabileceğini tahmin etmek (kestirmek) zor değildir.

Teokratik bir diktatörlüğün yeniden kurulmasının engellenmesi ve dinci faşistlerin kökünün kazınması için alınması zorunlu olan önlemler şöyle özetlenebilir:

1) Sayılarının 20 bine yakın olmasından dolayı etkin biçimde denetlenmeleri olanaksız olduğu için, tarikat ve cemaat formatında örgütlenen derneklerin ve vakıfların kapatılması; derneklerin ve vakıfların dini hizmet vermesinin yasaklanması; din hizmetlerinin salt Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilmesi; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik ilkesine göre yeniden yapılandırılması, tüm dinlere ve mezheplere hizmet vermesi.

2) Eğitimin dinselleştirilmesinin engellenmesi; Milli Eğitim Bakanlığı’nın laiklik karşıtı derneklerle ve vakıflarla düzenlediği işbirliği protokollerinin iptal edilmesi; “4+4+4” eğitim sisteminin kaldırılması; ihtiyaç ötesi imam hatip okullarının kapatılması, imam hatip okullarının imam ve müftü yetiştirmek amacıyla yeniden meslek okullarına dönüştürülmesi; ihtiyaç ötesi ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerinin kapatılması; Kuran kurslarına 18 yaş altı çocukların katılmasının yasaklanması ve kaçak Kuran kurslarının kapatılması; zorunlu din dersinin kaldırılması, din dersinin seçmeli olması; din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ayrılması, ahlak bilgisi dersinin, ahlak felsefesi (etik) dersine dönüştürülerek zorunlu ders haline (durumuna) getirilmesi.

3) Devlet kurumlarında laiklik karşıtı dinci kadrolaşmanın ortadan kaldırılması; laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumuna gelen siyasal partilerin kapatılması; bu partilerin kurucularına ve yöneticilerine ömür boyu siyaset yasağı getirilmesi; anayasayı fiilen ortadan kaldırarak teokratik sivil darbe yapanların yargılanması.

Gelecek kuşaklara bugün yaşananları yaşatmamak, her vatanseverin ortak sorumluluğudur!

İMAMOĞLU KARARI

Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK
Eski Adalet Bakanı

İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce bu gün verilen karar, 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakınca aday gösterilmesi olasılığı bulunan Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmeğe yönelik, kimin lehine sonuç doğuracağı belli olan bir karardır. Mahkemelerin  yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını tartışmalı hâle getirecek karar vermekten kaçınması gerekir. Çünkü Devletin temeli olan adalet  mahkemelerin kararlarıyla tecelli eder. ”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında bu gün (14 Aralık 2022) İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası  verilmesi ve siyaset yasağı konması üzerine eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir açıklama yaptı:

“31 Mart 2019’da yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İBBB) seçiminin Yüksek Seçimi Kurulu (YSK) tarafından iptalinden sonra 23 Haziran 2019’da yeniden yapılan seçimi Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu, Cumhur İttifakı adayı, eski Başbakan Binali Yıldırım karşısında büyük farkla kazanmıştır. İmamoğlu, 30 Ekim 2019’da Strasbourg’da düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşmada seçim döneminde kamu kaynaklarının iktidarın lehine kullanıldığını, iktidarın kampanya sürecinde toplumu bölen ve kutuplaştıran bir dil kullandığını ve seçimi YSK kararı ile kazanmak istediğini belirtmiştir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 4 Kasım 2019’da İmamoğlu’nu kastederek ‘Avrupa Parlâmentosuna gidip şikâyet eden ahmak, bunun bedelini ödeyecektir’ demesi üzerine;  İmamoğlu,  aynı gün verdiği cevapta 31 Mart seçiminin  iptali yüzünden  Avrupa’da ve dünyanın gözünde  düştüğümüz  duruma işaret ederek “31 Mart seçimini iptal ettirenler ahmaktır” demiştir. YSK Başkanı Sadi Güven’in yaptığı suç duyurusu üzerine açılan davada bu günkü karar verilmiştir. Karara karşı istinaf yolu açıktır.

Öncelikle YSK’nun 31 Mart 2019’da yapılan İBBB seçimini iptal eden  kararındaki çelişkiye işaret etmek gerekir. Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 19. maddesinin III. fıkrasına göre; ‘Belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği … seçimlerinde oy pusulaları aynı zarfa konur.’ İmamoğlu’nun kazandığı İBBB seçimini iptal eden YSK, aynı zarf içinde bulunan ve AKP adaylarının çoğunluğu kazandığı  İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi seçimine dokunmamıştır. Bu çelişki, İmamoğlu’nun Başkanlığını iptal eden YSK kararının açıkça hukuka  aykırı olduğunu göstermektedir. Seçmenler, bu haksızlığı protesto eden tutumlarını 23 Haziran 2019 günü yapılan İBBB yenileme seçiminde İmamoğlu’nu 806.415 oy farkıyla tekrar seçerek ortaya koymuştur.

YSK’nun 31 Mart 2019 İBBB seçimi ile ilgili yanlış uygulamasının eleştirilmesi doğaldır. İmamoğlu’nun konuşmasını Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 5. fıkrası anlamında ‘Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı’ işlenmiş hakaret olarak kabul edip cezalandırmak doğru değildir. Çünkü

  • İmamoğlu, ahmak sözcüğünü YSK üyeleri değil,  ‘31 Mart seçimini iptal ettirenler’ hakkında kullanmıştır. Bu konuşma İçişleri Bakanı Soylu’ya cevap olarak yapılmıştır.

Kaldı ki Türk Ceza Kanunu’nun Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu ile ilgili 301. maddesinin 3. fıkrasında şu hüküm yer almaktadır: ‘Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz’. Kamu görevi yapan organlar hakkındaki eleştirilerin değerlendirmesinde bu hükmü unutmamak gerekir.

Ekrem İmamoğlu hakkında İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce bu gün verilen kararda Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin 1. fıkrasına göre siyaset yasağı konması, kararın ayrı bir boyutudur. Bu, 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakınca aday gösterilmesi olasılığı bulunan İmamoğlu’nun önünü kesmeğe yönelik, kimin lehine sonuç doğuracağı belli olan bir karardır.

  • Mahkemelerin  yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını tartışmalı hâle getirecek
    karar vermekten kaçınması gerekir.
  • Çünkü Devletin temeli olan adalet, mahkemelerin kararlarıyla tecelli eder.

Kanun yolları, ilk derece veya istinaf mahkemelerince verilen yanlış kararların düzeltilmesi amacıyla öngörülmüştür. Bu, adalete olan güveni sağlayan bir sistemdir. (14.12.2022)

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 07 Aralık 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

SORUMLU

RTE, Enflasyon konusunda sürekli market / fiyat haberleri veren medyayı suçladı.

Kapatacaksın bu medyayı her şey güllük gülistanlık olur…

PAYLAŞIM

Millet İttifakı’nın Anayasa Taslağı’nı eleştiren RTE, ”Bunların derdi devletin imkanlarını kendi aralarında paylaştıracak paravan bir şirket kurmaktır. Size biz paravan şirket kurdurtmayız.

Başkasına kaptırmaz…

GERİCİ

DİB’lığı bastırdığı 2023 takviminde Cumhuriyet Bayramı’nı 30 Ekim’de göstermiş.

Aydınlık korkusu…

PİSLİK

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya G.’nin kızı H.K.G., babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikahıyla ‘evlendirdiğini’, çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu.

Ankara’da sözde hoca Murat Y., psikolojik sorunları bulunan 19 yaşındaki kızı “cinlerin çıkması için cinsel ilişkiye girmen gerek” diyerek kezlerce istismar etti.

Bu pislikler (cin ve şeytan kendileridir) ortadan kaldırılmadıkça insanlık kirlenmeye devam eder…

CEZA

Kadıköy Belediyesi’nin Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde öğrencilere çorba dağıtması, okul yönetimi ve kantinciler tarafından engellendi.

Daha önce de pek çok CHP’li belediyenin öğrencilere yemek yardımı yapması engellenmişti.

Bu salaklığın sandıkta cezalandırılmaması salaklık olmaz mı?..

SORMA

Muhalefetin İstiklal Caddesindeki terör olayı ile ilgili araştırma önergesi Cumhur İttifakı oyları ile reddedildi.

İnceleme, iktidarın hatasını bulursun.

İnceleme, yine olsun…

MECBURCU

Bakan Soylu, 15 Temmuz Darbesi’nin finansörü diye suçladığı BAE’nin milli gününe katıldı.

Söz mü önemli reisin ayak izleri mi?..

GÖÇ

2022’nin 11 ayında 2417 doktorumuz Almanya’ya göç etmiş.

Gitsinler; ezanlar dinmez, Molalar, Melleler bitmez…

KUTLAMA

AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, engelliler gününü kutladı.

Kutlarım…

CAMİLERİMİZ

Karabük Sipahiler Köyü İmamı Yusuf Ziya S. cami içinde bulunan bir odada başka bir kadınla iken eşi tarafından yakalandı. Soruşturma açıldı.

İl Müftüsü’nün “imam nikahlıysa göreve iade ederiz” dediği iddia edildi.

Kurtuluş Savaşı’nda kutsal emanetlerin korunması için kapatılan camiler için “Camileri ahır yaptılar” suçlaması yapan yobazlar, “Camilerimizi randevu evi/genel ev yaptılar” denirse ne yanıt verecekler?..

ENFLASYON

TÜİK‘e göre tüketici fiyatları Kasım’da yıllık %84,39, aylık %2,88 arttı; ENAG’a göre ise yıllık enflasyon %170,70.

Reis’i üzmem ben TÜİK’e inanırım!..

MAFYA

Bahçeli’nin FETÖ’cü suçlamasını kabul etmeyip sert yanıt veren ve BİM yönetiminden istifa eden Galip Aykaç’a Bahçeli/MHP kankası suç örgütü lideri Galip Yılmaz tehdit yağdırdı.

MHP’li Amasya Belediye Başkanı, Kırıkkale’den AYİMBAŞ Marketler zinciri yöneticisi de kervana katıldı.

Antalya’da iki BİM Mağazası saldırıya uğradı.

Devlet-mafya-çıkarcılar iç içe…

KİŞİLİK

“Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor, ben her zaman cahil halka güvendim” diyen Prof. Dr. Bülent Arı’nın Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Ş.K.’yı taciz ve tehdidi ile ilgili soruşturma sürüyor.

Bu adam hakkında yorum yapmaya gerek var mı?..

CHP Genel Başkanına Açık Mektup : Eğitim Politikaları

Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,

Ben kamu üniversitelerinde 45 yıl öğrenci yetiştirmiş, yüksek lisans ve doktora tezlerine danışmanlık yapmış, öğrencilere, demokratik kitle örgütlerine, MEB’e, kamu ve özel kurumlara akademik danışma hizmeti vermiş, bilimsel araştırmalar yapmış, ulusal ve uluslararası yürütülen projelerde çalışmış, bilim alanında kitaplar yazmış “Eğitim Programları ve Öğretim” bilim alanı Emekli Profesörü F. Dilek Gözütok.

Çıktığınız iktidar yolunda kolaylıklar ve başarılar diliyorum. Bu metni, bir gün “Keşke ulaşsaydım!” dememek için yazıyorum. Mustafa Kemal, savaş meydanından gelerek 1921’de “l. Maarif Kongresi”ni yönetmişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, 1940’lı yıllarda başlayarak çok iyi bildiğiniz gibi bugün getirildiği durumda

  • Size “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve
    Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı
    ”  çalışmaları yapmayı öneriyorum.

Ülkem bunu gerçekleştirebilecek her alandan bilim insanlarına, öğretmenlere sahiptir.

1) Seçimi kazandığınızda elinizde çağdaş insanı yetiştirecek öğretim programları, ders kitapları, öğretim materyalleri var mı? 20 yıldır özellikle de FETÖ mensuplarına hazırlatılan “dininin, kininin sahibi” insanlar yetiştirmeyi amaçlayan öğretim programları ve kitaplar devlet bütçesinden bastırılıp dağıtıldı. 2005’ten beri öğretim programları ve ders kitapları konularında kimi kez bireysel, kimi kez farklı uzmanlık alanlarından akademik gruplarla çalışmalar yaptım. (2009’da Hayat Bilgisi Dersi ile ilgili yaptığım bir çalışmayı e-posta yoluyla size iletmiştim. Beni, Partinin eğitim konusunda ilgililerine yönlendirmiştiniz). Bir bölümü ulusal yayın araçlarında, bir kesimi hakemli / hakemsiz akademik dergilerde, bilimsel kongre raporlarında, TV programlarında yer aldı. Çalışmalarımın bir bölümüne www.dgozutok.org adresinden ulaşılabilir.

2023 Haziranında iktidarın devralınacağını ümit ediyoruz. Eylülde okullar açıldığında çocuklarımıza AKP’nin (Hizmet Vakfına) hazırlattığı programlara uygun olarak yazdırılan bilim dışı / Evrim Kuramına yer vermeyen, içinde yanlış bilgiler olan kitaplar mı okutulacak? Çalışmalarımda da belirttiğim gibi, ulusal ve uluslararası ölçmelerde ve MEB’in yaptırdığı araştırma sonuçlarında çocuklarımızı nasıl yetiştiremediğimiz, çocuklarımızın çoğunun Türkçe okuduğunu anlamadığı bilinmektedir.

2000 öncesi, 90’lı yıllarının ilk yarısında başlatılan Dünya Bankası projeleri kapsamında yetkin bilim insanlarımızın da görev aldığı öğretim programları ve ders kitapları vardır. Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi (EARGED) yönetiminde bu çalışmalar Eğitimde Program Geliştirme bilim alanının ilkelerine ve yöntemlerine uygun olarak yapılmıştır. (O dönemde de çalışan kimi MEB görevlileri yenileşmenin ve çağdaşlaşmanın önünde engel olmaya çalışıyorlardı). Projede ilgili her alandan bilim insanı yer almıştır. Türkiye çapında yapılan gereksinim (ihtiyaç) analizleri doğrultusunda programlar ve taslak kitaplar hazırlanmış, deneme yapılacak okulların öğretmenleri eğitilmiş, okulların fiziksel koşulları iyileştirilmiş, Müfredat Laboratuvar Okullarında (MLO) programlar denenmiş, değerlendirilmiş ve geliştirilmiştir. Kimi derslerin programı 1998’de kimilerinin ise 2000’lerde uygulamaya konmuştur. Ülke çapında uygulanan “Yeni Programlar” henüz mezun vermeden, Ziya Selçuk’un (Program geliştirme alanına yabancıdır) Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı döneminde ilkokulda 2005’te, beş sınıf birden, ortaokulda sonraki yıllarda kimlerin hazırladığı bilinen programlar uygulanmıştır. Bu programların başarısını / başarısızlığını belirleyen onlarca yüksek lisans tezi vardır.

  • 2012’de 4+4+4 yapılanması, programları, kesintili eğitimi, zorunlu eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması, açık ortaokul ve açık lise uygulamaları
  • Bu ülkenin insanlarını cehalete boğmuştur.

ÖNERİM                                      :

Oluşturulacak ilgili alanlardan bilim insanlarının, Dünya Bankası rehberliğinde hazırlanmış olan, 1998’de uygulamaya konan ve 2005-2007’ye dek uygulanmış öğretim programlarını Eylül 2023’te (ülkenin gereksinim duyduğu çağdaş programlar hazırlanıncaya dek bir-iki yıl uygulanmak üzere) geçici olarak günün koşullarına göre uyarlaması/güncellenmesi. AKP bütün bilim alanlarına zarar verdiği gibi akıllarının ermediği, (belki de kasıtlı) özellikle gelişmiş ülkelerde yaşama geçirilen Eğitimde Program Geliştirme bilim alanını yok saymıştır.

  • CHP’nin önderlik ettiği 6’lı Masa’ya,
    AKP’nin hazırlatıp uygulattığı programları ve kitapları okutmak yakışmaz.

Böyle bir çalışmanın kabul görmesi durumunda, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Eğitim Programları ve Öğretim bilimalanı uzmanları, programları güncelleştirilecek bilim alanlarının hemen her üniversiteden bilim insanları, programı güncellenecek alanlarda dal (branş) öğretmenleri (Eğitim Sendikalarından yararlanılabilir) görevlendirilmelidir. Uygun görülürse, Millet İttifakı ortağı partilerde yer alan eğitim uzmanları da çalışmaya katılabilir.

2) Son 20-30 yıldır çeşitli nedenlerle (yönetenlerin kimi kez niteliksizliği, kimi kez kasıtlı olarak) öğretmen eğitimindeki nitelik düşmesi eğitimin çökertilmesinde önemli bir yere sahiptir. Üniversitede farklı alanlardan Profesörler ve genç akademisyenlerle hazırlamış olduğumuz “Eğitim Bilimleri Tezsiz Yüksek Lisans Uzaktan Eğitim Proje Önerisi” makalesini web sitemden eğitim bilimleri alanındaki parti görevlilerine inceletmenizi öneriyorum. Uygun bulunması durumunda, güncellenerek Öğretmen Meslek Yasası garabetine seçenek olarak güncellenebilir, uygulanabilir ve öğretmenlere nitelik kazandırılabilir.

Bilindiği gibi 21. yüzyılın gerektirdiği çağdaş ve demokrat insan yetiştirmenin önkoşulu öğretmeni nitelikli duruma getirmektir. Hiçbir eğitim kurumu, öğretmenlerinin niteliğinin üzerinde birey yetiştiremez.

3) Demokrasi, demokrasiyi içine sindirebilmiş insanlardan oluşmamış toplumlarda kolaylıkla otokrasiye dönüşebilir. 20-30 yıldır uygulanan eğitim politikaları, yetiştirdiği insanları çağın gerisine götürmüştür. Demokrasi ve İnsan Hakları Eğitimi yapmadan, “Demokrasi ve İnsan Hakları” öğretilemez. Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal’in yazdığı Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabı yerini Yurttaşlık Bilgisi derslerine bırakmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘ni imzalamak, ülkeyi yönetenlere öğretim programlarında İnsan Hakları Eğitimine yer verme yükümlülüğünü vermektedir. 90’lı yıllara dek ve sonra hazırlanan ve uygulanan programlar evrensel hak ve özgürlükleri temele almak yerine yurttaşlık görevlerini, muhtarın, kaymakamın, ülke yöneticilerinin sorumluluklarını ezberletmeyi odağa almıştır.

1996-2002 arasında MEB’in de içinde olduğu projeler çerçevesinde 1-2-3-4-5-6. sınıflara “İlköğretim İçin İnsan Hakları Eğitimi” kitapları Sosyal Psikoloji, Hukuk, Hukuk Eğitimi ve Eğitim Programları ve Öğretim alanları uzmanları ekibince hazırlanmıştır. Türkiye’nin 7 bölgesinde MEB okullarında denenen, geliştirilen, Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayladığı, MEB’in ücretsiz olarak dağıtma yükümlülüğü olan kitaplar (6 adet öğrenci, 6 adet öğretmen kitabı ) basımevindeyken AKP iktidara geldi ve bütün çabalarımıza karşın kitaplar basılmadı.

1996’da 7-8. sınıflar için aynı uzman ekipçe hazırlanan, deneme uygulamaları yapılan, yüksek lisans tezlerine konu olan “Yurttaş Olmak İçin…”  öğretmen ve öğrenci kitapları Talim Terbiye Kurulu’nca yardımcı kitap olarak (M. E. Bakanı Hikmet Uluğbay döneminde) kabul edildi. Alanı eğitim bilimleri, sosyal psikoloji, hukuk, hukuk eğitimi vb. olan kişilere inceletmenizi öneriyorum. (Kitaplar TBMM kütüphanesinden edinilebilir.) Uygun bulunursa bu kitaplar da güncellenerek uygulanabilir.

Son yıllarda ülkeyi yönetenlerce yasaklanan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi Programı” konusunda denenmiş, değerlendirilmiş ve geliştirilmiş doktora tezi düzeyinde çalışmalar da hizmete hazır olarak bulunmaktadır.
***
Sayın Genel Başkan,

Bilim, sanat ve spor alanları uzmanları, program geliştirme uzmanları, eğitim psikologları, psikolojik danışma ve rehberlik uzmanları, eğitimde ölçme ve değerlendirme uzmanları, her basamak ve alandan öğretmenlerin oluşturduğu büyük bir ekip, henüz seçim yapılmadan programları yenileme / güncelleme, kitapları iyileştirme çalışmalarına başlamalıdır.

Adına “Demokratik Eğitime Geçiş” ya da “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı”  ya da uygun görülecek başka bir başlıkla Eğitim Seferberliği başlatılmalıdır.

Bu ülke beni parasız yatılı Yüksek Öğretmen Okulunda okuttu.
Vatanıma  borcumu ödemek için gücümün yettiği her tür hizmete hazırım.

Selâmlar. 04 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. F. Dilek Gözütok
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Emekli Öğretim Üyesi

Öncelik özgürlük değil, iktidar

Kuşkusuz, anayasaların önceliği özgürlük: İktidarı, bunu güvenceleyecek biçimde düzenlemek kaydı ile; yasama, yürütme ve yargı olarak erkler ayrılığı kuramına uygun olarak.

Bu genel yaklaşım, bizde de geçerli. 2017 Anayasa kurgusu ve uygulaması ise, erkleri fiilen bir kişide topladığı için, özgürlükleri de askıya aldı.

Bu nedenle, eğer Anayasa’nın emredici hükümleri uygulansa idi, S. Demirtaş’tan O. Kavala’ya, C. Atalay’dan M. Yapıcı’ya, binlerce kişi özgürlüklerinden alıkonulmayacaktı. Görünüşte yargı eliyle olmakla birlikte, sav+savunma+hüküm üçlüsünde belirleyici olan tek kişi yönetimi: Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY). (Barış akademisyenleri (BAK) dosyaları da Saray güdümünde).

Kısacası, hak ve özgürlük ihlallerinin kaynağı, özgürlüklere değil, iktidara ilişkin hükümlerdir.

Bu nedenle, Anayasa önceliği, özgürlük değil iktidar olmalı.

Yasama+yürütme+yargı, parlamenter rejim ekseninde Anayasa yoluyla yapılandırılacak. 2023 seçimlerinde TBMM’de ortaya çıkacak çoğunluk ve seçilecek CB’ye göre, demokratik rejime geçilecek veya geçilmeyecek.

Eğer şu anda görevde olan CB (Yürütme)[1] ve onu destekleyen AKP-MHP (yasama), yeniden çoğunluk sağlar ise, PBDBY sürecek ve tek kişi yönetimi temellenecek; ümmetçi-biatçı insan yaratmaya elverişli toplum inşasına ivme kazandırılacak.

Buna karşılık, demokratik parlamenter rejimi (DPR) savunan Millet İttifakı (CHP/İYİ P./DP/SP/ Deva P./Gelecek P.) ve Emek-Özgürlük İttifakı (HDP/TİP vd) çoğunluğu sağlarsa, Anayasa değişikliği yolu da açılacak.

Parlamenter rejime geçiş için iki koşul: Sayı ve irade.

Konu, kurumsal anayasa hukuku: yasama+yürütme+yargı.

Seçim sonuçlarına göre, DPR yanlıları için beş olasılık var: üç uzlaşma ve iki çatışma.

UZLAŞMA…

400 vekil+CB: TBMM, birkaç ayda doğrudan Anayasa değişikliği yapabilir.

360 ve üstü+CB: Anayasa değişikliği ve halkoylaması, bir yıl gibi makul sürede yapılabilir. Fakat parlamenter rejim yanlılarının 360 gibi nitelikli çoğunluğa ulaşması, aynı eğilimde olan AKP-MHP vekillerinin de Anayasa’ya desteği ile sayı 400’e ulaşabilir.

301 ve üstü + CB: Yasama faaliyeti için yeterli olan salt çoğunluk, Anayasa değişikliği yolunu kapatmaz. Müzakere ve uzlaşma süreci, Anayasa değişikliği için 360’ı elde etme olasılığını gündeme getirebilir.

ÇATIŞMA KAÇINILMAZ

Son iki olasılık, cohabitation: TBMM çoğunluğu ve CB ayrışması.

Yarı-başkanlıkta Fransa’da cohabitation (birlikte oturma), yasama ve yürütme arasında frenleyici ve çatışmacı yönleriyle iki kez zar zor uygulandı.

İlk olasılık, TBMM’de DPR çoğunluğuna karşın, CB’yi Cumhur İttifakı’nın kazanması.

İkinci olasılık, CB’yi DPR yanlıları kazandığı halde, TBMM’de Cumhur İttifakı’nın çoğunlukta olması.

Her iki sonuç, yasama ve yürütme arasında fren ve dengeden çok çatışma olasılığını öne çıkarır.

Bu, Türkiye’yi Fransa’dan ayıran iki nedenle açıklanabilir:

Fransa’da yasama ve yürütme (hükümet) arasında sınırlı da olsa denge ve denetim düzenekleri işletiliyor. Hükümeti lağveden AKP ise, parti başkanlığı yoluyla yasamayı yürütme güdümüne soktu.

Fransa’da her iki taraf, yarı-başkanlık rejiminden yana. Türkiye’de ise, monokrasi ve demokrasi ayrışması, haliyle çatışmaları da körükleyecek.

HALKOYLAMASI GEREKLİ Mİ?

Hedef belli                   :

  • Yasama/yürütme/yargı üçlüsünü erkler ayrılığı ilkesi gereklerince yeniden yapılandırmak.

Parlamenter rejime dönüş için yapılacak bir Anayasa değişikliği TBMM’de 400 oy ile kabul edilirse, halkoylaması gerekli değil. Bu nedenle, neyin hedeflendiği çok iyi anlatılmalı. Özgürlüklerin güvencesi olması gerekirken, tehdit aracına dönüşen iktidar ile işe başlamak, sayı ve irade örtüşmesinin de bir gereği.

[1] 360 vekilin erken seçim kararı alması kaydı ile 3’üncü kez aday olabilir:
Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” (2007’den bu yana hiç kesintiye uğramadan yürürlükte olan bu hükme 2017’de dokunulmadığı için bağlayıcılık etkisi sürekli oldu).

Kürtler, sosyalistler ve Altılı Masa… SEÇİMLERDE TUTUMUMUZ NE OLMALI?

Zeki Sarıhan
zekisarihan.com

Haziran 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri, bir süredir ülkede bir heyecan dalgasına neden oldu. Her seçim bir mücadele ve çekişmeye vesile olur fakat bu seferki bundan öncekilerden çok farklı.

Önümüzdeki seçimlerde Türkiye’nin geleceği oylanacak..

Bu mücadeleyi umursamayanlar ve çekimser kalanlar, büyük bir sorumsuzluğun vebalini de yüklenmiş olacaklar.

MUHALEFET KAZANAMAZSA

Seçimi bugün iktidarda bulunan ve Recep Tayyip Erdoğan‘ın temsil ettiği Cumhur İttifakı‘nın kazanması durumunda seçmenler, bir çeşit monarşi sayılan tek adam rejimine onay vermiş sayılacak. Türkiye’nin üzerindeki karanlık daha da koyulaşacak. Büyük yaralar almış bulunan hukuk sistemi berhava olacak. Hak ve özgürlükler tümüyle ortadan kaldırılacak. Din ve inanç özgürlüğünden eser kalmayacak. Devleti tümden tarikatlar ele geçirecek. Erdoğan’ın 20 yıldır önce sureti haktan görünerek son dönemlerde açıktan açığa savunmakta olduğu siyasal İslam, devletin ve toplumun bütün hücrelerine zerk edilmeye devam edilecek.

Bu sistemin dünya ve Türkiye halkının beklentilerine aykırı olduğu baştan belliydi. Erdoğan 20 yıllık iktidarını, çeşitli ekonomik ve sosyal önlemlerle yoksulları kendine bağlayarak sağladı. Ama su, ekonomi değirmeninin oluğunu eskisi kadar doldurmuyor. İktidarın şimdiki bütün çırpınışları, ne yapıp edip, oy yitiğini durdurmak ve yitirdiği oyları geri kazanmaya yöneliktir.

ERDOĞAN, İKTİDARI BIRAKIR MI?

Bir süredir, birçoğumuzda seçimleri yitirse de Erdoğan’ın allem edip, kallem edip iktidarı bırakmayacağı inancı var. Bu kötü beklenti nedensiz değildir. Çünkü Erdoğan, her ne denli seçimler sonucunda iktidara gelmişse de, demokrasiye saygılı biri olmadığını birçok vesile ile gösterdi. Kürtlerin kazandığı belediyelerin nerdeyse tümünün yöneticilerini görevden alıp yerlerine partisinden kayyum ataması bunun en önemli kanıtıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri muhalefet tarafından kazanılınca seçimleri Yüksek Seçim Kurulu kararıyla yeniletmesi de bu tutumun örneklerindendir.

  • O’nun, muhalefet belediyelerini kıskaç altına aldığı,
    onları çalıştırmamak için her yolu denediğini de görüyoruz.

Edoğan’ın seçim sonuçlarına saygı göstermesinin tek koşulu, İstanbul’da yapılan ikinci seçim gibi büyük bir yenilgi almasıdır.

Erdoğan’ın seçim zamanına kadar da yapabileceği birçok şey vardır: Çeşitli tertiplerle muhalefet bloğunu bölüp birbirine düşürmesi, çeşitli çıkarlar sağlayarak bunların en zayıf olanları yanına çekmesi, savaş çıkarıp seçimlere bir fatih olarak girmesi bunlardandır.

AÇIK VE NET BİR PROGRAM GEREKİR

Bütün bu olasılıkları akılda tutarak vakit geçirmeden muhalefetin açık, anlaşılır ve kitleleri çekecek bir programa göre seçime hazırlanması gerekir. Bu programın can alıcı maddeleri, halkın nasıl ekonomik refaha ulaştırılacağı, 1923’ten beri deneye yanıla oluşturulan kurumların yerli yerine nasıl oturtulacağıdır.

Muhalefet, partizanlıktan çok çekmiş olan halkın önünde;
– TRT, Anayasa Mahkemesinin, Yüksek Seçim Kurulunun bağımsızlığını,
–  üniversitelerin özerkliğini iade edebilecek mi?
– Kürt sorununu nasıl çözecek?
– Avrupa Birliği ve NATO ile ilişkileri nasıl düzenleyecek?
– Komşularımızla bozulan ilişkileri nasıl düzeltecek?
– Sağlık ve Eğitim sistemini çağdaş temellere ve halk kitlelerinin çıkarlarına uygun olarak nasıl yeniden düzenleyecek?

Artık anlamış olmalıyız ki; yalnız AKP’nin kurduğu sistem değil, onun iktidara gelmesinden önce var olan sistem de iflas etmiştir. Zaten AKP’ye iktidar kapılarını açan da Kenan Evren, Özal, Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz’la temsil edilen o sistemdi.

  • Halkın huzur içinde kardeşçe yaşayabilmesi için radikal (köktenci) önlemlere gereksinim var.

Muhalefetin gövdesini oluşturan Altılı Masa bunları gerçekleştirecek bir anlayışa ve cesarete sahip mi?

Günümüzün en önemli siyasi sorusu budur.

2023 seçimlerini yitirse de AKP ve MHP’nin boş oturmayacağı kesindir.
AKP’nin yarım önlemlerle iktidarı ağzına burnuna bulaştıran yönetimin elinden hükümeti yeniden ele geçirmesi zor olmaz.
Bu nedenle, alınacak önlemlerin geniş yığınlara ve demokrat aydınlara bir “Oh!” dedirtmesi koşuldur.
Sermaye grupları arasında gidip gelen bir iktidar halkta bu rahatlığı yaratmaz.

ANAHTAR HDP’NİN ELİNDE

Kılıçdaroğlu’nun iktidar bloğuna karşı oluşturulmasına önderlik ettiği Millet İttifakı, Türkiye’de iktidar mücadelesinin getirdiği bir zorunluluk olmakla birlikte Kürt aydınları ve emekçilerini temsil eden HDP’nin ve Türk sosyalist solunun bunun dışında kalması bir olumsuzluktur. HDP’nin yüzde on gibi büyük sayılacak bir seçmen kitlesine sahip olmasına karşın bu İttifaka alınmamış olması, gelecek seçimlerin en büyük handikapıdır. HDP’nin dışarıda bırakılmasının nedeni, Türk milliyetçiliğini temsil etme iddiasındaki İYİ Parti’nin zaaflarıdır. HDP ile özellikle İYİ Parti’yi aynı masada görmek mümkün görünmüyor.

HDP’nin ve seçmeninin her koşulda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin adayını destekleyeceği varsayılıyor. Ben de, daha kötüsünün iktidarını engellemek için, Kürt laik ve demokrat seçmeninin içine sinmeyerek de olsa, öyle davranmasını önermiştim. Ne var ki HDP, kendi oylarının çantada keklik sayılmaması gerektiğini, ortak aday ve ilkelerde anlaşmazlarsa kimseyi desteklemek zorunda olmadıklarını ilan ediyor. HDP oyları olmadan muhalefet için iktidar çantada keklik değildir.

Kürt sorununu yok sayan bir Türk milliyetçiliği, Türkiye’nin huzura kavuşmasının önünde en büyük engeldir. Ne var ki, iktidar on yıllardır süren savaşı hem içerde, hem dışarda sürdürmekte ısrarlı ve bundan siyasal kazanç elde etme çabası içinde. Bu siyasal yapının iktidardan uzaklaşması, HDP’nin göstereceği basiretle de Kürtler üzerindeki baskı azalma eğilimi gösterecektir.

Ülkeye barış, ezilen Türk ve Kürt emekçilerinin birlikte mücadele ettiği ve kazandığı bir halk iktidarıyla gelecektir.

Önümüzde daha uzun ve dikenli bir yol olduğunu unutmayalım.

Emekçileri aydınlatmaya devam edelim. (Tükenmez, Sonbahar 2022)

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 09 Kasım 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

ATATÜRK

  • Vatanımızın kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük asker, büyük devlet adamı, aydın devrimci Ulu Önder Atatürk’ü ölüm yıldönümünde saygı ile anıyorum…

SAYMEEEYOZ

Bakan Nebati cari açığı açıkladıktan sonra “Enerji ve altını çıkarıp tersten bakarsak 41.2 milyar cari fazlamız var” dedi. Ticaret Bakanı Mehmet Muş da,

“Son yılları saymazsak, AK Parti döneminde enflasyon ortalaması %8-9 dolayındadır” dedi.

AKP’li 20 yılı saymazsak Türkiye iyi durumda…

POLİS

Polis Akademisi Bandosu, AKP’nin vizyon belgesi kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “Türkiye Yüzyılı” sloganı için bestelenen şarkısını seslendirdi.

Benim polisim!..

ZİYARET

RTE, Kılıçdaroğlu’nun ABD ve İngiltere ziyaretlerini eleştirdi.

Aynı konuda Soylu,” Biz kendi dinamiklerimizle, gücümüzle adım atarken Kılıçdaroğlu da elin adamına diz çökmekle meşgul” dedi.

Nebati İngiltere’ye tiyatro izlemeye gitmişti…

SAMİMİYETSİZ

HDP’yi terör örgütünün uzantısı olarak, Millet İttifakı’nı da onlarla işbirliği yapmakla suçlayan AKP, hazırladıkları anayasa değişikliğine destek almak için heyetle HDP’yi ziyaret etti.

RTE ” Samimiyetimizi gösterdik” dedi.

Gördük…

BİRİNCİ

Enflasyon TÜİK ‘e göre %85, ENAG’a (gerçeğe) göre %185.

TÜİK ‘e göre bile Avrupa’da birinciyiz.

AKP varken birinciliklerimiz bitmez!..

EZİLMEK

Yılbaşından itibaren (başlayarak) vergi, harç ve cezalar %123 artacak, maaşlar ise %10-12.

Nebati efendi, “20 yıldır hiç kimse beni enflasyona ezdirdiler diyemez” diyor.

Kimse ezilmiyor artık, eriyor…

KIVIRTMA

CHP’li vekil Yavuzyılmaz sordu,”5 milyon Dolar aldınız mı?”

Eski Karayolları Gen. Md. AKP’li vekil Süleyman Karaman yanıtladı, “Hızlı treni, TOGG’u durduramazsınız”

“Evet” demenin AKP’cesi..

ZAMAN

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Londra’da eski Taraf yazarı Amberin Zaman ile bir araya geldi.

CHP’ye oy kaybettirme ZAMAN’ı…

DIŞLAMA

RTE, “Hep söylediğimiz gibi, kadınların dışlandığı bir dünya insanlığın yarısından feragat etmiş demektir.”

Vekil eşine ”Kadının kariyeri çocuk yapmaktır” demek dışlamak değil midir?..

GÜÇ

Mahkemenin AKP’li belediyenin Beykoz’daki kentsel dönüşüm çalışmasının imar planlarını iptal etmesine karşın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum dün Tokatköy’de ‘temel atma töreni’ gerçekleştirdi.

AKP’nin (güçlünün) adaleti…

MAFYA

Yabancı Mafya Türkiye’de cirit atıyor.

Cumhur İttifakı Peker’e karşı Çakıcı’ya sarılırsa. Devlet mafyaya karışırsa,

Ne beklenir?..

SEFİLLER

  • Sefalet endeksinde Venezuella’yı sollayıp dünya birincisi olduk!!

Ekonomimizi yönetenlere saygılar!..

APTALLIK

Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir” diyen ve 20 yıllık iktidarı buna bağlayan sözleri nedeniyle Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar hakkında “Türk milletini alenen aşağılamak” suçundan resen soruşturma başlatıldı.

Söz mü, işlem mi doğru?..

DOĞRU

Her fırsatta HDP’nin Meclis’ten atılması gerektiğini dillendiren MHP lideri Devlet Bahçeli, AKP heyetinin HDP ile görüşmesiyle ilgili “Son derece doğal ve doğru bir adımdır” dedi.

Neyi savunduğunu, doğrusunun ne olduğunu bir anlayabilsek…

TANIM

Bahçeli, “Kılıçdaroğlu CHP’nin başına paraşütle indirilmiş ve özel görevle yetkilendirilmiş taşeron bir siyasetçidir”

Bu tanıma uyan birini tanıyorum…

YANMIŞIZ

Soylu, haftada beş bin uyuşturucu satıcısı yakaladıklarını açıkladı.

Yılda eder 260 bin kişi.

Bu nasıl bir trafik?..