Etiket arşivi: Kuran kursları

Teokratik diktatörlük

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
19 Aralık 2022, Cumhuriyet

Hayal aleminde gezinenler hâlâ işin ciddiyetinin farkında olmasalar da

  • AKP hükümeti, teokratik diktatörlük rejimini kurmuştur!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, anayasaya, yasaya ve hukuka aykırı sahte bir yargı süreciyle ve kumpas davasıyla, hapis cezasının verilmesi ve siyaset yasağının getirilmesi, bu sürecin bir sonucudur.

Daha önce seçim iptal eden AKP hükümeti, bu sefer Ekrem İmamoğlu’nu seçime bile sokmama kararı aldı!

Amaç, halk tarafından seçilen Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı makamını gasp etmek ve Ekrem İmamoğlu’nun olası Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemektir.

Bu, sadece (yalnızca) Ekrem İmamoğlu’na karşı değil, halka karşı, millete karşı gerçekleştirilmiş bir darbedir!

Yargı, bağımsızlığını tamamıyla (tümüyle) yitirdiği için, istinaf ve temyiz sürecinin hızlandırılmasıyla ve olumsuz bir kararın çıkarılmasıyla, Ekrem İmamoğlu’nun aday gösterilmesinden sonra ve seçimlerden önce, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının düşürülebileceği, bu durumda “Millet İttifakı”nın seçimlere bir aday bile sokamayacağı açıktır.
***
AKP böylece, dürüst, mert ve cesur bir biçimde, eşit, özgür ve yasal koşullarda rakipleriyle yarışabilecek bir siyasal parti olmadığını, darbeci yöntemlerle hareket ettiğini, korkaklığın ve kurnazlığın sınırlarını aşma kapasitesine sahip olmadığını, bir kere (kez) daha kanıtlamıştır.

Bu koşullarda muhalefetin tek seçeneği, Ekrem İmamoğlu dışında bir adayla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmektir. Ancak muhalefet, Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu büyük haksızlıkları ve adaletsizlikleri avantaja çevirebilir.

Ekrem İmamoğlu’nun, seçimlerde kendisi adaymış gibi hareket etmesi durumunda gayri resmi bir aday gibi seçim kampanyasının her aşamasında, Türkiye’nin dört bir yanında, seçim kampanyasına katılması ve resmi adayı desteklemesi durumunda, AKP sandıkta yine büyük bir hezimet yaşayacaktır; İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, halk, AKP’ye sandıkta bir kez daha büyük bir ders verecektir.
***
Öte yanda, muhalefetin seçimleri kazanmasının yeterli olmadığı, laiklik ilkesi yaşama geçirilmeden demokrasiye geçilemeyeceği, bir kez daha kanıtlanmıştır.

Bugün Türkiye’de teokratik bir diktatörlük kuranların, 1960’lı, 1970’li ve 1980’li yıllarda merkez sağ hükümetlerin dincilere karşı verdikleri tavizlerin sonucunda iktidara geldikleri ve o dönemlerde yetiştikleri dikkate alınacak olursa, son 20 yılda AKP’nin kurduğu teokratik düzenin, önümüzdeki onlarca yıl içinde ne gibi sonuçlara yol açabileceğini tahmin etmek (kestirmek) zor değildir.

Teokratik bir diktatörlüğün yeniden kurulmasının engellenmesi ve dinci faşistlerin kökünün kazınması için alınması zorunlu olan önlemler şöyle özetlenebilir:

1) Sayılarının 20 bine yakın olmasından dolayı etkin biçimde denetlenmeleri olanaksız olduğu için, tarikat ve cemaat formatında örgütlenen derneklerin ve vakıfların kapatılması; derneklerin ve vakıfların dini hizmet vermesinin yasaklanması; din hizmetlerinin salt Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilmesi; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laiklik ilkesine göre yeniden yapılandırılması, tüm dinlere ve mezheplere hizmet vermesi.

2) Eğitimin dinselleştirilmesinin engellenmesi; Milli Eğitim Bakanlığı’nın laiklik karşıtı derneklerle ve vakıflarla düzenlediği işbirliği protokollerinin iptal edilmesi; “4+4+4” eğitim sisteminin kaldırılması; ihtiyaç ötesi imam hatip okullarının kapatılması, imam hatip okullarının imam ve müftü yetiştirmek amacıyla yeniden meslek okullarına dönüştürülmesi; ihtiyaç ötesi ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerinin kapatılması; Kuran kurslarına 18 yaş altı çocukların katılmasının yasaklanması ve kaçak Kuran kurslarının kapatılması; zorunlu din dersinin kaldırılması, din dersinin seçmeli olması; din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ayrılması, ahlak bilgisi dersinin, ahlak felsefesi (etik) dersine dönüştürülerek zorunlu ders haline (durumuna) getirilmesi.

3) Devlet kurumlarında laiklik karşıtı dinci kadrolaşmanın ortadan kaldırılması; laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumuna gelen siyasal partilerin kapatılması; bu partilerin kurucularına ve yöneticilerine ömür boyu siyaset yasağı getirilmesi; anayasayı fiilen ortadan kaldırarak teokratik sivil darbe yapanların yargılanması.

Gelecek kuşaklara bugün yaşananları yaşatmamak, her vatanseverin ortak sorumluluğudur!

BAŞÖRTÜSÜ ve ANAYASA

 Avukat A. Erdem AKYÜZ

                Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında değişiklik istemini içeren ve 336 milletvekilinin imzası ile AKP tarafından Meclise verilen yasa teklifi ile başörtüsü ve ailenin tanımına ilişkin yeni düzenlemeler getirilmek istenmektedir.
Ancak istenen şeyler “başörtüsü ve aile birliği tanımı ile sınırlı olmayıp; kılık kıyafete ilişkin yeni düzenlemeleri” de kapsamaktadır.

BAŞÖRTÜSÜ VE KILIK KIYAFET (GİYSİ)

Anayasa değişikliğini içeren yeni yasa teklifinin 1. maddesinde aynen

  • Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetlerinden dolayı… kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan
    yoksun bırakılamaz.

denmektedir.
Yani getirilmek istenen yeni yasa ile yalnız başörtüsü değil, “tercih ettiği kıyafet” denilerek çarşaf, peçe gibi kılık ve kıyafetlerin de giyilmesine serbestlik getirilmek istenmektedir.
Hatta o deni ki; askeriye, tıp, emniyet gibi verilen hizmete göre giysi giyilmesinin zorunlu olduğu ortamlarda bile, bu zorunluluğun; kadının başını örtmesi ve tercih ettiği giysiyi giymesini hiçbir biçimde engellemeyecek ölçülerde olması yönünde kısıtlama getirilmektedir.
Teklifin görülmeyen, göz ardı edilen en önemli noktalarından biri budur.
Başörtüsü konusuna gelince; unutulan ve değerlendirilmeyen hususlardan bir başkası, halen yürürlükte olan Anayasamızın değiştirilemeyecek ve Anayasaya aykırılığı bile iddia edilemeyecek maddelerini etkileyecek değişiklik istemlerini kapsamasıdır.

                DEĞİŞTİRİLEMEZ NİTELİKTEKİ MADDELER

                Anayasamızın ilk 3 maddesinde; Devletin biçiminin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile Cumhuriyetin sayılan niteliklerinin değiştirilemeyeceği gibi değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği hükümleri yer almaktadır. Bu maddeler ile bağlantılı olan ve “İnkılap (Devrim) Kanunları’nın Korunması” başlığını taşıyan 174. maddesinde; bu maddede yer alan hükümlerin Anayasaya aykırılığının bile ileri sürülemeyeceği yani değiştirilmeyeceği ve sürekli olarak uygulanacağı ibaresi vardır.
Anayasamızın değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği 174. maddesinin 3. fıkrasında “Şapka İktisası (kullanılması) Hakkında Kanun” yer almaktadır.

ŞAPKA VEYA BİR DİĞER BAŞLIK

Değiştirilmesinin bile istenemeyeceği, Şapka İktisası (Kullanılması) hakkındaki 671 sayılı Yasanın 1. maddesi, kadın – erkek ayrımı yapılmaksızın “Bütün memur ve müstahdemin, Türk Milletinin giyeceği başlık olarak şapka kullanmak zorunda olduğu ve şapkaya aykırı ve değişik bir başlığın kullanılamayacağı” hükmünü taşımaktadır.
Anayasa’mızda yer alan bu maddede; başına şapka veya bir başlık takmak isteyen kadın veya erkek ayrımı yapılmaksızın, tüm vatandaşlarımızın ve ülkemizde yaşayan tüm insanların, yalnızca şapka takabilecekleri hükmü vardır. Maddenin devamında, buna aykırı bir uygulama ve alışkanlığı, hükümetin önlemekle yükümlü ve zorunlu olduğu yazılıdır.
Getirilen yeni yasa teklifi ile, Anayasamızın bu buyurucu (amir) hükmü de ihlal edilmektedir.

TARİKAT, ŞEYH VEYA MÜRİD

Anayasanın, değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği öngörülen aynı maddesinde yer alan bir başka yasa 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine (Kapatılmasına) ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına (Kaldırılmasına ve İptal Edilmesine) Dair Kanun” dur.
Bu yasa ile bütün tarikatlar, tekkeler, zaviyeler kapatılmış; şeyhlik, dervişlik, müridlik, üfürükçülük, büyücülük, falcılık gibi unvan ve isimlerin kullanılması ve bu gibi yerlerde bu adlar altında çalışma yapılması kesin olarak yasaklanmıştır. Yasaklanan bu işleri yapan kişilere para ve hapis cezaları öngörülmüştür.
Ancak yasaklanan bu örgütlerin ve bunları yapan kişilerin serbestçe faaliyette bulundukları ve Anayasanın bu yönüyle de ihlal edildiği bilinmektedir.

ÖĞRETİM BİRLİĞİ

Anayasamızda yer alan ve değiştirilmesinin teklifi bile olanaklı olmayan yasalardan biri de, 430 sayılı “Tevhidi Tedrisat Kanunu” yani “Öğretim Birliği Kanunu’dur.” Bu yasaya göre Türkiye’deki tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Her türlü vakıf tarafından kurulan ve yönetilen tüm okullar kapatılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir. Dinsel alanda eğitim vermek yetkisi yalnız Bakanlığa bağlı İlahiyat Fakültesine bırakılmıştır. Bu yasaya aykırı hareket edilmesi Anayasa’nın ihlali ve suç olmaktadır. Günümüzde eğitim vermekte olan vakıf, dernek, kurum veya kişilerin kurduğu Kuran kursları ve imam hatip okulları bu kapsama değerlendirilmelidir.

SONUÇ OLARAK

Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesinin teklif bile edilemez nitelikteki maddelerine aykırı olan her türlü yeni yasa veya değişiklik önergeleri verilemez, verilse ve kabul edilse bile geçerli olmaz. Başörtüsü yasa teklifi denen bu öneri de, bu kapsamdadır.

                 Anayasa’ya aykırı olan bu tür eylemlerin hukuksal sonuçları olacaktır.

ATATÜRK ve ÖĞRETMEN

Prof. Dr. Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com

Atatürk döneminde bir öğretmen milletvekili kadar aylık alıyordu. Daha doğrusu, “millet vekili aylığı öğretmen aylığını geçemiyordu.”

Şimdi ‘sözleşmeli öğretmen’ yaparak kadrosuz ve sosyal güvencesiz çalıştırdıkları öğretmenin aldığı para, asgari ücretten çok daha az; üstelik tatil günlerinde onu da vermiyorlar…

Atatürk döneminde bir vilayete öğretmen atandığında, Milli Eğitim Bakanı valiye telgraf çekiyordu: “ilinize atanmış olan öğretmen ‘Kubilay Devrim’ … günü … ekspresi ile geliyor. Garda karşılanması rica olunur.”

Şimdi valiler, polislere öğretmenleri coplatıyor!..

  • Atatürk döneminde öğretmenlerden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar” isteniyordu.

Amaç çağdaş uygarlığın üzerine çıkarak, “dünyada emperyalizmin ve sömürünün yok edildiği/ barışın egemen olduğu yeni bir uygarlık” yaratılmasına öncülük etmekti…

Şimdi,

  • itaat ve biat eden/ dinini ve kinini unutmayan nesiller isteniyor.

Amaç, insanlarımızı, bu dünyada emperyalistler tarafından ezilse, hatta daha önce Anadolu’da yaşamış onlarca kavim gibi yok edilse de, öteki dünyadaki “saadet-i ebediye” için hazırlamak, fakat kendilerinin o saadeti bu dünyada yaşamak istemeleri!

Bu amaçla Osmanlı’yı batıran “İlmiye Sınıfı”nı yeniden yaratmak üzere, Atatürk’ün Partisi CHP’nin dahil olduğu muhalefetin de katılımı ile “Diyanet Akademisi” yasası, TBMM’de oybirliği ile kabul edildi…

Daha önce benim köyüme, yalnızca aşar vergisi almak ve asker toplamak için gelen devlet, Cumhuriyet’ten hemen sonra 3 yıllık okul olarak geldi ve babamın kuşağına eğitmenler okuma yazma, matematik ve yurt bilgisi öğrettiler. Daha sonra tek derslik – 5 sınıflı ilkokula dönüşen bu okulda, köy enstitülü öğretmenler tarafından eğitilen ben, Cumhuriyet’in sağladığı parasız yatılı eğitim ve fırsat eşitliğinden de yararlanarak mesleğimin zirvesine, profesörlüğe kadar yükseldim…

Şimdi benim okulumu kapattılar. Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi, gene benim köyümde ve binlerce başka köyde okul da yok, öğretmen de.

  • Artık parasız yatılı eğitim ve fırsat eşitliği de yok.
  • Ancak 3-5 haneye bir cami ve kadrolu imamlar var.
  • İmamlar köylüyü öteki dünyaya hazırlarken, çocuklar için de tek seçenek
    tarikat ve cemaat yurtları, Kuran kursları, medreseler!..

Emperyalist ülkelerin ajanı hainler tarafından aldatılan zavallıların Atatürk ve Cumhuriyet’e düşmanlıklarını anlıyorum ama

  • kadınların ve öğretmenlerin Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı olmalarına aklım ermiyor!..

TÜM BU KOŞULLARA KARŞIN HALA “FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR KUŞAKLAR” YETİŞTİRMEYE ÇALIŞAN CUMHURİYET ÖĞRETMENLERİNİN GÜNÜNÜ KUTLARKEN, ONLARA

  • “YIKILMAYA ÇALIŞILAN CUMHURİYETİMİZİ SİZLER KURTARACAKSINIZ”
    DİYEREK BAŞARILAR DİLİYORUM…

    * “Biz, sadece iktidarları değil, muhalefeti de dizayn ederiz.” Henry Kissinger

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 3 Ağustos 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

FİYAT

DİB Din İşleri Yüksek Kurulu, “Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah’tır.” hadisini işaret etti.

Diyanet ucuzluk duası yapsa ya… (AS: Madem öyle, piyasada fiyat denetimi yaptınız?)

DÜRÜST HIRSIZ

Pazarcı vatandaş iktidarı “çalıyorlar” diye eleştirenlere:

Benim sorunum değil, çalıyorsa Allah ile O’nun arasında. Biz de çalıyoruz. Vergi kaçırıyoruz. Yüz tane mal satıyoruz 20 tane fiş kesiyoruz, dürüst olalım. Şu elimi kessem Tayyip Erdoğan’dan başkasına oy vermem.” dedi.

  1. Çalanlar ile neden Erdoğan’ı özdeşleştirdi?
  2. Herkes çalmıyor, herhalde herkesi kendileri gibi sanıyor.
  3. Çalmalar benim sorunum çünkü benim hakkım çalınıyor.
  4. Erdoğan’a oy vermesi fikri-zikri uygunluktan olabilir.
  5. “Dürüst” kelimesini kullanmasa da kavram kargaşası yaratmasa daha iyi olurdu.

KEFİL

Perinçek, ”Mehmet Ağar’a kefilim. Türkiye için gerekli bir şahsiyet.”

  1. Yalıkavak Marinası’na çökme vatan savaşıdır. Karşı gelenler ABD gemisindedir!
  2. Ağar vatansever, kim parasever?
  3. Kefile kim kefil?
  4. Çakıcı’yı unutmuş mudur, sonra O’na da kefil olur mu?
  5. Müsilaj…

ŞURA

YAŞ’a Bakan Nebati de katılıyor.
Terfi edecekleri gözünün ışıltısına göre seçer…

AŞIK

Ethem Sancak AKP’den ayrılıp Vatan Partisi’ne katıldı. (AS: AKP yedeği parti)

Tank-Palet’i yatırdı.

RTE’ye olan aşkını bitirdi.

Aşkın yaşı ve sınırı yok…

PUAN

Veysel Eroğlu, ”Kırsalda çok çocuk var, bunlar okumak için değil, laf olsun diye geliyorlar, sınavlarda puanları bunlar düşürüyor”

O çocukları yetiştirip puanlarını yükseltmek kimin görevi?..

HİÇ

RTE, eski mesai arkadaşları Davutoğlu ve Babacan için, “Onlar o makamlara layık oldukları için gelmediler, getirildiler.” dedi.

Bu durumda getirenin liyakatı nasıldır ?..

SARAY

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier örnek olmak için enerji tasarrufunu saraydan başlatmış.

Ne anlar cumhurbaşkanlığından. itibardan?? Dolaysıyla saray harcamalarından tasarruf olmaz. Ders almalı…

TÖREN

AKP Tunceli İl Başkanı Sercan Özaydın, Gedikler Jandarma Karakolu’nu ziyaretinde askeri törenle karşılandı.

Karakol Komutanı görevden alındı.

Türk askeri gitmiş, Soylu’nun askeri gelmiş…

ÇIKARMA

MB Başkanı Kavcıoğlu, “Son on günü çıkardığımızda son bir ayda en az değer kaybeden para birimi Türk Lirası” dedi.

  1. Bir ay kaç gündür?
  2. Paramızın değerinin en iyi olduğu günü alıp “29 gün hariç bu ay” desek daha iyi olmaz mı?..

GİDİŞ

TTB, son altı ayda 1200 tabibin yurt dışına gitmek için belge istediğini açıkladı.

Giden gider, bizi ekonomist tedavi eder…

VİZE

Bulgar vatandaşları vizesiz ve kimlikleri ile ülkemize giriş yaparken, bizler Bulgaristan’a vizesiz gidemiyoruz.

Milletin itibarı, Sarayın itibarı gibi…

HARCAMA

Ziraat Bankasının sekiz yönetim kurulu üyesi, kendilerine verilen kredi kartı ile bir yılda üç milyon TL harcamış.

Harcama mı, yeme mi?..

PARA

Isparta’da Yalvaç İlçe Müftüsü Ömer Can’ın, ilçede bulunan Kuran kurslarının 60 bin liralık elektrik borcunu ödeyen vatandaşlara ‘cennet vaadi’ verdiği öne sürüldü.

Din, iman hepsi yalan; parayı ver cennet sana mekan…

SANATÇI

Bir dostumuzun işyerinin duvarında okudum İlhan İrem’in şu sözlerini :

“İçinde utanmak olmayan bir dünya yarattılar.
Oysa biz denizlerin deniz,
yağmurların yağmur,
aşkların aşk,
insanların insan olduğu masumiyet çağından geliyoruz”

Ne denli gerçekçi betimlemiş yaşadığımız dönemi.

Güce eğilmeyen, aydın Türk sanatçısı İlhan İrem’i saygıyla uğurluyorum.

Işıklar içinde uyusun…

SIKAR

YSK, LDP’nin “Mevcut cumhurbaşkanı 3. kez aday olabilir mi?” sorusunu, “görevleri arasında olmadığı için görüş bildirmeyeceği” şeklinde yanıtladı.

Yanıt, “Maçamız yemiyor, söyleyemiyoruz” biçiminde olmalıydı…

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 22 Eylül 2021

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

CAHİL-İYE

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın, ‘günaydın’ sözüyle yapılan selamlaşmayı cahiliye dönemi adeti olarak yorumladı.

Dönemin adamı…

ŞIRACI

DİB Erbaş’ın 4-6 yaş grubu (dilimi) çocuklara yönelik Kuran kurslarının “zorunlu eğitimden sayılmasına” yönelik talebi (istemi), yargı yılının açılışını dualarla yapması ve “günaydın, tünaydın” demeyi “cahiliye dönemi adeti” olarak nitelendirmesi gibi son dönem çıkışlarına Cüppeli Ahmet’ten” Şeriata tamamen uygun” ifadesiyle destek geldi.

  1. Nerde zırva orda Cüppeli.
  2. Bozacının tanığı şıracı.
  3. Laikliğe karşı eylem odakları…

ÖDÜL

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 6. Anadolu Medya Ödülleri yandaşlara verildi. Ödülleri alanların arasında Hilal Kaplan, Fahrettin Altun, Zafer Şahin ve Abdülkadir Selvi ile birlikte hükümete yakın medya kuruluşları yer aldı.

Ödül olarak gümüş ibrik ve yağdanlık uygun olurdu…

SAVCI

İran’ın İstanbul 2. Konsolosu Nasırzade, cinayetten tutuklu iken, mahkemenin ret kararına rağmen (karşın) savcı tarafından tahliye edildi. Adam kaçtıktan hemen sonra savcımız iddianamesinde müebbet talep etti (istedi).

İşte aranan yürekli savcı!..

KAYYUM

Mardin Belediye’sine kayyum olarak atanan ve sonra merkeze alınan Vali Mustafa Yaman hakkında 540 milyonluk yolsuzluk soruşturması yürütülüyor.

Kayyum mu, kuyum mu?…

PARTİZAN

CHP’li büyükşehir belediyelerinin yurt dışından temin ettiği 8.5 milyarlık kredi AKP’nin Cumhurbaşkanı RTE’nin imzalamaması nedeniyle alınamıyor

a.     Hizmet verilemeyen hangi ülkenin vatandaşı?
b.     Devlet desteğinin %97’si AKP’li belediyelere verilirken belediyenin kendi olanağı ile bulduğu krediyi engellemenin mantığı nedir?
c.      “Bizim anlayışımızda partizanlık yoktur. Şehirleri oy rengine göre tasnif etmek yoktur” sözü kime aittir?..

MAVİ VATAN

CHP’li Ünal Çeviköz,” Mavi Vatan diye bu 200 mile kadar uzanan alanı da kendi egemenlik alanınız olarak görürseniz, o zaman saldırgan ve yayılmacı bir algı yaratırsınız.”

Münhasır ekonomik bölgenin anlamını bilmek ve Amiral Cem Gürdeniz’in dediği gibi okumak lazım.

CHP bilgisiz, fikirsiz, bağımsızlığı sindirememiş liboşların partisi olmamalı…

BOZGUNCU

VP Genel Sekreteri, “CHP Mavi Vatan’a düşmanlık yaparken, Bozguncu Bildiriye imza atan 104 Emekli Amiral nerede? Demek ki dertleri Mavi Vatan değilmiş! “

a.     O bildiriyi bozguncu olarak nitelemek Çeviköz’le aynı görüşte olmaktır.
b.     Bu insanlar siyasetçi değil ki her konuda görüş açıklasın.
c.     “Bir tanesi yok” derken Cem Gürdeniz bir kişidir…

MEMNUN

RTE, ekonomi değerlendirmesinde “ benim vatandaşım memnun” dedi.

Onun vatandaşı!..

KÜLTÜR

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, ‘Yargısız infaza herkes için karşı çıktığımız gibi yargının da yargısız infazını asla kabul etmiyoruz. Yargıyı yargıya bırakacak bir hukuk kültürünü medyasıyla, siyasetiyle, akademi ve sivil toplum kuruluşlarıyla hep beraber oluşturmamız gerekmektedir’ dedi.

28 Şubat davası konusundaki konuşmalarını bilmesek samimi (içten) sanacağız…

SARAY

Cüneyt Arkın, gençlerin refaha (gönence) kavuşturulması gerektiğini belirterek ‘Saraylar yapıyoruz, niye yurt yapmıyoruz?‘ diye sordu.

Gençlere itibar (saygınlık) gerekmiyor…

ÇÖZÜM

Kılıçdaroğlu “Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz” dedi.

Yanıtı HDP’den aldı, ”Sorunun muhatabı ve çözümü İmralı (Öcalan)’dır.

37 yıldır bu gerçeği anlamayanlar bu ülkeyi nasıl yönetecek?..

SORUYORUM                                        :

  1. 128 milyar dolar nerede?
  2. Bakan Ruhsar Pekcan ve diğer bakanların/yakınlarının devlete mal satmasının (hem de bozuk ve fahiş fiyatla)soruşturulması neden engelleniyor?
  3. Sedat Peker’in suçlamaları kamuoyunda karşılık bulmasına karşın niçin araştırılmıyor? Suçlanalar niçin kendini savunmuyor? Cumhurbaşkanlığı niçin sessiz kalıyor?
  4. Orman yangınlarına karşı gerekli önlemleri almayarak yurdumuzun cayır cayır yanmasına, uygunsuz imara izin vererek sel felaketine neden olanlar ne zaman hesap verecek?.. 

 

Eğitimin durumu

Eğitimin durumu

Örsan K. Öymen
Cumhuriyet
, 14.01.19
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Eğitim, insanın fiilen var olan durumunu korumayı değil, insanın potansiyelini ortaya çıkartmayı, insanın kendisini geliştirmesini amaçlayan bir alandır. Eğitimin geri kaldığı bir ülkede, toplumsal bir ilerlemenin ve gelişmenin gerçekleşmesi de olanaksızdır. 
Türkiye’de eğitimin sorunları o kadar çoktur ki ve bu sorunlar yıllar içinde o kadar birikmiştir ki, bunları ayrıntılı bir biçimde ortaya koyabilmek için 30 ciltlik bir ansiklopedi yazılsa, bu eser eğitimin sorunlarını aktarmak için yine yetersiz kalır. 
Yine de ana maddeler halinde eğitimin sorunlarından bazıları az ve öz bir biçimde şu şekilde ortaya konabilir: 
1) Eğitimin İmam Hatip okulları, Kuran kursları, İlahiyat fakülteleri, “4+4+4” modeli ve zorunlu din dersi üzerinden dinselleşmesi, doğa bilimi, sosyal bilim, matematik, felsefe, sanat ve dil alanındaki eğitimin yaygın bir biçimde gelişmesine darbe vurmuştur. 
2) Pedagoji, yani eğitim bilimi, ülkede en fazla ihmal edilen alanlardan birisi haline gelmiştir. Eğitimin bilimi yapılmadan nitelikli bir eğitim modeli oluşturmak olanaklı değildir. Üniversitelerde eğitim bilimleri fakültelerinin niceliği de niteliği de yeterli değildir.
3) Ülkede ilköğretim ve lise için öğretmen yetiştirmek konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Nitelikli öğretmenlerin sayısı giderek azalmaktadır. Öğretmen yetiştiren öğretmen okullarının geçmişte kapatılması da nitelikli öğretmen yetişmesini engellemiştir. Öğretmenlerin çoğunluğu, hem alanlarıyla ilgili bilgi eksikliğine, hem de dersi ve konuları anlatma yöntemleri konusunda eksikliklere sahiptirler. 
4) İlköğretim ve lise ders kitapları ve metinleri analitik, sistematik, anlaşılır ve sade bir biçimde yazılmamıştır, kavramaya yönelik değil ezberlemeye yönelik yazılmıştır. Bu kitaplarda ve metinlerde birçok karmaşık anlatım tarzı, tutarsızlık ve bilgi hatası bulunmaktadır. Kitapların ve metinlerin birçoğu alanında yetkin kişiler tarafından yazılmamıştır. 
5) İlköğretim ve lise bağlamında devlet okulları nitelik kaybına uğramıştır ve nitelikli eğitim, sayıları sınırlı olan ve paralı olan bazı özel okullara havale edilmiştir. Bu nedenle gelir düzeyi düşük ve orta seviyede olan toplum kesimi nitelikli eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Bu kesim Türkiye’nin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. 
6) Analitik, sorgulayıcı ve yaratıcı düşünceyi teşvik eden felsefe dersi lisede sadece iki yıl zorunlu ders olarak okutulmaktadır ve bu ders kavramaya değil ezberlemeye yönelik verilmektedir. Öte yanda dogmatizmi teşvik eden din dersi ilköğretimden itibaren her yıl zorunlu ders olarak verilmektedir
7) Teknolojinin gelişmesi eğitimin gelişmesine yol açacağına, eğitimin gerilemesine yol açmıştır. Teknolojinin bir araç olmaktan çıkıp bir amaca dönüşmesi ve öğrencilerdeki teknoloji bağımlılığı, öğrencilerin okuma, yazma, anlama, sorgulama, tartışma, araştırma ve yaratıcı düşünme potansiyeline darbe vurmuştur.
8) Üniversitelerin birçoğunda, matematik, fizik, kimya, biyoloji, astronomi, felsefe, antropoloji, tarih, siyaset bilimi gibi temel bilimler ihmal edilmektedir ve desteklenmemektedir; üniversitelerin birçoğu “arz-talep” yaklaşımıyla meslek yüksekokullarına dönüşmektedir. 
9) 12 Eylül askeri darbesiyle iktidara gelen yönetimin kurduğu Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) üniversitelerin özerkliğini ortadan kaldırmıştır, eğitimin merkezi bir odaktan standart bir şablon altına alınmasına ve üniversitelerin hükümetlerin kontrolü altına girmesine yol açmıştır

  • Türkiye, eğitim alanında bu nedenlerden ötürü dünyanın en geri kalmış ülkelerinden birisi konumuna düşmüştür.
  • Bunun da ötesinde, eğitim sorunu çözülmediği içindir ki;
  • Türkiye’de ekonomi sorunu da, demokrasi sorunu da, laiklik sorunu da, kültür sorunu da, sanat sorunu da, bilim sorunu da çözülememektedir.

=======================================
Dostlar,

Felsefe profesörü Sayın Örsan K. Öymen birbirinden önemli ve nitelikli yazılar yazmakta. Hiçbir yazısını kaçırmamalı, paylaşıp okumalı ve üzerinde düşünerek – tartışarak çözümler üretmeliyiz.

Biz de benzer sorunları tıp eğitimcisi olarak gözlüyoruz.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe ve İngilizce eğitim veriyor. Bu fakültede 15. yılımız bitmek üzere. Ülkemizin en parlak 2-3 bin öğrencisi arasından binde 1’lik dilime girerek geliyorlar. Ancak her geçen yıl öğrencilerin güdülenmelerinde (motivasyonlarında) düşme gözlüyoruz. Çerçevesini Sn.Öymen’in çizdiği bir eğitimden gelmekteler. Daha ilk yıldan kafasını “hasta ve tedavi” kavramlarıyla adeta zehirliyoruz. Okuma ödevi verilmesi, derste sunulanlar dışında kaynak okunması ve onlardan da sınavda sorumlu olmaya şiddetle karşı çıkıyorlar. Geribildirimlerinde “anlatılmayan yerden soru soruldu..” yakınması belirgin ve çok rahatsız edici. 6 yıllık zorlu Fakülte eğitimi bitince uzmanlık eğitimine hazırlanmak var.. Bir başka yarış ve çile. Çalışma koşulları çok ağır ve mesleksel doyum sağlamaktan giderek uzaklaşmakta.

Hekime yönelik şiddet daha şimdiden bezdirmiş durumda. Malpraktis korkusundan mahkemelerde sürünmek istemedikleri için en az riskli tıp dallarını tercih öne çıkıyor.

Oysa bu kavramların tam tersi düşünsel etkinliğin tam da merkezinde olmalı :

  • Sağlam insan ve sağlığı koruma..

Bu yıl 2018-19 ders yılında 15 bine yakın tıp öğrencisi alındı. Yüze yakın tıp fakültesi ile İngiltere’yi 2’ye katlıyoruz. Hekim enflasyonu artık ufkun ötesinde değili görme alanında. Küresel sermaye hekim emeğini ucuzlatma ve niteliksizleştererek güçsüzleştirme peşinde. Bu politik tercihin – dayatmanın ülkemiz – insanlık adına faturası çok ağır hatta dönüşümsüz olabilir.

Prof. Öymen’i hem kutluyor hem de çok değerli birikimini Cumhuriyet Gazetemiz üzerinden bizlerle paylaştığı için kendisine teşekkür ediyoruz.

Ülkemize, bir felsefe bilimcisi olarak yüreklilikle yol göstermeyi sürdürmesini diliyoruz.

Ülkemizin içine sokulduğu çok yönlü cenderenin rastlantı olduğunu düşünmüyoruz.

Yıkımın başlıca sorumlu AKP iktidarının 16 yılı aşan dinci takıntıları ve yetersizliğidir.
Çözüm de buradan başlamalı.. AKP’nin uslanacağı, durup – duracağı yok..

Halkımız gereğini demokratik yöntemlerle yapmak zorunda; tarihin diyalektiği çözümünü de barındırır ve üretir, üretecek.. Aydın sorumluluğu ile yığınlara neler olup bittiğini aktarmaya devam.. Sabırla, inatla..

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Erdal ATABEK : BU TÜRKİYE SİZİN SEÇİMİNİZDİR…


Arşivimizden…

Dostlar,

Meslek büyüğümüz Dr. Erdal ATABEK çok çarpıcı bir sorgulama yapıyor aşağıdaki yazısında. “Necip halkımızı” sorguluyor, ayna tutuyor onlara; bana – size – hepimize..

Kuran_Kursu_mucahitleri1

 

Nasıl kurtulacağız bu beladan??
2015 genel seçimleri için halkı örgütlemek ve muhalefet partisi edinmek – kurmak gerekiyor! Bu seçimi de AKP alırsa artık T.C.’nin ruhuna fatiha okuyabilirsiniz…

CHP ve MHP’den hayır ve umut yok!? 

Çok acı ama böyle..
Ne yapmalı? Ne yapmalı??
Yeni bir siyasal parti mi kurmalı?? Acele mi etmeli??
Baskın seçim olur mu?
AKP çooook zor – ağır koşulları ve artık rap rap ayak sesleri duyulan ekonomik bunalımı dikkate alarak Temmuz 2015 genel seçimlerini öne alır mı?
O zaman seçimden en az 6 ay öncesinde 81 ilin yarısında örgütlenmiş ve büyük kongresini yapmış (Siyasal Partiler Yasası md. 36 : “..Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az yarısında oy verme gününden en az altı ay evvel teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olması veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunması şarttır.”) bir parti nasıl olunur ki, seçime katılma hakkı yasal olarak elde edilebilsin?

Yoksa “pek akıllı” yurdum insanının bu aralar kurmakta olduğu, dün kurup bugünleri beklediği çok sayıda tabela – fason siyasal partiden birinin ad hakkı satın mı alınır birkaç yüzbin TL’ye??

Sevgi ve saygı ile.
11.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Sn. Atabek’in yazısına 2 görseli biz ekledik..

=============================================

BU TÜRKİYE SİZİN SEÇİMİNİZDİR…

portresi
Erdal Atabek
erdalatak@superonline.com
Cumhuriyet, 29 Eylül 2014

Tesettür (kapanma-gizlenme) on yaşında kız öğrencilere indi.
Burada kalmayacaktır. Erkek ve kız okulları da ayrılacaktır. Sonra da sıra kamu taşıtlarında “kadın-erkek ayrımı”na gelecektir. Özel araçlarda kadın-erkek beraberliği de sorgulanacaktır.

rası var.
Zamanı var.

Bu Türkiye’yi siz seçtiniz.

Belki bu iktidara oy vermediniz ama gene de düşünürseniz, bu sonuca gelmede sizin de payınız olduğunu göreceksiniz.

Onyıllar boyunca, bu iktidar yıllarından çok önceden başlayan Kuran kursları adı altında milyonlarca çocuğun beyni yıkandı. Bu süreçte çocuklara “Kuran öğretme”adı altında laiklik karşıtı, Cumhuriyet karşıtı telkinler yapıldı. Bu yaş çocuklarına yapılan öğretim değil, telkindir. Siz başınızı iki yana sallayıp geçtiniz. Aklınıza bu çocuklara
yaz okulları açıp çağa uygun programla yaz aylarını değerlendirmek gelmedi. Düşünmediniz. Üşendiniz. Size söylendiği zaman da ilgilenmediniz. Kuran kurslarında beyni yıkanan milyonlarca çocuk büyüdü. Eğitim gördüler. Fakülte kapılarına dayandılar.

Kuran_Kursu_mucahitleri2

Kızlar “kapanma özgürlüğü” istediler.

Erkekler mescit istedi, cuma namazına gitmek istediler.

İnançları doğrultusunda yaşama hakkı istediler. Siz on yıllar boyunca bakıp durdunuz, şaşıp geçtiniz. “Çağa aykırı şeyler bunlar” dediniz. “Devlet izin vermez böyle şeylere” dediniz. İçinizde “Ordu böyle şeylere izin vermez” deyip rahatlayanlarınız vardı.
Siz hep kendi yanınızda gördüklerinize kızdınız:

“Neden bir şey yapmıyorsun? Bak oralarda neler oluyor?” diye söylenip durdunuz.
Ama siz bir şey yapmadınız. Sizin göreviniz değildi ki. Siz seçimden seçime oyunuzu verdiniz, o kadar. Bazen kızıp oyunuzu da vermediniz.

Sonuçta; bu onyıllar boyu din adı altında dogma eğitimi almış milyonlarca çocuk büyüdü, seçmen oldu. Sandıktan onların kurup desteklediği parti kazanarak çıktı,
iktidar oldu. Üniversitelere indirilmiş puanlarla girdiler, yargıç oldular, savcı oldular, kaymakam oldular, vali oldular. Sizin şaşkın bakışlarınız arasında erkek hastaya bakmayan kadın doktorlar, erkek eli sıkmayan kadın idareciler oldu.

Bu arada kadın eli sıkmayan erkekler de yöneticiler arasındaki yerini aldı.
Siz, “aman benim çocuğum özgüvenli olsun, kendi kararlarını versin,
kendi sorumluluğunu üstlensin, geleceğin dünyasında kendi yerini alsın” diye elinizden geleni yaparken altınızdaki zemin kaydı.


Çocuğunuzun okulunu imamhatip okulu yapıverdiler.

“Aman bu nasıl iş, çocuğum oraya mı gidecek?” diye sızlanınca da size 80 km uzaktaki okulu gösterdiler. İmza topla
Bakın, size “Su yolunu buluyor” deyıp, başvurular, toplanıp yakınmalar sonuç verir mi diye bekliyorsunuz. Siz, “Hangi su hangi yolu buluyor?” demediniz.
“Durmak yok –  yola devam” denildi. Siz, “Hangi yola devam?” diye sormadınız.
Su sizdiniz, yol da onların istediği yoldu.

Bunları söyleyenleri yıllarca bakan, başbakan yaptınız.

Sonra da cumhurbaşkanı seçtiniz.
Şimdi, ülkeniz kanlı Ortadoğu savaşına girmek üzere. Elbette sizin savaşınız değil. Elbette sizin kararınız değil. Ama artık karar verme iradesi de sizin değil.
Bu irade sizde olduğu zaman gereken işlerin hiçbirini yapmadınız.

Yalnızca sızlandınız. Hep başkalarının bir şeyler yapmasını beklediniz.

Onlar sızlanmadı, çalıştı. Hiç kimseden beklemeden kendileri gereken her şeyi yaptılar. Bıkmadan, usanmadan, yıllar boyu kendileri için gereken her şeyi yaptılar.
Onlar kazandı, siz yitirdiniz.
“Ama Amerika?” demeyin sakın. Amerika işine geleni destekler.
“Ama Aydınlar?” demeyin sakın. Aydın sizdiniz ve farkına varmadınız.
“Ama Ordu?” demeyin sakın. Ordu’nun işi değildi, sizin işinizdi.

Kuran_Kursu_mucahitleri3.pptx

Bugünkü Türkiye mi?


Bu Türkiye sizin seçiminizdir.


Eğer bir şey düşünüyorsanız şimdi başlayacaksınız.

Gün gün, saat saat, dakika dakika.
Ya da “akan suyun nereye gittiğini seyredeceksiniz…”

============
Not : Sn. Atabek’in yazısına görselleri biz ekledik..