Etiket arşivi: tarikat

KADERİNDEN KAÇAMAYACAKSIN!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Bu laf, kendini dünyanın lideri ve dünyanın sahibi zannedip, kibre saplananlara..
Dünya kurulduğundan bu yana, kaderden kim kaçabilmiş ki!
Ülkelere hükmeden nice Padişahlar, Sultanlar, Krallar kaderlerinden kaçamadılar.

  • Herkes yaptıklarının hesabını önce bu dünyada verecek.

Bu dünya “Etme-Bulma Dünyasıdır!” Kötülük yapan, kötülük bulacaktır.
Bir de şu kural var : Siyasette iki kişinin bildiği, sır olarak kalmaz!

Ne haldeyiz?

  • Yargı bağımsızlığını tamamen (tümüyle) yitirdi, adalet sizlere ömür.
  • Laiklik tümüyle devre dışı, İmamlar “Kürsü Dokunulmazlığı” istiyor.
  • Liyakat sahibi kişilere yaşam hakkı tanınmıyor.
  • Demokrasi katledildi, sandık demokrasisi peydah oldu.
  • Ekonomi akıl dışı uygulamalarla perişan edildi, toplum açlığa mahkum edildi.
  • Yolsuzluk sıradan hale geldi. Her varlığımız yabacılara peş keş çekildi.
  • Eğitim sistemi tarikat ve cemaatlerin yobaz ellerine teslim edildi.
  • Milyonlarca sığınmacı ülkeye sokuldu, daha da geliyor.

Bu durumlara düşmemizin nedeni,
AKP yönetiminin ahlakı ve İslam’ı perişan etmesidir

Nasıl bu hale geldik?

ABD eski Dışişleri Bakanı ve Başkan Adayı H. Clinton’un e-postaları Wikileaks tarafından ele geçirilmişti. Sızanlar çok ilginç! Bunlar görmezden gelinemeyecek olan ciddi iddialardır. Mutlaka açıklanması gerekir. İddia şu :

IŞİD, Amerika tarafından “Petrol Devleti” olarak gördüğü Suriye ve Libya yönetimlerini devirmek için kurduruldu!

Suriye ayağında IŞİD’in denetimini Dönemin Başbakanı Erdoğan sağlayacaktı
ve IŞİD’in ele geçirdiği petrol havzalarındaki işlenmemiş petrol,
Rus ekonomisini zayıflatmak amacıyla
Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak tarafından karaborsaya sürülecekti…

– Başbakan Erdoğan, 07 Temmuz 2005 / ABD World Affairs Council Toplantısında :

  • Türkiye’nin, Amerika Birleşik Devletleri’yle yapabileceği çok şey var.
  • Türkiye’nin, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika inisiyatifinde EŞBAŞKAN olarak yer almış olması bundan kaynaklanmaktadır.”

Türk Devleti tarihinde ilk kez, emperyalist devletlerin tetikçisi, kullanılabilir malzemesi, petrol kaçakçısı durumuna getirildi.)

Bir başka iddia yurtiçinden :

29 Aralık 2010’da, Türk tarihinde ilk kez,
Genelkurmay Başkanlığı Kozmik Odasına mahkeme kararı ile girildi!

Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, dönemin Başbakanı Erdoğan’a Kozmik Odaya girilmesinin doğru olmayacağını söylediğini fakat buna karşın, Başbakan’ın emriyle girildiğini açıkladı.

-Dönemin Kozmik Oda Savcısı Mustafa Bilgili, Kozmik Odada yapılan aramanın dönemin Başbakanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in bilgisi dahilinde yapıldığını söyledi!

  • Erdoğan/Aralık 2013; “O Cemaat, Türk Ordusuna KUMPAS kurdu” dedi!

(Türk Devletinin binlerce yıllık belge ve bilgileri, ilk kez kendi hükümeti tarafından, terör örgütlerinin eline geçirildi. Buna içten ihanet, denir.)
Bu iddia değil, bir gerçek!
***
28 Mayıs 2013 tarihinde Gezi Olayları başladı.

Erdoğan bu olayları hükümetine karşı bir kalkışma olarak yansıttı. Önce gezi direnişine katılanları illegal örgüt üyeleri olmakla suçladı.

Aralık-2016 ise, Gezi direnişini FETÖ’nün düzenlediğini söyledi!
Söylemesine söylüyor ama FETÖ’cular hala Bakanlıklarda ve Yargıda, suçsuz insanlar hapiste! (MV Can Atalay ve arkadaşları)

16 Haziran 2013 günü Polis, Erdoğan’ın emriyle aşırı güç kullanarak Gezi alanını boşalttı. Bu olaylarda 12 kişi öldü, 7 kişi kör oldu, binlerce insan yaralandı.

Aynı günün akşamı, 16 Haziran 2013 tarihinde yani 17-25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olaylarından yalnızca 6 ay önce Gülen Cemaati‘nin düzenlediği 11. Türkçe Olimpiyatlarında yaptığı konuşmada FETÖ için bakın ne dedi :

  • Bozkurttaki Fidan gibi
    Çölün ortasında vaha gibi,
    Kuruyan dudaklarda bir damla su gibi,
    Kararmış yüreklerde bir nebze merhamet gibi,
    Pörsümüş dimağlarda aydınlık bir ufuk gibi,
    Bize güzeli anlattınız, bize güzeli hatırlattınız…
    Muhterem Hocaefendi’ye saygılarımı sunuyorum. Gel artık, bitsin bu hasret!
  • Türk tarihinde ilk kez, seçimle gelmiş bir hükümet,
    CIA uşağı silahlı terör örgütü ile beraber çalışıyordu!

11 yıl boyunca emperyalist devletlerin hatırına Türk Devleti, Libya’dan Mısır’a, Suriye’den Irak’a sürüklendi.

  • Tarikat ve Cemaatler Türk Devletine girdi.

Onlara güç verildi. Cumhuriyet düşmanları “Darbe” yapacak güce ulaştırıldı.
En sonunda da vatanımız, Gri Listenin içine atıldı.
(Türk Devleti ilk kez, uyuşturucu ticaretine göz yummak-Teröre finansman sağlamakla yeterince uğraşmamak gibi ağır suçlara muhatap oluyordu.)

Aziz Türk Milleti,

Kimi suçlar zaman aşımına bağlı olamaz!
Suç işleyenler kendilerini yasaların zırhına sığınmakla kurtulacaklarını sanıyorlarsa, aldanırlar. Tek maddelik bir Anayasa değişikliği, Türk Milleti tarafından onaylanırsa,
kimse yargıdan kaçamaz…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 04 Temmuz 2023

CEHALET NASIL KENDİNİ YİNELER ve NASIL YOK EDİLEBİLİR?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Aydınlanmamış ve geri kalmış toplumlardaki, özellikle de islam ülkelerindeki cehalet bireysel değil, bilinçli(!), sistemli ve kurumsaldır. Tarihsel olarak resmi ve resmi olmayan (sözde tarikat, cemaat, dernek, vakıf… vb.) EĞİTİM(!) KURUMLARI aracılığı ile tıpkı BUĞDAY TOHUMU ekilir gibi henüz aklını kullanabilme çağına gelmemiş çocukların beyinlerine din(!) diye cehalet tohumları ekilir. Daha sonra da hasat edilen bu cehalet ürünleri, yine resmi ve resmi olmayan kurumların, yazılı ve görsel basın araçları eliyle topluma sanki EKMEKMİŞ(!) gibi, kuşaktan kuşağa aktarılarak sürer.. Bu süreç, tarih boyunca, durmadan, donmuş durumda, aynen yeniden yinelenir durur.

Bu geri bıraktırıcı kısır döngüden, ancak ve ancak sürekli olarak cehalet üretilen, resmi ve resmi olmayan bataklıkları hukuksal olarak ve fiilen (eylemle) yok edip akıl, bilim ve özgür düşünce temeline dayalı

  • AYDINLANMACI, ÇAĞDAŞ ve LAİK BİR EĞİTİM SİSTEMİ ile çıkılabilir.

Atatürkçü düşünce sistemi ve Atatürk devrimlerinin temeli, kutsal dinimizi ve dinsel değerleri bu cehalet bataklıkları ya da cehalet öbeklerini yok edip, toplumu topyekün (bütünüyle) nakilci (aktarıcı) hatta tahrif edilmiş (çarpıtılmış) bir din anlayışından akılcı ve özgürlüçü duru bir din anlayışına kavuşturmak; dinin ve dinsel değerlerin dinbazlar ve din tüccarlarının vesayetinden kurtarmak; siyaseti, hukuku, devlet yönetme kurallarını dinden ayırmak, dini devlet işlerinin ve siyasetin dışında tutmaktır.

Zaten bilimsel olarak, bireyler ve toplumların din ve vicdan özgürlükleri de ancak insanların tam bir özgür irade sahibi olabilmeleriyle sağlanabilir. Günümüzdeki dinbazlar, yani

  • Dini kendi çıkarları için araçsallaştırıp dinden geçinmek isteyen din baronları şunlardır.

1- Dinden siyasal güç ve iktidar devşirmek isteyenler.
2- Dinden ekonomik rant ve servet sağlayanlar.
3- Dinden dinsel makam, rütbe ve prestij (saygınlık) türetmek isteyenler.
4- Dinbazlığa dayalı kurulu siyaset, servet ve itibar düzenini korumak ve sürdürmek isteyenler.
5- Dinden geçinmeyi meslek durumuna getirmiş olanlar.

  • Bir tek tümce ile söylemek gerekirse, Atatürk’e, Cumhuriyete, laikliğe, demokrasiye, sosyal hukuk devletine karşı çıkanlar içten  dindarlar değildir!

Bunlar, dinden geçinen dinbaz din baronları ile yine dinsel cehaletlerinden dolayı bu dinbaz din baronların dolduruşuna gelenlerdir.

Hiç unutulmasın ki; İslam dini öz olarak SEVGİ, BARIŞ, ESENLİK, GÜZEL AHLAK ve AKIL DİNİDİR. Çünkü aklı olmayanın dini de yoktur.

Dinbazlık yaparak dini kullanıp saltanat sürme ve dinden geçinme din değildir; dini ve dinden kaynaklanan kutsalları kötüye kullanmaktır

Ayrıca İslamda ruhban (din adamı) sınıfı da yoktur.
Ayrıca doğru anlaşılmış gerçek inanç sahibi olan gerçek dindarlar insanları ötekileştirmez, toplumu da bölmez, birleştirip bütünleştirir.

BAŞÖRTÜSÜ ve ANAYASA

 Avukat A. Erdem AKYÜZ

                Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında değişiklik istemini içeren ve 336 milletvekilinin imzası ile AKP tarafından Meclise verilen yasa teklifi ile başörtüsü ve ailenin tanımına ilişkin yeni düzenlemeler getirilmek istenmektedir.
Ancak istenen şeyler “başörtüsü ve aile birliği tanımı ile sınırlı olmayıp; kılık kıyafete ilişkin yeni düzenlemeleri” de kapsamaktadır.

BAŞÖRTÜSÜ VE KILIK KIYAFET (GİYSİ)

Anayasa değişikliğini içeren yeni yasa teklifinin 1. maddesinde aynen

  • Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetlerinden dolayı… kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan
    yoksun bırakılamaz.

denmektedir.
Yani getirilmek istenen yeni yasa ile yalnız başörtüsü değil, “tercih ettiği kıyafet” denilerek çarşaf, peçe gibi kılık ve kıyafetlerin de giyilmesine serbestlik getirilmek istenmektedir.
Hatta o deni ki; askeriye, tıp, emniyet gibi verilen hizmete göre giysi giyilmesinin zorunlu olduğu ortamlarda bile, bu zorunluluğun; kadının başını örtmesi ve tercih ettiği giysiyi giymesini hiçbir biçimde engellemeyecek ölçülerde olması yönünde kısıtlama getirilmektedir.
Teklifin görülmeyen, göz ardı edilen en önemli noktalarından biri budur.
Başörtüsü konusuna gelince; unutulan ve değerlendirilmeyen hususlardan bir başkası, halen yürürlükte olan Anayasamızın değiştirilemeyecek ve Anayasaya aykırılığı bile iddia edilemeyecek maddelerini etkileyecek değişiklik istemlerini kapsamasıdır.

                DEĞİŞTİRİLEMEZ NİTELİKTEKİ MADDELER

                Anayasamızın ilk 3 maddesinde; Devletin biçiminin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile Cumhuriyetin sayılan niteliklerinin değiştirilemeyeceği gibi değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği hükümleri yer almaktadır. Bu maddeler ile bağlantılı olan ve “İnkılap (Devrim) Kanunları’nın Korunması” başlığını taşıyan 174. maddesinde; bu maddede yer alan hükümlerin Anayasaya aykırılığının bile ileri sürülemeyeceği yani değiştirilmeyeceği ve sürekli olarak uygulanacağı ibaresi vardır.
Anayasamızın değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği 174. maddesinin 3. fıkrasında “Şapka İktisası (kullanılması) Hakkında Kanun” yer almaktadır.

ŞAPKA VEYA BİR DİĞER BAŞLIK

Değiştirilmesinin bile istenemeyeceği, Şapka İktisası (Kullanılması) hakkındaki 671 sayılı Yasanın 1. maddesi, kadın – erkek ayrımı yapılmaksızın “Bütün memur ve müstahdemin, Türk Milletinin giyeceği başlık olarak şapka kullanmak zorunda olduğu ve şapkaya aykırı ve değişik bir başlığın kullanılamayacağı” hükmünü taşımaktadır.
Anayasa’mızda yer alan bu maddede; başına şapka veya bir başlık takmak isteyen kadın veya erkek ayrımı yapılmaksızın, tüm vatandaşlarımızın ve ülkemizde yaşayan tüm insanların, yalnızca şapka takabilecekleri hükmü vardır. Maddenin devamında, buna aykırı bir uygulama ve alışkanlığı, hükümetin önlemekle yükümlü ve zorunlu olduğu yazılıdır.
Getirilen yeni yasa teklifi ile, Anayasamızın bu buyurucu (amir) hükmü de ihlal edilmektedir.

TARİKAT, ŞEYH VEYA MÜRİD

Anayasanın, değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği öngörülen aynı maddesinde yer alan bir başka yasa 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine (Kapatılmasına) ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına (Kaldırılmasına ve İptal Edilmesine) Dair Kanun” dur.
Bu yasa ile bütün tarikatlar, tekkeler, zaviyeler kapatılmış; şeyhlik, dervişlik, müridlik, üfürükçülük, büyücülük, falcılık gibi unvan ve isimlerin kullanılması ve bu gibi yerlerde bu adlar altında çalışma yapılması kesin olarak yasaklanmıştır. Yasaklanan bu işleri yapan kişilere para ve hapis cezaları öngörülmüştür.
Ancak yasaklanan bu örgütlerin ve bunları yapan kişilerin serbestçe faaliyette bulundukları ve Anayasanın bu yönüyle de ihlal edildiği bilinmektedir.

ÖĞRETİM BİRLİĞİ

Anayasamızda yer alan ve değiştirilmesinin teklifi bile olanaklı olmayan yasalardan biri de, 430 sayılı “Tevhidi Tedrisat Kanunu” yani “Öğretim Birliği Kanunu’dur.” Bu yasaya göre Türkiye’deki tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Her türlü vakıf tarafından kurulan ve yönetilen tüm okullar kapatılarak Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir. Dinsel alanda eğitim vermek yetkisi yalnız Bakanlığa bağlı İlahiyat Fakültesine bırakılmıştır. Bu yasaya aykırı hareket edilmesi Anayasa’nın ihlali ve suç olmaktadır. Günümüzde eğitim vermekte olan vakıf, dernek, kurum veya kişilerin kurduğu Kuran kursları ve imam hatip okulları bu kapsama değerlendirilmelidir.

SONUÇ OLARAK

Anayasa’nın değiştirilemez ve değiştirilmesinin teklif bile edilemez nitelikteki maddelerine aykırı olan her türlü yeni yasa veya değişiklik önergeleri verilemez, verilse ve kabul edilse bile geçerli olmaz. Başörtüsü yasa teklifi denen bu öneri de, bu kapsamdadır.

                 Anayasa’ya aykırı olan bu tür eylemlerin hukuksal sonuçları olacaktır.

Mele Ordusu Görevde.. / A Mob of 1000 “Mele” (Molla) is on march!

Mele_ordusu_gorevde