Etiket arşivi: Dr. Ahmet Saltık

ADD’den 23 Nisan 2022 Ulusal Egemenlik Şenliği ve Bildirgesi..

Dostlar,

ADD bu gün, 23 Nisan 2022 Cumartesi günü, çok kapsamlı bir etkinlik düzenlemekte..
Sabah 11:30’da ATO (Ankara Ticaret Odası) büyük kongre salonunda (Congressium) toplanacağız.

Ülkemizin her yerinden Derneğimiz üyeleri ve yoldaşları otobüslerle, trenle, araçları ile yola çıktılar bile… Program, aşağıdaki görselde de (posterde) yazıldığı üzere;


Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayacak.
Ardından, Genel Başkanımız Sn. Dr. M. Hüsnü Bozkurt,

  • ADD’nin ULUSAL EGEMENLİK BİLDİRGESİNİ (MANİFESTOSUNU) okuyarak
    ülkemize ve dünyamıza haykırışlarımızı, isteklerimizi ve kararlılığımızı,
  • Ulus Egemenliğine her koşulda ve sonsuza dek sahip çıkacağımızı herkeslere duyuracak.

Bando gösterisi izleyecek Bildirgenin paylaşılmasını.
Etkinlik, ADD web TV’de eşzamanlı yayınlanacak (youtube ve öbür sosyal medya hesapları)

Öğleden sonra 14:00’te ise, Aslanlı Yolun başında toplanarak Anıtkabir’e, Yüce ATATÜRK‘ü ziyarete gideceğiz.

Büyük Millet Meclisi, günümüzden 102 yıl önce 23 Nisan 1920 günü Ankara’da, Mustafa Kemal Paşa‘nın uzun ve çok yoğun emekleriyle toplanabilmişti. 16 Mart 1920’de, Mustafa Kemal Paşa’ın uyardığı ve öngördüğü üzere İstanbul’da Meclis-i Mebusan işgalci İngilizlerce basılmış ve dağıtılmıştı. Yakalanan mebuslar Malta adasına sürgüne – zindana yollanmıştı. Kurtulabilenlerin bir bölümü Ankara’ya geldi, Büyük Millet Meclisine katıldı.

Mustafa Kemal Paşa 4 Eylül 1919’da başlayan Sivas Kongresinde Heyet-i Temsiliye başkanı seçilmişti. 19 Mayıs 1919’da bağımsızlık savaşımızı örgütlemek üzere işgal altındaki İstanbul’dan yola çıkmış ve Samsun’dan başlayarak ilmek ilmek Kurtuluş Savaşı için Ulusu hazırlamıştı. Boynunda, son Osmanlı padişahı “hain – deni – soysuz” (Atatürk’ün SÖYLEV‘inde kullandığı sözler!) Vahdettin’in idam fermanı, “sine-i millette bir ferd-i mücahit” olarak Anadolu’da çok sayıda yerel Kongre toplanmıştı. 27 Aralık 1919’da Ankara’da coşku ile karşılanmıştı.

İstanbul Meclis-i Mebusanı’nın dağıtılmasını izleyen günlerde, boşluk oluşmasına izin vermeksizin Ankara’da olağanüstü yetkili bir Meclis toplanmasını istemişti. İşgal altındaki Anadolu’dan ancak 115 temsilci toplanabilmişti. Geceleri, kara çarşaflara bürünerek, saman balyaları arasında, kağnılarla gelebilmişlerdi. 23 Nisan 2020 günü Ankara’da umutsuzluk ve hüzün baskın görünüyordu. Paşa gürledi, Milletvekillerine şöyle seslendi :

“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim.
Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim.
Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada
tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince
bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.”

Böyle konuşunca herkesi bir heyecan dalgası sardı. Hiçbiri gözyaşlarını zaptedemiyordu.

O şanlı 1. Meclis, Kurtuluş Savaşımızı Mustafa Kemal Paşa başkanlığında başarıyla yönetti.
1923 seçimleriyle yerini TBMM’ye bıraktı, o da Lozan Andlaşmasını onayladı…
Başkanlık Kürsüsünün üzerinde artık

  • “EGEMENLİK BAĞSIZ KOŞULSUZ ULUSUNDUR” yazmaktaydı.

O tabela 102 yıldır orada ve asla inmeyecek..

  • Artık egemenliğin kaynağı gaiplerde, göklerde, saraylarda, sultanlarda değil; ULUS’ta!

Adı üstünde; ULUS EGEMENLİĞİ, ULUSAL EGEMENLİK…

Ve bu görkemli devrim, çocuklarımızca da içselleştirilsin diye, yeryüzünde örneği olmaksızın, Mustafa Kemal Paşa tarafından onlara bir bayram olarak armağan edildi izleyen yıllarda.

Günümüzde çocuk şenlikleri – çocuk eğlencelerine indirgenerek ULUSAL EGEMENLİK DEVRİMİ görmezden gelinerek bu bilincin kuşaktan kuşağa aktarılması bilerek engellenmeye çalışılıyor. Ama boşuna… Artık insanlar uyanmışlardır ve kendilerini kendileri yöneteceklerdir dokunulmaz ve mutlak olan egemenlik haklarını doğrudan ya da dolaylı belirlediği temsilcileri eliyle.

Bu tarihsel olgunun ve gerçekliğin böylece kabulü ve demokratikleşme ekseni kabulü çok yerinde olur. İşte bu gün, 102 yıl sonra dünyaya ve ülkemize ADD olarak düşüncelerimizi sunacağız, sorunlara ve tehditlere dikkat çekeceğiz, çözüm önerileri ve kararlılığımızı koyacağız orta yere..

Herkes çağrılımızdır..

23 Nisan 2022 Cumartesi, 11:30, Ankara Ticaret Odası büyük kongre salonu..

Sevgi ve saygı ile. 23 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc ADD Bilim Kurulu 2. Başkanı
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik   twitter : @profsaltik    

 

 

 

 

Kılıçdaroğlu, elektriği kesilen evinden seslendi: Kimse merak etmesin karanlıkları aydınlığa çıkaracağız

Kılıçdaroğlu, elektriği kesilen evinden seslendi:

“Kimse merak etmesin karanlıkları aydınlığa çıkaracağız”

CHP lideri, elektriğinin kesilmesinin ardından saat 21.00’de açıklama yapacağını duyurmuştu

Kılıçdaroğlu, elektriği kesilen evinden seslendi: Kimse merak etmesin karanlıkları aydınlığa çıkaracağız

Yaklaşık 2,5 aydır faturasını ödemeyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun evinin elektriği bugün kesildi. Kılıçdaroğlu, karanlıkta eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile kamera karşısına geçerek açıklama yaptı.

Sosyal medyadan yaptığı canlı yayına
  • “Bir avuç holding ceplerini dolduracak diye memleketimizin onurlu insanları fakirliğe sürükleniyor. Söyleyeceklerim, halkın bu adaletsiz düzene karşı yükselttiği sestir.”
    notunu düşen Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:
  • Büyük bir toplumsal sarsıntının ortasındayız. Saraylı eşkıya holdinglerin cepleri dolacak diye halkın elektrik gibi gıda gibi temel hakları gasp edildi bu ülkede.
  • Elektrik dağıtım şirketlerinin büyük bölümünü beşli çeteye verdiler.
  • Cengiz Holding, 8 yılda kamudan tam 2 milyar 295 milyon 311 bin lira değerinde 37 ayrı elektrik ihalesi almış. Cengiz gibiler paralarına para katarken; milyonlar faturalarını ödeyemeyecek hale geldi.
  • Aç gözlü çetelere karşı halk çok öfkeli. Dünyada bu girdabın içinde. Tüm dünyada zengin azınlıklar halkların sosyal, siyasi refahını baltalıyor. Vatandaştan alıyorlar, alıyorlar, servetlerine servet katıyorlar.
  • Dünyanın en zengin 26 insanın serveti dünya nüfusunun yarısına eşit. Zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul hale getirildi. Bu zenginler servetlerinin %1’ini paylaşsalar okula gidemeyen bütün çocukların eğitim masrafları karşılanır.
  • Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan bu sistem artık miadını.
  • Neoliberalizm artık can çekişiyor.
  • Sıradan insanların öfkesine yenilmek üzere neoliberalizm.
  • İmkansız görünen düşüncelerin zamanı gelmiştir. Devletler insanların temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür.
  • Neoliberalizmin sonu gelmiştir. 
  • İşte ben bu aç gözlü politikacıların yarattığı karanlığa karşı ayaktayım.
  • Bu eylemin sivil itaatsizlik çağrısı değil bir direniştir.
  • Bu sizin hakkınızı arama mücadelemdir.

SALGIN MI BİTTİ, AKP Mİ BİTTİ?

Dostlar,

Bu gün (19.4.22) sabah 11:20 – 11:40 arasında ARTI TV‘de Sn. Kemal Göktaş’ın konuğu olduk.
Sağlık Bakanı Dr. F. Koca’nın son günlerdeki salgının bitmek üzere olduğu / bittiği yönündeki söylemleri çok merak ediliyor. Dün de Cumhuriyet gazetesi bizimle ve sevgili dostumuz Prof. Mehmet Ceyhan ile söyleşi yapmış ve demeçlerimizi manşetten vermişti.. Bakınız :

Dr. Saltık : Salgının bittiğini söyleyemeyiz! | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

  • Gerçekte biten salgın değil AKP!

Yaz geliyor, turizmi mutlaka ayağa kaldırmak istiyorlar. Hem geçen 2 yıldan büyük yitikler var hem bu yıl ödenecek 170 milyar $ dolayında borç için döviz olağanüstü gerekli. Ayrıca Rusya’nın Ukrayna’ya askeri operasyonu boyut bakımından çok büyüdü, süre olarak da epey uzadı, uzayabilir. Oysa bu 2 ülkeden gelen turistler, toplam ziyaretçilerimiz içinde çok önemli oranda.

Bunlara ek, AKP = RTE‘nin, ülkemiz aşkın (hiper) enflasyondan kırılırken gündemi olabildiğince saptırmaya ve daha da önemlisi bir başarı öyküsüne gereksinimi çok ciddi.

  • “Salgını dünyada herkeslerden önce biz bitirdik, hamdolsun!” diyebilmek istiyorlar!!

Oysa yaşamın gerçekliği çok acı. Dünya Sağlık Örgütü geçen hafta

  • Salgın henüz kesin olarak bitmedi!” uyarısı yaptı.

Omicron’un BA.4 ve BA.5 varyantlarını “endişe verici varyant” olarak duyurdu.

Afrika’da halkın %80’inden çoğunun aşılan(a)madığının altını çizdi.

Örtün başı Genel Sekreter Dr. T.A. Ghebreyesus şunları vurguladı :

  • Her ülke virüsü (varyantları) izlemeli,
  • Etkin aşılarla yaygın aşılamayı sürdürmeli (Toplum bağışıklığı yüksek tutulmalı)
  • Kovid-19’a karşı dayanıklı sağlık sistemi gerekli, (Türkiye son derece yanlış olarak ,1. Basamağı hala yeterince güçlendirmedi, salgını hastanelerde göğüslemeyi hüner saydı!)
  • Yurttaşlara, özellikle yoksullara, virüsle savaşım araçlarına eşit ulaşım sağlanmalı
  • Küresel işbirliği konularına önem verilmeli.

Bunları ve daha çoğunu programda aktardık ve S. Göktaş’ın sorularını yanıtladık.

Türkiye 5. dalgayı yaşıyor, 4 haftadır inme eğilimindeki veriler rahatlatıcı ama Sağlık Bakanlığı verilerine güvenilmiyor, sayılar gerçeği yansıtmaktan çok uzak. Salgın eğrisinin her an yükselmeye geçme riski var.. Yeni ve tehlikeli varyantların gelişme riski de.

  • Ne yazık ki, AKP iktidarı halkın sağlığı ile kumar oynamayı sürdürüyor!

İzlemek için lütfen tıklayınız : https://youtu.be/OHzKKpE0fhM

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 19 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

Dr. Saltık : Salgının bittiğini söyleyemeyiz!

Uzmanlardan Fahrettin Koca’nın ‘normale dönüyoruz’ açıklamalarına tepki

Pandemide 5. dalgayı yaşadığımızı söyleyen Prof. Dr. Ceyhan, “Vaka sayıları gerçeği yansıtmıyor” derken Prof. Dr. Saltık ise “Salgının bittiğini söyleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

Pandemide 5. dalgayı yaşadığımızı söyleyen Prof. Dr. Ceyhan, “Vaka sayıları gerçeği yansıtmıyor” derken Prof. Dr. Saltık ise “Salgının bittiğini söyleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet, Kader Çukay,18.04.2022
https://www.cumhuriyet.com.tr/amp/turkiye/uzmanlardan-fahrettin-kocanin-normale-donuyoruz-aciklamalarina-tepki-1926836 (sayfa 3)

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, önceki gün sosyal medya hesabından,

  • Gözümüz aydın. 5 binin altını gördük. Yeni vaka sayısı 4425

açıklamasını yapmıştı. Koca daha önce de “Fahrettin Koca’yı tanımadığımız günlere dönüyoruz. Bugünkü vaka sayısı 5609” açıklamasıyla tepki çekmişti. Koca’nın açıklamalarıyla salgın bitti izlenimi vermesine tepki gösteren uzmanlar, “AKP iktidarı ve Sağlık Bakanlığı halkın sağlığıyla kumar oynuyor” dedi.

“KADERE KISMETE KALDI”

Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yeni varyantlarla birlikte vaka sayısının artacağını belirterek, “Salgın kadere kısmete kaldı. Yeni varyantlar çıkmaya devam ediyor. Her ülke araştırma yapıyor ancak Türkiye yapmıyor. Bu nedenle ülkemizde hangi varyantlar var bilmiyoruz” dedi.

Ceyhan, Türkiye’nin şu an 5. dalgayı yaşadığını söyleyerek,

  • “Salgın düz bir çizgi gibi ilerlemiyor. Vakaların durağanlaştığı dönem oluyor ancak arkasından artış dönemi yaşanıyor. Türkiye’de açıklanan vaka sayıları gerçeği yansıtmıyor. Test yapma kriterleri zorlaştırıldı. Eski kritlerdeki gibi test yapılsa bunun 5-10 katı vaka sayısı çıkar”

diye konuştu. Fahrettin Koca’nın salgın bitiyor yönünde yaptığı açıklamalara tepki gösteren Ceyhan,

  • “Devlet, salgın uzmanı olmadığı için salgın yokmuş gibi ekonomi, sosyal hayat, turizm canlansın diyor. Turizm ve ekonomi canlansın demek yanlış. İnsanlar tedirgin olduğu için canlanamıyor. Vatandaşlar da bu vakaların doğruyu yansıtmadığını biliyor”

ifadelerini kullandı.

“PANDEMİ BİTMEDİ”

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık da

  • ‘Dünya genelinde salgının bittiğini söyleyemeyiz” diyerek
  • “Salgının görünümünde çok önemli değişiklikler var.
  • DSÖ de yeni varyantları ‘endişe verici’ olarak tanımladı.
  • BA.4 ve BA.5 endişe verici varyant listesine eklendi.
  • Salgın nerede hızlı çoğalıyorsa, yeni varyantların ortaya çıkması daha kolay hale geliyor” ifadelerini kullandı.
  • Saltık, DSÖ’nün “Pandemi henüz kesinlikle bitmedi” açıklamasını anımsatarak
  • “Sağlık Bakanlığı mevsimden medet umarak, aşıyı da bitirerek salgına harcama yapmak istemiyor.

AKP iktidarı ve Sağlık Bakanlığı kumar oynuyor. Halkın sağlığıyla oynuyor” dedi.


================================

Dostlar,

14 Nisan 2022 günü 2 tweet iletimiz : @profsaltik  ·

  • Dünya Sağlık Örgütü: “Pandemi kesinlikle henüz bitmedi!” BA.4 ve BA.5 “endişe veren varyant” listesine eklendi. Yeni alt varyantlar birkaç ay arayla oluşuyor. Daha tehlikeli olup olmayacakları salt şansa bağlı. Yeni varyantlara yeni aşı gerek. Bakan Koca, koca koca laflar etmesin!!
  • Şangay’da dün, bulgu veren 2573, vermeyen 25146 kovit-19 olgusu yakalandı. Çok sıkı önlem-tarama ile bile oran 1/10. Türkiye’de bu oran kaç acaba? Hamdolsun, ne varsa o mu? Bakan Koca/AKP çok ağır vebal alıyor. Masum kurbanlar geri gelmiyor, iyileşenler de bedel ödüyor, ödeyecek!

    Tarihe not düşmüş ve iktidarı, halkımızı aydın namusu ile bir kez daha uyarmış olalım..

    Sevgi ve saygı ile. 18 Nisan 2022, Ankara
    (Güncelleme : 19.04.22, 01:58)

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
    ​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
    www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
    facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

Beşinci yılında 2017 Anayasa kurgusu

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Anayasacılık hareketlerinden kopuş olarak 2017 değişikliği, Osmanlı Devleti-Türkiye Cumhuriyeti anayasalarından tümüyle ayrılmakta. İşte kopuşun 5 halkası ve 25 başlıkta görünümü:

1-Anayasa değişikliğine giden yol,
2-Halkoylaması ile yok edilenler,
3-Geçiş süreci,
4-Uygulama ve
5-Sorumsuzluk zırhı.

İTİCİ GÜÇLER

2017 Anayasa değişikliği, uzunca bir süreye yayılan anayasal arayış sonucu mu, yoksa 15 Temmuz darbe girişiminin ürünü mü? İşte itici güçler ve aşamalar:

Anayasasızlaştırma; yöneticilerin, Anayasa’nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerini çiğnemesi, özellikle Gezi olayları sırasında zirve yaptı (2013).

Allah’ın lütfu: Darbe girişimi için; “Bu hareket, Allah’ın bize büyük bir lütfudur” (CB Erdoğan).

OHAL (20 Temmuz 2016): OHAL KHK’ler, darbe girişimi ile ilişkisi olmayan, hatta ömürleri, cemaatlere ve bütün hukuk dışı yapılanmalara karşı mücadele ile geçen kişi ve kesimlere yönelik, “kitlesel imha aracı” olarak kullanıldı.

Anayasa suçu itirafı: “Ülke yönetimi yasa ve Anayasaya uygun değildir ve de suç işlenmektedir” (D. Bahçeli, 16 Ekim).

Değişiklik teklifi: AKP-MHP mutfağında hazırlanan 21 maddelik değişiklik önerisi TBMM Başkanlığına sunuldu (B. Yıldırım,10 Aralık).

OYLAMA VE SONUÇLARI

OHAL: Hukuk dışı ve en acımasız OHAL uygulamasının zirve yaptığı bir sırada 18 maddelik Anayasa değişikliği oylandı (16 Nisan 2017).

Ölçüsüz propaganda: Evet ve hayır blokları, fırsat ve olanak bakımından eşit koşullarda yarışamadı; seçmen, bilgilenme hakkından yararlanamadı ve anayasal kamuoyu oluşamadı.

Mühürsüz oylar: Mühürsüz oy ve zarflar sayılarak, ‘evet’ sayısal üstünlüğü sağlandı.

Yok edilen kurum ve kurallar: Hükümet, siyasal sorumluluk ilkesi, siyasal karar düzenekleri, Anayasal denge-denetim düzenekleri.

Kişisel iktidar: Devlet başkanlığı ve yürütme tek kişide birleştirildi.

HSK: Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bir ay içinde yapılandırıldı.
Parti Başkanlığı: CB, bir ay içinde eski partisinin başkanlığına döndü.


Uyum yasaları
: Uyum yasaları, öngörülen 6 aylık süre bir yana, 16 ayda bile çıkarılmadı.

Seçim: Seçim yasası değiştirildi ve ittifak düzenlemesi yapıldı. Anayasa’da 3 Kasım 2019 olarak öngörülen seçim tarihi, 24 Haziran 2018’e çekildi. Geçiş dönemi için uyum, yasalar yerine Anayasa’ya aykırı olarak KHK’lere bırakıldı.

Kıyım: OHAL KHK’leri yoluyla “kitlesel kıyımlar” seçimler sonrasında da sürdü.

FİİLİ DURUM

24 Haziran 2018 seçimleri ardından yürürlüğe giren “anayasal kurgu”, en başta savunucuları tarafından bozuldu:

*Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme uygulamaları, anayasa dışı ve fiili durumlar hanesinde yer aldı. Üniversiteler ve uzman-özerk kuruluşlar, Saray gölge ve güdümüne konuldu.

*Yasasızlaştırma: Yasama yetkisini özerk olarak kullanamayan TBMM, müzakere sürecini de işletemedi. CHP-HDP ve İYİ Parti’nin kamu yararına yönelik bütün önergelerini reddeden AKP-MHP, boş sıraları, sadece oylama sırasında doldurdu; toplumun geleceğini ilgilendiren yasa görüşmeleri, tv. yayınları sonrasına kaydırıldı. Yasal düzenleme alanı, CBK’ler lehine daraltıldı.

*Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Anayasa’nın açık hükümlerine karşın Saray güdümünde.

*Yoksullaştırma: Kurumları, kuralları ve değerleri sürekli aşındırma ile toplumsal ayrıştırma ve yoksullaştırma arasında belirgin bir koşutluk var.

*Araçsallaştırılan din: Dünyevi hukuktan uzaklaşmak için siyasete alet edilen din, yoksullaşmanın kaynağı oldu; çözüm için de kullanılıyor: Sabır!

SORUMSUZLUK ZIRHI

Anayasal kurgu gerekçelerinden hiçbiri gerçekleşmedi. Siyasal ve anayasal bellek, yalnızca iki kişinin iktidar hırsı için mi silinmek istendi?

OHAL dönemi resmi işlem ve eylemleri ile yaptırımlar arasındaki sorumluluk halkalarını koparma iradesi de belirleyici.

  • OHAL dönemi ve sonrasında Anayasa ve hukuk dışı karar alıcı ve uygulayıcılarını her türlü sorumluluktan bağışık tutan beş yasa:

*“… hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” (18.10.16/ 6749 ).
*“… hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz. (8.11.16/6755)
*“… hukukî, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz. (1.2.18/7071).
* “… hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” (5.12.19-7194).
*”… hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk doğmaz. (11/11/20- 7256).
================================================

Dostlar,

Sn. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, “son derece ilginç” bir siyasal sürece tanıklık ediyor. Üstelik 2 yekinlikle :

1. Çok kıdemli bir kamı / anayasa hukukçusu (50+ yıl!)
2. Bir parlamenter..

BİRGÜN gazetesindeki köşesinde haftalık olarak yazageldikleri gerçekten siyasal tarihe, TBMM tarihine ve Anayasa hukuku / siyaset bilimi öğretisine tartışma, eğitim – öğretim gereci (materyali) olabilecek nitelikte.

Bu yazılarını mutlaka kitaplaştırması gerek Kaboğlu hocamızın.

Ne var ki, AKP iktidarı ve yedeği küçük partinin ve de şu ya da bu nedenle iktidara desteğini sürdüren çevrelerin bu “muazzam siyasal – hukuksal anomali“yle yüzleşecek “hal”leri yok.
Bize göre bu “muazzam siyasal – hukuksal anomali” nin içeriği bir yana, sürdürülebilmesi ve sürdürülebilme dinamikleri daha hafif bir siyasal – hukuksal anomali değil.

Son derece nesnel ve dolayısıyla çok çarpıcı olan 3. bir boyut ise Türkiye’nin bir bütün olarak tüm kurumları – kuralları – gelenekleriyle bir yoksunlaşma, çoraklaşma ve yozlaşma sürecine sokulması üzerinden ödemekte olduğu çok ağır fatura ki; sürdürülesi değil.

Siyasal sistemde birçok eksen ve düzlemde çok yüksek düzeyde gerilim enerjisi yüklenmiş durumda. İktidar kanadının bu olgunun ayırdında olmadığını savlamak çok güç. Dolayısıyla, bu son varsayım doğru ise, Türkiye, karşıdevrim ile bir kez daha çok çetin bir hesaplaşmaya sürüklenmekte.

Diyanet Akademisi, hemen ardından İstanbul’da doğrudan Erdoğan tarafından açılan Ayasofya medresesi çok tipik 2 güncel örnek olarak öne çıkmakta. Açılışta Erdoğan’ın doğrudan çatışmacı sözleri de!

  • 2023 gündemi netleşiyor; İktidar kanadı “şah mat” demeye hazırlanıyor “korkarız..” 

Gerçekte korkmayız! Tümcenin gelişi gereği o fiil..
Cumhuriyetin kazanımlarını koruyup – kollayacak tarihsel birikim, gerçekte bu pervasız salvoyu savuşturmaya yetecektir. Karşıdevrimciler bu tarihsel gerçekliği asla unutmasın!

Sevgi ve saygı ile. 18 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

 

 

Devrim kapısının anahtarı

Mehmet Bedri Gültekin

Sosyalist Cumhuriyet Partisi Gn. Bşk.
17 Nisan 2022

Dünyamız ve Türkiye’miz tarihi bir yol ayrımında. Ukrayna savaşı bir kez daha gösterdi ki, ABD çağı geride kalıyor. Avrupa Birliği’nin yarını görmekten aciz miyop yöneticilerinin, ABD’nin savaş kayığına binerek sürdürdükleri kışkırtıcı politika ise, sadece Batı sisteminin kendi halkları başta olmak üzere dünyaya felaketten başka bir gelecek vermeyeceğini kanıtlıyor.

Ama insanlık bu felakete teslim olmayacak, altı bin yıldır “kaybolan Cenneti”ne ulaşmak yolunda verdiği mücadeleyi zafere ulaştıracak, eşitlikçi-halkçı-kamucu bir kardeşlik sistemine yeniden kavuşacaktır.

  • Türkiye ise                             :
    – 70 yıldır Atlantik sisteminin kapısına bağlanmanın
    – ve 40 yıldır uygulanan neo-liberal ekonomik politikalar sonucunda yaşanan
    – tarihimizin en ağır ekonomik krizinin,
    – ABD’nin bölgemize ve ülkemize yönelik olarak uyguladığı meşum politikaların sonucu
    10 yıldır sırtımıza yıkılan sekiz milyonluk mülteci yükünün yol açtığı sorunlar
    – ve bir tarikatlar koalisyonu olan AKP’nin Cumhuriyetimizi tasfiye etme yolunda
    – 20 yıldır uyguladığı politikaların sonucunda tarihi bir yol ayrımına gelmiştir.

Türkiye bu yol ayrımında, ya yeniden kardeş kavgasına sürüklenme, parçalanma ve kölelik yoluna girecek ya da geçen yüzyılın başında olduğu gibi yeniden silkinerek ayağa kalkacak ve yeniden Dünya milletler ailesi içinde; bağımsız, başı dik ve refaha kavuşmuş olarak onurlu yerini alacaktır.

Gerek Dünyada gerekse Türkiye’de koşullar şimdi tarihte hiç olmadığı kadar elverişlidir. İnsanlık son yüzyıl içinde bir yanda Atlantik sisteminin vahşi, hegemonyacı neo liberal sistemin yıkıcı sonuçlarını; diğer yandan, buna karşı sosyalist uygulamaların çok sayıda ülkeyi olumlu anlamda nereden nereye getirdiğini gördü. Geçen yüzyılın başında daha önceki sömürgeci yağma sisteminin sonucunda sokaklarında insanların açlıktan öldüğü, çöpçülerin sabahları sokaklardan ceset topladığı yıllardan, yüzyılın sonrasında sosyalizm sayesinde dünyanın en büyük ekonomisinin ortaya çıktığı ve yoksulluğun sıfırlandığı başı dik ve önü, sonuna kadar açık olan ülkelerin ortaya çıktığını da gördü.

İşte her şeyi bir yana bırakalım sadece bu gerçeğin varlığından dolayı insanlık, başında ABD’nin olduğu Batının neoliberal vahşi kapitalist sisteminden temelli olarak kurtulacağı bir dönemin eşiğinden içeri adım atmaktadır.

TÜRKİYE

Türkiye için ise şunu söyleyebiliriz:

  • 20. Yüzyılın başında emperyalist sömürgeciliğe karşı mazlumlar dünyasının ilk kurtuluş savaşını verdik ve ardından Ortaçağın tasfiyesi yolunda büyük bir Cumhuriyet Devrimi gerçekleştirdik.

Emperyalizmin işbirlikçileri ve Ortaçağ özlemcileri tam 70 yılı aşkın bir süredir bu büyük devrimin kazanımlarını yok etmek için saldırıyorlar. İktidar ellerinde, dünya emperyalist sistemi arkalarında ve ülkenin bütün kaynakları bu saldırının hizmetinde ama bütün bunlara rağmen Türk Milletinin büyük çoğunluğunun yaşanan sıkıntıların üstesinden gelmek için, en büyük dayanak olarak Atatürk’ü görmeye devam ettiği gerçeğinin önüne geçemiyorlar.

Gerçekte insanlığın dünya çapında yaşanan çıkmazdan kurtuluş olarak merkezinde sosyalist ülkelerin olduğu yeni bir dünya düzenine yönelmeleri ile Türk insanının bugün yaşadığı büyük krizden çıkışı Atatürk de görmeleri arasında dikkat çekici bir paralellik vardır. 20. Yüzyılın başındaki Türk Devrimi, Sosyalist Sovyetler Birliği ile tam bir dayanışma içinde başarılmıştı. Ve Atatürk’ün ölümüne kadar da bu sıkı dayanışma ve işbirliği devam etmişti.

ATATÜRK VE SOZYALİZM KİTABI

Yıldırım Koç arkadaşım Türk devriminin uygulamalarını bizzat Atatürk’ün ve diğer bazı Cumhuriyet Devriminin önde gelen isimlerinin ağzından ifade edildiği üzere “Türkiye’ye özgü bir sosyalizm” olarak niteliyor. İşte bu durum, Türkiye’yi bugün yaşamakta olduğu çıkmazın kapısını açacak sihirli anahtarı bize sunuyor.

  • Sihirli anahtar, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başardığımız Cumhuriyet Devriminin bize bıraktığı eşsiz mirastır.

Bu eşsiz miras özetle; yarım kalan Cumhuriyet Devrimi’ni tamamlayarak Türkiye’ye özgü bir sosyalizm inşasına yönelmedir.

Yıldırım Koç hocamız, son yıllarda ısrarla Atatürk ve Sosyalizm üzerine çok sayıda yazı kaleme aldı. Son olarak bu yazılarını kitap haline getirdi. Kitap geçtiğimiz günlerde AsyaŞafak Yayınları tarafından okuyucuya sunuldu. Türkiye’nin bir çıkış yolu aradığı günümüzde kitap, çok önemli mesajlar veriyor: İnsanlığın ve Türkiye’nin tarihi bir yol ayrımına geldiği günümüzde, tarihimizin bu en önemli ve başarıya ulaşmış Devriminin gerçekte bugün bizler için neler ifade ettiğini Yıldırım Koç’un “Atatürk ve Sosyalizm” kitabından okumak çok öğretici olacaktır.
========================================
Dostlar,

Dostumuz Sn. M. Bedri Gültekin’e bu yazısı ve kitap tanıtımı için teşekkür ederiz,
kendisine katılıyoruz.
Yine dostumuz Sn. Yıldırım Koç’a da emek verip yazdığı ve bir araya getirerek kitaplaştırdığı için çok teşekkür ederiz..
Çeyrek yy önce merhum Prof. Alpaslan IŞIKLI da yazmıştı (1997) : ”

Sosyalizm, Kemalizm ve Din

Merhum büyüğümüz o kitabında,

  • “Bir insan hem Kemalist hem de sosyalist olamaz mı?”

sorusunu soruyor ve yanıtlıyordu : Evet..

Biz de böyle düşünüyoruz..

Emeğe saygı ile.

 

Sevgi ve saygı ile. 17 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Laikliğe Çağrı Birlikteliği…

Laikliğe Çağrı Birlikteliği’nden Uyarılar

24 Mart 2022 tarihli Resmi Gazetede Diyanet İşleri Başkanlığı hakkındaki yasada değişiklik yapan 7383 sayılı yasa yayımlanmıştır. Bu yasa ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak Diyanet Akademisi kurulmuştur.

7 Nisan 2022 tarihli Resmi Gazetede de 1 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde değişiklik yapan 98 no’lu Kararname ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir bölüm yetkilerinin devredilmesi yoluyla, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün görevleri genişletilmiştir.

1-3 Aralık 2021’de gerçekleştirilen 20. Milli Eğitim Şûrası’nda, okul öncesi çocuklar için de zorunlu din eğitimi tavsiyesinde bulunulduğu ve uygulamaya da hızla geçildiği ortadadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, giderek hızlanan bu ve benzeri düzenlemeler ve uygulamalarla, tabi olduğu Anayasa hükümleriyle (AS: açıkça) çatışan bir kurum durumuna getirilmiştir.

Cumhuriyet’in bir kurumu olarak (AS: Atatürk döneminde yasayla) kurulmuş olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uzunca bir süredir varlık nedeni dışında görevlerle (AS: yetkilerle) donatılması ve giderek bir Şeyhülislamlık mercii haline gelmiş olması hiç kuşkusuz, Anayasa’nın en başta laiklik olmak üzere (AS: m24), değiştirilemez hükümleriyle (AS: m.2 ve m.174) aykırılık yaratmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, devletin her biriminin, her kurumunun görevleri ile toplumsal yaşama ve siyasete ilişkin açıklama yaparak kendini bir fetva makamına çevirmiştir.

Laiklik ilkesi, devletin dinler karşısında (AS: aktif biçimde) yansız kalmasını gerektirmektedir. Buna rağmen (karşın) her geçen gün artan düzenleme ve uygulamalarla gerek devlet organlarında, gerek siyasette, gerekse de toplumsal yaşamda bu (AS: zorunlu) yansızlık ortadan kaldırılmaktadır.

Eğitim, okul öncesinden başlayarak adeta mahalle mekteplerini andıran bir yapıya dönüştürülmüş iken, şimdi bir de Diyanet Akademisi kurulmuştur. “Biz yolumuza devam edelim, hukuk arkadan gelsin” diyerek Anayasa’yı ve hukuku hiçe sayarak hareket eden iktidardaki partinin, “Diyanet Akademisi” adını verdiği kurumun gerçekte medrese olduğu bilinmelidir. Ülkemizde tarikat ve cemaatlerce işletilen onlarca sibyan mektebi ve medrese bu düzenlemelerle yasal ve meşru duruma getirilmeye çalışılmaktadır.

Öte yandan, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün yetkilerinin genişletilmesi ile Anayasa’ya aykırı olan tarikat ve cemaatlerin bütün eğitim sistemine katılmasının yolu açılmak istenmektedir.

Siyasal partilerin demokrasinin vazgeçilmezi, demokrasinin de anayasanın değiştirilemez ilkelerinden olduğunu, ancak laiklik ilkesinin bütün bunların güvencesi olduğunu bir kez daha vurgulayarak;

  • Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerinin korunması,
  • Aykırılıkların artarak sürmemesi,
  • Atatürk ilke ve devrimlerinin, demokratik ve laik Cumhuriyet’in hukuk ve demokrasi yoluyla korunması için, TBMM’de yer alan siyasal partilere görevlerini anımsatıyor,
  • Anayasa’nın üstünlüğünü ve değiştirilemez hükümlerini gözeterek, 7383 sayılı Yasa ve 98 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmaya çağırıyoruz.

Laikliğe Çağrı Birlikteliği
9 Nisan 2022, Ankara

===========================================
Dostlar,

Sitemizde daha önce yayınladığımız “Diyanet ‘AK’ademisi” başlıklı yazı ile birlikte okunmasını dileriz..

Diyanet ‘AK’ademisi  | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

CHP, Diyanet Akademisi yasasını mutlaka AYM’ye götürmeli.
Bu yasa Anayasa m .2, 5, 6 ,24, 42, 130,136, 174’e açıkça aykırı.

  • Şeriatçı darbe bu, AKP’nin duracağı yok.

CB kararı ile DİB’in kimi yetkileri MEB Dinişleri Gn. Md.ne devredildi.

  • Türban, okul öncesi bebelere dek indirildi. 
  • Okullarda haremlik – selamlık dayatılmakta..

DİB, “minber dokunulmazlığı” isteyecek ölçüde kantarın topuzunu kaçırdı!

Bu arada AİHM, bir kez daha, zorunlu din dersi insan haklarına aykırı dedi!

Sevgi ve saygı ile. 10 Nisan 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

10 Nisan Laiklik Günü : ADD Basın Açıklaması

BASINA VE KAMUOYUNA

Demokrasinin olmazsa olmazıdır LAİKLİK !

AKLIN; doğmalara tutsaklıktan kurtulması, bilimsel düşünce ile donanması, özgürleşmesidir, yalnızca din ve vicdan özgürlüğü olarak tanımlanamaz !

Uluslaşmanın, ulusal bağımsızlığın, birlikte yaşamanın, düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğünün, bilim, sanat ve kültürde üretkenlik ve yaratıcılığın, kadının insan olarak eşitliğinin, fikri hür irfanı hür vicdanı hür yurttaşlar toplumu olmanın, çocukların dünya çocukları ile yarışabilecekleri bilimsel bilgi ile yetiştirilmelerinin, topyekûn (bütüncül) kalkınmanın, emeğin en yüce değer olduğu bilincinin, üretmenin ve hakça bölüşmenin, hukuk devletinin, dünya uluslar ailesinin onurlu üyesi olmanın, kısacası İNSAN GİBİ YAŞAMANIN temel direğidir LAİKLİK !

Din ve devlet işlerinin değil, din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır LAİKLİK !

10 Nisan 1928

On yıllardır Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetme görevini üstlenenlerin görmek istemedikleri, unutturmak için ellerinden geleni yaptıkları Cumhuriyet tarihimizin en önemli günlerinden biri.

Cumhuriyetimiz’ in ve Aydınlanma Devrimleri’nin en yaşamsal adımının atıldığı gün.

Genç Cumhuriyet, hayatın değişik alanlarında devrimlerini hızla sürdürürken önüne her zaman bir engel çıkıyordu; LAİKLİK ilkesinin yaşama geçmemiş olması.

9 Nisan 1928’de, Başbakan İsmet İnönü ve 120 arkadaşının verdiği yasa önerisi ile 1924 Anayasası’nın “Türkiye Devleti’nin dini, Din-i İslam’dır, Resmi Dili Türkçedir, Makarrı Ankara şehridir” diyen 2. maddesinden “Devletin dini, Din-i İslam’dır” tümcesi, 16. maddesindeki milletvekili yemini ile 38. maddesindeki Cumhurbaşkanı yemininden “Vallahi” sözcüğü ve 26. maddesinden de din işlerinin düzenlenmesini TBMM’nin görevleri arasında sayan cümle çıkartılıyordu. 9 Nisan 1928’de anayasanın bu dört maddesinde yapılan değişiklikler 264 üyenin oy birliği ile kabul edildi ve 10 Nisan 1928 tarihli Resmi Gazetede 1220 sayılı yasa olarak yayınlanarak yürürlüğe girdi. 5 Şubat 1937’de bir adım daha atıldı ve LAİKLİK; ruh ve uygulama ile zaten var olduğu Anayasa’da ilke olarak da yer aldı.

  • Böylece artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir işi din kuralları ile, naslar ile görülemeyecekti.

Tarih boyunca insan topluluklarında; kaba kuvvet, aile, büyü, doğa güçleri ve benzerlerine dayanılarak kullanılan yönetme güç ve yetkisi, devletlerin ortaya çıkması ile birlikte ve zaman içinde TANRI adı verilen ilahi kaynaklar referansı ile kullanılır olmuştur. Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere, değişik tapınma biçimlerine sahip pek çok devlette halen yönetme yetkisi bu dayanakla kullanılmaktadır.

İnsanlık tarihinde yönetme güç ve yetkisinin tanrısal olduğuna ilk güçlü itiraz 1789 Büyük Fransız Devrimi ile gelmiş, bu devrim esas olarak kilise ve kraliyet rejimini hedef almıştır. Fransız devrimine,  bütün krallık ve göksel inanç sistemlerine dayalı rejimlerin düşman olma nedeni budur.

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları da, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisini açarken yetkiyi Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi (Halife-i rûy-i zemin) olarak görülen padişahtan değil, Ulusal İstenç’ten (Milli İrade’den) alarak, kurdukları Büyük Millet Meclisi İdaresinin niteliğini ilan eden çok önemli bir adım atmışlardır. Bu adım; salt işgal altındaki bir vatanı bağımsızlığına kavuşturmanın değil, bin yıllardır süren bir düzeni yıkarak kuldan özgür yurttaşa ulaşmanın da adımıdır. Nitekim Atatürk ve Cumhuriyet Devrimcileri “Hâkimiyet Bilâ Kaydü Şart Milletindir” tümcesini Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 1. maddesine yazmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi duvarına da silinmemek üzere asmışlardır. Günümüzde EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR şeklinde simgeleşen bu temel ilke, kimi kesimleri çok rahatsız etmekte, farklı biçimde anlatılmaya çalışılmakta, daha acısı bu kesimler memleket dahilinde iktidara sahip olanlarca korunup kollanmaktadır.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın zafere ulaşmasından hemen sonra, güçlü bir devrimci irade ile 1 Kasım 1922’de 600 yıllık saltanat ve 3 Mart 1924 tarihinde hilafet kaldırılarak MİLLET EGEMENLİĞİ kesinleştirilmiş, 10 Nisan 1928’de de devlet uygulamada laikleştirilmiştir. Böylelikle, Cumhuriyet Devrimcilerinin hep önünü kesen bu Anayasal çelişki; Atatürk’ün Büyük Nutuk’ta, 16 Ocak 1923’te İzmit’te yapılan ve 12 saat süren ünlü gazeteciler buluşmasına atıfla (gönderme ile) uzun uzun anlattığı ve “devletin dini” konusunun ilk fırsatta çözüleceğini söylediği üzere, Büyük Nutuk’un okunmasının üzerinden 6 ay geçmeden ortadan kaldırılmıştır.

Bugün 10 Nisan LAİKLİK GÜNÜ kutlamalarına karşı çıkıp, unutturma çabası içinde olanların kutsal inançları nasıl istismar ettiklerini her gün yeni bir örnekle içimiz acıyarak izliyoruz. Bu aymazlar; meşruiyetlerinin kaynağını kurutmaya, bindikleri dalı kesmeye çalıştıklarının farkında değiller. Aldıkları kararları kutsal ve tartışılamaz inançlara dayalı hale getirerek itirazsız bir yönetim özlemi çekenlerin, demokrasinin özünün LAİKLİK olmasına tahammül edemedikleri ortadadır.

Biat kültürü, bu nedenle egemen kılınmak isteniyor. Bu nedenle  “lidere mutlak itaat” ile demokrasiye son veren anayasa değişiklikleri tereddütsüz onaylanıyor. Böylece kendi yetkilerine son veren bir meclis, kendi varlığına son veren anayasa değişikliklerinin reklamını yapan bir başbakan ortaya çıkabiliyor.

Demokrasinin özünün LAİKLİK olduğunu öğrenmenin en pahalı, en acılı yolu, laikliği ve dolayısıyla demokrasiyi yitirip teokratik bir diktanın tutsağı olmaktır. LAİKLİK ilkesini yaşamlarına ve devletlerine yerleştirememiş toplumların ne halde olduklarını görmek için uzaklara gitmeye gerek yok, kimi sınır komşularımıza, bölgemizdeki birçok ülkeye bakmak yeterlidir.

Hiç unutulmamalıdır; LAİKLİK, hepimizin altında güvenle yaşadığımız Cumhuriyet Kubbesi’ nin KİLİT TAŞIDIR, zinhar (kesinlikle) oynanmamalıdır !

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ; Ulusumuzun LAİKLİK GÜNÜ’nü kutlarken, Cumhuriyetimizin ve Türk Devrimi’nin bu vazgeçilmez ilkesini sonsuza dek koruma ve savunma azim ve kararlılığını bir kez daha kamuoyuna duyurmayı, ülkemizi yöneten ya da yönetmeye talip (istekli) olan herkesi de bu azim ve kararlılıkla hareket etmeye çağırmayı görevi saymaktadır.

Saygılarımızla… 10 Nisan 2022

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
              GENEL MERKEZİ
==============================================
Dostlar,

Batı, 114 yıl süren kanlı mezhep savaşları sonunda İstanbul’u yitirince, 1453’te Laik düzene geçti.

Batı Uygarlığını yarattı.

Emperyalizmin maşası Siyasal İslam 500 yıldır hala şeriat batağında.

Ne büyük talihsizlik!

Namuslu-yiğit Din Bilginleri öncülük etmeli İslam dünyasına..

Tabu can çekişiyor ama çok da can yakıyor hala..


Sevgi ve saygı ile. 10 Nisan 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik    

8 Nisan 2022 : 2 TV Programımız…

Dostlar,

Bu akşam, 8 Nisan 2022 Cuma, 2 programımız olacak.. / OLDU..

İlkini Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerimizle yapacağız / YAPTIK..
ZOOM ortamında gerçekleşecek program bir toplumsal sorumluluk ödevi öğrencilere.
Bu bağlamda bizimle bir söyleşi yapmayı tasarladılar, kamuoyuna açık..

  • Konu : AİLE PLANLAMASI..

Yakıcı bir sorun. 10 öğrencimiz 1’er soru hazırladılar. Bize yöneltecekler ve her birini 5-6 dk. içinde yanıtlamaya çalışacağız.. 20:30’da başlayacağız.. 1,5 saat ayırdık bu konuya. (1 saat 50 dk. sürdü yanıtlarımız..)

****
Ardından, 22:30’da başlamak üzere gazeteci Çağlar Ertürk‘ün “Tarafsız Haber” programına
katılacağız / KATILDIK. Bu konuşmamız için de 1-1,5 saat tasarladık ve Sn. Ertürk’ün ülkemizin yakıcı gündemine ilişkin sorularını yanıtlayacağız / YANITLADIK . Sn. Ertürk’ün sosyal medya hesaplarında canlı yayınlanacak / YAYINLANDI. Görsel (poster) aşağıda..

Sayın Çağlar bize çok sayıda soru yöneltti. Mersin’de, RTE Başbakan iken bir çiftçiye söylediği “ANANI DA AL GİT” aşağılamasından başlayarak tarım ve hayvancılığın ülkemizde nasıl çökertildiğine dek geldik.

Bir başka soru, Kovit-19 salgını başladığında Erdoğan’ın Mart 2020’de IBAN vererek yardım istemesiydi. Biz ise 23 Mart 2020’de Halk TV’de katıldığımız programda bu amaçla israfın frenlenmesini, bütçe harcamalarında önceliklerin Anayasa m.65 uyarınca gözden geçirilmesini, örn. YİD kamburlarına aktarılan döviz cinsi ödemelerin “mücbir neden” (force majeur) yavaşlatılmasını, ertelenmesini… ve de servet – varlık vergisi önermiştik. Doğallıkla, sermaye yanlısı iktidar bu önerilere yanaşmamıştı.

Zafer Partisi Gn. Bşk. Prof. Ümit Özdağ’ın, Ankara BŞB Bşk. Mansur Yavaş’ı CB adayı olmaya çağırması, Yavaş’ın ve CHP Gn. Bşk. K. Kılıçdaroğlu’nun yanıtı da gündemdi. Kemal beyin ESK ziyareti ve kapının telle bağlanarak içeri alınmamasını da irdeledik; AKP için yüz karası idi. MEB ve TÜİK’te de aynısı yapılmıştı.

Sn. Ertürk, RTE’nin hekim emeğini küçümseyen, “giderlerse gitsinler..” saçma değerlendirmesini de konuştuk.. Sağlık sektörü alarm veriyor, 2003’te başlatılan AB dayatmalı sağlıkta dönüşümün tıkandığı, şehir hastanelerinin talan aracına dönüştüğü de vurgulandı.

Son 2 soru ülkemizdeki 10 milyon dolayındaki yabancılar (Suriye, Afganistan, Irak, Suriye, İran, Afrika….) belası idi. Tam bir demografik nüfus bombası! Bu konuyu daha önce de sitemizde yazdık, FLASH TV ve Meltem TV’de kapsamlı anlattık Mart 2022 içinde (sitemizde de yazdık).

  • Ekonomik tablo ise bize göre büyük ölçüde “kurgu kokuyor!de.

Yığınları yoksullaştırarak siyasal savaşımın dışına itmek. Oysa demokrasiler SİYASAL KATILIM ile güç bulur. Politik tercihle istendik biçimde yoksullaştırılan kitleler, iktidarın yardımlarına bağımlı duruma getirilir, itaat hatta biat kültürüne bağlanır ve kalabalık, niteliksiz, adeta sürüleştirilen yığınlar “oy” deposuna dönüştürülür.. Bu arada çok yoğun din sömürüsü yapılır.. AKP = RTE yaşamlarının kumarını oynamakta. İç – dış bağımsızlığını yitirmiş durumda ve yönlendiriliyor. Bu tablo Türkiye için çok yönlü stratejik tehditler üretiyor..

Meşru yollarla ve olabildiğince hızla bu iktidardan kurtulmak Türkiye için yaşamsal önemde..
Yaklaşık 1,5 saat ülkemizin yakıcı sorunlarını değerlendirdik ve çözüm önerileri sunduk.

7/24 ülkemizin AYDINLANMA savaşımına aydın sorumluluğu ile katkı vermeye çabalıyoruz.

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğinin yapılmasını diliyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 08 Nisan 2022 (Güncelleme : 10.04.22 00:50)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

7 Nisan 2022 Dünya Sağlık Günü : Küremizin Ağır Sağlık Sorunları

Dostlar,

 


Dün akşam 7 Nisan 2022 – Dünya Sağlık Günü idi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 7 Nisan 1947’de kuruldu. Dün, 75 yaşını tamamlayan deneyimli, olgun bir Uluslararası BM (Birleşmiş Milletler) Örgütü olarak DSÖ’nün 75. doğum günü idi. DSÖ her yıl, doğum günü 7 Nisan’dabir tema belirliyor yıl boyunca küresel ölçekte konuşulsuın, çözüm aransın diye..

  • World Health Day 2022 ( Dünya Sağlık Günü 2022)
  • Bu yılın teması BİZİM GEZEGENİMİZ, BİZİM SAĞLIĞIMIZ!

Temel iletiler şöyle :

  • Are we able to reimagine a world where clean air, water and food are available to all?
    (Temiz havaya, suya ve yiyeceğe herkesin erişebildiği bir dünyayı yeniden hayal edebiliyor muyuz?)
    Where economies are focused on health and well-being?
    (Ekonomilerin sağlık ve esenliğe odaklandığı bir Dünya?)
  • Where cities are liveable and people have control over their health and the health of the planet? (Kentlerinin yaşanabilir olduğu ve insanların kendi sağlıkları ve gezegenin sağlığı üzerinde denetim sahibi olduğu bir yer?

***
In the midst of a pandemic, a polluted planet, increasing diseases like cancer, asthma, heart disease, on World Health Day 2022, WHO will focus global attention on urgent actions needed to keep humans and the planet healthy and foster a movement to create societies focused on well-being.

WHO estimates that more than 13 million deaths around the world each year are due to avoidable environmental causes. This includes the climate crisis which is the single biggest health threat facing humanity.

  • The climate crisis is also a health crisis.
  • Well-being societies are healthy societies :
  • Gönençli toplumlar sağlıklı toplumlardır..

Bir de kısa video yüklü sistemde (1,5 dk.) :

https://www.who.int/campaigns/world-health-day/2022#

Our political, social and commercial decisions are driving the climate and health crisis.

Over 90% of people breathe unhealthy air resulting from burning of fossil fuels.

A heating world is seeing mosquitos spread diseases farther and faster than ever before. Extreme weather events, land degradation and water scarcity are displacing people and affecting their health.

Pollution and plastics are found at the bottom of our deepest oceans, the highest mountains, and have made their way into our food chain.

Systems that produce highly processed, unhealthy foods and beverages are driving a wave of obesity, increasing cancer and heart disease while generating a third of global greenhouse gas emissions.

While the COVID-19 pandemic showed us the healing power of science, it also highlighted the inequities in our world. The pandemic has revealed weaknesses in all areas of society and underlined the urgency of creating sustainable well-being societies committed to achieving equitable health now and for future generations without breaching ecological limits. The present design of the economy leads to inequitable distribution of income, wealth and power, with too many people still living in poverty and instability. A well-being economy has human well-being, equity and ecological sustainability as its goals. These goals are translated into long-term investments, well-being budgets, social protection and legal and fiscal strategies. Breaking these cycles of destruction for the planet and human health requires legislative action, corporate reform and individuals to be supported and incentivized to make healthy choices.   (https://www.who.int/campaigns/world-health-day/2022)

****
Tüm bunları ayrıntılı olarak, yaklaşık 1,5 saat konuştuk. ADD Almanya Hildesheim Şubesi Başkanı Sn. Fatma ANDERS bizi şubesinin sanal ortamlarında konuk etti. Soruları yanıtladık:

1. Bu gün Dünya Sağlık Günü.. Bunun anlam ve önemi nedir??
2. Dünya Sağlık Örgütü her yıl 7 Nisan’da dünyanın en öncelikli sorununu duyuruyor ve küresel çaba istiyor. Bu yılın konusu belli mi? Neden böyle bir seçim yapıldı? Ne tür çalışmalar yürütülecek??
3. Küremizin hangi ağır sağlık sorunları var? Küresel toplum kapsamlı ve sürekli Dayanışma göstermez ise bu sorunlar çözülebilir mi?
4. Bu arada Türkiye’de sağlık sorunlarımızın genel görünümü nasıl?
5. Savaş ve sağlık, Kürselleşme ve Sağlık bağlamında neler söylemek istersiniz??
6. Sağlık bir temel insan hakkı mıdır, piyasa malı mıdır? Sosyal Devleti unuttuk mu, unutmamız mı istenmekte??

Programı, ADD Genel Merkezimiz web TV’si de eşzamanlı yayınladı. Aşağıdaki erişkelerle konuşmamız izlenebilir. İzlenmesi, paylaşılması ve hepimizin sağlığı – geleceği için gereğinin yapılması dileğimizdir.

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=501987344731687&id=100047612780863&sfnsn=scwspmo

Yayına emek veren, izleyen – izleyecek olan ve gereği için çaba gösterecek herkese teşekkür ederiz.

Küresel toplumu DAYANIŞMA + İŞBİRLİĞİ + EŞGÜDÜME çağırdık..
İngilizce sloganımızı bir kez daha yineledik :

  • SOLIDARITY (SO) + COOPERATION (CO) + COORDINATION (CO)
  • SO – CO – CO, SO – CO – CO, SO – CO – CO, SO – CO – CO, SO – CO – CO…………… 

Sevgi ve saygı ile. 08 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik