Etiket arşivi: “Egemenlik bağsız koşulsuz ulusundur”

ADD’den 23 Nisan 2022 Ulusal Egemenlik Şenliği ve Bildirgesi..

Dostlar,

ADD bu gün, 23 Nisan 2022 Cumartesi günü, çok kapsamlı bir etkinlik düzenlemekte..
Sabah 11:30’da ATO (Ankara Ticaret Odası) büyük kongre salonunda (Congressium) toplanacağız.

Ülkemizin her yerinden Derneğimiz üyeleri ve yoldaşları otobüslerle, trenle, araçları ile yola çıktılar bile… Program, aşağıdaki görselde de (posterde) yazıldığı üzere;


Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayacak.
Ardından, Genel Başkanımız Sn. Dr. M. Hüsnü Bozkurt,

  • ADD’nin ULUSAL EGEMENLİK BİLDİRGESİNİ (MANİFESTOSUNU) okuyarak
    ülkemize ve dünyamıza haykırışlarımızı, isteklerimizi ve kararlılığımızı,
  • Ulus Egemenliğine her koşulda ve sonsuza dek sahip çıkacağımızı herkeslere duyuracak.

Bando gösterisi izleyecek Bildirgenin paylaşılmasını.
Etkinlik, ADD web TV’de eşzamanlı yayınlanacak (youtube ve öbür sosyal medya hesapları)

Öğleden sonra 14:00’te ise, Aslanlı Yolun başında toplanarak Anıtkabir’e, Yüce ATATÜRK‘ü ziyarete gideceğiz.

Büyük Millet Meclisi, günümüzden 102 yıl önce 23 Nisan 1920 günü Ankara’da, Mustafa Kemal Paşa‘nın uzun ve çok yoğun emekleriyle toplanabilmişti. 16 Mart 1920’de, Mustafa Kemal Paşa’ın uyardığı ve öngördüğü üzere İstanbul’da Meclis-i Mebusan işgalci İngilizlerce basılmış ve dağıtılmıştı. Yakalanan mebuslar Malta adasına sürgüne – zindana yollanmıştı. Kurtulabilenlerin bir bölümü Ankara’ya geldi, Büyük Millet Meclisine katıldı.

Mustafa Kemal Paşa 4 Eylül 1919’da başlayan Sivas Kongresinde Heyet-i Temsiliye başkanı seçilmişti. 19 Mayıs 1919’da bağımsızlık savaşımızı örgütlemek üzere işgal altındaki İstanbul’dan yola çıkmış ve Samsun’dan başlayarak ilmek ilmek Kurtuluş Savaşı için Ulusu hazırlamıştı. Boynunda, son Osmanlı padişahı “hain – deni – soysuz” (Atatürk’ün SÖYLEV‘inde kullandığı sözler!) Vahdettin’in idam fermanı, “sine-i millette bir ferd-i mücahit” olarak Anadolu’da çok sayıda yerel Kongre toplanmıştı. 27 Aralık 1919’da Ankara’da coşku ile karşılanmıştı.

İstanbul Meclis-i Mebusanı’nın dağıtılmasını izleyen günlerde, boşluk oluşmasına izin vermeksizin Ankara’da olağanüstü yetkili bir Meclis toplanmasını istemişti. İşgal altındaki Anadolu’dan ancak 115 temsilci toplanabilmişti. Geceleri, kara çarşaflara bürünerek, saman balyaları arasında, kağnılarla gelebilmişlerdi. 23 Nisan 2020 günü Ankara’da umutsuzluk ve hüzün baskın görünüyordu. Paşa gürledi, Milletvekillerine şöyle seslendi :

“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim.
Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim.
Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada
tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince
bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.”

Böyle konuşunca herkesi bir heyecan dalgası sardı. Hiçbiri gözyaşlarını zaptedemiyordu.

O şanlı 1. Meclis, Kurtuluş Savaşımızı Mustafa Kemal Paşa başkanlığında başarıyla yönetti.
1923 seçimleriyle yerini TBMM’ye bıraktı, o da Lozan Andlaşmasını onayladı…
Başkanlık Kürsüsünün üzerinde artık

  • “EGEMENLİK BAĞSIZ KOŞULSUZ ULUSUNDUR” yazmaktaydı.

O tabela 102 yıldır orada ve asla inmeyecek..

  • Artık egemenliğin kaynağı gaiplerde, göklerde, saraylarda, sultanlarda değil; ULUS’ta!

Adı üstünde; ULUS EGEMENLİĞİ, ULUSAL EGEMENLİK…

Ve bu görkemli devrim, çocuklarımızca da içselleştirilsin diye, yeryüzünde örneği olmaksızın, Mustafa Kemal Paşa tarafından onlara bir bayram olarak armağan edildi izleyen yıllarda.

Günümüzde çocuk şenlikleri – çocuk eğlencelerine indirgenerek ULUSAL EGEMENLİK DEVRİMİ görmezden gelinerek bu bilincin kuşaktan kuşağa aktarılması bilerek engellenmeye çalışılıyor. Ama boşuna… Artık insanlar uyanmışlardır ve kendilerini kendileri yöneteceklerdir dokunulmaz ve mutlak olan egemenlik haklarını doğrudan ya da dolaylı belirlediği temsilcileri eliyle.

Bu tarihsel olgunun ve gerçekliğin böylece kabulü ve demokratikleşme ekseni kabulü çok yerinde olur. İşte bu gün, 102 yıl sonra dünyaya ve ülkemize ADD olarak düşüncelerimizi sunacağız, sorunlara ve tehditlere dikkat çekeceğiz, çözüm önerileri ve kararlılığımızı koyacağız orta yere..

Herkes çağrılımızdır..

23 Nisan 2022 Cumartesi, 11:30, Ankara Ticaret Odası büyük kongre salonu..

Sevgi ve saygı ile. 23 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc ADD Bilim Kurulu 2. Başkanı
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik   twitter : @profsaltik    

 

 

 

 

PROF. DR. AHMET SALTIK’TAN KORONA GÜNDEMİNİ SARSACAK AÇIKLAMALAR…

PROF. DR. AHMET SALTIK’TAN KORONA GÜNDEMİNİ SARSACAK AÇIKLAMALAR…

Bu gün Gazi Meclis’imizin kuruluşunun 100. yıl dönümü.

Hiçbir olumsuz açıklama, hiçbir olumsuz tavır coşkumuzu gölgelemeye yetmeyecek.

Peki böylesi kritik bir günde yani salgının tam ortasında geçtiğimiz bir aşamada
Prof. Dr. Ahmet Saltık geride bıraktığımız 100 yılı, bugün geldiğimiz noktayı nasıl değerlendiriyor?

Ve en az onlar kadar önemli: Salgınla ilgili resmi rakamlardaki gerçeklik payı niçin sürekli tartışılıyor?

Yakın zaman dilimine ilişkin Ramazan ve bitimindeki bayrama yönelik kritik uyarılar ne?

Kim ne derse desin toplumun yüzde kaçı bu salgınla tanışmak zorunda kalacak?

Bayram sonu düz bir çizgi izleyeceği söylenen salgın o duruma aslında ne zaman ulacak?

Prof.Dr. AHMET SALTIK bütün açıklığıyla anlattı…

https://www.youtube.com/watch?v=uapQ_nlmdb0
*****
Dostlar,

ORTAK AKIL PLATFORMU adına deneyimli Gazeteci – Yazar Sn. Ferhan Şayliman, 23 Nisan 2020 günü öğlen bizimle bir tele – görüşme yaptı. 

Yukarıdaki gibi de duyurmuşlar sağolsunlar.. 30 dakikalık programın ilk yarısını 23 Nisan 1920’nin anlamını ve önemini vurgulamaya ayırdık.. Dile kolay, tam 100 yıl geçti bu görkemli Devrimin üzerinden.. 

Yeryüzünün en büyük devrimi, Egemenliğin kaynağının bilinmez gökyüzünden bilinir yeryüzüne indirilmesi ve “meçhul sahip” ten alınarak gerçek sahibi olan İNSANA verilmsi olsa gerektir.

Mustafa Kemal Paşa ve dava – silah arkadaşları bu yolu açtılar 23 Nisan 1920’de..  Olağanüstü güçlükler, işgal, kuşatma altında Anadolu bozkırında, 25 bin nüfuslu bir kasaba olan Ankara’da halkın Meclisini, BMM’ni açtılar ve duvarına da

  • “HAKİMİYET BİLA KAYD-Ü ŞART MİLLETİNDİR” diye yazdılar..
  • EGEMENLİK BAĞSIZ KOŞULSUZ ULUSUNDUR“..

İşte 100 yıldır süregelen uygarlaşma – insanlaşma “kavgası”;
Cumhuriyetin başı dik, onurlı, özgür, sorgulayan bireyi olmak isteyen ve olanlarla;

Hala, kutsallaştırılan Sultan’ın kulu – kölesi, tebası, malı… olarak kalmak isteyen, kendini aşamayan, çağı anlamayan / anlayamayan, anlamak istemeyen,

KULA KULLUK ETMEKTE ISRAR EDENLER

arasında ne yazık ki hala yaşanmakta..

Cumhuriyetin Aydınlık eğitim sitemi çökertilerek İNSANIN İNSANLAŞMASI engellenmekte, geciktirilmekte ve bu sürgit gerilim iç- dış işbirlikçilerce kullanılmakta..

Çare yok, AYDINLANMA kazanacak!

Tele konferansın ikinci 15 dakikasında özlüce KORONA SALGINI’nı irdeledik.

ORTAK AKIL PLATFORMU‘na,
bu Girişimin başı Sn. Enis TÜTÜNCÜ‘ye ve
bize söyleşi olanağı veren Girişim üyelerinden Sn. Ferhan Şayliman’a

teşekkür ederken, bu kaydın izlenmesi ve paylaşılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 25 Nisan 2020, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Türkiye’de Erken Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetleri


Türkiye’de Erken Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetleri

Dostlar,

Ülkemizin “Altın yılları” olarak bilinen “Erken Cumhuriyet Dönemi”
pek çok bakımdan insanlık tarihine mal olmuştur..

Yeryüzünün en köklü KÜLTÜR DEVRİMLERİNDEN biri TÜRK DEVRİMİdir.

Fransız Devrimi (Öncü Aydınlar ve köylüler, Temmuz 1789)
Rus Devrimi (Vİ Lenin, Bolşevikler, Ekim 1917)
Çin Devrimi (Mao Zedung, köylüler, Ekim 1949)
Veee..
Türk Devrimi.. (Mustafa Kemal ATATÜRK).. 29 Ekim 1923…………

Dünyanın 4 büyük devrimi arasında kabul görmektedir ve yerleşik tarih yazımı / yazını
bu yöndedir. (Amerikan Devrimi ve böyle adlandırılması bile tartışmalıdır..)

  • Bu 4 devrimden en az kanlı hatta kansız olanı TÜRK DEVRİMİdir.

Fransız Devrimi çok kanlı olmuş ve Kral 16. Louis Antoinetté ve eşi Marie Antoinetté başta olmak üzere, hanedan ve yandaşları giyotinle başları kesilerek
vahşetle idam edilmişlerdir!

Rus Devriminde Çarlık rejimi yıkılırken
Bolşevikler Menşevikleri neredeyse yok etmiştir.

Çin Devrimi de ülke içinde karşıtlarıyla ve Japon savaşıyla korkunç yitiklere malolmuştur. Mao’nun Büyük Yürüyüşünde 300 bin kişi 30 binlere inmiştir..

Türkiye’de ise Osmanlı hanedanının kılına dokunmadan – kan dökmeden yurt dışına sürgün edilmişlerdir. Dahası, son padişah hain 6. Mehmet Vahidettin,
kendisi İngilizlere sefilce sığınarak Malaya zırhlısı ile kaçmıştır. (17 Kasım 1923)

*****

Devrimin yaratıcısı ve yürütücüsü Büyük ATATÜRK,

  • “Türkiye Cumhuriyet’nin temeli KÜLTÜRDÜR..” 

sözünü boşuna söylememiştir.

İnsanlık kültürüne katkıda bulunacak, özgün kültür ürünleri ile onu varsıllaştıracak
bir toplumun, öncelikle her bakımdan “sağlıklı” olması gereklidir..

Her şeyin başı sağlıktır gerçekten de..

Bu yüzden de Mustafa Kemal Paşa 1. önceliği sağlık hizmetlerine vermiş ve

  • “Devlet olma iddiasındaki siyasi teşekküllerin EN BİRİNCİ VAZİFESİ
    SAĞLIK HİZMETLERİDİR..” buyurmuştur..

Bu bağlamda, 1923-38 arası 15 yılda Sağlık alanında gerçekleştirilen ve tüm dünyanın hayranlığını – takdirini kazanan erken Cumhuriyet dönemi sağlık hizmetlerinin
ayrı bir tarihsel – stratejik önemi vardır. Bu görkemli sağlık atılımlarıdır ki,
somut başarılara erişmiş ve Anadolu halkını, yeni Türk Devletini tam anlamıyla
YOK OLMAKTAN KURTARMIŞTIR!

Yoksa “Kurtuluş ” sonrası “Kuruluş” yıllarında başta SITMA,
bulaşıcı hastalıklar Anadolu halkının kökünü kazıyabilirdi..

Sıtma, böylesi bir “hüneri” (!) geçmişte de sergilemiş ve uygarlıklar yıkmış bir hastalıktı..

*****

Şöyle giriyoruz dosyamıza…

Giriş

Erken Cumhuriyet dönemi sağlık hizmetlerine girmeden, öncesine kısa bir bakışta yarar vardır. Ülkemizde, sağlık hizmetlerinin kırsal kesimde sunulmaya başlanmasının yaklaşık 145 yıllık bir geçmişi vardır. İzlenen süreç, devletin
kırsal kesimde koruyucu ve sağaltıcı (tedavi edici) hizmetleri birarada sunma çabasıdır. Osmanlı yönetimi, sağlık hizmetlerini ülkeye yaymak için ilk girişimi 1861’de belediyeler aracılığıyla yapmıştır ve illere, belediyelere hekim atanması koşulu konmuştur. Sonra kent ve kasabalarda görevlendirilmek üzere hekim yetiştirecek bir Sivil Tıp Okulu açılmıştır (2. Mahmut, 1827). Ardından 1870’te Sivil Tıp İşleri Bakanlığı kurulmuş ve bir kurul aracılığıyla sağlık ve özlük işleri yönetilmiştir. “Memleket Tabibi” adı altında ülke çapında hekim atanması kararı 1871’e rastlar. Memleket Tabipleri, Belediyece belirlenecek yerde, haftanın
2 günü varsıl-yoksul ayrımı yapmadan parasız hasta muayenesi ve isteyenlere aşı yapmakla görevlendirilmişlerdir. 1913’ten başlayarak il merkezlerinde
Sağlık Müdürlükleri (Sıhhat Müdüriyeti) kurulmuştur.

Sağlık Müdürlükleri ilin tüm sağlık işlerinden sorumlu kılınmıştır. Bu dönemde artık il ve ilçelerde görevlen-dirilen hekimler için “Hükümet Tabibi” görev sanı (unvanı) kullanılmaktadır. Sağlık Hizmetleri 1914’ten başlayarak, İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü’nce yürütülmeye başlanır.
O dönemde yeni bir kurumlaşma, “Sıhhiye Meclisleri” olmuştur. Sağlık Meclisleri Cumhuriyet Döneminde, önce “Umumi Hıfzıssıhha Meclisi”, 1961 sonrasında Sosyalleştirme Yasası ile “Sağlık Kurulları” olarak yer almıştır.
Osmanlı döneminde taşra sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde atılan adım,
hekim atayarak sağlık çalışanı altyapısını sağlama ile sınırlıdır. 

**********************

Ve… dolu dolu 20 sayfanın (calibri 11 punto ve tek dize aralıklı, görsellerle..) sonunda şöyle bağlıyoruz

Üzgünüz, fakat Büyük Önder’in buyurduğu gibi Egemenlik bağsız koşulsuz ulusundur ilkesi, Atatürk Türkiye’sinde, Cumhuriyet’in 91. yılında artık epeydir geçerli değil! Egemen olan para oligarşisi, Atatürk’ün baştacı ettiği cefalı halkının hemen hiçbir değeri yok! Büyük önder Gazi M. Kemal ATATÜRK’ün buyurduğu gibi çıkış; “Ayrıcalıksız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle olacağız..” dadır. Veya
yine Gazi’nin; “Devlet olma savındaki siyasal kuruluşların en 1. ödevi,
halkın sağlığı ve sağlamlığıdır
.”
inanç ve ülküsündedir. Günümüz kuşaklarının, yöneticilerin ve politikacılarının, Atatürk’ün uygulanmış ve çok başarılı olmuş insancıl ve akılcı sağlık politikasından öğrenecekleri o denli çok şey var ki.. Halen tam tersini, çekinmesiz (pervasız) gelişmekte olan ülkelere dayatan
sözde
Yeni Dünya Düzeni kurucuları, gerçek nitemiyle
Yeni Emperyalistler = KüreselleşTİRmecilerin bile!


“Irk, din, dil, politik inanç, ekonomik ve sosyal durum ayrımı gözetmeden
HER – KES, erişilebilecek en yüksek düzeyde sağlıklı olma TEMEL hakkına sahiptir.” (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, md. 25, 10.12.1948)
Türk insanının önce sağlıklı sonra eğitimli olması, salt makro-ekonomik bir
teknik girdi değildir! 
Aynı zamanda, Devrimci anti-emperyalist Cumhuriyetin
tam bağımsızlık ekseninde çağdaş uygarlık düzeyinin de üstüne çıkacak
sürekli gelişme sağlayabilmesi için;
aydınlatılmış koruyuculara gereksinimi vardır. Bu bakımdan, sağlıklı bir Türk toplumu, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşaması için stratejik bir gerekliliktir.

Türkiye, KüreselleşTİRmeci = piyasacı sağlık hizmetlerini hemen terk etmeli; sağlıklı toplum odaklı, kamu öncülüğünde, koruyucu sağlık hizmeti ağırlıklı
ulusal politikalar izlemelidir.

******

Okunması, okutulması, paylaşılması içten dileğimizdir..
Epey emek ürünüdür..

Lütfen okumak – indirmek için aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Erken_Cumhuriyet_Donemi_Saglik_Hizmetleri

Sevgi ve saygı ile.
10 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net