Etiket arşivi: Demokrasi

TÜRKİYE’NİN ÇAĞDAŞ DÜNYADAKİ YERİ

Prof. Dr. rer.nat. D. Ali ERCAN
(Çekirdek Fiziği / Nükleer Fizik)
ADD Bilim Kurulu Başkanı

Dünya nüfusu 8 milyarı aştı; 2050’de 10 milyara doğru koşuyor. Gerçi Türkiye’de doğurganlık 1,7’ye düştü, yani T.C. yurttaşlarının “nüfus artış hızı” azalıyor; hatta 2025’ten sonra nüfus sabit kalacak görünüyor. 2030’dan sonra azalmaya da başlayacak belki …

T.C. yurttaşlarının nüfusu böyle durağanlığa yönelirken, Dünya genelinde “sosyal-siyasal-ekonomik” nedenlerden kaynaklanan ve 1960’tan bu yana giderek büyümekte olan sınır ötesi göçler sorunundan Türkiye de payını fazlasıyla alıyor. Nitekim Dünya nüfusunun %1,1’ini oluşturan Türkiye, Dünyadaki 300 milyonu aşkın göçmenin %3’ünü barındırıyor.

  • Ülkemizde her 90 kişiden 10’u yabancı (göçmen, sığınıcı vb..)

***
Endüstri Devriminden sonra dünyaya egemen olan Kapitalist sistemin;

– anlamsız, ölçüsüz ÜRETİM,
– haksız, adaletsiz PAYLAŞIM ve
– savurgan TÜKETİM sarmalındaki gezegenimiz,

Holosen çağdan yeni bir çağa evriliyor.

Doğa ile uyumlu yaşamak becerisi gösteremeyen insanın yaşam biçiminden kaynaklanan olumsuz iklim/ekoloji değişimiyle Antroposen çağına!

Salgınlar, savaşlar, isyanlar, göçler, terör, ekonomik çöküntüler, yoksullaşma, işsizlik …

  • Gezegenimizin genelde çok kötü yönetildiği acı bir gerçek!

İnsanlık tarihi boyunca oluşturulmuş “irrasyonal kültürlerin” (ussal olmayan ekinlerin) öğretisiyle insan kendini “eşref-i mahlûk” yani “yaratılmışların(?) en şereflisi, en üstünü” görmek (!) yanılgısına kapıldı. Doğayı hep “alt edilmesi gereken bir düşman/rakip” olarak gördü ama sonunda, geç de olsa anladı ki; Doğa insana değil, insan doğaya muhtaç!. (AS: İnsan yeryüzünde zorunlu parazit!)

Tarih boyunca (Kabile şefi, Derebeyi, Kral , Padişah, İmparator, diktatör….) despot tek adamrejimlerinin sonu geldi, geliyor… Bilim ve teknoloji ilerledikçe, doğal gerçekler kavranıp  anlaşıldıkça,  kültürlerarası etkileşim yoğunlaştıkça, “en adil, en kolay” uygulanabilir bir yönetim biçimine, “Halkın özyönetimi“ne gelindi; buna DEMOKRASİ deniyor!

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiyle; HALKÇILIK, Cumhuriyet!

***
Dünyada ülkelerin büyük çoğunluğu demokratik rejim görüntüsünde, ama demokrasinin pürüzsüz işleyişi için gerekli asgari (en az) koşulları oluşturabilmiş değiller.

“Eğitimsiz ve yoksul” toplumlarda demokrasinin iyi işlemediği çok açık anlaşılır bir gerçek!

Özetle söylemek gerekirse; bugün Dünya nüfusunun ~ %80’i gelir dağılım adaletini ve fırsat eşitliğini gözeten çoğulcu – katılımcı – çağdaş demokratik yönetimden oldukça uzakta ve ne yazık ki, Türkiye de bu şanssız ülkeler arasında.

Her yıl 60 belirteç üzerinden hesaplanan puanlarla, ülkelerin demokrasi indeksi yayınlanıyor. 2022 sıralamasında Norveç 100 üzerinden 98 puanla 1. oldu. Türkiye 43 puanla 103. durumda; oysa 2012’de puanı 58’di. Gittikçe iyileşecek yerde, tersine otoriter/dikta rejime yöneliyor… Dünya genelinde demokrasi indeksi ortalaması 33 ile en düşük ülkeler Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkeleri, İslam coğrafyası.

  • İslam demokrasiyle barışamıyor nedense, sonuncu Afganistan!

Gelir dağılım adaletinin ölçütü Gini katsayısıdemokratik gelişmişliğin en önemli ölçütlerinden biri. Türkiye, Gini katsayısı sıralamasında da 0,42 ile Dünyada son 50 ülke arasında ne yazık ki…

2022’de demokrasi indeksi + Gini sayısı en yüksek olan ilk 15 ülke, Gezegenin A takımı diyebileceğimiz en gelişkin 15 ülke şunlar :

Japonya 125, Almanya 81, G. Kore 51,  Kanada 40, Avustralya 27,  Tayvan  23, Hollanda 18, İsveç 11,  Avusturya 9, İsviçre 9, Danimarka 6, Norveç 6, Finlandiya 6, Y. Zelanda 5, İrlanda 5.

Listeyi nüfus büyüklüğüne göre sıraladım çünkü ülke nüfusu büyüdükçe ve doğal olarak uyuşmazlık olasılığı arttıkça gelir dağılım adaletini gözeten çağdaş demokratik yönetimlerin işi zorlaşıyor. Bu nedenle nüfusu en büyük iki ülke Japonya ve Almanya ayrı bir övgüyü hak ediyorlar bence!

Sosyal-ekonomik-demokratik gelişkinlik skalasında (ölçeğinde) Türkiye, 200 ülke arasında ne yazık ki, ortalamanın altında,  D sınıfı (4. sınıf) ülkeler içinde yer alıyor. Kuruluşunun 100. yılını kutlayacak bir ülke için çok acı!..

Oysa bu ülkenin kurucusu büyük Atatürk Cumhuriyetin 10. yılında neler neler hayal etmişti :

  • “…Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı (gelişimi) ile, âtinin (geleceğin) yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır….”

Laiklik ve CHP’de ‘değişim’

Örsan K. ÖymenÖrsan K. Öymen

 

Laiklik, dinin, devlet, siyaset, hukuk ve eğitim işlerine müdahale etmemesi ve devletin de bu koşulla, dindar olmayı seçen vatandaşların dinsel inanç ve ibadet (tapınç) özgürlüğünü; dinsiz olmayı seçen vatandaşların dünya görüşünü ve yaşam tarzını (biçimini) güvence altına almasıdır.

  • Laikliğin olmadığı yerde cumhuriyet, demokrasi, halkın egemenliği olmaz; teokrasi, din devleti, ruhban sınıfının egemenliği olur.

Laiklik bir anayasa maddesidir ve her vatandaş anayasaya uymakla yükümlüdür.

Cumhuriyetin olduğu bir ülkede laiklik bir seçenek değildir, bir zorunluluktur.

Siyasal Partiler Yasasına göre tüm siyasal partiler ve siyasetçiler de anayasaya ve laiklik ilkesine uymak zorundadır.

AKP 21 yıllık karşıdevrim sürecinde;

  • laiklik ilkesini fiilen ortadan kaldırarak anayasayı ihlal etmiştir,
  • anayasal düzeni yıkarak sivil darbe yapmıştır,
  • Cumhuriyeti yıkarak teokrasiyi kurma sürecine girmiştir.

– Siyasette ve devlet yönetiminde laiklik karşıtı dinci kadrolaşmanın gerçekleşmesi;
– tarikatların ve cemaatlerin devleti kuşatması;
-devlet yönetiminde zaman zaman anayasa ve yasa yerine, Kuran ayetlerinin esas alınması;
– insanların yaşam biçimlerine ve kültürel etkinliklere dini ölçütler üzerinden müdahale edilmesi; – cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe ve anayasaya meydan okuyarak teokratik darbe çağrısı yapanlar hakkında yargı sürecinin başlatılmaması;
– eğitimin dinselleşmesi;

laikliğin bertaraf edilmesi yönünde AKP’nin attığı başlıca adımların arasındadır.
***
Eğitimin dinselleşmesi, uzak geleceği de etkileyen en önemli sorundur. İhtiyaç ötesi sayıda imam-hatip okullarının açılması; imam hatip okullarının meslek okulları olmaktan çıkartılması; zorunlu din dersi uygulaması; “4+4+4” eğitim modeliyle laik ve bilimsel eğitim verilen okullarda da eğitimin dinselleşmesi;

  • reşit olmayan çocukların aile zoruyla, sayıları on binleri bulan Kuran kurslarına yollanması;

üniversitelerdeki bilimsel, felsefi, sanatsal eğitimin, ilahiyat fakültesi enflasyonuyla kuşatılması; Milli Eğitim Bakanlığı’nın, dernek ve vakıf adı altında örgütlenen tarikatlarla ve cemaatlerle işbirliği protokolleri yapması; her vatandaşa bilimsel ve laik eğitimin verilmesini öngören Öğretim Birliği Yasası’nın delinmesi anlamına gelmektedir.

Bu yolla, bir yandan yaratıcı, özgür, analitik ve bağımsız düşünce ortadan kaldırılmakta, bir yandan da ülkenin din ve mezhep üzerinden kutuplaşması ve bölünmesi sağlanmaktadır.

Bu yol, hem demokratik düzeni hem de ulusal güvenliği tehdit etmekte
ve emperyalizme hizmet etmektedir.

Son olarak “ÇEDES adlı ucube projenin kimi illerde yürürlüğe girmesiyle birlikte, cami imamlarının laik ve bilimsel eğitimin verildiği okullarda “değerler” konusunda danışmanlık ve eğitim vermesi; imamların, kişisel, öznel ve dogmatik “değerlerini” herkese dayatarak, değerleri değersizleştirmesi, dinciliğin eğitimi kuşatma eylemlerine dair (ilişkin) en son örnektir.

Demokratik bir ülkede, nasıl ki öğretmenin yeri cami değil okul ise, imamın yeri de okul değil, camidir! Bunun aksini savunmak faşizmdir!
***
Ne yazık ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da laiklik ilkesini partisinde bertaraf ederek  hem anayasayı hem de parti programını ihlal etmiştir!

“Değişim” sözünü ağzında sakız eden olası genel başkan adayları Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel de, Türkiye’deki laiklik karşıtı hareketi nasıl bertaraf edeceklerine dair (ilişkin) hiçbir şey söylememektedirler.

Laiklik konusunda duyarlı olan olası CHP genel başkan adayları ise parti yönetimi ve medya tarafından görmezden gelinmektedir.

Laiklik ilkesine sahip çıkmayan olası CHP genel başkan adayları, değişimi değil, statükoyu temsil etmektedir!
============================================

Dostlar,

Bu çok değerli ve uyarıcı yazıya biz birkaç görsel ekleyeceğiz..

 

Image

 

 

Hlil Çivi şiiri : …YOLU NE GÜZEL !

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

 

…YOLU NE GÜZEL !

Uygar devlet, uygar toplum olmaya,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Uygarlığın borusunu çalmaya,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
Adalet ahlaktır, adil olmaktır,
Her insanı canı gibi bilmektir,
İkiliği gönüllerden silmektir,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
Devletin varlığı hukukla yürür,
Hukuk güvencedir, herkesi korur,
Herkesin hakkını adilce verir,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
Zengin, fakir, kadın, erkek farketmez,
Hak kutsaldır, cinse göre çarketmez,
Cağdaş devlet adaleti terketmez,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
İnsan soyu “Adem” ile yaşıttır,
Siyah, beyaz, sarı… çeşit çeşittir,
Çağdaş akıl der ki, halklar eşittir,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
Demokrasi, çoğulculuk demektir,
Ötekini kendi gibi bilmektir,
Kardeşliğin meyvesini yemektir
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
Cebir, şiddet, kin ve nefret üretme,
İftiradan kaçın, yalan türetme,
Halkı bölme, mayamızı çürütme,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
Siyaset bir alış – veriş değildir,
Halkı soymak için yarış değildir,
Kibirli, tafralı duruş değildir,
Hak, hukuk adalet yolu ne güzel!
Xxx
Akıl, bilim rotasından ayrılma,
Yalpalama, uçtan uca savrulma,
Cehaletin ateşinde kavrulma,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx
Halil Çivi der ki düşme telaşa,
Hukuken eşittir çobanla paşa,
Sen de adil davran, özgürce yaşa,
Hak, hukuk, adalet yolu ne güzel!
Xxx

16 Nisan 2023, Çiğli / İZMİR

Neden Cumhurbaşkanına hakaretten ceza verilemez?

Orhan Kemal Cengiz

Av. Orhan Kemal Cengiz

Orhan Kemal Cengiz Avukat, yazar ve insan hakları savunucusudur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İzmir Barosu’nun insan Hakları Merkezi ve İşkenceyi Önleme Grubunun kurucularındandır. 1997-1998 yıllarında Londra’da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açılan davalar üzerinde çalıştı. Uzun yıllar dini azınlıkların avukatlığını yapan Cengiz, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin kurucusu ve 2003-2012 yılarında başkanı oldu. Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı yönetim kurulu üyesi ve Özgürlük Araştırmaları Derneği Danışma Kurulu üyesidir. Yerli ve yabancı pek çok yayında köşe yazarlığı yapmıştır. İnsan hakları hukuku alanında pek çok eseri bulunmaktadır. Umut Ağacı isimli romanı 2019 yılında yayımlandı.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun TCK 299. madde’de düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu kaldıracaklarını söylemesi çok isabetlidir.
Çünkü kaldırılacak olan, doğrudan kendisi
AİHM tarafından mahkûm edilmiş bir maddedir.

İktidarın tepesindeki insanları övmek dünyanın her yerinde serbest. Çin’de, Kore’de, Rusya’da, Komünist Parti’yi, Putin’i, Kim Jon-un’u dilediğiniz kadar övebilirsiniz. Ama yalnızca demokrasilerde iktidarın tepesindeki insanları eleştirebiliyorsunuz.

Türkiye’de son on yıllarda sürekli kafamıza kakıldığı biçimde sandık, tek başına demokrasinin ölçütü falan değildir. Elbette sandık, demokrasinin nirengi noktalarından biridir. Ama o sandıktan çıkanların yaptıkları tüm yanlışlar için her an hesap vermeye hazır olmalarıdır demokrasi aynı zamanda.

Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, muktedirleri eleştirme özgürlüğü bu nedenle çok önemlidir. Bunların olmadığı bir yerde hiçbir biçimde muktedirlerden hesap sorulamaz. AKP’nin 20 yılı aşkın iktidarı boyunca biz bu açıdan çok gerilere gittik. İktidarı eleştirmek bir suç olarak görülmeye başlandı.

  • Dünya’da Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle en çok dava açılan bir ülke durumundayız.

Son 7-8 yılda 200 binden çok kişiye soruşturma açıldı. Neredeyse 50 bin kişi sayın  Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandı. Yıllar içinde “hakaret” eşiğinin gittikçe düştüğüne tanık olduk. İlk başlarda Erdoğan’ı kişisel olarak hedef alan sert eleştiriler “hakaret” kabul edilirken, giderek ve büyük bir hızla, siyasal eleştirilerin hepsi bu kapsama girmeye başladı. Bu davalarda, en başından başlayarak büyük bir eşitsizlik var.

Bir yanda bir gazeteci, bir yazar, sıradan bir vatandaş oturuyor; öbür yanda sayın Cumhurbaşkanının vekilleri… Bu “güç dengesindeki” muazzam eşitsizlik, kolayca mahkumiyetlere dönüşüyor. Türkiye’deki bu durum en başından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ürettiği içtihatlarla büyük bir çatışma içinde…

AİHM, güçlü olanın, iktidar sahibinin, sıradan insanlara göre çok daha fazla eleştiriye açık olması, çok sert eleştirileri bile tolere etmesi (hoş karşılaması) gerektiğini söylüyor. Güç sahiplerinin kendilerini bilerek ve isteyerek bütün eylem ve işlemlerin eleştirileceği, her daim (sürekli) toplumun gözetimi altında oldukları bir pozisyona (konuma) koyduklarını belirtiyor. Yani, gülü seviyorsanız dikenine katlanacaksınız; iktidarı istiyorsanız her türlü eleştiriye de açık olacaksınız…

Demokratik bir toplumda devlet başkanları, hükümet başkanları, iktidar sahipleri, eleştiriler karşısında, sıradan vatandaşlardan daha çok korumaya sahip olamazlar. Türkiye’nin demokrasi yönünde atacağı önemli adımlardan biri de bu maddeden kurtulmak olacaktır.

Türkiye’nin sayın Erdoğan’a hakaret nedeniyle ilk mahkumiyetlerinden birisi de sayın Erbil Tuşalp’in, başbakan olduğu dönemde kendisine yönelttiği eleştiriler nedeniyle tazminata mahkûm edilmesi nedeniyle olmuştur. Tuşalp, oldukça sivri bir dille, hicvederek sayın Erdoğan’ı sert bir biçimde eleştirmiş ve bunun sonucunda da tazminat ödemek zorunda kalmıştı.

Dikkatinizi çekerim, bir ceza davası söz konusu değildi, bir özel hukuk davasıydı Tuşalp’i hedef alan. AİHM o tazminat nedeniyle Türkiye’yi mahkûm etti. “İktidar sahipleri, hiciv de içinde olmak üzere, her türlü eleştiriye katlanmak zorundadırlar” dedi.

O gün, Tuşalp’in, sayın Erdoğan’a karşı kullandığı sözleri bugün kullanmaya kalksanız, ertesi gün gözaltına alınır, tutuklanırsınız.

Türkiye bütün Avrupa Konseyi ülkeleri içinde devlet başkanına “hakareti” ayrı bir suç olarak kabul eden birkaç ülkeden biri. Bunu nereden biliyoruz? Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin kendisini sert bir dille eleştiren bir vatandaşın açtığı davada Fransa’nın yaptığı savunmadan öğreniyoruz… Havaalanında bir Fransız yurttaş, en masum çevirisi “Defol zavallı geri zekalı,” olabilecek (Casse toi pov’con) bir pankart açtığı için 30 Euro para cezasına çarptırılmıştı.

Fransa AİHM önünde yaptığı savunmada, devlet başkanına hakaret suçunun sadece kendi ülkelerine özgü olmadığını, İspanya, İtalya, Hollanda, Polonya ve Türkiye’de de bu konuda ceza hükümlerinin bulunduğunu belirtmişti. Bu ülkelerde bu yasaların pek çok uygulaması olmadığını biliyoruz. Bu 30 Euro için de Fransa mahkûm oldu.

  • AİHM altını çizerek, demokratik toplumda devlet başkanlarının kendilerine yönelen ifadeler ve eleştiriler nedeniyle fazladan bir “korumaya” mazhar olamayacaklarını belirtti.

Türkiye için “Cumhurbaşkanına hakaret” konusunda, zurnanın zırt dediği yer, Vedat Şorli / Türkiye davasıdır. Bu davada AİHM, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasını düzenleyen TCK 299. maddesinin adeta ultrasonunu çekti ve sorunun maddenin kaleme alınma biçiminden kaynakladığını belirtti.

AİHM, güçlü olanın, iktidar sahibinin, sıradan insanlara göre çok daha fazla eleştiriye açık olması, çok sert eleştirileri bile tolere etmesi (içine sindirmesi) gerektiğini söylüyor.

Şorli/Türkiye davasında TCK 299. maddenin doğrudan kendisi mahkûm edilmiştir. AİHM açıkça, bu madde değişmeden sorunun ortadan kalkmayacağını belirtti. Ben bu yazıyı yazarken, Türkiye’nin kim bilir hangi köşesinde, kim bilir hangi gerekçelerle yeni bir “Cumhurbaşkanına hakaret” davası hazırlığı yapılıyor. Ama o dava için kullanılacak maddenin oğrudan kendisi çoktan mahkûm edilmiş durumda…

Sayın Kılıçdaroğlu’nun TCK 299. madde de düzenlenen Cumhurbaşkanına hakaret suçunu kaldıracaklarını söylemesi bu yüzden çok isabetlidir. Kaldırılacak olan, doğrudan kendisi AİHM tarafından mahkûm edilmiş bir maddedir.

Demokratik bir toplumda devlet başkanları, hükümet başkanları, iktidar sahipleri, eleştiriler karşısında, sıradan vatandaşlardan daha çok korumaya sahip olamazlar. Türkiye’nin demokrasi yönünde atacağı önemli adımlardan biri de bu maddeden kurtulmak olacaktır.  

Halil Çivi şiiri : AKILLA SÖYLEŞİ

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

 

HERKESE GÜNAYDIN

Kin, nefret aklı çürütür,
Zulüm vicdanı kurutur,
Cebirden, şiddetten kaçın,
Ruhunu SEVGİ ARITIR
***

AKILLA SÖYLEŞİ

Dedim geçim nedir, dedi ki aştır,
Dedim yetecek mi, dedi ki umut.
Dedim kazanç çarkı, dedi ki iştir,
Dedim dönecek mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim hukuk nedir, dedi ki haktır,
Dedim başka çare, dedi ki yoktur,
Dedim haksızlıklar, dedi ki çoktur,
Dedim düzelir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim adalet ne, dedi devlettir,
Dedim kimler için, dedi millettir,
Dedim yokluğu ne, dedi zillettir,
Dedim çoğalır mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim demokrasi, dedi barıştır,
Dedim çaban var mı, dedi yarıştır,
Dedim hedefin ne, dedi varıştır,
Dedim varılır mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim özgürlük ne, dedi nefestir,
Dedim gidişat ne, dedi tek sestir,
Dedim karşı fikir, dedi abestir,
Dedim değişir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim ekonomi, dedi paradır,
Dedim işsizlik ne, dedi yaradır,
Dedim iş aramak, dedi çaredir,
Dedim bulur musun, dedi ki umut.
Xxx
Dedim tarım nedir, dedi ki iştir,
Dedim yetiyor mu, dedi ki düştür,
Dedim araziler, dedi ki boştur,
Dedim ekilir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim siyaset ne, dedi seçimdir,
Dedim ya vekillik, dedi geçimdir,
Dedim yanlış seçim, dedi suçumdur,
Dedim düzelir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim cehalet ne, dedi utançtır,
Dedim kurtulması, dedi kazançtır,
Dedim yararı ne, dedi gönençtir,
Dedim bitecek mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim başarı ne, dedi çalışmak,
Dedim çaresi ne, dedi alışmak,
Dedim meyvesi ne, dedi gelişmek,
Dedim gelişir mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim eğitim ne, dedi meslektir,
Dedim okulsuzluk, dedi köstektir,
Dedim çağdaşlaşma, dedi dilektir,
Dedim gelecek mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim inanç nedir, dedi ahlaktır,
Dedim özgür vicdan, dedi ki haktır,
Dedim ahlaksızlık, dedi ki çoktur,
Dedim azalır mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim akıl, bilim; dedi kuvvettir,
Dedim teknoloji, dedi nimettir,
Dedim kazancı ne, dedi servettir,
Dedim artacak mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim bayrak nedir, dedi ki şandır,
Dedim vatan nedir, dedi ki candır,
Dedim bunlar yoksa, dedi tufandır,
Dedim ebedi mi, dedi ki umut.
Xxx
Dedim Atatürk kim, dedi atamdır,
Dedim laik kalmak, dedi çabamdır,
Dedim Cumhuriyet, dedi erdemdir,
Dedim hep yaşar mı, dedi ki umut.
Xxx
Dedim Halil Çivi, dedi vicdandır,
Dedim vicdansızlar, dedi şeytandır,
Dedim saygı, sevgi; dedi dermandır,
Dedim çoğalır mı, dedi ki umut…

Prof. Dr. Halil Çivi
31 Ocak 2023, Çiğli / İZMİR

Not.1- Rahmetli annem Zöhre Çivi, (1899-1972), “Unum tükensin, fakat umudum tükenmesin” derdi. Zaten yaşama isteği de umut etmek ve hayal kurmaktan ibaret değil midir?

Not.2- Daha önce de yazmıştım. ” Dedim-dedi ” nazım biçimi halk edebiyatında çok sevilen ve aranan bir halk şiiri bir formudur. Umarım beğenirsiniz.

BÖLÜCÜLÜĞE ÖVGÜ

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

Genellikle CHP çizgisine yakın muhalefetin sesi görüntüsündeki SÖZCÜ Gazetesi’nde 8 Ocak günü çıkan Ege Cansen’in, “Bölücülük gericilik” başlıklı yazısı çok dikkat çekiciydi.

Cumhuriyet tarihinin aşamalarını, laikliğe geçişte yaşanan zorlukları bilmezmiş gibi, “kemale erince laik olmuştur” girişi ile devrimleri küçümser bir tavır koymuş Cansen. Muhalefetin başkanlığa karşı güçlendirilmiş meclis sistemi istemini gereksiz bulmuş. “Yönetim erki her zaman bir kişinin şahsında ete kemiğe bürünür.” diyor.

Demokrasi tam işlesin diyenlere “Olmaz, boşuna çabalamayın, denemeyin, eskisi gibi devam edin” diyor, siyasi otorite Cansen.

Tek adam sisteminden yakınması yok herhalde.

Ecevit demokratlığını, koalisyon dönemlerini görmemiş olsa gerek. (AS: Yaşı uygun.. 80+)

Muhalefet cephesinin “Altılı Masa” olarak ünlendiğini söylüyor. O ünlenmenin RTE cephesinin algı çalışması sonucu olduğunun ayırdında da değil anlaşılan.

YANLIŞ ANLADI İSEM

Babacan’ın, Cumhuriyetin nitelikleri ile ilgili çıkışları ilgisini çekmiş Cansen’in.

Yanlış anladı isem Babacan, iki şey teklif ediyor” diye başlamış son bölüme.

Kaç yıllık yazardır, eğitimi nedir bilmiyorum (AS: ABD’de Ekonomi) ama bu ifade (anlatım) ile Türkçemize ve okuruna saygısızlık etmiştir (Basım hatası ise sözüm yok).

“Yanlış anlamadı isem” denir Sayın Cansen. Lütfen özen…

MERDİVEN ALTINDAN ÇIKIŞ

Sayın Cansen yanlış anla/ma/dı ise Babacan iki şey teklif ediyor:

  1. T.C. vatandaşlarına “Türk” demekten vazgeçilsin ve
  2. Dinsel örgütlenme özgürlüğü tesis edilsin.

Sayın Cansen iki konudaki Babacan önerisini halka anlatılmaya değer bulduğunu ifade ederek bitirmiş yazısını. Gerekçeleri çok da mantıklı. Çok da masum:

 Yasaklanınca merdiven altına iniyormuş. Toplum yaşamı yasal zemine oturtulmalıymış.

Vakıf, Dernek adıyla faaliyet gösteren, Cumhuriyet ve Ulus düşmanlığı pompalayan, toplumu geriye götürmek için çabalayan, çocukların beynini yıkamakla kalmayıp taciz ve tecavüz objesi durumuna getiren, dini her türlü amaca alet eden tarikat ve cemaatler yasallaşsın isteniyor.

Merdiven altında yemedikleri halt kalmamışken, yasallaşınca neler yapacaklarını hiç düşünmez mi bu adamlar?

Toplum yaşamının yasal zemine oturtulması denince, bu çağ dışı oluşumlar mı geliyor akla?

Hangi tarikat veya cemaatten bir kez olsun çağdaş uygarlığa örnek bir davranış, yaklaşım veya öneri görmüş bu arkadaşlar?

Mafyatik örgütler için de aynı şeyi yapalım o zaman.

Uyuşturucu tacirlerini de çıkaralım merdiven altından.

Kadına eziyet, kadın cinayetleri de toplum gerçeği, yasallaşsın.

Çok mu fark var aralarında topluma verdikleri zarar yönüyle?

TARİHTEN DERS ALMAK YA DA AYNI YANLIŞI YİNELEYEREK DOĞRU SONUÇ BEKLEMEK

Sayın Cansen’in değerli bulduğu önerinin ikinci bölümü RTE/AKP’nin 2009’da adım attığı 2014’te resmi statü kazandırdığı “AÇILIM”ın yeniden başlatılması.

20 yıldır devleti yöneten, pek çok konuda sınama-yanılma yöntemi uygulayan RTE bunu denedi. Bahçeli’nin telkini ile değil oy yitirme ve iktidardan düşüş korkusu ile vazgeçti.

O Açılıma başlayınca PKK ve bölücü yandaşları da duvarlar, hendekler, yeraltı geçitleri ile yeni devletin savunma hatlarını oluşturmaya başladılar.

Asker kışlasına çekildi.

Yollar, meydanlar teröristlere kaldı.

Başka bir devletin otoritesi uygulanmaya başlandı.

Millet sandıkta tepkisini gösterince Açılım bitti.

Reis vazgeçti de millete neye mal oldu?

Yüzlerce şehit.

Yıkılan kentler.

Harcanan milyarlarca para.

Şimdi yeni Açılımı önerilir buluyor Sayın Cansen.

Tarihten ders alınırsa kötü olaylar yinelemiyor.

Aynı yanlışı yineleyerek de doğruya varılmıyor.

Ben de Sayın Cansen’e kendi sözleri ile sesleniyorum, “Gör, duy ve konuş
***

MİLLET İTTİFAKI’NA SESLENİŞ

Deva Partisi’nin bu söylemleri hiç olmamış gibi Millet İttifakı’ndan tek ses çıkmadı.

Masa dağılmasın, tamam.

Birlik bozulmasın, tamam.

İlk kez böyle güzel bir birliktelik sağlandı, tamam.

Şu AKP’yi yıkalım, tamam.

Soygun, talan, tek adam düzenini bitirelim, tamam.

Tam demokrasiyi getirelim, tamam.

Tamam da, Devrim Yasalarını kaldıralım mı?

Devleti din devleti, T.C. ‘yi İslam Cumhuriyeti mi yapalım?

Çağdaşlıktan vaz mı geçelim? Afganistan’dan, İran’dan haberiniz yok mu?

Ulus devleti yok mu edelim?

Federal yapıya mı geçelim?

Parçalanmayacağımızın güvencesini kim veriyor?

Babacan’ın bu önerilerine karşı çıkılmazsa, sizi canı gönülden destekleyen biri olarak tıpış tıpış sandığa gitmeyeceğimden emin olunuz.

On yıldır yazılarımın altına “TÜRK VATANDAŞI NACİ BEŞTEPE” diye imza koymamın nedeni, Açılım sürecinde “Türk” ifadesi ile oynanması idi.

Bir kez daha denenirse yeni imzam hazır…

Halil Çivi şiri : GİDİŞAT (Hal ve Gidiş)

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

GİDİŞAT
(Hal ve Gidiş)

Dedim geçim nedir, dedi paradır,
Dedim sende var mı, söyledi yok yok.
Dedim işsizlik ne, dedi yaradır,
Dedim bitecek mi, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim hava nasıl, dedi ki kıştır,
Dedim kesen nasıl, dedi ki boştur,
Dedim ya gidişat, dedi yokuştur,
Dedim düzelir mi, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim çoluk, çocuk, dedi ki çoktur,
Dedim masraf çok mu, dedi büyüktür,
Dedim mesleğin ne, dedi ki yoktur,
Dedim mutlu musun, söyledi yok, yok.
Xxx
Dedim fabrika ne, dedi ki iştir,
Dedim üretim ne, dedi ki aştır,
Dedim zenginlik ne, dedi ki düştür,
Dedim umut var mı, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim tarım nedir, dedi nimettir,
Dedim ekip – biçmek, dedi servettir,
Dedim boş topraklar, dedi zillettir,
Dedim boş mu kalsın, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim enflasyon ne, dedi haksızlık,
Dedim sonucu ne, dedi yoksulluk,
Dedim halk özgür mü, dedi dilsizlik,
Dedim bitecek mi, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim yolsuzluklar, dedi artmıştır,
Dedim ahlak, vicdan; dedi bitmiştir,
Dedim ya adalet, dedi gitmiştir,
Dedim dönecek mi, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim demokrasi, dedi düşümdür,
Dedim hak ve hukuk, dedi aşımdır,
Dedim ya sefalet, dedi yaşımdır,
Dedim bitecek mi, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim huzur nedir, dedi geçimdir,
Dedim çektiklerin, dedi suçumdur,
Dedim çaresi ne, dedi seçimdir,
Dedim halk mı suçlu, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim bayrak nedir, dedi kanımdır,
Dedim vatan, millet; dedi tenimdir,
Dedim bağımsızlık, dedi canımdır,
Dedim geçer misin, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim aklı-selim, dedi Atatürk,
Dedim akıl, bilim, dedi Atatürk,
Dedim çözüm yolun, dedi Atatürk,
Dedim başka var mı, söyledi yok yok.
Xxx
Dedim Halil Çivi, dedi ki yazar,
Dedim akıllı mı, dedi ki sezer,
Dedim sorun çok mu, dedi ki çözer,
Dedim dönek midir, söyledi yok yok.
Xxx

16 Kasım 2022, Ciğli – İZMİR

Not : “Dedim-dedi” şiir örnekleri Türk Halk Edebiyatında hece vezni ile yazılan, çok az görülen, çoğu duygusal alanda görülen ve çok sevilen bir halk şiiri tarzıdır. Okuduğunuz “Gidişat” adlı şiir 11’lik hece vezni ile yapılan bir denemedir. Umarım hoşunuza gitmiştir.

Tarihsel Deneyimlere Göre RÜZGARLAR ve ÇARKLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Tarihsel Deneyimlere Göre
RÜZGARLAR ve ÇARKLAR

Kölelik rüzgârı efendilerin,
Teokrasi rüzgârları krallar, şahlar ve sultanların,
Feodalite rüzgârları derebeylerin,
Liberalizm rüzgârları kapitalistlerin,
Sosyalizm rüzgârları emekçilerin,
Demokrasi rüzgârları azınlıklar ve aydınların,
Dindarlık rüzgârları ulema ve ruhban sınıfının,
Eşitlik ve adalet rüzgârları halkların,
Ekonomik refah rüzgârları halkın yaşam düzeyini yükselmek isteyen vicdanlı iktidarların,
Laiklik rüzgârları inanç demokrasisi, din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerin,
Akıl ve bilim rüzgârları bilim insanlarının,
Feminizm rüzgârları entellektüel kadınların,
Cehalet ve hurafe rüzgârları muskacı, üfürükçü ve falcıların,
Kaos- karmaşa rüzgârları anarşist ve teröristlerin,
Siyaset rüzgârları muhteris siyasetçilerin,
Faşizm rüzgârları ise halk düşmanı zorba iktidar sahiplerinin;
ÇARKLARININ DAHA HIZLI DÖNMESİNE YARAR.

Halil Çivi şiiri : CUMHURİYET, DEMOKRASİ, LAİKLİK

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

 

CUMHURİYET, DEMOKRASİ, LAİKLİK

Çağdaş devletlerin gidiş yoludur,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Ulusların özgürleşmiş dilidir,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Akıldır, bilimdir, sönmez ışıktır,
Çağdaş zihniyete çağdaş beşiktir,
İnsanlık yolunda en son eşiktir,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Cumhur halk demektir, halkın özüdür,
Cumhuriyet halkın gören gözüdür,
Halkın iktidarı, halkın sözüdür,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Demokrasi, duygudaşlık demektir,
Her insanı kendin gibi bilmektir,
İnançta, fikirde özgür olmaktır,
Cumhuriyet, demokrasi laiklik.
Xxx
Laik olanların vicdanı hürdür,
Akıl, bilim laiklikle özgürdür,
Akılsız, bilimsiz inançlar kördür,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Empatidir, adalettir, hukuktur,
Hukuksuz devletin vicdanı yoktur,
Toplumsal adalet temel bir haktır,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Çağdaş uygarlıktır, çağdaş duruştur,
Görkemli, onurlu uygar yarıştır,
Sevgidir, dostluktur, bitmez barıştır,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Özgür düşüncedir, özgür sanattır,
Çalışmaya, üretmeye kanatır,
Çağdaşlığa uçan çağdaş bir hattır,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Özgür düşüncenin özgür yoludur,
Ulusal bilincin çelik koludur,
Özgür düşüncenin özgür dilidir,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Halil Çivi, devlet çağdaş olmalı,
Irkları, cinsleri eşit bilmeli,
Bütün inançlara yansız kalmalı,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx

 

 

06 Ekim 2021
Doğanbey / Seferihisar / İZMİR

Prof. Halil Çivi’den Öğütler ve Şiirler

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

KAÇINILMAZ SON…

İçkiden sarhoş olanlar çoğu zaman eşlerine karşı, iktidar sarhoşları ise önünde sonunda halklarına karşı efelenirler.

Demokratik hukuk devletlerinde her iki sarhoşluk da geçicidir.
Birincileri yargı yoluyla eşleri, ikincileri de seçim ve sandık yoluyla halkları mutlaka boşar.
***

İKTİDAR GÜCÜNÜN GÖLGESİ…

Eğer bir ülkede siyasal güç odakları tekleşir, her şey tek elden yürütülmeye, iktidarın tüm toplumsal kümeler üzerindeki gölgesi uzamaya ve koyulaşmaya başlarsa; o ülkedeki insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü, demokrasi, hukuk ve adaletin kapsamı da giderek zayıflamaya, daralmaya ve tükenmeye başlar.
***

Değerli arkadaşlar, sizlerin isteklerini karşılayabilmek için duygusal şiirler VARAN 2

OLSAM…

Ayna olsam o yar baksa yüzüme,
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Bebek olsam, sevse alıp dizine,
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Xxx
Bir taç olsam saçlarına takılsam,
Sürme olsam, gözlerine çekilsem,
Zülüf olsam gerdanına dökülsem,
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Xxx
Kilim olsam nakış nakış dokusa,
Dileğimi gözlerimde okusa,
Gönül bahçemdeki gülde şakısa,
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Xxx
Kaşık olsam ellerine tutuşsam,
Kadeh olsam dudaklarla buluşsam,
Kemer olsam ince bele dolaşsam,
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Xxx
Kalem olsam alsa beni eline,
Koku olsam kokladığı gülüne,
Şarkı olsam dolasaydı diline,
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Xxx
Hava olsam solusaydı aşkımı,
Gelip zaptetseydi gönül köşkümü,
Ömür boyu paylaşsaydı coşkumu
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Xxx
Al elmanın alı olsam yanakta,
Bir çift küpe olsam iki kulakta,
Halil Çivi, ALYANS olsam parmakta,
Ben de muradıma ermiş olurdum.
Xxx

 

21.04.2003 Nazilli / Aydın