Etiket arşivi: Gini katsayısı

TÜRKİYE’NİN ÇAĞDAŞ DÜNYADAKİ YERİ

Prof. Dr. rer.nat. D. Ali ERCAN
(Çekirdek Fiziği / Nükleer Fizik)
ADD Bilim Kurulu Başkanı

Dünya nüfusu 8 milyarı aştı; 2050’de 10 milyara doğru koşuyor. Gerçi Türkiye’de doğurganlık 1,7’ye düştü, yani T.C. yurttaşlarının “nüfus artış hızı” azalıyor; hatta 2025’ten sonra nüfus sabit kalacak görünüyor. 2030’dan sonra azalmaya da başlayacak belki …

T.C. yurttaşlarının nüfusu böyle durağanlığa yönelirken, Dünya genelinde “sosyal-siyasal-ekonomik” nedenlerden kaynaklanan ve 1960’tan bu yana giderek büyümekte olan sınır ötesi göçler sorunundan Türkiye de payını fazlasıyla alıyor. Nitekim Dünya nüfusunun %1,1’ini oluşturan Türkiye, Dünyadaki 300 milyonu aşkın göçmenin %3’ünü barındırıyor.

  • Ülkemizde her 90 kişiden 10’u yabancı (göçmen, sığınıcı vb..)

***
Endüstri Devriminden sonra dünyaya egemen olan Kapitalist sistemin;

– anlamsız, ölçüsüz ÜRETİM,
– haksız, adaletsiz PAYLAŞIM ve
– savurgan TÜKETİM sarmalındaki gezegenimiz,

Holosen çağdan yeni bir çağa evriliyor.

Doğa ile uyumlu yaşamak becerisi gösteremeyen insanın yaşam biçiminden kaynaklanan olumsuz iklim/ekoloji değişimiyle Antroposen çağına!

Salgınlar, savaşlar, isyanlar, göçler, terör, ekonomik çöküntüler, yoksullaşma, işsizlik …

  • Gezegenimizin genelde çok kötü yönetildiği acı bir gerçek!

İnsanlık tarihi boyunca oluşturulmuş “irrasyonal kültürlerin” (ussal olmayan ekinlerin) öğretisiyle insan kendini “eşref-i mahlûk” yani “yaratılmışların(?) en şereflisi, en üstünü” görmek (!) yanılgısına kapıldı. Doğayı hep “alt edilmesi gereken bir düşman/rakip” olarak gördü ama sonunda, geç de olsa anladı ki; Doğa insana değil, insan doğaya muhtaç!. (AS: İnsan yeryüzünde zorunlu parazit!)

Tarih boyunca (Kabile şefi, Derebeyi, Kral , Padişah, İmparator, diktatör….) despot tek adamrejimlerinin sonu geldi, geliyor… Bilim ve teknoloji ilerledikçe, doğal gerçekler kavranıp  anlaşıldıkça,  kültürlerarası etkileşim yoğunlaştıkça, “en adil, en kolay” uygulanabilir bir yönetim biçimine, “Halkın özyönetimi“ne gelindi; buna DEMOKRASİ deniyor!

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiyle; HALKÇILIK, Cumhuriyet!

***
Dünyada ülkelerin büyük çoğunluğu demokratik rejim görüntüsünde, ama demokrasinin pürüzsüz işleyişi için gerekli asgari (en az) koşulları oluşturabilmiş değiller.

“Eğitimsiz ve yoksul” toplumlarda demokrasinin iyi işlemediği çok açık anlaşılır bir gerçek!

Özetle söylemek gerekirse; bugün Dünya nüfusunun ~ %80’i gelir dağılım adaletini ve fırsat eşitliğini gözeten çoğulcu – katılımcı – çağdaş demokratik yönetimden oldukça uzakta ve ne yazık ki, Türkiye de bu şanssız ülkeler arasında.

Her yıl 60 belirteç üzerinden hesaplanan puanlarla, ülkelerin demokrasi indeksi yayınlanıyor. 2022 sıralamasında Norveç 100 üzerinden 98 puanla 1. oldu. Türkiye 43 puanla 103. durumda; oysa 2012’de puanı 58’di. Gittikçe iyileşecek yerde, tersine otoriter/dikta rejime yöneliyor… Dünya genelinde demokrasi indeksi ortalaması 33 ile en düşük ülkeler Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkeleri, İslam coğrafyası.

  • İslam demokrasiyle barışamıyor nedense, sonuncu Afganistan!

Gelir dağılım adaletinin ölçütü Gini katsayısıdemokratik gelişmişliğin en önemli ölçütlerinden biri. Türkiye, Gini katsayısı sıralamasında da 0,42 ile Dünyada son 50 ülke arasında ne yazık ki…

2022’de demokrasi indeksi + Gini sayısı en yüksek olan ilk 15 ülke, Gezegenin A takımı diyebileceğimiz en gelişkin 15 ülke şunlar :

Japonya 125, Almanya 81, G. Kore 51,  Kanada 40, Avustralya 27,  Tayvan  23, Hollanda 18, İsveç 11,  Avusturya 9, İsviçre 9, Danimarka 6, Norveç 6, Finlandiya 6, Y. Zelanda 5, İrlanda 5.

Listeyi nüfus büyüklüğüne göre sıraladım çünkü ülke nüfusu büyüdükçe ve doğal olarak uyuşmazlık olasılığı arttıkça gelir dağılım adaletini gözeten çağdaş demokratik yönetimlerin işi zorlaşıyor. Bu nedenle nüfusu en büyük iki ülke Japonya ve Almanya ayrı bir övgüyü hak ediyorlar bence!

Sosyal-ekonomik-demokratik gelişkinlik skalasında (ölçeğinde) Türkiye, 200 ülke arasında ne yazık ki, ortalamanın altında,  D sınıfı (4. sınıf) ülkeler içinde yer alıyor. Kuruluşunun 100. yılını kutlayacak bir ülke için çok acı!..

Oysa bu ülkenin kurucusu büyük Atatürk Cumhuriyetin 10. yılında neler neler hayal etmişti :

  • “…Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı (gelişimi) ile, âtinin (geleceğin) yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır….”

Küresel talan – soygun -sömürü senaryoları – planları, her yıl Davos’ta güncellenerek optimalize ediliyor

Küresel talan – soygun -sömürü senaryoları – planları, her yıl Davos’ta güncellenerek
optimalize ediliyor


Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net      
profsaltik@gmail.com

Davos’ta her yıl küresel sermayenin sözcüleri toplanarak, sömürü düzenini nasıl sürdüreceklerini kararlaştırırlar. İşin çıplak özeti budur, gerisi boş sözdür. İngiliz araştırma kurumu OXFAM,
bunun böyle olduğunu – başkaca bir şey olmadığını – yeni bir şey bulunmadığını
birkaç sayısal veri ile bir kez daha ortaya koydu..

  • Küresel gelirin %82’sine, dünya nüfusunun %1’i olan 75 milyon elit el koyuyor!

Son verilerle yıllık 80 trilyon doları aşan bu rakamın küre insanlarına dağılımı zaman içinde, “zamane-i Küreselleşme” de iyileşmiyor, giderek bozuluyor. Dünyalı başına 10 bin doları biraz aşan ortalama yıllık gelir rakamının bir anlamı yok; çünkü dağılım çok adaletsiz.

80 milyon nüfuslu bir Ütopya ülkesinde her gün 40 milyon piliç, 40 milyon da ekmek tüketiliyorsa; bu, zorunlu olarak o ülkede her gün herkesin yarım piliç + yarım ekmek yediğini kanıtlamaz!

Yakın zamana dek bu % 1’lik “homo supra eliticus” (terim bize aittir) küresel yıllık gelirin yarısını gasp etmekteydi.. “Homo insectus” lar ise “kalan” ile yetinmek – sürünmek zorunda idi.

Küresel sermaye imparatorluğunun kritik kurumlarından DB (Dünya Bankası, ki IMF ile İkiz Kızkardeşler olarak tanımlanır..) ise son derece yaratıcı (!) yoksulluk ve yoksul tanımları üretiyordu. Örn. Sahraaltı Afrikası başta olmak üzere kürenin birçok yerinde günde 1 Dolar’ı aşan geliriniz var ise açlıktan ölmeyebilir ve “mutlak yoksul” sayılmazdınız! 1-2 Dolar / gün gelir ise “görece yoksul” etiketi almanız demektir. Yoksul sayılmamak için ise 2+ Dolar / gün gelir yeterlidir! Böylelikle küresel yoksulluk oranı (prevalansı) olduğundan çoooook daha düşük gösterilerek sızlanma huysuzluğu gösterebilecek kimi vicdanlar susturulabilir ya da yatıştırılabilir!?

Türkiye’ye uyarlayabilir miyiz bu verileri? 2 Dolar = 7,5 TL desek.. Aylık; 7,5 x 30 = 225 TL.. Bu rakamı aşıyorsanız, DB’nın eşsiz ekonomistlerinin fetvaları gereği YOKSUL DEĞİLSİNİZ. Sanırız – korkarız – umarız.. bu hesaptan SGK’nın haberi yok! O, hala, asgari ücretin aylık brüt tutarının 1/3’ü olan 679 TL’yi “SGK Yoksulu” tanımı için kullanıyor.. Bu “hazin” durumdaki 9 milyon dolayında “yoksul” dan “prim = ek vergi” almıyor; Anayasa md. 60 uyarınca (Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.. yazıyor o maddede!) merkezi yönetim bütçesinden aktarma (transfer) yapılıyor SGK’ya.

TÜİK, SGK’dan daha becerikli gözüküyor! Yoksulluğun temel kaynağı olan işsizliği düşük oranda göstermek için, “son 1 haftadır iş aramayan” bıkkın-yılmış garibanları “işsiz” saymayarak siyasal iktidarın gözüne girmeye çabalıyor. Yoksulluğu da AKP = RTE‘nin canını sıkmayacak biçimde ayarlıyor. Örn. yoksul sayılmak için artık ortanca hane halkı gelirinin %60’ının değil, %50’sinin altında gelirinizin olması gerek..

Devekuşları bu manevraları öğrenseler, kum fırtınalarında ne yaparlardı acaba?
Ne bilelim biz, örneğin en yakın TÜİK veya SGK binalarına sığınmak gibi!?

Bu arada, dünyada 1500 dolayında Dolar milyarderi olduğunu, Türkiye’ye nüfusuna oranla
%1 hesabıyla 15 dolar milyarderi düşerken bunun 2 katını aşkın süper zenginimiz olduğunu da kaydedelim. Üstelik bu sayı 16. yılına giren tek başına AKP iktidarında azalmayıp artıyor.
Ortalama servetleri 1,7 milyar dolara yakın. Oysa AKP’nin seçim kampanyasında 2002’de
hedef alınan 3 Y’den biri Yoksulluk ile savaş ve onu yenmekti. (Öbür 2 Y : Yolsuzluk, Yasaklar).
Kişi başına yıllık gelir 3500 dolardan 3 katına çıktı “hamdolsun” Erdoğan’a göre ama, 230 milyar Dolar olan toplam borç da 3 kattan fazla büyüdü..

Gini katsayısı da küçülmüyor, Lorenz eğrisi de belini düzeltemiyor!

Aklımıza Nasrettin Hoca’nın kedi ve et fıkrası geliyor. 2 okka et alıp yemek yapması için karısına veren Hoca, akşam düşkırıklığı yaşar, çünkü kedi eti yemiştir (!) ve eşi et yemeği pişirememiştir. Hoca el kantarını kapıp kediyi tartar ve 2 okka geldiğini görünce karısına çıkışır..

  • Be kadın, 2 okka bu kedi ise et nerede; et ise kedi nerede?!

Küresel gelir 80 trilyon Dolar / yılı aştı da, bunca yoksul neyin nesi??

Bağlayalım              :

  • Küresel talan – soygun -sömürü senaryoları – planları,
    her yıl Davos’ta güncellenerek optimalize ediliyor!

Nereye ve hangi vakte dek?

Postmodern köle “homo insectus” ların, Roma’lı köle Spartaküs gibi

  • Bu zincir benim ayağımda ne arıyor?!” sorusunu soran dek.. (2 bin yıl önce!)

Küreselleşme zamanının sanal zincirini sorgulamadan önce bir ara adım atalım ve artık lütfen “Küreselleşme” yerine “KüreselleşTİRme” diyelim de, KüreselleşTİRmecileri deşifre etmeye başlayalım; Küreselleşme masallarının farkında olduğumuzu hiç olmazsa ima edelim
küresel efendilere..

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2018, Ankara

2018 Davos Zirvesi’nin ardından

2018 Davos Zirvesi’nin ardından

Melih Baş

Prof. Dr. Melih Baş
Aydınlık Gazetesi, 29.01.2018

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Açılış konuşmasında Hindistan Başbakanı N. Modi, 2. Dünya Savaşı sonrası oluşan kurumların sistemlerinin gelişen ülkelerin gereksinmelerine yanıt vermediğini söyledi ve artan korumacılığa, terörizme ve iklimsel değişime değindi. Hindistan ekonomisinde açılmayla yeni yatırımları beklediklerini ve 2025’te 5 trilyon dolarlık bir ekonomi oluşturacaklarını belirtti. Konuşmasında aynı Xi gibi küreselleşmenin farklı bir biçimde sürmesini vurguladı.

Bu yılki ana tema, sadece kadınlardan oluşan bir panelde tartışıldı, kadınlara pozitif kayırmacılık vardı bu yıl.

Angela Merkel şöyle seslendi: ‘Küresel işbirliğine gereksinmemiz var, duvarlara değil!’ Korumacı Trump’a bir yollama gibi!

MACRON İDDİALI

Emmanuel Macron, iklimsel değişikliğe vurgu yaptı ve iddialı konuştu: ‘2021’de bütün kömüre dayalı termik santrallerini kapatacağız. Böyle bir strateji yeni iş olanakları açacak ve yetenekleri çekecek, yetenekler yaşamın iyi olduğu yere gider’. Macron, Yeni İpek Yolu’nun yeşil bir yol olmasını, kömüre dayalı bir geleceğin olamayacağını vurgulayarak Çin’e bir mesaj yollamış oldu.

WEF’in kurucu başkanı Klaus Schwab, ‘dünyanın niteliksel kolaylaştırmaya olan gereksiniminde iş dünyasının liderlik yapması gerekir’ dedi.

Çin’den (Xi’nin sağ kolu) Liu He, gelecek üç yılda üç şeyle savaşacaklarını söyledi:
Finansal risklerden korunma,
– yoksulluğun hafifletilmesi ve
– kirliliğin azaltılması.

Kapanış konuşmasını yapan Trump’tan bir demet: ‘Amerikan ekonomisi şahlandı. Borsamız rekor üstüne rekor kırıyor. Servet benden sonra 7 trilyon dolar arttı. Güven endekslerimiz yükselirken; 2,4 milyon kişilik ek istihdamla işsizliği düşürdük. Kurumlar vergisini düşürdük. Sermayeyi ve yatırımları davet ediyoruz, teşvik var, en iyi işçiler bizde. Önce Amerika ama yalnız Amerika demiyoruz; Amerika büyürse dünya da büyür. Ticaret serbestlesin ama adil ve karşılıklı olmalı. Bundan böyle adil olmayan uygulamalara (sanayi ikamelerine, telif hakkı hırsızlığına, kamu plan desteklerine vs.) göz yummayacağız. Güvenlik olmadan refah olmaz, askeriyemize de tarihsel yatırımlar yapıyoruz, dostlarımıza da salık veriyoruz, finansal görevlerini de yapsınlar. Kore ve İran nükleerden arındırılmalı. Teröre ve eski göç anlayışlarına karşı ulusumuzu, sınırlarımızı koruyacağız. Görevimiz insanlara, işçilere ve müşterilere sadakat’. Trump, gelir eşitsizliği, iklimsel değişiklik vb. şeylere girmedi ama konuşmasını dinbazca ‘Allah sizi korusun’ diye bitirdi.

ALİBABA’DAN MESAJLAR

Alibaba’nın kurucusu Ma’nın konuşması ilginçti: Yeni teknolojiler yeni işler açacak, başarılı insanların ortaya çıkmasını sağlayacak, ama beraberinde toplumsal sorunları da getirecek. Yapay zekâ ve büyük veri insanlar için (istihdam vb.) tehdit oluşturuyor. Teknolojinin insanları daha yetenekli hale getirmesi gerekli, bu yüzden insanların benzersiz işler yapmaları ve bu bağlamda eğitimin de buna yönelmesi gerekli. Ailemin yoksulluğu nedeniyle çok iyi bir eğitim görmedim ama benden daha akıllı personeli toplayıp ekip oluşturdum. Başarı öykülerinden değil, kendinizin ve başkalarının hatalarından öğrenin. Kısa sürede yitirmek istemiyorsanız yüksek IQ’ya sahip olmanız, uzun sürede saygı görmek istiyorsanız yüksek LQ’ya (Love IQ) sahip olmanız gerek. Bilgelik ve özenle yönetmenin en iyi yolu kadınların görev almasıdır, Alibaba’da üst düzey yöneticilerin % 37’si kadındır. Küreselleşmeyi ve ticareti kimse durduramaz, savaşları durduracak şey de ticarettir. Küreselleşme kapsayıcı, çağdaş ve basit olmalı ki fırsat eşitliği olsun. Teknoloji devleri olarak şanslıyız ama iyi bir kalbe sahip olup, yaptığımız her şeyin gelecek için olduğunu unutmamalıyız.

SONSÖZ

Zirvede ödül alan Elton John şöyle dedi:

  • Dünya değiştirilmeli, dürüst olalım, dünyadaki eşitsizlik ayıp!

Haydi John’un ‘I am still standing (Ben hala ayaktayım)’ şarkısını dinleyin: https://www.youtube.com/watch? v=DdxBQY9j8Ik
==============================
Dostlar, 

Küresel talan – soygun -sömürü senaryoları – planları,
her yıl Davos’ta güncellenerek optimalize ediliyor

Davos’ta her yıl küresel sermayenin sözcüleri toplanarak, sömürü düzenini nasıl sürdüreceklerini kararlaştırırlar. İşin çıplak özeti budur, gerisi boş sözdür. İngiliz araştırma kurumu OXFAM, bunun böyle olduğunu – başkaca bir şey olmadığını – yeni bir şey bulunmadığını… birkaç sayısal veri ile bir kez daha ortaya koydu..

  • Küresel gelirin %82’sine, dünya nüfusunun %1’i olan 75 milyon elit el koyuyor!

Son verilerle yıllık 80 trilyon doları aşan bu rakamın küre insanlarına dağılımı zaman içinde, “zamane-i Küreselleşme” de iyileşmiyor, giderek bozuluyor. Dünyalı başına 10 bin doları biraz aşan ortalama yıllık gelir rakamının bir anlamı yok; çünkü dağılım çok adaletsiz.

80 milyon nüfuslu bir Ütopya ülkesinde her gün 40 milyon piliç, 40 milyon da ekmek tüketiliyorsa; bu, zorunlu olarak o ülkede her gün herkesin yarım piliç + yarım ekmek yediğini kanıtlamaz!

Yakın zamana dek bu % 1’lik “homo supra eliticus” (terim bize aittir) küresel yıllık gelirin yarısını gasp etmekteydi.. “Homo insectus” lar ise “kalan” ile yetinmek – sürünmek zorunda idi.

Küresel sermaye imparatorluğunun kritik kurumlarından DB (Dünya Bankası, ki IMF ile İkiz Kızkardeşler olarak tanımlanır..) ise son derece yaratıcı (!) yoksulluk ve yoksul tanımları üretiyordu. Örn. Sahraaltı Afrikası başta olmak üzere kürenin birçok yerinde günde 1 Dolar’ı aşan geliriniz var ise açlıktan ölmeyebilir ve “mutlak yoksul” sayılmazdınız! 1-2 Dolar / gün gelir ise “görece yoksul” etiketi almanız demektir. Yoksul sayılmamak için ise 2+ Dolar / gün gelir yeterlidir! Böylelikle küresel yoksulluk oranı (prevalansı) olduğundan çoooook daha düşük gösterilerek sızlanma huysuzluğu gösterebilecek kimi vicdanlar susturulabilir ya da yatıştırılabilir!?

Türkiye’ye uyarlayabilir miyiz bu verileri? 2 Dolar = 7,5 TL desek.. Aylık; 7,5 x 30 = 225 TL.. Bu rakamı aşıyorsanız, DB’nın eşsiz ekonomistlerinin fetvaları gereği YOKSUL DEĞİLSİNİZ. Sanırız – korkarız – umarız.. bu hesaptan SGK’nın haberi yok! O, hala, asgari ücretin aylık brüt tutarının 1/3’ü olan 679 TL’yi “SGK Yoksulu” tanımı için kullanıyor.. Bu “hazin” durumdaki 9 milyon dolayında “yoksul” dan “prim = ek vergi” almıyor; Anayasa md. 60 uyarınca (Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.. yazıyor o maddede!) merkezi yönetim bütçesinden aktarma (transfer) yapılıyor SGK’ya.

TÜİK, SGK’dan daha becerikli gözüküyor! Yoksulluğun temel kaynağı olan işsizliği düşük oranda göstermek için, “son 1 haftadır iş aramayan” bıkkın-yılmış garibanları “işsiz” saymayarak siyasal iktidarın gözüne girmeye çabalıyor. Yoksulluğu da AKP = RTE‘nin canını sıkmayacak biçimde ayarlıyor. Örn. yoksul sayılmak için artık ortanca hane halkı gelirinin %60’ının değil, %50’sinin altında gelirinizin olması gerek..

Devekuşları bu manevraları öğrenseler, kum fırtınalarında ne yaparlardı acaba? Ne bilelim biz, örneğin en yakın TÜİK veya SGK binalarına sığınmak gibi!?

Bu arada, dünyada 1500 dolayında Dolar milyarderi olduğunu, Türkiye’ye nüfusuna oranla %1 hesabıyla 15 dolar milyarderi düşerken bunun 2 katını aşkın süper zenginimiz olduğunu da kaydedelim. Üstelik bu sayı 16. yılına giren tek başına AKP iktidarında azalmayıp artıyor. Ortalama servetleri 1,7 milyar dolara yakın. Oysa AKP’nin seçim kampanyasında 2002’de hedef alınan 3 Y’den biri Yoksulluk ile savaş ve onu yenmekti. (Öbür 2 Y : Yolsuzluk, Yasaklar). Kişi başına yıllık gelir 3500 dolardan 3 katına çıktı “hamdolsun” Erdoğan’a göre ama, 230 milyar Dolar olan toplam borç da 3 kattan fazla büyüdü..

Gini katsayısı da küçülmüyor, Lorenz eğrisi de belini düzeltemiyor!

Aklımıza Nasrettin Hoca’nın kedi ve et fıkrası geliyor. 2 okka et alıp yemek yapması için karısına veren Hoca, akşam düşkırıklığı yaşar, çünkü kedi eti yemiştir (!) ve eşi et yemeği pişirememiştir. Hoca el kantarını kapıp kediyi tartar ve 2 okka geldiğini görünce karısına çıkışır..

  • Be kadın, 2 okka bu kedi ise et nerede; et ise kedi nerede?!

Küresel gelir 80 trilyon Dolar / yılı aştı da, bunca yoksul neyin nesi??

Bağlayalım              :

  • Küresel talan – soygun -sömürü senaryoları – planları,
    her yıl Davos’ta güncellenerek optimalize ediliyor..

Nereye ve hangi vakte dek?
Postmodern köle “homo insectus” ların, Roma’lı köle Spartaküs gibi

  • Bu zincir benim ayağımda ne arıyor?!” sorusunu soran dek.. (2 bin yıl önce!)

Küreselleşme zamanının sanal zincirini sorgulamadan önce bir ara adım atalım ve artık lütfen “Küreselleşme” yerine “KüreselleşTİRme” diyelim de, KüreselleşTİRmecileri deşifre etmeye başlayalım; Küreselleşme masallarının farkında olduğumuzu hiç olmazsa ima edelim küresel efendilere..

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Türkiye’deki dolar milyarderleri

Türkiye’deki dolar milyarderlerinin sayıları azaldı, servetleri arttı

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Türkiye’deki dolar milyarderi sayısı 2016’da bir önceki yıla göre 1 kişi azalırken, bu milyarderlerin toplam serveti 3.1 milyar dolar arttı.
İsviçreli finans devi UBS’nin yıllık milyarderler raporuyla ilgili olarak Sözcü‘ye verdiği bilgiye göre, Türkiye’deki milyarder sayısı 2015’te 30 iken, 2016’da 29‘a düştü. Böylece Türk milyarderlerin kişi başına servet ortalaması 1 milyar 513 milyon dolardan, 1 milyar 672 milyon dolara çıktı.

YAŞ ORTALAMASI 65

2015’te 64.5 olan Türkiye’deki milyarderlerin yaş ortalaması ise 65.5’e yükseldi. Uzmanlar, dünya genelinde 2.4 trilyon dolarlık servetin önümüzdeki 20 yıl içinde sonraki kuşaklara miras kalacağını veya yardım kuruluşlarına bağışlanacağını tahmin ediyor.

Rapora göre, dünya genelindeki dolar milyarderi sayısı %10 artışla 1542‘ye ulaşırken, bu milyarderlerin toplam serveti %17 artışla 6 trilyon dolar seviyesine çıktı. UBS Amerika Özel Varlık Yönetimi Başkanı John Mathews, dolar milyarderi sayısının 2015’te düşüş gösterdikten sonra tekrar yükselişe geçtiğine dikkat çekerek, “Daha etkileyici olan ise milyarderlerin ilgi alanları doğrultusunda yarattığı miraslar. Özellikle sanat ve spora olan kültürel tutkuları dünya genelinde ve içinde yaşadıkları toplumlarda belirgin bir etkiye sahip.” dedi.
Dünyaki milyarderlerin servetinin 1 trilyon 271 milyon dolarının perakendecilik, 903 milyar dolarının teknoloji, 832 milyar dolarının finans 789 milyar dolarının malzeme ve ekipman, 553 milyar dolarının gayrimenkul, 467 milyar dolarının sanayi sektörlerinden kaynaklandığı kaydedildi.

BEZOS, GATES’İN TAHTINI SARIYOR

ABD borsalarında teknoloji hisseleri ‘süper perşembe’ gününde hızla yükselirken, internetten satış devi Amazon kurucusu Jeff Bezos, servetini bir günde 6.6 milyar dolar artırarak dünyanın en zengin kişisi olmaya yaklaştı. Amazon’un üçüncü çeyrek geliri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33.6 artışla 43.7 milyar dolara çıktı. Amazon hisse değeri yaklaşık yüzde 8.5 değerlenerek 1055 doları aşarken, Jeff Bezos’un serveti 83.5 milyar dolara ulaştı. Bezos 2013’ten bu yana Bloomberg Milyarderler Endeksi‘nde lider olan Microsoft kurucusu Bill Gates‘in 87.9 milyar dolarlık servetine yaklaştı. Gates’in bağışlarla birlikte kasasında 150 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
============================
Evet dostlar…

Türkiye’deki dolar milyarderlerinin bedeli

AKP döneminde de küresel kapitalizm sermaye birikimi sürecini ülkemizde sürdürmekte. Oysa AKP, 3 Kasım 2002 seçimini 3 temel vaade dayandırmıştı :

  • Yoksulluk – Yolsuzluk – Yasaklar ile savaşım..

3 temel vaad de yerlere çakıldı.. OHAL’deyiz 15+ aydır, Ülkemizdeki dev yolsuzluklar uluslararası düzeyde soruşturuluyor.. Salt SGK primi bile ödeyemeyen aylık geliri 592,5 TL’nin altında 9 (dokuz!) milyon yoksulumuz var. Geçen yıl Rusya’dan 3,5 milyon ton buğday satın aldık, karnımızı doyuramıyoruz; ülkeye gelen turist sayısı yarılandı..

Dünya genelinde 1542 dolar milyarderi var, Türkiye dünya nüfusunun yaklaşık %1,1’i; buna göre 15-16 dolar milyarderi olması beklenebilir nüfusu ile orantılı olarak ama neredeyse 2 katı!

Ayrıca 80 trilyon doları biraz aşan 2016 yılı toplam küresel geliri içinde Türkiye 2016’da şişirilmiş 856 milyar dolar ulusal gelir ile gene yaklaşık %1,1’lerde. Toplam serveti 6 trilyon dolar tutan 1542 dolar milyarderinin ortalama varlığı 3,9 milyar dolar iken Türkiye’dekilerin ortalama serveti 1,672 milyar dolar. Bu 29 ultra zengin Türk vatandaşı toplam 48,5 milyar dolar servet sahibi ve 2016 ulusal gelirimizin %5,77’sine denk. Bir başka anlatımla ülkemizin 2016’da ürettiği toplam servetin %5,77’sine salt 29 kişi el koydu. Geçen yıl kişi başına ortalama gelirimizin 11 bin dolar olduğu dikkate alınırsa, 1 Türk dolar milyarderi, ortalama gelirli bir yurttaşın 1519 katı gelire sahip. Geçelim 1 Türk’ün dünyaya bedel oluşunu, yoksul Türkler öbürlerinin minik mi minik kesiri ancak..

29 Türk Dolar milyarderinden her birinin ortalama 1,672 milyar dolar olan servetini, aylık geliri brüt asgari ücretin 1/3’ünden = 592.5 TL’den az olan ve bu yüzden SGK’ye zorunlu prim öde(ye)meyen 9 milyon yurttaşa dağıtabilsek ne olurdu acaba?? 1,672 milyar dolar X 3,77 TL = 6 303 444 TL.. 6 303 444 TL/9 milyon yoksul = 700,4 TL.. Görülüyor ki bu 9 milyon yoksula yılda 700,4 TL düşmektedir ve halen ayda 53 TL olan (2017 sonuna dek Anayasa referandumu rüşveti!) SGK’ya zorunlu primlerini ödeyebilirler. SGK açığı, dolayısıyla genel bütçeden aktarım ve genel bütçe açığı azalır; bu yoksullara geçimi için 64 TL yıllık harçlık bile kalırdı! Siz bir de sayısı “resmen” 29 olan bu dolar milyarderlerinin 1’inin değil de birkaçının servetinin bu ellerde toplanmamış olduğunu, halkın olduğunu düşünün.. Ülkemizde yoksulluk = yoksullaşTIRma sorunu kalır mıydı?

Unutulmasın; Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK;

  • “.. bizi mahvetmek isteyen emperyalizm ile bizi yutmak isteyen kapitalizmle savaşımı meslek edinmiş insanlarız…” diye müthiş bir saptama yapmıştı!

Aklımıza bir de İslamda 1/40 fitre-zekat dayanışması üşüşüyor.. 29 süper zenginden salt 1 Türk’e ait 6 303 444 TL servetin %2,5’i bu bağlamda yoksullara dağıtılsa idi?? 6 303 444 TL / 40 = 157 586 TL.. Bunu da SGK yoksulluk sınırı olan 592,5 TL’ye bölsek 266 yoksulumuz kurtuluyor.. Bu jesti ya da İslami yükümü 29 süper zenginimiz yerine getirse, 29 X 266 = 7714 yurttaş yoksulluktan kurtulacak! Ne büyük sevap!

Gelir dağılımı adaletini ölçen Gini katsayısında da AKP döneminde  anlamlı bir iyileşme yok gibi. AKP ekonomi politikaları yoksulluğu azaltma, gönenci (refahı) tabana yayma, gelir dağılımındaki muazzam adaletsizliği giderme sonuçları doğurmadı. Enflasyon ve işsizlik 2 basamaklı. Kayıt dışı istihdam 1/3’lerde. Net hata noksan kalemi denilen kaynağı belirsiz, yurtdışından para girişi yılda 10 milyar dolar gibi muazzam bir büyüklükte.

Şeytan üçgeni 3 açık büyüyerek sürmekte : Cari açık, dış ticaret açığı ve bütçe açığı.. Çare için AKP 2018’de vergiye yüklendi. Yine ağırlıklı olarak dolaylı – tüketimden vergilendirme. Kazanç – harcama temelli vergilendirme hala bir serap. 2018 için 12 milyar TL’yi aşkın “ceza geliri” (!?) bekleniyor. Değişen bir şey yok, Maliye gene tuttuğu kazı yoluyor. üstelik bağırta bağırta.

2017 merkezi yönetim bütçesi yasa ile 587 milyar TL öngörülmüş, ayrıca 57 milyar TL borçlanma tasarlanmıştı. Ekim’de Torba Yasaya 38-39 milyar TL daha ek borçlanma olanağı eklendi. Böylece 2017 bütçesi 587 milyar beklenen gelir + 96 milyar TL borç ile 683 milyar TL’ye erişiyor. Bu bütçede kamu borcu faizi 57,5 milyar TL! Faiz düşüldükten sonra kalan bütçeye “faiz dışı” dersek, ayrıca bu tutardan bir de borç ana parası için pay ayıracağız dişimizi sıkarak, kamu hizmetlerini kısıp vermeyerek – özelleştirerek.. Bu amaçla ayrılacak paya da, “faiz dışı fazla” denmekte ve Ulusal gelirin ne denli yüksek oranını oluşturursa  IMF’den o denli “afferiiiinn!” alacağız.. Örneğin ulusal gelirin %5’ini aşmak ne harika olurdu.. Bu da bütçenin %20’sine denk gelirdi..

İşte kamu maliyesinin AKP ile içine sürüklendiği çöküş tablosu budur.
Erdoğan MB’nda 116 milyar Dolar rezervden söz ediyor. Bir kez bu paranın hepsi likit (nakit) ve kullanılabilir değil.. İkincisi toplam dış borçlar bunun 4 katını buluyor.. Dişimizin kovuğunu doldurmaz bu para..

  • HER-KES ama HER-KES; başta AKP = RTE olmak üzere yersiz hatta zorunlu olmayan
    tüm giderleri kısarak en üst tasarruf konumuna geçmelidir.
  • Üretimi ve dışsatımı artırıcı, nüfusu azaltıcı önlemler ka-çı-nıl-maz-dır!
  • Bölgede çatışmacı politikaları bırakıp savunma giderlerini düşürmek de!

Sürdürülebilir mi, nereye dek? Erdoğan “itibardan tasarruf olmaz” buyuruyor.. “Sizin itibarınız yaşadığımız devasa ve aşırı lüks saraylar, bindiğiniz son model ultra lüks makam araçları ve uçaklarla mı ölçülüyor?” demezler mi adama?? İşlerine bisikletle gidip gelen zengin Batı ülkelerinin Bakanlarından, tarifeli uçaklarla resmi görevlerini yürüten Batı’lı devlet başkanlarından, Renault 21 Manager marka zırhsız ve sade otomobile binen merhum Başbakan Bülent Ecevit‘ten… daha saygın (itibarlı) olduğunuzu mu sanıyorsunuz? Hangi gerekçelerle? Hangi tevazu ve tasarrufla, hangi alçakgönüllükle; hangi saygın politik başarılarınızla?
Hangi, hangi??

Sevgi ve saygı ile. 30 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Tıp-Sağlık Sosyolojisi / Medical-Health Sociology

 

Sevgili AÜTF Halk Sağlığı Anabilim Dalı Asistanlarımız ve Tıp Öğrencilerimiz..

Fakültemizde değişik zamanlarda veregeldiğimiz
SAĞLIK SOSYOLOJİSİ – TIBBİ SOSYOLOJİ
derslerimizin yansılarını güncelleyerek sizlere sunmak istiyoruz.

1. Sosyoloji bilim alanını tanıma
2. Toplumsal Etmenlerin Sağlığa Etkileri
3. Sağlık ve Ekin (Kültür) Etkileşimi
4. Kişi ve toplumun sağlığını geliştirmede Sosyoloji’den yararlanma.

Gibi amaçlarla bu konu Tıp ve Sağlık Çalışanları için önem taşımaktadır.

Saglik_Sosyolojisi

Hekimler ve öbür sağlık çalışanları bu dersle;

1.Toplum içinde yaşayan, bir başka deyimle “toplumsallaşmış” bir varlık olarak insanın sağlığının, içinde yaşadığı toplumca nasıl ve ne yollarla etkilendiğini işlemek.

2.Toplumsal (sosyal) çevrenin insan ve toplum sağlığına etkilerine ilişkin
örnekler üzerinde tartışmak.

3.İnsanın, kurduğu toplumsal yapı, “sosyal sistem” bütünlüğü içinde sağlığının yerini irdelemek.

4. Sağlığın evrensel tanımında yer alan “.. bedensel, ruhsal ve t o p l u m s a l  bakımlardan tam bir iyilik durumu..” olgusunun anlamını işlemek.

5. Sağlığın; toplumsal, ekonomik ve ekinsel (kültürel) belirteçlerini (determinantlarını) vurgulamak.

6. Öğren(i)cide, insan ve toplum sağlığının, içinde yaşanılan toplumsal yapıdan ayrı düşünülemeyeceği bilincini yerleştirmek.

7. Dersin sonunda öğrenci; tıp ve sağlık bilimlerinin (biyomedikal bilimler) özünde sosyal içerikli uğraş alanları, disiplinler olduğunu kavramış ve meslek değerlerini
bu doğrultuda oluşturmaya yönelmiş olacaklardır.

Bu sunu; SAĞLIK ANTROPOLOJİSİ sunumumuzla birlikte okunmalıdır. (http://ahmetsaltik.net/2014/03/04/saglik-antropolojisi-tibbi-medikal-antropoloji/)

138 yansıdan oluşan vasıl içeriğin yararlı olmasını dileriz..
Okumak için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız..

Saglik_Sosyolojisi

Ek olarak 12 sayfalık metin dosyasına da erişilebilir :

Saglik_Sosyolojisi’ne_Giris 

Sevgi ve saygı ile.
11 Şubat 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yılmaz Özdil : KURBAN

KURBAN

Yılmaz Özdil

SÖZCÜ, 30 Eylül 2015

Teröre “kurban” verdiğimiz şehit er Barış Akkabak, bebekken annesini kaybetmiş, cami avlusuna bırakılmış, dedesi tarafından büyütülmüştü. 78 yaşındaki dedesi, ayda sadece 293 lira engelli maaşı alıyordu, başka geliri yoktu. Taziyeleri kabul ederken gördük ki, pantolonunun dizleri yamalıydı, gömleği lime lime erimişti.
*
Taşeron katliamına “kurban” verdiğimiz şehit madenci Tezcan Gökçe’nin 75 yaşındaki babası Recep amca, ayda sadece 140 lira yoksulluk maaşıyla geçiniyordu. Cenaze töreninde şahit olduk ki, sekiz liralık cızlavetleri yırtıktı, ceketi delik deşikti.
*
İşsizliğe “kurban” verdiğimiz üç çocuk babası vatandaşımız, borçtan bunaldı, üstüne benzin döktü, TBMM önünde kendini yaktı.
*
Yoksulluğa “kurban” verdiğimiz 40 günlük Ayaz bebek, soğuktan donarak öldü. Henüz nüfusa kaydedilmemişti. Babası askerdeydi. 20 yaşındaki annesi, çöpten kağıt toplayarak ayda 120 lira kazanıyor, üç çocuğuna bakmaya çalışıyordu. Tek odalı kerpiç evde yaşıyorlardı, ısınmak için odunları bitmişti, camları kırıktı, naylon örtülüydü.
*
Kölelik düzenine sırf bu yıl 47 çocuğumuzu “kurban” verdik. Kimisi pres makinesine sıkıştı, kimisi elektriğe kapıldı, kimisi kaynak yaparken tutuştu, kimisi inşaat iskelesinden düştü. Nazar’ın babası işsizdi, eline bez parçası alıyor, kırmızı ışıklarda otomobil camı silerek, evine üç beş kuruş götürmeye çalışıyordu, demir yüklü TIR’ın tekerlekleri altında ezilerek son nefesini verdi. Dokuz yaşındaydı.
*
Teröre “kurban” verdiğimiz 19 yaşındaki şehit er Birol Elmas, askere gitmeden önce pazarcılık yapıyor, zihinsel engelli ağabeyine, iki kız kardeşine ve kalp hastası annesine bakıyordu. Evladınız şehit oldu diye annesine haber vermeye gittiklerinde görüldü ki, geliri olmayan kadıncağız, biri engelli üç çocuğuyla karanlıkta oturuyordu. Faturayı ödeyememiş, dört ay önce elektriğini kesmişlerdi. Konu komşu ne yemek verirse, onunla karınlarını doyuruyor, Birol’un yolunu gözlüyorlardı.
*
Hal böyleyken…
“Yerli” ve “milli”den söz eden Tayyip Erdoğan, garibanlara bi kap kavurma olması için, Kızılay’a ve Diyanet Vakfı’na 14 adet kurban bağışı yaptı. Üçü Myanmar’a, ikisi Somali’ye, ikisi Gazze’ye, gerisi Moritanya’ya Bangladeş’e Kudüs’e Makedonya’ya Kosova’ya Etiyopya’ya Çad’a gitti.
*
Allah kabul etmesin. Amin.

==================================

Dostlar,

İzni kısa da olsa sevgili Yılmaz Özdil‘in güzelim yazılarını özledik..
İnsanın içine işleyen bir yazı daha yazmış gelir gelmez..
Üstüne ne söylenir ki?? Bir somut TÜİK verisini paylaşalım :

AKP 2002 sonunda iktidar olduğunda ulusal gelirin (GSMH) 2/3’ü ne (yaklaşık %67) en varlıklı % 10’luk nüfus el koyuyordu. Bu oran 13 yılda 10 puan daha yükseldi, % 77’yi buldu.. Yani 2014’te ülkemizin yaklaşık 800 milyar $ olan ulusal gelirinin 3/4’ü, her 4 TL’den 3’ü, 800 milyar Doların 600 milyar Dolarını ülke nüfusunun en varlıklı % 10’u (yaklaşık 7,6 milyon zengin!) gasp etti… Gelir dağılımı daha da adaletsizleşti, teknik anlatımla Gini Katsayısı daha da büyüdü, Lorenz eğrisi iyice bel verdi..

Oysa AKP’nin Acil Eylem Planı‘nın sacayağı 3 Y ile savaşıma dayanıyordu :

1- Yoksulluk
2- Yolsuzluk
3- Yasaklar…

3’ü de tepe yaptı.. Ama bu siyasal kadrolar 13 yıldır iktidarda.. Halkımız 7 Haziran’da bir tokat attı ama yetmedi AKP’ye.. 1 Kasım’da “tekme tokat” iktidardan uzaklaştırışmalı.. Bu yapılmazsa 3 Y daha da katılaşarak ülkemizi – halkımızı kıskıvrak teslim alacak, kavuracak..

Erdoğan ve ailesi, oğulları.. muazzam servetlere ulaşırken…
17-25 Aralık 2013 yolsuzluklarının üstü örtülerek..
Erdoğan’ın İsviçre bankalarında milyarlarca dolarlık hesapları olduğu savları “İspatlamayan şerefsizdir..” naraları arasında karartılarak.. Oysa Erdoğan İsviçre hükümetine 2 satır izin yazısıyla hesaplarının 10 yıl geriye dönük olarak 1. derece yakınları ile birlikte açıklanmasını sağlayabilirdi.. Yapmadı, yapamadı, yapmayacak, yapamayacak..

Bir kez daha söylemiş olalım..
Halkımız 1 Kasım’da oy kullanırken bu gerçekleri unutmasın.

Sevgi ve saygı ile.
30 Eylül 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

25 Eylül 2013; Ankara Sokakları.. Kritik Çağrışımlarımız ve Acil Önerilerimiz..


25 Eylül 2013; Ankara Sokakları.. Kritik Çağrışımlarımız ve Acil Önerilerimiz..

TÜİK‘in 3 gün önce açıkladığı ” GELİR ve YAŞAM KOŞULLARI ARAŞTIRMASI“(http://ahmetsaltik.net/2013/09/23/gelir-ve-yasam-kosullari-arastirmasi-2012/, 23.9.13) yeni Gini katsayısını .46 olarak verdi. Türkiye’de gerçekte (reel olarak) bu değerin .60’ların altında olmadığını sokakta, çarşı – pazarda.. hemen her yerde gözlemliyoruz.

  • TÜİK bilimsel (!) masalları (yalanları!?) sürdürüyor..

Yaşamın gerçeğini saklamaya çalışıyorlar..
Ama halk bu koşulların içinde çırpınmakta..
Boşuna (Nafile) çaba..
Bu Marie Antoinette‘cilik asla karşılıksız kalmaz diyalektik olarak. İyi bilinir; 1789’da Paris’te halk “AÇLIKTAN” ayaklanıp Elyseé Sarayına yürüyünce Kraliçe nedimesine sorar:

– Kuzum bunlar ne istiyor??
– Açlarmış efendim..-
– Pasta yesinleeer..

**********
Ve karı – koca Marie ve XIV. Louis Antoinette giyotinle idam edilirler,
Şanlı 1789 Fransız Halk ve Aydınlanma Devrimi gerçekleşir;
Bastille (bizim Silivrimiz!) zindanına tıkılan binlerce yurtsever tutsak halk tarafından salıverilir.

Önceki gün (25.9.13) Beşevler’den Ankara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi binasına yürüdük. O koca caddede yürümek zordu, öylesine kalabalıktı kaldırımlar.
Hepsi de gencecik üniversite öğrencileri..
Binlerce..
Bu insanlar birkaç yıl içinde mezun olacak; iş – aş – konut isteyecek.
Dünyayı görüyor bilişim – telekomünikasyon olanaklarıyla.
Nasıl doyuracak ya da bastıracaksınız bu genç milyonların beklentilerini?
Sadaka kolileri ile mi??
Biat kültürü ile mi??
Polis şiddetiyle mi?
1453 kartalları adlı bindirme yeşil renkli  SS kıtalarıyla mı?
Neyle neyle??
Hadi canım sen de..

Bu basınç, mut-la-ka önümüzdeki yıllarda Türkiye’de köklü dönüşümlerin yolunu açacaktır.
GEZİ isyanını iyi değerlendirmek gerekir.

*****

Devamla Ankara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi binasına geldik.
Koridorlar daha önce görmediğimiz ölçüde kalabalık..
YÖK, masa başı direktifleriyle öğrenci istifliyor yüksek öğrenim kurumlarına..
İçtenlikle aktarıyoruz, koridorlarda hasta ve öğrenci trafiğinden yürümek olanaklı değil..
Radyoloji bölümünün kapısında;

“ÖĞRENCİLERİN GİRMESİ YASAKTIR” uyarısı asılı idi..

Dehşete kapıldık..

Film çekimi ve banyosu için, sıradan yurttaş gibi 1,5 saate yakın süre bekledik.
İnsanların perişan hallerini gözledik bu arada..
Öğlen arasına girmeden, zorlukla filmi dişhekimimize gösterebildik..

Kapalı mekanlarda omuz omuza..
Sokakta, dolmuş-otobüste de öyle..
Caddede araçlar tampon tampona..
Ve Başbakan R.T. Erdoğan 3-5 çocuk yapın.. demekte!?!
Akıllara durgunluk veren bir çılgınlık..
Ateşle oynamak.. Ülkenin geleceğini perişan etmek..

***************

ILO 2010 Raporu son derece uyarıcı içerikler taşıyor.. Okuyan var mı ??

  • IMF ve ILO’ya göre Dünyada 210 milyon işsiz var! Durgunluğun özellikle gelişmiş ekonomilere zarar verdiği ve bu ülkelerde işsiz sayısı toparlanma sürecine girmedi. Raporlara göre küresel kriz nedeniyle 2007’den bu yana işsiz ordusuna 30 milyon kişi daha katıldı. Dünyada işgücü yılda %1.6 oranında büyüyor ve bu işgücüne katılımı istihdam edebilmek (iş bulmak) için 45 milyon yeni iş yaratılması gerekiyor. (www.imf.org/external/np/sec/pr/2010/pr10324.htm, 2.9.10)

    Türkiye’de ise her yıl 1,25 milyon «net» nüfus artışına iş bulmak gerekli..
    Nüfus artış hızı % 1,68’lerde ama TÜİK 1.35 dolayında veriyor ??!

Rapor devamla kritik noktalara – sorunlara dikkat çekiyor :

  • Raporda “Gençler kendilerini sistemin kurbanı olarak görüyorlar ve bu durumun sorumlusu olarak gördükleri her şeye öfke besliyorlar. Küreselleşme, kapitalist sistem, politikacılar, anababalar (ebeveynler).. gençlerin öfke duydukları kesimlerin başında… «Tüm bunların sonucunda gençler kendilerine yanlış bir gelecek vaat eden dinci veya köktenci hareketlere duyarlı duruma geliyorlar..» saptaması yapılıyor.

AB Merkez Bankası Başkanı da tarihsel hatalarını itiraf etmedi mi?

Bankaları kurtardık ama gençliği yitirdik..

************

Türkiye’nin sorunları günübirlik kısa erimli, miyop ve yüzeysel önlemlerle yönetilemeyecek- ötelenemeyecek ölçüde ağırlaşmıştır.

Bu tablonun sürdürümü olanaksızdır.

24 Ocak 1980 Kararlarının 33 yıl sonra ülkeyi getirdiği tıkanma- yıkım – dağılma ortamı gözler önündedir.

KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizm

– ekonomik yıkım,
– sömürgeleşme ve
– tam bağımsızlığın yitirilmesi ile
– ülke ve ulus bütünlüğünün dağılması riskini

burnumuza dayamıştır.

Gerek makro gerek mikro ekonomik ölçütlerin “kırmızı alarm verdiği” nin AKP iktidarının sorumlu bakanları mutlaka ayırdındadır.

Zaman zaman kamuoyuna bu yönde açıklamalarını biliyoruz
(Bizzat Başbakan, A. Babacan, Z. Çağlayan, Merkez Bankası Başkanı E. Başçı..)

Sonbahar ile birlikte kışa doğru ağır bir ekonomik bunalımın rap rapları
kulakları tırmalamaktadır.

İktidar ise gündem değiştirme ve yeni yersiz, son derece hatalı cepheler açmakta
ve senaryolar sergilemekte.. Toplumun her kesimini karşısına almakta..

Oysa ülke olağanüstü koşullarda ve OLAĞANÜSTÜ YÖNETİM ile
düze çıkma olanağı olabilir.. Üstelik acele edilirse..

İzmir İktisat Kongresi gibi (17 Şubat 1923’te 1151 temsilci ile yıkılmış – yakılmış İzmir’de toplanıp, hanlarda kalınarak 15 gün süren ve Lozan görüşmelerinin kesilmesine de
yanıt olan, görüşmeleri yeniden başlatmayı başaran bir meydan okuma olarak!)
kapsamlı bir ULUSAL İKTİSAT KURULTAYI gereksinimi vardır..

Burada ulusal ekonomi politikaları belirlenmeli ve uygulanmalıdır.

Anayasal Kurum (md. 166) Ekonomik ve Sosyal Konsey,
ne yazık ki, AKP’nin tutumuyla kadük – işlevsiz bırakılmıştır.

Çok kaygılıyız çooook..

Tarih, ders almadığımız için yineliyor..

  • Ekonomik çöküntü AKP’yi götürecek.. 
  • Ya Türkiye, ya Ulus hangi ağır faturaları ödeyecek??

Sevgi ve saygı ile.
27.9.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması – 2012


Dostlar,

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu, eski DİE)
Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması – 2012″ raporunu bu gün yayımladı.
Kurumun resmi web sitesinden aynen aktarıyoruz..
(http://tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13594)

Ne ölçüde “sahibinin sesi” olunduğunu uzmanlar ve ekonominin yakıcı çarkları içinde kavrulanlar en iyi değerlendireceklerdir.

Anlamakta zorlandığımız; yakıcı gerçekleri yaşayan halk yığınlarının bu verilere mi
yoksa yaşantılarına göre mi karar vereceğinin siyasal iktidarca ayrımının yapılıp yapılamadığı..

2012 içinde ekonomik büyümenin yalnızca % 2,2 olduğunu, bu rakamın 3 yıllık OVP’de (orta vadeli program) öngörülenin de altında kaldığını belirtelim..

Bir noktaya daha dikkat çekelim; nüfus artış hızı düşüldüğünde TÜİK’e göre

% 2,2 – %1,35 = % 0.85..   %1’in bile altında kalan bir yıllık net büyüme verisi..

TÜİK’in kendi verdiği 2011 ve 2012 sonu nüfuslarına göre bizim hesapladığımız hız ise % 1,68 olup;

% 2,2 – %1,68 = % 0.52.. Yıllık net büyüme % yarım gibi..

Başbakan RTE’ye bakılırsa Türkiye ekonomisi, maazallah ve de maaşallah neredeyse dünya ekonomisinin motorudur.. Devasa küresel bunalımlar AB ve ABD ekonomileri başta dev ekonomileri vurmakta ama Türkiye’ye teğet geçmektedir.

Ham hayaller sürmektedir.. 2023’te, Cumhuriyetimizin 100. yılında, yalnızca 10 yılda, bulunduğumuz yerden 7 basamak ileri fırlayacağız ve şu anda 2 trilyon dolarlık Hindistan ekonomisini aşacağız.. Aradaki 1,2 trilyon dolar GSMH farkını kapayarak..

Bunun için, önümüzdeki 10 yıl boyunca kesintisiz % 19 büyümemiz gerekeceğini, üstümüzdeki 7 ülkeyi geçerek, Hindistan’ın istikrarlı %7’lik büyümesini aşmamız gerekeceğini bu sitede bir makalemizde yazmıştık.. (http://ahmetsaltik.net/2013/09/19/top-10-biggest-economies-in-the-world-2013/)

Ham hayalden öte; milyonlarca insanın yaşam düzeyinde anlamlı bir iyileşme olmamakta ama aldatılmaları sürmektedir.

Bir noktanın daha gözden kaçmaması gerek :

TUG (toplam Ulusal Gelir, GSMH) rakamı ile dünyada 17 sıradayız ama, devasa nüfusa bölündüğünde kişi başına yıllık gelir olarak 10,500 Dolar ile 56. sıradayız!

Sevgi ve saygı ile.
23.8.13, Ankara

 

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

======================================

TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması – 2012

(http://tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13594)

DEMOKRASİNİN ÖLÇÜMÜ


Dostlar
,

Sayın Prof. Dr. Ali Ercan hocamız,

Çok sevdiği ve ustası olduğu Matematiği (Nükleer Fizik uzmanı olarak eli mahkum!), yaşamın hemen her alanında uygulamalı örneklerle bize sunuyor.

Böylelikle yaşamı daha nesnel algılamak ve değerlendirmek,
adeta ölçmek – biçmek olanaklı oluyor..

Ali hoca bizelere “Matematiksel düşünmeyi” sevdirerek öğretiyor..

Matematiksel düşünce – düşünme,

Büyük Atatürk‘ün

  • “Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim ve tekniktir.”

sözünün somut kanıtı gibi..

Teşekkür borçluyuz..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 12.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

========================================

yanan_mum

DEMOKRASİNİN ÖLÇÜMÜ

Ali_Ercan_portresi

Değerli arkadaşlar,

Bugün sizlerle Demokrasinin ölçümü üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Sosyal bilimler camiasında genel olarak kabul gören bir deyiş vardır:

  • “Aç ve bilgisiz toplumlarda demokrasi olmaz.” 

Bu sözü biraz daha nesnel ifade etmeye çalışırsak, “düşük eğitimli ve düşük gelirli toplumlarda Demokrasi düzgün olarak işlemez.” diyebiliriz.
(Böyle toplumlarda Hırsızlık, Rüşvet ve Nepotizm öne çıkar)

Aslında bu değerleri ölçmek zor ve tartışmalıdır ama kaba bir yaklaşımla eğitimi (E) yıl olarak, Geliri (G) ülkedeki kişi başına ortalama gelirin Dünya ortalamasına oranı olarak alabiliriz.

Tabii gelir düzeyi kadar, ülkedeki gelir dağılımının adil oluşu da o derece önemlidir.
Gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçütü olarak Gini Katsayısı (g) faktörde ters orantılı alınmalıdır.

Çünkü bir ülkede Gini katsayısı ne kadar düşükse orada gelir dağılımındaki adaletsizlik o denli az demektir.

Toplumun Demokratikleşme düzeyini saptamak için en az öbürleri ölçüsünde önemli olan bir etmen de demokratik yaşama katılımdır. Seçimlere katılım oranı (K) ile birlikte Demokratikleşme düzeyi (D)’yi belirleyen etmen

F = G x Ex (K-0,5)/

olur. D ile F arasındaki ilişkiyi sınırlı bir üssel ifade ile göstermek en basit haliyle
şöyle olabilir :

D= 1- exp(-F/4) 

Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi F değeri yükseldikçe Demokratikleşme düzeyi (Demokrasi katsayısı) %100’e doğru yükseliyor. G, E ve K değerlerinden birinin bile olmayışı (sıfır oluşu) o ülkede Demokrasinin olmayışı (D=0) ile eş anlamlı bir sonuç doğuruyor.

Demokrasi_katsayisi

 

Bu grafiği açıklamak için, örnek olarak Türkiye’yi alalım:

Türkiye’de seçmenlerin eğitim düzey ortalaması E=5,3 yıldır.*[1] Türkiye’de kişi başına ortalama gelir  9 bin dolarla Dünya ortalama değeri 10 bin doların % 90’ı kadardır; G=0,90 Türkiye’de gelir eşitsizliğinin ölçütü Gini Katsayısı g=0,43 tür.
Seçimlere katılım oranı da son 10 yılda ortalama %76 olmuştur. K=0,76. Buna göre

F=0,90×5,3×0,26/0,43=2,88 olur.

F-değerini formülde yerine koyarsak,  Türkiye’nin Demokrasi katsayısı,

D = 1-exp(-2,88/4) = 0,514

olarak bulunur. Bu sonuçtan da kabaca şu yargıya varabiliriz :

Türkiye’deki seçmenlerin %49’unun, yani yaklaşık yarısının oyları bilinçsiz

manüple edilebilir (aldatılabilir, güdülebilir, satın alınabilir) oylardır. æ

Prof. Dr. D. Ali ERCAN
12.9.13


[1] İsveç’te G=5,7  g=0,24  E=11,4 yıl  K=0,85
F=5,7×11,4×0,35/0,24=94,8  ->   D = %100 (Krallık olan İsveç’te örnek Demokrasi !!)http://www.nationmaster.com/graph/-education-average-years-schooling-adults

DOLAR MİLYARDERİ SAYISINDA DÜNYADA 6. yız : Vahim Tablonun Anatomisi

Dostlar,

Sayın Prof. Ali Ercan hocamızın nefis bir irdelemesini paylaşmak istiyoruz.

Biz de Ankara Üniv. Tıp Fakültesi’nde Sağlık Ekonomisi, KüreselleşTİRme,
Sağlığın Sosyo-Ekonomik-Ekinsel Belirteçleri, Sosyal Tıp, Nüfus Planlaması … gibi derslerimizde benzer verileri işliyoruz. Sağlık – YOKSULLAŞTIRMA arasındaki neden-sonuç ilişkilerine değiniyoruz.

Sayın Ercan’ın ülkemizdeki bu olağanüstü bozuk gelir dağılımı ve kokuşma (corruption) tablosunu küresel finans sistemine tam eklemlenmemize bağlamasına ek olarak 5 noktada katkımızı dikkatinize sunmak isteriz :

1. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, 4.3.13 günü (dün) basın açıklamasında ülkemizin 13 bin $ / kişi / yıl ulusal gelir rakamını aşmak üzere olduğunu ve
dünyanın Zenginler Kulübüne katılacağımızı muştuladı (!).. Acı acı gülümsedik..

2. 1950’lerde DP Başbakanı Adnan Menderes, “Her mahallede 1 miyoner yaratacağız!” buyurmuşlardı. Soylu (necip) halkımız umutlanmış ve “O milyoner
ben olur muyum?” ham hayaline kapılmıştı. Ülkeye Utarit’ten, Neptün’den..
karşılıksız kaynak yağmayacağına göre, aslında Menderes, “Mahalle halkını yoksullaştıracak; bir adamımızı milyoner edeceğiz!” demek istemişti.
Öyle de oldu.. Ülkemizde gelir dağılımı giderek adaletsizleşmeye başladı..
Menderes ekonomiyi batırdı ve IMF’den fahiş borçlar aldı çok ağır bedellerle..

3. 80+ milyon nüfuslu ülkemizde en varlıklı 100 (yüz) seçkin (Elit!) 95 milyar $ servete sahip. Geçtiğimz yıl yaklaşık 800 milyar $ toplam ulusal gelir sağlandı (GSMH).
Bu rakamın % 12’sinin, ya da 8’de 1’inin en varsıl (zengin) 100 Türk’ün (Homo eliticus) kasasında olduğu anlaşılıyor.. 100 seçkinin tepedeki 35’i ise Dolar Milyarderi.
Bu 35 “Homo Supraeliticus” ise 55+ milyar $ servete sahip. Ulusal gelirin %7’sini
35 “Türk büyüğü” yönetmekte.

4. BM Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre; 1996’da 358 olan $ milyarderi sayısı 2012’de 1230 oldu! Bunların servetlerinin toplamı, yeryüzü nüfusunun
yoksul yarısının yıllık gelirleri toplamına eşit!

1 dolar milyarderi = 1 Milyon yoksul !

3_elit_48_ulke

  • Küreselleşme = Yeni emperyalizm $ milyarderi üretiyor !?
  • Homo eliticuslar ve de homo insectus’lar…
  • Darwin, böylesi bir Küresel Evrimi (!) öngörememişti..

Son bir ekleme             :

Bunlar “kayıt içi” olanlar.. Ekonominin % 44’ünün kayıt dışı olduğu ülkede..
Bir de “Yeşil sermayemiz“, MÜSİAD’ımız var.. Geçen ay işletmesi 25 yıllığına
ihale ile devredilen otoyollar-Boğaz köprüleri.. konusu.. Başbakan RT Erdoğan‘ın birden bire “vatanseverliği” kabardı.. Rakamı (6,7 milyar $) düşük buldu ve ihaleyi
iptal etti.. İhaleyi alan 3’lü konsorsiyumu beğenmedi sanırız.. Bakalım kimler alacak
yeni ihaleyi.. Sanki geçmişteki “talan” ihaleler (arşivlerde rakamlar ve ihaleler duruyor..) vatana ihanet değildi ?? CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu tek tek açıkladı ve sordu bu soruyu geçen hafta..

Tek bir örnek : Balıkesir SEKA 50 milyon $’a haraç mezat satıldı; mahkemenin atadığı bilirkişi 1,2 milyar $, tam 44 katı gerçek bedel saptadı!

İşte bu servet, Ali hocanın vurguladığı üzere, hırsızlık ya da rüşvet ile yapılıyor
çok büyük ölçüde.. Matematik öyle söylüyor..

Böylelikle Demokrasimiz (Halk yönetimi) Plütokrasiye (Zenginlerin yönetimi) ve

“Helal kazanç” da kleptokrasiye (çalanların-hırsızların yönetimi) evrilmekte..

Tam da bu sıralarda Başbakan RT Erdoğan “Dindar nesil” yetiştireceğiz buyuruyor..

Siz de buyurun bu şifreyi çözün..

Sevgi ve saygı ile.
5.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

DOLAR MİLYARDERİ SAYISINDA DÜNYADA 8. yiz !!

 
 
Forbes dergisinin geleneksel Türkiye’nin en zenginleri listesinin 2012 güncellemesi açıklandı.

Listedeki 
dolar milyarderi sayısı bu yıl 35 oldu. En varsıl (zengin) 100 Türk’ün
toplam serveti 95 milyar $!
 Türkiye’nin $ milyarderleri listesi şöyle…..
  1. Hüsnü Özyeğin,  Fiba Holding,  3,0 milyar $, Yaşı: 67
  2. Mehmet Emin KaramehmetÇukurovaHolding2,9 milyar $,Yaşı:67 
  3. Murat Ülkeri Yıldız Holding 2,8 milyar $,  Yaşı: 52
  4. Ferit ŞahenkDoğuş Holding, 2,6 milyar $,  Yaşı: 47
  5. Semahat ArselKoç Holding, 2,6 milyar $,  Yaşı: 83
  6. Rahmi KoçKoç Holding, 2,5 milyar $,  Yaşı: 81
  7. Filiz ŞahenkDoğuş Holding, 2,4 milyar $,  Yaşı: 45
  8. Şarık Tara, Enka İnşaat, 2,3 milyar $,  Yaşı: 81
  9. Suna Kıraç, Koç Holding, 2,2 milyar $,  Yaşı: 70
  10. Ali AğaoğluAğaoğlu İnşaat, 2,1 milyar $,  Yaşı: 58
  11. Erman Ilıcak, Rönesans İnşaat, 2,0 milyar $,  Yaşı: 44
  12. Kamil Yazıcı, Yazıcılar Holding, 1,8 milyar $,  Yaşı: 83
  13. Ahmet Nazif ZorluZorlu Holding, 1,4 milyar $,  Yaşı: 67
  14. Mustafa Latif Topbaş, BİM, 1,4 milyar $,  Yaşı: 67
  15. Tuncay ÖzilhanAnadolu Endüstri Holding, 1,4 milyar $,  Yaşı: 64
  16. Ahmet Çalık, Çalık Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 53
  17. Ahsen Özokur, Yıldız Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 61
  18. Ali Metin Kazancı, Kazancı Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 77
  19. Deniz ŞahenkDoğuş Holding, 1,3 milyar $,  Yaşı: 66
  20. Bülent Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Holding, 1,2 milyar $,  Yaşı: 62
  21. Aydın DoğanDoğan Holding, 1,1 milyar $,  Yaşı: 75
  22. Faruk Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Holding, 1,1 milyar $,  Yaşı: 57
  23. Nihat ÖzdemirLimak İnşaat, 1,1 milyar $,  Yaşı: 61
  24. Sezai Bacaksız, Limak İnşaat, 1,1 milyar $,  Yaşı: 62
  25. Sinan Tara, Enka İnşaat, 1,1 milyar $,  Yaşı: 53
  26. Mehmet Nazif Günal, MNG Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 64
  27. Mehmet HattatHema Endüstri, 1,0 milyar $,  Yaşı: 66
  28. Mehmet Rüştü BaşaranHabaş, 1,0 milyar $,  Yaşı: 65
  29. Murat Vargı, MV Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 64
  30. Mustafa KoçKoç Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 51
  31. Mübariz GurbanoğluPalmali Denizcilik, 1,0 milyar $,  Yaşı: 43
  32. Suat GünselYakındoğu Üniversitesi, 1,0 milyar $,  Yaşı: 59
  33. Suzan Sabancı Dinçer, Sabancı Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 46
  34. Şevket Sabancı, Esas Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 75
  35. Turgay Ciner, Park Holding, 1,0 milyar $,  Yaşı: 55
       Ülkeler    Milyarder   10 milyonda
                      sayısı                          
  1. USA       425       13,5………1
  2.  Russia    96         6,9………3
  3.  China     95          0,7
  4.  Germany 55          6,6……..4
  5.  India      48          0,4
  6.  UK         37          5,3………5
  7.  Brazil     36          2,0
  8.  Turkey    35          4,2………6
  9.  Canada   25          7,1………2
  10.  Japan      24          4,1
Değerli arkadaşlar,

Dünyada dolar milyarderleri listesinde Türkiye 35 milyarderle ilk 10 ülke arasında.
Buna sevinmek mi gerekir yoksa üzünmek mi gerekir, yanıtı size bırakıyorum.
Bence bu durum Türkiye’nin küresel finans sistemine tam anlamıyla entegre ve
teslim olduğunun bir göstergesidir. Yeterince üretmeden borç alarak ve
yaşam kaynaklarını satarak geçinen bir ülkede, vurguncu piyasa sistemini kontrol eden sermayenin böyle tavan yapmasının başka açıklaması olamaz.  
Tüm Dünyada 1230 dolar milyarderi var. Kabaca dünyadaki her 10 milyon kişiye
1,76 dolar milyarderi 
düşüyor. Türkiye’de bu rakam 4,2 yani dünya ortalamasının
2,4 katı. 
Bu da Türkiye’deki gelir dağılım adaletsizliğinin çok açık bir kanıtıdır..
Örneğin, nüfusu Türkiye nüfusunun 1,5 katı olan Japonya’da kişi başına ulusal gelir Türkiye’nin 5 katı olmasına karşın, dolar milyarder sayısı 24. Daha önceki bir iletimde, gelir dağılımında adaletin bir ölçütü ama aynı zamanda gelişmişlik ölçütlerinden de
biri olan Gini Katsayısı’nı vermiştim. Türkiye’nin Gini Katsayısı 0,46’dır.
Şimdi soralım, nasıl milyarder olunur?

Yani bin kere bin kere bin dolar sahibi olmak kolay mı?
Yukarıdaki listede 35 dolar milyarderinin ortalama yaşı 62,3 yıl.
Ortalama servetleri 1,58 milyar $
(toplam 55,3 milyar $)
Diyelim ki bugünkü bir milyarder 40 yıl önce bir sermaye işe başladı ve her yıl servetini yaşam giderleri, yasal vergileri vs.. dışında net % 20 büyüttü.
(Daha büyük bir büyüme oranı “normal” koşullarda olanaklı olmasa gerek..)
40 yıl boyunca yıllık kazancını her kezinde % 20 artırarak yığsa, 40 yılın sonunda (1,2040=1470) başlangıç varlığının en çok 1470 katına çıkabilir. 1,58 milyar dolara erişmek için ilk sermayesinin, bugünkü para ile ~ 1 milyon $ olması gerekirdi.
Yani milyonerlikten milyarderliğe namuslu (!) bir biçimde ancak 40 yılda terfi etmek olanaklı.
Soru                 :
Bu dolar milyarderlerinin 40 yıl önce birer (1) milyon dolarları var mıydı acaba?  
***
Kamu hizmetinde, Devlet memuriyetinde çalışanlara da kısaca değinelim :
Diyelim ki bir kişi tam 40 yıl boyunca en üst dereceden maaş almış olsun ve her ay
bu maaştan 1000 dolarını ayırarak (?) yıllık net %10 faizle (yani aylık %0,8 net faizle) bankaya yatırmış olsun. 480 ayın sonunda bankada birikecek toplam parası 5,6 milyon dolar olurdu. 1000 dolar yerine aylık 200 dolar tasarruf etseydi 1 milyon doları olacaktı. Hepsi bu kadar. 
 
Sonuç                   :

Devlet hizmetinde çalışarak emekli olan bir kişinin 1 milyon doların üzerinde serveti varsa o kişi ya hırsızdır ya da rüşvetçidir.