Etiket arşivi: empati

BAYRAM KUTLAMALARI ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Eğer dünyadaki tüm ulema, ruhban ya da din adamları sınıfı, insanlara ilahi inançlar ve inanç pratikleri; yani Allah’ın varlığı, birliği, ibadetler ve yine Allaha karşı işlenecek büyük ve küçük günahlarla ilgili öğretiler kadar; ayrıca tarih boyunca siyasal iktidarlara verdikleri sınırsız destekler konusunda gösterdikleri büyük çabaların hiç olmazsa yarısını dinlerin ahlak pratikleri; yani insanların birbirlerine karşı adil davranmaları, hakları, hukukları, sorumlulukları, dayanışmaları, dürüstlükleri, cebir, şiddet, kin, nefret, öfke, yalanlar ve iftiralardan… uzak durmaları, sevgi, barış, estetik, edep, empati (özdeşim, duygudaşlık) ve kardeşlik duygularını harekete geçirmeleri, doğaya, çevreye ve tüm yaratılmışlara saygı ve sevgi duymaları yönünde kullansalardı; sanırım yaşadığımız dünya çok daha yaşanılır ve daha güzel olabilirdi.

Alevilerin büyük ozan Nesimi diyor ki:

  • Ey Nesimi, can Nesimi Hak insan aynındadır
  • Tüm mahlukatın (yaratılmışların) vebali ULEMA BOYNUNDADIR

Bayramlar insanların kendi egolarını (benliklerini), nefislerini tutkularını: her türlü eylem ve söylemlerini yargılama ve hesaba çekme fırsatlarını da içinde barındırır.

Yine bayramların, başta kendi anne ve babalarımız, yakınlarımız ve yardıma muhtaç (gereksinimli) komşularımız olmak üzere, hastalara, öksüzlere, yoksullara, kimsesizlere ve gariplere karşı olan toplumsal ve insani (insancıl) duyarlılıklarımızı artırmayı öğütler.

Eğer böyle bir evrensel ahlaklı, insancıl ve toplumsal duyarlılık yoksa o ülkede büyük bir ahlak ve kültür aşınması var demektir…

BU DUYGU VE DÜŞÜNCELERLE, HERKESİN BAYRAMI KUTLU OLSUN..

TÜRKİYE’DE ALEVİLİĞİN ANAYASAL ve EVRENSEL HUKUKSAL DAYANAKLARI 

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Vatandaşlar bana,

  • Hocam Alevilerin tarihsel ve kadim inanç ve ibadet merkezi olan cemevleri yasal olarak neden tıpkı camiler, kiliseler, sinagoglar… vb. dinsel mekânlar gibi İBADETHANE konumunda kabul edilmiyor? Bu durum günümüzdeki temel insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü ve demokrasi anlayışına sığar mı??

diye soruyorlar.

Hemen peşinen belirtmek gerekir ki, Anayasamız devletimizi laiklik üzerine bina ettiğine göre, ne ulusal ve ne de evrensel hukukta, cemevlerinin tıpkı öbür ibadethaneler (AS: tapınçevi) gibi, resmi ibadethane konumuna alınmasının önünde temelde hiçbir hukuksal engel yoktur. Kanımca engel sosyolojik açıdan ideolojik ve siyasaldır. Genelde oy ve iktidar olma kaygısı ile Sünni çoğunluğun varlığını dikate alarak, Alevilerin hukukunun görmezden gelinmesidir. Kaldı ki, hukuksal kimi düzenlemeler gerektirse bile iktidardaki siyasal erk yasa yapma gücüne ve yeterliğine sahip olduğu için, bu iç hukuk engellerini kolayca aşabilir…

ÖNCE ANAYASAL TEMELLERE BAKALIM

Yürürlükteki Anayasamızın konumuzla ilgili maddelerini yazalım <.

Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 10- Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet,siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiç bir kimseye, aileye, zümreye ve ya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
DEVLET ORGANLARİ VE İDARE MAKAMLARI BÜTÜN İŞLEMLERİNDE KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK İLKESİNE GÖRE HAREKET ETMEK ZORUNDADIR.

Madde 24- Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Madde 66- Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

Madde 72- Vatan hizmeti her Türkün hakkı ve ödevidir.

Madde 73- Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücücüne göre vergi ödemekle mükelleftir.

Madde 90- Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin MİLLETLERARASI ANLAŞMALARLA KANUNLARIN AYNI KONUDA FARKLI HÜKÜMLER İÇERMESİ NEDENİYLE ÇIKABİLECEK UYUŞMAZLIKLARDA MİLLETLERARASI ANLAŞMA HÜKÜMLERİ UYGULANIR.

Madde 138- Yasama, yürütme organları ile İDARE MAHKEME KARARLARINA UYMAK ZORUNDADIR.
Bu organlar ve İDARE; MAHKEME KARARLARINI HİÇ BİR SURETTE DEĞİŞTİREMEZ VE BUNLARIN YERİNE GETİRİLMESİNİ GECİKTİREMEZ…
***
Eğer Türkiye’yi yöneten siyasal iktidarlar, başta laiklikle doğrudan ilgili madde (m.24) olmak üzere, kendi anayasasının temel buyurucu kurallarına (amir hükümlerine) uysalardı, Alevilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmelerine gerek yoktu. Zaten AİHM de yürürlükteki anayasal düzenimizi inceleyerek bir karar vermiştir.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNDE  AİHM) DURUM NASIL?

Türkiye Cumhuriyeti kendi özgür istenci ile AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİ imzalamış ve hak ihlaline uğrayan kendi yuttaşlarının AİHM’ne gitmelerini kabul etmiş ve AİHM kararlarının KENDİ İÇ HUKUKUNDAN DAHA ÜSTÜN OLDUĞUNU VE AİHM kararlarına uymayı kabul etmiştir.

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN İLGİLİ MADDELERİ…

  • Madde 9- Herkes düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din ve inanç değiştirme özgürlüğü ile, tek başına ya da topluca açıkça ya da özel tarzda İBADET, ÖĞRETİM, UYGULAMA VE AYİN YAPMAK SURETİYLE DİNİNİ VE İNANCINI AÇIKLAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİPTİR.
  • Madde 44 – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairenin kararları KESİNDİR.

Alevilerin başvuruları ile ilgili olarak,
AİHM Büyük Dairenin (son ve kesin karar veren üst mahkeme) verdiği kararlar çok özetle şöyledir :

  • Laik devlet tüm inanç kümelerine eşit uzaklıkta olmak ve
    her inanç kümesine eşit haklar vermek zorundadır.

1- Yürürlükteki Anayasamıza göre, Aleviler temel insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü bakımından HAK İHLALİNE UĞRAMIŞLARDIR. Bu durumun düzeltilmesi gerekir.

2- Devlet Alevilerin inancını tanımlayamaz, onlara inanç ve ibadet yeri belirleyemez. Bu hak Alevilere aittir. Yani Alevilik diye bir inanç vardır ve bu inanç sahiplerinin ibadethanesi de (tapınçevi) Alevilerce belirlenen Cemevleridir.

3- Alevilere, Alevi çocuklarına ZORUNLU DİN DERSİ VERİLMESİ DİN VE VICDAN ÖZGÜRLÜĞÜNE AYKIRIDIR. Ancak Alevilerin de tıpkı Sünnilik öğretimi gibi, kendi çocuklarına Aleviği öğretme hakları vardır. Bu konuda devlet, hukuksal hak eşitliği ilkesi uyarınca gerekeni yapmak zorundadır.

4- Devletin Alevilere, cemevlerine, Alevi inanç önderlerinin yetiştirilmesi ve istihdamına sağlayacağı hizmetler, tıpkı öbürr inançlara verilen hizmet gibi, KAMU HİZMETİDİR.
Camilere yapılan, ekonomik, mali, personel (su, elektrik, hizmet insanı) vb. destekler Cemevleri için de yapılmalıdır.

SONUÇ şöyle özetlenebilir :

Alevilerin din ve vicdan özgürlüğü hem yürürlükteki laik anayasal düzen hem de Avrupa hukuku açısından güvence altındadır. Ancak gerçekte ya da uygulamada durum, hukuksal konumun (statükonun) tam tersinedir.

Aleviler askerlikte, vergi ödemede ve her türlü kamusal külfette eşit yurttaştır.
Ancak din ve vicdan özgürlüğünde, kamusal alandaki istihdam politikasında ve kamu hizmetlerinden yararlanma da tarihsel ve güncel olarak sürekli hak çiğnemine (ihlaline) uyramışlardır ve uğramaya devam ediyorlar;

BU DURUMUN EN KISA ZAMANDA DÜZELTİLMESİ GEREKİR..

Son olarak bir noktanın altını daha önemle çizmek gereklidir :

  • Cumhurbaşkanının saldırıya uğrayan Alevi yurttaşlara sahip çıkması ve cemevi ziyaretleri çok olumlu ve zaten olması gereken bir davranıştır.
  • Ancak ziyaret edilen cemevi kutsal düzeninin değiştirilme girişimleri kanımca hiç hiç ama hiç doğru olmamıştır.
  • Cemevine, camilere benzer bir dizayn vermek (tasarım dayatmak) yoz ve hoş olmayan ağır bir saygı ve özen kusurudur. Alevi toplumu bundan çok incinmiştir.

Eğer bu ziyaret bir kiliseye ya da bir sinagoga olsaydı, o kurumların da geleneksel ibadet düzeni yine değiştirilecek miydi? Alevi inancını ve Alevi cemevlerine ait mekân düzeninin hiç değiştirmeden, olduğu gibi, kabul edilmesi zorunlu içtenlik sınavıdır.

Bitirirken bir konuyu daha önemle belirtmek isterim :

Aleviler tarihten bu güne, şimdiye dek kendilerine yapılagelen hak çiğnemlerinin (ihlallerinin) ortadan kalkmasını, yani laik devletin eşit yurttaşı olmak istiyorlar. Kanımca ortada siyasal iktidarların yanlış siyaset anlayışı, adalete sorunlu baķışı ve eşitlikçi olmayan bir kamu yönetimi anlayışı söz konusudur. Geçmişten günümüze Alevilerin yaşadıkları tüm sorunların kaynağı toplum, halk değil; hep siyasal iktidarlar olmuştur! Çoğu zaman halkı kışkırtan ve elim olaylara neden olanlar da kimi cahil din adamları ile kimi çıkarcı siyasetçilerin ve dış çevrelerin (kontrgerilla) işbirliğidir.

DOĞUŞTAN GELEN SOYOLOJİK, İNSANİ FARKLILIKLARA NASIL YAKLAŞALIM?

Doğarken hazır bulduğumuz insansal ve insancıl her türlü farklılıklarımız bize benzemeyenleri yargılamak için değil, duygudaşlık (empati yaparak, hemhal olarak) yaparak onları doğru ANLAMAK içindir. Irk, renk, deri rengi, cinsiyet, dil, din… vb. farklıkları yargılamak o farklılıkları yaratan büyük mimarı yani TANRI’yı ya da inancına göre doğal ontolojik düzeni, YARGILAMAK anlamına gelir.

Daha başka bir biçimde söylemek gerekirse; ırkçılık, cinsiyetçilik, dil, din… vb. ayrımcılıklar doğrudan Tanrı’ya karşı da SUÇ İŞLEMEK demektir. Bu temel ontolojik nedenlerden dolayı, her türlü ırkçı, ayrımcı, bölücü yaklaşımlar hem ilahi anlayışla bağdaşmaz ve hem de insanlık suçudur. Ayrıca ahlak ve doğal hukuka da aykırıdır.

Çözüm                         :

  • Siyasal iktidarlarının Alevi toplumuna bakış açılarının demokratik, laik ve çağdaş bir hukuk devletinin eşitlikçi gereklerine göre kökten değişmesi ile olanaklıdır.
  • Türkiye halkının çoğu aydınları ve toplumun ezici bir kesimi buna hazırdır.
  • Toplum bin yıllık ortak tarihsel kültürden hareketle Alevi – Sünni kardeşliğinin bilincindedir.

Eksik olan içten bir siyasal kararlılıktır.

Halil Çivi şiiri : CUMHURİYET, DEMOKRASİ, LAİKLİK

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

 

CUMHURİYET, DEMOKRASİ, LAİKLİK

Çağdaş devletlerin gidiş yoludur,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Ulusların özgürleşmiş dilidir,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Akıldır, bilimdir, sönmez ışıktır,
Çağdaş zihniyete çağdaş beşiktir,
İnsanlık yolunda en son eşiktir,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Cumhur halk demektir, halkın özüdür,
Cumhuriyet halkın gören gözüdür,
Halkın iktidarı, halkın sözüdür,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Demokrasi, duygudaşlık demektir,
Her insanı kendin gibi bilmektir,
İnançta, fikirde özgür olmaktır,
Cumhuriyet, demokrasi laiklik.
Xxx
Laik olanların vicdanı hürdür,
Akıl, bilim laiklikle özgürdür,
Akılsız, bilimsiz inançlar kördür,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Empatidir, adalettir, hukuktur,
Hukuksuz devletin vicdanı yoktur,
Toplumsal adalet temel bir haktır,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Çağdaş uygarlıktır, çağdaş duruştur,
Görkemli, onurlu uygar yarıştır,
Sevgidir, dostluktur, bitmez barıştır,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Özgür düşüncedir, özgür sanattır,
Çalışmaya, üretmeye kanatır,
Çağdaşlığa uçan çağdaş bir hattır,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Özgür düşüncenin özgür yoludur,
Ulusal bilincin çelik koludur,
Özgür düşüncenin özgür dilidir,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx
Halil Çivi, devlet çağdaş olmalı,
Irkları, cinsleri eşit bilmeli,
Bütün inançlara yansız kalmalı,
Cumhuriyet, demokrasi, laiklik.
Xxx

 

 

06 Ekim 2021
Doğanbey / Seferihisar / İZMİR

Rifat SERDAROĞLU : KİŞİLİK BOZUKLUĞU

 

KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Rifat Serdaroglu

Kişilik bozukluklarına genelde şunlar sebep olabilir;
-Anne ve babanın çocuk yetiştirirken sergiledikleri tutum nedeniyle çocukta oluşan ve yerleşen mizaç. (Örneğin, komşu kızına küfreden çocuğu urganla tavana asan babalar, vs.)
-Merkezi sinir sistemi bozuklukları.
-Beyin hastalıkları.
-Biyolojik- Kültürel- Bilinçaltı etmenler.
-Fiziksel çevre.

Özellikleri    ;
Hasta, kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır!
Kendini dünyanın merkezi olarak görür.
Sevgi, saygı, empati, anlayış ve duygusallık yaşamında pek yer kaplamaz.
Başkalarının söylediği doğruları kabul etmeyi güçsüzlük sayarlar.
Ortada geçerli bir neden yokken, aldatıldığından, ihanetten, sabotaj ve suikasttan kuşkulanırlar. Çevrelerinden sürekli olarak kuşkulanırlar.
Yeterli ve gerçek bir kanıt olmadan kendi ailesinden ve yakın çalışma arkadaşlarının bağlılıklarından kuşkuya düşerler ve öfkeyle saldırıya geçip karşısındakileri
tekme-tokat dövebilirler…

Bu tip hastaların tedavileri çok zordur.
Öncelikli ve temel tedavi biçimi psikoterapidir.
İlaç tedavisi 2. sırada bir yöntemdir. Yetkin bir klinikte kesin istirahat şarttır.

*****
Şimdi lütfen bir an için
ülkenizi yöneten kişinin “Kişilik Bozukluğu” hastası olduğunu düşünün!
Türkiye’de böyle bir olay olmaz ama, mesela dedik!
Bizimkisi varsayım yani! Neler olurdu acaba?

-Çevrenizde konuşup, anlaşabileceğiniz, ticari ve dostane ilişkide bulunacağız
bir tane komşu ülke kalmazdı!

Paranoid ve Narsist Kişilik Bozukluğuna yakalanan yöneticiniz sayesinde,
hem dünyada yalnız kalırdınız, hem de dış ticaretiniz batma noktasına gelirdi!

-Yöneticiniz, sabah televizyon canlı yayınında söylediklerini, öğleden sonra inkâr ederdi!

-Yurtiçi toplam tasarruflarınızın Milli Gelirinize oranı %20’den, % 12-13 düzeyine gerilerdi! Güven endeksi yerlerde sürünürdü!

-Sanayiniz, ara malı ve hammadde ithal edip, ithalat yapılan ülkelerde istihdam yaratır,
kendi insanınız ise işsiz kalırdı. 15 yıl önce %6,5 olan işsizlik oranı bugün 10,5 a fırlardı!
Genç işsizlerin oranı ise %20’ler düzeyine çıkardı!

-Devletin tüm altyapı ve stratejik yatırımları, 2-3 yıllık kazançları karşılığında,
blok özelleştirme adıyla peş keş çekilmiş olurdu.

-12 yılda 457 MİLYAR DOLAR Dış İşlemler Açığı verirdiniz!
Dış Borçlarınız 400 MİLYAR DOLARI aşardı!
-Ülkenizin kanını emen, gencecik fidanlarımızın yaşamlarını çalan
Uyuşturucu ve Terör Çeteleri, ellerinde silahlarıyla Devletinizin muhatabı yapılırdı.
-Ülkeniz “HUKUK DEVLETİ” ilkesinden sapar;
Yargı, hükümetiniz eliyle Cemaat ve Tarikatların emrine verilirdi!
-Bağımsızlığınızın simgesi olan Bayrağınız indirilir ve yakılırdı!
-Cumhuriyetinizin kurucularının büstleri kırılır yıkılırken, vatan hainlerinin heykelleri dikilirdi!
-Eğitim sisteminizin başında bulunan “MİLLİ” kelimesi yırtılıp atılır,
yerine “ŞER’İ” kelimesi konurdu!

Eğer ülkenizi “Kişilik Bozukluğu” olan biri yönetiyorsa, bu kişi halkın yararına olacak işleri yapmak yerine kendi geleceğini güvence altına almayı ön plana alırdı!
Ülkenizin sistemini değiştirmeye çalışır, ülke anayasasının kendisine vermediği yetkileri kullanır, yasaları da paspas gibi çiğnerdi!

Örneğin, ülkenizde 15 yıldır yaşanmamış bir elektrik kesintisi olsa, ülkenizin enerji sistemi çökse, insanlar-çocuklar-yaşlılar- elektriğe bağlı yaşayan hastalar perişan olsa, aşı ve ilaçlar bozulsa sizin “Hasta” yöneticiniz ne derdi?

Eyy halkım!

Ben size, “bu sistem bekleme odasına alınmıştır” demedim mi?
Çift başlı yönetim olursa böyle olur diye kezlerce konuşmadım mı?
Verin bana 400 parmak makinası, anında tüm sorunları çözeyim yahu!
Vermezseniz, işte böyle karanlıkta kalırsınız. Eski Türkiye’yi isteyen Gezicilerin oyunları bunlar! Ben anlarım, ben kül yutmam!
Boynumda mangal mı var?
Kim astı ulan bu mangalı boynuma?
Çözün beni be, niçin bağlıyorsunuz?
Deli miyim ben yahu?
Paralel paralel paralelli, taralel taralel taralelli…

Not :
*Hırsızlıklarını örtmek için devletin güzide istihbaratçılarını darmadağın ettiler!
*“Vizeleri kaldırdık” demek için, Ortadoğu’nun profesyonel teröristlerinin ülkeye
serbestçe girmesine göz yumdular!
*Ellerinde baltalarla, Lâik Cumhuriyet’in damarlarına arsızca saldırdılar!
*Lâik Cumhuriyeti yaraladılar!
*Cumhuriyetin Savcısını, Adliye binasında koruyamadılar!
*PKK’nın taşeronu teröristler, Kandil’in emriyle, Adliye Sarayında,
Türk Milletinin gözü önünde Cumhuriyetin Savcısını katlettiler!
*Cumhur’un Başı, Cumhuriyetin Savcısının ölümüyle sonuçlanan operasyonda görev alan Polisleri “TEBRİK ETTİ.”

Bunlar iyi günlerimiz, korku arttıkça zulüm de artacaktır, ta ki yıkılana kadar…

Sağlık ve başarı dileklerimle 01 Nisan 2015

========================================

Dostlar,

Yeryüzünün bütün laneti, güzelim ülkemizi bu sefil – rezil durumlara düşürenlere olsun!

Sevgi ve saygı ile.
01.04.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Toplumsal Ruh Sağlığı / Community Mental Health


Sevgili Öğrencilerimiz,

Değerli Site Okurlarımız,

Toplumsal Ruh Sağlığı (Community Mental Health) konulu dersimizin
power point yansılarını izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Bu dosyayı son günlerde yaşanan vahşi kadın cinayetleri nedeniyle arşivden öne çıkardık.
İlk fırsatta güncelleyeceğiz..

Başta Özgecan ASLAN olmak üzere şiddet kurbanı kadınlarımıza, çocuklarımıza ve insanlarımıza armağanımız olsun..

Toplumsal_ruh_sagligi

Sevgi ve saygı ile.
25 Şubat 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Konu Alevilik olunca oyun bitmiyor!


Konu Alevilik olunca oyun bitmiyor!

portresi2

 

Necdet Saraç
necdetsarac@ilerihaber.org, 04.12.14
http://ilerihaber.org/yazarlar/necdet-sarac/konu-alevilik-olunca-oyun-bitmiyor/519/

Türkiye “normal” bir ülke olsa, siyasetin kuralları da “normal” işlese,
dünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararından sonra Alevilerin en önemli istemi olan Cemevleri’nin yasal olarak “ibadethane” olarak kabul edilmesi ile ilgili bütün tartışmanın hemen bitmesi gerekirdi. Ancak memleket Türkiye olunca
işler siyasetin klasik öngörüsüne göre şekillenmiyor.

Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, aralarındaki farka karşın
bütün Alevilerin ortak istemiydi… Cemevlerinin “yasal statü” dışında elektrik – su parası, altyapı gibi ortak sorunları vardı… CEM Vakfı, 2006 yılında Yenibosna Cemevi‘nin,
tıpkı cami gibi, kilise gibi elektrik faturalarını ödemekten bağışık (muaf) tutulması için başvurmuştu. Bu başvuru, 2008 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “bilirkişi” raporu ile “Aleviliğin bir din, cemevinin ise ibadet yeri olmadığı” gerekçesiyle reddedilmiş,
daha sonra bu karar 2009 yılında Yargıtay tarafından da onaylanmıştı.

Türkiye’de hukuksal yollar bitince, CEM Vakfı davayı AİHM’e taşıdı.
AİHM önceki gün aldığı kararla Cemevlerinin camiler gibi ibadet yerlerinden farklı olarak elektrik faturalarından bağışık tutulmamasını,

– İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesi ve
– düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne ilişkin 9. maddesine aykırı buldu.

Türkiye’yi mahkum etti. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
‘Ayrımcılık yasağını’ düzenleyen 14. maddesi çok açık hükümlü:

  • “Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya başkaca kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, serbest, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından
    hiçbir ayrımcılık yapmadan sağlanır…”

Yani AİHM dedi ki; “Camilerden, kiliselerden, sinagoglardan elektrik faturası almıyorsan Cemevi’nden de alamazsın”! Cemevi’ne ”ibadethane” dedi.

Böylece aynı zamanda “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cemevlerinin dini ibaret yeri olmadığı görüşünü” de reddederek Türkiye’yi “ayrımcı”olarak mahkum etti.
Ayrımcılığın altını da kalınca çizdi ve Cemevini elektrik faturalarından bağışık tutmayan sistemin din temelli bir ayrımcılık olduğuna vurgu yaptı, “farklı muamelenin,
objektif ve makul bir gerekçesinin bulunmadığını” belirtti.

AİHM burada da durmadı ve “Elektrik faturalarının ödenmesi sorunu, aslında devletin tarafsızlığı ilkesinin ihlal edilmesiyle yakından ilgilidir.” dedi ve ekledi:

“İhlal, ayrımcılık karşıtı bakış açısıyla ele alındığında Cemevinin elektrik faturalarının ödenmesiyle onarılamaz. Bu çözüm, Alevi toplumunun ve dininin, dahası ibadethanelerinin statüsüyle ilgili özel ve eşitlikçi bir yaklaşımın olmadığı sorununu cevapsız bırakmaktadır.” dedi. Davanın tazminat boyutunu bir sonraki duruşmaya bırakan AİHM, oybirliği ile aldığı kararda Türkiye’ye 6 ay süre tanıdı! 6 ayda bu işi düzelt dedi.

ANAYASA ve 90. Madde

Hadi Anayasanın 2., 10. ve 24. maddelerini geçtik.. 90. maddesi AİHM’in bu kararını uygulmayı zorunlu kılıyor. Anayasanın 90. maddesi diyor ki (AS: son fıkra):

  • “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır…”

DAVUTOĞLU BİZİ ETKİLEMEZ

Bu denli açık yasal bir gerçeğe karşın Hacıbektaş’ta, Dersim’de ağzından “eşitliği” ve “kardeşliği” düşürmeyen Başbakan bildiğini okuyor. Cemevinde, Alevilerin yanında; “Allah Alevilerle Sünnileri eşit yaratmıştır.” diyor, “Erenlerin, pirlerin adları, parlak ve güzel sözleri” arka arkaya sıralıyor, dışarı çıkınca bu sözler orada kalıyor…
Çünkü konu Alevilik olunca dün Osmanlı’da, bugün de AKP’de oyun bitmiyor
Eşitlik onlar için yalnızca lafta kalıyor. Cami ile Cemevi’nin eşit olabileceğini akıllarının ucuna bile getirmek istemiyorlar…

Bu yüzden Davutoğlu, “Bu karar çalışmalarımızı etkileyecek bir durum değil” diyor!
Dün akşam adları henüz açıklanmayan “Alevi temsilcileri” ile yapılan yemekli toplantıda Davutoğlu halen işin etrafında dolaşmaya devam ediyor. “Alevi İslam geleneğinin yaşatılması”ndan sözediyor. “Samimiyetimizi koruyabilirsek çok önemli adımlar atabiliriz. Hepimizin empati yapması gerek” diyor. İşi sulandırmak için elindne geleni yapıyor. Tıpkı AİHM’in zorunlu din dersleri kararında olduğu gibi…

Oysa karar ortada. Bunun için ne özel bir empatiye, ne de samimiyete ihtiyaç var!
Kararı uygula yeter! “Kargadan başka kuş tanımam” tavrını terk et!

AKP İÇİN DENİZ BİTTİ!

Görüşmeden ve müzakereden yana olan Alevi federasyonlarını (ABF – ADF – AVF) dışlayarak “kendi belirlediği Alevileri ile yemeğe çıkması” ve bu yemek sonrası
halen laf kalabalığı yapması kendisini de, AKP’yi de kurtaramaz! Deniz bitti!
Yapılması gereken bellidir: Bu işi daha çok uzatmadan Cemevleri başta olmak üzere kayıtsız koşulsuz Alevilerin istemlerini tanımak!

========================================

Dostlar,

Sn. Necdet araç’ın yazdıklarına katılarak paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
04.12.2014, Ankara

Sevgi ve saygı ile.
04.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

İLETİŞİM BECERİLERİ / COMMUNICATION SKILLS

iletisim_becerileri