Etiket arşivi: öfke

BAYRAM KUTLAMALARI ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Eğer dünyadaki tüm ulema, ruhban ya da din adamları sınıfı, insanlara ilahi inançlar ve inanç pratikleri; yani Allah’ın varlığı, birliği, ibadetler ve yine Allaha karşı işlenecek büyük ve küçük günahlarla ilgili öğretiler kadar; ayrıca tarih boyunca siyasal iktidarlara verdikleri sınırsız destekler konusunda gösterdikleri büyük çabaların hiç olmazsa yarısını dinlerin ahlak pratikleri; yani insanların birbirlerine karşı adil davranmaları, hakları, hukukları, sorumlulukları, dayanışmaları, dürüstlükleri, cebir, şiddet, kin, nefret, öfke, yalanlar ve iftiralardan… uzak durmaları, sevgi, barış, estetik, edep, empati (özdeşim, duygudaşlık) ve kardeşlik duygularını harekete geçirmeleri, doğaya, çevreye ve tüm yaratılmışlara saygı ve sevgi duymaları yönünde kullansalardı; sanırım yaşadığımız dünya çok daha yaşanılır ve daha güzel olabilirdi.

Alevilerin büyük ozan Nesimi diyor ki:

  • Ey Nesimi, can Nesimi Hak insan aynındadır
  • Tüm mahlukatın (yaratılmışların) vebali ULEMA BOYNUNDADIR

Bayramlar insanların kendi egolarını (benliklerini), nefislerini tutkularını: her türlü eylem ve söylemlerini yargılama ve hesaba çekme fırsatlarını da içinde barındırır.

Yine bayramların, başta kendi anne ve babalarımız, yakınlarımız ve yardıma muhtaç (gereksinimli) komşularımız olmak üzere, hastalara, öksüzlere, yoksullara, kimsesizlere ve gariplere karşı olan toplumsal ve insani (insancıl) duyarlılıklarımızı artırmayı öğütler.

Eğer böyle bir evrensel ahlaklı, insancıl ve toplumsal duyarlılık yoksa o ülkede büyük bir ahlak ve kültür aşınması var demektir…

BU DUYGU VE DÜŞÜNCELERLE, HERKESİN BAYRAMI KUTLU OLSUN..

HASRETLİK, ÖFKE, BU İŞE ALLAH KARIŞMAZ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı


HASRETLİK…

-Beyinleri akla ve bilime, yani çağdaş eğitime,
-Yürekleri sevgi ve duygudaşlığa (empatiye),
-Tutum ve davranışları kardeşliğe, dostluğa,
-Üretimleri ileri teknoloji, çalışkanlık ve dürüstlüğe,
-Yönetimleri adalet, liyakat ve ahlaka,
-Dinler ve inançlarla ilgili tutum ve davranışları din ve vicdan özgürlüğüne, laikliğe,
-Kararları evrensel hukuka, insan haklarına,
-Gündelik yaşamları tevazu (alçakgönüllülük) ve tutumluluğa,
-Öneri, tedbir (önlem) ve çözümleri doğanın diline, doğa yasalarına,
-Siyasetleri siyasal etik ve saygınlığa, gerçek demokrasiye,

  • HASRET KALAN TOPLUMLARDA REFAH VE HUZUR OLMAZ.

****

ÖFKE…

İnsanın azgın ve denetimsiz öfkesi, aklın tümüyle iflası ve tıpkı çok güçlü bir tayfunun yakıp yıkıcı hortumu gibidir. Çünkü denetimsiz öfke mevcut (var olan) tüm dengeleri alt-üst eder. Yakıp yıkar, geriye sadece (yalnızca) giderilmesi zor ve çok yönlü maddi yıkımlar, manevi kayıplar (tinsel yitikler), yakıcı acılar ve uzun süreli gözyaşları bırakır.

Ayrıca, genellikle tekil ve cahil bireyin öfkesi çoğu zaman bilinçsizlikten kaynaklanır ve geçicidir. Zararı da kendisi ve kendi aile çevresi ile sınırlıdır.

Halbuki (oysa) mevki, makam, yetki sahibi ve ideolojik takıntıları olan muhterislerin öfkeleri ise bilinçli ve sistematiktir. Öfkelerinin zararları da genellikle kendilerine, kendi yakınlarına değil, ötekileştirilmiş olan öbür toplumsal kümelere yansır. Ayrıştırma ve dışlamalara neden olur. Bu tür öfkeli tutum ve davranışlardan ulusal ve toplumsal birlik dokusu büyük zararlar görür.

Bir atasözünde söylediğinin tersine, öfke baldan tatlı değildir; istisnasız (ayrımsız) ve herkes için, bal görünümlü, coğu zaman da öldürücü bir zehirdir.

Makamları ve yetkileri ne olursa olsun, kamu yöneticisi konumunda olan hiç kimseye cebir, şiddet, kin nefret ve hele de öfke asla yakışmaz.

Kamu yöneticilerin temel yönetim ilkeleri hukuk, adalet, düzgün ahlak ve ayrımsız hizmettir. Zaten toplum da kendisini yönetenlerden öfke ve dışlanma… değil, empati (özdeşim), adalet ve şefkat bekler.

****

BU İŞE ALLAH KARIŞMAZ

Bektaşi Babası ile bir arkadaşı kışın, çok soğuk ve fırtınalı bir havada yola çıkmışlar. Bir süre yürüdükten sonra çok üşümüşler. Soğuk ve tipiyi atlatmak için kuytu bir yere saklanıp soğuktan korunmak istemişler. Fakat hava çok soğuk ve fırtına çok sertmiş. İkisi de çok üşümüşler. Babanın arkadaşı, Allaha şöyle serzenişte bulunmuş :

– “Allahım, bu iki kulun donup ölünce eline ne geçecek? Şu fırtınayı dindir de kurtulalım.. deyince;

Bektaşi Babası:

– “Hiç boşuna yalvarıp durma. ALAH BU İŞE KARIŞMAZ. Aklımızı kullanmayıp, fırtınalı ve buz gibi soğuk havada yola çıktığımız için kabahat bizde..” demiş.

Kıssadan hisse             :

Fay hatları üzerindeki araziyi yapılaşmaya açan, bu arazi üzerindeki projelere ruhsat veren, doğa yasalarını ve fay hatlarını dikkate almayıp çürük yapı yapan, bu yapıları gereği gibi denetlemeyen ve sağlam diye oturma ruhsatı verenlere sözüm o ki;

Tıpkı Bektaşi Babası’nın söylediği gibi Allah bu işlere karışmaz.

Aklınızı kullanıp depremin gücünü hesaba katmadığınız için, kusur ve kabahat sizlerin.

En çok doktorlar ve psikiyatri uzmanları intihar ediyor

En çok doktorlar ve psikiyatri uzmanları intihar ediyor

Psikiyatri uzmanı Dr. Selin Birgül Baran en çok intihar eden meslek grubunun doktorlar, onların içinde de psikiyatri uzmanları olduğunu söyledi.

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

 

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Psikiyatri Uzmanlarından Dr. Selin Birgül Baran intihar ve doktor intiharları hakkında merak edilenleri yanıtları.
Dr. Baran şöyle konuştu:

İntihar, insanın bilerek ve isteyerek yaşamına son vermesidir. Kişinin kendi benliğine yönelik bir saldırganlık hali olarak da tanımlanabilir. İntihar ağır ruhsal ve bedensel hastalıkları olan kişilerde görülebildiği gibi, bir sorunu ve hastalığı olmayan zorlu yaşam koşullarına karşı çaresizlik ve umutsuzluk tepkisi veren normal bireylere kadar geniş bir çerçevede görülebilir.

Sosyal Konumun Yükselmesi ya da Düşmesi
İntihar Riskini Getirebilir

İntihar yalnızca  bireysel kayıplarla sınırlı kalmayıp, uyandırdığı şiddetli duygularla (öfke, panik, korku, suçluluk gibi) çevreyi de etkiler. Kişinin sosyal durumu yükseldikçe, intihar riski de artmaktadır. Öte yandan sosyal statüde düşüş de riski artırmaktadır. Genel olarak iş sahibi olma intihara karşı koruyucu bir etmen olarak işlev görmektedir. Ancak bazı meslek gruplarında intihar riskinin arttığı bildirilmektedir.

  • Meslek grupları arasında en çok intihar eden meslek grubu doktorlardır. 

Son yıllarda ülkemizde doktorların çalışma koşullarındaki zorluklar ve doktora yönelik şiddet davranışlarındaki artış nedeniyle hekim intiharları gündeme gelmiştir.

Doktorlar;

– Yoğun çalışma temposu,
– Uzun ve yorucu nöbetler,
– Nöbet sonrası uykusuz ve dinlenmeden göreve devam etmek zorunda kalmak,
– Hastalardan veya hasta yakınlarından psikolojik ve fiziksel şiddet görmek
   veya görmese bile bu kaygıyla çalışmak durumunda olmaları,
– Zorunlu hizmet nedeniyle aile bütünlüğünün bölünmesi ve sonrasında yaşanan sorunlar,
– Kendilerine ve ailelerine yeterince vakit ayıramamaları,
– Performans kaygısı taşımak gibi…

çok sayıda sorunlarla karşı karşıyalar. Bütün bu etmenler bu güzel mesleği yapan bireylerin tükenmişlik ve depresyon içinde yaşamalarına neden oluyor. O yüzden,

  • sağlık çalışanı olmak ciddi bir özveri ve fedakarlık gerektiriyor.

En Yüksek İntihar Oranı Psikiyatri Uzmanlarında

En yüksek intihar oranı psikiyatri uzmanlarındadır.

  • Her insan gibi doktorlar da, psikiyatristler de depresyona girebilir.

Ancak hastalarında bu tanıyı kolaylıkla belirleyip tedavi ile sorunu çözebilirlerken,
kendileri için körleşebilirler. Kendilerindeki gidişatının depresyonun farkında olamayabilirler. Buna içgörü kaybı denir. Zaten depresyon sinsi bir hastalıktır.

Neden Depresyona Giriyorlar?

Ağır eğitim ve çalışma koşulları. Yoğun mesai nedeniyle kendisini sosyal ya da ailevi bir grubun içinde güvende hissedememeleri. Hasta şikayetleri ve birtakım hukuksal baskılar.
Çalıştığı kuruma aidiyet hissedememe.
Alınan eğitim ve sorumlulukla orantılı olmayan gelir düzeyi ve maddi sorunlar.

Doktor intiharları konusunda yapılan çalışmalara göre intihar eden, intihar girişiminde bulunan doktorlarda genellikle altta yatan bir psikiyatrik bozukluğun olduğu gözlemlenmektedir.
Aynı zamanda intihar kurbanı doktorlar arasındaki en yaygın psikiyatrik bozukluklar,
depresif bozukluklar ve madde bağımlılığıdır.

Sıklıkla, intihar girişiminde bulunan bir doktor son zamanlarında mesleksel, kişisel ya da
ailesel bir güçlük yaşamıştır. Doktorlar sıklıkla aşırı dozda maddeyle intihar eylemini gerçekleştirmekteyken topluma kıyasla daha az ateşli silah kullanmaktadır. Doktor intiharlarında ilaçlara kolay ulaşabilme ve ilaçlarla ilgili bilgiye sahip olmaları önemli rol oynar.

Medya Dili Çok Önemli

Medyanın intihar konusunda çok önemli etki ve sorumlulukları vardır. İntihar haberlerinin çok sık, daimi, duygusal bir anlatım ile ve intihar yönteminin açıkça anlatılarak verilmesi, yatkınlığı olan kişilerde (gençler ve depresyonda olan bireyler gibi) aynı veya benzer yöntemler ile intihar girişimine yol açabilir. Bu konuda 50’den fazla bilimsel çalışma vardır.

Ülkemizde hekimlerin sosyoekonomik düzeyindeki değişimlerin ve çalışma koşullarının intihar davranışı üzerine etkisi araştırılması gereken önemli bir konudur. İntiharla mücadelede
en önemli kişiler olan doktorların intihar konusunda bilinçlendirilmesi ve gerektiğinde
uygun yardım alma koşullarının düzenlenmesi önemli bir konudur.

Sonuç olarak;hekimlerin ruh sağlığı alanında yardım alması önündeki maddi ve manevi engellerin ele alınması ve aşılması önemli bir konudur. Doktorların ağır çalışma koşulları hafifletilmeli, yoğun mesai saatleri azaltılmalı, kendisine ve ailesine vakit geçirebilecek
sosyal bir ortamın önündeki engeller kaldırılmalıdır.”
=========================================
Dostlar,

Önemli bir çalışmadır yukarıda aktardığımız.
Türkiye ne yazık ki AKP iktidarı ile son 15+ yılda çeşitlenen ve ağırlaşan bir dizi sorunla boğuşmakta. Hekimlerde, hele hele Psikiyatrist hekimlerde özekıyım (intihar) son derece ciddi bir durumdur.

Siyaset kurumunun farkındalığı son derece önemlidir.
Türkiye’de temel sorun, SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME (Health Transfotmation) adı altında yürütülen SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME dayatmasıdır. Haziran 2003’ten bu yana 15 yıldır kesintisiz ve agressiv (saldırgan) bir tempoda topluma dayatılan bu süreç, gerçek anlamda kökü dışarıda bir IMF – DB – ABD – AB projesidir ve AKP bu vb. politikaları uygulamak üzere Küresel güçlerce iktidara getirilmiştir ve de iktidarda tutulmaktadır.

Söz konusu yabanıl (vahşi) kapitalist dayatmanın sn halkası ŞEHİR HASTANELERİ TALANIDIR!

Bir bütün olarak SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM = SAĞLIKTA SINIRSIZ ÖZELLEŞTİEME bir talan düzeyine erişmiştir ve ülkemize maliyeti birkaç yüz milyar Doları bulmuştur..

Doktorlar da bu vahşetin çaresiz bırakılan kurbanlarındandır..

TEK DAM ülkemizde her şeye ama her şeye mutlak karar verici olmuştur.
Hiçbir itiraz, tartışma istenmemektedir.
TEOG kalkacak buyurmaktadır, kaldırılmaktadır.
Yardımcı doçentlik kalkacak buyurmaktadır, kaldırılmaktadır.
Müftü – imam nikah kıyacak buyurmaktadır, ”isteseniz de istemeseniz de bu kanun çıkacak” buyurmaktadır ve TBMM adeta buyrukla – siparişle Yasama (!) işlevi görmektedir.
Gereğinde TBMM tatile yollanmakta, hatta açık(ta) iken KHK ile yaşam düzenlenmektedir.
Dahası, OHAL bağımlılığı nedeniyle OHAL KHK’ları ile toplumsal düzen hallaç pamuğu gibi atılmakta, Anayasa gereği bu KHK’lar TBMM’de hemen görüşülmek gerekirken bu kez bir başka makam (TBMM Başkanlığı!) sümen altında aylardır bekletmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin ‘çoooooooooooook uzun süren ve somut kanıtlara dayanmayan tutukluluk durumunun / tutuklu yargılamanın ‘hak ihlali” oluşturduğu 11/17 çoğunluk kararı bile AKP iktidarınca tepki ile karşılanmaktadır. Varsın Anayasa md. 153/son şöyle yazadursun :

  • Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.

Ve bu yasaklar – fermanlar ülkesinin kadir-i mutlak TEK ADAMININ ağzından çıkanın da çıkmayanın da yasa olduğu / sayıldığı devr-i zamanede, sıra derin UMUTSUZLUK nedeniyle doktorlara gelmiş.. Ne önemi var ki!

AKP Genel Başkan ve Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
post-modern sultanlık sevdasına helal ve de kurban olsunlar..

Sevgi, saygı ve derin acı – kaygı ile. 12 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com