Etiket arşivi: dünya sağlık örgütü dsö

DÜNYA SAĞLIK GÜNÜNDE PARASI OLANA SAĞLIK

TOPLUMCU TIP - SINIFIN SAĞLIĞI: AKİF AKALINDr. Akif AKALIN
Halk Sağlığı Uzmanı

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu yıl, 7 Nisan 2023 Dünya Sağlık Günü’nü, “Herkese Sağlık” (Health for All) teması altında kutluyor. Aslında anımsanacağı gibi “Herkese Sağlık” sloganının özgün biçimi “2000’e dek Herkese Sağlık” (Health for All by the Year 2000 – HFA – 2000) idi. Olmadı. Dolayısıyla DSÖ’nün bu yıl yeniden önümüze koyduğu “Herkese Sağlık”, Örgütün yarım yüzyıllık hedefidir.

DR. AKİF AKALIN YAZDI- DÜNYA SAĞLIK GÜNÜNDE PARASI OLANA SAĞLIK

HERKESE SAĞLIK:
NEREDEN NEREYE…

1970’li yıllarda Herkese Sağlık sloganındaki “sağlık” sözcüğü, örgütün bugün 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken kullandığı “sağlık” sözcüğünden çok farklı bir anlam taşıyordu.

1970’li yıllarda “sağlık” dendiğinde, DSÖ Anayasası’nda yer alan tanım akla geliyordu. DSÖ Anayasası sağlığı, biyo-psiko-sosyal bir yaklaşımla,

  • “Yalnızca hastalık ve engelliliğin  olmayışı değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve toplumsal (sosyal) bakımdan tam bir iyilik durumu” olarak tanımlıyordu.

Sağlık, insanların toplumsal (sosyal) ve ekonomik olarak üretken bir yaşam sürebilmelerine olanak veren bir “iyilik” durumu olarak kavranıyordu. Bu çerçevede “Herkese Sağlık”, insanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması olarak anlaşılıyordu.

1970’lerin sağlık gündemine bakıldığında, sağlıkta ana sorunların daha çok beslenme yetersizliği, sağlıksız barınma koşulları, içme suyuna erişim ve eğitim gibi “tıbbi olmayan” konulara odaklandığı görülür. Sağlık sistemlerinin “Temel Sağlık Hizmeti” yaklaşımıyla güçlendirilerek herkesin sağlığa kavuşabileceği öngörülür.

Dahası 1970’lerin belgelerinde Herkese Sağlık karşımıza salt sağlık alanında değil, tarımda, sanayide, eğitimde, iletişimde, imarda sağlık için ortak eylem programlarıyla çıkar. Sağlık kalkınmanın ayrılmaz bir parçasıdır. 1978 Alma Ata Bildirgesi de “2000 Yılında Herkese Sağlık” için adaletli bir “Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen-YUED” önerir.

1980’li yıllardan başlayarak dünyada “toplumcu” düşüncenin gerilemesi ve toplumsal (sosyal) yaşama “bireyciliğin” egemen olmaya başlamasıyla birlikte DSÖ Anayasası’ndaki sağlık tanımı “resmen” değiştirilmese de, tıbba ve sağlık hizmetine egemen olan biyomedikal yaklaşım sağlığı “fiilen” biyolojiye ve sağlık hizmetini “tıbbi hizmetlere” indirgedi. (AS: Medikalizasyon…)

1990’larda sağlık sistemleri bir yandan “Temel Sağlık Hizmeti” yaklaşımından uzaklaşarak “sağaltım (tedavi) ” odaklı duruma gelirken, öte yandan 20. yüzyılda daha çok devlet hizmeti olarak örgütlenen sağlık hizmetleri özelleştirildi ve piyasalaştırıldı. Sağlık hizmeti piyasada alınır – satılır bir mal (meta), sağlık da sermaye için üzerinden kâr sağlanan bir yatırım – ticaret alanına dönüştürüldü.

SAĞLIĞIN YATIRIM-KÂR ARACINA DÖNÜŞTÜRÜLME SÜRECİ

Dünyada 1917 Ekim Devrimi ile temel insan hakları arasına giren sağlık, Emperyalistler arası İkinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrasında başta İngiltere olmak üzere, sermaye egemenliği altındaki coğrafyaların önemli bir bölümünde (ve Türkiye’de) “sosyalleştirildi” (Nusret Fişek).

Emekçilerin tarihinde “altın yıllar” olarak kabul edilen 1950 – 70 döneminde sosyalizm tehdidi karşısında işçi sınıfına büyük ödünler vermek zorunda kalan sermaye, sağlık alanında sosyalist ülkelerde emekçilerin sahip olduğu hakların büyük bir bölümünü kapitalist ülkelerin işçilerine de tanıdı. Bu dönemde kapitalist ülkelerde bir yandan işyerlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği hizmetleri, öte yandan Birinci Basamakta Genel Pratisyenlik yaygınlaşmaya başladı.

1970’li yıllarda sosyalist hareketin içine düştüğü (ve bugün sürmekte olan) ideolojik bunalım, işçilerin ve emekçilerin 1980’lerde “toplumcu” düşünceden uzaklaşması ve “bireyci” dünya görüşünü benimsemesiyle “altın yılların” sonunu getirdi.

Bu sürecin en önemli köşe taşlarından biri, Dünya Bankası’nın (DB) 1993’de yayınlanan “Sağlığa Yatırım Yapmak” (Investing in Health) başlıklı raporu oldu. DB raporunda sağlıkta finansmanın kamudan, özele doğru yönlendirilmesinin gerekliliği vurgulanırken, aynı dönemde Uluslararası Para Fonu da (IMF) kendisinden borç isteyen ülkelere dayattığı Yapısal Uyum Programları’nda (SAL)  kamusal sağlık giderlerini kısma ve sağlığı özel sektöre açma koşulu getiriyordu.

DSÖ’nün geleneksel kamucu gündemini bırakarak, DB’nca dayatılan neoliberal gündemi benimsemesi, kendisini örgütün “Dünya Sağlık Raporu – 2000” başlıklı belgede gösterdi. Sonraki yıllarda DSÖ, sağlık alanındaki tek sorun adeta “finansman” sorunuymuş gibi davranmaya başladı.

2000’li yıllarda sağlık hızla “finansallaşırken”, sağlık hakkı da “sağlık hizmetine erişebilme” hakkı olarak kabul edilmeye başlandı. Nitekim 21. yüzyılda DSÖ tarafından ortaya atılan ve
7 Nisan 2023 Dünya Sağlık Günü’nde de sağlık sorunlarına “çözüm” olarak önerilen “Evrensel Sağlık Kapsamı” (Universal Health Coverage), Herkese Sağlık hedefine ulaşmanın anahtarı olarak sunuluyor.

DSÖ’NÜN 2023 DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ İLETİLERİ

Örgüt, 2023’te dünyanın sağlık sorunları olarak şunların altını çiziyor:

  • Dünya nüfusunun %30’u temel sağlık hizmetlerine erişemiyor”.
  • “İki milyara yakın insan, katastrofik (yıkıcı) veya yoksullaştırıcı sağlık giderleriyle karşılaşıyor”.

DSÖ sorunlara çözüm olarak Evrensel Sağlık Kapsamı (UHC)  öneriyor. Örgüte göre Evrensel Sağlık Kapsamı, akçalı (mali) koruma ve nitelikli temel sağlık hizmetlerine erişim sunacak, insanları yoksulluktan kurtaracak, ailelerin ve toplulukların iyiliğini teşvik edecek, halk sağlığı bunalımlarına (krizlerine) karşı koruyacak ve bizi “Herkese Sağlığa” doğru ilerletecek.

Örgüt herkese sağlığı bir “gerçeklik” durumuna getirmek için şunlara gereksinim olduğunu söylüyor:

  1. Nitelikli sağlık hizmetine erişim
  2. Nitelikli, insan – merkezli bakım sunan sağlıkçılar
  3. Evrensel Sağlık Kapsamı’na yatırımı yüklenen (taahhüt eden) politika yapıcılar

DSÖ hala “Temel Sağlık Hizmeti” yaklaşımıyla güçlendirilmiş sağlık sistemlerinin, sağlık ve iyilik hizmetlerini insanların yakınına getirmekte en etkili ve maliyet – etkili yöntem olduğunu savunmayı sürdürüyor, ama “sosyal adalet” kavramı üzerine kurulmuş olan Temel Sağlık Hizmeti kavramının, “sosyal adaletsizlik” ilkeleri üzerine kurulmuş bir dünyada nasıl olanaklı olabileceğini söylemiyor.

NE YAPMALI?

Aslında sağlık sorunlarının nereden kaynaklandığını ve çözüm için ne yapmak gerektiğini çok iyi biliyoruz, ama bunlar için gerekli politik kararlılıktan (iradeden) yoksunuz.

Örneğin sağlıkta en temel sorunlardan biri olan eşitsizliklerin kaynağının özel mülkiyet olduğunu biliyor, ama özel mülkiyete son vermek ve ortaklaşa mülkiyete dayalı bir toplumsal (sosyal) düzen örgütlemek için gerekli politik istenci (iradeyi) ortaya koyamıyoruz.

Son birkaç yılda başımıza gelen yıkımlar (felaketler), sağlık sorunlarının artık değer sömürüsüne dayalı bir toplumsal düzende çözülemeyeceğini gösterdi. Gerek pandemi sürecinde (Kovit-19), gerekse Kahramanmaraş depreminde sermaye birikiminin gereksinimleri ile halkın sağlık gereksinimlerinin “uzlaşmaz” bir çelişki içinde olduğu apaçık görüldü.

Sermaye, pandemi sürecinde “her ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek” dayatmasıyla salgına karşı gerekli “toplum düzeyli” önlemlerin alınmasına izin vermedi. Oysa Türkiye gibi “birey düzeyli” (bireysel temelli) önlemlerle yetinmeyerek bunları toplum ölçeğinde önlemlerle destekleyen ülkeler, Türkiye ile kıyaslanamayacak ölçüde az yitik verdiler.

  • Yine deprem sürecinde yaşadıklarımız, sermaye düzeni içinde hiçbir sağlık sorununu çözemeyeceğimizi bir kez daha kanıtladı.

Sermayenin bir an önce yeni inşaatlara başlayabilmek için, henüz enkaz altından çığlıkların yükseldiği günlerde, enkaz altında kalanların kurtarılması yerine, enkaz kaldırma çabasına girmesi asla unutulmayacak.

DSÖ’NÜN “ÇÖZÜMÜ”

Son olarak DSÖ’nün sağlık sorunlarına “çözüm” olarak önerdiği Evrensel Sağlık Kapsamı’na (ESK) bir göz atalım.

DSÖ ve Dünya Bankası’nın yıllardır şampiyonluğunu yaptığı ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasına da alınan ESK, sonunda “sınırlı” bir hizmet paketinin finansmanından başka bir şey değildir. Dahası bu sınır, “en az – asgari” sağlık hizmeti paketinin neleri kapsayacağını açıkça belirten “evrensel” bir sınır da değildir.

Bir örnek ile ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım: Kanada’da yaşayan “herkes”, prim (AS: prim = ek vergi!) ödesin – ödemesin, yaşadığı eyaletin sağladığı “asgari” (en az) sağlık güvencesine sahiptir. Ancak bu “an az sigorta paketi” dışında isteğe bağlı, bedelini ödeyerek satın alabileceğiniz “tamamlayıcı sigorta” paketleri vardır.

Asgari pakete sahip bir Kanadalı diş sorunu yaşadığında, yalnızca “çekim” için ücret ödemez. Dişini dolgu veya kanal tedavisi ile kurtarmak isterse ya cepten ek ödeme yapmak ya da “tamamlayıcı” sigorta poliçesi satın almak zorundadır.

İşte DSÖ’nün sunduğu ESK böyle, bedelini ödeyemeyenlerin asgari (en az), bedelini ödeyebilenlerin gereksindiği ölçüde sağlık hizmetine erişebildiği, eşitliksizçi bir çözümdür.

Öte yandan birçok deneyim, kamu sigortalarının hizmeti yalnızca kamusal sağlık hizmeti sunucularından değil, özel sektörden de satın almasının, halkın parasının özel sağlık sektörüne aktarılmasıyla sonuçlandığını göstermiştir. Böylece ESK bir tür kamusal kaynakları özel sektöre aktarma düzeneğine dönüşmektedir.

Tarih, bugüne dek denenen finansman (akçalama) modelleri içinde en eşitlikçi ve verimli modelin, sağlık hizmetlerinin “genel bütçeden” finanse edildiği Semaşko modeli olduğunu göstermiştir.
===================================================
Dostlar,

Değerli meslektaşımız Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Akif AKALIN, sağolsun, konuyu yetkinlikle ve kapsamlı irdeliyor yazısında.

DSÖ resmi web sitesinde (who.int) kapsamlı yazı, belge, yazanak (rapor) ve görsellere erişilebilir:
(World Health Day 2023: Health For All (who.int)

75 years of improving public health

World Health Day 2023

On 7 April 2023  ̶  World Health Day  ̶  the World Health Organization will observe its 75th anniversary.

In 1948, countries of the world came together and founded WHO

– to promote health,
– keep the world safe and
– serve the vulnerable, so everyone, everywhere can attain the highest level of health and well-being.

WHO’s 75th anniversary year is an opportunity to look back at public health successes that have improved quality of life during the last seven decades.

It is also an opportunity to motivate action to tackle the health challenges of today –  and tomorrow.

Join WHO on a journey to achieve Health For All.

#HealthForAll   #WHO75
***
Küresel toplumun ve o arada Türkiye’nin de hızla usunu başına devşirmesi ve neo-liberal vahşetin çıkmaza sürüklediği tüm sömürgen politikalardan hızla sıyrılması kaçınılmazdır.

Üstteki “Evrensel Sağlık Kapsamı-UHC” yaklaşımı 3 eksende adımlar atmayı gerektiriyor :

1. Hiçbir insan sağlık güvencesi dışında kalmayacaktır (Herkese sağlık!)
2. Kapsanan sağlık hizmetleri olabildiğince geniş olacaktır.
3. Cepten ödemeler en aza çekilecektir. 

Kamusal sorumluluklasağlık temel bir insan hakkı” olarak yaşama geçirilmeli ve koruyucu sağlık hizmetlerine, TEK TIP – TEK SAĞLIK felsefesiyle yaklaşarak kesin bir öncelik verilmelidir.

Bu tümelci (integre) kamusal politika, daha az sağlık gideriyle daha sağlıklı bir toplum üretmeye en elverişlidir; en yüksek maliyet – etkili yoldur..

HERKESE SAĞLIK diliyoruz, Dünya Sağlık Örgütü 75. yaşını bitirirken.. (Türkiye kurucu üye!)

Not : Bu akşam 21:30’da, Atılım Üniv. Tıp Fak. Öğrenci Birliği’nin dileği ve konuğu olarak

  • DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ – 75. YIL

temalı bir konuşma yapacağız sanal ortamda..
Güncelleme : Bu etkinlik gerçekleştirildi.. Cem, Afra ve emek veren öğrencilerimize teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 07 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

7 Nisan 2022 Dünya Sağlık Günü : Küremizin Ağır Sağlık Sorunları

Dostlar,

 


Dün akşam 7 Nisan 2022 – Dünya Sağlık Günü idi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 7 Nisan 1947’de kuruldu. Dün, 75 yaşını tamamlayan deneyimli, olgun bir Uluslararası BM (Birleşmiş Milletler) Örgütü olarak DSÖ’nün 75. doğum günü idi. DSÖ her yıl, doğum günü 7 Nisan’dabir tema belirliyor yıl boyunca küresel ölçekte konuşulsuın, çözüm aransın diye..

  • World Health Day 2022 ( Dünya Sağlık Günü 2022)
  • Bu yılın teması BİZİM GEZEGENİMİZ, BİZİM SAĞLIĞIMIZ!

Temel iletiler şöyle :

  • Are we able to reimagine a world where clean air, water and food are available to all?
    (Temiz havaya, suya ve yiyeceğe herkesin erişebildiği bir dünyayı yeniden hayal edebiliyor muyuz?)
    Where economies are focused on health and well-being?
    (Ekonomilerin sağlık ve esenliğe odaklandığı bir Dünya?)
  • Where cities are liveable and people have control over their health and the health of the planet? (Kentlerinin yaşanabilir olduğu ve insanların kendi sağlıkları ve gezegenin sağlığı üzerinde denetim sahibi olduğu bir yer?

***
In the midst of a pandemic, a polluted planet, increasing diseases like cancer, asthma, heart disease, on World Health Day 2022, WHO will focus global attention on urgent actions needed to keep humans and the planet healthy and foster a movement to create societies focused on well-being.

WHO estimates that more than 13 million deaths around the world each year are due to avoidable environmental causes. This includes the climate crisis which is the single biggest health threat facing humanity.

  • The climate crisis is also a health crisis.
  • Well-being societies are healthy societies :
  • Gönençli toplumlar sağlıklı toplumlardır..

Bir de kısa video yüklü sistemde (1,5 dk.) :

https://www.who.int/campaigns/world-health-day/2022#

Our political, social and commercial decisions are driving the climate and health crisis.

Over 90% of people breathe unhealthy air resulting from burning of fossil fuels.

A heating world is seeing mosquitos spread diseases farther and faster than ever before. Extreme weather events, land degradation and water scarcity are displacing people and affecting their health.

Pollution and plastics are found at the bottom of our deepest oceans, the highest mountains, and have made their way into our food chain.

Systems that produce highly processed, unhealthy foods and beverages are driving a wave of obesity, increasing cancer and heart disease while generating a third of global greenhouse gas emissions.

While the COVID-19 pandemic showed us the healing power of science, it also highlighted the inequities in our world. The pandemic has revealed weaknesses in all areas of society and underlined the urgency of creating sustainable well-being societies committed to achieving equitable health now and for future generations without breaching ecological limits. The present design of the economy leads to inequitable distribution of income, wealth and power, with too many people still living in poverty and instability. A well-being economy has human well-being, equity and ecological sustainability as its goals. These goals are translated into long-term investments, well-being budgets, social protection and legal and fiscal strategies. Breaking these cycles of destruction for the planet and human health requires legislative action, corporate reform and individuals to be supported and incentivized to make healthy choices.   (https://www.who.int/campaigns/world-health-day/2022)

****
Tüm bunları ayrıntılı olarak, yaklaşık 1,5 saat konuştuk. ADD Almanya Hildesheim Şubesi Başkanı Sn. Fatma ANDERS bizi şubesinin sanal ortamlarında konuk etti. Soruları yanıtladık:

1. Bu gün Dünya Sağlık Günü.. Bunun anlam ve önemi nedir??
2. Dünya Sağlık Örgütü her yıl 7 Nisan’da dünyanın en öncelikli sorununu duyuruyor ve küresel çaba istiyor. Bu yılın konusu belli mi? Neden böyle bir seçim yapıldı? Ne tür çalışmalar yürütülecek??
3. Küremizin hangi ağır sağlık sorunları var? Küresel toplum kapsamlı ve sürekli Dayanışma göstermez ise bu sorunlar çözülebilir mi?
4. Bu arada Türkiye’de sağlık sorunlarımızın genel görünümü nasıl?
5. Savaş ve sağlık, Kürselleşme ve Sağlık bağlamında neler söylemek istersiniz??
6. Sağlık bir temel insan hakkı mıdır, piyasa malı mıdır? Sosyal Devleti unuttuk mu, unutmamız mı istenmekte??

Programı, ADD Genel Merkezimiz web TV’si de eşzamanlı yayınladı. Aşağıdaki erişkelerle konuşmamız izlenebilir. İzlenmesi, paylaşılması ve hepimizin sağlığı – geleceği için gereğinin yapılması dileğimizdir.

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=501987344731687&id=100047612780863&sfnsn=scwspmo

Yayına emek veren, izleyen – izleyecek olan ve gereği için çaba gösterecek herkese teşekkür ederiz.

Küresel toplumu DAYANIŞMA + İŞBİRLİĞİ + EŞGÜDÜME çağırdık..
İngilizce sloganımızı bir kez daha yineledik :

  • SOLIDARITY (SO) + COOPERATION (CO) + COORDINATION (CO)
  • SO – CO – CO, SO – CO – CO, SO – CO – CO, SO – CO – CO, SO – CO – CO…………… 

Sevgi ve saygı ile. 08 Nisan 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

BİZİM TV Programımız : 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve Salgın Yönetiminde Son Durum

Dostlar,

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, BİZİM TV’den Sayın Burcu Uğur’un konuğu olduk. 2 konu belirlenmişti yaklaşık 40-45 dakika program için :

1. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
2. Salgın Yönetiminde Son Durum..


Sayın Uğur’un sorularını yanıtlamaya çalıştık.. Aşağıdaki görsel ekranda paylaşıldı :


Büyük ATATÜRK‘ün Türk kadınına dünyanın pek çok ülkesinden önce kazandırdığı hakları vurguladık. Üstteki görselde, 1930’da İngiltere’de kadın hakları için eylemde taşınan posterde yazılan çok öğretici:

  • İngiliz kadını Türk kadınından daha mı değersiz??

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi‘nin – CEDAW tam olarak yaşama geçirilmesi gerektiğini belirttik.

İstanbul Sözleşmesi‘ndan geri çekilmenin Bay Erdoğan’ın yetkisinde olmadığını, bu işlemin hukuk dışı ve geçersiz olduğunu, TBMM’nin yetkisinin gaspı nedeniyle hükümsüz olduğunu vurguladık.

RTE’nin, Türkiye’de kadın cinayetlerinin başka ülkelerden az olduğu söyleminden duyduğumuz acıyı paylaştık. Bu bölümü bir şiir ile kapattık..

****
İkinci bölümde Covid-19 salgınında son durumu ve
– aşı olmayan TURKOVAC skandalı ve dayatmasını irdeledik.
– Salgının bitmediğini, ölüm ve olgu sayılarının hala çok yüksek olduğunu,
– iktidarın salgın yönetimi yerine algı yönetimi peşinde olduğunu,
– bu çok acı – çok başarısız – insanlık suçu tablodan bile hiç sıkılmadan başarı öyküsü çıkarmaya çabaladığını vurguladık.

Salgının bittiğini açıklamaya yetkili kurum Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ). Bu yetkili uzmanlık kuruluşunun bu yönde değil tersi yönde açıklamaları var!

Halkımıza bireysel önlemleri bırakmamasını ve etkili aşı ile (mRNA aşısı) aşılarını tamamlamasını önerdik.

İktidara da sorumluluktan kaçamayacağını ve yapılması gerekenleri belirttik.
Toplam 46 dakika.. İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğini diliyoruz.

https://youtu.be/MfkBwzxG0u8

Sevgi ve saygı ile. 11 Mart 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

ARTI TV ve NOKTA TV KONUŞMALARIMIZ

Dostlar,

Son olarak katıldığımız 2 TV konuşmamızı paylaşalım aşağıda..

Köln / İstanbul merkezli ARTI TV‘de, 13 Ocak 2022 günü Sn. Fuat ATEŞ’in konuğu olduk.

Konumuz,

  • Henüz Aşı Olmayan (Aşı Adayı??) TURKOVAC Skandalı ve Göz Yumulan Omicron Varyantı Salgını.. idi.

Programda CHP Ankara Milletvekili Sn. Dr. Servet Ünsal da bulundular.

İzlemek için lütfen tıklayınız.. Bizim katıldığımız bölüm 19,5 dk.

AKP iktidarı, Omicron nasılsa hafif gidiyor, herkes hastalansın da doğal bağışıklık (sürü bağışıklığı!!??) sağlama peşinde. Bu beklenti bilim dışı ve insan haklarına açıkça aykırı. Ayrıntıları programda gerekçeleriyle açıkladık.

Derhal kısıtlayıcı önlemlere geçilmeli ve salgın ortasında henüz aşı olmayan, dahası Omicron’a etkisinin test edilmediğini bizzat bu aşı adayını geliştiren Prof. Aykut Özdarendeli’nin de kabul ettiği TURKOVAC uygulaması durdurulmalı, mRNA tabanlı aşı sürdürülmelidir. A

Aşılama yaşı 5 yaşa çekilerek.. Okullarda ve okul öncsinde hızlı testlerle erken olgu bulup ayırarak..

18 Ocak 2022 Salı günü (aşağıdaki görselde yanlışlıkla Çarşamba yazıldı..) ise NOKTA TV‘den Sn. Rüzgar B. Öğütlü’nün konuğu olduk. Konumuz,

  • Omicron Dalgası Herkesi Hasta Edebilir! 
  • Salgın Yeni Bir Evrede, Çok Dikkat!

Bu programımızı izlemek için lütfen tıklayınız… (34 dk.)

Bizim bu açıklamalarımızın ardından Dünya Sağlık Örgütü – DSÖ Gn. Bşk. Dr. T.A. Ghebreyesus‘un uyarıları geldi :

  • Salgında sona yaklaştığımız asla söylenemez

Oysa Türkiye’deki salgın yönetimi yalpalamayı sürdürüyor. PCR testleri neredeyse kaldırılıyor, karantina süresi 7 güne indiriliyor, bir bakıyoruz, o gün 60-70 bin “iyileşen” var!??

Böylelikle, havuzda biriken aktif hasta sayısı, Omicron varyantı patlaması yüzünden 700 binleri aşmış iken, bu havuzu “hızla boşaltmak” gerekiyor (!!)..

PCR testleri ile ilgili endikasyon vb. kuralları, bakıyoruz, Soylu Bakan‘ın başında olduğu İçişleri Bakanlığı belirliyor! Olacak şey değil.. İdare hukukunda buna “fonksiyon gaspı” denir ve gerçekte o idari işlem – eylem yok hükmündedir.

Sağlık Bakanı Dr. Koca ve koca Bakanlığı seyirci! Halbuki 1593 sayılı Genel Koruyucu Sağlık Yasası (Umumi Hıfzıssıhha Yasası) salgın hastalıklarla savaşımda doğrudan Sağlık Bakanlığını görevlendirmekte. 57, 64, 72 ve 94. maddeler dolaysız olarak salgın yönetiminde Sağlık Bakanlığını görevli, yükümlü ve yetkili kılıyor.

Sağlık Bakanlığı gerekli gördüğü teknik – tıbbi salgın önlemlerini Bilim Kurulu yönlendirmesi ile belirler, genelgesini yayınlar ve de uygulamada gerekebilecek Kolluk önlemleri de İçişleri Bakanlığı eliyle yürütülür..

En temel kamu yönetimi – idare ve anayasa hukuk ilkeleridir bunlar. Ülkemizde Devlet yapılanmasının çökme eşiğine sürüklendiği, parti devleti yozlaşmasına tanık oluyoruz ne acı ki.

PCR testi ile ilgili anlamsız – bilimsel temelsiz kaldırma uygulamasını sosyal medyada sert eleştiriyoruz, birkaç saat sonra İçişleri Bakanlığı geri adım atarak uçak yolculuklarında yeniden PCR testi ve / veya…. öbür gereklilikleri koyuyor. Gene İçişleri Bakanlığı! Şaşılacak şeyler oluyor.

Bu arada yayınladığımız tweet iletileri yüzbinlerce okunuyor (aşağıdaki, 622 bin!) :

  • “Saglik Bakanligi Bilim Kurulunun dun, 12 Ocak 2022 kararlarini Epidemiyoji bilimi “ayaga kalkarak” (!) saygi ile selamliyor. Gelisecek kacinilmaz tirmanmadan siz sorumlusunuz. Bilerek Omicron yayginlassin politikasi guduyorsunuz. Yaziklar olsun.”

Bir başkası 1 milyon okuyucuyu geçiyor!

  • “Dünya Sağlık Örgütü izleyen 6-8 haftada Avrupa’nın yarısının (250 milyon!) Omicron alacağı uyarısı yaptı. TR’de 40 m kişi, 2 ay her hafta 5 m, günde 700 bin kişi Kovit olacak. Test kaldırıldı ki bu anormal sayılar saklanabilsin. Bu, Halk Sağlığı ile kumar oynamak! EU-USA alarmda!”

Bu arada TURKOVAC adlı aşı adayı için Türkiye’nin DSÖ’ne ve EMA’ya (Avrupa Birliği İlaç Ajansı) başvurmadığını öğreniyoruz. Nedeni çok yalın, Uluslararası Standat koşullara uygun değil : Ben yaptım, oldu!

  • İktidar salgını değil algıyı yönetmeye bakıyor; her durumda başarılı olduğu TAKINTISI ile!

AB ülkeleri aşı pasaportu koşullarını sıkılaştırıyor ve listede bizim TURKOVAC aşı adayı doğallıkla yok!

  • Salgın bilimle / Epidemiyoloji ile yönetilir. Tersi masum insanların hastalanması ve ölümüdür; insanlık suçudur. Ekonomik çöküntüdür, telafisi yoktur. İktşdar hızla aklını başına devşirmek zorundasdır.

Sevgi ve saygı ile. 19 Ocak 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

SÖZCÜ’de makalemiz : SALGINDA SON DURUM!..

SALGINDA SON DURUM!..

Değerli okurlarım,

Yukarıdaki bilimsel tabloyu, Kovit-19 salgınının başından bu yana, toplumumuza ve ülkemizi yönetenlere bilimsel doğruları ve mücadele etmek için alınması gereken önlemleri anlatmaya uğraşan, varlığından onur duyduğumuz saygın bilim insanlarımızdan, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, siz SÖZCÜ okurları için hazırladı. Gece gündüz demeden sürdürdüğü insanüstü çabaları nedeniyle değerli hocamıza sizler adına teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
13 Haziran 2021, SÖZCÜ, Uğur Dündar
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ugur-dundar/salginda-son-durum-6483618/?utm_source=yazardetay&utm_medium=free&utm_campaign=widget_yazarlar 
***

“Aşılama çok yavaş da olsa yaygınlaşma eğiliminde iken, kimi aşı çekinceleri
doğal karşılanabilir. Bu çekincelerin giderilmesi, uzmanların katkısıyla başarılabilir.

  • Ancak AŞI KARŞITLIĞI ciddi bir halk sağlığı sorunudur.
  • Bu kişi ve çevreler, hem kendi hem de başkalarının yaşamını tehdit etmektedirler.
  • Tezleri asla bilimsel değildir, etik dışıdır, yasa dışıdır hatta suçtur.

Multisystem Inflammatory Syndrome in Children / MIS-C” adı verilen ağır – ciddi – öldürücü komplikasyon, ülkemiz dahil, giderek daha çok görülür olmuştur. Bu tabloda,
Kovit-19’a yakalanan çocuklarda, birkaç hafta (genellikle 3+ hafta) sonra çoklu organ yetmezliği gelişmekte ve yüksek oranda ölümcül gitmektedir. Dolayısıyla, henüz çocuklarda aşılama yaygınlaştırıl(a)mamışken, ülkemizde 18 yaş altında hiç başlan(a)mamış iken,
onların korunması ayrı bir boyut ve önem kazanmıştır. Bu da başlıca YAYGIN VE HIZLI AŞILAMA ile dolaylı olacaktır. Okulların büyük ölçüde yüz yüze eğitim yapmadığı ve
ay sonunda bütünüyle kapanmak üzere olduğu ek varsayımı ile…
***
BİR KEZ DAHA ANIMSATMA GEREĞİ DUYUYORUZ :

Anayasa madde 12 :
Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.

Anayasa buyruğu çok açıktır. Maddenin 1. fıkrasında tanımlanan temel hak ve özgürlükler
asla sınırsız ve hele hele KEYFİ DEĞİLDİR
!

Bu haklar aynı zamanda herkese ödev ve sorumluluklar da yüklemektedir:

  • Temel hak ve özgürlükler, kişinin topluma, ailesine ve öbür kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da içerir.
    ***
  • Ülkemizde ve dünyada tüm insanlara çağrımızdır :
  • Kovit-19 aşıları yeterince güvenilir ve etkilidir.

Son verilerle tüm dünyada 2,3 milyarı aşkın doz aşılama yapılmıştır. Şimdiye dek bu aşılara yüklenebilecek, aşılamayı durdurmayı gerektirecek ciddi olumsuzluk gözlenmemiştir.

Sağlık Bakanlığı, halkı aşıya teşvik için yaygın ve sürekli halk eğitimi yapmalıdır başta TV’lerde. Çekinceler giderilmeli, sorular yanıtlanmalı, alan aşı karşıtlarına bırakılmamalıdır. Ayrıca anımsanmalıdır ki; 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 72. maddesi, salgın hastalık durumlarında ZORUNLU AŞI UYGULAMASI için İdare’ye (Yürütme maddesinde Bakanlar Kuruluna) yasal yetki tanımaktadır. Bu yetki, günümüz rejimi ile partili Cumhurbaşkanındadır.

Madde 72/2 :  “Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbiki.”Dileriz yasal zorlamaya başvurmak gerekmesin. Ancak bu konunun Sağlık Bakanlığınca özenle izlenmesi ve aşıdan kaçınma – red sorununun bütün boyutlarıyla ortaya konması gereklidir. Böylesi tutum – davranış içinde olanlar ne orandadır? Yaş, cinsiyet, meslek, eğitim, sosyo-ekonomik durum, ülkedeki dağılım…. ortaya konarak hızla bilimsel önlemler geliştirilmelidir.
***

  • Randevu alıp haklı neden olmaksızın aşı olmaya gelmeyenlere yaptırım uygulanmalıdır.
  • Aşılama çalışmalarının baltalanmasına (sabote edilmesine) kesinkes engel olunmalıdır.Kuşkusuz tüm bunlar, hedef kitleye yeterli aşı sağlanması önkoşuluna bağlıdır.

Aşılama yavaş olur ve zamana yayılırsa, en son erişilen aşılanma oranı “toplum bağışıklığı” ile eşanlamlı olmayabilir. 2. doz aşıdan sonra 6 aydan uzun zaman geçenlerin bağışıklığı azalmaya başlar; hastalığı geçirerek doğal bağışıklık edinenlerin de…

Son verilere ülkemizde durum şöyle : 11 Haziran 2021, T.C. Sağlık Bakanlığı (saglik.gov.tr)

Toplam Yapılan Aşı Sayısı : 32.762.205
1. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 19.189.762
2. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 13.572.443

Bu veriler 90 milyon eylemli (fiili) ülke nüfusuna göre sırasıyla %36.4, %21.3 ve %15.1 düzeyindedir ve salgını denetim altına almak için gereken %70-80’lerden henüz çok geridir. Üstelik sayıları çoğalan ve yaygınlaşan mutant- varyant tipler ciddi sorundur.

Türkiye, toplam aşılanan sayısı bakımından (32,8 milyon doz ile) dünyada 13. sıradadır (https://ourworldindata.org/covid-vaccinations, 11.6.21)

11 Haziran 2021 tarihli “resmi” turkuvaz tablo verileri aşağıdadır, durum hala çok ciddidir.

***

DAHA ALINACAK ÇOK YOL VAR… 

Verilerle oynanması bir yana, pek çok nedenle gerçek verilere erişmenin güç olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) birkaç hafta önceki uyarısında ölüm sayılarının kayda girenlerin 2-3 katı olabileceğini vurgulamıştır. Toplam küresel ölüm sayısı 3.795.062’ye erişmiştir. 2 ile çarpılırsa 7.590.124, 3 ile çarpılırsa 11.385.186 tutarına erişilir ki; Türkiye’ye pratik bir yaklaşımla, dünya nüfusunun %1.1’ine denk nüfusumuz nedeniyle 83.483 – 125.237 arasında bir “ölüm” sayısı düşer!

Oysa ilan edilen 48.593’tür. Salgının başından bu yana Kovit-19 ölümü dünya genelinde %2 olarak verilmekte iken, bu oran (case fatality rate) Türkiye’de yalnızca %0.9 olup, dünya genelinin yarısından azdır! Gerçek ölüm sayıları için resmi verileri 2-3 ile çarpma gereği ortada iken, bu katsayı, PCR+ olanların yakalanmasında daha da yüksek olabilir. Ölüm, sonuçta gizlenebilecek bir olay değildir. Ancak gerçek nedenlerde saptırma yapılabilir.

Kovit-19 olgularının %85’e varan bir kesiminin hastalığı hafif, belirtisiz, ayakta geçirebildiği, PCR testlerinin virüs taşıyıcılarını yakalama yeteneği (en iyimser %70 dolayında) ve tarama amaçlı test yapılmadığı dikkate alınırsa,

  • Ülkemizde iyimser kestirimle günde 20 binden az yeni olgu olduğu söylenemeyecektir!

Klasik buzdağı yaklaşımı ise genel olarak olguların 1/10’unun yakalanabildiği yönündedir.
***
TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK SORUNU…

İki doz aşı olanlar %15,1… Hastalığı geçirip kayda alınan olgu sayısı 5.319.359.
Salgın “resmen” 11 Mart 2020’de duyuruldu. Aradan 15 ay geçti. 6. aydan sonra doğal bağışıklığın yetersizleşeceği göz önüne alınırsa, toplam 5.319.359 kayıtlı hastanın 1.780.673’ü 11 Aralık 2020 öncesine tarihleniyor. Dolayısıyla ancak 3.538.686 hasta son 6 aylık döneme ilişkin. 90 milyon nüfusta payı %3.9 olup, “hâlâ” yeterince bağışık varsayılırlarsa, 2 doz aşı olanlarla birlikte %3.9 + %15.1 =%19.

Tek doz aşı olanlarda genel anlamda %30 bağışıklık düşünülebilir ki çok yetersizdir. Dolayısıyla,

  • Türkiye’de toplum bağışıklığı oranı, 11 Haziran 2021 günü akşamı için %19 olarak kestirilebilecektir ki çok yetersizdir.
  • Bu oran hızla %80’lerin üstüne çıkarılmak zorundadır.
  • Tersinden bakılırsa, toplumun %81’i ya da her 5 kişiden 4’ü hala Kovit-19’a karşı duyarlıdır!

Bir “teselli”, kayda girmeksizin hastalığı geçirenlerin kayda alınabilen 5,3 milyondan çok daha fazla olabileceği – olduğudur. Ancak bu bilinmezliğe dayanılamaz. Bu yüzden de uygun aralıklarla, örneğin her ay, seroprevalans çalışması yapılarak toplum bağışıklığının oranı, ülkesel dağılımı ve temel Epidemiyolojik özellikleri tanımlanmalıdır.
***

UNUTULMASIN                                                :

  • Bulaş sürdükçe ve salgın uzadıkça virüs mutasyona uğrayarak tehlikeli mutant / varyant tiplere daha çok evrimleşebilecektir.
  • Bu olguaşılara direnç geliştirme sorunu doğurabilir ki, başlıca savunma aracından yoksun kalınması demektir; çok ağır küresel yıkımları olabilir.
  • Salgınlar dalgalanmalarla giderler.. Son haftada dünya genelinde yeni hasta yakalanma oranı %16, ölüm oranı ise yalnızca %1 azalmıştır. Türkiye’de bu oranlar aynı sırayla %14 ve %30’dur! Niçin, nasıl??
  • Özellikle ölüm sayılarında olağanüstü hızlı azalış, Epidemiyolojik açıklanabilirlikte değildir!
  • Kuramsal olarak yeni bir dalga olasılığı / riski sıfırlanabilmiş değildir!

15 aylık tablo aşağıda. İlk dalga oluşmadan önce ve sonrasında önerilerimiz olmuştu, çoook az uyuldu. 2. dalga için KASIRGA YAŞARIZ, yapmayın, etmeyin, demiştik 2020 sonbaharı – kışı boyunca; yaşadık! 3. dalga için Şubat 2021 boyunca kendimizi paraladık, 2. dalgayı ararız… diye ama 1 Mart 2021’de 3. açılım – saçılım kumarı, gördüğünüz en dev dalgayı doğurdu; kimse beklemiyordu!?

  • Şimdi : Kim verebilir 4. dalganın olmayacağının güvencesini??

    Türkiye aklını başına almalıdır..

  • Özellikle kuzey yarımkürede turizm mevsiminin ve hareketliliğinin başlaması ciddi bir potansiyel risktir. Teşvik edilmesi değil, olabildiğince sınırlandırılması önerilir.
    Sınır kapılarında uluslararası standart salgın denetim önlemleri titizlikle sürdürülmeli,
    Dünya Turizm Örgütü de bu bağlamda sorumluluk almalıdır.
  • DSÖ’nün COVAX Girişimi etkinlikle yaşama geçirilmelidir adil aşı hakkı için.
  • Ülkemizde de ÖNCELİKLE VERİLER SAYDAM – DÜRÜST PAYLAŞILMALI,
  • Salgın Yönetimi Epidemiyolojik ilkelerden asla sapmaksızın tümüyle bilimsel yürütülmelidir. 
  • Bilimsel özenlilik ilkesi kesinlikle elden bırakılmamalıdır.
  • SOSYAL DEVLET bir an bile desteğini eksiltmemelidir; TÜİK’in resmi verisiyle
    ülkemiz nüfusunun en az %27’si yoksuldur! Bu hazin – çok tehlikeli oran, Kovit-19 dahil,
    pek çok bulaşıcı olan – olmayan hastalıkla savaşta ve sağlıklı bir toplum yaratmada
    belki de en temel engeldir!..”
    ***
    Makalenin pdf biçimi: SÖZCÜ, Uğur DÜNDAR, SALGINDA SON DURUM, 12 Haziran 2021

Sevgi ve saygı ile. 13 Haziran 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

DSÖ sağlık hizmetleri raporu ne gösteriyor?

author

Salgın, özellikle Türkiye gibi hastalığı kontrol altına alamayan ülkelerde hayatın tüm alanlarını olumsuz etkilemeye devam ediyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Covid-19 pandemisi döneminde sunulması gerekli olan sağlık hizmetlerinin devamlılığı üzerine Ocak – Mart 2021 döneminde ülkelerin durumunu ortaya koyan raporunu yayımladı. Rapor 135 ülkenin verileri ile önemli değerlendirmeler içeriyor. Türkiye’yi merak ediyorsunuz, ben de merak ettim ancak gördüm ki salgınla başarılı mücadelesini kitaplaştıran ülkemiz, sağlık hizmetlerinin yaşamsal alanlarındaki durumla ilgili DSÖ’ye geri bildirimde bulunmamış.

Ülkelerin % 94’ü salgının değişik ölçülerde sağlık hizmetlerinde bozulmaya yol açtığını belirtiyor. Özellikle temel sağlık hizmetleri, rehabilitasyon ve palyatif hizmetler ile kronik hastalıkların takibindeki sorunlar en olumsuz etkilenenler arasında bildiriliyor. Acil olmayan cerrahi girişimlerin ülkelerin % 66’sında aksadığı, salgın uzadıkça sorunun büyüdüğü ifade ediliyor. Bozulma tüm alanlarda var, kırılgan grupların sıkıntıları daha yoğun.

Nedenlere gelince, sağlık hizmetlerinin sunumu ve talebi ile ilgili olarak sınıflandırılıyor. Zengin ülkelerin stratejik olarak bazı hizmetleri durdurduğu veya dönüştürdüğü gözlenirken, düşük ve orta gelir grubunda sıklıkla planlanamayan bozulmalar olduğu bildiriliyor. Ülkelerin %66’sı sağlık emek gücü eksikliği üzerinde duruyor. Sağlık hizmetini talep etmedeki azalmada hastalık kapma korkusu, koruyucu ekipman (AS: donanım) eksiklikleri, hareket kısıtlamaları, gelir kaybı ve artan maliyetler öne çıkıyor. Yüzde 57 ülke (AS: Ülkelerin %57’si) insanların korku ve güvensizlik nedeniyle, sağlık hizmeti talep etmekten geri durduklarını belirtiyor.

Bu aksamaların önüne geçilemedikçe salgın dışı hastalıklarda ve ölümlerde artışların devam edeceğini söylemek mümkün. DSÖ ülkelerin bu aksamaları azaltmak için kendi koşullarında ortaya koyduğu çözümleri ve geçen yılda yapılan çalışmalara göre iyileşmeler olduğunu da bildiriyor.

TÜRKİYE’DE DURUM NE?

DSÖ raporunda yazan sorunların çoğunun ülkemiz için de geçerli olduğunu biliyoruz. Ancak şeffaf olmayan salgın yönetiminin burada da ortaya çıktığını ve hizmetlerdeki sorunlarla ilgili Sağlık Bakanlığı’nın yalnızca kamuoyuna değil DSÖ’ye de bilgi vermediğini görüyoruz.

Hastalarımız kamu hastanelerinden muayene randevusu alamıyor, servisler ve yoğun bakım yatakları salgın hastalığa ayrıldığı için yatamıyor, acil olmayan ameliyatlar erteleniyor ve birikmiş durumda. Kronik hastalar, kanser, şeker, hipertansiyon, böbrek, karaciğer, akciğer hastaları kontrollere gidemiyor ya da korkudan gitmiyor. Hekime hastalıkları ilerlemiş olarak başvuruyor. Özel hastaneler daha çok salgın dışındaki hastaların muayene ve ameliyat oldukları merkezler durumunda ve parasını denkleştirebilen yurttaşlar buralardan hizmet almaya çalışıyor.

Kaç kişi ameliyatını erteledi, sırada bekliyor ya da özel sağlık kuruluşlarında tedavi olmak zorunda kaldı? Kaç kişi salgın nedeniyle sayılan aksamalar nedeniyle öldü ya da hastalığı ilerledi? Bunlara ilişkin resmi verilerden yoksunuz.

İKİ KOLAY VE HAYATİ (AS: Yaşamsal) ADIM

Her şeyin çözümü değil ama ülkemiz koşullarında sağlığımıza iyi gelecek iki kolay adım var:

Birincisi kapatılan, çürümeye terk edilen hastaneleri gecikmeden açmak.

Hastanemi Açın Platformu’nun (HAP) dediği gibi bunun az bir yatırımla ve kısa sürede başarılması mümkün.

Artan ihtiyaç bilindiği için “Türkiye’nin Koronavirüsle Başarılı Mücadelesi” kitabında da pandeminin başından bu yana açılan yeni hastanelere ve yatak kapasitesinin 11 bin 792 artırıldığına değiniliyor. Oysa çok daha az yatırımla ve kısa sürede açılabilecek Ankara Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi gibi otuza yakın hastanemiz var.

  • İkincisi de atamayı bekleyen 600 bin sağlıkçının atanması.

Böylece hem bu gençlerimiz evlerinde çile doldurmaktan kurtulacak hem de sağlık hizmetlerine büyük katkıları olacak.

Ne dersiniz, zor mu? Halkın sağlığını düşünen iktidarlar için zor olmasa gerek.

Dünyanın aşı hali: Bilimsel gelişmişlik, ahlâki çöküş

Dünyanın aşı hali:
Bilimsel gelişmişlik, ahlâki çöküş

author

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı dünyanın Covid-19 aşısında feci bir ahlaki çöküşün eşiğinde olduğunu duyurdu. Salgının başlamasıyla 1 yıl içinde değişik tekniklerle çok sayıda aşı geliştirildi. Burada bilimin ve teknolojinin geldiği noktayı gösteren, önceki salgınlarda ulaşılamayan büyük bir başarı var. Bunun yanında insanlığın bazı kadim hastalıklarının artarak devam ettiği de tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı:

Eşitsizlikler, kâr hırsı, ahlaki çöküntü.
BİLİMDE BAŞARI ADALETSİZLİĞİ ORTADAN KALDIRMIYOR
DSÖ ve aşı ile ilgili uluslararası kurumların yerinde girişimiyle COVAX adında yapı kuruldu. Bu yapı aşının tüm ülkelere önceliklere, ihtiyaca göre adil dağılımını hedefliyor. Ancak DSÖ Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’un açıklamalarından görüyoruz ki, zengin ülkeler ve aşı şirketleri kendi aralarında yaptıkları kimi ikili anlaşmalarla COVAX’ın etrafından dolanıyorlar, fiyatları yükseltiyorlar, öne geçiyorlar. Yoksul ülkelerde sağlık çalışanları, yaşlılar aşıya ulaşamazken zengin ülkelerde gençler aşılanıyor. Şu ana kadar en az 56 ikili anlaşma yapılmış durumda. Şirketler yaptıkları bu anlaşmalarla kârlarını katlama telaşındalar. DSÖ bunun sebep olabileceği stoklamadan, kaostan, devam edecek sosyal ve ekonomik yıkımdan söz ediyor.
Dünyanın zenginlerinin “önce ben” hırsı artarak devam ediyor. DSÖ aşıda eşitliğin sadece ahlaki değil, stratejik ve ekonomik zorunluluk olduğunu belirterek bu açgözlü tutumun pandemiyi uzatacağı uyarısını tekrarlıyor. Bunu yaparken de en zengin 10 ülkeye anlayacakları dilden sesleniyor, aşıyı adil dağıtırlarsa 2021 yılı içinde 153 milyar, 2025 yılına kadarsa 455 milyar dolar kârlı çıkacaklarını söylüyor.
Türkiye’nin aşı tedarikini önerildiği biçimde çeşitlendirmemesi, sadece CoronaVac aşısı ile yol alması, gelen 3 milyon dozun devamını getirmedeki belirsizlikler tartışma ve kaygı konusu olmaya devam ediyor.
AŞI SIRASINI BEKLEMEYENLER
Türkiye dahil değişik ülkelerden aşı sırasını bozanların haberleri geliyor. 85 yaşında kanser hastası aşı için sırasını beklerken, ayrıcalıklı gruplar aşılanabiliyor. İçinde 23 yaşında bir gencin de bulunduğu iktidar partisi yöneticilerinin, milletvekillerinin, kimi genç siyasi parti liderlerinin “topluma örnek olmak için” aşılandıkları duyuruldu. Eskişehir’de belediye meclisi üyesi genç bir avukat aşısını yaptırdığını sosyal medya hesabında yazınca tepki aldı. Özel hastanelerin avukatlığını yaptığını ve sağlık çalışanlarıyla temaslı olduğu için bu kararın alındığını duyurdu. Ancak Türkiye’de aşıda öncelik için sağlık çalışanlarıyla temaslı olmak kavramı hiç söylenmemişti.
Aşıda yaşadıklarımız şu ana kadar 2 milyondan fazla kişinin salgın hastalık nedeniyle öldüğü dünyanın yeni halini gösteriyor. Tarihte aşı geliştiren büyük bilim insanları, kuduz aşısının mucidi Louis Pasteur, bulduğu çocuk felci aşısına patent soranlara “Güneşi patentleyebilir misiniz?” diyen büyük bilim insanı Jonas Salk, bugünlerin aşı gündemini görseler ne derlerdi? Büyük düşünürler, edebiyatçılar için de çok malzeme var, “Veba” yazarı Albert Camus şimdiki salgından ve tanımlanan bu ahlaki çöküşten eminim yazacak çok malzeme çıkarabilirdi, yazanlar olacaktır.
SAĞLIKTA EŞİTSİZLİKLER
  • DSÖ bu yıl 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ana temasının sağlıkta eşitsizlikler olduğunu duyurdu, bunu sağlık alanında karşılaştığımız belâların çoğunun temel nedeni olarak açıkladı.
Pandemi temel bir gerçeği ortaya koydu, sağlıklı olmamız için herkesin sağlığını düşünmemiz gerekiyor.
İnsanın sağlıklı olması için hayvanların, ekosistemin de sağlıklı olması şart, yani “tek sağlık” kavramı da önemini gösteriyor.
Başkasının sağlıksız olmasını dert edinmeyen insanoğlu bu tutumunu sürdürürse yeni salgınlarla sarsılması kaçınılmaz.
Dert edinir mi?
Yoksullar kendilerini dünyanın efendilerinin insafına bırakırsa en önce kendilerinin yanacağını çok kez deneyimlediler.
Salgın hastalık ve aşı süreci bunu bir daha hatırlatıyor, haklarımız için mücadeleye çağırıyor.
(https://www.birgun.net/haber/dunyanin-asi-hali-bilimsel-gelismislik-ahlaki-cokus-331318, 22.01.2021)

DSÖ : Pandemi gittikçe kötüleşmeye devam edecek

DSÖ’den flaş Covid-19 uyarısı: Pandemi gittikçe kötüleşmeye devam edecek

  • “Birçok ülke yanlış yöne saptı, virüs hala bir numaralı düşmanımız olmaya devam ediyor. Eğer temel önlemler uygulanmazsa, pandemi gittikçe kötüleşmeye devam edecek”

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, İsviçre’nin başkenti Cenevre’de düzenlenen toplantıya video konferans yöntemiyle katıldı. Ghebreyesus, yeni tip koronavirüse (Covid-19) ilişkin yaptığı açıklamada,

  • “Doğrusunu söylemek gerekirse, birçok ülke yanlış yöne saptı, virüs hala bir numaralı düşmanımız olmaya devam ediyor. Eğer temel önlemler uygulanmazsa, pandemi gittikçe kötüleşmeye devam edecek. Ancak bu şekilde olmak zorunda değil.” ifadelerini kullandı.

Ghebreyesus, liderleri, hükümetleri ve tüm insanları “salgının yayılması zincirini kırmak için” ellerinden gelen her şeyi yapmaya davet etti. “Sizinle dürüst olmak istiyorum; öngörülebilir bir gelecek için ‘eski normal’e dönüş olmayacak.” uyarısı yapan Ghebreyesus, ancak salgını kontrol ederek hayatın sürmesini sağlayacak bir yol haritası olduğunu ifade etti. Ghebreyesus, bu yol haritasını ise ölüm oranlarının düşürülmesi, virüsün yayılma hızının bastırılması, bireysel tedbirlerin alınması ve geniş kapsamlı stratejiler uygulayacak güçlü iktidarlar olduğunu kaydetti.

“OKULLARI AÇMAK POLİTİK BİR KARAR OLMAMALI”

DSÖ’nün Sağlık Acil Durumları Programı’nın Yönetici Direktörü Michael J. Ryan ise, pandemi esnasında okulların açılmasını değerlendirdi. Ryan, “Okulların açılamasının politik bir karar olmamalı. Bu çocuklar için adil değil. Eğer pandemiyi bastırabilirsek, okullar güvenle açılabilir” değerlendirmesini yaptı. Bununla birlikte DSÖ direktörü, Çin’in Hubey eyaletindeki Vuhan kentinde görülen ilk vakayı bulmaya çok yaklaştıklarını açıkladı.

DÜNYA GENELİNDE SON DURUM

Çin’in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan ve dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs tespit edilen kişi sayısı dünya genelinde 13 milyon 49 bin 106’ya ulaştı. Covid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki yeni vakalara ilişkin güncel verilerin derlendiği “Worldometer” internet sitesine göre, dünya genelinde virüs nedeniyle 571 bin 807 kişi öldü, virüs saptanan 7 milyon 591 bin 913 kişi iyileşti. Dünya genelinde tedavisi süren 4 milyon 885 bin 386 vaka bulunuyor. En fazla vaka ve ölümün görüldüğü ülke ABD’de 3 milyon 413 bin 995 kişide Kovid-19 tespit edilirken, salgın nedeniyle 137 bin 782 kişi yaşamını yitirdi

Hızlı normalleşmenin faturası 1-2 haftaya kadar ortaya çıkar

Hızlı normalleşmenin faturası 1-2 haftaya kadar ortaya çıkar

Havaların da ısınmasıyla birlikte İstanbul sahilleri eski kalabalık günlerine döndü, kısıtlamasız ilk pazar günü koronavirüs açısından iyi görüntüler vermedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, görüntülere Twitter’dan tepki gösterdi: “Çok fazla normalleşmeyelim”..

Sibel Bahçetepe, 08 Haziran 2020, Cumhuriyet

Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 5 Haziran’da maske takılmasına ilişkin yeni bir rehber yayımladığını anımsatarak

DSÖ’nün bu rehberi güncelleme amaçları içinde virüsün hastalık yapma yeteneğinin azalmadığı ve yeniden açılmalar sonrasında daha 1. dalgalar bitmeden yeni dalgalanmalar yaşanabileceğini belirtmek var. Önümüzdeki günlerde bir 2. dalga yaşanma ihtimalinin vurgulandığı görülüyor. DSÖ, açık havada yürürken bile eğer birileriyle karşılaşma olasılığımız varsa maske takın diye uyarmaya başladı.” dedi.

Rusya, Brezilya, Meksika’da ciddi olgu artışlarının olduğuna dikkat çeken Pala,

“Türkiye’de sanki sorun çözülmüş gibi davranılması birden hasta sayılarında artış, ölüm sayılarındaki azalmaların duraksaması ya da artması biçiminde karşımıza çıkabilir.

Yurttaşların önlemleri elden bırakmamalarında fayda var.

Kimin hastalık geçirip bağışık olduğunu ya da kimin hastalık geçirmekte olduğunu bilmiyoruz, herkes potansiyel bir hastalık bulaştırıcı olabilir.

Önlemleri ciddiyetle sürdürmemiz gerekir. Türkiye’de henüz salgın bitmedi.” diye konuştu.

65 YAŞ NASIL ENFEKTE OLDU?

Hızlı normalleşmenin etkilerini ufak kıpırdanmalarla perşembe gününden başlayarak görmeye başlandığını anlatan Pala,

Yavaş yavaş artışlar başladı. Özellikle son 3 gündür Türkiye’nin farklı yerlerinde karantina önlemleri geliyor. Bir yandan vaka sayısı 700’e kadar düşmüşken sonra tekrar 900’e kadar çıkış oldu. Önümüzdeki hafta içinde 1 Haziran’daki açılmaların etkilerini daha yakından göreceğiz.” diye konuştu.

Sağlık Bakanlığı’nın vakaların ve ölümlerin dağılımını açıklamadığını kaydeden Pala, şöyle devam etti: “Sağlık Bakanı toplam ölümlerinin %93’ünün 65 yaş üstü vatandaşlarımız olduğunu açıkladı. DSÖ Avrupa bölgesinde ise tüm ölümlerin %94’ünün 60 yaş ve üzeri kişiler olduğu biliniyor.

Bizde 65 yaş ve üstü nüfus DSÖ Avrupa bölgesindeki öbür ülkelerden daha düşük ama ölüm oranları benzer. İkincisi biz o ülkelerde uygulanmayan 65 yaş üzeri kesimi daha çok evlerinde bırakan bir tecrit uygulaması yaptık. Bütün bunlara karşın ölümlerdeki benzerliği tartışmak gerekir. Bu durumda ülkemizde 65 yaş ve üzeri yurttaşlarımızın uzun süreli tecrit edilmesinin
Covid-19 ölümlerini nasıl etkilediğinin bilimsel verilere dayalı olarak açıklanması gerekir.”

TORUNLARI BULAŞTIRIYOR

Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise maske takılmaması ve
sosyal mesafe kurallarına uyulmamasının sonuçlarının 1-2 hafta içinde görülebileceğini söyledi.

65 yaş üstü aylardır evlerinde, sokağa çıkmıyor ancak virüse yakalanıyor. 65 yaş üzeri insanlar virüsü nereden alıyorlar, bu insanların çoğu yalnız yaşamıyorlar, dışarıdan gelen genç çocuğu ve torunu ile yaşıyorlar, genelde aile içi bulaş oluyor.” değerlendirmesini yaptı.

HASUDER Yeni Koronavirüs (COVID-19) Haber Postası 

HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER)

17.04.2020, https://korona.hasuder.org.tr/hasuder-yeni-koronavirus-covid-19-haber-postasi-17-04-2020/

Korona-postası-17-Nisan-2020-PDFİndir

Kesin Olgu*: Türkiye (74.193) Dünya (1.991.562) Ölüm*: Türkiye (1.643) Dünya (130.885)

DSÖ Risk Değerlendirmesi: Küresel seviye – Çok Yüksek

*16 Nisan 2020’de açıklanan verilerdir.

Günün HASUDER Önerisi

“Şiddeti Önleme Mücadelesine Devam”  
Bugün Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü. 17 Nisan 2012’de kaybettiğimiz Dr. Ersin Arslan’ı ve nicelerini unutmadık. Koronalı günlerde kaygımız daha fazla. Sağlıkta Şiddet Yasası bu anlamda çok değerlidir. Ancak, sağlıkta şiddet, toplumda şiddeti önleyecek program ve uygulamalarla önlenebilir.
Sağlık çalışanına yönelik şiddete HAYIR ! Toplumda şiddete HAYIR !

Dünyadan Haberler

DSÖ Durum Raporu-87  
(WHO SItuatIon Report-87)
  • Son 24 saat içinde hiçbir yeni ülke/bölge COVID-19 vakası bildirmedi.
  • COVID-19 medya brifinginde konuşan DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros, “Halk Sağlığı, bilim ve tüm dünya insanlarına korku ya da taraf tutma olmadan hizmet etme taahhütlerinin mutlak olduğunu” vurguladı. Kaynak
  • Alkol içmek sizi COVID-19’a karşı korumaz: Sağlığı korumak ve alkolün neden olduğu zararı azaltmak için erişimi kısıtlamanın da içinde bulunduğu varolan kurallar ve düzenlemeler salgın sırasında da sürdürülmeli ve hatta güçlendirilmelidir. Kaynak Alkol ve COVID-19 hakkında bilgi formu Burada
  • Hindistan’da DSÖ, COVID-19 mücadelesine yardımcı olmak için ulusal çocuk felci sürveyans ağını ve diğer saha personelini kullanmaktadır. Kaynak
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
  • DSÖ Genel Direktörü, COVID-19 Misyon Brifingi açılış konuşmasında (16 Nisan 2020);
    • Virüsün birçok insanın aşırı kalabalık koşullarda yaşadığı ülkelere ve topluluklara taşındığını ve fiziksel uzaklık uygulamasının neredeyse olanaksız olduğunu;
    • COVID-19’un mevcut sağlık eşitsizliklerini büyüttüğünü;
    • Dünya çapında milyonlarca insanın her gün masaya yemek koyabilmek için çalışmak zorunda olduğunu ve yardım almadan uzun süre evde kalamayacaklarını;
    • Salgının ayrıca Birinci Basamak sağlık hizmetlerinin sunumunu bozduğunu ve diğer hastalıklara karşı mücadelemizi engellediğini;
    • Çocuk felci için olan aşı kampanyalarının askıya alınmış olduğunu; sınır aşımları ve seyahat aksaklıkları nedeniyle diğer aşı programlarının da risk altında olduğunu;
    • DSÖ’nün, hükümetlerin, yabanıl hayvan satış yasaklarını katı bir şekilde uygulaması gerektiğini;
    • DSÖ’nün, gıda güvenliği, canlı pazarlar, COVID-19 döneminde gıda işletmeleri hakkında rehberlik de dahil olmak üzere ülkelere güvenli ve sağlıklı marketler konusunda rehberlik ve destek sağlamış olduğunu;
    • Ülkelere, kişisel koruyucu giysiler, solunum cihazları, laboratuar ekipmanları, oksijen, tıbbi ve teknik personel de dahil olmak üzere her ay milyonlarca kalem malzeme göndereceklerini belirtti. Kaynak
  • DSÖ Avrupa Bölgesi Direktörü Dr.Hans Henri Kluge 16 Nisan 2020’de yaptığı açıklamasında;
    • Son 10 günde Avrupa’daki vaka sayısının neredeyse ikiye katlanarak 1 milyona ulaştığını;
    • Dünyadaki Covid-19 vakalarının %50’sinin yükünü Avrupa’nın üstlendiğini;
    • Son haftalarda, bölgede en fazla sayıda vakaya sahip 10 ülkeden; İspanya, İtalya, Almanya, Fransa ve İsviçre’nin sayılarında azalma konusunda iyimser işaretler görüldüğünü;
    • İngiltere, Türkiye, Ukrayna, Belarus ve Rusya Federasyonu dahil olmak üzere diğer bazı ülkelerde, sürekli veya artmış insidans seviyeleri olduğunu belirtti. Video
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (Centers for DIsease Control and PreventIon – CDC)
  • CDC, “Halk Sağlığı İletişimcileri: Toplumunuzu Hazırlayın” başlıklı
    • Yerel halk sağlığı çalışanları,
    • Sağlık iletişim uzmanları,
    • Sağlık eğitimcileri ve
    • COVID-19 salgını öncesinde, sırasında ve sonrasında iletişim stratejilerini planlamaktan sorumlu diğer halk sağlığı profesyonelleri için tasarlanmış geçici bir rehber yayınladı (15.04.2020). Bu rehber ilaç dışı müdahaleler ve COVID-19 salgını sırasında uygulamalar hakkında bilgiler sunmaktadır. Kaynak
  • CDC, ABD dışındaki sağlık kurumlarına yönelik “COVID-19’a Maruz Kalan Sağlık Çalışanlarının Halk Sağlığı Yönetimi için Geçici Hususlar” rehberini güncelledi (15.04.2020). Rehber;
    • Sağlık kurum yöneticiliği,
    • Enfeksiyon önleme ve kontrolü,
    • İş sağlığı ve güvenliği,
    • Ulusal ve yerel düzeyde halk sağlığı alanlarında çalışanlara;
      • COVID-19’a maruz kalma riski yüksek olan sağlık çalışanlarının erken tanısı,
      • Sağlık çalışanlarının ateş ve diğer semptomlar için kendi kendini izlemesi ve hasta olduğunda çalışmasının engellenmesi,
      • COVID-19’un sağlık kurumlarında sağlık çalışanları tarafından bulaş ve yayılmasının engellenmesi konularında yardımcı olmayı hedeflemektedir. Kaynak
  • CDC, uzun süreli bakım tesislerinde COVID-19 için hazırlanması gereken temel stratejileri güncelledi (15.04.2020):
    • COVID-19’un bakım tesisine bulaşı durumunda yüksek yayılma riski oluşturduğunu belirten CDC; tesis sakinleri, aileleri ve personelde gelişebilecek ciddi hastalık, komplikasyon ve hastalığa bağlı kayıpların önlenmesi için harekete geçilmesini vurguladı. Kaynak

Türkiye’den Haberler

Pozitiflik % = Günlük Yeni Vaka Sayısı / Günlük Test Sayısı x 100

Vaka-Fatalite Oranı % = Kümülatif Ölüm Sayısı / Kümülatif Vaka Sayısı x 100 Kaynak

 HASUDER tarafından hazırlanmıştır (16.04.2020)
*Bu grafik Sağlık Bakanlığı’nın duyurduğu günlük verilere göre hazırlanmaktadır. Vaka sayıları toplumdaki tüm vakaları değil test yapılıp sonucu pozitif çıkan kişileri  göstermektedir.
HASUDER tarafından hazırlanmıştır (16.04.2020) 
Yeni Vaka  Enfeksiyon Hızı = Günlük Yeni Vaka Sayısı / TÜİK Türkiye Nüfusu x 1.000.000 Kümülatif Vaka  Enfeksiyon Hızı = Kümülatif  Vaka Sayısı / TÜİK Türkiye Nüfusu x 1.000.000  
*Bu grafik Sağlık Bakanlığı’nın duyurduğu günlük verilere göre hazırlanmaktadır. Vaka sayıları toplumdaki tüm vakaları değil test yapılıp sonucu pozitif çıkan kişileri  göstermektedir. Ayrıca hesaplanan hızlarda kullanılan payda TUİK 2020 ADNKS toplam Türkiye nüfusudur. Hastalığı geçirip immünite oluşturan gruptaki kişi sayısı görece çok az olduğu için paydadan çıkarılmamış; ihmal edilmiştir. Değerlendirmelerin bu kısıtlılıklar dikkate alınarak yapılması önerilmektedir.
T.C. Sağlık Bakanlığı
  • “Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü” tarafından yayımlanan 15.04.2020 tarihli ve 80166981 sayılı “Özel Çocuklar Destek Sistemi Uygulaması” konulu genelgede;
    • Mobil uygulama temelli  “Özel Çocuklar Destek Sistemi” ile pandemi sürecinde ek davranış sorunları gelişebileceği öngörülen zihinsel özel gereksinimi olan bireyler ve ailelerine, gönüllü danışmanlar tarafından uygulamalı davranış analizi yöntemi temelli destek sağlanacağı belirtildi. Kaynak
  • Türkiye ilaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Ekonomik Değerlendirmeler ve İlaç Tedarik Yönetimi Dairesi Başkanlığı tarafından 16.04.2020’de yayınlanan “COVID-19 Hastalarında Tedavi Yaklaşımları ve Bilimsel Araştırmalar konulu Genelge”de;
    • COVID-19 için rehberde yer alan ilaçların izne tabi bir şekilde endikasyon dışı olarak kullanıldığı belirtildi. Bu kapsamda ilaçları kullanırken;
      • Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu imzalatmak,
      • Hastada ko-morbid (AS: eşlik eden başka hastalık) durum olup olmadığına dikkat edip tedaviyi ona göre düzenlemek,
      •  Polifarmaside oluşabilecek ilaç etkileşimlerine dikkat etmek,
      • Advers etkilerin gerekli formlarla ilgili merkezlere bildirilmesini sağlamak,
      • Bakanlıkça yayınlanan algoritmaları esas almak,
    • İmmün plazma, kök hücre tedavisi ve GETAT kapsamındaki tedavi yaklaşımları için ilgili mevzuatı izleyerek izin süreçlerine uymak,
    • Klinik araştırmalar için etik kurul onayının yanı sıra SB ve bağlı kuruluşlardan izin almak gerektiği belirtildi.
    • Yapılacak klinik/retrospektif çalışmalarla ilgili uyulması gereken prosedürler açıklandı. Kaynak
T.C. İçişleri Bakanlığı
  • Bakanlık tarafından ülke genelinde 772 semt ve mahalle pazarının kontrol edildiği denetimlerde genelgede belirlenen kurallara uymayan 342 pazar esnafı/müşteriye adli ve idari işlem uygulandı (16.04.2020). Kaynak
  • Bakanlık;
    • 17.04.2020 tarihi saat 24.00 ile 19.04.2020 tarihi saat 24.00 arasında (hafta sonu) Büyükşehir statüsündeki 30 il ile Zonguldak il sınırları içinde bulunan vatandaşların sokağa çıkmalarının yasaklanacağını duyurdu (16.04.2020).
    • Önceki yasağa ek olarak “Açık Olacak İşyeri, İşletme ve Kurumlar”a;
      • Sağlık hizmetlerinin kapasitesini artırmaya yönelik acil inşaat faaliyetleri yürüten işletme/firmalar,
      • Bulunduğu yerin İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulu tarafından izin verilmesi koşulu ile temel gıda maddelerinin üretiminin yapıldığı tesisler ve hijyen malzemeleri ile bu malzemelerin üretimi için ihtiyaç duyulacak hammaddelerin üretiminin yapıldığı tesisler,
      • Yurt içi ve dışı taşımacılık ve lojistiğini yapan firmalar,
      • Oteller ve konaklama yerleri,
      • Gıda, temizlik ve ilaç gibi sektörlere ambalaj sağlayan üretim tesisleri,
      • Çalışanları inşaat alanında bulunan şantiyede konaklayarak yapımı devam eden büyük inşaatlar;
    • Yasak kapsamı dışındaki kişilere ise;
      • AFAD, Kızılay ve Vefa Sosyal Destek Birimleri’nde görev alanlar,
      • “Özel Gereksinimi” olanlar ile bunların veli/vasi veya refakatçileri,
      • Bankalar başta olmak üzere yurt çapında yaygın hizmet ağı olan kurum, kuruluş ve işletmelerin bilgi işlem merkezlerinin çalışanları,
      • Zorunlu sağlık randevusu olanlar,
      • Yurt, pansiyon, şantiye vb. toplu yerlerde kalanların gereksinim duyacağı temel ihtiyaçların karşılanmasında görevli olanlar,
      • İş sağlığı ve güvenliği nedeniyle işyerlerinden ayrılmaları riskli olan çalışanlar (işyeri hekimi vb.),
      • Servis hizmeti vermek üzere dışarıda olduklarını belgelemek şartı ile teknik servis çalışanları,
      • Tarımsal üretimin devamlılığı için gerekli olan ekim-dikim, sulama-ilaçlama gibi faaliyetler kapsamında bölgesel özelliklere göre İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulları’nca izin verilenler,
      • Belediyelerin toplu taşıma, temizlik, katı atık, su ve kanalizasyon, ilaçlama, itfaiye ve mezarlık hizmetlerini yürütmek üzere hafta sonu çalışacak personel,
      • 19.04.2020 Pazar günü saat 18.00’dan sonra geçerli olmak üzere tedarik zincirinin aksamaması amacıyla; marketler ve sebze-meyve hallerine mal, malzeme ve ürünlerin nakli, depolanması ve satışa hazırlanması aşamasında görevli olanlar eklendiKaynak
T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
  • Bakan; yapılan yeni yasal düzenlemeyle;
  • Hiçbir iş veya hizmet sözleşmesinin 3 aylık süreyle fesih edilemeyeceğini,
  • Nakdi ücret desteğinden yararlanan çalışanların, Genel Sağlık Sigortalı sayılacağını ve sigorta primlerinin İşsizlik Fonu’ndan karşılanacağını,
  • Kurumsal bakıma ihtiyacı olan yaşlı ve engelliler için gelir ölçütü ve ağır engellilik şartının 3 ay süreyle kaldırıldığını da bildirdi. Kaynak
  • 16 Nisan 2020 tarih 31101 sayılı Resmi Gazetede;
    • “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Kaynak
    • “İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlandı. Kaynak
    • Yapılan değişikliklere göre;
      • Salgın hastalık ve doğal afet gibi mücbir sebepler nedeniyle iş güvenliği uzmanlığı, işyeri hekimliği ve diğer sağlık personeli eğitim programlarının teorik kısmının tamamının uzaktan eğitim ile verilmesine karar vermeye Bakanlığın yetkili olduğu ve
      • Bu kararın İSG-KATİP üzerinden ilân edileceği hüküm altına alındı.
  •   T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı

Bakan;

  • Gemiadamlarının liman ve kıyı tesislerinde değişimlerini karantina tedbirleri çerçevesinde kolaylaştırmak amacıyla tüm gemi, deniz araçları, gemiadamları ve şirketlerin belgelerinin 3 ay süre ile uzatıldığını açıkladı (16.04.2020). Kaynak
    • 28 Mart’tan başlayarak demiryollarında yolcu taşıması kısıtlanınca tüm imkanların yük taşımacılığı için seferber edildiğini,
      • Mümkün hatlardaki demiryollarının insan teması olmadan yük taşıması için kullanıldığını,
      • Tüm yük trenlerine sefer öncesinde sonrasında dezenfeksiyon işlemi uygulandığını söyledi (15.04.2020). Kaynak
Türk Tabipleri Birliği (TTB)
  • TTB:
    • Zorunlu olmayan üretimin durdurulması,
    • İşyeri hekimlerinin can güvenliğin sağlanması,
    • İşyeri hekimlerinin kişisel koruyucu ekipmanlarının Çalışma Bakanlığı tarafından sağlanması konusunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na yazı gönderdi (16.04.2020). Kaynak
Ankara Tabip Odası (ATO)
  • Türk Tabipleri Birliği (TTB) Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu ve ATO Asistan ve Genç Uzmanlar Komisyonu yaptıkları ortak açıklamada;
    • COVID-19 pandemisi sürecinde hastanelerde yaşanan organizasyon bozukluğunun yol açtığı sorunlara,
    • Bu sorunların tüm sağlık çalışanlarını ve özel olarak da asistan hekimleri önemli ölçüde etkilediğine dikkat çekti (16.04.2020). Kaynak
Türk Eczacıları Birliği
  • Dünya çapında 150’nin üzerinde ulusal eczacı örgütünü temsil eden Uluslararası Eczacılar Federasyonu (FIP), hükümetler ve diğer paydaşlardan aşağıdaki istemlerde bulundu (16.04.2020):
    • Eczacıların acil durum protokollerine tam anlamıyla dâhil edilmesi,
    • Evden çıkamayanlara ilaçlarının ve medikal cihazların eczacılar tarafından evlere tesliminde eczacılara lojistik ve finansal destek sağlanması,
    • Özellikle COVID-19 açısından yüksek risk grubunda yer alan bulaşıcı olmayan kronik hastalık sahiplerine erken reçeteleme ve reçetesiz acil durum tedariki için izin verilmesi,
    • Nüfus çapında kitlesel testlerin yapılmasına katkı sağlaması amacıyla eczaneler ağına yetkiler verilmesi,
    • Eczacılara streptokok enfeksiyonu gibi COVID-19’a benzer semptomları olan durumları test etme ve tedavi etme yetkisi verilmesi,
    • Sağlık nedenleri yüzünden geçici olarak kapatılan eczanelere finansal yardım sağlanması,
    • Uluslararası işbirliğinin öneminin anlaşılması.  Kaynak
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF)
  • AHEF tarafından
    • Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne yönelik hazırlanan yazıda (16.04.2020);
      • Seyahat yasakları ile ilgili genelge kapsamında olan vatandaşlara talepleri doğrultusunda valilik  / kaymakamlıklarda oluşturulan Vefa İletişim Merkezleri tarafından seyahat belgeleri düzenleneceği belirtilmiş olmasına rağmen, bazı valiliklerin bu vatandaşları Aile Hekimlikleri’ne yönlendirdiği, bu durumun salgınla mücadeleyi sekteye uğrattığı belirtildi. Kaynak
    • Sağlık Bakanlığı’na iletilen “Aile hekimliği birimlerinde 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan işçilerin iş kazası kapsamında yasal hakları ve hekimlerimizin hukuki sorumluluğu hakkında” konulu yazıda (16.04.2020):
      • Aile hekimliği birimlerinde çalışan işçilerin “işveren” statüsünün hekimlerde olması halinde “iş kazası ve meslek hastalıkları”ndan da sorumlu olunacağı,
      • İl Sağlık Müdürlükleri’nce verilen ödenekle hekimlerin işçilerin iş sağlığı ve güvenliğini sağlamasının mümkün olmadığı,
      • İşçinin ASM değil ASM dışında da virüse yakalanması halinde çalıştığı işyerinin tehlikeli sınıfında olması sebebiyle ödenmesi gereken “destekten yoksun kalma” gibi yüklü miktardaki tazminatları ödeyecek olanağı bulunmadığı,
      • Bu nedenle bu durumda doğacak külfete İl Sağlık Müdürlükleri’nin de katılması yönünde düzenleyici işlem tesis edilmesi,
      • Bu mümkün olmadığı takdirde salgın hastalık denetim altına alınıncaya kadar gruplandırma uygulamasında çalışan işçilerin ücretli izinli sayılmalarını gerektiği belirtildi. Kaynak

HASUDER’den Haberler

  • Prof. Dr. Dilek Aslan Günün Konusu’nda “Pandemilerde Geçmişten Alınan Dersler” başlığını ele almıştır. Okumak için

Okuma Önerisi

COVID-19 enfeksiyonunun tanı ve prognozu için tahmin modelleri: sistematik inceleme ve kritik değerlendirme

3 Ocak 2020’den sonra yayınlanan Covid-19 ile ilgili araştırmalar için PubMed ve Embase taranmış. 31 tahmin modelini tanımlayan yirmi yedi çalışma dahil edilme ölçütlerini karşılamış ve bu çalışmalar CHARMS’a dayalı standartlaştırılmış bir veri çıkarma formu kontrol listesi ve PROBAST (önyargı değerlendirme aracı tahmin modeli riski) ile değerlendirilmiş. Değerlendirilen klinik pratikte kullanılmak üzere geliştirilen modeller ‘genel popülasyonda Covid-19 pnömonisi nedenli hastaneye yatış riski tahmin modelleri’, ‘teşhis modelleri’, ‘BT’ye dayalı tanı modelleri’, ‘semptomatik hastada tanı modelleri’ ve ‘prognostik modeller’di. Yapılan değerlendirmeler sonucunda tahmin modellerinin, acil ihtiyaç duydukları bir anda tıbbi karar almayı desteklemek için hızla akademik literatüre girdiği ancak önerilen modellerin yüksek yanlılık riski altında zayıf bir şekilde raporlandığı ve rapor edilen performanslarının muhtemelen iyimser olduğunu göstermiş. Güvenilmez tahminler klinik kararlara rehberlik etmekten daha fazla zarara neden olabileceğinden metodolojik rehberliğin takibi önerilmiş.

Wynants L. Et al. Prediction models for diagnosis and prognosis of covid-19 infection: systematic review and critical appraisal. BMJ 2020;369:m1328. doi: https://doi.org/10.1136/bmj.m1328 (Published 07 April 2020)

*Bu metin HASUDER adına Prof. Dr. Nazım Ercüment Beyhun, Doç. Dr. Lütfi Saltuk Demir, Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz,  Uzm. Dr. Duygu Kavuncuoğlu, Uzm. Dr. Musa Şahin, Arş. Gör. Dr. Tülin Çoban, Arş. Gör. Dr. Tuğçe Dartılmak, Arş. Gör. Dr. İrem Dilaver ve Arş. Gör. Dr. Aslı Ata Teneler tarafından hazırlanmıştır.
====================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz HASUDER – HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ’nce hazırlanan bu önemli derlemeyi paylaşırken, yararlı olmasını diler, emek verenlere çok teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile. 18 Nisan 2020, Ankara 

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Anayasa Hukuku PhD Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com