Etiket arşivi: case fatality rate

SÖZCÜ’de makalemiz : SALGINDA SON DURUM!..

SALGINDA SON DURUM!..

Değerli okurlarım,

Yukarıdaki bilimsel tabloyu, Kovit-19 salgınının başından bu yana, toplumumuza ve ülkemizi yönetenlere bilimsel doğruları ve mücadele etmek için alınması gereken önlemleri anlatmaya uğraşan, varlığından onur duyduğumuz saygın bilim insanlarımızdan, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, siz SÖZCÜ okurları için hazırladı. Gece gündüz demeden sürdürdüğü insanüstü çabaları nedeniyle değerli hocamıza sizler adına teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
13 Haziran 2021, SÖZCÜ, Uğur Dündar
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ugur-dundar/salginda-son-durum-6483618/?utm_source=yazardetay&utm_medium=free&utm_campaign=widget_yazarlar 
***

“Aşılama çok yavaş da olsa yaygınlaşma eğiliminde iken, kimi aşı çekinceleri
doğal karşılanabilir. Bu çekincelerin giderilmesi, uzmanların katkısıyla başarılabilir.

  • Ancak AŞI KARŞITLIĞI ciddi bir halk sağlığı sorunudur.
  • Bu kişi ve çevreler, hem kendi hem de başkalarının yaşamını tehdit etmektedirler.
  • Tezleri asla bilimsel değildir, etik dışıdır, yasa dışıdır hatta suçtur.

Multisystem Inflammatory Syndrome in Children / MIS-C” adı verilen ağır – ciddi – öldürücü komplikasyon, ülkemiz dahil, giderek daha çok görülür olmuştur. Bu tabloda,
Kovit-19’a yakalanan çocuklarda, birkaç hafta (genellikle 3+ hafta) sonra çoklu organ yetmezliği gelişmekte ve yüksek oranda ölümcül gitmektedir. Dolayısıyla, henüz çocuklarda aşılama yaygınlaştırıl(a)mamışken, ülkemizde 18 yaş altında hiç başlan(a)mamış iken,
onların korunması ayrı bir boyut ve önem kazanmıştır. Bu da başlıca YAYGIN VE HIZLI AŞILAMA ile dolaylı olacaktır. Okulların büyük ölçüde yüz yüze eğitim yapmadığı ve
ay sonunda bütünüyle kapanmak üzere olduğu ek varsayımı ile…
***
BİR KEZ DAHA ANIMSATMA GEREĞİ DUYUYORUZ :

Anayasa madde 12 :
Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.

Anayasa buyruğu çok açıktır. Maddenin 1. fıkrasında tanımlanan temel hak ve özgürlükler
asla sınırsız ve hele hele KEYFİ DEĞİLDİR
!

Bu haklar aynı zamanda herkese ödev ve sorumluluklar da yüklemektedir:

  • Temel hak ve özgürlükler, kişinin topluma, ailesine ve öbür kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da içerir.
    ***
  • Ülkemizde ve dünyada tüm insanlara çağrımızdır :
  • Kovit-19 aşıları yeterince güvenilir ve etkilidir.

Son verilerle tüm dünyada 2,3 milyarı aşkın doz aşılama yapılmıştır. Şimdiye dek bu aşılara yüklenebilecek, aşılamayı durdurmayı gerektirecek ciddi olumsuzluk gözlenmemiştir.

Sağlık Bakanlığı, halkı aşıya teşvik için yaygın ve sürekli halk eğitimi yapmalıdır başta TV’lerde. Çekinceler giderilmeli, sorular yanıtlanmalı, alan aşı karşıtlarına bırakılmamalıdır. Ayrıca anımsanmalıdır ki; 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 72. maddesi, salgın hastalık durumlarında ZORUNLU AŞI UYGULAMASI için İdare’ye (Yürütme maddesinde Bakanlar Kuruluna) yasal yetki tanımaktadır. Bu yetki, günümüz rejimi ile partili Cumhurbaşkanındadır.

Madde 72/2 :  “Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbiki.”Dileriz yasal zorlamaya başvurmak gerekmesin. Ancak bu konunun Sağlık Bakanlığınca özenle izlenmesi ve aşıdan kaçınma – red sorununun bütün boyutlarıyla ortaya konması gereklidir. Böylesi tutum – davranış içinde olanlar ne orandadır? Yaş, cinsiyet, meslek, eğitim, sosyo-ekonomik durum, ülkedeki dağılım…. ortaya konarak hızla bilimsel önlemler geliştirilmelidir.
***

  • Randevu alıp haklı neden olmaksızın aşı olmaya gelmeyenlere yaptırım uygulanmalıdır.
  • Aşılama çalışmalarının baltalanmasına (sabote edilmesine) kesinkes engel olunmalıdır.Kuşkusuz tüm bunlar, hedef kitleye yeterli aşı sağlanması önkoşuluna bağlıdır.

Aşılama yavaş olur ve zamana yayılırsa, en son erişilen aşılanma oranı “toplum bağışıklığı” ile eşanlamlı olmayabilir. 2. doz aşıdan sonra 6 aydan uzun zaman geçenlerin bağışıklığı azalmaya başlar; hastalığı geçirerek doğal bağışıklık edinenlerin de…

Son verilere ülkemizde durum şöyle : 11 Haziran 2021, T.C. Sağlık Bakanlığı (saglik.gov.tr)

Toplam Yapılan Aşı Sayısı : 32.762.205
1. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 19.189.762
2. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 13.572.443

Bu veriler 90 milyon eylemli (fiili) ülke nüfusuna göre sırasıyla %36.4, %21.3 ve %15.1 düzeyindedir ve salgını denetim altına almak için gereken %70-80’lerden henüz çok geridir. Üstelik sayıları çoğalan ve yaygınlaşan mutant- varyant tipler ciddi sorundur.

Türkiye, toplam aşılanan sayısı bakımından (32,8 milyon doz ile) dünyada 13. sıradadır (https://ourworldindata.org/covid-vaccinations, 11.6.21)

11 Haziran 2021 tarihli “resmi” turkuvaz tablo verileri aşağıdadır, durum hala çok ciddidir.

***

DAHA ALINACAK ÇOK YOL VAR… 

Verilerle oynanması bir yana, pek çok nedenle gerçek verilere erişmenin güç olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) birkaç hafta önceki uyarısında ölüm sayılarının kayda girenlerin 2-3 katı olabileceğini vurgulamıştır. Toplam küresel ölüm sayısı 3.795.062’ye erişmiştir. 2 ile çarpılırsa 7.590.124, 3 ile çarpılırsa 11.385.186 tutarına erişilir ki; Türkiye’ye pratik bir yaklaşımla, dünya nüfusunun %1.1’ine denk nüfusumuz nedeniyle 83.483 – 125.237 arasında bir “ölüm” sayısı düşer!

Oysa ilan edilen 48.593’tür. Salgının başından bu yana Kovit-19 ölümü dünya genelinde %2 olarak verilmekte iken, bu oran (case fatality rate) Türkiye’de yalnızca %0.9 olup, dünya genelinin yarısından azdır! Gerçek ölüm sayıları için resmi verileri 2-3 ile çarpma gereği ortada iken, bu katsayı, PCR+ olanların yakalanmasında daha da yüksek olabilir. Ölüm, sonuçta gizlenebilecek bir olay değildir. Ancak gerçek nedenlerde saptırma yapılabilir.

Kovit-19 olgularının %85’e varan bir kesiminin hastalığı hafif, belirtisiz, ayakta geçirebildiği, PCR testlerinin virüs taşıyıcılarını yakalama yeteneği (en iyimser %70 dolayında) ve tarama amaçlı test yapılmadığı dikkate alınırsa,

  • Ülkemizde iyimser kestirimle günde 20 binden az yeni olgu olduğu söylenemeyecektir!

Klasik buzdağı yaklaşımı ise genel olarak olguların 1/10’unun yakalanabildiği yönündedir.
***
TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK SORUNU…

İki doz aşı olanlar %15,1… Hastalığı geçirip kayda alınan olgu sayısı 5.319.359.
Salgın “resmen” 11 Mart 2020’de duyuruldu. Aradan 15 ay geçti. 6. aydan sonra doğal bağışıklığın yetersizleşeceği göz önüne alınırsa, toplam 5.319.359 kayıtlı hastanın 1.780.673’ü 11 Aralık 2020 öncesine tarihleniyor. Dolayısıyla ancak 3.538.686 hasta son 6 aylık döneme ilişkin. 90 milyon nüfusta payı %3.9 olup, “hâlâ” yeterince bağışık varsayılırlarsa, 2 doz aşı olanlarla birlikte %3.9 + %15.1 =%19.

Tek doz aşı olanlarda genel anlamda %30 bağışıklık düşünülebilir ki çok yetersizdir. Dolayısıyla,

  • Türkiye’de toplum bağışıklığı oranı, 11 Haziran 2021 günü akşamı için %19 olarak kestirilebilecektir ki çok yetersizdir.
  • Bu oran hızla %80’lerin üstüne çıkarılmak zorundadır.
  • Tersinden bakılırsa, toplumun %81’i ya da her 5 kişiden 4’ü hala Kovit-19’a karşı duyarlıdır!

Bir “teselli”, kayda girmeksizin hastalığı geçirenlerin kayda alınabilen 5,3 milyondan çok daha fazla olabileceği – olduğudur. Ancak bu bilinmezliğe dayanılamaz. Bu yüzden de uygun aralıklarla, örneğin her ay, seroprevalans çalışması yapılarak toplum bağışıklığının oranı, ülkesel dağılımı ve temel Epidemiyolojik özellikleri tanımlanmalıdır.
***

UNUTULMASIN                                                :

  • Bulaş sürdükçe ve salgın uzadıkça virüs mutasyona uğrayarak tehlikeli mutant / varyant tiplere daha çok evrimleşebilecektir.
  • Bu olguaşılara direnç geliştirme sorunu doğurabilir ki, başlıca savunma aracından yoksun kalınması demektir; çok ağır küresel yıkımları olabilir.
  • Salgınlar dalgalanmalarla giderler.. Son haftada dünya genelinde yeni hasta yakalanma oranı %16, ölüm oranı ise yalnızca %1 azalmıştır. Türkiye’de bu oranlar aynı sırayla %14 ve %30’dur! Niçin, nasıl??
  • Özellikle ölüm sayılarında olağanüstü hızlı azalış, Epidemiyolojik açıklanabilirlikte değildir!
  • Kuramsal olarak yeni bir dalga olasılığı / riski sıfırlanabilmiş değildir!

15 aylık tablo aşağıda. İlk dalga oluşmadan önce ve sonrasında önerilerimiz olmuştu, çoook az uyuldu. 2. dalga için KASIRGA YAŞARIZ, yapmayın, etmeyin, demiştik 2020 sonbaharı – kışı boyunca; yaşadık! 3. dalga için Şubat 2021 boyunca kendimizi paraladık, 2. dalgayı ararız… diye ama 1 Mart 2021’de 3. açılım – saçılım kumarı, gördüğünüz en dev dalgayı doğurdu; kimse beklemiyordu!?

  • Şimdi : Kim verebilir 4. dalganın olmayacağının güvencesini??

    Türkiye aklını başına almalıdır..

  • Özellikle kuzey yarımkürede turizm mevsiminin ve hareketliliğinin başlaması ciddi bir potansiyel risktir. Teşvik edilmesi değil, olabildiğince sınırlandırılması önerilir.
    Sınır kapılarında uluslararası standart salgın denetim önlemleri titizlikle sürdürülmeli,
    Dünya Turizm Örgütü de bu bağlamda sorumluluk almalıdır.
  • DSÖ’nün COVAX Girişimi etkinlikle yaşama geçirilmelidir adil aşı hakkı için.
  • Ülkemizde de ÖNCELİKLE VERİLER SAYDAM – DÜRÜST PAYLAŞILMALI,
  • Salgın Yönetimi Epidemiyolojik ilkelerden asla sapmaksızın tümüyle bilimsel yürütülmelidir. 
  • Bilimsel özenlilik ilkesi kesinlikle elden bırakılmamalıdır.
  • SOSYAL DEVLET bir an bile desteğini eksiltmemelidir; TÜİK’in resmi verisiyle
    ülkemiz nüfusunun en az %27’si yoksuldur! Bu hazin – çok tehlikeli oran, Kovit-19 dahil,
    pek çok bulaşıcı olan – olmayan hastalıkla savaşta ve sağlıklı bir toplum yaratmada
    belki de en temel engeldir!..”
    ***
    Makalenin pdf biçimi: SÖZCÜ, Uğur DÜNDAR, SALGINDA SON DURUM, 12 Haziran 2021

Sevgi ve saygı ile. 13 Haziran 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

Covid-19 ve Aşılar, Salgında Güncel Durumumuz..

Dostlar,

Değerli meslektaşımız, Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Torun, dün çok yararlı bir sanal konferans verdi. Görseli (posteri) yanda.

Erişkesini (linkini) bize ulaştırdı sağolsun.

Aşağıdaki erişke (link) tıklanarak sunum izlenebilir. (39 dakika).

Aşılama çok yavaş da olsa yaygınlaşma eğiliminde iken, kimi aşı çekinceleri doğal karşılanabilir. Bu çekincelerin giderilmesi uzmanların katkısıyla başarılabilir.
Ancak AŞI KARŞITLIĞI ciddi bir Halk Sağlığı Sorunudur. Bu kişi ve çevreler hem kendi hem de başkalarının yaşamını tehdit etmektedirler. Tezleri asla bilimsel değildir, etik dışıdır, yasa dışıdır hatta suçtur.

Multisystem Inflammatory Syndrome in Children / MIS-C” adı verilen ağır – ciddi – öldürücü komplikasyon ülkemiz dahil, giderek daha çok görülür olmuştur. Bu tabloda, Kovit-19’a yakalanan çocuklarda, birkaç hafta (genellikle 3+ hafta) sonra çoklu organ yetmezliği gelişmekte ve yüksek oranda ölümcül gitmektedir.

Dolayısıyla, henüz çocuklarda aşılama yaygınlaştırıl(a)mamışken, ülkemizde 18 yaş altında hiç başlan(a)mamış iken, onların korunması ayı bir boyut ve önem kazanmıştır. Bu da başlıca YAYGIN VE HIZLI AŞILAMA ile dolaylı olacaktır. Okulların büyük ölçüde yüz yüze eğitim yapmadığı ve ay sonunda bütünüyle kapanmak üzere olduğu ek varsayımı ile..

Bir kez daha anımsatma gereği duyuyoruz, Anayasa md. 12 :

I. Temel hak ve hürriyetlerin niteliği
Madde 12 – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere sahiptir.
Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva eder.

Anayasa buyruğu çok açıktır. Maddenin 1. fıkrasında tanımlanan temel hak ve özgürlükler asla sınırsız ve hele hele KEYFİ DEĞİLDİR! Bu haklar aynı zamanda kişiye ödev ve sorumluluklar da yüklemektedir:

  • Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
    sorumluluklarını da içerir.Ülkemizde ve dünyada tüm insanlara çağrımızdır;
  • Kovit-19 aşıları yeterince güvenilir ve etkilidir.
  • Son verilerle tüm dünyada 2,3 milyarı aşkın doz aşılama yapılmıştır. Şimdiye dek bu aşılara yüklenebilecek, aşılamayı durdurmayı gerektirecek ciddi olumsuzluk gözlenmemiştir.

Sağlık Bakanlığı, halkı aşıya teşvik için yaygın ve sürekli halk eğitimi yapmalıdır başta TV’lerde. Çekinceler giderilmeli, sorular yanıtlanmalı, alan aşı karşıtlarına bırakılmamalıdır.
Ayrıca anımsanmalıdır ki, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 72. maddesi, salgın hastalık durumlarında ZORUNLU AŞI UYGULAMASI için İdare’ye (Yürütme maddesinde Bakanlar Kuruluna) yasal yetki tanımaktadır. Bu yetki, günümüz rejimi ile partili Cumhurbaşkanındadır :

Md. 72/2 :  “Hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbiki.

Dileriz yasal zorlamaya başvurmak gerekmesin. Ancak bu konunun Sağlık Bakanlığınca özenle izlenmesi ve aşıdan kaçınma – red sorununun bütün boyutlarıyla ortaya konması gereklidir. Böylesi tutum – davranış içinde olanlar ne orandadır; yaş, cinsiyet, meslek, eğitim, sosyo-ekonomik durum, ülkedeki dağılım…. ortaya konarak hızla bilimsel önlemler geliştirilmelidir.

  • Randevu alıp haklı neden olmaksızın aşı olmaya gelmeyenlere etkili yaptırım uygulanmalıdır.
  • Aşılama çalışmalarının baltalanmasına (sabote edilmesine) kesinkes engel olunmalıdır.

Kuşkusuz tüm bunlar, hedef kitleye yeterli aşı sağlanması önkoşuluna bağlıdır.

Aşılama yavaş olur ve zamana yayılırsa, en son erişilen aşılanma oranı Toplum Bağışıklığı ile eşanlamlı olmayabilir. 2. doz aşıdan sonra 6 aydan uzun zaman geçenlerin bağışıklığı azalmaya başlar; hastalığı geçirerek doğal bağışıklık edinenlerin de. Son verilerle ülkemizde durum şöyle :
(11 Haziran 2021, saat 18:43, T.C. Sağlık Bakanlığı (saglik.gov.tr) )

Toplam Yapılan Aşı Sayısı : 32.762.205
1. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 19.189.762
2. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 13.572.443
Bu veriler 90 milyon eylemli (fiili) ülke nüfusuna göre sırasıyla %36.4, %21.3 ve %15.1 düzeyindedir ve salgını denetim altına almak için gereken %70-80’lerden henüz çok geridir.
Üstelik sayıları çoğalan ve yaygınlaşan mutant / varyant tipler ciddi sorundur. Türkiye, toplam aşılanan sayısı bakımından (32,76 milyon doz) dünyada 13. sıradadır : (https://ourworldindata.org/covid-vaccinations, 11.6.21)

11 Haziran 2021 “resmi” verileri aşağıdadır :

Daha alınacak çok yol var..

Verilerle oynanması bir yana, pek çok nedenle gerçek verilere erişmenin güç olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü birkaç hafta önceki uyarısında ölüm sayılarının kayda girenlerin 2-3 katı olabileceğini vurgulamıştır. Toplam küresel ölüm sayısı 3,795,062’ye erişmiştir. 2 ile çarpılırsa 7.590.124, 3 ile çarpılırsa 11.385.186 tutarına erişilir ki; Türkiye’ye pratik bir yaklaşımla, dünya nüfusunun %1.1’ine denk nüfusumuz nedeniyle 83.483 – 125.237 arasında bir “ölüm” sayısı düşer! Oysa ilan edilen 48.593’tür. Salgının başından bu yana Kovit-19 ölümü Küre genelinde %2 olarak verilmekte iken, bu oran (case fatality rate) Türkiye’de yalnızca %0.9 olup, dünya genelinin yarısından azdır!??

Gerçek ölüm sayıları için resmi verileri 2-3 ile çarpma gereği ortada iken, bu katsayı, PCR+ olanların yakalanmasında daha da yüksek olabilir. Ölüm, sonuçta gizlenebilecek bir olay değildir ancak gerçek nedenlerde saptırma yapılabilir. Ancak Kovit-19 olgularının %85’e varan bir kesiminin hastalığı hafif, belirtisiz, ayakta geçirebildiği, PCR testlerinin virüs taşıyıcılarını yakalama yeteneği (en iyimser %70 dolayında) dikkate alınırsa, ülkemizde iyimser kestirimle günde 20 binden az yeni olgu olduğu söylenemeyecektir! Klasik buzdağı yaklaşımı ise genel olarak olguların 1/10’unun yakalanabildiği yönündedir.

Toplumsal bağışıklık sorunu
2 doz aşı olanlar %15,1…
Hastalığı geçirip kayda alınan olgu sayısı 5.319.359.. Salgın “resmen” 11 Mart 2020’de duyuruldu. Aradan tam 15 ay geçti. 6. aydan sonra doğal bağışıklığın yetersizleşeceği göz önüne alınırsa, toplam 5.319.359 kayıtlı hastanın 1.780.673’ü 11 Aralık 2020 öncesine tarihleniyor. Dolayısıyla ancak 3.538.686 hasta son 6 aylık döneme ilişkin. 90 milyon nüfusta payı %3.9 olup, “hala” yeterince bağışık varsayılırlarsa, 2 doz aşı olanlarla birlikte %3.9 + %15.1 =%19.
Tek doz aşı olanlarda genel anlamda %30 bağışıklık düşünülebilir ki çok yetersizdir.
Dolayısıyla,

Türkiye’de toplum bağışıklığı oranı, 11 Haziran 2021 günü akşamı için %19 olarak kestirilebilecektir ki çok yetersizdir.
Bu oran hızla %80’lerin üstüne çıkarılmak zorundadır.
Tersinden bakılırsa, toplumun %81’i ya da her 5 kişiden 4’ü hala Kovit-19’a karşı duyarlıdır ki son derece yüksektir.

Bir “teselli”, kayda girmeksizin hastalığı geçirenlerin kayda alınabilen 5,3milyondan çok daha fazla olabileceği / olduğudur. Ancak bu bilinmezliğe dayanılamaz. Bu yüzden de uygun aralıklarla, örneğin her ay, seroprevalans çalışması yapılarak toplum bağışıklığının oranı, ülkesel dağılımı ve temel Epidemiyolojik özellikleri tanımlanmalıdır.

Unutulmasın                :

  • Bulaş sürdükçe ve salgın uzadıkça virüs mutasyona uğrayarak tehlikeli mutant / varyant tiplere daha çok evrimleşebilecektir.
  • Bu olgu, aşılara direnç geliştirme sorunu doğurabilir ki, başlıca savunma aracından yoksun kalınması demektir; çok ağır küresel yıkımları olabilir.
  • Salgınlar dalgalanmalarla giderler.. Son haftada dünya genelinde yeni hasta yakalanma oranı %16, ölüm oranı ise yalnızca %1 azalmıştır. Türkiye’de bu oranlar aynı sırayla %14 ve %30’dur!?
  • Özellikle ölüm sayılarında olağanüstü hızlı azalış, Epidemiyolojik açıklanabilirlikte değildir!??
  • Kuramsal olarak yeni bir dalga olasılığı / riski sıfırlanabilmiş değildir.
    Özellikle kuzey yarımkürede turizm mevsiminin ve hareketliliğinin başlaması ciddi bir potansiyel risktir. Teşvik edilmesi değil, olabildiğince sınırlandırılması önerilir. Sınır kapılarında uluslararası standart salgın denetim önlemleri titizlikle sürdürülmeli, Dünya Turizm Örgütü de bu bağlamda sorumluluk almalıdır. DSÖ’nün COVAX Girişimi etkinlikle yaşama geçirilmelidir.
  • Ülkemizde de ÖNCELİKLE VERİLER SAYDAM – DÜRÜST PAYLAŞILMALI, Salgın Yönetimi Epidemiyolojik ilkelerden asla sapmaksızın tümüyle Bilimsel yürütülmelidir. 
  • Bilimsel özenlilik ilkesi (scientific precautionary principle) kesinlikle elden bırakılmamalıdır.
  • SOSYAL DEVLET bir an bile desteğini eksiltmemelidir; TÜİK’in resmi verisiyle ülkemiz nüfusunun en az %27’si yoksuldur! Bu hazin – tehlikeli oran, Kovit-19 dahil, pek çok bulaşıcı olan olmayan hastalıkla savaşta ve sağlıklı bir toplum yaratmada belki de en temel engeldir!

Sevgi ve saygı ile. 11 Haziran 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

HALK TV Programımız – 22 Mayıs 2021

Dostlar,

22 Mayıs 2021 Cumartesi günü akşam saat 20:00’de HALK TV’de Sn. Fatih Ertürk’ün konuğu olduk.

Sayın Ertürk bize günün turkuvaz tablosundaki verilerin nasıl yorumlanması gerektiğini sordu.


Ayrıca 1 Haziran’da esnek normalleşmeye geçme ile birlikte bizi nelerin beklediğini de sordu.

Son olarak ise ülkemizin ne zaman normalleşebileceğini..

Yaklaşık yarım saat süre içinde güncel verilerle açıklamaya çalıştık.
Örneğin son haftada dünyada haftalık ortalama olarak günlük yakalanan yeni hasta sayısında %14 ama Türkiye’de %23 azalma olduğunu belirttik.
Bu azalmanın ölümlerde ise, son haftada dünyada haftalık ortalama olarak günlük yakalanan ölüm sayısında %2 ama Türkiye’de %16 oranında olduğunu ekledik. Arıca dünya genelinde %2 olan olgu ölüm hızı (case fatality rate) ülkemizde %0.9!

  • Görülüyor ki dünya ortalamasının çok önünde başarı ile (!?) salgını ülkemizde yönetmekteyiz!?


Üstelik son 1 haftada anlamlı hız ve oranda aşı yapmamış iken..
2 doz aşılananların sayısı 11,9 milyon, toplam nüfusta (90 milyon) payı yaklaşık 8’de 1 iken..

Toplam yapılan aşı sayısı 27.774.523
1. Doz uygulanan kişi sayısı 15.892.513
2. Doz uygulanan kişi sayısı 11.882.010… 90 milyon eylemli (fiili) nüfusta % 12,4;
Dünyada 12. sıradayız.. (23 Mayıs 2021, Pazar 04:11)
https://ourworldindata.org/covid-vaccinations
29 Nisan akşamı – 17 Mayıs 2021 sabahı “17 günlük kısa ve sözde tam kapanma” yapmış iken.

Test politikasında
ciddi açmazlar ortada duruyorken..

Örneğin test pozitifliği 8697 + 835 / 216.658 = / %4,4’e dek hızla düş(ürül)müş iken…
Tarama amaçlı test yapmıyor iken, salt başvuranlara ve belirtisi olanlara yapılıyor iken..
Dolayısıyla toplumda yakın ve uzak temaslıları bulup ayırarak bulaş zincirini kırmak için aktif çaba göstermiyor (aktif sürveyans yapmıyor iken!)  iken.. Bu amaçla 400 bin / gün dolayında tarama + tanı amaçlı test yapılmalı DSÖ ölçütlerine göre..
Testin kalibrasyonunu / validasyonunu (geçerliliğini) ortaya koymamış iken..
PCR testlerinim, mutant tür sayısı ve yaygınlık olarak ürkütücü boyutları ortada iken ne ölçüde güncellendiğini (varyantları da yakalayabilmek üzere) bilmiyor iken..

Mutant / varyant tip sorununun Epidemiyolojik boyutlarını ve haritasını ortaya koyabilmek için yeterince dizin çözümlemesi (sekans analizi) yapmıyor / yapamıyor ve bu amaçla DSÖ desteği de almıyor iken.

Havuzdaki hasta sayısı 21 Nisan’dan 22 Mayıs’a 1 ayda 565 binden 125 bine olağanüstü bir “destan yazılarak” düşürülmüş iken.. Oysa, Epidemiyolojik kurallara göre bu havuzun ancak her gün en çok 1/14 oranında (en az 14 gün bulaştırıcılık süresi) boşalabileceğini, havuza hiç yeni hasta katılmaması durumunda kuramsal olarak ancak en az 14 günde boşalabileceğini bekliyoruz. Üstelik son zamanlarda artan mutant tip bulaşları (enfeksiyonları) nedeniyle, tıp yazını (literatürü) verilerine göre %50’den çok hastada bu sürenin 14 günü aştığı bilinirken.. Öte yandan 21 Nisan – 22 Mayıs 2021 arasında toplam 732.057 “yeni hasta” havuza “resmen” eklenmişken..

Halen 125 bin hasta görünüyor havuzda. Türkiye verisi ile %1 ölüm oranı üzerinden, önümüzdeki 4 haftada 1250, Dünya ortalaması %2 ile ise 2500 ölüm beklenebilecektir. 2500 / 28 = 89 ölüm / gün demektir; bu ileriye doğru 4 hafta içinde havuza yeni eklenecek hastaları ve onlardan “erken” ölümleri dikkate almaksızın..

Ayrıca AĞIR HASTA sayısı dikkat çekici (1876!). Dünya ortalaması %0,6 iken bizde %2. Oysa %99,9 oranında “sabit” bir olağanüstü yüksek günlük filyasyon oranımız var.! Üstelik 8 saatte. Sabah yakalandı ise hasta, akşama kalmadan ya da akşam tanı kondu ise sabaha kalmadan, bu yeni hastalarımızın kim(ler)den hastalığı aldığını jet hızıyla buluyoruz! Ama gene de ağır hastalarımız Dünya ortalamasının 3 katından çok!? Nasıl açıklayacağız? Mutant tiplerle mi, PCR (+) çıkan çoğu hastayı evine yollayıp, “durumun bozulursa 112 çağır” deyip ağırlaşmasına neden olduğumuz için mi? Hem böylelikle yatak doluluk oranımız da çok düşük çıkıyor, yatan kovit-19 hasta sayımız da.
***
Sonuç olarak                                     :

Turkuvaz tablo verileri hala güvenli olmaktan çok uzak..
Halka saydam – doğru bilgi verilmiyor nedense!?..
Oysa Dünya Sağlık Örgütü SAYDAMLIK – GÜVENİLİRLİK .. ikilisini salgın yönetiminde çok önemli buluyor halkın katılımını sağlamak için..
O halde, 1 Haziran 2021 çok önemli bir tarih..
17 Mayıs 2021 sabahı başlayan “tersine kovit göçü” nün 14. günü.. Harman olmuş oluyor ülke. O günkü veriler çok önemli durumu görmek için. Gevşeme önlemleri de hem o 1 Haziran hem de 2. kuluçka süresi sonu olan Haziran ortasındaki durum görülerek çok özenli ve aşamalı olmalı.

UNUTULMASIN : Elde yeterli aşı yok ve hastalık yükü toplumda hala çok ciddi düzeyde..

  • Son verilerle, resmi 5,2 milyon toplam hasta ile Dünyada 5. sıradayız.
  • Günlük yakalanan yeni olgu sayısında ise 8. sıradayız Dünyada.
  • Tüm “roll out” (halının altına süpürme!) çabasına karşın durumumuz hiç de parlak değil.
  • Her gün “resmen” 200’ü aşkın insanımız ölüyor.
  • 10 (on) bine yakın günlük yeni hasta…
  • Nisan 2020’de deneyimlediğimiz ilk dalganın 2 katı verilere sahibiz halen!

TUNELİN UCUNDA IŞIK NE ZAMAN??

Prof. S. Şimşek Yavuz (Bilim Kurulu Üyesi) Ekim’i işaret etti ama 30 + 120 m doz aşının gelmesi koşulu ile. Evet, ek olarak bu aşıların akılcı – adil bir önceliklendirme ile uygulanması gerek. Ayrıca yaygın – hızlı mutasyon sorunu karşısında aşıların etkililiklerini (Efficacy) ne ölçüde koruduğunun da bilinmesi gerek.. Bu arada gereksinimli yığınlara sosyal desteğin sürdürülmesi ama bunun faturasının da akıl almaz akaryakıt ÖTV artışıyla değil, örn. ABD’de olduğu gibi üst gelir dilimlerine ek vergi koyarak karşılanması gerek…

DSÖ kestirimlerine / öngörülerine göre gelişmiş ülkeler 2021 sonunda rahatlayacak.

Orta gelirli gelişmekte olan ülkeler (Türkiye burada mı 8600 $ / kişi / yıl gelirle??) iyimser 2022 içinde, 2023’e sarkabilir..

Yoksul / gelişmemiş (geri bıraktırılmış) ülkelerde ise 2024 -25 yılını bulabilecek salgının sönümlendirilebilmesi.

Son olarak ekleyelim ki; salgını denetlemek için kararlı davranan ülkeler hem daha az hasta – ölüm gördüler hem en az ekonomik yük aldılar hem de temel insan hak ve özgürlüklerini en az sınırlamak durumunda kaldılar. Bu tablo, başta ekonomik kaygılarla olmak üzere “esnek – gevşek – kararsız”” davranan ülkelerde o oranda daha ağır oldu. En ağır bedeli ise, salgın yönetiminde kuralsız – bilim dışı – liyakatsiz… yönetimler ve halkları ödedi, ödemekte. Sanırız – korkarız hatta görüyoruz ki; Türkiye bu son kümede ne yazık ki!*

Sevgi ve saygı ile. 23 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

  • SARS-CoV-2 elimination, not mitigation, creates best outcomes for health, the economy, and civil liberties. Published Online April 28, 2021
    https://doi.org/10.1016/ S0140-6736(21)00978-8

KRT TV Programımız – 18 Mayıs 2021

Dostlar,

Bu gün, 18 Mayıs 2021 Salı günü, akşam 19:30 sonrasında KRT TV’de Sn. Zafer ARAPKİRLİ’nin konuğu olacağız.. / OLDUK..

İktidarın salgın verilerini de öbür göstergelerde olduğu gibi gerçeğin çooooooooook  altında göstermekten başka iler – tutar yanı kalmadı.. Aşağıdaki tweet  iletimizi yarım milyonu aşkın insan okudu..

Bu verilerin bir türevi olan, doğrulayıcı 2. bir tweet iletimiz 80 bini aştı.. 600 bin insan okudu ve bu gerçekleri öğrendi, bizim sorduğumuz soruları sorar oldu sanırız.

ImageÖte yandan mutasyonlar hızla sürüyor ve Dünya Sağlık Örgütü 2’ye ayırarak duyuruyor.. Tablo aşağıda (güncelleme : 11 Mayıs 2021)

  • VOCs, ALARM VEREN VARYASYONLAR / VARYANTLAR
  • VOIs, İZLENMESİ GEREKEN VARYASYONLAR / VARYANTLAR

Ülkemizin “resmi” verileri ise 18 Mayıs 2021 akşamı şöyle :

Halkta da “takat” kalmadı… Erdoğan sadaka / ulufe dağıtır gibi göstermelik yardımlar açıklıyor.. Oysa

  • 4 kişilik ailenin AÇLIK SINIRI asgari ücreti geçti!..

Kendince “helallik” isterken, bu davranışını eleştirenleri ise kendilerinin inanç ve kültürlerinde yer alan böylesi bir “nezahet ve nezaketin“, “değer” in anlaşılmadığı, anlaşılamayacağı suçlamasıyla baş başa bırakıyor.. Gene ölçüsüz kibir..

Salgın yönetiminde yapılan ardışık – ciddi – ağır hatalar zinciri Ülkemizi ağır bir bunalıma soktu. Yangının ortasında Türkiye, aşılama durumu aşağıda.. 11. sıradayız.

https://ourworldindata.org/covid-vaccinations, 17.5.21

Öyle ilk 3-5 içinde değiliz, toplam aşılama dozu 25.95 milyon. 2. dozu alanlar nüfusun %12’si ya da 8 kişiden 1’i.. Bütün bunları konuşacak ve ülkemize bilimsel akılcılıkla yol göstermeyi sürdüreceğiz..


Sn. Arapkirli’nin sorularını yanıtladık..

Yeni bir kritik durum var                               :

  1. Ülkeye aşı gelişi önümüzdeki günlerde artsa bile, bunların artan ve yaygınlaşan varyant tipler karşısında etkililiği ne ölçüde olacak?
  2. Güncellenmiş aşılar mıdır, önceden üretilip elde kalanlar mıdır?
  3. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu), bu aşıların 2 hafta süreli Biyogüvenlik testlerinde sözünü ettiğimiz kritik noktayı mutlaka açıklığa kavuşturmalı, ilgili firmalardan bu bağlamda bilimsel kanıt ve bildirim (beyan), güvence (taahhüt) almalıdır.
  • Etkisiz / yeterince etkili olmayabilecek, güncellenmemiş aşılar halka yapılamaz!
    ***
    Son haftada ülkemizde günlük olgu – vaka sayısı 14.497’den 10.174’e düşerek %29.8 oranında azaldı. Bu oran Dünya ortalaması olarak %14. Ölümler ise yine son 1 haftada 278’den 223’e gerileyerek %19.7 oranında azaldı. Bu oran Dünya ortalaması olan %4’ün 5 katı! Nasıl, niçin?

TÜİK hala 2020 ölüm istatistiklerini açıkla(ya)madı! Neden, niçin, nereye dek??

Çok esnek ve kısa süreli bir yarı kapatma ile bunca hızlı azalma “iyileşme” (!) Epidemiyolojik olarak açıklanamaz. Üstte de yazdığımız gibi, iktidarın başlıca aracı, verilerle oynayarak halkı aldatmayı sürdürmek ve algı yönetimi yapmak. Oysa kapatma için gerçekçi Epidemiyolojik hedefler koymak ve onlara erişinceye dek devingen (dinamik) bir salgın yönetimi sergilemek gerekirdi.

Bu arada, salt başvuranlara – yakınması olanlara değil, yakınması olmasa da yakın – uzak temaslılara ve genel topluma erken olgu bulma amaçlı tarama testleri sürdürülmelidir. PCR testleri mutlaka mutant tipler nedeniyle güncellenmeli ve duyarlığı (gerçek olguları yakalama yeteneği) artırılmalı, kalibre edilmeli ve güncellenmelidir. Bu amaçla yeterince dizin incelemesi (sekans analizi) zorunludur: Bu yapıl(a)mazsa salgın yönetilemez, karanlıkta kalırız. Test sayısı son 1 haftada %10 azaltıldı!??

İktidarın salgın verilerini bütün anormal – ölçüsüz düzeyde makyajlama (karartma) çabasına karşın, 11.937 / 84 milyon = milyonda 142 günlük insidens hızı ile (18.5.2021) Arjantin, Kolombiya, Hindistan ve Brezilya’nın ardından Dünya’da 5. sıradayız! Olgu ölüm hızı (case fatality rate) Dünyada %2, bizde %0.9!?? Bu gün dünyada toplam 538.696 yeni tanı kondu, 11.937 olgu ile dünya toplamının %2,2’si bizde.. Oysa nüfusumuz dünyanın %1,1’i. Son veri ile günlük yeni hasta sayısı bakımından dünyada 6. sıradayız. Mızrak çuvala sığmıyor!

Havuzdaki hasta sayısı ise, 21 Nisan’da 565.274 iken bu gün 123.054’e düşürüldü gene muazzam bir “başarım” ile!? Ağır hasta oranımız %2, dünya ortalaması %0,6 ama %99.9 oranında filyasyon yapıyoruz ve bu muazzam oranı ortalama 8 saatte tutturuyoruz epeydir.

Turkuvaz tablo, onu dolduranlar açısından çok ama çooook utandırıcı olmayı sürdürüyor. Oysa ilk adım, dürüst – saydam – güven veren, dolayısıyla toplum katılımı sağlayabilen bir salgın yönetimi olmalı. Bu baştan beri olmadı ve hala sürdürülüyor. En zayıf yerimiz burası.

  • Dikkat çekelim ki                      :
  • Salgın verileri, iktidarın tüm ERİTME çabasına karşın hala kendi içimizde ve dünya ile karşılaştırıldığında ÜRKÜNTÜ (dehşet) vericidir.
  • Ölçüsüz gevşemenin zamanı değildir!https://youtu.be/HgVfZqOVXSU 

    Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 18 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter  @profsaltik

2020’de ölümler arttı, kapatılan hastanelerimiz açılmadı

author

BAYAZIT İLHAN
BİRGÜN, 2021.02.19
https://www.birgun.net/haber/2020-de-olumler-artti-kapatilan-hastanelerimiz-acilmadi-334692

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

2020’de ölümler arttı,
kapatılan hastanelerimiz açılmadı

Salgın çok boyutlu bir sorun olarak tüm dünyayı etkilemeye devam ediyor. İşin sağlık boyutu salgın hastalığın kendisi ile sınırlı değil. Önemli konulardan biri de COVID-19 dışı hastalıkların takip ve tedavisinin nasıl yapıldığı.

Dünyada önde gelen ölüm sebepleri kalp-damar hastalıkları ve kanserlerdir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) COVID-19 salgınının doğrudan ölümlerin yanında, dolaylı olarak diğer hastalıklara bağlı ölümleri de artırabileceğini belirtiyor. Kaynakların salgını kontrol altına alabilmek için ayrılmasından ekonomik zorluklara, insanların güvenli sağlık hizmeti alamayacakları endişesine kadar ertelenemez sağlık hizmetlerini aksatan bir dizi sorun ortaya çıkıyor. DSÖ bunu azaltabilmek için zorunlu sağlık hizmetlerinin yürütülmesine yönelik rehberler yayınladı. Bu rehberlerde ülkelerin bazı temel hazırlıklar çerçevesinde kendi koşullarına, sağlık ihtiyaçlarına göre düzenlemeler yapması gerektiğine işaret edildi.

Konu hakkındaki bilimsel yayınlarda da öncelikliler sayılıyor ve sağlık hizmetlerinin buna göre organize edilmesinin önemi vurgulanıyor. Bunlar içinde ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması hizmetleri, kanser tedavileri, kalp-damar hastalıkları, psikiyatrik hastalıklar, madde kullanımı, acil cerrahi hizmetleri, sıtma, tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıklar, beslenme bozuklukları ve sağlık eğitimi yer alıyor. Kronik hastalıkların takibi çok önemli.

Peki, bu gerçekler ışığında Türkiye’de durum ne? Kent merkezlerinde, kolay ulaşılabilir önemli hastanelerin kapatılıp çürümeye bırakılması salgında bu hastalıkların takip ve tedavisini nasıl etkiliyor?

TÜRKİYE’DE ARTAN ÖLÜM SAYILARININ İŞARET ETTİKLERİ

TTB’nin salgının 11. ayını değerlendiren raporunda Halk Sağlığı Kolu’nun derlediği veriler geçtiğimiz yıl Türkiye’de ölüm sayılarında dikkat çeken artışa işaret ediyor. Buna göre nüfusun %35,6’sını oluşturan 10 ilde 15 Mart 2020 – 31 Aralık 2020 tarihleri arasında son 3 yıl ortalamasına göre 36.549 fazladan ölüm gerçekleşti. 2015 – 2019 döneminde ortalama 889 bin olan ülkedeki nüfus artışı, 2020’de 657 bin olarak gerçekleşti. Yine önemli bir veri, 1950’den önce doğanların nüfusundaki azalma, önceki yılların ortalamasına göre 2020’de yaklaşık 72 bin kişi daha fazla oldu.

TÜİK’in 2020 yılı detaylı (AS: ayrıntılı) doğum ve ölüm istatistikleri henüz yayınlanmamış olmakla birlikte, eldeki verilerle önceki yıllara göre yaklaşık 90 bin yurttaşımızın fazladan yaşamını kaybettiği belirtiliyor. Aynı dönemde COVID-19 nedeniyle yaşanan can kayıpları resmi rakamlara göre 20.881. Doğrudan salgın hastalık nedeniyle gerçekleşen can kayıplarının sayısındaki tereddütler bir yana, öbür hastalıklara bağlı ölümlerde de artış olduğunu düşündüren verilerle karşı karşıyayız.

Bu bulgular gerek DSÖ’nün ve bilim çevrelerinin uyarılarını, gerekse meslektaşlarımızın geri bildirimlerini doğrular nitelikte. Yaşamsal önemde rahatsızlığı olanlar, salgın hastalık endişesiyle hastalıkları ilerlemiş olarak hekime başvuruyor, kimi zaman sağlık hizmetine erişimde güçlükler yaşıyor. Devlet ve üniversite hastanelerinde servis ve yoğun bakım yatakları büyük oranda COVID-19 hastalarına ayrılmış durumda, diğer hastalar imkânları varsa özel hastanelere gidiyor, olmayanlar çoğunlukla sağlık hizmetlerini erteliyor.

Kapatılan devlet hastaneleri açılmış olsaydı bu ölümler azalır mıydı? Neden olmasın? Yurttaşlarımızın endişe duymadan, kolay erişerek, güvenle sağlık hizmeti almasının etkili bir yolu bu hastanelerimizin doğru planlamayla yeniden sağlık hizmetlerine kazandırılmasıdır.

HASTANELERİMİZİ AÇIN

Ankaralılar kurdukları Hastanemi Açın Platformu üzerinden aylardır haykırıyorlar, ne kadar haklı olduklarını veriler ve uluslararası kurumların rehberleri gösteriyor. Ankara Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi gibi Türkiye’nin dört bir yanında kapatılan otuza yakın hastanemizin açılması gerekiyor.

Aksi takdirde daha iyi organizasyonla önlenebilecek can kayıplarının sorumluluğu bu çağrılara kulak vermeyenlerde olacak.
====================================

Dostlar,

Dr. Bayazıt İlhan, Hacettepe Tıp Fak. İngilizce Bölümünden birincilikle mezun olmuş, kıdemli bir hekimdir.. Göz Hastalıkları alanında başarılı biz uzmandır.
TTB Merkez Konseyi Genel Başkanlığı da yapmıştır.
Az görenlerin rehabilitasyonu alanında master yaparak ayrıca uzmanlaşmıştır.
Tam gün kamuda çalışan hekim olarak dünya görüşünü de açıkça uygulamaya yansıtmaktadır.
Halktan yana bir sağlık politikası yanlısıdır, HALK SAĞLIĞI GÖRÜŞÜNÜ benimsemiştir.

BİRGÜN Gazetesinde haftalık yazıları, kişiliği gibi yumuşacık biçemle (üslupla) yazılmakta ama içerik olarak, anlayana, derinlikli iletiler aktarmaktadır.

O’nun yazılarının özenle izlenmesinde çok yarar var.

Yukarıdaki yazı da çok anlamlı..
Ankara’da 6 büyük ve köklü hastane, kökü dışarıda SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM dayatmasına kurban edilerek kapatıldı. Etlik’te yapımı süren 2. Şehir hastanesiyle birlikte kalan kamu hastaneleri de (üniv. hst. dışında) kapatılacak ve Sağlık Bakanlığı başlıca 2 büyük hastanede “bir ölçüde” hizmet sunan, büyük ölçüde de hizmet satın alan konumuna indirgenecek.

Salgında bu yıkımın sakıncalarını yaşadık. Örn. Zekai Tahir Burak hastane binası epey harcama ile (yaklaşık 800 bin TL) açılarak bir bölüm kovit-19 hastaları için karantina merkezi yapıldı.
Tüm kovit-19 hastaları Bilkent Şehir hastanesine yığıldı. Kovit dışı hastalara yer kalmadı, hastalar o hastaneye gidemedi bulaş almaktan korkarak..

Ancak emir – talimat çoook böyyük yerlerden ve “kesin” olmalı ki, RTE, bu hastaneleri “hülyası” olarak ilana bile zorlandı.. Oysa TALAN’ın ta kendisi.. Çok net vurgulayalım :

  • Şehir hastaneleri TALANDIR, KAPİTÜLASYONDUR, Lozan’a da aykırıdır! 

    Dr. Bayazıt İlhan, “HASTANELERİMİZİ KAPATMAYIN PLATFORMU” kurucusu, öncüsü.. Kimi etkinliklerde birlikte olduk.. Biz de epey emek verdik bu doğrultuda.. web sitemizde çok sayıda dosya bulunabilir..

    (157) 07.03.2018 Prof.Dr.Ahmet Saltık AÜTF Halk Sağlığı Ana Bilim Şehir Hastanelerine Hayır – YouTube

    ***
    13 Şubat 2021 günü TELE1’de gece 22:00 sonrasında Sn. Merdan Yanardağ’ın yönettiği 5. Boyut programının konuğu idik. Orada da çok net söyledik :

  • Fahrettin Katsayısı-2 : İlan edilen ölümler X3… İlan edilen resmi rakam 27 bin.. Gerçekte 80+ bin.. Değişik ve artık bilinen yöntemlerle ölüm sayıları 1/3 oranında açıklanıyor. Olgu ölüm hızı (case fatality rate) dünya genelinde %3 ama Türkiye’de %1,1!
  • Kovit-19 ölümlerinin dünya ortalamasının 1/3’ü düzeyinde olması için hiçbir neden yok! Bakanlığın açıkladığı verileri destekleyecek bilimsel, yönetsel… hiçbir kanıt yok! Olsa, diyelim Türkiye “harika” bir sağaltım (tedavi) yöntemi geliştirmiş olsa, uluslararası yayın yapar, dünyaya öğretirdik, hatta patentini alırdık ve RTE kasıla kasıla dünya – aleme reklam ederdi..
  • Tersine, bizde de ölüm hızının Dünya ortalamasından düşük olmaması için pek çok neden var..
  • Bunlardan biri de Şehir hastaneleri.. Kovit dışı hastalar özel sektöre yönlendirildi, parası olan hizmete erişti, olmayan süründü, sessiz – sessiz evlerinde öldü ve kovit tanısı da konmadı! Bu hastanelere harcanan onlarca milyar dolar ulusal servet ile haramzede yerli – yabancı yandaşların keseleri doldurulacağına, 1. Basamak hizmetlerini, koruyucu sağlık hizmetlerini, beslenmeyi, aile planlamasını, çevre – konut – çalışma yaşamı sağlık – güvenlik koşullarını iyileştirici alanlara kamu harcaması yapılsa idi, yaşanan ölümlerin en az 2/3’ü önlenebilirdi..
  • Bu durumda, 50 bini aşkın masum insanımızın önlenebilecek iken ölmesinin hesabını kim verecektir??
  • Politikacının en temel görevi İNSAN YAŞAMININ KORUNMASI değil de nedir??

    AKP = RTE‘nin sağlık dahil, tüm politikalarını köktenci biçimde gözden geçirmesi ve merkeze,
    en yüce değer olarak insanı koyması gerekiyor;
    çook zor da olsa maddiyata tapınmayı terk ederek!


    Sevgi, saygı ve KAYGI ile. 20 Şubat 2021, Ankara


    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
    Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
    www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
    facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik