Etiket arşivi: Halk Sağlığı Uzmanları Derneği HASUDER

Kürtaj hakkında

Ayşen Bulut

Ayşen Bulut

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Halk Sağlığı uzmanlığı ve doçentlik ünvanını bu Üniversite’de aldı. İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Aile Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi olduğu yıllarda, İstanbul Tıp Fakültesi’nde Kadın ve Çocuk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Birimini ve Tıp Eğitimi Anabilim Dalı’nı kurdu. Halen Kurucuları arasında olduğu İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu üyesidir. Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve başka kuruluşların desteğinde, ülkede ve komşu ilkelerde üreme sağlığı alanında danışmanlık yapmış, hizmet araştırmalarının geliştirme ve uygulamalarına yön vermiştir.

Kürtajın fiziki, duygusal, sosyal bütün ağırlığını taşıyanlar kadınlardır. Çoğu zaman da yalnız yaşarlar bu sıkıntıları. Yapılan araştırmaların bulguları, sebep ne olursa olsun, kadınların kürtaj olma durumunda kalmaktan memnuniyet duymadıklarını gösteriyor.

Kadınların kürtaj hakkından yoksun bırakılmasının yankıları toplumda sıcaklığını koruyor. Bu tartışmalarda kürtajla ilgili taraftar veya karşı görüşleri savunan içerikler; ceninin yaşama hakkı, kadının bedeni, bireysel özgürlüğü, karar verme hakkı, olası psikolojik etkiler, hadisede devletin rolü, sorumluluğu, sınırları, ahlak felsefesi, din ya da otoriter yönetimler temelinde farklı yaklaşımlarla değerlendirilmekte.

Konu, önceden planlanmamış bir gebeliği sürdürmeme isteği ile ilgili ve ezelden beri öyle çok yönlü ve önemli bir insanlık hâli ki, belli temellere göre bu değerlendirmelerde neredeyse her görüş için olumlu ya da olumsuz bir haklılık payı bulunabilir. Ancak, bütün bu yaklaşımlarda ilgili iki özne, kadın ve erkeğin istenmeyen bir durumdan korunmak için sorumluluk almaları, bu sorumluluğu yerine getirmek için bilinçlenmeleri ve var olan olanaklardan yararlanarak doğurganlıklarını kürtaja gerek duymadan düzenleyebilecekleri bilgisi göz ardı ediliyor.

Uzun meslek yaşamım boyunca dünyada ve ülkemizde konuyla ilgili akademik ve uygulama birikimlerim, bende, kürtajın başka boyutlarını derinlemesine çağrıştırıyor. Bir toplum hekimi olarak kürtajla ilgilenen düşünürleri, akademisyenleri, politikacıları bir gebeliği sonlandırma kararı kimin olmalı, nasıl yerine getirilmeli çerçevesi içinde yaptıkları değerlendirmeler kadar; istenmeyen gebelikler neden oluyor, bunların olmaması için toplumda neleri bilmeliyiz, ilgili uygulamalara nasıl ulaşmalıyız içeriklerine de yoğunlaşmalarını öneriyorum. Bu yazıda, ihmal edilen bu gerçek üzerinde durarak, ilgililere yeni bakış açıları kazandırmayı umuyorum.

Kürtaj tabiri (deyimi), gebeliğin erken dönemde doğal olmayan bir yöntemle sonlandırılmasını tanımlamak için kullanılıyor. Eski zamanlarda bu işlem metal bir aletle rahimde yerleşen gebelik ve destek dokusu kazınarak yapıldığı için uygulamanın adı Fransızca, kazıma anlamı taşıyan “kürtaj” kelimesi ile dilimize yerleşmiş.

Zaman içinde işlem, gebeliğin belirlendiği ilk haftalarda metal olmayan yumuşak, pipet benzeri, plastik kanüllerle vakum uygulamaları (AS: Karman aspiratörü) ile güvenle yerine getirilebiliyor. Gebeliğin anne dışında yaşama yeteneği kazanmadan önce sonlanması, tıbbi olarak “düşük” tabiri ile tanımlanır. Gebelik kendiliğinden düşükle sonlanabilir, tıbbi bir yardımla da sonlanabilir. Dünya Sağlık Örgütü hizmet rehberlerinde, tıbbi yardımla gebelik sonlandırma “Kürtaj” yerine, “Güvenli Düşük”, tabiri ile ifade edilmekte.

Hangi kelimeleri kullanırsak kullanalım istenmemiş bir gebelik güvenle de sonlandırılmış olsa, buna maruz kalan her kadın için zorlu bir yaşam olayıdır. İstemediği halde gebe olduğunu fark ettiğinde yaşadığı şaşkınlık, üzüntü; sonra bunu sürdürmeme kararı alma ve bu kararı uygulamak için tıbbi yardıma ulaşmakta yaşadığı zorluklar, ulaşabilmişse süreci nasıl yaşadığı ve sonrasında günlük yaşama dönmesi, hepsi başlı başına ağır durumlardır. Bir de bunlara birlikte yaşadığı bireylerle bugünleri uyum içinde atlatabilmek (!) için göstereceği çabayı ekleyelim. Kürtajın fiziksel, duygusal, sosyal bütün ağırlığını taşıyanlar kadınlardır. Çoğu zaman da yalnız yaşarlar bu sıkıntıları. Yapılan araştırmaların bulguları, sebep ne olursa olsun, kadınların kürtaj olma durumunda kalmaktan memnuniyet duymadıklarını gösteriyor.

Erkekler, hiç yaşamadıkları için, kürtaj olmanın kadınlar için ne ifade ettiğini asla bilemeyecekler. Neredeyse tümü erkek olan politika yapıcılar, toplumda kadınların gebeliklerinin akıbeti ile ilgilenme hakkını nereden buluyor? Kanımca, ait oldukları çeşitli bağlar bir yana, bir neden de, durum hakkında yeterince bilgi sahibi olmamalarıdır. Kürtaj, etkili olarak gebelikten korunma yöntemleri hakkında bilimsel birikim bulunmadığı dönemlerden gelen, planlanmamış gebeliklerden kurtulmak için başvurulan bir uygulama. Oysa günümüzün bilimsel birikimi ile birlikte doğurganlığı düzenleme hakkı ve uygulamaları daha geniş bakış açısını hak ediyor.

Erkekler, hiç yaşamadıkları için, kürtaj olmanın kadınlar için ne ifade ettiğini asla bilemeyecekler. Neredeyse tümü erkek olan politika yapıcılar, toplumda kadınların gebeliklerinin akıbeti ile ilgilenme hakkını nereden buluyor?

Üreme yeteneği kadınlarda ergenlikte, üreme organları ve ilgili hormon sisteminin olgunlaşmasıyla başlayıp menopoz yıllarına kadar otuz yıl kadar sürüyor. Özel bir engel yoksa bu yetenek her ay tekrarlanan döngü halinde birkaç gün için geçerli. Erken yaşta başlandığını varsayalım, düzenli cinsel ilişki ile menopoza kadar sürebilecek bir kadın erkek beraberliği olduğunda, yaşam boyu (30 × 12) 420 kez gebelik oluşabilir. Doğuma kadar süren gebelikler ve sonrasında bebeği yalnız emzirerek besleme ile gebe olma şansına ara verilse bile, yaşam boyu yüzlerce ay gebelik riski olacaktır.

Erkekler, kadınların hangi günlerinde üreme şansı olduğunu izleyemezler, her cinsel ilişkide gebeliğe neden olabileceklerini bilmeliler. Kadınlar bu günleri belirlemeyi öğrenebilirlerse de, az sayıda kadın bunu izleme becerisine sahiptir. Bu nedenle kadınlar ve erkekler gebeliğe karşı korunmalıdır. Ne yazık ki, hâlâ bu basit hayat bilgisinden mahrum yaşıyoruz. Bilgili olsak bile, ilgili tutum geliştirmek ve uygun bir çözüme ulaşmak kolay değil. Danışmaya, seçim yapmaya, nitelikli hizmetlere ulaşmaya ihtiyacımız var.

Kadınlar güçlüler, her geçen gün daha da güçleniyorlar. Bu süreçte olumlu ortama ulaşamadıklarında, kimi zaman yaşamı kaybetme pahasına çarelerini kendi yaratıp, gebeliklerini sonlandırdıkları asırlardır bilinen tarihsel gerçek. Bu gebelikler doğumla sonuçlandığında ise, bebeği bir ortama bırakma ya da başına ne geleceğine aldırmadan terk etme gibi ağır ihmaller günümüzün magazin haberleri içinde bile varlığını koruyor. Bu durumlar hiç yaşanmamalı…  Aslında, Nüfus Araştırmaları planlanmadığı halde istenmeyen gebelik sonrası gerçekleşen doğumların da, bugün yönetemediğimiz dünya nüfusu içinde önemli bir payı olduğunu belirliyor. Bu gerçek ayrıca tartışmaya değer.

Kürtaj ve planlanmamış gebeliklerin sıklığının belirlenmesi, toplumda hakkında araştırma yapılacak zor bir konu olmasına rağmen, farklı ülkelerde, farklı yöntemlerle ortaya çıkarılmış kıymetli bilgilere sahibiz. Demograflara göre her kadın üreme çağında en az bir kez istenmeyen gebelikle karşılaşabilmekte. Bu durum ergenlik çağında ilk cinsel ilişkilerde (oysa bir tecrübe yeter), menopoza yakın yıllarda üreme işlevinde doğal ritmin aksaması ile (artık gebe kalmam düşüncesi), emzirme sırasında gebe olmayacağını sanma ya da kullanılan korunma yönteminin yetersizliğine bağlı olabilir.

Kadınların, sıklıkla, “kaza ile oldu” ifadesi ile başlarına gelen sürpriz gebelikler, ülkede en sık rastlanan kazalar arasındadır!

Tecavüzle oluşmuş gebelikleri de unutmayalım! Dolayısı ile istenmeyen gebelikler için her toplumda yeterli hizmet sunmak esastır. Tekrarlanan gebelik sonlandırmalar etkili bir koruyucu sağlık hizmetinin yetersizliğini düşündürmelidir. Sonlandırılan gebeliklerin ardından kadınlar ve cinsel eşleri, istenmeyen olayın tekrarlanmaması için yeterince duyarlı olurlar. “Nasıl olsa kürtaj olurum, korunmak istemiyorum” düşüncesi yok denecek kadar azdır.

Her durumda, işlem sonrası gelecekte etkili olarak gebelikten korunabilmek için yeterli danışmanlık verilmesi ve kendilerine uygun seçim yapmaları ile kadın ve erkeklerin uygun hizmet almaları, sonra izlenmeleri ve başka bir yönteme geçme isteği ya da gereği oluyorsa, bu sırada doğru yönlendirilmelerinin olumlu etkisi olduğu gösterilmiştir.

Hıfzıssıhha Okulu tarafından 1963 yılında, ulusal düzeyde nüfusu temsil eden örnekle gerçekleştirilen ilk nüfus araştırması, yasal düzenlemeden önce de gebelikten doğal yöntemlerle korunma ve gebelik sonlandırma uygulamalarının varlığını göstermiştir.

Gebelikten korunma yöntemlerini kullanma ve ilgili hizmet sunumu 1965 yılında kabul edilen 557 sayılı yasa (AS: Nüfus Planlaması Hakkında Kanun) ile sunulmuş haklardır. Bu yasada gebelik sonlandırmak, ancak anne ve bebek sağlığını tehdit eden durumlar için mümkündü. 1979 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Toplum Hekimliği Enstitüsü’nde halk sağlığı uzmanlık çalışmamda, Nüfus Planlaması yasasının mimarı, Prof. Nusret Fişek’in danışmanlığında toplum temelli araştırmada Çubuk İlçe Merkezinde bir yıl süre ile gebe olan kadınları izlemiştim.

Kadınlar hastaneye rahatlıkla “Çocuk aldırmaya geldim” demekten çekinmezlerdi. “Böyle bir hakkınız yok, bu yasal değil’ cevabı verdiğimizde şaşırıp soruyorlardı “Nedeen?”. Doğrudan yardım yapılamasa da, onlar bir şekilde büyük şehre gidip istedikleri sonucu alıyorlardı. 1983 yılında yenilenen 2873 sayılı Nüfus Planlaması Yasası ile erken evrede (AS: ilk 10 hafta içinde), tıbbi bir neden olmaksızın, farklı nedenlerle sürdürülmek istenmeyen gebeliklerin sonlandırılabilmesine olanak sağlanmıştır.

Ancak o zamandan bu zamana, kürtaja ulaşmak yine de özel çaba gerektiriyor, yasal düzenlemeye rağmen pek bir şey değişmedi. 2012 yılında zamanın Başbakanı’nın kürtajla ilgili talihsiz beyanatı da (demeci de), durumla ilgili önemli bir kanıttır. O günlerde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) olarak konuyla ilgili, Dünya ve Türkiye ölçeğinde, geniş kapsamlı bir değerlendirme yaparak yayımladık (Bkz: Turkish Journal of Public Health, Volume 2012, Cilt 10, Special Issue 1: Abortions (Düşükler), www.halksagligiokulu.org). Son yıllarda gözlemlenen, hizmetteki belirgin aksaklıklar da bu çerçeve içinde değerlendirilebilir.

Hâlâ ülkede en sık kullanılan gebelikten korunma yöntemi erkeğin ilişki sırasında menisini vajinaya boşaltmaktan sakındığı geri çekme yöntemidir. Etkisi sınırlı ve kullanımı özel çaba gerektiren bu yöntemin yaygın kullanımı yalnızca ülkemize has (özgü) bir durumdur! Diğer korunma yöntemlerinin adı biliniyor ama yaygın olarak kullanmaktan kaçınılıyor. Kadınların, sıklıkla, “kaza ile oldu” ifadesi ile başlarına gelen sürpriz gebelikler, ülkede en sık rastlanan kazalar arasındadır! Böylece, gebelik sonlandırmalar, buna ulaşmak için verilen çabalar ve dolayısıyla tartışmalar da sürüp gidiyor. Türkiye’de Nüfus ve Sağlık Araştırmaları beş yıl aralıklarla tekrarlanmakta, doğurganlık ve düzenlenmesi etkinlikleri ile ilgili kıymetli bilgiler içermektedir (www.hips.hacettepe.edu.tr).

Cinsel eğitim de benzer şekilde tümüyle koruyucu sağlık hizmetlerinin kapsamı dışındadır. Yapılan araştırmalarda, gençlerin, istenmezse gebelik olmayacağını düşündüklerini, yani çok bilgisiz olduklarını öğreniyoruz.

1990’lı yıllarda, insanda üremenin, yani doğurganlığın, cinsellikten ayrılamayan bir işlev olduğu ve toplumda üreme hakları ve sağlığının yalnızca kadınları ilgilendirmediğine dikkat çekilmiş, durumun iyileştirilmesi için 1994 yılında, Kahire’de Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda ülkelere üreme sağlığının nitelikli hizmetlerle sağlanması için çağrı yapılmıştır. Üreme Hakları “Tüm bireyler için her yaşta, doyumlu cinsel yaşamla birlikte doğurganlığını istediği gibi düzenleme hakkı” olarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede sunulacak hizmetler, toplumda üreme sağlığının teminatıdır (güvencesidir).

Türkiye’de resmî belgelere bakıldığında, uluslararası gelişmelere paralel olarak, bu alanda pek çok çaba görülmekteyse de asıl sorun, günümüzde doğurganlığı düzenleme olarak ifade ettiğim, gebelikten korunma bilinci ve hizmetlerinin sunulması gibi önemli bir koruyucu girişimin sağlık hizmetleri içinde kolay ve nitelikli olarak ulaşılabilir biçimde yer almamasıdır.

Cinsel eğitim de benzer şekilde tümüyle koruyucu sağlık hizmetlerinin kapsamı dışındadır. Yapılan araştırmalarda, gençlerin, istenmezse gebelik olmayacağını düşündüklerini, yani çok bilgisiz olduklarını öğreniyoruz. Ne yazık ki erkekler kadın bedenini ve işlevlerini bilmiyorlar. Kadınlar da annelerinden gördükleri kadar bilgililer. Zaman içinde sosyal medya bu zor konularda eksiği gidermek yerine başka şekillerde sorunlar yaratmaya açık.

İlgili bilgilerin tüm toplumda geliştirilmesi ve yayılmasını diliyorum…

Prof. Dr. Nusret Fişek, ”COVID-19’un Toplumsal Yansımaları” etkinliği ile anıldı

Prof. Dr. Nusret Fişek,COVID-19’un
Toplumsal Yansımaları” etkinliği ile anıldı

Türk Tabipleri Birliği (TTB) eski başkanlarından Prof. Dr. Nusret Fişek, doğumunun 106, ölümünün 30. yılında TTB, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı tarafından düzenlenen “COVID-19’un Toplumsal Yansımaları” başlıklı etkinlik ile anıldı.

COVID-19 pandemisi nedeniyle webinar yöntemiyle yapılan etkinlikte açılış konuşmasını Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Cavit Yavuz Işık yaptı. Pandeminin, bir ülkenin kendi aşı ve ilacını üretmesinin önemini gösterdiğini belirten Yavuz, Nusret Fişek’in Türkiye’de “sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi” anlayışının yerleşmesinde çok büyük pay sahibi olduğunun altını çizdi.

Açılış konuşmasının katılımcıların sunumlarına geçildi.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ahmet SaltıkCOVID-19 Salgınının Halk Sağlığı Açısından Küresel Ekonomi-Politiği” başlıklı sunumunda pandeminin gerek dünyadaki gerek Türkiye’deki sınıfsal niteliğine ağırlık verdi. Eşitsizliğin derinleştiğini, zenginin daha zenginleşirken yoksulun daha yoksullaştığını uluslararası indeksler eşliğinde aktaran Saltık, pandemi karşısındaki mücadelede Nusret Fişek’e atıfla “sosyal devlet desteğiyle toplumsal dayanışma” vurgusu yaptı.

TTB COVID-19 İzleme Kurulu üyesi ve Kocaeli Dayanışma Akademisi’nden Doç. Dr. Yücel Demirer “Toplum Bilimleri Gözüyle COVID-19 Pandemisi” başlıklı sunumunda pandemiyi önce toplumsal bilimler, ardından da siyaset bilimi gözüyle ele aldı. Bir yüzyıl arayla yaşanan iki pandemi sürecinin benzerliklerini olduğunu, özellikle sınıf, ırk ve cinsiyet ayrımcılığının arttığını dile getiren Demirer, pandemi yönetimindeki “merkeziyetçi popülizm”e karşı kamu sağlık politikalarının ayrımları gidermesi ve kapsayıcı olması gerektiğini kaydetti. Demirer, Nusret Fişek’in de belirttiği üzere alanın olgusal bilgisinin ve geri bildirim kanallarının gerekliliğine dikkat çekti.

Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım ise “COVID-19’un Toplum Ruh Sağlığına Yansımaları” başlıklı sunumuna afetlerin öğreticiliğinden bahsederek başladı. Pandeminin oluşturduğu travmaların diğer doğal afetlerin yarattığı travmalardan farklı olduğunu ifade eden Yıldırım, çaresizlik ve belirsizlikten beslenen kaygının kuşaktan kuşağa aktarıldığını söyledi. Yaşam, bilgi, iş, gelecek gibi konulardaki belirsizlikler, tamamlanmamış vedalar ve yaslar, destek sistemlerindeki bozukluklar gibi çoklu bir belirsizlik sürecinden bahseden Yıldırım, depremlerden alışık olunan “Orada kimse var mı?” sözünün pandemide mücadele eden sağlık emekçileri için “Orada benim için biri var” sözüne çevriminin travmayı aşmak için katkı sunabileceğini dile getirdi.

Etkinlik, düzenleyici kurumların yöneticilerinin Nusret Fişek’i anma mesajlarıyla son buldu.
****
İzlemek için altaki görseli tıklayınız.. Bizim konuşmamız 4-30 ve 1 saat 48. dakikadan sonra 1 saat 55. dakikaya dek toplam 33 dakika.

Sevgi ve saygı ile. 04 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. H. Nusret FİŞEK Anması / 30. Yıl – 3 Kasım 2020

Prof. Dr. H. Nusret FİŞEK Anması /
30. Yıl – 3 Kasım 2020

Dostlar,

3 Kasım 2020 Salı günü akşam 19:30’da, Prof. Dr. H. Nusret FİŞEK hocamızı, aramızdan ayrılmasının 30. yılında anacağız. Sanal ortamda, bir zoom oturumu ile..

Geleneksel olarak, emekli olduğu Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın
ev sahipliğinde yapıyoruz.

Fişek hocamız TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) Merkez Konseyi Başkanlığını da yaptığından,
TTB de düzenleyici, katılımcı.

Merhum Prof. Fişek Hacettepe Tıp’ta çağcıl (modern) Halk Sağlığı Bilimlerini kurduğundan,
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği – HASUDER doğallıkla sacayağının 3. ayağı..

Bu yıl, bizim de doğal üyesi olduğumuz tıp uzmanlık derneği HASUDER,
bizi onurlandırarak, Derneğimiz adına konuşma görevini bize verdi.
O’nun Hacettepe Tıp Fakültesinde öğrencisi ve asistanı olma onuru ile, konumuz olan

  • «COVID-19 Salgınının Halk Sağlığı Açısından Küresel Ekonomo – Politiği»

başlığını sunacağz. / SUNDUK…  Yansılarımızı görmek için lütfen tıklayınız :

30.YIL_N.FISEK_ANMASI_COVIT-19_SALGINININ_HALK_ SAGLIGI_ACISINDAN_EKONOMO_POLITIGI

Bu program bu gün, 3 Kasım 2020 Salı günü akşam 19:30’da başlayacak ve 2 saat sürecek.
3 konuşmacı 30’ar dakika kullanacak. Sonunda sorular da alınacak. / ALINDI
Anma etkinliği TTB’nin youtube ve twitter hesaplarından canlı yayınlanacak : / Yayınlandı..

https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=4f4f642a-1e04-11eb-9f63-b7e1409e57db&utm_source=dlvr.it&utm_medium=twitter

https://www.youtube.com/user/turktabipleribirligi
htEtiketlertps://twitter.com/ttborgtr

Duyuru posteri aşağıda, lütfen tıklayınız : 30. yıl Nusret Fişek anması, 2020

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile. 03 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

HASUDER Yeni Koronavirüs (COVID-19) Haber Postası 

HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER)

17.04.2020, https://korona.hasuder.org.tr/hasuder-yeni-koronavirus-covid-19-haber-postasi-17-04-2020/

Korona-postası-17-Nisan-2020-PDFİndir

Kesin Olgu*: Türkiye (74.193) Dünya (1.991.562) Ölüm*: Türkiye (1.643) Dünya (130.885)

DSÖ Risk Değerlendirmesi: Küresel seviye – Çok Yüksek

*16 Nisan 2020’de açıklanan verilerdir.

Günün HASUDER Önerisi

“Şiddeti Önleme Mücadelesine Devam”  
Bugün Sağlıkta Şiddetle Mücadele Günü. 17 Nisan 2012’de kaybettiğimiz Dr. Ersin Arslan’ı ve nicelerini unutmadık. Koronalı günlerde kaygımız daha fazla. Sağlıkta Şiddet Yasası bu anlamda çok değerlidir. Ancak, sağlıkta şiddet, toplumda şiddeti önleyecek program ve uygulamalarla önlenebilir.
Sağlık çalışanına yönelik şiddete HAYIR ! Toplumda şiddete HAYIR !

Dünyadan Haberler

DSÖ Durum Raporu-87  
(WHO SItuatIon Report-87)
  • Son 24 saat içinde hiçbir yeni ülke/bölge COVID-19 vakası bildirmedi.
  • COVID-19 medya brifinginde konuşan DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros, “Halk Sağlığı, bilim ve tüm dünya insanlarına korku ya da taraf tutma olmadan hizmet etme taahhütlerinin mutlak olduğunu” vurguladı. Kaynak
  • Alkol içmek sizi COVID-19’a karşı korumaz: Sağlığı korumak ve alkolün neden olduğu zararı azaltmak için erişimi kısıtlamanın da içinde bulunduğu varolan kurallar ve düzenlemeler salgın sırasında da sürdürülmeli ve hatta güçlendirilmelidir. Kaynak Alkol ve COVID-19 hakkında bilgi formu Burada
  • Hindistan’da DSÖ, COVID-19 mücadelesine yardımcı olmak için ulusal çocuk felci sürveyans ağını ve diğer saha personelini kullanmaktadır. Kaynak
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
  • DSÖ Genel Direktörü, COVID-19 Misyon Brifingi açılış konuşmasında (16 Nisan 2020);
    • Virüsün birçok insanın aşırı kalabalık koşullarda yaşadığı ülkelere ve topluluklara taşındığını ve fiziksel uzaklık uygulamasının neredeyse olanaksız olduğunu;
    • COVID-19’un mevcut sağlık eşitsizliklerini büyüttüğünü;
    • Dünya çapında milyonlarca insanın her gün masaya yemek koyabilmek için çalışmak zorunda olduğunu ve yardım almadan uzun süre evde kalamayacaklarını;
    • Salgının ayrıca Birinci Basamak sağlık hizmetlerinin sunumunu bozduğunu ve diğer hastalıklara karşı mücadelemizi engellediğini;
    • Çocuk felci için olan aşı kampanyalarının askıya alınmış olduğunu; sınır aşımları ve seyahat aksaklıkları nedeniyle diğer aşı programlarının da risk altında olduğunu;
    • DSÖ’nün, hükümetlerin, yabanıl hayvan satış yasaklarını katı bir şekilde uygulaması gerektiğini;
    • DSÖ’nün, gıda güvenliği, canlı pazarlar, COVID-19 döneminde gıda işletmeleri hakkında rehberlik de dahil olmak üzere ülkelere güvenli ve sağlıklı marketler konusunda rehberlik ve destek sağlamış olduğunu;
    • Ülkelere, kişisel koruyucu giysiler, solunum cihazları, laboratuar ekipmanları, oksijen, tıbbi ve teknik personel de dahil olmak üzere her ay milyonlarca kalem malzeme göndereceklerini belirtti. Kaynak
  • DSÖ Avrupa Bölgesi Direktörü Dr.Hans Henri Kluge 16 Nisan 2020’de yaptığı açıklamasında;
    • Son 10 günde Avrupa’daki vaka sayısının neredeyse ikiye katlanarak 1 milyona ulaştığını;
    • Dünyadaki Covid-19 vakalarının %50’sinin yükünü Avrupa’nın üstlendiğini;
    • Son haftalarda, bölgede en fazla sayıda vakaya sahip 10 ülkeden; İspanya, İtalya, Almanya, Fransa ve İsviçre’nin sayılarında azalma konusunda iyimser işaretler görüldüğünü;
    • İngiltere, Türkiye, Ukrayna, Belarus ve Rusya Federasyonu dahil olmak üzere diğer bazı ülkelerde, sürekli veya artmış insidans seviyeleri olduğunu belirtti. Video
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (Centers for DIsease Control and PreventIon – CDC)
  • CDC, “Halk Sağlığı İletişimcileri: Toplumunuzu Hazırlayın” başlıklı
    • Yerel halk sağlığı çalışanları,
    • Sağlık iletişim uzmanları,
    • Sağlık eğitimcileri ve
    • COVID-19 salgını öncesinde, sırasında ve sonrasında iletişim stratejilerini planlamaktan sorumlu diğer halk sağlığı profesyonelleri için tasarlanmış geçici bir rehber yayınladı (15.04.2020). Bu rehber ilaç dışı müdahaleler ve COVID-19 salgını sırasında uygulamalar hakkında bilgiler sunmaktadır. Kaynak
  • CDC, ABD dışındaki sağlık kurumlarına yönelik “COVID-19’a Maruz Kalan Sağlık Çalışanlarının Halk Sağlığı Yönetimi için Geçici Hususlar” rehberini güncelledi (15.04.2020). Rehber;
    • Sağlık kurum yöneticiliği,
    • Enfeksiyon önleme ve kontrolü,
    • İş sağlığı ve güvenliği,
    • Ulusal ve yerel düzeyde halk sağlığı alanlarında çalışanlara;
      • COVID-19’a maruz kalma riski yüksek olan sağlık çalışanlarının erken tanısı,
      • Sağlık çalışanlarının ateş ve diğer semptomlar için kendi kendini izlemesi ve hasta olduğunda çalışmasının engellenmesi,
      • COVID-19’un sağlık kurumlarında sağlık çalışanları tarafından bulaş ve yayılmasının engellenmesi konularında yardımcı olmayı hedeflemektedir. Kaynak
  • CDC, uzun süreli bakım tesislerinde COVID-19 için hazırlanması gereken temel stratejileri güncelledi (15.04.2020):
    • COVID-19’un bakım tesisine bulaşı durumunda yüksek yayılma riski oluşturduğunu belirten CDC; tesis sakinleri, aileleri ve personelde gelişebilecek ciddi hastalık, komplikasyon ve hastalığa bağlı kayıpların önlenmesi için harekete geçilmesini vurguladı. Kaynak

Türkiye’den Haberler

Pozitiflik % = Günlük Yeni Vaka Sayısı / Günlük Test Sayısı x 100

Vaka-Fatalite Oranı % = Kümülatif Ölüm Sayısı / Kümülatif Vaka Sayısı x 100 Kaynak

 HASUDER tarafından hazırlanmıştır (16.04.2020)
*Bu grafik Sağlık Bakanlığı’nın duyurduğu günlük verilere göre hazırlanmaktadır. Vaka sayıları toplumdaki tüm vakaları değil test yapılıp sonucu pozitif çıkan kişileri  göstermektedir.
HASUDER tarafından hazırlanmıştır (16.04.2020) 
Yeni Vaka  Enfeksiyon Hızı = Günlük Yeni Vaka Sayısı / TÜİK Türkiye Nüfusu x 1.000.000 Kümülatif Vaka  Enfeksiyon Hızı = Kümülatif  Vaka Sayısı / TÜİK Türkiye Nüfusu x 1.000.000  
*Bu grafik Sağlık Bakanlığı’nın duyurduğu günlük verilere göre hazırlanmaktadır. Vaka sayıları toplumdaki tüm vakaları değil test yapılıp sonucu pozitif çıkan kişileri  göstermektedir. Ayrıca hesaplanan hızlarda kullanılan payda TUİK 2020 ADNKS toplam Türkiye nüfusudur. Hastalığı geçirip immünite oluşturan gruptaki kişi sayısı görece çok az olduğu için paydadan çıkarılmamış; ihmal edilmiştir. Değerlendirmelerin bu kısıtlılıklar dikkate alınarak yapılması önerilmektedir.
T.C. Sağlık Bakanlığı
  • “Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü” tarafından yayımlanan 15.04.2020 tarihli ve 80166981 sayılı “Özel Çocuklar Destek Sistemi Uygulaması” konulu genelgede;
    • Mobil uygulama temelli  “Özel Çocuklar Destek Sistemi” ile pandemi sürecinde ek davranış sorunları gelişebileceği öngörülen zihinsel özel gereksinimi olan bireyler ve ailelerine, gönüllü danışmanlar tarafından uygulamalı davranış analizi yöntemi temelli destek sağlanacağı belirtildi. Kaynak
  • Türkiye ilaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Ekonomik Değerlendirmeler ve İlaç Tedarik Yönetimi Dairesi Başkanlığı tarafından 16.04.2020’de yayınlanan “COVID-19 Hastalarında Tedavi Yaklaşımları ve Bilimsel Araştırmalar konulu Genelge”de;
    • COVID-19 için rehberde yer alan ilaçların izne tabi bir şekilde endikasyon dışı olarak kullanıldığı belirtildi. Bu kapsamda ilaçları kullanırken;
      • Bilgilendirilmiş Hasta Olur Formu imzalatmak,
      • Hastada ko-morbid (AS: eşlik eden başka hastalık) durum olup olmadığına dikkat edip tedaviyi ona göre düzenlemek,
      •  Polifarmaside oluşabilecek ilaç etkileşimlerine dikkat etmek,
      • Advers etkilerin gerekli formlarla ilgili merkezlere bildirilmesini sağlamak,
      • Bakanlıkça yayınlanan algoritmaları esas almak,
    • İmmün plazma, kök hücre tedavisi ve GETAT kapsamındaki tedavi yaklaşımları için ilgili mevzuatı izleyerek izin süreçlerine uymak,
    • Klinik araştırmalar için etik kurul onayının yanı sıra SB ve bağlı kuruluşlardan izin almak gerektiği belirtildi.
    • Yapılacak klinik/retrospektif çalışmalarla ilgili uyulması gereken prosedürler açıklandı. Kaynak
T.C. İçişleri Bakanlığı
  • Bakanlık tarafından ülke genelinde 772 semt ve mahalle pazarının kontrol edildiği denetimlerde genelgede belirlenen kurallara uymayan 342 pazar esnafı/müşteriye adli ve idari işlem uygulandı (16.04.2020). Kaynak
  • Bakanlık;
    • 17.04.2020 tarihi saat 24.00 ile 19.04.2020 tarihi saat 24.00 arasında (hafta sonu) Büyükşehir statüsündeki 30 il ile Zonguldak il sınırları içinde bulunan vatandaşların sokağa çıkmalarının yasaklanacağını duyurdu (16.04.2020).
    • Önceki yasağa ek olarak “Açık Olacak İşyeri, İşletme ve Kurumlar”a;
      • Sağlık hizmetlerinin kapasitesini artırmaya yönelik acil inşaat faaliyetleri yürüten işletme/firmalar,
      • Bulunduğu yerin İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulu tarafından izin verilmesi koşulu ile temel gıda maddelerinin üretiminin yapıldığı tesisler ve hijyen malzemeleri ile bu malzemelerin üretimi için ihtiyaç duyulacak hammaddelerin üretiminin yapıldığı tesisler,
      • Yurt içi ve dışı taşımacılık ve lojistiğini yapan firmalar,
      • Oteller ve konaklama yerleri,
      • Gıda, temizlik ve ilaç gibi sektörlere ambalaj sağlayan üretim tesisleri,
      • Çalışanları inşaat alanında bulunan şantiyede konaklayarak yapımı devam eden büyük inşaatlar;
    • Yasak kapsamı dışındaki kişilere ise;
      • AFAD, Kızılay ve Vefa Sosyal Destek Birimleri’nde görev alanlar,
      • “Özel Gereksinimi” olanlar ile bunların veli/vasi veya refakatçileri,
      • Bankalar başta olmak üzere yurt çapında yaygın hizmet ağı olan kurum, kuruluş ve işletmelerin bilgi işlem merkezlerinin çalışanları,
      • Zorunlu sağlık randevusu olanlar,
      • Yurt, pansiyon, şantiye vb. toplu yerlerde kalanların gereksinim duyacağı temel ihtiyaçların karşılanmasında görevli olanlar,
      • İş sağlığı ve güvenliği nedeniyle işyerlerinden ayrılmaları riskli olan çalışanlar (işyeri hekimi vb.),
      • Servis hizmeti vermek üzere dışarıda olduklarını belgelemek şartı ile teknik servis çalışanları,
      • Tarımsal üretimin devamlılığı için gerekli olan ekim-dikim, sulama-ilaçlama gibi faaliyetler kapsamında bölgesel özelliklere göre İl/İlçe Hıfzıssıhha Kurulları’nca izin verilenler,
      • Belediyelerin toplu taşıma, temizlik, katı atık, su ve kanalizasyon, ilaçlama, itfaiye ve mezarlık hizmetlerini yürütmek üzere hafta sonu çalışacak personel,
      • 19.04.2020 Pazar günü saat 18.00’dan sonra geçerli olmak üzere tedarik zincirinin aksamaması amacıyla; marketler ve sebze-meyve hallerine mal, malzeme ve ürünlerin nakli, depolanması ve satışa hazırlanması aşamasında görevli olanlar eklendiKaynak
T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
  • Bakan; yapılan yeni yasal düzenlemeyle;
  • Hiçbir iş veya hizmet sözleşmesinin 3 aylık süreyle fesih edilemeyeceğini,
  • Nakdi ücret desteğinden yararlanan çalışanların, Genel Sağlık Sigortalı sayılacağını ve sigorta primlerinin İşsizlik Fonu’ndan karşılanacağını,
  • Kurumsal bakıma ihtiyacı olan yaşlı ve engelliler için gelir ölçütü ve ağır engellilik şartının 3 ay süreyle kaldırıldığını da bildirdi. Kaynak
  • 16 Nisan 2020 tarih 31101 sayılı Resmi Gazetede;
    • “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” Kaynak
    • “İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlandı. Kaynak
    • Yapılan değişikliklere göre;
      • Salgın hastalık ve doğal afet gibi mücbir sebepler nedeniyle iş güvenliği uzmanlığı, işyeri hekimliği ve diğer sağlık personeli eğitim programlarının teorik kısmının tamamının uzaktan eğitim ile verilmesine karar vermeye Bakanlığın yetkili olduğu ve
      • Bu kararın İSG-KATİP üzerinden ilân edileceği hüküm altına alındı.
  •   T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı

Bakan;

  • Gemiadamlarının liman ve kıyı tesislerinde değişimlerini karantina tedbirleri çerçevesinde kolaylaştırmak amacıyla tüm gemi, deniz araçları, gemiadamları ve şirketlerin belgelerinin 3 ay süre ile uzatıldığını açıkladı (16.04.2020). Kaynak
    • 28 Mart’tan başlayarak demiryollarında yolcu taşıması kısıtlanınca tüm imkanların yük taşımacılığı için seferber edildiğini,
      • Mümkün hatlardaki demiryollarının insan teması olmadan yük taşıması için kullanıldığını,
      • Tüm yük trenlerine sefer öncesinde sonrasında dezenfeksiyon işlemi uygulandığını söyledi (15.04.2020). Kaynak
Türk Tabipleri Birliği (TTB)
  • TTB:
    • Zorunlu olmayan üretimin durdurulması,
    • İşyeri hekimlerinin can güvenliğin sağlanması,
    • İşyeri hekimlerinin kişisel koruyucu ekipmanlarının Çalışma Bakanlığı tarafından sağlanması konusunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na yazı gönderdi (16.04.2020). Kaynak
Ankara Tabip Odası (ATO)
  • Türk Tabipleri Birliği (TTB) Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu ve ATO Asistan ve Genç Uzmanlar Komisyonu yaptıkları ortak açıklamada;
    • COVID-19 pandemisi sürecinde hastanelerde yaşanan organizasyon bozukluğunun yol açtığı sorunlara,
    • Bu sorunların tüm sağlık çalışanlarını ve özel olarak da asistan hekimleri önemli ölçüde etkilediğine dikkat çekti (16.04.2020). Kaynak
Türk Eczacıları Birliği
  • Dünya çapında 150’nin üzerinde ulusal eczacı örgütünü temsil eden Uluslararası Eczacılar Federasyonu (FIP), hükümetler ve diğer paydaşlardan aşağıdaki istemlerde bulundu (16.04.2020):
    • Eczacıların acil durum protokollerine tam anlamıyla dâhil edilmesi,
    • Evden çıkamayanlara ilaçlarının ve medikal cihazların eczacılar tarafından evlere tesliminde eczacılara lojistik ve finansal destek sağlanması,
    • Özellikle COVID-19 açısından yüksek risk grubunda yer alan bulaşıcı olmayan kronik hastalık sahiplerine erken reçeteleme ve reçetesiz acil durum tedariki için izin verilmesi,
    • Nüfus çapında kitlesel testlerin yapılmasına katkı sağlaması amacıyla eczaneler ağına yetkiler verilmesi,
    • Eczacılara streptokok enfeksiyonu gibi COVID-19’a benzer semptomları olan durumları test etme ve tedavi etme yetkisi verilmesi,
    • Sağlık nedenleri yüzünden geçici olarak kapatılan eczanelere finansal yardım sağlanması,
    • Uluslararası işbirliğinin öneminin anlaşılması.  Kaynak
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF)
  • AHEF tarafından
    • Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne yönelik hazırlanan yazıda (16.04.2020);
      • Seyahat yasakları ile ilgili genelge kapsamında olan vatandaşlara talepleri doğrultusunda valilik  / kaymakamlıklarda oluşturulan Vefa İletişim Merkezleri tarafından seyahat belgeleri düzenleneceği belirtilmiş olmasına rağmen, bazı valiliklerin bu vatandaşları Aile Hekimlikleri’ne yönlendirdiği, bu durumun salgınla mücadeleyi sekteye uğrattığı belirtildi. Kaynak
    • Sağlık Bakanlığı’na iletilen “Aile hekimliği birimlerinde 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan işçilerin iş kazası kapsamında yasal hakları ve hekimlerimizin hukuki sorumluluğu hakkında” konulu yazıda (16.04.2020):
      • Aile hekimliği birimlerinde çalışan işçilerin “işveren” statüsünün hekimlerde olması halinde “iş kazası ve meslek hastalıkları”ndan da sorumlu olunacağı,
      • İl Sağlık Müdürlükleri’nce verilen ödenekle hekimlerin işçilerin iş sağlığı ve güvenliğini sağlamasının mümkün olmadığı,
      • İşçinin ASM değil ASM dışında da virüse yakalanması halinde çalıştığı işyerinin tehlikeli sınıfında olması sebebiyle ödenmesi gereken “destekten yoksun kalma” gibi yüklü miktardaki tazminatları ödeyecek olanağı bulunmadığı,
      • Bu nedenle bu durumda doğacak külfete İl Sağlık Müdürlükleri’nin de katılması yönünde düzenleyici işlem tesis edilmesi,
      • Bu mümkün olmadığı takdirde salgın hastalık denetim altına alınıncaya kadar gruplandırma uygulamasında çalışan işçilerin ücretli izinli sayılmalarını gerektiği belirtildi. Kaynak

HASUDER’den Haberler

  • Prof. Dr. Dilek Aslan Günün Konusu’nda “Pandemilerde Geçmişten Alınan Dersler” başlığını ele almıştır. Okumak için

Okuma Önerisi

COVID-19 enfeksiyonunun tanı ve prognozu için tahmin modelleri: sistematik inceleme ve kritik değerlendirme

3 Ocak 2020’den sonra yayınlanan Covid-19 ile ilgili araştırmalar için PubMed ve Embase taranmış. 31 tahmin modelini tanımlayan yirmi yedi çalışma dahil edilme ölçütlerini karşılamış ve bu çalışmalar CHARMS’a dayalı standartlaştırılmış bir veri çıkarma formu kontrol listesi ve PROBAST (önyargı değerlendirme aracı tahmin modeli riski) ile değerlendirilmiş. Değerlendirilen klinik pratikte kullanılmak üzere geliştirilen modeller ‘genel popülasyonda Covid-19 pnömonisi nedenli hastaneye yatış riski tahmin modelleri’, ‘teşhis modelleri’, ‘BT’ye dayalı tanı modelleri’, ‘semptomatik hastada tanı modelleri’ ve ‘prognostik modeller’di. Yapılan değerlendirmeler sonucunda tahmin modellerinin, acil ihtiyaç duydukları bir anda tıbbi karar almayı desteklemek için hızla akademik literatüre girdiği ancak önerilen modellerin yüksek yanlılık riski altında zayıf bir şekilde raporlandığı ve rapor edilen performanslarının muhtemelen iyimser olduğunu göstermiş. Güvenilmez tahminler klinik kararlara rehberlik etmekten daha fazla zarara neden olabileceğinden metodolojik rehberliğin takibi önerilmiş.

Wynants L. Et al. Prediction models for diagnosis and prognosis of covid-19 infection: systematic review and critical appraisal. BMJ 2020;369:m1328. doi: https://doi.org/10.1136/bmj.m1328 (Published 07 April 2020)

*Bu metin HASUDER adına Prof. Dr. Nazım Ercüment Beyhun, Doç. Dr. Lütfi Saltuk Demir, Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz,  Uzm. Dr. Duygu Kavuncuoğlu, Uzm. Dr. Musa Şahin, Arş. Gör. Dr. Tülin Çoban, Arş. Gör. Dr. Tuğçe Dartılmak, Arş. Gör. Dr. İrem Dilaver ve Arş. Gör. Dr. Aslı Ata Teneler tarafından hazırlanmıştır.
====================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz HASUDER – HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ’nce hazırlanan bu önemli derlemeyi paylaşırken, yararlı olmasını diler, emek verenlere çok teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile. 18 Nisan 2020, Ankara 

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Anayasa Hukuku PhD Öğrencisi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER) YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) PANDEMİSİNE TÜRKİYE’DE HAZIRLIKLILIK VE YANIT: 28. GÜN DEĞERLENDİRMESİ

HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER)
YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) PANDEMİSİNE
TÜRKİYE’DE HAZIRLIKLILIK VE YANIT: 28. GÜN DEĞERLENDİRMESİ*

Pandeminin Ülkemizdeki 28 gününe ilişkin HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER) YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) GÖREV GRUBU iş planı çerçevesinde Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak, Dr. Öğr. Üyesi Meltem Akın Dikleli, Prof. Dr. Gül Ergör, Arş. Gör. Nurcan Şentürk Durukan, Arş. Gör. Dr. Selin Girgin ve Prof. Dr. C. Tayyar Şaşmaz.’ın katkılarıyla hazırladığımız durum raporunu değerlendirmelerinize sunuyoruz.
 
Salgının  zararını en aza indirmeye katkı sağlamasını diliyoruz. 12 Nisan 2020
 
COVID-19 Durum İzleme Grubu adına

Prof.Dr. Muzaffer Eskiocak

I. Giriş

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 30 Ocak 2020 tarihinde Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın (COVID-19) Uluslararası Önemi
Haiz Halk Sağlığı Acil Durumu olduğunu ilan etmiştir. DSÖ durum raporlarında Türkiye’deki virüs dolaşımı
tanımlaması; Avrupa kaynaklı olduğu açıklanan ilk importe olgu bildiriminden yaklaşık bir hafta sonra (19 Mart
2020) yerel dolaşıma (local transmission), üç hafta sonra da (09 Nisan 2020) toplumda yaygın dolaşıma (community transmission) evrilmiştir.

Sağlık Bakanlığı kurduğu Pandemi Bilim Kurulu ile süreci yönetmeye ve koordinasyonu sağlamaya çalışmaktadır.
Alınan önlemler, başlangıçta COVID-19 olgusu bulunan ülkeler ile olan uçuş yasağı sınırlamalarından; okulların
kapatılması, kamu kurumlarında esnek ve uzaktan çalışılması, yurtdışı ve yurtiçi seyahat ve hareketliliğin
sınırlandırılması, büyükşehirlere giriş ve çıkışların kapatılması, illerin kendi pandemi kurullarıyla il için alınacak
önlemlerin belirlenmesi ve büyükşehirlerde iki günlük sokağa çıkmanın yasaklanması noktasına ulaşmıştır. Geçen
bir ayda COVID-19 olgu sayıları hızla artarak ülkemizin olgu sayısı yüksek seyreden ülkeler grubunda yer aldığı
görülmektedir ve olgu artışı hızla devam etmektedir.
Bu süreçte sağlık örgütünün cansiperane çalışmalarına karşın, kamu yönetiminin aldığı önlemler ile süreç
yönetimi, -Uzmanlık Derneğimiz HASUDER’in anlamlı soyutlaması ile- UMUT ve ENDİŞE duygularını birlikte
yaşatmaktadır. Süreç, toplumda ve kamu yönetiminde gittikçe daha çok belirginleşen ve farklılaşan -aklın ve
bilimin sınırlarını zorlayan- etki ve tepkilere (geçinmek için evden çıkmak zorunda olma-evde kal çağrısına
uyamama, COVID-19 durumu belirsiz yurt dışından ve umreden dönenlere ilk başlarda uygulanan öz-denetimli
karantina, sosyal mesafeye aldırmama, dezenfeksiyon tüneli, sokağa çıkma yasağının kapsamında belirsizlik markete hücum vb gibi) yol açmaktadır.

Pandemi bütün ülkeler için birincil sağlık sorunu olma durumunu sürdürürken bu süreç, akıl ve bilimsel
yöntemlerden uzaklaşılmadan, tüm süreç saydam olarak paylaşılarak, toplumda güven duygusu korunup
geliştirilerek yürütülür ise en az toplumsal hasar ile atlatılabilecektir.

Amaç

HASUDER tarafından hazırlanan “Türkiye’de Pandeminin İlk 14 Gün Değerlendirmesi” raporunun devamı niteliğinde ve kapsamı bir öncekine göre genişletilmiş olan bu çalışma ile; ülkemizde ilk COVID-19 olgusunun görülmesinden (10 Mart 2020) sonra geçen 28 gün içindeki pandemi sürecini değerlendirmek, sürecin yöneticileri için eleştirel okuma ve tartışma zemini oluşturmak, bilim ve toplumsal bellek için kayıt üretmek amaçlanmıştır.

Yöntem

Bu çalışmada, kabul gören 14 günlük kuluçka süresi temel alınarak ülkemizdeki hazırlıklılık ve yanıt en uzun iki kuluçka
süresince (28 gün) değerlendirilmiştir. Sağlık Bakanlığı kamuoyu paylaşımları [1, 2, 3], DSÖ durum raporları [4],
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) [5] ile diğer açık kaynaklı veriler ve medya haberleri gözönüne
alınarak ülkemizdeki salgın yönetim süreci DSÖ Hazırlıklılık ve Yanıt Kılavuzu’na [6] göre değerlendirilmiştir.

…………………..
……………………………
…………………………………….
…………………………………….

Öneriler

1. Halk Sağlığı Uzmanları İl Pandemi Koordinasyon kurullarının tamamında görevlendirilmelidir.
2. Salgın epidemiyolojik veriler ve toplumbilimleri doğrultusunda hastalanma ve ölümleri önlemek amaçlı
bir yaklaşımla yönetilmelidir. Kontrollü salgın yönetimi yerine baskılama stratejisine geçilmelidir.
3. Tüm illerde test yapılmalıdır. Test yapılan merkez sayısı illerin ihtiyacını zamanında karşılayacak düzeye
çıkarılmalıdır
4. Sağlık çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği sağlanmalıdır.
5. Toplumun algı ve davranışlarına ilişkin toplumbilim araştırmalarından üretilen kanıtlara dayalı uyum ve
işbirliğini geliştirici politikalar belirlenip uygulanmalıdır. Salgın yönetimine güven geliştirilmelidir.
6. Türkiye’de COVID-19 salgınına ilişkin araştırma olanakları hızlıca yaratılmalıdır.
7. Yurttaşlara, “Yaşamınızın sürdürülmesi devletin güvencesi altındadır“ mesajı net olarak verilmeli,
gereği yapılmalıdır.
8. Sürveyans verileri epidemiyolojik analizlerin ve değerlendirmelerin yapılabilmesi için ilgili bilim
alanlarındaki uzmanların analizine açılmalıdır.
9. Salgının denetiminde olguların izolasyonu ve temaslı izlemleri yaşamsal öneme sahip olup, ev izolasyon
koşulları uygun olmayan COVID-19 olguları için yurt vb. ev dışında izolasyon yerlerinin hazırlanması gerekmektedir.
10. COVID-19 PCR(+) olgular dışında PCR(-) radyoloji ya da klinik pozitif olguların da izolasyon temaslı
izlemlerinin yapılması ve kayıtlarının ayrıca tutulması önerilir. COVID-19 virüs tanımlanmış (test sonucu
pozitif olan) hastalar COVID-19 doğrulanmamış (test sonucu negatif) COVID şüpheli hastalar da U07.3
hastalık kodu ile kayıtlara geçirilmelidir. Ölüm bildirim sisteminde ve Hastane Bilgi Yönetim Sistemi’nde
(HBYS) aynı kodlar kullanılmalıdır
11. Pandemi bilim kurulu kararları toplumla paylaşılmalıdır.
12. Sağlık çalışanlarının örgütlerinin de katıldığı, toplum önderlerini de sürece katan saydam bir yönetim
sergilenmeli, salgın yönetimine güven güçlendirilmelidir.
*****
Dostlar,

26 sayfalık bu çok değerli raporu hazırlayan, başta uzun yıllar Trakya Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalında birlikte çalıştığımız sevgili meslektaşımız Prof. Dr. Muzaffer ESKİOCAK olmak üzere çalışma kümesindeki meslektaşlarımıza şükran doluyuz..

Yukarıda rapordan bölümler sunduk..

Tüm raporu okumak ve indirmek için lütfen tıklayınız..
(2,15 MB)

Yeni_Koronavirus_Pandemisinde_Hazirliklilik_ve_Yanit_Turkiye_28._Gun_Degerlendirmesi

Özenle okunmalı ve gereği yapılmalıdır..

Sevgi ve saygı ile. 13 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

PANDEMİNİN İLK 14 GÜN DEĞERLENDİRMESİ

PANDEMİNİN İLK 14 GÜN DEĞERLENDİRMESİ

Değerli site okurlarımız,

Bizim de üyesi olduğumuz HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER), korona salgını sürecinde etkmin biçimde çalışmakta. Uzmanlık Derneğimiz,

YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) GÖREV GRUBU

adı ile bir birim kurarak süreci izlemeye koyuldu. Bu bağlamda ilk rapor, başlıkta görüldüğü üzere,

 

  • PANDEMİNİN İLK 14 GÜN DEĞERLENDİRMESİ

başlığını taşımakta. Emek veren meslektaşlarımıza ve özellilkle, Edirne’de Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında uzun yıllar birlikte çalıştığımız, bu Raporun takım önderi (ekip lideri) Sn. Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak’a eşekkür ederiz. Rapor pdf biçiminde. Aşağıdaki gibi başlıyor :
****

Bu Durum Raporu,
Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak,
Dr. Öğr. Üyesi Meltem Akın Dikleli,
Prof. Dr. Gül Ergör
ve Arş. Gör. Dr. Eray Öntaş’ın

katkılarıyla HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER)

YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) GÖREV GRUBU İş Planı
çerçevesinde hazırlanmıştır.

Değerlendirmenin amacı, yöntemi ve kısıtlılıkları

Bu çalışmada, COVID-19 pandemisinin ülkemizde ilk olgunun duyurulmasından sonraki 15 gün içinde geçen süreci değerlendirmek amaçlanmıştır. Bu değerlendirme; salgın yönetim sürecinde olanların, ellerindeki veriler gözeterek mevcut durumu değerlendirmelerine ve karar süreçlerine katkıda bulunabileceği umuduyla yapılmış ve paylaşılmıştır.

Yöntem:

Sağlık Bakanı her gün basın açıklaması ve/veya tweet iletisi ile kamuoyuna bilgi vermiştir. Sağlık Bakanının basın açıklamaları ve tweet mesajları, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) durum raporlarındaki Türkiye verileri ve ECDC verileri değerlendirilerek; gazete haberleri, salgın yönetimi ve DSÖ’nün COVID Pandemisi sürveyansı için önerileri doğrultusunda işlenmiştir.
****
Rapor davamla;

Test Yapılan Merkezler
 Test yapılmaya Ankara’da referans laboratuvarda başlanmış,
 Ardından İstanbul, Erzurum ve İzmir, Adana, Samsun eklenmiş
https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiye-koronavir%C3%BCse-ne-kadar-haz%C4%B1r/a-52714162
https://www.saglik.gov.tr/TR,64493/saglik-bakani-koca-koronaviruse-iliskin-son-durumudegerlendirdi.html
 Sağlık Bakanı, Meclis konuşmasında laboratuvar sayısının 12’ye çıktığını, tüm illerde test
yapılacağı ve ücretsiz olacağını duyurmuş (19.03.2020),
https://www.saglik.gov.tr/TR,64544/bakan-koca-tbmmde-koronavirus-ile-mucadeleye-iliskin-sunumyapti.html
 25.03.2020’de laboratuvar sayısının 23 ilde 37 merkeze ulaştığı bildirilmiştir.
https://www.milliyet.com.tr/gundem/corona-testlerinde-laboratuvar-atagi-6173269

Vaka Sayısı

Vaka sayısının 98’den 191’e ulaştığı ilk hafta sonunda virüs dolaşımı importe olmaktan çıkıp yerel dolaşım olarak nitelendirilmiştir. Sağlık Bakanı ülkede virüsün yaygın dolaşımda olduğunu duyurduğunda, DSÖ raporunda da Türkiye durumu “Yerel dolaşım” olarak görülmektedir.
(Kaynak: WHO, Situation Reports https://www.who.int/docs/default-source/coronaviruse/ situationreports/20200319-sitrep-59-covid-19.pdf?sfvrsn=c3dcdef9_2)

Ölüm Bildirimi
İlk ölüm 7. günde duyurulmuştur. Ölen 44 olgunun yalnızca 2’sinin 60 yaşın atında olduğu bildirilmiştir. (https://www.saglik.gov.tr/TR,64648/bakan-koca-koronaviruse-iliskin-tedbirleri-ve-son-durumudegerlendirdi.html)
****
Prof. Eskiocak ve çalışma arkadaşlarının bu önemli raporu devamla, Salgınn Epidemiyolojik olarak bilimsel eksende yönetilebilmesi için bilinmesi gerekenlerin BOŞ TABLOLARI ile sürüyor.

Sağlık Bakanlığınca dikkate alınması dileğimizdir.

Raporun bütünü 12 sayfa ve aşağıdaki erişkeden indirilerek incelenebilir, paylaşılabilir.

PANDEMİNİN İLK 14 GÜN DEĞERLENDİRMESİ 26.03.2020. Eskiocak ve ark.

Bir kez daha HASUDER’e ve çalışma kuruluna teşekkür ederiz..
****

Bir kez daha vurgulayalım ki; bu salgının yönetimini AKP iktidarı gereğince yapamamaktadır.
Bir kez çooook gecikilmiş, ilk olgunun Ç,n’den bildiriliği 31 Aralı 2019’dan sonra gerekli hazırlıklar yapılmamıştır.

Bunların başında sağlık sektörünün çok yönlü güçlendirilmesi geliyordu. Maske, özel giysiler, ilaçlar, hastane yatakları ve yoğun bakım birimleri, halkın ve sağlık çalışanlarının eğitimi, karantina yerleri ve sahra hastaneleri ya da uygun binaların hastaneye dönüştürülmesi..

Özellikle TEST YAPILMAMASI ciddi hata kaynağı oldu. Dünya Sağlık Örgütü sürekli olarak 3 adımlı reçeteyi vurguladı :

1. Test yap
2. Testle yakalanan Taşıyıcı / kuşkulu olguyu karantinaya al, toplumdan ayır..
3. Testle yakalanan hastaları izole et ve erkenden sağaltıma başla..

Bunları yapmadık, hala yeterli yapmıyoruz.. Bu hafta içinde bile hangi tarama / tabı testini kullanacağımızı belirleyemedik.. Çooook ciddi zaman yitimi oldu ve olgular patladı sonunda.

2. büyük hata Umre’ye izin verilmesi oldu. 21500 kişi, çoğu yaşlı olmak üzere gittiler ve döndüklerinde yarısından bile azı karantinaya alındı. Çoğu topluma (İstanbul, Kocaeli ağırlıklı) dağıldı, çooook sayıda ziyaretçi kabul ettiler ve yangına adeta benzinle gidildi..

Öğrenci yurtları boşaltıldı ve binlerce öğrenci etik ve hukuk dışı biçimde evlerine yollanarak toplum içi hareketlilik çok artırıldı, oysa son zamanlarda herkese AMAN EVDE KAL… demekteyiz. Bu

  • Uumrecilere, Türkiye’ye dönerken uçakta parasetamol içerikli ateş düşürücü dağıtıldığını ve termal kameralardan ateşi olanların kaçırıldığını  dehşetle öğreniyoruz..
  • Bu davranış Müslümanlığa asla yakışmadığı gibi, insan haklarının da açık ihlalidir.

Ve son olarak, sınır kapılarından girişler denetlenmedi, bu kapılar çoooook geç kapatıldı.

Öte yandan Türkiye’de 5 milyon dolayında Suriye ve Irak vatandaşı var, kaçak 1 milyon dolayında nüfustan söz ediliyor; işsizlik ve yoksulluk çok yakıcı, yaşam standartları geri..

Böyle bir tabloda Türkiye yakalandı..

Şimdilerde, AKP = TEK ADAM ERDOĞAN, yangının hızla büyümemesi için duacı. Salgın hızla tepe yaparsa, hasta ve ölüm sayılarının çok artması siyasal faturası kaçınılmaz bir durum. Öte yandan tam bir sokağa çıkma yasağı ilanı ise ekonomik bakımdan kaldırılabilir değil. 1,1 trilyon TL olarak bağlanan 2020 bütçesi zaten 139 milyar TL açık öngörmekte. TCMB yedek akçeleri ve yıllık kârına geçen yıl el kondu. Borç gırtlağı aşıyor ve yeni kredi = dış borç almak, Devlet tahvilleri ile tefeci faizi verilmesine karşın olanaklı olamıyor..

  • Tüm umut, salgınun hızlı bir tepe yapmadan 2-3 hafta içinde yavaşlamaya geçmesi, salgın eğrisinin düzleşmesi.. Ya da zamana yayılması Ne var ki, salgının uzaması ekonomik yıkımı büyütecek..
  • Türkiye, çoook gecikmiş olsa bile, çok sayıda test yapmalı ve DSÖ stratejisi ile salgını yönetmeye bakmalıdır; bir kez daha UYARMIŞ OLALIM..

Bu gün akşam, Sağlık Bakanlığı resmi verileri aşağıda (https://covid19.saglik.gov.tr/) :

Responsive image

Dünyadaki durum ise şöyle (https://www.worldometers.info/coronavirus/ 28 Mart 2020, 18:39)

Koronavirus olguları: 650,913
Ölümler : 30,299
İyileşenler : 139,555

Kaba bir ölçütle, Türkiye Dünya nüfusunun %1,1’i olup, yukarıdaki ilk 2 rakamın %1,1’ni alırsak;

650,913 x % 1,1 = 7160 olgu beklenir; 7,402 olgumuz var.. Hızla tırmanıyoruz!
30,299 ölüm x %1,1 = 333 ölüm beklenebilir ama 108 ölüm var.. Keşke doğru olabilse!?

– Buzdağının ucunu yeni yeni yakalıyoruz.
Çünkü mızrak çuvala sığmıyor..
Ama AKP iktidarı gerçek durumu hala perdeliyor..
Günü gelince,

  • AKP = Erdoğan, “DÜNYA ALEM BİZE HAYRAN – KISKANIYORLAR BİZİ, hamdolsun, bütün dünyadan daha başarılı kapattık bu salgını da….” diyecek..

Hazırlık buna mı?? Yazık.. çok yazık!

Sevgi ve saygı ile. 28 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

KORONA VİRUS SALGINI GÜNCELLEME -3

KORONA VİRUS SALGINI GÜNCELLEME -3


Değerli site okurlarımız,

İlk 2 güncellemeyi http://ahmetsaltik.net/2020/03/18/korona-virus-nelere-sal-nelere-mercek/, adresindeki yazımızın altında 2 yorum olarak paylaşmıştık..

Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre 19 Mart 2020 günü 1981 kişiye korona virüs testi yapıldı ve % 8,48 oranında olgu / hasta bulundu. Bu sonuçları tarama değil doğrulama testi sonucu varsayar isek.. Salgının aşamasına, test uygulanan kişilerin epidemiyolojik özelliklerine göre değişebilmekle birlikte, çok önemli bir orandır ve riskin büyüklüğünü vurgular. Öte yandan, yaygın test yapmakla çok sayıda erken – bulgusuz (a-semptomatik) olgu yakalanabileceğini de kanıtlar. Gereksinimimiz de buydu zaten baştan beri..

Demek ki temel belirleyici TEST yapmak!..

DSÖ de 3 T formülü öneriyor..

1. Test yap erken tanı koy
2. Olguları ayır
3. Sağaltım (tedavi) ver..

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)  COVID-19 hastalarının belirlenip karantinaya alınabilmesi için ülkelere daha çok koronavirüs testi yapmaları çağrısında bulundu. DSÖ Genel Direktörü Dr. T. A. Ghebreyesus, testlerin yapılmasının salgın ile savaşımın temeli olduğunu ve her ülkede önemsenmesi gerektiğini belirtti. DSÖ, hastaların tedavi edilmemeleri durumunda veya iyileşip iyileşmedikleri izlenmediğinde, salgının düşük düzeyde sürebileceği ve insanların sosyal kısıtlamaları kaldırıldığında da salgının daha kötü bir noktaya ulaşabileceğine dikkat çekti. (https://www.dw.com/tr..)

Hala, salgın 3. ayını bitirmek üzere iken, 81 ili olan ülkemizde 16-18 ilde, daha yeni test yapılabilecek.. Kalan iller?? Türkiye bunca aciz mi? 2,5 – 3 aydır ne yaptık?

Cerrahi maskede bile sıkıntı var!?

Aziz milletimizin kimi muhterem bireyleri, hastanelere hasta gibi başvurarak bu maskeleri topluca yürütümeyi “dinen caiz” görebilmekte.. Hatta fahiş fiyatlarla pazarlamayı da!
***

Bütün umut; Türkiye ve dünyada salgının çizeceği olgu sayısı / ya da insidens hızı eğrisinin yükselme eğiliminin çok yüksek olmaması.. Örneğin 45 dereceyi bulmaması! Klasik çan eğrisi oluşursa işimiz çooook zor.. Sağlık kurumlarımız aşırı yüklenme nedeniyle iflas edebilir..

“Tatlı bir eğim” (slope, tg æ < 45) ile yükselmesi, hızla yükselmenin (explosion) yerine plato’nun uzaması ve çıktığı gibi inişe geçmesi “arzulanan” epidemiyolojik beklentidir. Ancak bu kez de uzayan salgın nedeniyle sosyo – ekonomik yük kaldırılamaz boyutlara ulaşabilir..

Öte yandan, eğrinin tek tepeli (unimodal) olması da kural değil.. Örneğin Çin için.. Yerli olguları kalmadı, büyük başarı ancak yabancı (imported) hastaları var hala.. Önlemler gevşetilirse, salgın eğrisi, altında kapattığı alan kuramsal olarak gene “1 birim” kalmakla birlikte (!), kafasını kaldırabilir ve 2 tepeli (bimodal), hatta çok tepeli (multimodal) desen (patern) de çizebilir!..

Çok tepeli salgın eğrisi deseni için bir başka neden de, bu salgın sürerken Corona Virus 19‘un mutasyona uğraması ve önceden hastalığı geçirenlerin de bir kez daha yakalanması riskinin gerçekleşmesidir.. Bir başka deyimle, enfeksiyon hızla yayılsın, bağışık nüfus oranı büyüsün ve yayılım böylelikle dursun… senaryosu, bu nedenle bilimsel olmadığı gibi, İnsancıl da değildir!

  • Epidemiyolojik irdeleme zorunludur.. hem de adamakıllı.

Bunu klinisyen hekimler –en azından yeterince– bilmez ve yapamaz..

HALK SAĞLIĞI Uzmanlık Alanının ve Epidemiyolojinin işidir matematiksel modellemeler geliştirmek ve öngörüler (forecasting) üretmek… (Quantitative Decision Making Procedures..)

Ancak, HALK SAĞLIĞI Uzmanlarını TV’lerde göremiyoruz pek!_

Her salgının çan eğrisini (Galton’s bell shape) çizeceğini söyleyen enfeksiyon ve başka dallardan uzmanlar görüyoruz.. Hatta dışarıda eğitim almış bir bölümü.. Bu çok yanlış..

Türkiye’deki COVID-19 salgınının epidemiyolojik eğrisini çizebilmek son derece önemli. Salgın 3. ayını bitirirken ülkemizde bu eğriyi hala elde edemedik. Oysa bu eğri, salgının yönetiminde bize pusula gibi yol gösterici olacaktı..

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Koronavirüs salgını nedeniyle karantina altında olanlara ilişkin yaptığı açıklamada, “9 bin 800 kişiye Umre dahil karantina uygulamamız var… ” dedi. Oysa Umre ziyaretçileri 21 bin kişi idi. Bu riskli kitleye bile tarama testi bütünüyle yapılmamıştır. Tüm Türkiye’ye dağılmışlardır, bu büyük bir hatadır salgın yönetiminde ve bedeli ödenecektir.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde bir eğitim sırasında Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı meslektaşımız Dr. Güle Çınar’ın bu konuyu eleştirmesi son derece yerinde ve gereklidir. Gizlice kayıt yaparak, kırpıp – bölerek servis yapmak ve suçlu yaratmaya çabalamak tek sözcükle “ayıp” tır. Bu meslektaşımızın yanındayız Ankara Tabip Odası gibi.. Destek açıklaması yapan Ankara Tıp intörn doktorlarımız gibi.. Üniversite / Fakülte yönetiminin bu meslektaşımıza destek vermek yerine “özür açıklaması” yapmaya yönlendirmesini üzüntüyle karşılıyoruz. (Anayasa md. 38/6: “Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.”)

Öte yandan, epey gecikse de, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yeni tip Corona Virüs (Covid-19) önlemleri kapsamında camilerin kapalı tutulmasının kararlaştırılması yerinde olmuştur.

19 Mart 2020 gecesi saat 21:00’de sağlık çalışanlarına balkonlarında ALKIŞ DESTEĞİ başlatan vefalı halkımıza şükranlarımızı sunarız..

Türkiye’de COVID-19 testi yapılma koşulları – ölçütleri aşırı dar tutulmuştur. Oysa HonKong, Singapur, Tayland, Güney Kore, Çin tersini yaptı. İsteyen herkese, sokaklarda…. test yapıldı ve taşıyıcılar erkenden tanı aldı, toplumdan ayrıldı (izolasyon, tecrit..), sağaltımları (tedavileri) yapıldı bulaş zinciini kırmak için.
****

Dün (9.03.2020) Sağlık Bakanı TBMM’de bilgi sundu, soruları yanıtladı..
Ama kapalı kalan / bırakılan birçok yer var..
Örneğin olguların ülkeye dağılımı ve özellikleri.. Yerli ya da yabancı olmaları, geçici koruma statüsü altında olan 5 milyonu aşkın insanda durum nedir örneğin??

KİŞİ – YER – ZAMAN bilgisi / üçlüsü yaşamsal derecede önemlidir Epidemiyolojik irdeleme ve öngörü için..

Kullanılan test ise YUMUŞAK KARIN..

Tarama testi (screening test) ve doğrulama testi (confirmation test) apayrı şeyler..

Sağlık Bakanı, 15 dakikaya dek indirilen sürede test sonucu verilebileceğini söyledi.. Bu iyi ama en önemli özelliği bu değil bir testin..

Geçerlik (validity) ve güvenilirlik temel özellikler..

Güvenilirlik için ise DUYARLIK / ÖZGÜLLÜK / POZİTİF KESTİRİM DEĞERİ / NEGATİF KESTİRİM DEĞERİ diye 4 özelliğe bakılmakta bir test için..

43 yıllık hekim, 40 yıllık Halk Sağlığı Uzmanı ve 33 yıllık Halk Sağlığı Öğretim Üyesi olarak biz bu bilgilere erişemiyor ve salgının yönetiminde Sağlık Bakanlığına destek olamıyoruz..

Bilimsel Kurulda salt 1 Halk Sağlığı Uzmanı profesör var.. Oysa Kurul bu uzmanlardan oluşmalı gerçekte ve gerektiğinde başka dal uzmanları çağrılmalı.

HALK SAĞLIĞI UZMANLIĞI” (Public Health Specialty) denen tıp dalının dünyadaki tanımı ve işlevi bu!

  • Salgınları, Halk Sağlığı Uzmanları yönetir..

Dolayısıyla Sağlık Bakanlığının hemen, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği – HASUDER ile yoğun profesyonel kurumsal işbirliğine girmesi zorunludur..

Türk Tabipleri Birliği ile de elbette..

20 Mart 2020 günü saat 00:15’te dünya genelinde doğrulanan olgu sayısı 244,950; ölümler 10,033 ve iyileşenler 87,408 kişidir.

Türkiye, 83 + 5 = 88 milyon nüfusu ile dünya nüfusunun %1,1’i olup; yukarıdaki verilerden bu oranda pay alabileceği kabaca varsayılırsa; 244,950 x 0,011 = 2694 COVID-19 hastası ve 110 ölüm kaydetmiş olmalıydı.. diye pragmatik bir öngörüde bulunabiliriz.. Ancak 359 toplam olgu  sayısı ve 4 de ölüm kaydımız var!? 168 olgu salt dün eklendi 1981 test sonucu ve % 8,48 pozitiflik oranı oldukça yüksektir. Demek ki test yapmayı deyim yerinde ise “cömertçe” sürdürmek gerekir. En azından şu dönemlerde çünkü olgu yakalama oranı yüksektir. Bildiğimiz ölçüde, uygulanan gerçek zamanlı PCR testi ile yalancı negatiflik çok düşük, testin duyarlığı çok yüksektir. Tipik buzdağı sorunu.. (ice berg phenomenon and illusion)

Buzdağının suyun üstünde görünen bölümü, su altındaki ana gövdenin 1/10’u gibi..

  • Herhalde dünyada açık ara fark ile en başarılı COVID-19 savaşımını Türkiye yürütüyor!?
    Dünya alem gelip bizden öğrenmeli.. mi demek düşüyor bize??!!
  • AKP ve Erdoğan’ın BİLİMSEL – SAYDAM – POLİTİK OLARAK DÜRÜST olmak zorunda; başka hiçbir ama hiçbir seçenekleri yok, yok, yok!

Yurt dışında yayınlanan (16.03.2020) bildik yazarlı bir makalede,

partili CB Erdoğan’ın 80 milyon insanın yaşamı ile kumar oynadığı ve
halka YALAN SÖYLEDİĞİ
savları dile getirilmekte!
(https://nationalinterest.org/blog/middle-east-watch/gambling-80-million-lives-why-erdoğan-lied-about-coronavirus-133672)

Bunu asla hak etmiyoruz. Halka saygılı, gerçekleri dile getiren, saydam – dürüst ve hesap verebilen politik kadrolar Türk halkının da elbette en doğal haklarındandır.

Türkiye bu salgının altında kalırsa;

  • AKP falan kalmaz, kar gibi erir, biter yok olur, tarihin çöplüğünde hak ettiği yeri bulur…Türkiye, yaralı da olsa elbette yoluna devam eder, iyileşir.

Sevgi, saygı, kaygı ama UMUT ile.
20 Mart 2020 (03:05) Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

KORONA SALGINI İLE İLGİLİ GÜVENİLİR BİLGİ KAYNAKLARI ve AKP İKTİDARINA ÖNERİLER

KORONA SALGINI İLE İLGİLİ GÜVENİLİR BİLGİ KAYNAKLARI
ve AKP İKTİDARINA ÖNERİLER


Değerli Sitemiz İzleyicileri,

Yaşadığımız küresel salgın ile ilgili güncel ve güvenilir bilimsel bilgiye erişmek önemli..

Sitemizde elden gelen çabayı gösteriyoruz..

Bizim de çalıştığımız Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi web sitesi bu bağlamda oldukça değerli.

www.medicine.ankara.edu.tr 

adresinin düzenli olarak izlenmesini öneririz. Aşağıdaki poster bir örnek..

Bu sitede ayrıca kısa filmlere de erişmek olanaklı.

http://www.medicine.ankara.edu.tr/2020/03/17/79028/

http://www.medicine.ankara.edu.tr/2020/03/17/79010/

Yeni Corona Virüs Hastalığı (Covid-19) ile ilgili bilgi alınabalecek siteler.

  • T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI

https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/covid19

Bu site, Sağlık Bakanlığı’nın HALK SAĞLIĞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ resmi / kurumsal sitesidir.

Salgınların yönetimi, Tıp Dalları içinde “Halk Sağlığı Uzmanları” nın bilimsel sorumluluğundadır. Dolayısıla Sağlık Bakanlığında kilit sorumluluk Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünündür.

Sağlık Bakanlığının, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği – HASUDER ile çok sıkı kurumsal işbirliği içinde olması zorunludur.

Bilim Kurulu’nda bildiğimiz ölçüde tek 1 Halk Sağlığı Uzmanı vardır; oysa tam tersine, bu Kurul esas olarak Halk Sağlığı Uzmanlarından oluşmalı, gerektiğinde balka dallar çağrılmalıdır.

  • DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (DSÖ / WHO / OMS)

https://www.who.int/health-topics/coronavirus

  • TÜRKİYE ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE KLİNİK NMİKROBİYOLOJİ UZMANLIK DERNEĞİ (EKMUD)

https://www.ekmud.org.tr/

  • KLİNİK NMİKROBİYOLOJİ UZMANLIK DERNEĞİ

https://www.klimud.org/
*****

Ayrıca bizim uzmanlık derneğimiz olan HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ – HASUDER web sitesi ve bu amaçla özel olarak hazırlanmış bir web sitemiz de var :

www.hasuder. org.tr ve www.korona.hasuder. org.tr

Unutulması ki; Anayasanın 135. maddesi uyarınca özel yasa ile (6023 sayılı yasa) kurulan ve Anayasada “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” olarak tanımlanan, bizim de doğallıkla üyesi olduğumuz Türk Tabipleri Birliği‘nin

www.ttb.org.tr

adresli kurumsal web sitesinde sorunun hem tıbbi hem de ekonomo – politik boyutlarını irdeleyen bilimsel kaynaklara erişilebilir. Dün, 18 Mart 2020 günü Erdoğan’ın yaptığı toplantıya TTB’nin çağrılmaması asla bağışlanamaz. Hem ulusal birlikten söz edeceğiz, hem de ülkenin yasal hekim birliğini dışlayacağız, utandırıcıdır!

* Ne yazık ki Sağlık Bakanlığı yeterince saydam değil..

Örneğin korona olgularının hangi illerde olduğunu bilmiyoruz. Oysa örneğin ABD, tüm eyaletlerde olgu ve ölüm sayılarını saydamlıkla yayınlıyor web sitelerinde.

Meslektaşımız, Çocuk Hekimi Sağlık Bakanı Dr. Fahretttin Koca bu gün TBMM’de bilgi verdi, soruları yanıtladı epey geç de olsa..

Temel sorunlardan biri şudur                                        :

Türkiye sayısal yeterince korona testi yapmamıştır..
Bu bağlamda çoooook gecikmiş ve kritik zamanlar heba edilmiştir..
Oysa Singapor, Honkong, Güney Kore, Tayland.. ve koskoca Çin bu bağlamda baştan beri çok atak olmuşlardır.

1. Çok sayıda test uygulayarak hastalara – taşıyıcılara erken tanı koymuşlardır.

2. Erken tanı konan taşıyıcı ve hastalar toplumdan ayrılmış (izolasyon, tecrit, karantina..) ve sağaltımları (tedavileri) yapılmıştır..

Gerçekte reçete yalındır ve DSÖ Genel Başkanı Dr. Thedros G. Adhenom’un ustaca özetlediği üzere 3 T formülüdür..

Sağlık Bakanlığı, ilk olgunun bildirildiği 31 Aralık 2019’dan bu yana geçen 2,5 ayda gerekli lojistik hazırlığı yapmamış, yapamamıştır..

Korona testi, Sağlık Bakanı’nın bu gün TBMM’de açıkladığı üzere şu güne dek toplam 10 bin dolayında uygulanmıştır. Bu sayı olağanüstü yetersizdir, belki de 10 milyon kişide yapılmalıydı! Örneğin 21 bin Umre ziyaretçisine bile test yapılmış değildir, bu kişilerin büyük çoğunluğu, bağışlanmaz bir hata ile ülkeye dağılmışlardır.

Testin maliyeti çok yüksek değildir, ülkeler bu amaçla on milyarlarca Dolar kaynak ayırmaktadır. Türkiye’de hala 18 ilde testin yapılabilir olacağından söz etmektedir AKP iktidarı..

Çok üzücüdür.. 81 ilde derhal yapılabilir olmalıydı, 2,5 ay içinde bu hazırlık yapılmalıydı.

Cerrahi maske, yoğun bakım yatakları, sahra hastaneleri.. gibi lojistik eksikler giderilmeliydi.

Oysa öğrenci yurtları boşaltılarak karantina yerleri yapılmıştır.. Salgın uzarsa ve karantina altına alınması gereken nüfus daha da artarsa ne yapılacaktır? Üniversitelerde eğitim, yurtlar kullanılamayacağı için başlatılmayacak mıdır??

Sonuç olarak                              :

  • Politik olmayan gerçek bir beka sorunu ile yüz yüzeyiz..
  • Türkiye bu sorunla baş edemez ise AKP iktidarı da yerle bir olur..
  • Gerçek anlamda BİLİMSEL AKILCILIK – SAYDAMLIK – Politik DÜRÜSTLÜK kaçınılmazdır..

AKP = Erdoğan‘ı ve iktidarını, Sağlık Bakanını ve Bakanlığını bir kez daha uyarmak isteriz..

Başka yol yok; BİLİMSEL AKILCILIK – SAYDAMLIK – Politik DÜRÜSTLÜK dışında!

43 yıl kıdemli bir hekim,
40 yıllık Halk Sağlığı Uzmanı
33 yıllık Halk Sağlığı Öğretim Üyesi
Sağlık Hukuku Uzmanı (MSc)
ve Mülkiye de okumuş (BSc) 65+ yaş bir T.C. Yurttaşı sorumluluğu ile bilgi ve ilgiye sunarız.

Bu dosyadan sonra, Korona salgını ile ilgili 3 sayılı güncelleme raporumuzu yazacağız sitemizde..

  • 23 Mart 2020 Pazartesi saat 21:00’de Halk TV’de canlı yayında birikimlerimizi sunacağız..

Sevgi, saygı kaygı ama umut ile. 19 Mart 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Dr. Rana Güven’den ileti


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcısı Dr. Rana Güven‘den ileti…

Dostlar,

Çok değerli meslektaşımız, İşçi Sağlığı alanında PhD (doktora) derecesi sahibi
Dr. Rana Güven‘den aşağıdaki “üzücü ileti“yi aldık..

Paylaşalım istedik..

***********

2001 yılı Ocak ayından bu yana büyük bir onur ve sevda ile sürdürdüğüm İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcılığı görevimden 22 Ağustos 2014 tarihi itibariyle “başka bir göreve atanmak” üzere alınmış bulunmaktayım.

Genel Müdürlüğümüzün yeniden kuruluşu, ülkemiz  İSG mevzuat ve politikasının şekillendirilmesi ve toplumsal İSG kültürü oluşturulması için geçen yaklaşık
14 yılda; uluslararası ve ulusal düzeyde  işçi, memur ve işveren örgütleri,
meslek örgütleri,  üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışma
ve üretme imkanı buldum.

Mensubu olmaktan gurur duyduğum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
çatısı altında verilecek yeni görevimde çalışma hayatıma bir süre daha
devam etme kararlılığındayım.

Yöneticilik görevim sırasında kişisel ve kurumsal destek ve işbirliğiniz için değerli yöneticiler ve akademisyenlere, İSG profesyoneli meslektaşlarıma, İSG sevdalısı dostlarıma teşekkür etmek ve durum hakkında sizleri bilgilendirmek isterim.

Sevgi, saygı ve sağlıcakla…
23.8.14

Dr. Rana Güven

****************

Biz de Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) iletişim ortamına şu kısa iletiyi yazdık :

*****

Değerli meslektaşımız Dr. Rana Güven’e çok değerli katkıları için kişisel şükranlarımı sunarım.

Dilerim Bakanlık kendisini daha yetkili (ham hayalime bakar mısınız!?) bir konumda değerlendirir ve / veya sevgili Rana her şeye karşın dirençle daha yıllarca savaşımını sürdürür..

********

Devr-i AKP‘de işler böyle…
İğneden ipliğe parti – yandaş -ve de düne dek Cemaat- kadroları olacak her yerde
ve her noktada..

Bu tutum ülkeyi bölünmeye – felakete sürükler…

Bir kez daha AKP iktidarına ve bay RTE’ye anımsatmak isteriz..

HASUDER iletişim ortamında Bakanlığın bu tutumunu kınayan çoook sayıda ileti var..

Sevgi, saygı ve kaygıyla.
25.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Sivas Katliamı 21. Yılını Doldurdu..


Sivas Katliamı 21. Yılını Doldurdu..

Unutmadım, Unutmayacağım!

Dostlar,

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uzun yıllar birlikte çalışmaktan büyük keyif aldığımız meslektaşımız Sn. Prof. Dr. Muzaffer ESKİOCAK,
aşağıdaki kısa iletisini paylaşıyor..

Biz de çağrışımlarımızı koyalım:

********

Muzaffer kardeşim

Bu gün, Sivas – Madımak’ın yangınıyla içim kavruluyor..
HASUDER ortamındaki iletin için sağolasın..

Benzerlerinin “asla ve kat’a” olmayacağı bir kurumsal yapılaşmayı çok büyük bir hızla inşa etmek zorundayız. Tek 1 “Can” ı bile kurban vermeye zerre dayancımız kalmadı!

Ne ki, değişik ölçekte Madımak “provaları” bile yapılmakta ülkemizin değişik yerlerinde..

Çorum ve Maraş’ta kurbanlar Sivas – Madımak’ın belki 3-15 katına varıyordu sayıca..

Onların hemen ardından “caydırıcı yapılanma” sağlansaydı,
Sivas ve biraz daha küçük ardılları yaşanır mıydı?


Hıristiyan Avrupa’sının Engizisyon Ortaçağı‘nı Türkiye’de
(ve tüm Müslüman coğrafyada!) ha-la yaşamak ne acı!

Demek oluyor ki, AYDINLAR olarak daha yapacak çoooook işlerimiz var çok..İnsanı insanlaştırmak : AYDINLANMA Devrimi..

  • Egemenliğin kaynağını sözde gökten “Yer” e indirip
    asıl sahibi “İnsan” a vermek..

AYDINLANMA‘nın ruh-u revanı ve devrimlerin en büyüğü, en şanlısı, en görkemlisi
ve en özlenesi..

DEVRİMLERİN DEVRİMİ, Devrimlerin Şahı!

  • Aklı kör inançtan, bilimi de bağnaz dinden özgürleştirmek..
Özlemimizdir, her nefes alıp verişimizin gerçek amacıdır.
Yüreğimizin dinmeyen yangınıyla..

Sevgi ve saygı ile.
02 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================================

Sivas Katliamı 21. Yılını Doldurdu..
Unutmadım, Unutmayacağım!

portresi

 

Dr. Muzaffer Eskiocak

 

 

Sivas Davası düştü!

Sivas’ta, 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nin yakılması ve 37 kişinin ölümüne ilişkin ana davadan dosyaları ayrılan 7 sanık hakkındaki davanın, 2 sanık yönünden ölmeleri, 5 sanık yönünden ise zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, avukatların
son söylemlerinin dinlenmesinin ardından karar açıklandı.

Mahkeme, sanıklar Cafer Erçakmak ve Yılmaz Bağ‘ın ölmeleri; Şevket Erdoğan,
Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu yönünden ise zaman aşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verdi.

Başbakan Erdoğan                       :

Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Zaten onlar da söylüyorlar…
Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı.

Bilemiyorum tabii onlar da var…”