Etiket arşivi: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’dan TURKOVAC konusunda sert eleştiriler: Ciddiye almıyorum

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’dan TURKOVAC konusunda sert eleştiriler:Ciddiye almıyorum

BİRGÜN, 04 Ocak 2022

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yerli aşı TURKOVAC’ın üretim sürecine ilişkin oldukça sert açıklamalar yaptı.

  • “Ben önümde veri olmadan, ‘Bunu kullanın, bunun yerine şunu yapın’ diyemem” ifadelerini kullanan Ceyhan, Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Ateş Kara’yla ilgili de “Ateş Bey benim yanımda çalışan bir öğretim üyesi… Hayatında aşıyla ilgili bir faaliyeti olmadı. Açıklamalarını ciddiye almıyorum.” dedi.

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’dan TURKOVAC konusunda sert eleştiriler: Ciddiye almıyorum‘Yerli ve milli aşı’ olarak sunulan TURKOVAC’la ilgili tartışmalar devam ederken, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, konu özelinde oldukça sert eleştiriler yöneltti.

Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara’nın açıklamalarını ‘ciddiye almadığını’ belirten Prof. Dr. Ceyhan, TURKOVAC’a dair elde bilgi olmadığını söyledi.

Sözcü’den Yusuf Demir’e konuşan Ceyhan, “TURKOVAC’ın hatırlatma dozu olarak uygulandığı çalışmalarda antikor seviyesinde hızlı bir zıplama olduğunu görüyoruz” diyen Ateş Kara’nın sözlerinin nasıl anlaşılması gerektiği yönündeki soruya şu yanıtı verdi:

  • “Anlamak için kafanızı çok yormayın. Bunu söyleyen arkadaşın ne salgınla ne aşıyla ilgili deneyimleri var. Tamamen işte böyle yanlış tahminlerde bulunarak, yanlış öngörülerde bulunarak, salgını bu hale getirdiler zaten.”

Prof. Dr. Ceyhan, TURKOVAC ve Ateş Kara ile ilgili eleştirini şöyle sürdürdü:

“BİLİMSEL YAKLAŞIM DEĞİL”

  • “Ateş Bey benim yanımda çalışan bir öğretim üyesi…
  • Hayatında aşıyla ilgili bir faaliyeti olmadı. O başka konularla ilgiliydi.
  • Salgınla ilgili bir deneyimi olmadı ama bakanlıkla ilişkiler falan farklı yürüdü herhalde ki öyle bir pozisyona getirildi.
  • Yoksa aşıda biraz deneyimi olan bir insan, “antikorları hoplatıyor, zıplatıyor” gibi, son derece gayri bilimsel ifadeler zaten kullanmaz. Onun için ben o söylenenleri ciddiye bile almıyorum.
  • Turkovac, açıkçası elimizde bir verisi olmayan ama yalnızca bildiğimiz Sinovac‘la tümüyle aynı yapıda olan bir aşı… Yani içindeki katkı maddeleri ve miktarları bile Sinovac’la tümden aynı…
  • Şimdi birisi “Bizim aşımız Sinovac’tan daha iyi” diyorsa buna bir açıklama getirmek zorunda. Yani tümüyle aynı yapıda bir aşı neden daha iyi olsun?
  • Hiç böyle bir neden belirtmeden, hiçbir veri sunmadan, yani Faz-3 çalışmasına kaç hasta alındı, kaç hastanın sonuçları var ellerinde… Bunlar belli olmadan, bu açıklamalar bilimsel bir yaklaşım olmaz.
  • Ama bunlar belli maksatlarla söyleniyorsa ben bilemem tabii…”

“BUNU KULLANIN DİYEMEM”

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, ”Sonuçta bu yerli bir aşı… Sinovac’la eşdeğer bile olsa, “Kullanılmalı” diyebilir miyiz? Vatandaşa tavsiyeniz nedir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

  • “Burada söz konusu olan insan sağlığı… Ben önümde veri olmadan, “Bunu kullanın, bunun yerine şunu yapın” diyemem.
  • Onun için bu Faz-3 çalışmasında neler bulundu, “Hopluyor, zıplıyor” dedikleri antikor düzeyleri nedir, bunları bilmem lazım ki yorum yapayım.
  • Bu sadece antikor seviyesiyle de ilgili değil. Bu koruyuculuk ne kadar sürüyor bilmiyoruz.

Bakın aynı insanlar maalesef tümüyle gayrı bilimsel bir yaklaşımla “Efendim inaktif aşı daha bilinen bir yöntemle yapılıyor, BioNTech‘in bilinmiyor” gerekçesiyle Sinovac aldırdılar.

Ben de dahil özellikle risk grubunda olan herkese Sinovac aşısı yaptırdılar. Ama şimdi dünyada örneği olmayan 5’inci doz kararı alıyor aynı grup…

Yani şunu demek istiyorlar: “Bu Sinovac’ların size hiçbir etkisi olmadı. 3 doz BioNTech yaptırın.”

Hiçbir yaptıklarının tutar tarafı ya da açıklanabilecek tarafı yok ki…”
=================================================

Dostlar,

Çok değerli meslektaşımız Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ile hemen hemen tümüyle örtüşmekteyiz. Kendisine, bu açıklamaları ile bize güç kattığı için çok teşekkür ederiz. 1979-80 ders yılında, Biz Hacettepe Tıp’ta Halk Sağlığı uzmanlık eğitimi alan asistan hekim iken, kendisi Halk Sağlığı Sağlık Ocağı stajını Yapracık’ta bizimle yapmıştı. Daha o zaman son derece parlaktı ve bir yıldız olacağını kestirmiştik.. Üstelik yurtsever çizgisiyle..
***
Bilindiği gibi AKP iktidarı işine gelmeyen konuları duymazdan gelmekte, yanıtlamamakta.
Kendisine karşıt görüşleri olan uzmanları, kurumları, bilim insanlarını ise istendik (kasıtlı) bir politika ile görmezden gelmekte / yok saymaktadır. Aklı sıra, “yok saymanın / insan yerine koymamanın” karşıtlarına en etkili yaptırım olacağını, onları caydıracağını sanıyor!

Bu tipik devekuşu davranışıdır, hiçbir işe yaramaz…

Biz 23 Aralık 2021 günü, yani 13 gün önce çıplak, yalın, çarpıcı gerçekleri web sitemizde yazdık..

“TURKOVAC” Aşı Adayının Bilimsel Verileri / Makalesi Nerede??

  • “KRAL ÇIPLAK, TURCOVAC bir aşı değil, henüz aşı adayı!
  • Hiçbir bilimsel verisi, yayını ortada yok.. dedik.
  • AKP’nin hem yapay / uydurma başarı öyküsüne gereksinimi var hem de gündem oyunlarına… dedik.
  • Sağlık Bakanı Urfa’dan RTE’ye kameralar önünde “muştu” verirken (!!) ağzından kaçırdı : “İşaret ettiğiniz üzere 2021 bitmeden TURKOVAC aşısını…. tamamladık…” dedi.. 13 dakikalık bu video kaydının o itirafları içeren başlangıç birkaç dakikalık bölümü kesilerek TEK ADAM’ın Sarayından servis edildi.. Ekleyelim buraya kesilen o videoyu :

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2022/01/TURCOVAC-isareti-RTEden-22.12.21.mp4?_=1

Bir başka değerli meslektaşımız CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin, 03 Ocak 2022 günü TBMM’de düzenlediği kapsamlı basın açılamasında, bizi tümü ile doğrulayıp – destekleyen kapsamlı ve kanıta dayalı açıklamalar yaptı :

CHP’li Vekil Dr. Fikret Şahin’in TURKOVAC Hakkında Basın Toplantısı | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Lütfen tıklayınız, bizim açıklamalarımızla birlikte, yanıtsız bırakılan sorularımızla çıplak gerçeği görünüz…

TURKOVAC Skandalını çırılçıplak görünüz..

30 Aralık 2021 gecesi Karantina TV’de de açık açık söyledik :

02 Ocak 2022 günü TELE1’de yaptığımız 2 konuşmada da çığlıklarımızı yineledik :

TELE1 TV’de 2 Konuşmamız : 02 Ocak 2022 | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

***
2021’in 13 Ocak günü Türkiye’de de Kovit-19 aşılamasına başlanmadan önce (SINOVAC ile) “UZAT KOLUNU TÜRKİYE” diye tüm ulusumuzu ısrarla aşıya çağırdık..

Cumhuriyet‘te de yazdık.. 15 Ağustos 2020’de Cumhuriyet Gazetesi 2. sayfasında yer alan makalemize bakılması.. “Rusya’da Koronavirüs Aşısının ‘Onaylanması’  Üzerine”

Muhalefet partilerine, Türk Tabipleri Birliğine, Tıpta Uzmanlık Derneklerine, Tıp Fakültelerine, Hukuk Fakültelerine, Türkiye Barolar Birliğine, Dernek ve Vakıflara, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarına, sendikalara, Türk halkına… bir kez daha, tarihe not düşerek duyuruyor ve çağrı yapıyoruz..

İktidarın namuslu – vicdanlı bürokratlarına, yandaş olan / olmayan basına, AKP’ye gözü kapalı oy veren kardeşlerimizedir bu çağrı aynı zamanda….

Ve de son olarak çağrımız, uyarımız Sağlık Bakanı ve AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. ERDOĞAN‘adır!

Bu politika sürdürülemezdir ve insanlığa karşı suçtur; durun hemen!

Ve bu uyarılar, 70 yaşına dayanmış 50+ yıllık bir tıbbiyeliden size ve tüm ilgilileredir; tarihin tanıklığıyla.. Yarın geç olmadan, lüt – fen!


Sevgi, saygı ve DERİN KAYGI ile. 04 Ocak 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Uzmanı,
Siyaset Bilimci (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter : @profsaltik

Not : Bu yazımıza ADD web sitesinde de yer verildi;
BİLİM KURULU İKİNCİ BAŞKANIMIZ PROF. DR. AHMET SALTIK’TAN TURKOVAC AÇIKLAMASI – ADD

 

 

 

 

 

CHP Ordu Milletvekili Sn. Dr. Mustafa ADIGÜZEL’in Örnek TBMM Konuşması

CHP Ordu Milletvekili
Sn. Dr. Mustafa ADIGÜZEL’in
Örnek TBMM Konuşması


Sayın milletvekilleri,

Ordumuz milletin ordusudur.
Meclis de millet adına görev yapıyor; böylece Ordu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
ordusudur.

Büyük Atatürk de böyle söylemiştir, Dumlupınar Zaferi sonrası “Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları” diyerek seslenmiştir. Dolayısıyla, bu Meclisin her bir üyesi; Ordusuyla ilgili güvenliğini sormak, sorgulamak hakkına sahiptir.

Bu tespiti yaptıktan sonra, günümüzde neler oluyor bir bakalım: AKP’de yerel seçimler sonrası kan kaybı sürdükçe bir başarı hikâyesi yaratma girişimi görüyoruz. İşte, “Gaz bulduk.” Pandemide sahte bir başarı hikâyesi yaratma girişimi ifşa oldu.

Şimdiyse, altı yıldır unutulan, terör örgütü PKK tarafından alıkonulan askerlerimizi, daha önce yapılmış; başarılmış yöntemleri denemeden, belli ki iyi planlanmamış bir operasyonla maalesef kaybettik. Keşke bu operasyon başarılı olsaydı, kurtulan evlatlarımızı Türkiye’ye kim açıklayacaktı? Sayın Erdoğan. Şehit oldular, kim açıkladı? Bir Sayın Vali. Ay masalını ve Rize’deki Karadeniz fıkrasını bile Sayın Erdoğan konuşuyor da aynı gün 13 şehidi neden bir Sayın Vali anlatıyor? Tüm Türkiye’nin yüreği yanmıştır. Şu anda pandemi varken, günde 200’ün üzerinde cenaze varken milletimiz neye ağlıyor? Evlatlarına ağlıyor.

Pandemide de süreci doğru yönetemediniz, Gara Operasyonu‘nda da. Pandemide de kahramanlar var, 400’e yakın şehit verdik (AS: sağlık emekçisi); Gara Operasyonu’nda da kahramanlar var, şehitlerimiz var ama her iki mücadeleden de size başarısızlıktan başka bir şey yok.

Peki, iktidar olarak bunun bir muhasebesi olmayacak mı? İstifa müessesesi neden işlemiyor?

Öte yandan, tüm iktidarlarınız süresince Ordumuzun tarihine, felsefesine ve komutanlarına kadar hakaret edenleri de ödüllendirmekten geri kalmıyorsunuz. Kim gibi? “Türk Ordusu değil de keşke Yunan galip gelseydi.” diyen Mısıroğlu meczubu gibi. Kim gibi? Mustafa Kemal’e “eşkıya” diyen İskilipli Atıf gibi hainleri valiniz, Genel Başkan Vekiliniz kutsuyor. İskilipli’nin önce 2’nci, sonra 1’inci Başkanı olduğu İngiliz işbirlikçisi Teali İslam Cemiyeti, Millî Mücadele karşıtı çok ağır bir bildiri hazırlıyor ve orijinali bu olan bildiriyi 30 Ağustos 1920’de Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya atıyor. Orijinali burada, işte size bir ihanet vesikası. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu bildiride Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye’ye kudurmuş haydutlar Çanakkale’de, Anadolu’da düşmana direnenlere, “İngiltere ve Fransa gibi muazzam devletlere meydan okuyorlar. Bu yüzden İngilizleri kızdırıp üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Yunanlılara fazla zayiat verdirmek hayırlı ve menfaatli olmaz, Mustafa Kemal’i öldürmek farzdır.” diyorlar.

Meclisten, milletin kürsüsünden sesleniyorum: Eğer bu ihanet bildirisine katılan varsa katlayıp yaka cebine koysun, o beden bu ihanete yakışır.

Kuvayı Milliye kimdir? Türk ordusudur. İskilipli’ye mersiye, Ali Kemallere methiye düzen günümüzün mütareke basını Atatürk’e ve Millî Mücadele kahramanlarına her türlü hakareti yaparken bırakın cezayı, ödüllendiriliyor.

Peki, biz bugünlere nereden geldik? Çanakkale’de bir mecit hikâyesi vardır bilir misiniz? Çanakkale Kocadere’de bir sargı yeri var, buraya yaralılar geliyor, şehitler geliyor. Lapseki’nin Beybaş köyünden çok ağır bir yaralı gelir ve son nefesinde “Ben, köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşı’dan 1 mecit borç aldıydım, kendisini göremedim, belki ölürüm, ölürsem söyleyin hakkını helal etsin.” der ve şehit olur. Oraya gelen şehitlerin üzerinden de eşyalar ve pusulalar çıkar. Bir süre sonra gelen bir şehidin üzerinden çıkan pusulada yazanları görünce komutan gözyaşlarını tutamaz. Aynen şu yazar:

– “Ben Beybaş köyünden arkadaşım Halil’e 1 mecit borç verdiydim. Biraz sonra taarruza kalkacağız, belki dönemem. Arkadaşıma söyleyin, ben hakkımı helal ettim.”

İşte, İskiliplinin “eşkıya” dediği çocuklar, bu çocuklar ve bu ülke, son nefesinde 1 mecidin hesabını veren koca yüreklilerin omzunda yükseldi.

Trilyonların hesabını veremeyecek olanların ellerinde de aşağıya inmesine müsaade etmeyeceğiz! (TBMM, 18 Şubat 2021)
===========================

Dostlar,

CHP Ordu MV Sn. Dr. Mustafa ADIGÜZEL, pandemi sürecinde son 11 ayda 24 soru önergesiyle 108 soru sormuş Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘ya; yalnızca SMA hastaları hk. olan 1 soru yanıtlanmış, 107’si yanıtsız bırakılmış.

Anayasa md. 98 / 5 :Yazılı soru, yazılı olarak en geç onbeş gün içinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir.

Sağlık Bakanı Dr. Koca, Anayasanın yukarıdaki maddesini açıkça çiğneyerek, gene açıkça, adeta meydan okuyarak, Anayasayı çiğneme (ihlal) suçu işlemekte..

Yaptırımı ise Türk Ceza Yasasının uygulanıp uygulanmayacağı –ŞİMDİLİK– iktidar ve çok büyük ölçüde yandaşlaştırılan yargının keyfine kalmış bir maddesinde, md. 309’da yazılı..

Yaşasın ŞAHSIM DEVLET-İ TÜRKİYESİ!

Sevgi ve saygı ile. 19 Şubat 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

Fahrettin katsayısından sonra ‘vaka/hasta’ olayı: Verileri gizlemek neye yarar?

Fahrettin katsayısından sonra ‘vaka/hasta’ olayı: Verileri gizlemek neye yarar?

Ortaya çıkan bu durumun bir boyutu politik:

  • Siyasal iktidar ülkeye ilişkin gerçekleri dünyadan ve kendi yurttaşlarından gizliyor.

Bir başka boyutuysa doğrudan tıp alanında çalışanları ilgilendiriyor: Yanlış verilerle salgın ne kadar sağlıklı yönetilebilir? Salgının yayılmasını doğru ölçmeyen bir sağlık yönetimi ona nasıl engel olabilir. Nitekim görüşüne başvurduğumuz Türk Toraks Derneği Etik Kurul ve Genel Merkez Danışma Komitesi üyesi, Solunum Sistemi Enfeksiyonları Çalışma Grubu Yürütme Kurulu üyesi Profesör Doktor Abdullah Sayıner, Bakanın son açıklamasının sağlık çalışanlarında büyük bir karamsarlık yarattığını düşünüyor. Bir bakıma Covid-19 mücadelesinin ön cephesinde olan bu insanlar toplumdan ve kendilerinden gizlenen, çarpıtılan verilerin varlığını yaşamsal bir tehdit olarak da görüyorlar.

Sayıner’e, açıklamada söylenen değişikliğin Bakanlığın sahadaki uygulamalarında da olumsuz sonuçlarının olup olmadığını, “vaka sayılarını değil hasta sayılarını açıklıyoruz” denilmesinin salgının yayılması konusunda takibi bırakmak anlamına gelip gelmediğini sorduk. Sayıner bu sorumuzu şöyle yanıtladı:

“Salgının takibinin bırakıldığını düşünmüyorum. Bakanlığın filyasyon ekipleri büyük bir özveriyle yoğun çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu nedenle, Bakanlığın elinde bütün bilgilerin olduğunu düşünüyorum. Yani aslında vaka sayısını açıklamıyorlar ama kendileri biliyorlar. Ellerinde var. PCR testi pozitif çıkanlar filyasyona dahil ediliyorlar. Sağlık durumları takip ediliyor, karantinada kalmaları isteniyor, temaslı listeleri onlardan alınıyor. Bakanın açıkladığı sayılarda yer almıyorlar ama diğer hastalarla ilgili yapılan her şey onlarla ilgili olarak da yapılıyor. Bizi temel olarak kaygılandıran, bu filyasyon verilerinin düzenli analizinin yapılmaması, yapılıyorsa da, bu analizlerin sonuçlarının duyurulmaması, salgın yönetimine yansımaması. Oysa, bu verilerin analiziyle, örneğin çocukların ne kadar kolay ya da zor enfekte olduğunu, enfekte olurlarsa , virusu okuldaki arkadaşlarına ya da aile bireylerine ne oranda geçirdiklerini öğrenebiliriz. Benzer şekilde, 65 yaş üstünün ne kadar kolay (ya da zor) enfekte olduğunu, onlara getirilen kısıtlamaların enfeksiyonun yayılmasını ne kadar etkilediğini değerlendirebiliriz. Ya da, virus bulaşının hangi ortamlarda kabaca ne oranda gerçekleştiğine (okullar, düğünler, mitingler, camiler, lokantalar, açık hava pazaryerleri vb.) ilişkin bilgiler edinebiliriz ve tüm bu bilgilere dayanarak gelecek dönem için planlamalar yapabiliriz.

Turkuaz tablonun içeriğinin sürekli değişmesi ve bu değişiklikler ile ilgili mantıklı bir açıklama yapılmaması bizi düşündürüyor ve güven sarsılmasına neden oluyor. Sonunda, zaman zaman bu sayıların gerçeği hiç yansıtmadığını gösteren bulgular ortaya çıkıyor ve bu, kanımca, ülke adına da çok üzücü, rahatsız edici oluyor. .”

Genel bir değerlendirme yapmak için ‘hasta sayısının’ daha önemli olduğu, ‘vaka sayısının’ bu açıdan yanıltıcı olabileceğini düşünüyor olabilir mi bakan? Ya da “vaka sayısı değil hasta sayısı önemli” derken haklı olabilir mi?

Bakanlığın elinde her iki veri de var. Böyle düşünüyorlarsa hem vaka sayısını, hem hasta sayısını açıklayabilirler. Yani PCR pozitif olup da belirtileri göstermeyenlerin sayısını sadece bizden gizlemiş oluyorlar. Bu sayıyı açıklayarak “ama biz hasta sayısına bakıyoruz” demelerinin önünde bir engel yok.

Bu konuda oran nedir? Yani vaka olarak tespit edilmiş ama “hasta” olmayanların sayısı.

Bunu Bakanlık biliyor, biz bilemiyoruz.

Gözlediğiniz bir istatistik veri yok mu?

Tüm dünya üzerinde değişiyor bu. %20 ile 80 arasında.

Yani PCR pozitif olan, Covid-19 bulaşmış ve taşıyıcı olan ama belirtileri göstermeyen Covid’lilerin tüm hastalara oranı %20 ile 80 arasında değişiyor mu?

Evet. Şimdiye dek yayınlanan raporlara bakarsanız kabaca böyle.

Bakanlığın açıkladığı sayılarda bu kriter değişikliğini tamamen politik nedenlerle yaptığı konusunda bir görüş var. Turizm sektörünün talepleri, AB ile seyahat izinleri konusunda yaşanan pazarlıklar. Ama bunun ötesinde salgın yönetiminin toplumsal boyutuyla ilgili bir şeyler de olamaz mı? Yani panik yaratmamak için böyle bir yola gitmiş olabilirler mi? Bu salgın yönetimi açısından kabul edilebilir olur mu?

Tersine. Eğer vaka sayılarıyla hasta sayıları arasında büyük bir fark varsa, bu sayıların açıklanması insanlara moral de verebilir! Yani hastalık şu kadar insana bulaşmış ama bunların sadece şu kadarı hastalığı belirtilerle geçirmiş demenin moral bozucu bir tarafı niye olsun? Diğer yandan, sorunun tüm boyutlarıyla bilinmesi; örneğin, toplumdaki bulaştırıcı özelliği olan gerçek insan sayısının bilinmesi, muhtemelen, tüm bireylerin de daha dikkatli davranmasını sağlayacaktır. Sorunu küçülttüğünüz ölçüde, toplum önlemlerin de o oranda gereksiz olduğunu düşünmeye başlıyor.
* * *
Tartışılan konunun bir tarafı salgın yönetiminin siyasal irade tarafında duranların halktan gerçek sayıları gizlemesiyle ilgili ama sayılar sağlıkçılardan hatta bu konuda akademik araştırmalar yapanlardan da gizleniyor. Hatta mesele bununla da kalmıyor. Bakanlık, sadece kendi elinde biriken verileri gizlemekle kalmıyor, veri oluşturmaya, toplamaya ya da birleştirmeye dönük çalışmalara da engel oluyor. Nitekim Türk Toraks Derneği, önceki aylarda yapmak istediği bir araştırmanın engellendiğini duyurmuştu. Buna göre dernek çalışmaya katılacak hastanelerin hastaları ve  tedavi süreçleri hakkında veri girecekleri bir ortak veritabanı oluşturacak, bu topladığı veriler Covid-19 tedavisiyle ilgili çalışmalara, akademik ürünlere dönüşecekti.

Daha önce yaptığımız görüşmelerde Profesör Sayıner bu tür çalışmaların daha önce mesleki/akademik içeriğiyle sorgulanarak etik kurullardan geçerek başladığını, son salgında Bakanlık onayı olmadan, yani siyasal otoritenin onayı alınmadan yapılamaz hale geldiğini anlatmıştı.

Kuşkular artıyor! Bakanlık toplam 1083 dedi, salt “Ankara’da 1400 olgu var!”

Kuşkular artıyor! Bakanlık toplam 1083 dedi, salt “Ankara’da 1400 olgu var!”

İYİ Parti Milletvekili Dr. Aylin Cesur, Sağlık Bakanlığı‘nın açıkladığı verilerin gerçekleri yansıtmadığını ifade ederek Ankara’da günlük vaka sayısının 1400’ün üzerinde olduğunu söyledi. Cesur, Bilim Kurulu üyelerinin de uyarıları nedeniyle TV kanallarına açıklama yapmasının engellendiğini dile getirdi.

İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, son zamanlarda artan koronavirüs verilerindeki kuşkuları bir kez daha kamuoyuyla paylaşarak tepki gösterdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ‘Endişeliyiz’ açıklamalarına da değinen İYİ Parti’li Cesur, “Biz 8 aydan beri endişeliyiz, Bakan Bey geç kalmış” dedi.

“HEP GEÇ KALARAK…”

Hükümetin Covid-19’a müdahale aşamasında geç kaldığını ifade eden Aylin Cesur,

  • “Bir de, hükümetler endişe duymaz, çözüm üretir. Covid-19 işinde hep geç kalarak hareket ettiğimiz için halen 1. dalgada boğulan az sayıda ülkeden biriyiz..”
    sözleriyle izlenen politkaları eleştirdi.

“YALNIZCA ANKARA’DA 1450 GÜNLÜK VAKA”

Açıklanan resmi verilerin inandırıcı olmadığını ifade eden İYİ Parti Milletvekili Cesur, “Resmi Covid-19 ölü 5700’lerde, vaka: 233 binlerde, günlük vaka 1000’lerde açıklanıyor. Sağlık Bakanı endişelenmekte haklı; sadece Ankara’da dünkü vaka sayısı 1450’ymiş çünkü. Asıl doktorlar endişeli ve bize ulaşıp bilgi veriyorlar. Daha ne kadar saklanırdı ki; ucunda ölüm var” diyerek Sağlık Bakanlığı’na tepki gösterdi.

BİLİM KURULU ÜYELERİNE SESLENDİ

Bilim Kurulu üyelerinin yaptıkları uyarılar neticesinden TV kanallarında açıklama yapmalarının engellendiğini de vurgulayan Dr. Aylin Cesur, şu soruları yöneltti:

“Değerli Bilim Kurulu üyeleri: Sadece Ankara’da dünkü vaka 1400’ün üstünde midir? Her gün TV’lerdeki bilim kurulu üyeleri, gerçekte sayılar en az 3 kat fazla olduğu için mi artık TV’lerde değiller? Temaslılara bile test yapılmama talimatı ne tür bir normalleşmedir?”

Ankara Tabip Odası Yeniden Açılma (“Normalleşme” Haziran-Temmuz 2020) Süreci Değerlendirme ve Anket Analizi Sonuçları

Ankara Tabip Odası Yeniden Açılma (“Normalleşme” Haziran-Temmuz 2020) Süreci Değerlendirme ve Anket Analizi Sonuçları

Ankara Tabip Odası Yeniden Açılma (“Normalleşme” Haziran-Temmuz 2020) Süreci Değerlendirme ve Anket Analizi SonuçlarıCOVID-19 pandemisi sürerken ve salgın tam olarak denetim altına alınmadan 1 Haziran’da başlatılan yeniden açılma süreci ardından Haziran ortasında başlayan Türkiye genelindeki vaka artışları Temmuz ayı boyunca da sürerek bu gün bulunduğumuz vahim noktaya kadar geldi. 1-7 Haziran 2020 tarihlerinde, “yeni normal dönem”in ilk haftasında, günlük doğrulanmış yeni hasta sayısı ortalama 884 iken, 20-26 Temmuz 2020 arasında 923’e yükselmiştir. Benzer biçimde 1-7 Haziran 2020 tarihlerinde yapılan on bin PCR testi başına 207 yeni hasta belirlenirken, bu sayı 20-26 Temmuz 2020 haftasında %36 bir artışla on bin PCR testi başına 282 yeni hastaya yükselmiştir. Bu süreçte en çok vaka artışının yaşandığı iller arasında Ankara; Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca‘nın da basın açıklamalarında dikkat çektiği gibi sürekli olarak ilk 5 il arasında yer aldı.

Sahada aktif çalışan sağlık emekçilerinden (filyasyon ekibinde görevli, poliklinik hizmeti veren ve yoğun bakımda görevli sağlık çalışanlarına kadar) aldığımız bilgiler doğrultusunda Ankara’da günlük pozitif Covid-19 vaka sayısının bine yaklaştığını belirtmek istiyoruz. Son günlerde vaka sayısındaki artışla birlikte Ankara’da salt COVID-19 hastalarına sağlık hizmeti sunan pandemi hastanelerin servis ve yoğun bakım üniteleri %100 doluluk oranlarıyla hizmet vermektedir. Pandemi hastaneleri dışındaki kamu sağlık kuruluşlarının yoğun bakımlarında da ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.

Özellikle pandemi hastanelerinde anlık olarak değişmekle birlikte doluluktan dolayı servis ve yoğun bakım birimleri COVID-19 hastası kabul edemez hale gelmiştir. Klinik olarak semptomu olan ve akciğer tomografisinde yaygın pnömonik infiltrasyonu bulunan hastalara yer bulunmamaktadır. Yoğun bakım ünitesinde yatması gereken hastalar acil servislerde sedyeler üzerinde takip edilmektedir. Bu hastanelere başvuran hastalar zaman zaman diğer hastanelere yönlendirilirken, pandemi dışındaki hastaneler,  normal sağlık hizmeti sunan sağlık kuruluşlarında da yer bulunamayınca hastalar evlerine gönderilmektedir. Yeniden açılma döneminde yani 1 Haziran’dan bu yana normal sağlık hizmeti sunumu için planlanan ve pandemi hastanesi olmayan birçok hastane vaka sayılarındaki artış nedeniyle COVID-19 hastası dışında hastaya hizmet verememektedir.

Pandemi hastanelerinde salgının en yoğun olduğu Nisan Mayıs aylarında bile her odaya 1 (+) hasta kabul edilirken, şimdilerde bu odalara 2^’şer hasta yatırılmaktadır. Ankara’da kamu özel işbirliği ile işletilen bir hastane de COVID-19 hastalarının kabul edildiği her biri yoğun bakım biriminin hasta kapasitesi normal koşullarda 16 iken, 8’er hasta eklenmiş, 16 hasta kapasiteli yoğun bakım birimlerinde 24 hastaya hizmet verilmeye başlanmıştır.

Öte yandan sadece COVID-19 hastası kabul etmesi gereken pandemi hastaneleri sağlık kurulu hizmetine de açılarak günlük 100’ün üzerinde Sağlık Kurulu hastasına hizmet verilmeye başlanmıştır. Yaşlı ve kronik rahatsızlığı bulunan hastaların, COVID-19 hastalarıyla aynı ortamda sağlık hizmeti almaları büyük bir risk oluşturmaktadır.

Söz konusu yoğunluk, pandemi hastanelerinde fiziksel mesafe ve hijyen önlemlerinin de geri plana itilmesine ve uzayan kuyruklarda bulaş riskinin çok fazla artmasına neden olmuştur.

Yeniden açılma döneminde yaşanan vaka artışları ve hükümetin saydamlıktan uzak politikaları sağlık personeli üzerinde tedirginlik, kaygı artışı, tükenmeye dek varan etkilere yol açmıştır. Pandemi sürecinde 51 sağlık çalışanı, 1 Haziran’dan bu yana ise 8 sağlık çalışanı daha yaşamını yimirş olup, sağlık çalışanları enfekte olmaya devam etmektedir. Ne yazık ki gelinen noktada salgın denetimsiz bir biçimde, gayri ciddi ve bilimsel veriler dışındaki yönetsel kararlarla bastırılmaya çalışılırken, tüm sorumluluk bireylere yüklenmektedir.

Sonuç olarak; salgın döneminde ancak bulaş kaynağına ulaşarak, karantina ve izolasyon sağlanarak bulaş engellenebilir. Temel koruyucu sağlık hizmetinin; epidemiyoloji bilimine uygun yapılmadığı ve hastaların tedavi kurumlarında karşılandığı durumlarda sağlık kuruluşları yetersiz kalabilir ve toplum ve elbette sağlık çalışanları ağır bedeller ödemeyle karşı karşıya kalabilir.

Ankara Tabip Odası olarak anket sonuçlarını açıklarken amacımız sağlık çalışanlarının yeniden açılma dönemine ilişkin görüşlerini alarak durum tespiti yapmak ve sorunların çözümü konusunda sağlık yöneticileri ile iletişime geçerek sağlık çalışanlarının fiziksel, ruhsal, sosyal yönden sağlıklı kalmalarına katkıda bulunabilmektir.

Yasal Meslek örgütü olmanın sorumluluğuyla; sağlık çalışanlarına düzenli tarama testi, çalışma koşullarının pandemiye uygun düzenlenmesi, eksiksiz kişisel koruyucu sağlanması.. başlıca istemlerimizdir.

Sürecin izleyicisi olmaya devam edeceğiz.

Yeniden Açılma Süreci Anket Analizini incelemek için tıklayınız.

Ankara Tabip Odası

Hızlı normalleşmenin faturası 1-2 haftaya kadar ortaya çıkar

Hızlı normalleşmenin faturası 1-2 haftaya kadar ortaya çıkar

Havaların da ısınmasıyla birlikte İstanbul sahilleri eski kalabalık günlerine döndü, kısıtlamasız ilk pazar günü koronavirüs açısından iyi görüntüler vermedi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, görüntülere Twitter’dan tepki gösterdi: “Çok fazla normalleşmeyelim”..

Sibel Bahçetepe, 08 Haziran 2020, Cumhuriyet

Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 5 Haziran’da maske takılmasına ilişkin yeni bir rehber yayımladığını anımsatarak

DSÖ’nün bu rehberi güncelleme amaçları içinde virüsün hastalık yapma yeteneğinin azalmadığı ve yeniden açılmalar sonrasında daha 1. dalgalar bitmeden yeni dalgalanmalar yaşanabileceğini belirtmek var. Önümüzdeki günlerde bir 2. dalga yaşanma ihtimalinin vurgulandığı görülüyor. DSÖ, açık havada yürürken bile eğer birileriyle karşılaşma olasılığımız varsa maske takın diye uyarmaya başladı.” dedi.

Rusya, Brezilya, Meksika’da ciddi olgu artışlarının olduğuna dikkat çeken Pala,

“Türkiye’de sanki sorun çözülmüş gibi davranılması birden hasta sayılarında artış, ölüm sayılarındaki azalmaların duraksaması ya da artması biçiminde karşımıza çıkabilir.

Yurttaşların önlemleri elden bırakmamalarında fayda var.

Kimin hastalık geçirip bağışık olduğunu ya da kimin hastalık geçirmekte olduğunu bilmiyoruz, herkes potansiyel bir hastalık bulaştırıcı olabilir.

Önlemleri ciddiyetle sürdürmemiz gerekir. Türkiye’de henüz salgın bitmedi.” diye konuştu.

65 YAŞ NASIL ENFEKTE OLDU?

Hızlı normalleşmenin etkilerini ufak kıpırdanmalarla perşembe gününden başlayarak görmeye başlandığını anlatan Pala,

Yavaş yavaş artışlar başladı. Özellikle son 3 gündür Türkiye’nin farklı yerlerinde karantina önlemleri geliyor. Bir yandan vaka sayısı 700’e kadar düşmüşken sonra tekrar 900’e kadar çıkış oldu. Önümüzdeki hafta içinde 1 Haziran’daki açılmaların etkilerini daha yakından göreceğiz.” diye konuştu.

Sağlık Bakanlığı’nın vakaların ve ölümlerin dağılımını açıklamadığını kaydeden Pala, şöyle devam etti: “Sağlık Bakanı toplam ölümlerinin %93’ünün 65 yaş üstü vatandaşlarımız olduğunu açıkladı. DSÖ Avrupa bölgesinde ise tüm ölümlerin %94’ünün 60 yaş ve üzeri kişiler olduğu biliniyor.

Bizde 65 yaş ve üstü nüfus DSÖ Avrupa bölgesindeki öbür ülkelerden daha düşük ama ölüm oranları benzer. İkincisi biz o ülkelerde uygulanmayan 65 yaş üzeri kesimi daha çok evlerinde bırakan bir tecrit uygulaması yaptık. Bütün bunlara karşın ölümlerdeki benzerliği tartışmak gerekir. Bu durumda ülkemizde 65 yaş ve üzeri yurttaşlarımızın uzun süreli tecrit edilmesinin
Covid-19 ölümlerini nasıl etkilediğinin bilimsel verilere dayalı olarak açıklanması gerekir.”

TORUNLARI BULAŞTIRIYOR

Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ise maske takılmaması ve
sosyal mesafe kurallarına uyulmamasının sonuçlarının 1-2 hafta içinde görülebileceğini söyledi.

65 yaş üstü aylardır evlerinde, sokağa çıkmıyor ancak virüse yakalanıyor. 65 yaş üzeri insanlar virüsü nereden alıyorlar, bu insanların çoğu yalnız yaşamıyorlar, dışarıdan gelen genç çocuğu ve torunu ile yaşıyorlar, genelde aile içi bulaş oluyor.” değerlendirmesini yaptı.

Katsayı bilmecesi

Katsayı bilmecesi

Sağlık Bakanı’na göre ülkedeki bulaştırıcılık katsayısı 1,56. Ancak ülkedeki vaka sayısı ile virüsün yayılma hızı değeri birbirine uymuyor. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kara, ülkede R0 değerinin 1’in altında olduğunu söyledi. Prof. Dr. Saltık ise şeffaf yürütülmeyen süreç nedeniyle çelişkili verilerin ortada dolaştığına dikkat çekti

UĞUR ŞAHİN / BİRGÜN
https://www.birgun.net/haber/katsayi-bilmecesi-301290, 18 Mayıs 202018 Mayıs 2020

Sağlık Bakanlığı’nca açıklanan koronavirüsün yayılma hızı verileri ile günlük hasta sayısına dair veriler birbirini tutmaması endişe yaratıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamaya göre ülkedeki R0 değeri (bulaştırma katsayısı) 1,56. Uzmanlara göre en basit haliyle bir kişinin virüsü bulaştıracağı kişi sayısını gösteren R0 değerinin 1’in üzerinde olması tehlikelinin sürdüğünün işareti.

Peki, Türkiye’nin gerçekte R0 değeri kaç? Bu soruya yanıt aramak için Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Saltık ile görüştük. Prof. Dr. Kara’ya göre güncel R0 değeri 0,8 dolaylarında. Prof. Dr. Saltık ise R0 değerinin 0,8 olarak Türkiye’ye genellenemeyeceği görüşünde.

DIŞARI ÇIKILDIĞINDA VERİLER DEĞİŞİYOR

Prof. Dr. Kara’ya göre ülke virüsün denetiminde ‘başarılı’ bir noktada. Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Kara, şöyle dedi: “Yeni tanı konulan vaka sayısında azalma var. Bu azalmada ara ara küçük oynamalar oluyor mu? Oluyor. Hafta sonunun getirdiği sıkılıkla dışarıya çıkıldığında küçük bir oynamaya neden oluyor. Şuna uyulması gerek: Kalabalık bir ortama giriyorsanız maske takılması gerek. Olmazsa olmazımız da mesafe…”

‘GÜNCEL R0 0,8 DOLAYINDA’

Prof. Dr. Kara, ülkedeki R0 değerinin 1’in altında olduğu görüşünde. Prof. Dr. Kara, bunu şöyle açıkladı: “R0’ı hesaplamak için birkaç tane paradigma var. Gerçek R0’ı hesaplamak istiyorsak; yeni bir virüs olması gerek, bunun toplum içinde bilinmiyor olması gerekiyor ve kimseye karşı da önlem alınmaması lazım. O zaman tam R0 sıfır değeri hesaplanabilir. Bizim hesapladığımız R0 değeri o anda virüsün kaç kişiye bulaştığını gösteren, bir miktar da hata payı olan değer… Çünkü biz ‘1 metre kuralı ve maske kuralı’ diyoruz. O nedenle bizim hesapladığımız değerler müdahaleli değerler… R0 değeri vaka sayısı azalmaya başladıysa şu anlama geliyor: Virüs 1 kişiden, 1’den daha az kişiye buluşuyor ki; vaka sayısı azalıyor demektedir. Eğer 1’den daha çok kişiye bulaşsaydı, vaka sayısının hâlâ artıyor olması gerekirdi. Türkiye’de genel olarak bakarsak, R0 hesaplarken 7 ile 10 gün bakmak gerek. 14 günlük dönem içinde bakarsak, Türkiye’nin ortalama R0’ı, 1’in altında. Biz 10 günden fazla süredir vaka sayımızı azaltıyoruz. Bir ara vaka sayısında bin 100’e inmiştik, sonra bin 800 oldu. İşte o 2-3 güne bakarsan da değer 1,56… Aslında değerlerde hata yok ancak baktığın döneme göre değişiyor. Bugün için R0 kaç diye sorarsan, 1’in altında olduğunu söyleyebiliriz. Herhalde 0,8’ler dolayındadır. Ancak vakanın bin 800 olduğu döneme bakarsan da 1,56 gibi orana ulaşırsın.”

BİLGİLENDİRME OLMAYINCA ÇELİŞKİLİ VERİLER AÇIĞA ÇIKTI

Prof. Dr. Ahmet Saltık ise sürecin hâlâ saydam yönetilmediğine dikkat çekti. Prof. Saltık, “Baştan beri saydam bir yönetim sağlanmadı; bir güven bunalımı doğdu” dedi ve ekledi: “Bilim Kurulu’nun kararları kamuoyuna açıklanmadı, ciddi soru işaretleri oluştu. Halka doğru bilgilendirme sağlanmayınca çelişkili veriler ortada dolaşmaya başladı. Bu tablo bizi bu sıkıntıya sürükledi.”

‘NORMALLEŞME’ ADIMLARI İLE VERİLER UYUMLU DEĞİL

Prof. Saltık, ‘normalleşme’ adımlarının Bakan Koca’nın açıkladığı R0 değeriyle uyumsuz olarak atıldığının altını çizdi. Prof. Saltık, şunları dile getirdi:

“Bakan, 1,56 olarak açıkladı ama öte yandan 1,56 R0 değeriyle yani bulaştırıcılık katsayısı ile uyumlu olmayan biçimde de ‘normale dönüş’ ya da gevşeme girişimleri başlatıldı. Gevşeme girişimlerinin ölçüsü R0 1,56 dikkate alındığında, gerçekten aşırıydı. Somut örnek vermek gerekirse Almanya biz 1,56 açıkladıktan birkaç gün önce, R0’ı 0,5’lere dek indirmişti. Birazcık gevşediler, R0 0,9’lara koşuyor, derhal önlemleri artırdılar. Biz 1,56’dayken bunu yaptık, bunun bedeli tabii ki çok ağır oluyor.

  • Daha çok hastalık ve daha çok ölüm oluyor.

‘Ekonomiyi kurtaralım’ derken ödediğimiz bedel çok daha büyük. Bu denli anormal gevşemeseydik salgın eğrisini daha hızlı ve kısa sürede kapatma şansımız olabilirdi,
bu şansı yitirdik. 2’nci dalga için ciddi endişemiz var; yaz geldi, halk, ‘salgını hallettik’ psikolojisine sokuldu. Bunlar maalesef 2’nci dalgayı uyarabilecek risk etmenleri taşıyor.

  • Salgın, epidemiyolojik, bilimsel ilkelere dayalı değil, anonim şirket mantığıyla yönetilmeye çalışılıyor, Bilim Kurulu anlamsızlaşıyor.

Temel sorun demokrasimizin felç, hatta yok edilmiş olmasında ve bunun bedeli de sermayenin çıkarlarına halkın yaşam hakkını gözünü kırpmadan feda etmek oluyor. Türkiye’nin trajedisi budur ve bu tablo anlaşılmadan çözüm de yoktur.”

SAYININ TÜRKİYE’YE GENELLENEBİLECEĞİNİ SANMIYORUM 

Prof. Dr. Ahmet Saltık, ülkenin R0 değeri için şunları kaydetti:

“Türkiye için İstanbul çok özel oldu, Wuhan benzetmesi yapıldı, doğrudur. Wuhan’ın nüfusu 11 milyon, İstanbul’un 16 milyon… Bir bilim kurulu üyesi arkadaşımız, ‘İstanbul’da bağışıklık oranı % 40’lara ulaştı’ dedi. Bu, 16 milyonun 6,4 milyonuna koronavirüsün bulaştığı anlamına gelir. Üstelik bu bir hafta kadar önceydi, yani kabaca % 50’sine vardı dersek, İstanbul’da 7-8 milyona yakın bir insanda toplum bağışıklığı oluştu. Bu bir bakıma sevindirici, olanaklı olan en az hastalık ve ölümle toplum bağışıklığı artabiliyorsa ne ala. Ancak yanılgı şurada: İstanbul’daki değeler, oradaki yangının çok hızlı seyretmesi nedeniyle kısa sürede yükseldi. Bunu Türkiye’ye genelleme şansımız yok. Ülkenin R0’ını hesaplarken, İstanbul’un ciddi ağırlığı var ama İstanbul’da salgın büyük ölçüde yaşandı, bitmeye yakın diyelim.. Fakat ülkenin geneli için bu geçerli değil. O bakımdan 0,8 R0 belki İstanbul’un ciddi ağırlığıyla yakalanmış olması beklenen bir sayı olabilir ama Türkiye’ye genellenebileceğini sanmıyorum.”

AVM’LERE GİDİLMEMELİ

“Önümüzdeki günlerde sağlık turizminin, genel turizmin açılması planlanıyor, ciddi endişelerimiz var” diyen Prof. Saltık, sözlerini yurttaşlara uyarılarda bulunarak sonlandırdı:

“Halkı karamsarlığa itmek istemeyiz ama yersiz cesarete de kapılmasınlar. Siyasal iktidar bu salgını iyi yönetemiyor;

  • Yaptıkları ve söyledikleri arasında ciddi çelişkiler var.
  • Ölüm rakamları konusunda bile halka yeterince dürüst ve saydam davranmadılar.
  • Yurttaşlar kendi kişisel önlemlerini sürdürmeli, hele hele bayramda ziyaret yapılmasın. Yaşlılarımızın hastalanıp ölmesi riski çok ciddidir, onları seviyorsak,
    bu bayram uzaktan kucaklayacağız.
  • AVM ziyaretleri de lütfen yapılmasın, kalabalık yerlere girmekten 1 ay daha kaçınalım.”

Not                : 18 Mayıs 2020 günü BİRGÜN’de yer alan bu demecimizi, web sitemizdeki teknik sorunlar nedeniyle gecikerek paylaşıyoruz hoşgörü dileyerek… Dr. A. Saltık

 

İstanbul’da iki ayda 3 bin 600 fazla ölüm var!

Mezarlıklar Müdürlüğü mart-nisan rakamlarını açıkladı:

  • İstanbul’da iki ayda 3 bin 600 fazla ölüm var!

Corona salgını ile birlikte özellikle vakaların % 60’ının görüldüğü İstanbul’daki ölüm oranları tartışma konusu oldu.

SÖZCÜ, İBB Mezarlıklar Daire Başkanlığı’nın tuttuğu merak edilen ölüm kayıtlarına ulaştı.

Özlem GÜVEMLİ
02 Mayıs 2020 sozcu.com.tr/2020/gundem/mezarliklar-mudurlugu-mart-nisan-rakamlarini-acikladi-istanbulda-iki-ayda-3600-fazla-olum-var-5787806/

Kayıtlarda, 2019 ve 2020 yılının mart-nisan aylarındaki ölüm rakamları karşılaştırıldığında son iki ayda bir önceki yıla göre ölüm oranlarında yükselme göze çarpıyor.

Ancak kayıtlar, İstanbul’da gerçekleşen tüm ölümleri kapsıyor. Corona virüsüne (Covid 19) bağlı olarak yaşamını yitirenlere ilişkin ayrı bir veri bulunmuyor. Çünkü hastanelerden gelen ölüm raporlarında “Covid-19” bilgisi yer almıyor.

Başkanlığın verilerine göre; geçtiğimiz yıl mart ve nisan ayında İstanbul’da toplam 12,745 kişi, 2020’nin mart ve nisan ayında ise toplam 16,345 kişi öldü. Yani bu yıl aynı dönemde 3,600 daha fazla ölüm gerçekleşti.

KARA GÜN 20 NİSAN

2019 mart ayında İstanbul’da 6,630 kişi yaşamını yitirdi. 2020 yılının mart ayına gelindiğinde bu rakam 7,281 oldu. Aradaki fark 651 olarak kayıtlara geçti.

2019 nisan ayında 6,115 kişi yaşamını yitirirken bu yıl kişi sayısı 9,064’e çıktı. Yani 2020’de yaşamını yitirenlerin sayısında 2,949 kişi arttı.

Günlük ölüm sayılarına bakıldığında nisan ayında en çok ölümün gerçekleştiği 20 Nisan günü 399 kişi yaşamını yitirdi. Bir önceki yıl aynı gün yaşamını yitiren kişi sayısı 203 olarak gerçekleşmişti.

OLGULARIN % 60’I İSTANBUL’DA

29 Nisan’da toplanan Bilim Kurulu sonrası açıklamalarda bulunan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Covid-19 vaka oranının %60’ının İstanbul’da olduğunu dile getirmiş, “İstanbul’la ilgili şu an özel tedbirimiz yok uygulanan tedbir dışında” ifadelerini kullanmıştı.

YILMAZ ÖZDİL KÖŞESİNDE GÜN GÜN ÖLÜM SAYILARINI YAZDI

Türkiye’nin en çok okunan yazarı Yılmaz Özdil, SÖZCÜ’deki köşesinde yıllara göre İstanbul’daki ölüm oranlarını yazmış konuya dikkat çekmişti.

Yoksa siz hekimlerimize güvenmiyor musunuz?

=============================================

Sayın Yılmaz Özdil‘in söz konusu yazısını biz de web sitemizde yayınladık..

http://ahmetsaltik.net/2020/05/01/yoksa-siz-hekimlerimize-guvenmiyor-musunuz/

Dr. Ahmet SALTIK

Türkiye’nin ‘koronavirüs’ istatistiği

Türkiye’nin ‘koronavirüs’ istatistiği


(AS: Bizim katkılarmız yazının altındadır..)

Türkiye’de olgu sayısına göre ölüm oranı %2’ler düzeyinde seyrediyor.

Bu süreçte, 725 kişi yaşamını yitirirken 1582 kişi de koronavirüsü yenerek yaşama tutundu.

Kovid-19 kaynaklı ilk ölümün yaşandığı 17 Mart’tan 7 Nisan’a kadar toplam olgu sayısına göre ölüm oranı %2,12 olarak kayıtlara geçti.

Vaka sayısının 311 olduğu 20 Mart’ta 5 ölüm kayıtlara geçerken, ölümlerin vakalara oranı %1,6 oldu. Bununla birlikte 2,704 vakanın tespit edildiği ve 46 can kaybının gerçekleştiği mart ayının son gününde ise ölüm oranı %1,7’ye çıktı.

En çok vaka sayısının belirlendiği dün, bu oran %1,95 olarak kayıtlara düştü.

 Gün  Test Sayıları  Vaka Sayıları  Oran (Yüzde)
 19 Mart  1981  168  8,4
 20 Mart  3656  311  8,5
 21 Mart  2970  277  9,3
 22 Mart  1738  289 16,6
 23 Mart  3672  293 7,9
 24 Mart  3952  343 8,6
 25 Mart  5035  561 16,4
 26 Mart  7286  1196 16,4
 27 Mart  7533  2069  27,4
 28 Mart  7641  1704 22,3
 29 Mart  9982  1815 18,2
 30 Mart  11535  1610 13,9
 31 Mart  15422  2704  17,5
 1 Nisan  14396  2148 14,9
 2 Nisan  18757  2456 13,09
 3 Nisan  16160  2786 17,2
 4 Nisan  19664 3013 15,3
 5 Nisan  20065 3135 15,6
6 Nisan  21400 3148  14,7
7 Nisan 20023 3892 19,4
Toplam 222.868 34109 15,3

TEST SAYISI ARTIYOR

Türkiye’de test sayıları her geçen gün artarak devam ediyor. Test bilgileri ilk kez 19 Mart’ta açıklandı ve 1981 kişiye bu işlemin yapıldığı duyuruldu.

Bir sonraki gün 3,656’ya çıkan bu rakam, 10 gün sonra 7,641, mart sonunda ise 15,422’yi buldu.

Tarihler 6 Nisan’ı gösterdiğinde test sayısı 21,400 olarak açıklandı. Bu rakam, bir günde yapılan en çok test sayısı olarak kayıtlarda yer aldı.

Bu şekilde nisanın ilk haftasında hızla artan test sayıları, dün toplam olatrak 222,868’e çıktı.

Pozitif vakalarının tespit edilip toplumdan izole edilebilmesi için her geçen gün test sayısı artırılıyor.

Önceleri yurtdışı bağlantısı olan kişiler test edilirken ilerleyen süreçte Bilim Kurulunun kararıyla bir semptom gösterenler de bu işleme tabi tutuldu.

Gün  Taburcu Sayısı  Toplam Taburcu Sayısı
 27 Mart 42 42
 28 Mart 28 70
29 Mart 35 105
30 Mart 57 162
31 Mart 81 243
1 Nisan 90 333
2 Nisan 82 415
3 Nisan 69 484
4 Nisan 302 786
5 Nisan 256 1042
6 Nisan 284 1326
7 Nisan 256 1582

Test sonucu pozitif çıkan kişinin temas kurduğu ve bağlantılı olduğu herkese koronavirüs testi yapıldı.

Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerinin yanı sıra Bakanlığın yetkilendirdiği üniversite ve özel hastaneler ile laboratuvarlarda test işlemleri ücretsiz olarak yapılıyor.

Son bir haftada test sayıları artmasına karşın vaka sayıları günlük ölçekte 3 bin dolayında seyrediyor. Bu sonuç, virüsün kontrolden çıkmadığı ve vatandaşların alınan önlemlere uyduğunun göstergesi olarak yorumlanıyor.

Bugüne kadar yapılan test sayısı dikkate alındığında bu işleme tabi tutulan kişilerin %15,3’ünde Kovid-19 tespit edildi.

Dün yapılan 20,023 testte, pozitif çıkanların oranı %19,4 iken, test sayısının 21,400 ile en yüksek olduğu 6 Nisan’da ise pozitif vaka oranı %14,7 oldu.

İYİLEŞENLERİN SAYISI

Kovid-19 tanısıyla hastanelerde tedavi gördükten sonra taburcu edilenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 25 Mart’ta 60 ve 65 yaşlarında iki kişinin de aralarında bulunduğu 26 vatandaşın iyileşerek taburcu edildiğini açıkladı.

Kovid-19 testi pozitif çıkıp tedaviye alınan hastalardan 1474’ü yoğun bakımda, 987’si de solunum cihazına bağlı tedavi görüyor.

Bununla birlikte toplam vaka sayı içinde taburcu edilenlerin oranı %4,6 olurken, solunum cihazına bağlı hastaların oranı ise %2,9’da kaldı.

Yoğun bakımdaki vaka oranı %4,3 olarak kayıtlara geçerken hastaların %92,8’inin ise serviste veya evinde tedavisine devam ediliyor.
=============================================
Dostlar,

Yukarıdaki veriler iyi toparlanmış. Paylaşmak istedim. Bizim servi ettiğimiz değerlendirmeler de oluyor birçok yere ve web sitemizden (www.ahmetsaltik.net) alıntılar.. Son günlerde web sitemiz izlenme / ziyaret rekorları kırıyor.. Salgın denetiminin de rengi değişmeye başladı. 7 Halk Sağlığı Uzmanı Tıp Profesörünün Bilim Kuruluna alınması çok yerinde oldu. Başından beri önerdiklerimizden 4’ü uygulamaya kondu :

1. Sahra hastaneleri yapılması
2. Test sayılarının günlük 50-100 binlerden aşağı inmemesi
3. Test yapılması için konan 3 koşulun kaldırılması.. Ateş + Öksürük + Nefes darlığı olanlara yapılıyordu başvuranlardan; şimdi salt öksürük yakınması yeterli sayılmaya başlandı ama temaslıların da kapsanması gerek..
4. Bilim Kurulunda 1 tek Hlk Sağlığı Uzmanı’nın bulunması kabul edilemez; salgın yönetimi – denetimi işi bilimsel olarak Halk Sağlığı Uzmanlarının işidir çünkü eğitimini almaktadırlar..

Öteki önerilerimize de sıra gelir umarız..

UNUTMAYALIM; TEK YOL BİLİMSEL AKILCILIK!

Bilimsel Kurul kararlarını seçilecek Kurul üyesi açıklamalı, soruları yanıtlamalı her akşam

veee;

  • AKP iktidarı = Erdoğan, Bilim kurulu kararlarını harfiyen uygulamalı..

Sevgi ve saygı ile. 08 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

SAĞLIK BAKANI SAYIN FAHRETTİN KOCA’YA AÇIK MEKTUP

Değerli Meslektaşımız,

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi kamu-özel bütün sağlık kurumlarındaki sağlık çalışanlarının COVID-19 salgınından korunması için Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan acil talepte bulundu.

TTB Merkez Konseyi’nden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya iletilen açık mektupta şöyle denildi:

  • Açık ve şeffaf olunsun
  • Hekimler hastalarının test sonuçları hakkında aynı gün mutlaka bilgilendirilsin
  • Koruyucu ekipman ve çalışma düzeninde hiçbir eksiklik ve aksaklık yaratılmasın
  • COVID-19 hasta temas ya da şüphesi olanlardan başlanarak bütün hekim ve sağlık çalışanları testen geçirilsin.

Mektubun tamamı şöyle:

SAĞLIK BAKANI SAYIN FAHRETTİN KOCAYA
AÇIK MEKTUP

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Olarak, Kamu-Özel Bütün Sağlık Kurumlarındaki Sağlık Çalışanlarının Salgından Korunması Adına Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’dan Acil Talebimizdir!

Açık ve şeffaf olunsun; Hekimler hastalarının test sonuçları hakkında aynı gün mutlaka bilgilendirilsin; Koruyucu donanım ve çalışma düzeninde hiçbir eksiklik aksaklık yaratılmasın; COVID-19 hasta temas / kuşkusu olanlardan başlanarak bütün hekim ve sağlık çalışanları testten geçirilsin!

COVID-19 salgınını kontrol altına alabilmek ve toplumumuzun en az zararla bu süreci atlatabilmesi için, hekimler ve tüm sağlık çalışanları büyük mücadele sergilemektedir.

  • Sağlık çalışanları bu mücadeleyi kendi sağlıklarının ve yaşamlarının da büyük tehlike altında olduğunu bilerek gerçekleştirmektedirler.

Salgının başından bu yana sürecin başarıyla yürütülebilmesi için hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu donanımlarının karşılanmasını, çalışma koşulları ve sürelerinin iyileştirilerek düzenlenmesini talep ediyor olmamıza rağmen, halen yeterli koordinasyon sağlanamamıştır. Bazı iyileştirmeler sağlanmakla beraber, yaşamsal aksaklıklar devam etmektedir.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi olarak, salgınla mücadelenin başarıyla yürütülebilmesi için şeffaflık ve açıklık politikasına ihtiyaç duyulduğunu bir defa daha hatırlatmak istiyoruz. Büyük bir özveriyle, salgınla mücadelenin en ön sıralarında görev yapmakta olan hekimler ve sağlık çalışanları, kendilerini ve diğer hastalarını COVID-19’dan koruyabilmeleri için şeffaflığa en çok gereksinim duyan kesimi oluşturmaktadır.

Alandan edindiğimiz bilgilere göre,

  • hekimlere ve sağlık çalışanlarına muayene ve takip ettikleri hastalar hakkında bilgi ya hiç verilmemekte ya da çok geç verilmektedir.

Bu hastaların test sonuçlarını öğrenmek hekimler için ek ve stresli mücadeleye dönüşmüş durumdadır. Oysa, bu bilgilendirme sadece ilgili hekim veya sağlık çalışanı için değil, beraber çalıştığı diğer sağlık çalışanları ile tedavi ettiği hastaların sağlığının korunması açısından da yaşamsal derecede önemlidir. Bu bilgilerin saklanması ya da geciktirilmesi hem kaygıyı artırarak görev yapma motivasyonunu düşürmekte, hem de sağlık çalışanlarının COVID-19’dan korunmak üzere alacakları tedbirleri geciktirmekte ve aksatmaktadır.

Bu durum önlenmediği takdirde, yaşanmakta olan sorunlar kısa bir süre sonra sağlık hizmeti sunumunu aksatan bir boyut kazanacaktır.

Sağlık Bakanlığı’ndan hastaların test sonuçları çıkar çıkmaz hekimleriyle paylaşılmasını, test istem ve sonuçlarının Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri’nde görülebilmesinin sağlanmasını bir kez daha talep ediyoruz.

Taleplerimizden biri olan test sayısının son günlerde artmakta olması sevindiricidir. Bilindiği üzere, salgında hastalanma ve yaşamlarını yitirme riski en yüksek olan kesimlerin başında hekimler ve öbür sağlık çalışanları gelmektedir. Bu nedenle başka ülkelerde de COVID-19 testinin öncelikle bu kesimlere yapılması üzerinde durulmaktadır. Ülkemizde de salgına karşı en ön cephede kamu-özel bütün sağlık kurumlarında COVID-19 hasta temas ya da temas kuşkusu olan hekim ve sağlık çalışanlarından başlanarak bütün sağlık çalışanlarının testlerinin hızla tamamlanmasını önemli ve gerekli buluyoruz.

SARS-CoV-2 virüs yükünün (kişinin aldığı virüs miktarının) hastalık seyri üzerinde etkili olduğunu, virüse fazla temas edenlerin hastalığı daha ağır geçirdiğini ortaya koyan bilimsel yayınlar vardır. Ön cephede bulunan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının çalışma süreleri bu bilimsel gerekçelerle düzenlenmeli ve

  • çok uzun süreler boyunca yoğun hasta temasının önüne geçilmelidir.

    Ayrıca, sağlık çalışanlarının sosyal çevrelerine hastalığı bulaştırmalarını önlemek adına, mesai sonrası kalacakları mekânlar bir an önce organize edilmelidir. 28.03.2020

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi