Kategori arşivi: Hekim Saltık

Ankara Tabip Odası Meslek Hastalıkları Konseyi Toplantısı – 10 Mart 2015


Ankara Tabip Odası Meslek Hastalıkları Konseyi Toplantısı
10 Mart 2015

ATO_logosu

Değerli Arkadaşlar,
Bilindiği gibi  dünyada Meslek Hastalıkları bildirimlerinde kas – iskelet sistemi patolojileri
ilk sırayı almaktadır. Bu nedenle Ankara Meslek Hastalıkları Konseyi‘nin bu ayki toplantısında  “Uzmanlık dernekleri / alanları ve meslek hastalıkları” başlığı ile FTR uzmanlarının
konuya yaklaşımları irdelenecektir.

Toplantı konuyla ilgili İYH, OSGB hekimi, IGU başta olmak üzere konuyla ilgili
tüm klinik dallardaki hekimler, sağlık çalışanları ve işçi sağlığı ilgililerine açıktır.
Katılımınız ve katkılarınız önemli ve değerlidir.
Sunumlar;
Doç. Dr. Barış Nacır (FTR Uzmanı)
Prof. Dr. İbrahim Akkurt  (Göğüs Hastalıkları Uzmanı, İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanı )
Ankara Tabip Odası Toplantı Salonu – 10 Mart Salı (Bu gün) saat ; 18.30
 
Ankara Meslek Hastalıkları Konseyi adına
Dr. İbrahim AKKURT – Dr. Sedat ABBASOĞLU
Posted by: sedat abbasoglu <Sedatabbasoglu@yahoo.com
==================================
Dostlar,
Toplantıya biz de katıldık..
2 saat boyunca (18:30 – 20:40) 2 sunum dinledik ve bilimsel tartışmasını yaptık.

Doç. Dr. Barış Nacır (FTR Uzmanı, Ankara EA Hastanesi)
Prof. Dr. İbrahim Akkurt
(Göğüs Hastalıkları Uzmanı, İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanı )

Arkadaşlarımız kapsamlı sunumlarını yaptılar.

Meslek Hastalıkları ülkemizin önemli sağlık – ekonomik – politik – kültürel – moral..
sorunsalı (problematiği) olarak yakıcı varlığını sürdürüyor..

SGK verilerine göre 2013 sonunda -yıl içinde- tanı alan olgu sayısı 379 erkek + 12 kadın
olmak üzere toplam 391.. Önceki yıl ise bu rakam 395 idi..
Bu dolayda sürüyor yıllık kayıtlar.. En çok 1207 olmuştu yakın geçmişte.
Oysa her yıl on binlerce bekleniyor bilimsel ölçütlerle (Harrington ölçütleri ile
yılda %o 4-12 arası)..

189 ILO Sözleşmesi‘nden salt 57’sini benimseyen bir ülke Türkiye..
Temel engel TİSK olsa gerek??..

Bizim de bu bağlamda, yukarıda 1-2 noktasını çok kısa aktardığımız, yaklaşık 15 dakika dolayında süren katkımız oldu.

Türkiye’de MESLEK HASTALIKLARI ŞEYTAN ÜÇGENİ‘nde kısılı kaldık.

İlk fırsatta bu değerlendirmelerimizi sitemize aktaracağız. Ancak daha önce bu sitede,

“TÜRKİYE’de MESLEK HASTALIKLARINA TANI KOYMA SORUNSALI”

başlıklı bir makalemizi sizlerle paylaşmıştık.. (02.11.2014)
Aşağıdaki erişkeden (linkten) okunabilir..

http://ahmetsaltik.net/2014/02/11/turkiyede-meslek-hastaliklarina-tani-koyma-sorunsali/

Bir de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. sınıfta verdiğimiz 2 saat süreli
“Meslek Hastalıkları” dersimiz var. O yansılar da aşağıdaki erişkeden (linkten) çağrılabilir :

http://ahmetsaltik.net/2014/12/15/meslek-hastaliklari-occupational-diseases/

Ankara Tabip Odası Meslek Hastalıkları Konseyi

gelecek toplantısını bizim de üyesi olduğumuz ATO’da (Ankara Tabip Odası)
8 Nisan 2015 günü 18:30’da yapacak.

Sevgi ve saygıyla.
10.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN DÖNÜŞÜMSÜZ ÇIKMAZI…


SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN
DÖNÜŞÜMSÜZ ÇIKMAZI…

TTB SAĞLIK BAKANLIĞI ile GÖRÜŞTÜ

TTB_logosu

Sayın Dr. Ahmet SALTIK,
Türk Tabipleri Birliği heyeti 25 Eylül 2014 tarihinde Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nu ziyaret etmiş, o görüşmede TTB’nin Sağlıkta Dönüşüm programına ilişkin olumsuz görüşü tekrar vurgulanmıştır.Yine de; yürütülen yanlış politikaların içinde bile olsa sağlık alanında yaşanan kimi sorunların çözülebilmesinin veya hafifletilebilmesinin olanaklı olabileceği düşüncesi paylaşılmıştır. Her iki taraf bundan böyle TTB ve Bakanlık yetkililerinin düzenli olarak bir araya gelerek sağlık alanındaki sorunları değerlendirmeleri ve çözüm yollarını görüşmelerinde ortaklaşmışlardır.Bu doğrultuda; ilk görüşmeden sonra 4 görüşme daha gerçekleştirilmiştir. Görüşmelere TTB’yi temsilen Genel Sekreter Prof. Dr. Özden Şener ve hukuk bürosundan
Av. Mustafa Güler, Bakanlık’tan ise ilk görüşmeye Müsteşar Yardımcısı Dr. Ekrem Atbakan, sonraki üç görüşmeye Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Çelik katılmışlardır.
Görüşmelerde;- kamuda ve özelde çalışan bütün hekimler için fiili hizmet zammı (yıpranma payı),
– emekli hekim aylıklarının insanca geçinilebilecek bir düzeye çıkarılması,
– hekim aylıkları arasındaki uçuruma varan dengesizliğin giderilmesi,
– sağlıksız çalışma koşulları,
– şiddet ve SABİM / BİMER mekanizmaları,
– sağlık hizmetinin niteliği,
Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kaynaklı sorunlar,
– kişisel veriler ve hasta mahremiyeti,
– işçi sağlığı,
– toplumsal olaylarda gaz kullanımı,
alternatif / geleneksel tıp denilen şeyler,
– reklamlar ve tanıtım ihlalleri,
– acil servislerdeki hasta yükü,
Birinci Basamakta sevk zinciri,
– aile hekimliği sözleşmeleri,
– tıp / uzmanlık  eğitimindeki sorunlar,
tıp fakültesi öğrenci kontenjanlarının yüksekliği,
– ÖSYM, TUS ve YDUS,
– TÜSEB ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi,
– asistan kadrosu dağılımındaki dengesizlik,
– asistan hekim aylıklarının eşit ve güvenceli hale getirilmesi,
– gebe ve yeni annelerin nöbetleri,
– yabancı uyruklu asistan hekimlerin sağlık güvencesi,
– Dalında tek olan uzman hekimlerin çalışma düzeni (7/24 icap nöbeti),
– uzman kadrosunda çalışan uzman hekimlerin kadro sorunu,
– amir / yönetici baskısı ve kötü muamele,
– işyeri hekimliğindeki sorunlar,
– kurum hekimlerinin sorunları,
– muayenehane hekimlerinin sorunlarıbaşlıklarında saptamalar ve sorunlara çözüm önerileri konuşulmuştur.Bugüne dek yapılan görüşmeler olumlu bir gidiş izlemiştir.
Kesin bir kanaat açıklanabilmesi olanaklı olmamakla birlikte gelinen noktada TTB sağlık alanında yaşanan kimi sorunların çözülebileceğine / hafifletilebileceğine
ilşkin umudunu korumaktadır.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

=============================

Dostlar,

TTB yönetimindeki meslektaşlarımızın çabalarını saygı ve şükranla karşılıyoruz..
Ancak neden kayda değer bir ilerleme olmuyor / olamıyor??
TTB yöneticileri gerçekçi olmayan istemlerde mi bulunuyorlar?
TTB yöneticileri dertlerin nasıl söyleyeceklerini mi bilmiyorlar?

Sağlık Bakanlığı yetkilileri anlama özürlü mü?
Sağlık Bakanlığı yetkililerinin elini – kolunu tutan (lar) mı var?

Neden tıkanan Sağlık Sisteminde uzlaşma ile iyileştirmeler yapılmıyor?
Bu kadrolar kime, neye hizmet ediyorlar?
Halkta hoşnutsuzluk artınca doğacak siyasal faturanın ayrımında olmadıkları düşünülebilir mi?

………………….
Sorular uzatılabilir…

Bu görüşmeler Eylül 2014’te başlatılmıştı çok yerinde olarak.
Mart 2015’teyiz. 7. ayındayız sürecin..
Yabancı asıl delilerimiz ; IMF –  DB
Yerli işbirlikçi – taşeron delilerimiz : Asıl delilerin buyruğundan ve yerli dalkavukların, pişekârların güdümünden çıkamayan AKP iktidarı..

Görüşmelerde ne kazanımlar sağlanabildi?
TTB yöneticisi meslektaşlarımızın bunları da paylaşmasını diliyoruz.
Yeni yol ve yöntemler düşünelim geldiğimiz / tıkandığımız yerde..

13 Mart sağlık çalışanları GREVİ
somut bir yanıt / tepki galiba..

*****
Korkarız bir delinin kuyuya, -çoook derinlere korkarız- attığı taşı 40 akıllı çıkaramıyor.
Sanırız bizim olayımızda 1 değil birkaç deli var..

Öyle ki; yurttaş sağlık hizmetlerinin hak eden öznesi olmaktan çıkarılarak MÜŞTERİLEŞTİRİLDİ!

Öyle ki; Devlet sağlık hizmeti yükümlüsü özne olmaktan çıkarıldı, halkının sırtında
sopalı tahsildar olarak yerli  – yabancı sermayeye kaynak aktarımına memur kılındı..

Öyle ki; kamusal sağlık hizmetinin karşılığı vergi unutturularak / iç edilerek,
PRİM = EK VERGİ soygunu – talanı dayatıldı..

Öyle ki; SGK açıkları Bütçe açığının ana kalemi oldu, dış borç ve cari açık nedenine dönüştü.

Öyle ki; AKP iktidarı ile 2002’ye göre sağlık giderleri neredeyse 10’a katlanırken,
sağlık düzeyi göstergelerimiz dünya sıralamasında yerinde saydı.. Dünyada 90. sıralarda,
34 OECD ülkesi içinde 31. sırada.. Oysa GSMH bu dönemde en çok 3 kat büyüdü..
Olağanüstü bir VERİMSİZLİK ile sağlık sektörüne GSMH’nın yaklaşık %7’sini (2014 sonunda 56 milyar Dolar; savunma giderlerinin yaklaşık 3 katı!) harcıyor ve duvara dayanmış bulunuyoruz; bu politikanın sürdürülebilirliği kalmadı!

Öyle ki; en azından çe; yrek yüzyıldır “AİLE HEKİMLİĞİ ÇAĞDIŞIDIR!” diye haykırırken, yenilerde hak verilmeye başlandı..

Öyle ki;  “GSS (Genel Sağlık Sigortası) sizin sağlığınızın değil sermayenin karının sigortasıdır!” diye feryat ederken kulaklar tıkandı, ağızlar kapandı, gözler yumuldu..

*****
Haydi bakalım.. Temizleyin pirincin taşlarını da görelim..

Çare; kökü dışarıda IMF – DB dayatmalarından sıyrılıp sermayeden yana değil
ulusal – halktan yana sağlık politikaları gütmededir..

  • Kamu öncülüğünde,

  • Koruyucu hizmet ağırlıklı ve öncelikli,

  • Piyasa – kâr odaklı olmayan, 

  • Sosyal devlet sorumluluğu taşıyan
    sağlık hizmeti sistemindedir.

Yarın, 11 Mart 2015 Çarşamba sabahı, web sitemizin manşetinde de duyurduğumuz üzere, Ulusal Kanal’da bu sorunları konuşacağız.. Sn. İsmet ÖZÇELİK ile söyleşeceğiz..

Saglik_Giderleri_ve_Ekonomik_Bunalim_Ulusal_Kanal_11.3.15

 

Sevgi ve saygıyla.
10.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

Yukarıdaki program gerçekleştirildi. Video kaydını
http://youtu.be/lNGeWe0HFy8 adresini tıklayarak izleyebilirsiniz..

Not : Bu yazının tümünü pdf olarak okumak için lütfen tıklayınız..
SAGLIKTA_DONUSUMUN_DONUSUMSUZ_CIKMAZI

ATO’dan eğitim : “İnsan Hakları İhlallerinde Hekim Tutumu ve İstanbul Protokolü Temel Yaklaşımı”

ATO_logosu

 

 

Değerli Meslektaşımız,

Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi özgürlüğünden alıkonmuş insanların muayenesinde de insan hakları ihlalleri yaşanabilmektedir. Kolluk güçlerinin baskısı, idarenin baskıcı tutumu, bilgi eksikliği vb… gibi görülebilen durumlarda hekimlerimiz de sıkıntı yaşayabilmektedir.

Bu nedenle

“İnsan Hakları İhlallerinde Hekim Tutumu ve İstanbul Protokolü Temel Yaklaşımı”

eğitimi başlığıyla 28.02.2015 Cumartesi günü saat 13:00’da Ankara Tabip Odası’nda
konunun uzmanları tarafından bir sunum yapılacaktır.

Gözaltına alınan, tutuklu, hükümlü bireylerin ve hekimlerin yaşadığı sıkıntıları
en aza indirgemek; bilgi, deneyim ve görüşleri paylaşmak  amacıyla
Ankara Tabip Odası’nda buluşuyoruz.

Katılımınızla zenginleşecek toplantımızda sizleri de aramızda görme dileklerimizle…

 

ANKARA TABİP ODASI
İnsan Hakları Komisyonu

Tarih: 28 Şubat 2015 Cumartesi
Saat: 13:00
Yer: Ankara Tabip Odası (Mithatpaşa Cd. No: 62/18 Kızılay)

Konuşmacılar                :

 

Dr. Ayşe Özdemir Uğurlu (Adli Tıp Uzmanı)
Dr. Sezai Berber (Psikiyatri Uzmanı)
Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak
(Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi)

======================================

Dostlar,

Biz katılacağız…

Bilgi ve ilginize sunarız…

Sevgi ve saygı ile,
27.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Toplumsal Ruh Sağlığı / Community Mental Health


Sevgili Öğrencilerimiz,

Değerli Site Okurlarımız,

Toplumsal Ruh Sağlığı (Community Mental Health) konulu dersimizin
power point yansılarını izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Bu dosyayı son günlerde yaşanan vahşi kadın cinayetleri nedeniyle arşivden öne çıkardık.
İlk fırsatta güncelleyeceğiz..

Başta Özgecan ASLAN olmak üzere şiddet kurbanı kadınlarımıza, çocuklarımıza ve insanlarımıza armağanımız olsun..

Toplumsal_ruh_sagligi

Sevgi ve saygı ile.
25 Şubat 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ÖZGECAN ASLAN CİNAYETİNİN 1. HAFTASINDA AKP İKTİDARINA ÇAĞRIMIZ…


ÖZGECAN ASLAN CİNAYETİNİN
1. HAFTASINDA 
AKP İKTİDARINA ÇAĞRIMIZ…

1 hafta geçti aradan Özgecan Aslan hınharca katledileli..

AKP iktidarı hangi kurumsal – sistematik – mevzuat destekli önleyici girişim sergiledi??

Hiç!

Tersine TBMM’de ülkemizi dünya aleme rezil rüsva eden AKP şiddetini ibretle izliyoruz..
Sözde “iç güvenlik yasası” çıkmazsa “seçimlerin silahların gölgesinde yapılacağını” (!) bildirerek halkını tehdit eden ve güvenliği sağlayamayan bir aciz AKP iktidarı..

Hamaset ve duygu sömürüsü dışında tam bir fiyasko…
Kamuoyunun ve bizim de bu siteden dile getirdiği, önerdiği önlemlerin hangisi gerçekleşti?

Şunları yazmıştık aşağıdaki makalemizde :

“TÜRKİYE AKP-RTE’nin CEHENNEMİ KISIR DÖNGÜSÜDEN ÇIKARILMALIDIR”
(http://ahmetsaltik.net/2015/02/23/turkiye-akp-rtenin-cehennemi-kisir-dongusuden-cikarilmalidir/) :

  • “Bir kez daha çağrımızdır : Ülke hızla normalleştirilmelidir.
    Başbakan Davutoğlu yaşamının kumarını oynamaktadır.
    Üstüne düşen tarihsel görevden, sorumluluktan kaçmamalı ve bu cehennmi kısır döngüyü durduracak tüm çabaları hem de ivedilikle sergilemelidir.”
  • Devletin, Özgecan Aslan’ın ailesine yurttaşın can güvenliğini sağla(ya)madığı için
    maddi ve manevi tazminat yükümü ve açık özür borcu vardır..

Bunu diliyor ve bekliyoruz…

Olayı protesto eden kadınların bile üzerine polisi salarak gaz püskürtmesini kınıyoruz..

12. CB Bay RTE’nin, Özgecan’ın katlini “dans ederek” protesto eden gençleri dinci dar kültürü nedeniyle anlamayarak “lanetlemesi” çok ağırımıza gitmişti..
Bu davranışın apaçık suç olduğunu bu sitede yazdık..
Biz, Özgecan’ın bilge babası gibi “incitsek de incitmeyecek” ve Erdoğan’ın düştüğü elem veren duruma düşmeyeceğiz.. “Lanetleme” sözcüğünü kullanmayacağız ama polisin kadınların üzerine bile biber gazı sıkarak şiddeti sürdürmesini ciddi kaygıyla karşılıyoruz..

– Bu aculluklara ve hukuk dışı uygulamalara artık son verin eyyy AKP iktidarı ve Bay RTE!
– Ses tonunuzu düşürün,
– Ötekileştirmeyi, nefret – kin – intikam söylemlerinizi derhal durdurun!
– Efendice ve sakin konuşun, uygar tartışmaya açılın,
– Kadını aşağılayıcı – ikinci sınıf gösterici ve toplumdan dışlayıcı söylemleri ve eylemleri
hemen durdurun..
– AİHM’nin yaptığınız itirazı da reddetmesi üzerine, artık bu
zorunlu din dersi dayatması zulmüne derhal son verin..
– 4 + 4 + 4 uygulamasını akla ve bilime – insan doğasına hata dine aykırı olduğunu görerek kaldırın.
– Toplumu – devlet düzenini dincileştirme sevdanızı kesin..
– Laik Cumhuriyet değerlerine saygı duyun..
– Ülkeyi hızla normalleştirin…
– İlk olarak TBMM’deki faşist dayatmanız olan sözde İÇGÜVENLİK YASA TASARISINI 
geri çekin.. 132 maddelik torba – ucube yasa tasarısının iç güvenlikle ne ilgisi var??
– “3 Y Sorunu”nu çözme sözünüzü ve milletvekili yemininizi unutmayın..
Yoksulluk / Yolsuzluk / Yasaklar…
Bunları çözecektiniz.. Millet buna inanıp size oy verdi 3 Kasım 2002’de ve de sonrasında..
Tam da tersine ülkeyi “3Y batağı”na soktunuz..

Hemen her bakımdan başarısız oldunuz ve ülkeyi bölünme – iç savaş eşiğine sürüklediniz..

Süleyman Şah Türbesi’ne dönük son fiyasko operasyonunuz tuz biberi oldu.

Ülkeyi dış savaşın da eşiğine getirdiniz..

Burakın gidin, düşün yakamızdan, 80 milyon insanın geleceğini karartmayın!

Sevgi ve saygı ile,
23.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TÜRKİYE AKP-RTE’nin CEHENNEMİ KISIR DÖNGÜSÜDEN ÇIKARILMALIDIR..


TÜRKİYE AKP-RTE’nin
CEHENNEMİ KISIR DÖNGÜSÜDEN ÇIKARILMALIDIR.. 


Dostlar
,

Saygıdeğer okurumuz – yazarımız Prof. Dr. D. Ali Ercan Hocamız,
Özgecan Aslan cinayeti üzerine sitemizde yer verdiğimiz

Özgecan Aslan‘ın katil zanlılarından baba Necmettin Altındöken’in
dehşet dolu ifadesinde, kan donduran ayrıntılar ortaya çıktı..
(http://ahmetsaltik.net/2015/02/18/ozgecan-aslanin-katil-zanlilarindan-baba-necmettin-altindokenin-dehset-dolu-ifadesi/başlıklı yazımıza bir yorum getirmiş :

***

Özgecan cinayetinin, 2015 Türkiye toplumu için beklenmeyen, çok sürpriz bir olaymış gibi algılanmasını garipsiyorum. Ortalama zekası 90 olan ve kadını 2. sınıf gören bir dinin etkisinde henüz bir Ortaçağ’ı yaşayan geri bir (Ortadoğu) toplumunda, örneğin 7 yaşındaki çocukların eline bıçak verilip Kurban Bayramında kuzu kesmeleri teşvik ediliyorsa,
yani genç erkekler potansiyel birer katil olarak yetişiyorsa,
hangi insancıl değerlerden bahsedebiliriz ki?

Bence Türkiye’deki 30±10 yaş aralığındaki ergen erkeklerin en az yarısı psikopattır
ve bunların en az binde 5’i derhal bıçağa sarılacak yapıdadır.
Yani en az 100 bin katil adayı serseri mayın gibi aramızda dolaşıyor.æ

*****
Sayın Prof. Ercan’ın öngörüleri dehşet verici..

..“30±10 yaş aralığındaki ergen erkeklerin en az yarısı psikopattır..” saptaması
umarız epey abartılıdır. Çünkü “Psikopati” ağır bir ruhsal bozukluk kategorisidir.

DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) 2001’de yıllık Raporunu (World Health Report 2011)
“World Mental Health” olarak yayımlamıştı. Verdiği rakamlar ürkütücü idi :

The world health report – 2001 Mental health : new understanding, new hope

  • ” The 2001 report focuses on the fact that mental health -neglected for far too long- is crucial
    to the overall well-being of individuals, societies and countries. 
    The report advocates policies that are urgently needed to ensure that stigma and discrimination
    are broken down and that effective prevention and treatment are put in place.”

Bir alıntı daha :

Dünya nüfusunun ¼’ü ruhsal olarak rahatsız!
450 milyon insan ruhsal açıdan sıkıntı içinde..
Depresif bozukluklar 4. sırada hastalık nedeni (15-44 üretken yaş diliminde)
Dünyada her yıl 1 milyon insan intihar ediyor!
– Sürekli stres altında yaşama, tehlikeli koşullar, istismar, sağlıksız ortamlar,
GELECEK ÜMİDİNİN YİTİRİLMESİ gibi nedenler,
yoksulların daha çok ruhsal sorun yaşamasının nedendir…

****
Burada kullanılan terminolojiye dikkat; altını çizdik :
– ruhsal olarak rahatsız
– ruhsal açıdan sıkıntı içinde

***
10 Ekim 2007 Dünya Ruh Sağlığı Günü açıklaması özetle şöyle :
10 Ekim 2007 : DÜNYA RUH SAĞLIĞI GÜNÜ Türkiye’nin ruh sağlığı bozuk !

  • “Türkiye’de 18+ yaş kişilerde ruhsal bozukluk görülme sıklığı % 17.2 !
    Her 5 kişiden birinin de ruhsal sağlık sorunu yaşadığı ortaya çıktı. Bu durum, Avrupa’da
    her 4 kişiden birinin ruh sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor. Ruh Sağlığı Platformu üyeleri, Türkiye’de Ruh Sağlığı Yasası‘nın en geç 2008 yılına dek çıkarılması gerektiğini belirterek,
    ruh sağlığının koruyucu sağlık hizmetleri ile entegre edilmesi gerektiğini söylediler.
    (
    Cumhuriyet, 11.10.07)

*********
Şimdi yapılması gereken belli :

  • “Sürekli stres altında yaşama, tehlikeli koşullar, istismar, sağlıksız ortamlar,
    GELECEK ÜMİDİNİN YİTİRİLMESİ gibi nedenler,
    yoksulların daha çok ruhsal sorun yaşamasının neden..”
  • DSÖ saptamasının gereklerini yapmak.. =
    Türkiye özelinde AKP ve RTE’den kurtulmak!

Ama Yüce TBMM ne ile meşgul??
İÇ GÜVENLİK YASA TASARISI (!)..
Meclis’te kafa göz kırarak, nerdeyse CHP’lileri – HDP’lileri öldürecek kadar…

Ve bu gün 3-4 kadın cinayeti – şiddeti – ırza geçme daha var ülke genelinde…

Biz de itiraf edelim, hiç bu denli gerilmemiş ve kaygılanmamıştık..

12. CB – Yarıbaşkan RTE Elazığ’da bu gün da Anayasayı bir kez daha çiğneyerek
Başkanlık rejimi için halktan “partisine” oy istedi. “Partisine” diyoruz çünkü ilişkisini kesmiş değil. Anayasa gereği CB görevine başlarken ettiği yemini ayaklar altına almış durumda..
Yarın da Malatya’da benzer çağrıyı yapacak.. Halkın %70’i Başkanlık sistemine yandaş imiş..
Tam bir algı yönetimi.. Oysa gerçek veriler tam da tersi..

Ayrıca Bay RTE TBMM’deki sözde “İç Güvenlik Yasa Tasarısı” nın da er ya da geç geçeceğini söyleyerek bir kez daha yansızlığını yitirdi.. “Partisine” kamuoyu önünde apaçık talimat verdi..
Ek olaraki bu Tasarı TBMM’den geçerek önüne geldiğinde hiç sorun çıkarmadan, yayımlanmak üzere hemen Resmi Gazete’ye yollayacağını da açıklamış oldu..
İhsas-ı rey oldu Anayasa gene çiğnenerek..

***

Yurt genelinde şiddet, yoksulluk, ağır kış koşullarında iflas eden yerel yönetimler ve
ulaşım hizmetleri sorunu sürüyor.  İŞSİZLİK artık saklanamıyor..
Resmen % 10,7 ve son 4 yılın en yüksek rakamı..
Son 1 ayda TL 1 Dolar = 2,27 TL’den 2,47’ye değer yitirerek % 9 dolayında enflasyon yaşanmış ve insanımız – ülkemiz yoksullaştırılmıştır. Bu hazin tablodan da Bay RTE, TCMB Başkanı’na “çatarak”, “faiz indirimi dayatarak” -ama bunu da başaramadan- doğrudan sorumludur.
(Bu konuyu sitemizde kapsamlı yazdık (http://ahmetsaltik.net/2015/02/09/29809/):

RTE’nin TCMB’na Çatmasının Arka Yüzü ve Ülkeye Muazzam Maliyeti..

*****
Bay RTE’nin ödü patlıyor 2013 Haziran Gezi eylemleri benzeri bir direniş olur mu diye!
O yüzden daha şimdiden gözdağı ve polis devleti uygulaması ile faşizme kayıyor..
Hem 7 Haziran 2015 seçimlerinin sonuçlarından kaygılı hem de öncesinde sivil itaatsizlik eylemlerinden, meşru direniş hakkını kullanarak sokaklara inecek kitlesel eylemlerden..

On milyonlarca insanımız ise ay – nen Dünya Sağlık Örgütü’nün çizdiği ağır tablo içinde..

  • “Sürekli stres altında yaşama, tehlikeli koşullar, istismar, sağlıksız ortamlar,
    GELECEK ÜMİDİNİN YİTİRİLMESİ gibi nedenler,
    yoksulların daha çok ruhsal sorun yaşamasının nedendir…”

Bu tablodan AKP’ye iktidar çıkmaz!
Herkes, öncelikle de AKP ve Erdoğan derhal aklını başına almalıdır.

11. CB Abdullah Gül bile bu gün verdiği demeçte söz konusu yasa tasarısının düzeltilmesi gereken yanları olduğunu, bunu tavsiye ettiğini, geçmişte polisin kimi yetkileri istismar ettiğini gördüklerini, yasal düzenlemelerin konjonktürel (duruma göre..) olmaması gerektiğini vurguladı.

AKP ve Erdoğan Türkiye’de fiili bir sivil darbe yapmışlardır.
ANAYASA ASKIDADIR ve Bay Erdoğan mutlak – tek egemendir.
Bu durum Türkiye’yi neredeyse 1. Meşrutiyet öncesine savurmuştur.

  • Erdoğan, 2. Abdülhamit kadar / belki daha fazla yetki kullanmaktadır!

  • Ülkemiz, artık “meşruluğunu yitirmiş” bir siyasal iktidarca yönetilmektedir.

    Tarih bize bu dönemlerin çok uzun sürmediğini – sürdürülemediğini,
    HALKLARIN HAKLARINI ER YA DA GEÇ ALDIKLARINI öğretiyor..
    Despotlaşan – Neronlaşanlardan – Hitlerleşenlerden… de hesabını mutlaka
    ve acı biçimde sorarak!

    Bir kez daha çağrımızdır : Ülke hızla normalleştirilmelidir.
    Başbakan Davutoğlu yaşamının kumarını oynamaktadır.
    Üstüne düşen tarihsel görevden, sorumluluktan kaçmamalı ve bu cehennmi kısır döngüyü durduracak tüm çabaları hem de ivedilikle sergilemelidir.

    Sevgi ve saygı ile.
    20 Şubat 2015, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net

Prof. Dr. Ali Nihat Bozcuk’u yitirdik…


Prof. Dr. Ali Nihat Bozcuk’u yitirdik…

Dostlar,

Ağabeyimiz, Hacettepe Tıp’tan hocamız, ADD’den dava arkadaşımız, dostumuz,
örnek hümanist insan ve yurtsever, katıksız Atatürkçü, seçkin Biyolog, bilim insanı….

Sevgin (aziz) Prof. Dr. Ali Nihat Bozcuk‘u yitirmiş olmanın derin acısı içindeyiz..
Üyesi olduğu Ulusal Eğitim Derneği ve yazarlarından olduğu Öğretmen Dünyası Dergisi aşağıdaki iletiyi paylaşıyor… Fotoğrafları da biz ekledik.. 2 foto bizim arşivimizden.
30 Mayıs 2009’da Ulusal Eğitim Derneği’nde bizim ricamız ile “EVRİM” konusunda
konferans verirken çekmiştik.

Bu konferansın power point yansılarını web sitemizde daha önce paylaşmıştık :

http://ahmetsaltik.net/2012/06/27/evrim-kurami-the-theory-of-evolution-prof-dr-a-nihat-bozcuk/

O sunu sırasında ses kaydı da almıştık… (yaklaşık 50 MB)
Ancak sitemize birkaç kez denememize karşın yükleyemedik..
Olasılıkla web siremizin dosya büyüklüğü sınırı sorunu olmalı..

Bir kez daha söyleyelim ki, Charles Darwin’in EVRİM Kuramı insan soyunun maymundan geldiğini savlamıyor (iddia etmiyor)..

EVRİM Kuramı İnsanın ve Maymunun “ortak atadan” geldiğini ileri sürüyor ve
tüm bilimsel kanıtlar bu savı destekliyor..

Öyle ki, Katolik Kilisesi bile giderek bu Evrim tezine yaklaşıyor! Türkiye’de kimi takma adlarla Evrim karşıtı bir yığın safsata yazanların kulakları çınlasın..
Bilerek ve kasten çarpıtıyor ve insanlığın aydınlanmasını engellemeye çabalıyorlar..
Nereye dek??
Gün gelecek, Bilimin gür ışığı onları da aydınlatacak..
****

Prof. Nihat Bozcuk Yerinin doldurulması öyle zor, öyle zor ki…

Başta ailesi, tüm sevenlerine ve ülkemize başsağlığı diliyoruz..

Sevgi ve saygı ile,
22.02.2015

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

portresi1

Hacettepe Üniversitesinden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Nihat Bozcuk‘u
21 Şubat 2015 günü yitirdik.
 

portresi2

Naaşı, 23 Şubat Pazartesi günü önce saat 10.00’da Hacettepe Üniversitesi
Beytepe Yerleşkesi Biyoloji Bölümünde düzenlenecek törenden sonra
öğle namazında Karşıyaka mezarlığında toprağa verilecektir.
Evrim Konf. Ulusal Eğ Drn. Mayıs 2009-1jpg(30 Mayıs 2009’da Ulusal Eğitm Derneği’mde bizim ricamızla
EVRİM konferansını sunarken; Ahmet Saltık arşivi)
 
Ailesinin, sevenlerinin başı sağ olsun.
 
Evrim Konf. Ulusal Eğ Drn. Mayıs 2009-2
(30 Mayıs 2009’da Ulusal Eğitm Derneği’mde bizim ricamızla
EVRİM konferansını sunarken; Ahmet Saltık arşivi)
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ – ÖĞRETMEN DÜNYASI DERGİSİ 

İYİ HEKİMLİK DEĞERLERİ YARGILANAMAZ!


İYİ HEKİMLİK DEĞERLERİ YARGILANAMAZ!

Dostlar,

Biz de basın açıklamasında Ankara adliyesi önünde meslektaşlarımızla birlikteydik.
(Hemen ardından, ADD’nin sözde İÇ GÜVENLİK yasası hk. basın açıklamasına katıldık..)
Türkiye’de hala yargıçlar olduğu için sevinçliyiz.

Davayı rededen mahkemeye ve sayın yargıca, adil ve hukuka uygun kararı için teşekkür ederiz.
Gezi direnişi sırasında AKP’nin zulmüne uğrayan, ilk ve acil yardım gereksinimi duyan
çaresiz yurttaşlara hekimliğin evrensel gereklerine uygun destek veren meslektaşlarımızı
saygı ve şükran ile selamlıyoruz.

Davaya emek veren kişi ve kurumlara da sağolsunlar diyoruz..

Sevgi ve saygı ile,
21.02.2015

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

İyi Hekimlik Değerleri Yargılanamaz

http://ato.org.tr/haberler/detay/254#/haberler/detay/298

Sağlık Bakanlığı tarafından Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu ve Onur Kurulu üyelerinin, “Gezi Parkı” protestoları süresince “hukuka aykırı olarak yetkisiz ve kontrolsüz revir adı altında sağlık hizmet birimleri oluşturarak amaçları dışında faaliyet gösterdiği”
iddiasıyla görevlerinden alınmaları istemiyle açılan dava 3. duruşmasında reddedildi.
20 Şubat 2015 saat 09.45’te 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada;
CHP Milletvekilleri Levent Gök, Aylin Nazlıaka, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan,
dönemin Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Dr. Aytuğ Balcıoğlu ve Gezi Direnişi sırasında yaralanan ve gönüllü hekimlerin müdahalesi sonucu kalıcı hasar almaktan kurtulan Akın Can, Kazım Arslan, Duran Eren Şahin tanık olarak dinlendi.

İyi hekimlik değerlerine sahip çıkmak ve Ankara Tabip Odası’na destek olmak adına
CHP Milletvekilleri Aylin Nazlıaka, Levent Gök, Mahmut Tanal, Orhan Düzgün ve
HDP Milletvekili Demir Çelik, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu,
TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, dönemin Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık,
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Dr. Metin Bakkalcı, Kaya Güvenç,
Dünya Tabipler Birliği, Norveç Tabipler Birliği ve Avrupa Birliği Daimi Hekimler Komitesi adına Björn Hoft, İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR) temsilcisi Dede Dunevant ve demokratik kitle örgütlerinin yönetici ve üyeleri, hekimler ve çok sayıda tıp öğrencisi katıldı.

Duruşmadan önce düzenlenen basın açıklamasını okuyan ATO Başkanı Dr. Çetin Atasoy;

Ankara’nın, İstanbul’un, İzmir’in, Adana’nın meydanları kan ve gözyaşıyla yıkanırken, ambulanslar gösteri alanlarına gitmiyorken, hekimler eli kolu bağlı, duracaklar mıydı? Kuşkusuz, hayır! Hayır, çünkü, “halk sağlığını korumak” Türk Tabipleri Birliği’ne ve tabip odalarına yasa ile verilmiş bir görevdir. Hayır, çünkü, yeminlerine ve etik değerlerine göre hekimler sağlık yardımına gereksinim duyanlara hiçbir ayrım gözetmeden yardım etmekle yükümlüdür” diye konuştu. Atasoy sözlerini şu şekilde noktaladı: “Yaşasın iyi hekimlik değerlerimiz, yaşasın hekimlerin halktan yana örgütlülüğü, yaşasın halktan yana örgütlerin dayanışması!”

ATO Başkanı Dr. Çetin Atasoy’un ardından söz alan İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü İletişim Direktörü DeDe Dunevant da tüm dünyadaki doktorların etik görevlerinin acil durumlarda sağlık hizmeti sunmak olduğunu ve Bakanlığın suçlamalarına karşı Dünya Tabipler Birliği, İngiliz Tabip Odası ve Alman Tabip Odası gibi pek çok örgütle birlikte TTB ve ATO’ya uluslararası destek verdiklerini vurguladı.

Konuşmaların ardından duruşmaya geçildi ve tanık ifadelerindeki ortak söylem gönüllü sağlık hizmeti veren hekimlerin ve bu bağlamda iyi hekimlik değerlerinin yargılanamayacağı oldu.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ifadesinde, Gezi Direnişi esnasında
Sağlık Bakanlığı’nın ambulanslarından dahi gaz atıldığını ifade ederken,

“Mülkiyeliler Birliği’nde kurulan revirde polislere müdahale etmemiş olsaydık avukatların, yaralıların ve gönüllü hekimlerin içinde olduğu Mülkiyelilerde neredeyse ikinci Madımak vakası yaşanacaktı. Mevzuata göre Bakanlık bu tarz olaylarda çadır kurmalıyken, sıhhiye bulundurmak zorundayken görevini yerine getirmedi. Hekimlik ve insanlık görevini yerine getiren hekimlere dava açmak değil ödül vermek gerekir.” diye konuştu.

CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka ise,

“Yaralananlar fişlenme korkusu ile hastaneye gitmek istemiyordu. Sert müdahale sonucu

– 9 kişinin hayatını kaybettiği,
– 10 bin kişinin yaralandığı,
– 19 kişinin gözünü kaybettiği

günlerde Sağlık Bakanlığı ambulansları çok yetersizdi. Gönüllü hekimler olmasaydı tablo
çok daha kötü olabilirdi. Gezi’de gönüllü hekimlik yapanlar ve yapamayanlar diye bir ayrıma gitmemek gerekir. Hekimler Gezi direnişinde insan ve hekim olarak hekimlik yaptı” sözlerini kaydetti.

Gezi direnişinde yaralanan Akın Can, Kazım Arslan, Duran Eren Şahin ifadelerde,
polisin hedef gözeterek attığı gaz kapsülü sonucunda yaralandıklarını
ve saatlerce ambulans beklediklerini; gönüllü hekimlerin müdahalesi sayesinde
kalıcı hasar kalmadığını söylediler.

Tanık ifadelerinin ardından ATO’nun Avukatı Ziynet Özçelik savunmasında,

“Gezi direnişinde Sağlık Bakanlığı görevlendirmesi ile revir tespiti yapılmaya çalışıldı.
Sağlık Bakanlığı personeli, revir olmadığını kayıtlara geçti. Anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere verilen sağlık hizmeti ilk yardımdır. Bakanlığın iddia ettiği gibi düzenli sağlık hizmeti sunan bir kuruluş yoktur. Sağlık Bakanlığı yeterli hizmeti vermediği için gönüllü hekimler ilk yardım hizmeti sundu.” diyerek davanın reddini talep etti.

Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın reddine karar verildi.

Duruşma sonrası Adliye önünde açıklama yapan ATO Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Atasoy,

“Gezi Parkı protestoları sırasında, Sağlık Bakanlığı yaralılara müdahalede etkisiz kalmıştır.
Bu dava ile ‘iyi hekimlik’ değerlerinin yargılanamayacağı kanıtlandı. Bizler acil durumlarda hiçbir merciden izin almak zorunda değiliz. Özgür hekimlik ve iyi hekimlik adına hayırlı olsun.”
dedi.

TTB Başkanı Dr. Bayazıt İlhan da “ İnsanlık yararına hekimlik değerleriyle toplumun buluşması engellenmeye çalışıldı ama boşa çıktı. İnsanlık yararına hekimlik yapmak suç ilan edilemez” diye konuştu.

Basın açıklamasının tam metni için aşağıdadır.

==================================================

TTB_logo

Yargılanan Ankara Tabip Odası Değil, “İyi Hekimlik Değerleri”dir!
Saldırı Hekimlere Değil, Halkın Sağlık Hakkınadır!

 http://ato.org.tr/haberler/detay/254#/basin-aciklamalari/detay/379

Ankara Tabip Odası – Türk Tabipleri Birliği Ortak Basın Açıklaması

Yargılanan Ankara Tabip Odası Değil, “İyi Hekimlik Değerleri”dir!
Saldırı Hekimlere Değil, Halkın Sağlık Hakkınadır!

Sağlık Bakanlığı Ankara Tabip Odası’nı Haziran Direnişi sırasında göstericilere sağlık yardımı sağlamakla suçlamakta ve Yönetim ve Onur Kurullarının görevden alınmasını talep etmektedir.

Anımsanacağı üzere, yurttaşlarımızın yaşam alanlarının rant uğruna talan edilmesine karşı başlattığı Haziran Direnişi sırasında Türkiye’nin hemen her yerinde olduğu gibi Ankara’da da kolluk kuvvetlerinin yoğun şiddeti sonucu binlerce kişi yaralanmış, biber gazının zararlı etkilerine maruz kalmıştır. Yaralı sayısı Türkiye’de 8163 kişiye, Ankara’da 1549 kişiye ulaşmıştır.  Yaralanmaların önemli bir kısmı tazyikli suyun ölçüsüz kullanımı, biber gazının doğrudan göstericilerin üzerine sıkılması, biber gazı kapsüllerinin göstericilere fırlatılması, plastik mermilerin yakın mesafeden ateşlenmesi sonucu gerçekleşmiştir. Çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.

Gezi Parkı eylemlerinde, anayasa ve evrensel sözleşmeler tarafından korunan barışçıl toplanma ve gösteri hakkını kullanan yurttaşlarımıza uygulananlar bütün Dünyanın da kabul ettiği gibi haksızdır, orantısızdır ve vahşet boyutundadır. Öyle ki, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bile, hükümeti şiddeti durdurmaya çağırmıştır. Ama hiç oralı olunmamış, tencere-tava çalmak bile suç sayılmış; doktorlar, avukatlar, gazeteciler, hatta “duran adam”lar gözaltına alınmış, kötü muameleye maruz bırakılmıştır. Şiddet giderek büyütülmüştür. Olayların yaygınlığı ve niceliksel büyüklüğünün de etkisiyle Sağlık Bakanlığı yaralılara müdahalede etkisiz kalmıştır.

Bütün bunlar yaşanırken, Ankara’nın, İstanbul’un, İzmir’in, Adana’nın meydanları kan ve gözyaşıyla yıkanırken, ambulanslar gösteri alanlarına gitmiyorken, hekimler eli kolu bağlı, duracaklar mıydı? Kuşkusuz, hayır! Hayır, çünkü, “halk sağlığını korumak” Türk Tabipleri Birliği’ne ve tabip odalarına yasa ile verilmiş bir görevdir. Hayır, çünkü, yeminlerine ve etik değerlerine göre hekimler sağlık yardımına gereksinim duyanlara hiçbir ayrım gözetmeden yardım etmekle yükümlüdür. Haziran Direnişi’nde olduğu gibi, tıbbi yardım ihtiyacının çok açık ve acil olduğu durumlarda bu gereksinimi görmezden gelemeyiz, yoksa mesleki ve etik sorumluluklarımızı ihmal etmiş oluruz. Evet, hekimler ihtiyaç olan her yerdeydi. Pencereleri kırılarak içlerine göz yaşartıcı gaz atılan acil sağlık noktalarındaydı. Acil sağlık hizmeti verilen noktaları basıp yaralıları dövmenin cezasız kaldığı bu ülkede, o noktalarda kendi güvenliğini hiçe sayıp can kurtarmaya çalışmak suç ise, kabul, bu “suç” işlenmiştir. Bu “suç” ve bu dava, hekimliğin ve o hekimlerin onur plaketidir.

Dünya Tabipler Birliği’nin Cenevre Bildirgesi’nde hekimlerin kendi yaşamlarını insanların hizmetine adayacaklarına dair yemin etmesi öngörülmüştür. Hekim yeminindeki başlıca değerler merhamet, adanmışlık ve yardıma hazır olmaktır. Türk Ceza Kanunu acil durumlarda temel yardımı herkes için bir zorunluluk saymıştır. Türk Tabipleri Birliği’nin Meslek Etiği Kuralları’nda, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nde ve Dünya Tabipler Birliği’nin çeşitli bildirgelerinde acil durumlarda ilk yardımda bulunmak hekimin açık bir yükümlülüğü olarak tanımlanmıştır. Dünya Tabipler Birliği’nin bildirgelerine göre hekimlerin görevlerini yapmaları suç sayılamaz, hastalarının çıkarlarını savunabilmek adına hekimlerin mesleki özerkliği güvenceye alınmalıdır. Sağlık Bakanlığı hekimlerin adanmışlıklarına, mesleki özerkliklerine karşı giriştiği bu saldırı ile sorumlu olduğu yaşam hakkını tehlikeye attığının farkında mıdır?

Hatırlayalım, Sağlık Bakanlığı o günlerde hastanelere yaralı eylemcilerin kaydedileceği özel formlar göndermişti. Fişleneceği kaygısıyla yaralılar hastanelere başvurmaktan kaçınmışlardı. Böylelikle yaralılara neredeyse “hastaneye gelme” diyen bakanlık, bugün onlara ilk yardımı dışarıda veren hekimleri yargılamaya kalkıyor. Hem suçlu, hem güçlü! Daha doğrusu, onlar suçlu, biz haklı; onlar zayıf, biz güçlü!

Hatırlayalım, Haziran Direnişi’nde hekimler hizmet sundukları sırada darp edilmiş, gözaltına alınmışlardı. Bugün daha da ileri gidiyorlar, tek tek hekimleri değil, hekimliği bütünüyle tutsak etmeye çalışıyorlar. TOMA’lardaki suya kattıkları ilacın hesabını vermeyenler, hekimliğe ruhsat soruyorlar. Hekimliği izine, emire bağlamak istiyorlar. Hekimliği tehdit ediyorlar. Buna boyun eğmeyeceğiz.

Tıpkı bugün burada özgür ve iyi hekimliğe savaş açanlara “hodri meydan” dediğimiz gibi, bu ülkenin insanları ülkede giderek yükselen şiddete, otoriterleşmeye, gericileşmeye karşı direnmeye devam ediyor. TMMOB’u etkisizleştirmeye çalışan düzenlemelere, baskıyı daha da artıracak İç Güvenlik Yasa Tasarısı’na, Özgecan’ın canına mal olan kadın düşmanı, gerici politikalara teslim olmayacağız.

Bu dava ile “iyi hekimlik” değerleri yargılanmakta, hekim örgütleri toplumsal sorunlara duyarsız kılınmak istenmektedir. Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları Sağlık Bakanlığı’nın bu baskıcı tutumu karşısında yılmayacaktır. Çünkü, bizce, halkın sağlık hakkını umursamayan hekimlik “iyi hekimlik” değildir.

Bu davada uluslararası hekim ve insan hakları örgütleri Türkiye’deki hekimlerin, Ankara Tabip Odası’nın yanındadır, temsilcileri buradadır. Türkiye’deki emek ve meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve milletvekilleri mesleğinin gereğini yapan hekimlerin yanındadır. Türk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip Odası olarak bu utanç davasında bizlere desteğini sunan duyarlı tüm kişi ve kurumlara teşekkür ederiz.

Yaşasın iyi hekimlik değerlerimiz, yaşasın hekimlerin halktan yana örgütlülüğü, yaşasın halktan yana örgütlerin dayanışması!

Saygılarımızla, 20.02.2015

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Haluk Koç: Allah belanızı versin!


Haluk Koç: Allah belanızı versin!

Şubat 18, 2015, DHA

Haluk Koç: ‘Ananızın dizinin üstünün görülmesi dahi bir tahriktir’ diyor. Allah belanızı versin’

Cumhuriyet
Halk Partisi
Genel Başkan Yardımcısı ve
Parti Sözcüsü
Haluk Koç

CHP MYK toplantısı sürerken açıklama yaptı.

 

Meclis’te yaşanan kavgayı eleştiren Koç,

“Biz dindarız diye geçindiler. Kendilerine direnenlere karşı zalim oldular. Vurun öldürün
emri verdiler. Sonra da evlerine gidip gönül rahatlığı ile çocuklarını sevebildiler.” dedi.

“HAVUZ MEDYASI DÖRT KOLDAN TOPLUMU ZEHİRLEMEYE ÇALIŞIYORLAR”

Koç, “Haramdan beslenip haram ile yaşayanlar kendi düzenlerini sürdürmek için en alçak iftiralar dahil her yola başvuracaklarını örnekleri ile maalesef ortaya koyuyorlar. Avanta ve vurgun sermayesi ile kurulan havuz bataklığının yayın organları aldıkları talimatlar ile dört koldan saldırmaya başladı. Ne Özgecan onların gündeminde ne öbür sorunlar. Merkezden aldıkları talimatla toplumu zehirlemeye çalışıyorlar. Bundan utanmıyorlar.” diye konuştu.

“YENİ BİR GEMİ DAHA FİLOYA KATILDI”

Koç, “Günah, ayıp, hak gasp etmek, iftira, alçaklık bu kadronun elindeki son silahlar bunlar. Hırsızlıklar, yolsuzluklar ortaya döküldü mü döküldü. Kanıtlandı mı kanıtlandı.
Karun gibi zenginleştiler ama hesap veremiyorlar. En basiti yeni bir gemi daha filoya katıldı. Torpil, iltimas rutinleşti mi rutinleşti. Bunlar açıklandı bu kürsüden biri de çıkıp
açıklama yapamadı. Rütbe sırasına göre avantalarını aldılar. Çaldılar.” açıklamasında bulundu.

“BİZ DİNDARIZ DİYE GEÇİNDİLER”

Koç, “Biz dindarız diye geçindiler. Kendilerine direnenlere karşı zalim oldular. Vurun öldürün emri verdiler. Sonra da evlerine gidip gönül rahatlığı ile çocuklarını sevebildiler.” dedi.

“BUNLAR FİRAVUN OLDULAR, AH ALDILAR, BEDDUA ALDILAR”

Koç, “Bunlar firavun oldular, ah aldılar, beddua aldılar almaya da devam ediyorlar.
Bir gün hesap verecekler bunun farkına varamıyorlar. Türkiye’nin birliğine gasp ettiler. Emperyalist oyunların baş aktörü oldular. İşbirlikçi oldular yine de utanmadılar.” dedi.

“O SÖZLERİ SÖYLEYENLER ÖZGECAN CİNAYETİNİN AZMETTİRİCİLERİDİR”

Koç, “AKP’lilerin kadınlar hakkında yaptığı açıklamaları tek tek hatırlatacağım.
O sözleri söyleyenler Özgecan cinayetinin azmettiricileridir.
Özgecan cinayeti hepimizin canını yaktı.”
dedi.

“GEBEKADININ SOKAKTA DOLAŞMASI TERBİYESİZLİK DİYOR,
SANKİ KENDİSİ KULUÇKADA YUMURTADAN ÇIKTI”

Koç, “Bir densiz çıkmış diyor ki gebe kadının sokakta dolaşması terbiyesizlik diyor.
Sanki kendisi kuluçkada yumurtadan çıktı..” dedi.

“BATAKLIK MEDYASININ GÖREVİ CHP İLE PARALEL ARASINDA
İLİŞKİ KURMAK”

Koç, “Bataklık medyasının görevi CHP ile paralel arasında ilişki kurmak. Bu kadar mı talimatlandırıldınız. Bırakın o kartlarınızı, mühürleyin vicdanlarınızı. Biz gazetecilik yapamıyoruz deyin. Teslim olun gidin. Merak etmeyin aç kalmazsınız.” ifadelerini kullandı.

“SENDE NE ŞANZIMAN, ROT NE DE BALANS KALMIŞ”

Koç, “Bilmem kaçıncı muhtar toplantısını yapıyor. Amaç muhtar değil. Amaç günlük konuşmak ihtiyacını gidermek. O kişinin söylediği vakti zamanında “Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur.” diyor. Sende ne şanzıman, rot ne de balans kalmış.” dedi.

ANANIZIN DİZİNİN ÜSTÜNÜN GÖRÜLMESİ DAHİ BİR TAHRİKTİR” DİYOR.
ALLAH BELANIZI VERSİN”

Koç, “En iğrenci en yaralayıcısı, utanç vericisi ise “Ananızın dizinin üstünün görülmesi dahi
bir tahriktir.”
diyor. Allah belanızı versin. Ben anamı hastayken yıkayan adamım. Nur içinde yatsın. Böyle bir zihniyet olabilir mi? Hedef evine hapis edilen kadın. Öldürülmeye ve tecavüze teşvik çıkartılan kadın. Bu sözü söyleyenler Özgecan ve benzeri cinayetlerinin azmettiricisisiniz. Yürekli bir savcı varsa gider üzerine.” dedi.

“CHP’YE KARŞI BAŞLATILAN BU KARALAMAYA KARŞI MÜCADELE DE BUGÜN İTİBARİYLE BAŞLATILMIŞTIR”

Koç, “Vekillerimizin konuyla ilgili açıklamalarını tekrar etmeyeceğim. Ahlak, vicdan diyeceğim, ama bu karanlık yapı bu kavramları unutalı çok oldu. Ama kimse merak etmesin bağımsızlaştırılacak Türk yargısı karşısında yargılanacaklar. CHP’ye karşı başlatılan
bu karalamaya karşı mücadele de bugün itibariyle başlatılmıştır.”
diye konuştu.

“SIR KÜPÜ İNDİ SARAYDAN AÇILIRSA NE OLACAK?”

Koç, “Kendi içinde sarayında siyasi karantinaya alınmaya devam edilecek.
Çünkü altta bu gidişattan rahatsız olan geniş bir kadro olduğuna da inanıyorum AKP içinde.
Sır küpü indi saraydan. Açılırsa ne olacak?” ifadelerini kullandı.

========================================

Dostlar,

Prof. Haluk Koç, politikaya girdiği 1999 öncesinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde parlak bir hekimdi. Bizim de yakın dostumuzdu, halen de öyledir.. Politikaya geçmesi
Akademik camia adına bir yitiktir, politika alanı için ise ciddi bir kazanımdır. Galatasaray Lisesi mezunu, çok iyi Fransızca ve İngilizcesi olan, son derece zeki ve birikimli bir insandır.

Yukarıdaki isyanını paylaşmamak olanaksızdır..

* “Ananızın dizinin üstünün görülmesi dahi bir tahriktir..”

değerlendirmesi gerçekten mide bulandırıcısıdır. Anasının dizinin üstünü görerek tahrik olan “yaratık”, bırakın Müslüman ve insan olmayı, –lütfen bağışlayın bizi– hayvan bile olamaz…
Hayvanlar aleminde bile dişi isteksiz ise erkek onu zorlamaz..

Özgecan vahşetine ne demeli bu bağlamda??

Pek çok din ve ahlak öğretisinde “nefsinize egemen olun” buyruğu en temel olanlardandır.

Örn. Alevi – Bektaşilikte Hünkâr Hacı Bektaşı Veli’nin “Eline – Beline – Diline hakim ol!” buyruğu bu yolun omurgası – pusulası işlevindedir.

Kuran’da da birçok yerde “nefsinize tutsak olmayın,,”, “nefsinize hakim olun..”
içerikli buyruklar vardır (Bakara 54, Nisa 128, Maide 70 ve 80, Enam 98, Yusuf 18.. gibi).
Dolayısıyla bir Müslüman’ın önce nefsini terbiye etmesi ve cinsel dürtülerini denetlemesi gerekir. 

Günümüzde, tıbbi terimle bu “dürtü denetiminin” = nefis terbiyesinin yolu,
toplum içinde sosyalleşerek ahlaksal normları öğrenmek ve içselleştirmektir.

Bu bağlamda uygar insan, plajda, havuzda, saunada, spor karşılaşmalarında … cinsel dürtülerini denetlemede hiç zorluk çekmez.. Kadınlı – erkekli yaşam süreçleri bu yetileri kişilere doğal süreçte kazandırır.

Dolayısıyla kadını giysilerle kapatmak ve yalıtmak, haremlik – selamlık düzenleri
insanların bu bağlamda sosyalleşmelerini ve cinsel dürtülerini denetlemeyi = nefislerini
terbiye etmelerini engeller..

Dürtü denetim bozukluğu (impulse control disorder) psikiyatrik bir hastalıktır ve
sağaltımı gerekir.

Dahası, cinsler arası olağan – meşru cinsel yakınlaşmaları tabu sayarak katı biçimde sınırlayan – yasaklayan insanın doğasına aykırı kurallar, cinsel tercih sapmalarına hatta inseste yol verir!

Bu bakımdan, “pembe otobüs” vb. oyunlara gelmemek, toplumsal yaşamda kadın – erkek birlikteliğini asla bozmamak gerekir.

İlgililerinin deyimi ile söyleyelim; kadın – erkek birlikteliği, birlikte toplumsal yaşam
insanın fıtratı gereğidir. Hiç kıvırmayın kadını eve cariye = kadın köle olarak hapsetmek için..
Günümüz kadını eşit yurttaş kazanımlarından asla ödün vermeyecektir, vermemelidir.

Türkiye laik toplum düzeni ve seküler devlet yapısını korumalı;
kadın arkadalarımız hiçbir toplumsal cinsiyet (gender) ayrımına zorlanmadan
yaşamın her alanında erkeklerle birlikte eşit haklara sahip olarak var olmalıdırlar.
Bu amaçla gerekli tüm hukuksal düzenlemeler yapılmalı;
ailede, okulda, evde.. hiçbir ayrım yapılmadan kadın – erkek eşitliği vurgulanmalıdır..

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (10 Aralık 1948) daha ilk maddesinde
tüm insanların haklar ve özgürlükler bakımından EŞİT doğduklarını kural altına almaktadır.

Geri dönüş asla söz konusu değildir…

Sevgi ve saygı ile,
18.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TTB : Yasta değil isyandayız!

TTB_logosu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik
ve Kadın Sağlığı Kolu, 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın
vahşice katledilmesi
ile ilgili yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, “Bu acı olayı Devlet kademelerinden yükselen eril ve cinsiyetçi söylemlerin toplumda en uç noktada karşılık bulması olarak değerlendiriyoruz.” denildi. 16.02.2015

BASIN AÇIKLAMASI

ÖZGECAN’A YAPILAN İNSANLIĞA KARŞIDIR 
YASTA DEĞİL, İSYANDAYIZ!

Erkeklerden kadınlara yönelen şiddetin en son olgusu ne yazık ki Özgecan Aslan oldu. Geçtiğimiz günlerde akıl almaz bir şekilde katledilen kardeşimiz Özgecan’ın ailesine
sabır diliyoruz. Bu ülkede vicdanı olan kadın ve erkek herkesin başı sağolsun.

Son yıllarda artan kadın cinayetleri ile birlikte değerlendirdiğimizde Özgecan’ın katledilmesi, Türkiye’de giderek büyüyen bir sorun olan “cinsiyetçi politikaları”
bir kez daha önümüze koymaktadır. Bu saldırı, bir kişiye “kadın olmaktan dolayı” yapılan
bir saldırı olmasının yanında Türkiye’de bir kadının kamusal alanda var olması,
yolculuk etmesi hakkına bir saldırıdır. Bu anlamda bireysel değil giderek büyüyen
toplumsal bir sorunun göstergesidir.

Bu ülke, yalnızca cinsiyetinden dolayı en temel hak olan YAŞAM HAKKI‘nın yok edildiği kadınların ülkesidir. Bu kadın katliamında, yasaları uygulamayan, cezai indirimler için
mazeret arayan, tecavüze uğrayanı “psikolojik olarak etkilenmemiştir” diyen,
çocukların tecavüzlerine “kendisinin isteği ile olmuştur” diyebilen herkesin payı vardır.

Biz hekimler olarak cinsel saldırı / tecavüze maruz bırakılan kadınların yaşadığı bedensel
ve ruhsal  sorunlara tanık oluyoruz.

Türk Tabipleri Birliği olarak bu acı olayı, devlet kademelerinden yükselen eril ve cinsiyetçi söylemlerin toplumda en uç noktada karşılık bulması olarak değerlendiriyoruz.
AKP iktidarının ‘üç çocuk’, kürtaj, sezaryen, ‘kadın değil aile’ vb. pek çok örneğini gördüğümüz söylemleri, kadın karşıtı politikalara karşılık gelmektedir. Üstelik bunu toplumun kültürü ile ilişkilendirerek normalleştirmekte, toplumdaki hegemonyasını sürdürebilmenin
bir aracı olarak kullanmaktadır.

Türkiye’de toplumsal cinsiyeti derinleştirecek politikalar yerine devletin her türlü kurumu ile içtenlikli bir biçimde çaba göstermesi gereksinimi bugün daha çok kendini göstermektedir.

Türk Tabipleri Birliği ve kadın hekimler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması mücadelesini, tüm kadın kuruluşları ve duyarlı halkımızla birlikte sürdürecektir.
Bizler, taraf olduğunuzu, şiddete isyan eden kadınların yanında, yakınında bulunacağımızı,
her zaman dayanışma içinde olacağımızı bir kez daha belirtmek isteriz.
Kadınların her düzeyde eşitliğini ve yaşam hakkını savunuyoruz, savunacağız.

Yasta değil, isyandayız!

Yaşam hakkımız için tüm sorumluları göreve davet ediyoruz!

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ                   
KADIN HEKİMLİK VE KADIN SAĞLIĞI KOLU

======================================

Dostlar,

Büyük bir acı ile ve AKP iktidarının sorumsuzluğunu / sorumluluğunu başlıca
nedensel etmen olarak öne çıkararak
bu gerçekçi basın açıklamasını paylaşıyoruz.

Ozgecan_Mersin'de_olduruldu_14.02.15

Özgecan ASLAN.. 20 yaşında Mersin Çağ Üniversitesi öğrencisi.. Yolculuk yaptığı minibüsün şoförü Suphi ALTINDÖKEN tarafından ırzına geçilmek istenirken direnen, bıçaklanan ve başına levye ile vurularak öldürülen, her 2 eli bileğinden kesilen ve cesedi yakılan
vahşet kurbanı kızımız..
Baba ise inanılmaz bir olgunluk içinde…
Katil sanıklarına eziyet edilmemesini, yasal cezalarını bulmalarını istiyor.
Hatta onların ana babasına da sabır diliyor.. Bravo doğrusu..
Adını vermeyelim bir AKP’li bakan ise, böyle bir olay kendi kızının başına gelse
silahı alarak suçluları kendisinin vuracağını söyleyerek son derece sorumsuz ve ilkel bir tepki sergiliyor.. İhkak-ı hak… Modern toplumların uzun zamanlardır terk ettiği bir ilkellik..
Yazıklar olsun.. Bir de Bakan olacak.. Bir başka AKP’li Bakan “idamı geri getirelim”..
“hadım edelim”.. gibisinden sorumsuz ve popülist söylemler içinde..

Bu kadro mu kalıcı – akılcı – adil çözümler üretecek..
Asıl sorun bu siyasal kadro değil mi??
Bu iklimi bu siyasal kadro hazırlamadı mı?
TRT’de yaptırılan ve ısrarla sürdürülen yobaz, kadın ayrımcı programlara ne demeli?
Sağlık Bakanı hiç sıkılmadan kadını kuluçka makinesine benzetmedi mi?
“Kadının kariyeri çocuk doğurmaktır.. “ demedi mi??

Evet, sağduyu ve serinkanlılık ama unutmak ve bastırılmak için değil..
Kalıcı, sistemli çözümler bulmak için..

AKP’nin nefret söylemi ve kadını ikinci plana iten iğrenç söylemleri, eylemleri, yayınları…
durdurması acil isteği ile..

TRT’de program yaptırılan gerici yobazlara engel olunması, 6 yaşındaki kız çocuğu ile evlenilebilir diyen meczubun bir psikiyatri kliniğinde tedavi edilmesi ve ardından hapis cezasını çekmesi, Uludağ Üniversitesi’nden sözde ilahiyat hocası Prof. Hamdi Döndüren‘in safsata dolu ilmihal kitabının ve benzerlerinin toplatılarak yasaklanması….

Topluma kadın – erkek eşitliği bağlamında iletiler ve eğitim verilerek bu değerlerin aşılanması, cinsel dürtü denetiminin, öfke denetiminin…. tüm insanlara öğretilmesi..

Yargılamanın hızla yapılarak etkili = caydırıcı cezanın verilmesi ve uygulanması..
Ama insan onuru ile bağdaşmayan ceza verilemeyeceğini unutmadan..
İdamı ve hadım etmeyi getirseniz bile, bu olaya UY-GU-LA-NA-MA-YA-CA-ĞI-NI anımsayarak.. Hiç kimse, işlediği zaman yürürlükte olmayan bir ceza ile cezalandırılamaz. Dolayısıyla suç tarihinde eyleme uyan ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapistir..
Bakan bey azıcık da olsa hukuk bilgisi sahibi değil mi??

Bunlar ilk akla gelenlerden..
AKP topluma kulak versin, “ben çoğunluğum ve ben bilirim” söylemini derhal bıraksın..

Bu arada İŞSİZLİK soın 4 yılın en yüksek değerine ulaştı!

Sevgi ve saygı ile.
16 Şubat 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net