Etiket arşivi: İsmet ÖZÇELİK

Her devirde adam: Soner Polat!

Her devirde adam: Soner Polat!

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik
Aydınlık, 03.10.1

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Adını Balyoz kumpası döneminde duymuştum. Mahkemelerdeki dik duruşunu anlatmışlardı. Sızlanmayanlardandı. Arkadaşlarına nasıl etkilediği konuşuluyordu. Mütevazi, zeki ve vatansever…
Lider özelliği hemen göze çarpıyordu.

VATAN PARTİSİ KONGRESİ

İlk kez Vatan Partisi kurultayında yüz yüze geldik.
Sonrasında sık sık görüştük.
Ankara siyasi kulislerini çok merak ederdi.
Her buluşmamızda ayrıntılı sorular yöneltirdi.
Ortak dostlarımız vardı.
Biraraya gelmeyi kararlaştırmıştık, ama olmadı.
Kurultay’da Divan Başkanı seçilmişti.
Yaptığı konuşma tüm salonu ayağa kaldırdı.
Salonda kendisine, Bu hareketi sizin kadar özlü anlatan olmamıştı dedim.

Çok duygulandı. Ölüm haberini alınca internette tekrar dinledim.
O günkü gibi heyecanlandım.

HERKES SAYGI DUYUYORDU

Önü açıktı. FETÖ kumpas kurdu.
Ama bu saygınlığından hiçbir şey kaybettirmedi.
Emekli, muvazzaf hangi denizci ile konuşsam aynıydı.
Adı geçince hemen dikkat kesiliyorlardı.
Kıbrıs’ta Doğu Akdeniz’de tatbikata katıldım.
Orada da hep anıldı. Hiç olumsuz bir şey duymadım.
Hep takdir ve övgü vardı. Birlikte çalışanlar gururla anlatıyordu.
Onunla çalışmak ayrıcalıktı.

YAŞ SONRASI

Hastalanmıştı. Telefonlara bakamıyordu. Sağlık durumunu dolaylı öğrenebiliyordum.
“Uyutulduğu” söylenmişti. Bu yılki YAŞ sonrası Gazi Orduevinde bir resepsiyon vardı.
Ankara’daki komuta kademesinin tamamına yakını oradaydı. Aydınlık’tan olduğumu öğrenenler hemen O’nu sordu. Sade denizciler değil, öbürleri de!

DOĞU AKDENİZ

Son dönemde Doğu Akdeniz’i konuşuyoruz. Her sohbette iki isim öne çıkıyor.
Soner Polat, Cem Gürdeniz.
Mavi Vatan konusunda uzmanlar.
Derin izler bıraktıkları hemen anlaşılıyor. Askerin de, sivilin de referansları…

AYDINLIK YAZARI

Silivri duvarları yıkılmıştı.
Aydınlık’ta düzenli yazılarına başladı.
“Bismillah Vira” dedi.
Aydınlık için “Karanlığa tutulan el feneri” tanımı yaptı.
“Aydınlık’ta yazmak hayatımda almış olduğum en büyük ödüllerden birisidir” diye yazmıştı. Aydınlık’ta savaş vardiyasına girmişti.
Gelen telefonlardan biliyorum. En çok okunan yazarlardan biriydi.

TARAFTI

Hasan Yalçın’ın deyimiyle; Mıknatısın orta yerinde durmadı. İlk yazısında açık açık yazdı.

“Tarafım” dedi.

“Atatürk ilke ve devrimlerinden;
Cumhuriyet değerlerinden;
Türkiye’nin milli bütünlüğünden:
Tam bağımsızlıktan;
Mehmetçikten;
İşçinin, emekçinin ve ezilen halkın kavgasından;
Emperyalizm ile boğuşan tüm milletlerden;
Üretime dayanan milli bir ekonomiden” yana taraftı.

“Vatan, millet, bayrak kavgası varsa” sapına kadar taraftı.

GÜVENİN TİMSALİ

Karşılaştığı herkese güven veriyordu. Karamsarlık yoktu.
Konuştuklarını hemen ikna ediyordu. Çok dikkat ettim. Yanından ayrılan herkesin yüzü gülerdi.
Umutlanırdı. Amiral Soner Polat böyle biriydi.
Her devrin adamı değil; Her devirde adamdı.
Yüreği hep Türkiye için çarptı.
Aramızdan erken ayrıldı. Ruhu şad olsun..!
=======================================
Dostlar,

soner polat ile ilgili görsel sonucu

Biz de çoook üzüntülüyüz.
Gerçek ve yiğit bir yurtseveri çoook erken yitirdik.
O, Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün Ordusu’nun amirali idi.
Tutarlıydı, yiğitti, yürekliydi, çalışkan ve çoook cesurdu..
Çok ağır bedeller ödetti O’na FETÖ kumpas davaları.
Deniz Kuvvetleri Komutanı olabilecek konum ve birikimdeydi ama önü kalleşçe kesildi.
Silivri zindanlarına atıldı yıllarca. Aklandı ama emekli edildi önü kesildi.

Herkes biliyor; FETÖ kumpasında AKP suç ortağıdır. Yıllarca her istediklerini verdiğini AKP = Erdoğan kameralar önünce açıkça itiraf etmiştir.

Amiral Polat neden kanser oldu 60’lı yaşının başlarında?

Kesin bir şey söylemek olanaksız ama, bir hekim olarak altını çizelim ki;

  • Kanserin en temel nedeni bağışıklık sisteminin hastalıkla başedecek güçte olamayışıdır.
  • Bağışıklık sistemini çökerten / zayıflatan etmenlerin başında ise “stres” geliyor..

    Acaba, merhum Tümamiral Soner Polat, bunca ağır stres – gerilim – travma yaşamasa kansere yakalanır ve çoook erkenden yaşama veda eder miydi?

Bu soruyu sormak bizim hakkımız, malum birilerinin ise yanıtını vermek namus borcudur.

Size çoook borçluyuz Saygın ve merhum Amiral Polat, ancak şunu söyleyelim ki;

ATATÜRK AYDINLANMASI Anadolu topraklarında mutlaka sürdürülecek ve hedefine eriştirilecektir, gözünüz arkada kalmasın. Vatanseverliğiniz örnek ve güç kaynağıdır.

Sevgi ve saygı ile. 05 Ekim 2019, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

Ekonomik saldırı kimyasal yalanlar

Ekonomik saldırı kimyasal yalanlar

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 12.4.2018

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Türkiye, Rusya, İran. Kaderleri ortak hale geldi. Üç ülkenin ekonomisi de uluslararası saldırı altında. Saldırının boyutu 4 Nisan’da Türkiye’de yapılan Putin, Erdoğan, Ruhani zirvesinden sonra daha da arttı. Buna bir de içerdeki hatalar eklenince etkisi giderek büyüyor. Saldırı ciddi. Saldırıyı birlikte göğüslemek dışında başka bir seçenek de bulunmuyor.

RUSYA
Rusya, dış kaynaklı sorunlarla boğuşuyor. Suriye’de olaya doğrudan müdahil olması ABD’yi çok rahatsız etti. Ekonomik yaptırımlar, hisse senetlerinin düşürülmesi, devalüasyon, … Hepsi peşpeşe geldi. Halkta hoşnutsuzluk yaratılarak Rusya’nın iç sorunlarla boğuşması planlanıyor. Suriye’de staj yaptırılan teröristlerin Rusya’da faaliyete sokulması da gündemde.

İRAN’DA DURUM
ABD bütün gücüyle İran’a yükleniyor
. Yıllardır devam eden yaptırımlara yenileri eklenmeye çalışılıyor. Yaptırımlar öncesi bir dolar bin riyalken şu anda bir dolar 4 bin riyalin üstünde. Devlet dolar kurunu 4200 riyal olarak sabitledi. Ama serbest piyasada 5750 riyal geçerli. Çifte kur ortaya çıktı. Resmi kurla piyasada oluşan kur arasında ciddi fark oluştu. ABD, İran’da da halk tepkisine oynuyor. Ekonomik krizle halkı harekete geçirmenin hesabını yapıyor.

TÜRKİYE
Türkiye’de de benzer bir senaryo devrede. ABD’nin devlet olarak kullanacağı davaların görüşüldüğü New York Eyalet Bölge Mahkemesi’nde görülen Sarraf davası (Hakan Atilla davası) da ekonomik krize göre ayarlı. Türk bankalarına yönelik ceza sopası havaya kalkmış bekliyor. Türkiye’ye “Astana sürecinden ayrıl” baskısı sürüyor.

PAZARLIK
Hakan Atilla için 11 Nisan’da karar açıklanacaktı. Bir ay ertelendi. Kapalı kapılar arkasında temasların devam ettiği konusunda haberler geliyor. “Havuç”, “sopa” taktiği devrede. Türkiye’yi Rusya ve İran’dan koparmak için her türlü yol deneniyor.

ÇİN TOPA GİRİYOR
Rus ve İran yöneticileri her şeyin farkında. Ekonomik, siyasi ve askeri saldırılara karşı cepheyi daha da büyütme gayretindeler. Çin’in topa daha güçlü girmesinden yanalar. Bu konuda temaslar sürüyor. Çin’in önümüzdeki dönemde sahneye daha güçlü çıkacağının işaretleri var. Hem Suriye’de, hem de tüm bölgede.

YALANLAR
Eş zamanlı olarak CIA ve MOSSAD yalanları yine devrede. 1. Körfez Savaşı sırasında bütün dünyayı “Kuveyt’te petrole bulanmış karabatak kuşlarıyla” kandırmışlardı. Televizyonlar savaş haberlerinde o görüntüleri kullanmıştı. Görüntülerin 10 yıl önce Fransa kıyısında batan bir tankerin yarattığı kirlilik olduğu savaş bittikten sonra anlaşıldı. Irak kimyasal silah bahanesiyle işgal edildi. Bir gram bile kimyasal çıkmadı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, “CIA bizi kandırdı” demek zorunda kaldı. Ama

  • CIA yalanı ile bir milyon Müslüman Iraklı öldürüldü, yüz binlerce kadının ırzına geçildi.

SIRADA SURİYE VAR
Şimdi aynı taktik Suriye’de devrede. Esad yönetiminin kimyasal silah kullandığı iddiaları ortaya atıldı. Duma ve Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığına ilişkin görüntüler(!) servis ediliyor. Ortada bir kanıt yok. Ama ABD Başkanı Trump faturayı kesti bile. Esad yönetiminin cezalandırılacağı konusunda açıklamalar yapıyor.

EŞZAMANLI
ABD bölgede sıkıntıda. Çıkış arıyor. Türkiye, Rusya ve Çin’e, hatta Avrupa’ya yönelik ekonomik saldırı ile kimyasal yalanların eşzamanlı olması anlamlı. Aynı paketin parçaları. Suriye’de doğrudan cephede olan Rusya, İran sıkıştırılırken Avrupa ülkeleri koalisyona aktif katılmaya zorlanıyor. Türkiye ise ekonomik kriz ve Sarraf sopası ile ikna edilmeye çalışılıyor. Ancak bu kez kendisine pahalıya patlayacağı çok açık. Gelişmeler onu gösteriyor. ABD ile birlikte hareket eden ülkelerin sayısı da giderek azalıyor. Bugün, 1991’den de, 2003’den de çok farklı..!
=======================================
Dostlar,

Durum ciddi. ABD’nin başında “devlet adamı” niteliği taşıyan biri yok! Bir tüccar, bir Dolar milyarderi şovmen var!

Türkiye, Suriye politikasında çok ve cider hatalar yaptı. 2011 Mart’ında doğrudan ABD maşalığı ile rol üstlenerek Suriye’de iç savaş çıkması ve ülkenin parçalanması için elinden geleni ardına koymadı. Zamanla kazın ayağının hiç de sanıldığı gibi olmadığı anlaşıldı, Devlet kurumları AKP = Erdoğan‘ı çoooooook zor da olsa belli ölçüde ikna ettiler.

Şimdi artık sıcak savaşın tamtamları kulakları tırmalıyor.

Suriye’ye dönük şiddet kullanılmaması için Türkiye elinden gelen tüm araçları kullanmalı, aktif bir yansızlık politikası gütmelidir.

Somut olarak, başta İncirlik olmak üzere Türkiye’deki ABD – NATO üslerini Suriye’ye dönük bir askeri operasyonda kullandırmamalı ve bu kararını açıklamalıdır.

  • Suriye’nin toprak bütünlüğü ülkemiz için yaşamsal önemdedir.

Anımsayalım, 1990’da Saddam için aynı oyun oynanmış, kimyasal savaş silahlarını halkına yönelttiği savıyla üstüne gidilmiş, komşusu İran ile 8 yıl savaştırılmıştı. 2003’te ise ABD işgali gerçekleşmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı T. Özal Batı tarafından “1 koyup 3 alma” kumarı ile aldatılmıştı. Dönemin Genelkurmay Başkanı onurlu ve saygın insan merhum Org. Necip Torumtay, oyuna alet olmayarak görevinden istifa etmişti!

Suriye’nin gerçekten kimyasal silah kullanıp kullanmadığının, böylesi bir envantere sahip olup olmadığının BM’nin ilgili birimlerince incelenmesine fırsat verilmelidir. Suriye hükümeti BM’nin ilgili uzman kurumunu ülkesine davet etmiştir. Sorunun açıklığa kavuşturulması 2-3 haftalık  bir zaman gerektiriyor.. Mutlaka beklenmelidir. Bu olay üzerine dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair özür dilemek zorunda kalmıştı!

Tükiye, sıcak çatışma, silah kullanımı… gibi ülkemizi de çok ağır etkileyeceği açık olan gelişmelere kapılarını kesin olarak kapatmalıdır. Bu arada yurt içinde kimi sabotajalara dönük uyanık olmalıdır.

Sıcak çatışmayı bahane ederek OHAL uzatılmamalıdır.
Hele benzer senaryolarla seçime  / erken seçime ülkeyi sürüklemek de kesinlikle dışlanmalıdır.

  • Yurtta barış, dünyada barış!  / Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK!

Sevgi ve saygı ile. 10 Nisan 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Çöküşün işaretleri!

Çöküşün işaretleri!

İsmet Özçelikİsmet Özçelik

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

AKP Fatih Gençlik Kolları’ndan, kendisini Çevre, Şehir ve Kültür Başkanı olarak tanıtan Tolgay Demir, “Düz Dünya Teorisi”ni açıkladı. Dünyanın yuvarlak olması mason uydurması, Dünya düzdür dedi.

Sarayda ağırlanan Kadir Mısırlıoğlu Twitter hesabından vasiyetini açıkladı. “Mustafa Kemal Atatürk’le zerre kadar muhabbeti olanların” cenazesine gelmemesini istedi.

Atatürk ve İnönü döneminde “camilerin ahır yapıldığı” yalanı yeniden piyasaya sürüldü.

AKP Muğla Teşkilat Başkanı Şadi Pirci, derisi soyulmuş bir dananın bacakları arasından çektirdiği fotoğrafını sosyal medyada paylaştı.

AKP’de itibar gören Menzil Tarikatının şeyhi Abdülbaki Erol’un torunu Seyyid Abdulbasid El Hüseyni altın yaldızlarla donatılmış tahta oturarak poz verdi.
***
Bunlar sadece birkaçı.

CEHALETİN ÖZGÜVENİ

Bir tarafta “cehaletin özgüveni”, diğer tarafta “saltanat” özentisi. Bir tarafta yalan dolan, diğer tarafta Cumhuriyete ve Atatürk’e bitmek tükenmek bilmeyen düşmanlık.

AKP’nin 15 yıllık durumu ortada. İktidarda, ama sürekli duvara tosluyor. “Kandırılmaktan” da bıkmıyor. Yanlışlardan dönmeye çalışsa da bilinçaltındaki gerici ideoloji eteğinden çekiyor.
Öne çıkardıkları ve yücelttikleri “aydınlar” da bunlar!

BUNLAR NEYİN İŞARETİ!

Peki bir kısmını yukarıda sıraladığım olaylar neyin işareti?
Bayram ziyaretlerinde AKP’li ve AKP’ye yakın duran tanıdıklarımla bunu konuştum. Genelde yorum yapmaktan kaçınıyorlar. “Münferit eylemler” diye işi geçiştirmeye çalışsalar da gidişattan kaygılı oldukları hemen anlaşılıyor.

“Çöküşün işareti olabilir mi?” diye sorunca itiraz etmiyorlar. Kalabalıkta konuşmayı sevmiyorlar. Ama yalnız kalınca iş değişiyor. Öyle şeyler anlatıyorlar ki, AKP’de iş sandığımızdan daha vahim!

“Metal yorgunluğu” çok hafif kalıyor. “Çürümüşlük” durumu daha iyi anlatıyor.

Belki de “Çöküşün işareti” demek daha doğru.

AKP’NİN KURTULUŞU

“AKP nasıl kurtulur?” sorusuna hemen hemen herkes aynı yanıtı verdi: “Milli Koalisyon“.

Bürokrat kökenli AKP’liler “denetime” vurgu yapıyor. “Denetimsiz harcamalar, denetimsiz uygulamalar, denetimsiz işler, OHAL’le yasaların rafa kaldırılmasının bedeli ağır olacak. Kontrolden çıkmış bir durum var, Allah korusun…” diyerek endişelerini dile getiriyorlar.

Milli bir koalisyonun Türkiye’yi kurtaracağını, AKP’yi de denetim altına alacağını düşünüyorlar.

İKTİDAR, MUHALEFET

Türkiye zor günlerden geçiyor.

  • ABD ve İsrail, Irak’ta “2. İsrail” için bastırıyor.
  • Suriye’de sınırımızın hemen ötesinde “3. İsrail” için hamleler yapılıyor. 

PKK/PYD’ye düzenli ordu kurduruyorlar. Gelişmiş silahlarla donatıyorlar.

Sırada Türkiye var. İç kargaşa yaratmak için fırsat kolluyorlar.

Durum bu. Ama iktidar da muhalefet de küçük hesaplar peşinde. Birbirinin kalesine gol atma derdindeler.

ŞAM, BAĞDAT

Esad yönetimi, başarı üstüne başarı kazanıyor. Bölge ülkeleri ile işbirliği gelişiyor. Kafamızın arkasındakileri bıraksak daha da gelişecek. Şam’la ilişkiye girsek iş daha da kolaylaşacak.

AKP yanlıştan dönmede hala ayak sürüyor. Anamuhalefetin bu konuda iktidarı sıkıştırması beklenir. Ama o tam tersini yapıyor.

Hükümeti Esad yönetimi ile ilişkiye zorlayacağına, Esad’a saldırıyor. “Bağdat’la, Tahran’la ilişki kurun” diyeceğine başka arayışlar peşinde. Umudunu ABD ve AB’ye bağladığı için gözü, kulağı Washington’da, Brüksel’de…

CHP’Lİ OLMAYAN CHP’LİLER

Bir ara kenara itilmişlerdi. Ama “Adalet Yürüyüşü” ile birlikte yeniden öne çıktılar. CHP’liler bunlar için “CHP’li olmayan CHP’liler” ifadesini kullanıyorlar.

– TR 705 ve arkadaşları,
– FETÖ ile yakın mesai yapanlar,
– PKK/HDP dostları
ortalıkta hava atıyorlar.
Bunları ben söylemiyorum. Kendilerini “gerçek CHP’li” olarak niteleyenler söylüyor.
Yorum sizin!
=================================================
Dostlar,

CHP’nin bu ciddi uyarıları dikkate alması gerek..
Sn. İsmet Özçelik‘in içtenliğinden kuşku duymuyoruz..
Eski İzmir Milletvekili (CHP) Sayın Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın sitemizde yayınladığımız irdelemesi de CHP açısından son derece yol gösterici..
(http://ahmetsaltik.net/2017/09/06/prof-dr-oguz-oyan-nasil-bir-muhalefet/)
Hata yapma lüksümüz kalmadı..
Herkes, başta anamuhalefet CHP seferberlik konumunda çalışmalı;
AKP = RTE ülkemize yeşil OHAL’i dayatırken..
Hukukta silahların denkliği ilkesini akıldan çıkarmayalım..
Kitleleri harekete geçirmek ve onlara iktidar seçeneği sunmak..
Ana sorunları içeren Bütüncül bir program ile..
Toplumla birlikte dokunacak bir siyasal restorasyon programı!

Sevgi ve saygı ile. 06 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

AKP tıkandı, yeni bir şey yok

AKP tıkandı, yeni bir şey yok
İsmet Özçelikİsmet Özçelik

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)


ESKİDEN MEDET UMDU

Konuşmasında uzun uzun geçmişten söz etti. AKP’nin kuruluşundan bugüne gelen öyküsünü anlattı. Yıl yıl yaşadıklarını, uğradıkları haksızlıkları(!) sıraladı. Nereden nereye geldiklerini gündeme getirilerek, destek istedi. Erdoğan’ın muhtarlara hitabını AKP’li işadamları ile birlikte izledim. Konuşma bitince birbirimizin yüzüne baktık. Ben “Tehlike işareti” dedim. Hemen anladılar. İçlerinden biri, “Yeni hiçbir şey yok. Bu şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamayız” ifadesini kullandı.

Ekonomideki sıkıntıyı en iyi onlar biliyor. Adım atılmamasından şikayetçiler. “Kredi Garanti Fonu” kapsamında verilen kredilerin üretime gitmediğinin farkındalar. Arkadaşlarından örnekler verdiler. Aldıkları kredilerle kızına, oğluna ev alanları anlattılar.

HİÇBİR SEÇİME BÖYLE GİRMEDİK

Erdoğan’ın konuşmasını AKP’de aktif siyaset yapan isimlere, AKP ile birlikte olan işadamlarına ve bürokratlara da sordum. Erdoğan’la ilgili konuşmak istemediler. Ama AKP ve önümüzdeki döneme ilişkin bazı tespitler yaptılar. Özetle şöyle:

– İzlenen yanlış politikalardan geri dönüş var, ama eski yanlışlar ayakbağı
– Sağlam bir özeleştiri yapmayınca kafalar karışık
– Partide görüş birliği yok
Ekonomide çözüm değil, yağma var
– Kamu bankalarının kredi politikası ANAP dönemini andırıyor
Gerilim politikası ülke birliğine zarar veriyor
Cumhuriyete karşı söylemler halkı soğutuyor
Atatürk heykellerine saldırı AKP tabanını bile endişelendiriyor

– AKP tıkandı, yeni şeyler söyleyemiyoruz …

YENİ TAKTİK

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtarlara hitap ederken yine baltayı taşa vurdu. Hiç gereği yokken, “Bu sol zihniyet, bu komünistler, bunlar hiçbir zaman vatansever değildir, milliyetperver değildir” ifadesini kullandı. AKP “yeni ”bir şey söyleyemeyince, “eski”ye sarılmayı seçti. Erdoğan zor durumda kalınca yeni arayışlara girmiş gibi. Belli ki danışmanları(!) önüne yeni bir plan koymuş. Halkın “sağ, sol” diye bölünmesinden medet umuluyor.

“Nasıl olsa Türkiye’de sağ seçmen fazla. Bu eksende bir kamplaşma yaratırsam Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanırız” diye düşünüldüğü anlaşılıyor. Tehlikeli bir taktik. Geçmişte Gladyo kullanmıştı. Türkiye 12 Eylül’e sürüklendi.

VATANSEVERİĞE GELİNCE

Erdoğan’ın o konudaki bilgileri de yanlış. Zaman zaman şiirlerini okuduğu Nazım Hikmet bir vatanseverdir. Kurtuluş Savaşımızı onun kadar içten, duygulu ve güzel anlatan başka biri var mı?

-Sovyetler Birliği’nde Hitler saldırısını kim yenilgiye uğrattı?
-Hitler’in orduları Fransa’ya girince Fransa’yı kimler savundu?
-Japonlar Çin’e saldırısınca vatanını kim kurtardı?
-Başbakan Binali Yıldırım’ın önceki gün Vietnam’daydı. Oradaki vatanseverler kimdi?
-Venezuela. Türkiye gibi ABD saldırısı altında. Vatanlarını savunanlar da belli.

TÜRKİYE’DE FARKLI MI?

Amerikan 6. Filosu askerlerine karşı kim vatanını savundu, kim vatanını savunanlara saldırdı?
Fitne merkezi İncirlik’teki Amerikan Üssü’ne karşı yıllardır kim mücadele ediyor?
Milli bayramları kim yasaklıyor, kim kutluyor?
-Türkiye’nin milli değerlerine kim sahip çıkıyor?
-Peki Türkiye’de iktidar olmak için Amerika’da kamp kuranlar kim?
-Washington ve Brüksel 2000’li yılların başında kimi destekledi?
-ABD Büyükelçiliklerinin ve İstanbul, Adana Konsolosluklarının kimlerle irtibat kurdukları sır değil.
Türkiye’yi bölen BOP’u kim savundu, kim karşı çıktı?

Hangi birini sayalım..! Siz karar verin! Kim vatansever, kim milliyetçi? Bu konuyu fazla kaşımamak herkesin hayrına. Şimdi bugünü konuşmak lazım. (Aydınlık, 25.8.2017)
===========================================

Dostlar,

AKP ve Erdoğan tıkandı ya da
Erdoğan Partisini Tıkadı!

Teşekkürler değerli dostumuz İsmet ÖZÇELİK’e.
Çooook hoş bir gazete yazısı olmuş.
Evvvett!

  • AKP tıkandı, yeni bir şey yok!

Ancak muhalefet kesiminin hızla derlenmesi gerek..
Bu gün Çanakkale – Kocatepe’de başlayan ADALET PANELİ çok yerinde bir adım..
4 gün sürecek ve temel toplumsal sorunlar ADALET bağlamında ele alınacak uzmanlar ve toplum temsilcilerince.
Büyük ADALET YÜRÜYÜŞÜ‘nün sağladığı zemini korumak ve giderek ileriye, seçimlere taşımak gerek.

  • Motoru soğutmamak gerekiyor.

Bu gün 26 Ağustos olduğundan, ADALET PANELİ’ni Afyon’da yapmak, ilk yarım günü Büyük Taarruz‘un başlangıç gününü anmak – irdelemek ve günümüze taşımak çok uygun olurdu. Gene de katılım çok güçlü ve insanlar coşkulu, umutlu..

ATATÜRK ve BAYRAĞIMIZ dışında kurumsal hiçbir işaret yok.. Ne güzel!
CHP öncü ama geride tutuyor kurumsal kimliğini. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun açış konuşması da çok doyurucu idi..

Adalet Panelinden umutluyuz. Toplum, sorunlarını öncüleriyle tartışacak ve çözümlerini üretecek. Bu politikaları yaşama geçirecek program temelli kadroları da doğallıkla ilk seçimde yerel – genel iktidara taşıyacak. Ardından da;

  • ”AKP Genel Başkanı – Cumhurbaşkanı Erdoğan” sorununu ”hal” edecek demokratik yollarla.. Geldikleri gibi yollayacak yani necip milletimiz!

Elbet SİYASAL ÖRGÜT – PARTİ bu süreçte vazgeçilmez..
Değişik toplum kesimleri asgari müştereklerde partileri üzerinden UZ – LA – ŞA – CAK!
Başka hiç-bir çare, umar, reçete, ilaç, merhem, kurtuluş yolu yok, yok, yok!
Aşağıdaki 3 sorunsal öne çıkıyor özellikle..

Gerilim politikası ülke birliğine zarar veriyor
Cumhuriyete karşı söylemler halkı soğutuyor
Atatürk heykellerine saldırı AKP tabanını bile endişelendiriyor

  • Asıl metal yorgunu olan Erdoğan’ın ta kendisi! Üstelik de sürmenaj derecesinde..

Ciddi bir operasyon geçirdi, bilinen birkaç süregen – ağır sağlık sorunu var. İlaçlar alıyor sürekli ve olağanüstü ağır yüklü politik arenada! Her bir şeyi kendi üstlendi, dünyada örneği bulunmaz bir TEK ADAM TOTALİTERLİĞİ kurdu ülkemizde. Bu tablo pek çok nedenle sürdürülemez.
AKP örgütünden ”metal yorgunluğu” kılıfı ile bir ”tasfiye’‘ uygulandığı tartışma dışı..
Haydi FETÖ bağlantılı olanlar üstü kapalı uzaklaştırılıyor ve sesleri de çıkamıyor; ama parti üst basamaklarında Milletvekili – Bakan – Danışmanlar – Cumhurbaşkanlığı kadrolarında FETÖ tasfiyesi yapıl(a)madıkça boşuna.. Gecikme AKP = RTE’yi bitiriyor.. Buna da çare yok..

AKP de ANAP ve daha pek çok parti gibi mezarlığına atılacak. Siyasetin şaşmaz yasası böyle..

Sevgi ve saygı ile. 26 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN DÖNÜŞÜMSÜZ ÇIKMAZI…


SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN
DÖNÜŞÜMSÜZ ÇIKMAZI…

TTB SAĞLIK BAKANLIĞI ile GÖRÜŞTÜ

TTB_logosu

Sayın Dr. Ahmet SALTIK,
Türk Tabipleri Birliği heyeti 25 Eylül 2014 tarihinde Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nu ziyaret etmiş, o görüşmede TTB’nin Sağlıkta Dönüşüm programına ilişkin olumsuz görüşü tekrar vurgulanmıştır.Yine de; yürütülen yanlış politikaların içinde bile olsa sağlık alanında yaşanan kimi sorunların çözülebilmesinin veya hafifletilebilmesinin olanaklı olabileceği düşüncesi paylaşılmıştır. Her iki taraf bundan böyle TTB ve Bakanlık yetkililerinin düzenli olarak bir araya gelerek sağlık alanındaki sorunları değerlendirmeleri ve çözüm yollarını görüşmelerinde ortaklaşmışlardır.Bu doğrultuda; ilk görüşmeden sonra 4 görüşme daha gerçekleştirilmiştir. Görüşmelere TTB’yi temsilen Genel Sekreter Prof. Dr. Özden Şener ve hukuk bürosundan
Av. Mustafa Güler, Bakanlık’tan ise ilk görüşmeye Müsteşar Yardımcısı Dr. Ekrem Atbakan, sonraki üç görüşmeye Müsteşar Yardımcısı Hüseyin Çelik katılmışlardır.
Görüşmelerde;- kamuda ve özelde çalışan bütün hekimler için fiili hizmet zammı (yıpranma payı),
– emekli hekim aylıklarının insanca geçinilebilecek bir düzeye çıkarılması,
– hekim aylıkları arasındaki uçuruma varan dengesizliğin giderilmesi,
– sağlıksız çalışma koşulları,
– şiddet ve SABİM / BİMER mekanizmaları,
– sağlık hizmetinin niteliği,
Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kaynaklı sorunlar,
– kişisel veriler ve hasta mahremiyeti,
– işçi sağlığı,
– toplumsal olaylarda gaz kullanımı,
alternatif / geleneksel tıp denilen şeyler,
– reklamlar ve tanıtım ihlalleri,
– acil servislerdeki hasta yükü,
Birinci Basamakta sevk zinciri,
– aile hekimliği sözleşmeleri,
– tıp / uzmanlık  eğitimindeki sorunlar,
tıp fakültesi öğrenci kontenjanlarının yüksekliği,
– ÖSYM, TUS ve YDUS,
– TÜSEB ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi,
– asistan kadrosu dağılımındaki dengesizlik,
– asistan hekim aylıklarının eşit ve güvenceli hale getirilmesi,
– gebe ve yeni annelerin nöbetleri,
– yabancı uyruklu asistan hekimlerin sağlık güvencesi,
– Dalında tek olan uzman hekimlerin çalışma düzeni (7/24 icap nöbeti),
– uzman kadrosunda çalışan uzman hekimlerin kadro sorunu,
– amir / yönetici baskısı ve kötü muamele,
– işyeri hekimliğindeki sorunlar,
– kurum hekimlerinin sorunları,
– muayenehane hekimlerinin sorunlarıbaşlıklarında saptamalar ve sorunlara çözüm önerileri konuşulmuştur.Bugüne dek yapılan görüşmeler olumlu bir gidiş izlemiştir.
Kesin bir kanaat açıklanabilmesi olanaklı olmamakla birlikte gelinen noktada TTB sağlık alanında yaşanan kimi sorunların çözülebileceğine / hafifletilebileceğine
ilşkin umudunu korumaktadır.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

=============================

Dostlar,

TTB yönetimindeki meslektaşlarımızın çabalarını saygı ve şükranla karşılıyoruz..
Ancak neden kayda değer bir ilerleme olmuyor / olamıyor??
TTB yöneticileri gerçekçi olmayan istemlerde mi bulunuyorlar?
TTB yöneticileri dertlerin nasıl söyleyeceklerini mi bilmiyorlar?

Sağlık Bakanlığı yetkilileri anlama özürlü mü?
Sağlık Bakanlığı yetkililerinin elini – kolunu tutan (lar) mı var?

Neden tıkanan Sağlık Sisteminde uzlaşma ile iyileştirmeler yapılmıyor?
Bu kadrolar kime, neye hizmet ediyorlar?
Halkta hoşnutsuzluk artınca doğacak siyasal faturanın ayrımında olmadıkları düşünülebilir mi?

………………….
Sorular uzatılabilir…

Bu görüşmeler Eylül 2014’te başlatılmıştı çok yerinde olarak.
Mart 2015’teyiz. 7. ayındayız sürecin..
Yabancı asıl delilerimiz ; IMF –  DB
Yerli işbirlikçi – taşeron delilerimiz : Asıl delilerin buyruğundan ve yerli dalkavukların, pişekârların güdümünden çıkamayan AKP iktidarı..

Görüşmelerde ne kazanımlar sağlanabildi?
TTB yöneticisi meslektaşlarımızın bunları da paylaşmasını diliyoruz.
Yeni yol ve yöntemler düşünelim geldiğimiz / tıkandığımız yerde..

13 Mart sağlık çalışanları GREVİ
somut bir yanıt / tepki galiba..

*****
Korkarız bir delinin kuyuya, -çoook derinlere korkarız- attığı taşı 40 akıllı çıkaramıyor.
Sanırız bizim olayımızda 1 değil birkaç deli var..

Öyle ki; yurttaş sağlık hizmetlerinin hak eden öznesi olmaktan çıkarılarak MÜŞTERİLEŞTİRİLDİ!

Öyle ki; Devlet sağlık hizmeti yükümlüsü özne olmaktan çıkarıldı, halkının sırtında
sopalı tahsildar olarak yerli  – yabancı sermayeye kaynak aktarımına memur kılındı..

Öyle ki; kamusal sağlık hizmetinin karşılığı vergi unutturularak / iç edilerek,
PRİM = EK VERGİ soygunu – talanı dayatıldı..

Öyle ki; SGK açıkları Bütçe açığının ana kalemi oldu, dış borç ve cari açık nedenine dönüştü.

Öyle ki; AKP iktidarı ile 2002’ye göre sağlık giderleri neredeyse 10’a katlanırken,
sağlık düzeyi göstergelerimiz dünya sıralamasında yerinde saydı.. Dünyada 90. sıralarda,
34 OECD ülkesi içinde 31. sırada.. Oysa GSMH bu dönemde en çok 3 kat büyüdü..
Olağanüstü bir VERİMSİZLİK ile sağlık sektörüne GSMH’nın yaklaşık %7’sini (2014 sonunda 56 milyar Dolar; savunma giderlerinin yaklaşık 3 katı!) harcıyor ve duvara dayanmış bulunuyoruz; bu politikanın sürdürülebilirliği kalmadı!

Öyle ki; en azından çe; yrek yüzyıldır “AİLE HEKİMLİĞİ ÇAĞDIŞIDIR!” diye haykırırken, yenilerde hak verilmeye başlandı..

Öyle ki;  “GSS (Genel Sağlık Sigortası) sizin sağlığınızın değil sermayenin karının sigortasıdır!” diye feryat ederken kulaklar tıkandı, ağızlar kapandı, gözler yumuldu..

*****
Haydi bakalım.. Temizleyin pirincin taşlarını da görelim..

Çare; kökü dışarıda IMF – DB dayatmalarından sıyrılıp sermayeden yana değil
ulusal – halktan yana sağlık politikaları gütmededir..

  • Kamu öncülüğünde,

  • Koruyucu hizmet ağırlıklı ve öncelikli,

  • Piyasa – kâr odaklı olmayan, 

  • Sosyal devlet sorumluluğu taşıyan
    sağlık hizmeti sistemindedir.

Yarın, 11 Mart 2015 Çarşamba sabahı, web sitemizin manşetinde de duyurduğumuz üzere, Ulusal Kanal’da bu sorunları konuşacağız.. Sn. İsmet ÖZÇELİK ile söyleşeceğiz..

Saglik_Giderleri_ve_Ekonomik_Bunalim_Ulusal_Kanal_11.3.15

 

Sevgi ve saygıyla.
10.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

Yukarıdaki program gerçekleştirildi. Video kaydını
http://youtu.be/lNGeWe0HFy8 adresini tıklayarak izleyebilirsiniz..

Not : Bu yazının tümünü pdf olarak okumak için lütfen tıklayınız..
SAGLIKTA_DONUSUMUN_DONUSUMSUZ_CIKMAZI