Kategori arşivi: Hekim Saltık

Mandacı zihniyet ve kapitülasyon hastaneleri

Op. Dr. Fikret Şahin’den Şehir Hastaneleri İle İlgili Önemli TespitlerOP. DR. FİKRET ŞAHİN
CHP BALIKESİR MİLLETVEKİLİ
ESKİ BALIKESİR TABİP ODASI BAŞKANI

Cumhuriyet, 25 Aralık 2021
(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır.)

 

AKP iktidarının 2003 yılında uygulamaya başladığı Dünya Bankası destekli “Sağlıkta Dönüşüm” programıyla tanıştığımız şirket-şehir hastaneleri hakkında Sayıştay raporlarının son 3 yıldaki ortak tespiti, şehir hastanelerinin muhasebe işlemlerinin mevzuata uygun olmadığı ve devamlı surette (AS: sürekli biçime) kamunun zarar ettiğidir.

Ticari sır gerekçesiyle milletvekillerinden dahi saklanan şirket-şehir hastaneleri sözleşmelerinde kamunun menfaatini savunan bir irade ve mekanizma yoktur.

Küresel sömürü sisteminin bir manivelası olan şirket-şehir hastaneleri esasen (AS: gerçekte) kamudan özel şirketlere para aktarmanın bir paravanıdır ve Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli soygun sistemidir.

Kamunun menfaatini (AS: çıkarını) savunan bir taraf olmadığı için şirket-şehir hastanelerini kamu özel işbirliği (KÖİ) projeleri olarak adlandırmak yanlıştır, doğrusu bu hastanelerin AKP-yandaş işbirliği (AYİ) projeleri olduğudur.

Şirket-şehir hastaneleri kamuoyu gündemine sıklıkla yüksek maliyetleri ve yolsuzluklarla gelmesinin yanında daha önemli olan husus, bu hastaneler sisteminin Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal etmesidir.

KAMU ÇIKARLARININ ÖNÜNE GEÇTİ

Şirket-şehir hastaneleri Türkiye’nin egemenlik haklarını nasıl ihlal etmektedir?

  • Şirket-şehir hastanelerinin yapımı için 2013 yılında AKP tarafından 6428 sayılı özel bir yasa kabul edildi ve şirketlerin menfaat talepleri üzerine bu kanunda en az 10 kez değişiklik yapıldı.
  • Bu yasada 2015 yılında yapılan değişiklikle şirket-şehir hastaneleriyle ilgili davalarda Türk mahkemelerinin yetkisi alındı, Londra mahkemeleri (AS: Tahkim – Hakem Kurulları) yetkilendirildi. Üstelik Sayıştay, “Neden böyle bir değişiklik yaptınız?” diye sorduğunda Sağlık Bakanlığı “finansör şirketlerin isteği üzerine” bu değişikliği yaptıklarını itiraf etti.
  • Şirket-şehir hastanelerinin kira ödemelerinin Türk Lirası yerine dövizle yapılması kabul edilerek Türk Lirası değersizleştirildi, Dolar ve Avro’ya değer kazandırıldı.
  • Şirket-şehir hastanelerinin deprem, yangın gibi afetlerde zarar görüp kullanılamaz hale geldiğinde sigorta ödemelerinin Sağlık Bakanlığı yerine yabancı finansör şirketlere yapılması kabul edildi. Sigorta ödemelerinin malın sahibine yapılacağı gerçeğinden hareketle bu hastanelerin sahiplerinin yabancı finansör şirketler olduğu kabul edildi.
  • Sayıştay 2019 yılı Sağlık Bakanlığı denetim raporunda, “kreditörlerin menfaatlerinin, kamu menfaatlerinin önüne geçtiği” tespitini (AS : saptamasını) yaptı.

BÜYÜK ÇELİŞKİ

İşte bu saydığımız gerekçelerden dolayı şirket-şehir hastaneleri Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal etmektedir.

  • Bu nedenle, şirket-şehir hastaneleri birer “kapitülasyon hastaneleridir”.

AKP’li yetkililerin (AS: doğrudan RTE’nin) KÖİ projelerinin dövizle yapılan ödemeleri için “Sizden bunları söke söke alırlar” ifadeleri de bu projelerin bir kapitülasyon olduğunun açık itirafıdır.

Türk ekonomi tarihinin olağanüstü zamanları yaşadığı, dövizin kısa sürede katlanarak değer kazandığı (AS: TL’nin değer yitirdiği!) bugünlerde halen KÖİ ödemelerinin Türk Lirası’na çevrilmemesinin gerekçesini anlamak mümkün değildir. Üstelik vatandaşların kendi aralarındaki ticari sözleşmelerde döviz kullanımını yasaklayan 12 Eylül 2018 tarihli “Türk Parasının Kıymetini Korumayla” ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi halen geçerli iken, şirket-şehir hastanelerinin kira ödemelerinin dövizle yapılması ve vatandaşların yastık altındaki dövizlerini bozdurup ekonomiye kazandırmalarını istemeleri AKP iktidarı açısından çok büyük çelişkidir.

SİSTEM İNGİLİZLERE TESLİM

Sağlık Bakanlığı bürokratlarının şirket-şehir hastaneleriyle ilgili 1-3 Eylül 2014 tarihinde Londra’ya gerçekleştirdikleri ziyaretten sonra, İngiltere hükümetinin resmi internet sitesinde yayımlanan belge, bu hastaneler sistemine “mandacı” bir zihniyetin hâkim olduğunu tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir.

Bu belgede, Türkiye’de 2023 yılına dek 95 bin yatak kapasiteli 40 şirket-şehir hastanesi yapılacağı ve bu yatırımların “İngiliz firmaları için önemli fırsatlar barındırdığı” belirtilmekte.

Bir anlamda, “Türkiye’nin sağlık sisteminin önemli bir bölümü İngilizlere teslim edilmiştir”.

Bu hastaneler, yerli ve milli olduğunu iddia eden bir iktidarın, söylem ve eyleminde ne denli çelişki içinde olduğunun da kanıtıdır.

Yerli ve milli olmak, ülke kaynaklarının sömürülmesini engellemeyi ve kendi milletinin çıkarını korumayı gerektirir.

Yerli ve milli olmaya;

  • şirket-şehir hastanelerinin kira ödemelerini Türk Lirası’na çevirmeyle,
  • şirket-şehir hastanelerini kamulaştırmayla,
  • Türk mahkemelerini tekrar yetkili duruma getirmeyle başlayabilirsiniz…

Tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi’nin yıllar önce bu 3 konuda yasa önerisi verdiği gibi…

========================================

Dostlar,

Çok değerli, yurtsever meslektaşımız Uzm. Dr. Fikret Şahin‘i bu yazısı için içtenlikle kutlarız..
Ama; kullandığı dil nedense çooook eski!. Yer yer ayraç içinde güncel Türkçe’lerini koyduk.
Arada da (izin almadan!!) Türkçeleştirdik kimi sözcükleri, elbette anlama dokunmadan..
Hoşgörüsünü dileriz.
***
Şehir hastaneleri ile ilgili 3 önemli nitelemeyi ilk kez biz yaptık ve kulandık :

1. Şehir hastaneleri TALAN’dır!
2. Şehir hastaneleri SAĞLIK KAPİTÜLASYONU’dur (akçalı ve yönetsel… boyutları ile de..)
3. Şehir hastaneleri özünde KAPİTÜLASYON eşdeğeri imtiyaz olduğundan, ülkemizin kurucu
Uluslararası Andlaşması, bu gün ölümünün 48. yılında özlem ve şükranla andığımız büyük devlet adamı ve Atatürk‘ün en yakın dava – silah arkadaşı İsmet İNÖNÜ‘nün kahramanı olduğu Lozan Andlaşmasına aykırıdır.

Bunca TALANI yapan, SAĞLIK KAPİTÜLASYONU veren ve tapumuz – tabumuz olan Lozan Andlaşması’na aykırı işler yapan AKP = RTE iktidarı, bir de gerçekte aşı niteliğini henüz bllimsel olarak kesinlikle kazanmamış TURKOVAC aşı adayını, acil kullanım onayı ile kullanıma sokarak akıl almaz hatalarını sürdürmektedir., Bu politika HALKIN SAĞLIĞI İLE KUMAR OYNAMAKTIR. Çok ağır insan hakları ihlali, hatta insanlığa karşı suçtur. Başka ülkelere yollanırsa suç uluslararası boyut ve nitelik kazanacaktır.

TURKOVAC aşı adayı henüz kesinlikle aşı olmadığından,
uygulaması der – hal DURDURULMALIDIR!

Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. “TURKOVAC” Aşı Adayının Bilimsel Verileri / Makalesi Nerede?? | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc


Sevgi, saygı ve KAYGI ile. 25 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

‘TURKOVAC’ çıkışı : “İnsanlık suçu”

Prof. Dr. Ahmet Saltık’tan ‘TURKOVAC’ çıkışı:

“İnsanlık suçu”

Sağlık Bakanlığı’nın 25 Kasım’da acil kullanım için başvuruda bulunduğu yerli aşı TURKOVAC için acil kullanım izni çıktı. Prof. Dr. Ahmet Saltık, Omicron varyantı ve TURKOVAC ile ilgili Cumhuriyet‘e çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

23 Aralık 2021 Perşembe, 10:58 Videoyu izlemek ve haber metni için tıklayınız..

https://www.cumhuriyet.com.tr/video/erdogan-turkovaci-duyurdu-prof-dr-ahmet-saltiktan-korkutan-uyari-insanlik-sucu-1894890

Cumhuriyet‘e konuşan Prof. Dr. Ahmet Saltık, koronavirüsün (Covid-19 etkeni) yeni varyantı Omicron’un Delta varyantına göre 70 kat daha bulaşıcı olduğunu söyledi.

Yerli aşı çalışması TURKOVAC‘a ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Saltık, aşıyla ilgili sağlam (bilimsel) veriler olmadan kullanıma sunulmasının bir “insanlık suçu” olduğunu vurguladı.

Güney Afrika Ulusal Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü tarafından saptanan ve “Şimdiye dek görülen en kötü varyant” olarak nitelendirilen Omicron, Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada yayılmayı sürdürüyor. 

“AŞILAR %70-80 KORUYOR”

Omicron varyantıyla ilgili olarak Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ahmet Saltık, kullanılan eldeki aşıların bu varyanta yönelik etkileri hakkında henüz net bilgiler olmadığını ifade etti. Saltık, “Elimizde bulunan aşılar %70-80 düzeyinde bir koruma sağlıyor” dedi ve var olan aşıların güncellenmesi için de çalışmaların sürdüğünü belirtti.

Şimdiye dek yapılan 1. ve 2. doz aşıların yeni varyant karşısında etkisinin yetersiz olabileceğini anımsatan Saltık, “Halkımıza, eksik kalan aşılarını tamamlamalarını öneriyoruz. Sağlık Bakanı her gün söylüyor. Günlük aşılama sayısı 50 binlere düştü. Fakat aşı bağışıklığını yitiren insanlar her gün aşılananlardan daha da çoğalıyor. Dolayısıyla Türkiye’deki toplumsal bağışıklık oranı gerçekte azalıyor” diye konuştu.

“TURKOVAC’A ‘ACİL ONAY’ İNSANLIK SUÇU OLUR”

Yerli aşı adayı TURKOVAC hakkında da değerlendirmelerde bulunan Saltık, aşı çalışmasıyla ilgili verilerin saydam olmadığını belirterek, 

  • “Sayısal veriler nerede? Bu analizleri kimler yaptı? Hangi tarafsız gözlemcilerin eşliğinde yapıldı? Bunları bilmeden TURKOVAC’ı bir aşı olarak kabul etmek ve acil kullanım onayı almak insanlık suçu olur” ifadelerini kullandı.

“Bir saçmalığımız da acil kullanım onayını Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu’nun (TİTCK) veriyor olmasıdır” diyen Saltık, acil kullanım onayı veren kurumların FDA, EMA… vb. gibi bilimsel açıdan özgür ve yönetsel bakımdan özerk olması gerektiğini vurguladı.

ABD ve AB’de ‘acil kullanım onayı’ alan aşıların onay ve ruhsat (lisans) süreçlerini anımsatan Saltık, şunları kaydetti:

  • “BioNTech ve Moderna‘ya olağan kullanım izni (ruhsat, lisans) veren özerk bağımsız bilim kurumu FDA bu toplantıları basına açık yaptı. Kameraların karşısında bilim insanları saatlerce tartıştı. Özetle, ‘bir aşı geliştirdik‘ diye siyasal başarı öyküsü yaratmak uğruna insanların sağlıklı yaşamak hakkıyla kumar oynanmaz
  • Bu, insanlığa karşı bir suçtur.
  • Uluslararası standart koşullara uymadan Acil kullanım onayı verilmiştir. Onaya temel  verilerin son derece saydam olması gerekir. Eğer acele eder, ‘bakın biz aşı geliştirdik’ diye kendinize bir siyasal başarı öyküsü yaratmaya çalışırsanız tarih sizi bağışlamaz ve mutlaka yargıda da hesabını verirsiniz.”

 

TTB’den Sağlık Bakanlığına çağrı: TURKOVAC ile ilgili tüm bilimsel verilerin paylaşmasını bekliyoruz

TTB’den Sağlık Bakanlığına çağrı :
“TURKOVAC ile ilgili tüm bilimsel verilerin paylaşmasını bekliyoruz”

Türk Tabipleri Birliği (TTB), yaptığı basın açıklamasında, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun acil kullanım onayı verdiği inaktif Covid-19 aşısı TURKOVAC’a dair Sağlık Bakanlığı’na tüm bilimsel verilerin paylaşılması çağrısında bulundu. Öte yandan, Sağlık Bakanlığı tarafından söz verilen tarihlerde beklenen gelişmelerin olmaması nedeniyle birçok kişinin yaşamını yitirdiğini belirtti.

  • Bizim katkı ve uyarılarımız yazının altındadır. Özenle okunmasını dileriz.
cumhuriyet.com.tr   22 Aralık 2021 Çarşamba, 23:35
TTB’den Sağlık Bakanlığına çağrı: TURKOVAC ile ilgili tüm bilimsel verilerin paylaşmasını bekliyoruzAKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün yaptığı açıklamada Turkovac’ın acil kullanım onayını aldığını duyurdu.
  • “Henüz faz 3 aşaması sürmekte olan bir aşının hatırlatma dozu çalışması verilerine veya faz 3 çalışmasının küçük ölçekli bir erken aşama verisine dayalı olarak Acil Kullanım Onayı alması durumunda bu ‘onay’ bilimsel olarak tartışmalı olacaktır.” çağrısı yapmıştı.

TTB, bu çağrıyı hatırlatarak araştırma sonuçları bilimsel ortamlarda, ilgili uzmanlık dernekleri ve meslek örgütümüzle zaman geçmeden paylaşılmalıdır.” dedi.

TTB, yaptığı açıklamada şunları da kaydetti:

  • Bilimsel çalışma sonuçları yayımlanmayan ve bilimsel ortamlarda tartışılmamış bir aşının güvenli ve etkili sayıldığına dair Bakanlık açıklamaları, maalesef var olan aşı tereddüdünü daha da artıracaktır.
  • Türkiye’de üretilen bir aşının sadece ülkemizde değil dünyada da pandemiyi denetim altına alma ihtimali, sevinçle karşılayacağımız bir durumdur. Ancak bunu yapmak için henüz uluslararası bilimsel hakemli bir dergide yer almayan faz 3 çalışmalarının bilimsel ortamlarda değerlendirilmesi, ardından fazların sonuçları ve bilimsel verilerinin paylaşılması gerekmektedir. Tüm bu sürecin ardından Acil Kullanım Onayı alınmalıdır.
  • Sağlık Bakanlığı’nı kamuoyunu aydınlatma sorumluluğunu yerine getirmeye, aşı kararsızlığına ve aşı karşıtlarının yanıltıcı söylemlerine yol açabilecek olumsuz durumlardan kaçınmaya, zaman yitirmeden çalışma sonuçlarını tüm ülke ile paylaşmaya çağırıyoruz.
  • Başta inaktive virüs aşısı (Turkovac) olmak üzere halen ülkemizde sürdürülen aşı araştırmalarının devam eden ya da tamamlanan aşamaları hakkında yeterli bilimsel bilgi ve veri Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılmamıştır. Ayrıca faz 3 aşaması başlayan Turkovac aşısının hatırlatma dozu olarak uygulanacağı bir başka çalışmanın daha yürütüldüğü de bildirilmiş ancak bugüne kadar yapılan çalışmaların somut verileri bilimsel olarak açıklanmamıştır.
  • Sağlık Bakanlığı’nın Turkovac için Acil Kullanım Onayı verildiğinin açıklaması, bilimsel çekincelere yol açacak niteliktedir.

‘BİRÇOK İNSAN AŞIYI BEKLERKEN ÖLDÜ’

Bakanlığa çağrıda bulunan Türk Tabipleri Birliği, “Sağlık Bakanlığı’nın ülkemizde yapılan aşı çalışmalarına dair verdiği bilgiler başlangıçta umut verici olsa da, söz verilen tarihlerde beklenen gelişmelerin olmaması, birçok insanın aşıyı beklerken hastalanıp ölmesine neden olmuştur” açıklamasında bulundu.
======================
Dostlar,

Ciddi kaygı içindeyiz…
Hem de çok…
Birkaç gün önce, Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalından meslektaşımız Prof. Dr. Banu Çakır ile iletişmimizin ardından aşağıdaki tweet iletisini paylaşmıştık : https://twitter.com/profsaltik/status/1472644086213615617?s=20

Türkiye gündeminin kurgulu ağır ekonomik bunalımla işgal edildiği bir ortamda, AKP iktidarının bir gündem oyununa başvuracağını bekliyorduk. Ancak konu,

  • 90 milyon nüfuslu Türkiye’nin sağlığı ile SALGIN ORTASINDA KUMAR OYNAMAK olmamalı idi, asla!

Sağlık Bakanlığı, TURKOVAC adlı aşı geliştirme çabasıyla ilgili tüm bilimsel verileri, bilimsel değerlendirme kurulunu, değerlendirme yöntemlerini ve de en önemlisi hangi ülkelerde kaç on bin gönüllüde Evre (Faz) 3 çalışması yaptığını, sonuçlar yayınlandı ise ilgili hakemli bilimsel makaleyi / makaleleri.. derhal açıklamak zorundadır.

Ayrıca, TURKOVAC adlı aşı adayına İVEDİ (ACİL) KULLANIM ONAYI veren kuru TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) özgür – özerk bir bilimsel kurum olmayıp, Sağlık Bakanlığını yönetsel vesayeti altında bir idari birimdir ve Sağlık Bakanlığının ivedi kullanım onayı istemini reddetme olanağı, AKP iktidarının katı kadrolaşma sistematiği içinde olanaklı değildir. Bu Kurumdaki bilim kurulunun üyeleri ve kurulun dayandığı bilimsel verilerin, gerekçenin de paylaşılması zorunludur.

Sağlık, aşı hakkında bilgi almak, Anayasal sağlık hakkının (md. 56. vd.) ayrılmaz tamamlayıcısıdır. İktidar için ise anayasal yükümlülüktür. AKP iktidarı hukuka ve uluslararası yerleşik bilimsel kurallara uymak zorundadır.

Bunlar yapılmadan TURKOVAC’ın yaygın uygulamaya geçilmesi ile ortaya çıkabilecek tıbbi komplikasyon, istenmeyen olumsuz, ters sonuçlardan AKP iktidarı mutlak anlamda sorumlu olacaktır (hizmet kusuru, Anayasa md. 125).

  • Bu aşı adayı (TURKOVAC), henüz bilimsel standartlarla acil kullanım için bile olsa AŞI niteliği kazanmamıştır.

Bir de dışsatımı yapılır ve aşı komplikasyonları ortaya çıkarsa, Türkiye uluslararası düzlemde de haksız, itibarsız hatta suçlu duruma düşebilecektir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.

Sağlık Bakanlığı, gecikmeksizin, tüm bilgileri – verileri kamuoyu ve bilimsel çevrelerle ve Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşmak zo – run – da – dır..

Sevgi, saygı ve DERİN KAYGI ile. 23 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

Tam metin için lütfen tıklayınız : https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=179c618e-635b-11ec-87e9-2806a62df02b

TURKOVAC için TTB çağrısı

 

Hastane ücretleri yasalara aykırı

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E) 
ODA TV, 20 Aralık 2021
Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, SGK anlaşmalı özel hastanelerin fark ücreti almasını incelerken, durumun yasaya aykırı olduğunu belirtti. Özel hastanelerde ödenen SGK fark ücreti vatandaşları zora sokuyor. SGK anlaşmalı özel hastaneler fark ücreti olarak %200’e varan ücretler talep edebiliyor. Konuya ilişkin bir inceleme yapan Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen ise, bu ek ücretlerin yasaya aykırı olduğunu belirterek, konuyla ilgili sorumlu kurumların farklı yaklaşımlar sergilediğini ifade etti.
Mahmut Esen, “Özel sağlık kuruluşlarının sigortalılardan haksız ek ücret alma konularında herhangi bir sorunla karşılaşmadıkları, rahat hareket ettikleri bilinmektedir” dedi. Mahmut Esen’in konuyu Odatv’ye değerlendirdiği yazısı şöyle:
“SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarınca 5510 sayılı SSGSS Yasasına aykırı olarak sigortalılardan fazladan/haksız (%200 üzerinde) ek ücret alınmaktadır. Uygulama ne yazık ki yerleşik; yaygın/ kanıksanır bir duruma gelmiştir. Bu yüzden özel sağlık kuruluşlarınca kolaylıkla, her geçen yıl daha çok ek ücret alınabilmektedir. Yasaya uygun ek ücret alan sağlık kuruluşu sayısı yok denecek kadar azalmıştır. Sorunu çözümlemekle, yasaları uygulamakla görevli olan kurum ve kuruluş yetkililerinin konuya farklı yaklaştıkları görülmektedir.

Bu bağlamda;

-Sağlık hizmet bedellerini (SUT fiyat tarifesini) yeterince güncellemeyen, bu yolla daha az sağlık bedeli ödeyen SGK’nın; sigortalılardan alınan yüksek ek ücretleri anlayışla karşıladığı, süreçten önemli bir yakınmasının olmadığı bilinmektedir.

-Öteyandan kamu yönetiminde bu konuları düzenlemek konusunda yetkili/sorumlu konumda bulunan (milletvekilleri ve yüksek yargı organları başkan/ üyeleri vb.) GSS kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Bunların özel sağlık kuruluşlarında ek ücret ödenmesi gibi milyonlarca yurttaşımızı ilgilendiren bir sorunları yoktur, bu sorunlara yabancıdır.

-Ayrıca kamu gücü/otoritesini kullanma yetkisi olan kimi kamu idareleri ile özel sağlık kuruluşları arasında sözleşme/protokoller imzalanmıştır. Bu sözleşmelerle kamu idarelerinin mensuplarına verilecek sağlık hizmet bedellerinde (kurumuna göre) değişik oranlarda indirim uygulanması karara bağlanmıştır.

Oysa kamu idarelerinin (milletvekilleri vb. için sağlanacak sağlık hizmetler dışında) bu tür (hasta ödemeli) bir sözleşme düzenleme yetkileri yoktur. Çünkü sözleşmede taraf olan kamu idarelerinin üstlendiği bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Üstelik sözleşme yapılan sağlık kurumunun nasıl, neye göre belirlendiği belli değildir. Sözleşme öncesi ilan yapılmamakta, açıklık ve rekabet tesis edilmemekte (AS: kurulmamakta) veya aynı koşulları kabul eden tüm özel sağlık kuruluşları ile sözleşme imzalanması yönüne de gidilmemektedir.

Bu tür sözleşmeler Türk Tabipleri Birliğinin onayından da geçmemektedir. (Diş hekimleri ile imzalanan sözleşmeler kimi yönleri ile DHO inceleme ve onayından geçmektedir.)

Kimi özel sağlık kuruluşlarının; kamu idareleri ile iyi ilişkiler kurmak, kurumlarının tanıtımlarını yapmak, prestij sağlamak, ek ücretlerle ilgili oluşabilecek tepkileri hafifletmek vb. amaçlarla bu sözleşmeleri imzaladıkları, yakın ticari (müşteri sağlanması) amaçlarının daha sonra geldiği anlaşılmaktadır.

Bu tür sözleşmeleri belirli kesimlere verilmiş “sus payı” biçiminde değerlendirmek olanaklıdır. Mevzuat uyarınca ürettiği mal ve hizmetlerde kendi mensuplarına bile indirim uygulayamayan kamu idarelerinin; kendilerine verilecek sağlık hizmetlerinde özel indirim uygulanması etik değerler açısından da uygun düşmemektedir.

(Örneğin uyuşmazlık durumunda davalarına bakmak durumunda olan yargı mensuplarına, yapılan ödemelerin gerçeğe uygunluğunu denetlemekle yetkili olan SGK Müfettişlerine özel indirimler uygulandığı görülmektedir.)

-Öte yandan kamu idarelerine ait kuruluşlardan beklenen sağlık hizmetini alamayan göreceli olarak maddi durumu iyi olan yurttaşlarımızın özel kuruluşlarından alacakları hizmetleri için “tamamlayıcı sağlık hizmeti” sigortası yaptırmaya başlamıştır.

Yukarıda açıklanmış nedenlerle anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarının sigortalılardan haksız ek ücret alma konularında herhangi bir sorunla karşılaşmadıkları, rahat hareket ettikleri bilinmektedir.

AKP iktidarınca, uygulamaya koyduğu “yeni ekonomik model” sonucu görülen haksız fiyat artışlarının önüne geçilmesi için denetimlerin yoğunlaştırılacağı ve yeni yasal düzenlemeler yapılacağı ifade edilmektedir. Ancak haksız fiyat artışlarıyla mücadele konusunda inandırıcı olunması, halkın güven ve desteğinin daha üst düzeyde sağlanabilmesi bakımından işe yürürlükte olan ve bugüne dek uygulanmadığı görülen yasalardan başlanılması, bu bağlamda geniş bir yurttaş kesimini ilgilendiren özel sağlık kuruluşlarına ödenen haksız ek ücretlerin denetiminin göz ardı edilmemesinde yarar vardır.

Bu arada sağlık konusundaki imtiyaz niteliğindeki ayrıcalıklara / haksız uygulamalara son verilmesi, toplumdaki adalet /eşitlik duygusunun pekiştirilmesine de gereksinim bulunmaktadır.
===========================
Dostlar,

Değerli dostumuz Sn. Esen, sorunu CİMER‘e de taşımıştır :

Twitter iletsi olarak paylaştığımız üstteki başvuru, 3 saat içinde 7 binden çok izleyicimiz tarafından okunmuştur : https://twitter.com/profsaltik/status/1473380247198478348?s=20

Bu uygulamalar çok boyutlu sorunlar doğurmakta ve sağlık hizmetlerine erişim ve kullanımda kabul edilemeyecek ölçekte eşitsizliklere yol açmaktadır. Oysa nitelikli sağlık hizmetlerine erişim temel bir insanlık hakkıdır (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi md. 25 ve Anayasa md. 10, md. 56..)

Ayrıca Anayasanın 60. maddesi, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” içeriklidir. Özünde, GSS (Genel Sağlık Sigortası) prim = ek vergi temelli olup, kabul edilemez eşitsizlik en baştadır. Sağlık hizmetleri Anayasanın 56. maddesine göre devletin ödevi, yurttaşların hakkıdır. Sağlık giderleri adil vergi rejimine dayalı kamu gelirlerinden karşılanmalı, piyasalaştırılmamalı ve öncelik mutlak biçimde etkin – yaygın – nitelikli koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir.

İnsanlar özelleştirilmiş – ticarileştirilmiş sağlık hizmetlerinin asla MÜŞTERİSİ değil, bu hizmetleri doğuşta hak eden saygın ve onurlu öznelerdir.

Sorunu gündeme taşıyan dostumuz Sn. Mahmut Esen’e, bize de yolladığı yazısı için teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 22 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

Salgın ve Sağlık : Toplum Olarak Neredeyiz?


18 Aralık 2021..
-21. Yüzyıl İçin Planlama 2021 Güz Konferansları 10

Salgın ve Sağlık: Toplum Olarak Neredeyiz?

Prof. Dr. Neyyire Yasemin Yalım (Açış..)
Prof. Dr. Ahmet Saltık (Kolaylaştırıcı)
Doç. Dr. Gürkan Sert (Konuşmacı)
Faruk Bildirici (Konuşmacı)
Prof. Dr. Vesile Şentürk (Konuşmacı)

Konuşmaları ve sunumları izlemek için lütfen tıklayınız..

http://21inciyuzyilicinplanlama.org/18-aralik-2021-21-yuzyil-icin-planlama-2021-guz-konferanslari-10-salgin-ve-saglik-toplum-olarak-neredeyiz-neyyire-yasemin-yalim-ahmet-saltik-gurkan-sert-faruk-bildirici-vesile-senturk/

Salgın ve Sağlık, Toplum Olarak Neredeyiz, Vesile-Senturk

PANDEMİ ve HASTA HAKLARI Gürkan SERT

Başta “21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu” kurucu başkanı saygın ve yurtsever Bilge bilim insanı Prof. Dr. Bilsay Kuruç (1935….) olmak üzere, bu çalışmaya emek veren herkese şükran ile.

Sevgi ve saygı ile. 21 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

HALK WEB TV konuşmamız : Şimdiye dek en tehlikeli varyant

Dostlar,

HALK WEB TV Kanalı yürütücüsü Sn. Burcu Uğur ile 2. söyleşimizi 09.12.2021 günü yapmıştık. Yoğunluğumuz içinde burada duyurmayı savsaklamış olduk..

Sayın Uğur sorunu şöyle adlandırdı :

  • Kötü günler geri mi geldi?

  • Nedir bu Omicron?

Yaklaşık 35 dakika sorunu işledik. İzlemek için lütfen tıklayınız.

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğimizdir.
12 gün önce söylediklerimiz, bu gün, 21 Aralık 2021 günü yaptığımız 2 programda da vurguladığımız üzere gerçekleşti.

http://ahmetsaltik.net/2021/12/20/arti-tv-programimiz-kovit-19-salgininda-omicron-varyanti-ile-ilgili-guncel-bilgiler-ve-turkiyenin-durumu/

Son verilerle OMICRON varyantı, zaten öncekilerden çok daha bulaşıcıolan Delta varyantının 70 (yetmiş!) katı bulaşıcı.

Tüm Avrupa, ABD – Kanada… yaygın aşılamaya ek yeni ve daha sıkılaştırıcı önlemler almakta.

Bunarın başında ZORUNLU AŞI uygulaması gelmekte.

Bu gün ayrıca Cumhuriyet TV‘den de arandık ve 17-18 dakika dolayında bir söyleşimiz oldu. Hem OMICRON varyantını konuştukr değerli muhabir Sn. SinemNazlı Demir ile hem de hazırlığı süren TURKOVAC aşı çalışması ile ilgili olarak iktidarı uyardık bir serüvene girişmemesi, insanların sağlığı ile kumar oynamaması bakımından.. Cumhuriyet TV youtube kanalında yayınlanacak, erişkeyi (linki) buraya koyarız.

AKP iktidarı her bakımdan çok bunalmış ve köşeye sıkışmış iken bir balona, bir stepneye çok gereksinim duyabilir : SALGINA KARŞI AŞI GELİŞTİRDiiiiiİK.. Bıçak sırtı bir durum…
Sevgi ve saygı ile. 21 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

ARTI TV Programımız : Kovit-19 salgınında OMICRON varyantı ile ilgili güncel bilgiler ve Türkiye’nin durumu

Dostlar,

21 Aralık 2021 salı günü sabah saat 09:00’da ARTI TV’de Sn. Nazım Alpman’ın konuğu olacağız / OLDUK.…. Konumuz,

  • Kovit-19 salgınında OMICRON varyantı ile ilgili güncel bilgiler ve Türkiye’nin durumu

Salt günü geçmiş aşılarla ilgili 4,5 dk. açıklamamız için tıklayınız..

https://youtu.be/ctSbvdj8zpo

45 dakikalık tam konuşma erişkesi (linki) aşağıda:

https://www.youtube.com/watch?v=uAZg3PLvXss

İzlenmesi, paylaşılması ve gereği ricasıyla.

Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 21 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

Hak verilmez alınır

DR. BİRGİ TUNA 

Cumhuriyet, 16 Aralık 2021

1 Aralık günü TBMM Genel Kurulu’na dakikalar kala millet-vekillerinin önüne getirilen doktorlarla ilgili düzenleme metninde ne yapılmak istendiği ve bu yasa değişikliğinin sonuçlarının ne olacağı henüz tam olarak anlaşılmamıştı ki, yasa jet hızıyla kabul edildi.

Bu sırada getirilen düzenlemenin yalnızca hekim ve diş hekimleriyle ilgili olmasını (AS: üstelik salt Sağlık Bakanlığı kadrosunda olanlar!) sağ görüşlü sendikalar, sağlık çalışanı maketi yakıp alkışlarla sönmediğini göstermek, yemekhanede hekimleri sağlık çalışanlarına alkışlatmak gibi tepki çeken eylemlerle protesto ettiler.
Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken dile getirilmeyen, sağlık ile ilgili Komisyonlarda hiç görüşülmeyen, hesapsız kitapsız ortaya atılan yasa değişikliği yalnızca hekimlerle sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirmekle kalmadı; kamudan emeklilik veya istifa yoluyla ayrılmayı düşünen, isteyen veya karar veren hekim sayısını da oldukça artırdı.
13 Aralık Pazartesi günü TBMM’de basın açıklaması yapan CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin, hekimlerin özlük haklarını ilgilendiren bir yasal düzenlemenin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile ne ilgisi olduğunu sordu. Bu çarpıcı soru aslında yaşanan başarısızlığın veya ortaya çıkan gülünç çelişkinin gerçek nedeni olarak ortada duruyor. Birden bire, akın akın yurt dışına kaçan yetişmiş hekimleri kendine sorun edinen iktidar, ilk anda akla gelen çözümü “para pul söylemi” diyerek çok büyük bir iş yapacakmış gibi önümüze getirince, sonuç da böyle beklenenin aksi yönünde oldu.
1 Aralık’ta “ne söyledi” ile başlayan süreç demokratik bir ülkede çoktan sağlık bakanının istifası ile sonuçlanırdı. Sözde, iyileştirme amaçlayan ama gerçekte hekimlerin kamudan istifalarını ve hatta yurt dışına kaçışını önlemeyi hedefleyen bu yasa önerisinin amacından saptığı ve tam aksi yönde bir işlev kazandığı şimdiden açıkça görülüyor.
KAMU DA ZARAR GÖRÜR
Hekimler, yalnızca kamu görevlerinden değil, kamuda kalsalar bile aynı zamanda kamu sendikalarından da hızla istifa edecekler. İktidara destek olmak dışında bir işe yaramayan sarı sendikalar için bu çok da umulmadık bir durum değil. Açıkça ve koşulsuz olarak emekten yana tutum almış sendikalar için ise bu durum tehdit oluşturmaktan çok fırsat olmalıdır.
Hekimlerin kafasında “meslek örgütü” ile “sendika” arasındaki işlevsel ve kavramsal farkın berrak olmaması, bu süreçte hekimleri sağlık memuru, ebe, hemşire gibi sağlık çalışanlarının çoğunlukta olduğu sendikalara düşman etti. Kimi hekimler Tabip Odalarını yeniden anımsarken, kimi hekimler de Tabip Odalarına ve Türk Tabipleri Birliği’ne özlük hakları mücadelesi verilmediği için kızmakla meşgul.
UNUTULMAMASI GEREK
  • Sendikal mücadele sınıfsal bir mücadeledir.
  • Sınıfsal mücadelede, emekçinin yanında öbür emekçiler, karşısında da her zaman sermaye, yani işveren vardır.
Kamuda işvereni iktidar temsil eder. Hakların isteneceği ve alınacağı yan, iktidardır. Bu nedenle hekimler, aynı sınıfsal mücadele içinde, aynı safta, aynı sorunlara karşı yaşam savaşı veren sağlık çalışanlarına ve bu sağlık çalışanlarını kullanan sağcı sarı sendikalara kızarak, tek başına hak arayamazlar.
Yaşananlara bakarak sağlık çalışanlarını suçlamak, sağ ve sığ görüşlü sendikalar yerine faturayı sağlık çalışanlarına kesmek hekimlerin hem entelektüel düzeyine hem de sağlık ekibi (AS: takımı) içindeki önder konumuna yakışan bir tutum değildir.
Dahası, hekimler bu yanlışa düşen sağlık çalışanlarını da koruyup kollayacak bir tutum takınarak sağlık hizmetlerinde taşımak zorunda oldukları önder konumu herkese göstermek zorundadır.
Çünkü hak verilmez alınır.

Ama neyi, kime karşı, nasıl isteyeceğini bilirsen!

Türk Toraks Derneği (TTD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Ortak Basın Açıklaması

Türk Toraks Derneği (TTD),
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları

Derneği (KLİMİK) ve
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER)
Ortak Basın
Açıklaması – 13.12.2021

COVID-19 pandemi mücadelesinde bizler göğüs hastalıkları, halk sağlığı ve infeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanları olarak bireysel ve toplumsal düzeyde mesleğimizin bizlere yüklediği sorumluluğun gereğini yapmaya çalışmaktayız. Bu üç uzmanlık alanını temsil eden Türk Toraks Derneği (TTD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) olarak ülkemizin COVID-19 pandemisinden en az zararla çıkabilmesi için elimizden gelen katkıyı sunuyoruz. Bugüne kadar tüm adımlarımızı bu yaklaşıma uygun attık ve bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. Kamu otoritesi olarak Sağlık Bakanlığı’nın biz uzmanlık dernekleri ve sağlık çalışanlarının meslek örgütleriyle yakın ilişki kurması halinde pandemi mücadelesinin daha başarılı sürdürüleceğine inanıyoruz. Aşılama hizmetleri pandeminin kontrol altına alınmasında yaşamsal bir öneme sahiptir. Türkiye’nin kendi aşısını üretmesi hem COVID-19 pandemisini kontrol altına alabilmek için hem de gelecekte karşılaşılması olası pandemiler ve biyolojik tehditlere karşı hızlı yanıt
verebilmek için hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’ ndeki aşı üretim çalışmalarının, gerekli yatırımlar bir an önce yapılarak tekrar başlatılmasının stratejik bir gereklilik olduğunu vurgulamak istiyoruz.

COVID-19 enfeksiyonunu yakından izleyen bilim insanları olarak sürecin en başından bu
yana aşı çeşitliliğinin önemini vurguladık. Zaman içerisinde inaktive virüs aşısının yanı sıra
etkililiği en yüksek olan mRNA aşılarının da ülkemiz insanları için ulaşılabilir hale gelmesini olumlu karşıladık. Önce sadece inaktive aşı ile yola çıkılıp, daha sonra yaklaşım değişikliğine gidilmesi ile ülkemizde farklı aşı uygulamaları gerçekleşti. Bir grup insanımıza iki doz inaktive aşıdan sonra mRNA aşısı bir doz veya iki doz olmak üzere uygulanırken bir grup insanımız üç doz inaktive aşı oldu. Halen milyonlarca vatandaşımız sadece bir veya iki doz inaktive aşı ile aşılanmış durumdadır. Fiili durum olarak ortaya çıkan farklı aşı uygulamalarının farklı yaş ve risk grupları için koruyucu etkilerinin saptanması ve en uygun aşılama yönteminin somut ve güvenilir verilere dayalı olarak ortaya konması çok yararlı olabilirdi. Ne yazık ki elektronik ortamda büyük veri toplayabilen Sağlık Bakanlığımız bu verilerin analizinin yaparak sonuçları paylaşmamış veya analizini yapacak ekiplerle verileri paylaşmamıştır. Konunun uzmanı dernekler olarak ülkemizdeki aşı uygulama verilerinden sonuç çıkarmaya yönelik daha fazla bilimsel katkıda bulunabilecekken bu verilere hiç erişemedik ve bu büyük veri yığını hiç değerlendirilemedi.
Gözlemlerimize ve uluslararası literatüre dayalı olarak biliyoruz ki, ülkemizde uygulanan inaktive virüs aşısının özellikle yaşlı ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde ağır hastalık ve ölümden koruma oranları düşüktür. Halen yüksek düzeyde seyreden COVID-19 ölümlerinin
içinde 2 doz Coronavac olan yaşlıların sayısının oldukça yüksek olması bunu desteklemektedir. Bu nedenle yaşlı ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde inaktive virüs aşılarından vazgeçilerek, primer aşılamada yaşlılarda iki doz, bağışıklığı baskılanmışlarda 3
doz olacak şekilde mRNA aşılarının önerilmesinin, hastalığın neden olduğu ölümlerin azaltılmasında etkili olacağını düşünmekteyiz. Ek olarak aşılanma oranı oldukça düşük olan
gebelerde, COVID-19’un neden olduğu ciddi ölüm oranı artışının önlenebilmesi için, gebe aşılamasına özel önem verilmesini ve acil kampanyalar düzenlenmesini zorunluluk olarak görmekteyiz. Sağlık Bakanlığı bu konuda kişilerin kendi kararlarını vermelerini teşvik ederek aslında doğru kararın gölgede kalmasına yol açmaktadır.

Ülkemizde yürütülen aşılama kampanyasının, başlangıçta beklenenden çok yüksek orandaki
aşı tereddüdü nedeniyle oldukça yavaşlamış olduğunu büyük bir üzüntüyle gözlemlemekteyiz. Bu yavaşlama, yürütülmekte olan kampanyanın yüksek orandaki aşı tereddüdünü gidermede yeterli olmadığını düşündürmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın topluma telkinde ve uyarıda bulunmanın ötesinde stratejiler geliştirmesi gerektiği açıktır. üÜlkemizde çeşitli aşı geliştirme çabalarının olmasını mutluluk ve umutla izliyoruz. Yeni aşı
geliştirme araştırmaları konusunda emek veren bilim insanlarımıza ve bu araştırmaları destekleyen kamusal iradeye teşekkür ediyoruz. Aşı geliştirmenin yoğun emek verilen bir süreç olduğunu biliyoruz. Ancak ne yazık ki başta inaktive virüs aşısı (Turcovac) olmak üzere halen ülkemizde sürdürülmekte olan aşı araştırmalarının devam eden ya da tamamlanan aşamaları hakkında bilim camiası olarak yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu konuda farklı kaynaklardan kamuoyuna yansıyan veya bizlere ulaşan sınırlı bilgiler kafa karışıklığına neden olmakta ve bizleri tereddüde düşürmektedir.

Faz III aşaması başlamış olan Turcovac aşısının hatırlatma dozu olarak uygulanacağı bir başka çalışmanın daha yürütülmekte olduğu bilinmektedir. Her iki çalışmanın da somut verileri henüz açıklanmamıştır. Buna karşın Sağlık Bakanı tarafından Turcovac için Acil Kullanım Onayı başvurusunun yapıldığı açıklaması soru işaretlerine yol açmaktadır. Henüz Faz III aşaması sürmekte olan bir aşının hatırlatma dozu çalışması verilerine veya Faz III çalışmasının küçük ölçekli bir erken aşama verisine dayalı olarak Acil Kullanım Onayı alması durumunda bu “onay” bilimsel olarak tartışmalı olacaktır. Ayrıca, Omikron varyantının küresel riski yeniden üst düzeye çıkardığı bugünkü koşullarda, sürmekte olan çalışmaların sonuçları da yeterli bilgi sağlayamayacak, bunlara ek olarak yeni varyant karşısındaki immünolojik yanıtın da değerlendirilmesi gerekecektir. Durum böyleyken, araştırma sonuçları henüz bilim camiası ile paylaşılmamışken, kamuoyuna bu aşının güvenli ve etkili olduğunun gösterilmiş olduğuna dair açıklamalar yapılması, özellikle ülkemizin var olan koşulları altında aşıya karşı güvensizliği, aşı tereddüdünü tetikleme tehlikesini doğurmaktadır.

Bu tür mesajlar toplumda yeterli kanıt olmadan acele adımlar atıldığı algısının yayılmasına yol açabilir ve hem ülkemizin üreteceği aşılara hem de genel olarak aşılama hizmetlerine zarar verebilir. Bu konuların tümünü ele almak ve önerilerimizi sunmak üzere Sağlık Bakanlığı’ndan görüş alışverişinde bulunabileceğimiz bir toplantı düzenlemesi talebimize maalesef yanıt verilmemiş ve beklentimiz karşılıksız kalmıştır. Biz hekimler, diğer mesleklerden farklı olarak aynı etik ilkelere bağlı bir büyük camiayız. Hepimiz, her uygulamamızda, “önce zarar vermemek” ve “yararlı olmak” ilkesinde buluşabilmeliyiz. Pandemi mücadelesinde bütün gücüyle çalışan konunun tarafı üç uzmanlık derneği olarak, günü geldiğinde ülkemizde üretilen aşıların da güvenli ve etkili olduğunu büyük bir gururla topluma duyurmak istiyoruz.

Kamu otoritesinin açıklamalarının toplumdaki güvenilirliğinin yeniden sağlanması, aşı karşıtı söylemlere malzeme sağlanmaması ve çok önemli bulduğumuz yerli aşı çalışmalarının kısa vadeli bazı beklentiler uğruna zarar görmesinin önlenmesini diliyoruz. Önümüzdeki süreçte aşı araştırmaları hakkında var olan bilgilere ulaşmamız, aşı uygulamaları ve mevcut veriler konusunda şeffaflığın sağlanması ve katılımcı karar süreçleri ile akılcı stratejiler üretebilmemiz için iş birliği talebimizi sürdüreceğimizi ve Sağlık Bakanlığı’ndan çağrımıza yanıt beklemeye devam ettiğimizi, basın ve kamuoyuna duyururuz.

Türk Toraks Derneği
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ’nin 68. YILINDA EN TEMEL HAK : SAĞLIKLI – ONURLU YAŞAM HAKKI

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ’nin
68. YILINDA EN TEMEL HAK :
SAĞLIKLI – ONURLU YAŞAM HAKKI

Dostlar,

10 Aralık 2016’da verdiğimiz bir konferansın yansılarını burada paylaşmak istiyoruz..
79 yansı ve 15,6 MB..
izlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle bilgi ve ilginize sunarız..

Lütfen tıklayınız..

Insan_Haklari_Saglik_10.12.16_AHMET_SALTIK


Sevgi ve saygı ile. 10 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik