Etiket arşivi: DELTA VARYANTI

Covid-19 : “Sona yaklaşıldı ama salgın henüz bitmedi”

Maske ve uzaklık kuralı unutuldu, Sağlık Bakanlığı olgu sayılarını açıklamayı bıraktı ve pandemi sokağın gündeminden çıktı. Ancak uzmanların uyarısına bakılırsa, yeni koronavirüsün yayılım hızı yavaşlamış da olsa sürüyor. Virüs bu kışı nasıl geçirecek? Kaç aşı daha gerekecek? 9. Köy Muhabiri Betül Aslan, Bilim Kurulu eski Üyesi Prof. Alpay Azap ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Ahmet Saltık ile salgının gidişini ve aşılamadaki son durumu konuştu.

Yeni Koronavirüsle mücadelede hangi aşamadayız? Salgın denetim altına alındı mı? Bu soruları ve yanıtlarını uzun süredir duymuyoruz, okumuyoruz. Salgın, gündemin ilk sıralarındaki yerini çoktan yitirdi ama virüs hala dolaşımda. İyi haberler gelse de Bilim Kurulu eski Üyesi

  • Prof. Alpay Azap, “Önlemleri kaldırmak doğru değil, salgın tehlikesi henüz bitmedi” dedi.

9. Köy Haber Merkezi’nin görüştüğü Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Ahmet Saltık ise Sağlık Bakanlığının bir aydır olgu (vaka) sayılarını açıklamamasını eleştirdi.

Çin’de ortaya çıktığı düşünülen virüsü, Dünya Sağlık Örgütü pandemi kapsamına aldığında takvimler 11 Mart 2020’yi gösteriyordu. Salgın, bugüne dek dünya üzerinde yaklaşık 6,6 milyon insanın ölümüne neden oldu. Uzun bir süre yaşamı durma noktasına getiren ve yeni alışkanlıklar, yeni normaller inşa eden pandemi, bugün artık eskisi ölçüsünde konuşulmuyor.

Dünya Sağlık Örgütü, 14 Eylül 2022’de yaptığı açıklamada “Pandemiyi sona erdirmek için hiç bu kadar iyi bir konumda olmamıştık, henüz o noktada değiliz ama son yaklaşıyor” açıklamasında bulunmuş ve haftalık can yitiklerinin Mart 2020’den bu yana en düşük düzeye geldiğini duyurmuştu.

Peki bu açıklama, önlemleri gevşetmek için yeterli mi?

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Alpay Azap, sona gelinmiş gibi görünse de salgının henüz bitmediğine vurgu yaptı. Azap, Dünya Sağlık Örgütü’nün henüz “pandemi bittidemediğinin altını çizerek “Hala alacağımız bir mesafe var. Örneğin aşılamada eksikler var, hatırlatma dozlarını olmayan çok sayıda kişi var, ülkemizde de dünyada da daha ilk dozlarını bile olmayanlar var. Dolayısıyla henüz pandemi bitti diyemiyoruz. Dünya Sağlık Örgütü, pandemi bitti demeden de pandemi önlemlerini kaldırmak doğru olmaz.” açıklamasında bulundu. 

KLİMİK Yönetim Kurulu Üyesi​ Prof. Dr. Alpay Azap

“Sona yaklaşılmış gibi görünüyor fakat salgın henüz bitmedi”

Virüsle mücadelede bir rehavete kapılma durumunun söz konusu olduğunu dile getiren Azap, “Kışın gelmesi ile de hasta sayılarında bir artış görmeye başladık. Aşılanmayanların ya da aşının işe yaramadığı, bağışıklığı baskılanmış kişilerin, yaşı çok ileri olup altta yatan ciddi hastalıkları olanların ve aşılarını eksik bırakmış kişilerin hastaneye yatışı sürüyor ve hatta ölümlerle de sonuçlanabiliyor. Omicron varyantı, Delta varyantına ve orijinal virüse kıyasla daha hafif enfeksiyon yapıyor. Ancak hala gripten daha öldürücü” şeklinde konuştu.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’a göre ise olgu sayılarının 2 Ekim’den bu yana açıklanmaması, halkın gözünde salgının bittiği algısına yol açıyor. Sağlık Bakanlığının haftalık bile olsa artık açıklama yapmadığını söyleyen Saltık, ”Birçok ülke hala günlük olarak olgu sayılarını açıklamayı sürdürüyor. Ancak Türkiye’deki durumu resmi olarak bilemiyoruz. Sağlık bakanlığı, herhalde olgu sayılarını küçük ve önemsiz görüyor o nedenle düzenli açıklama yapmaktan kaçınıyor. Bu en iyimser senaryo. Öyle bile olsa, gerçek durumun halka ulaştırılmasında büyük yarar var. Hepimizin salgının gidişi hakkında bilgi sahibi olma hakkı var.” ifadelerini kullandı.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık

“Önümüzdeki birkaç ay içinde yeni bir dalga bekliyoruz”

Olgu sayılarında yaşanan artışlar, yakın zamanda yeni bir dalga yaşanır mı endişesini de getirdi. Omicron’un yeni alt varyantlarının dolaştığını ve bunların yeni bir dalgaya neden olabileceğini söyleyen Bilim Kurulu eski Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, “Pandeminin başından beri çok şey öğrendik, öğrendiğimiz şeylerden biri de şu ki; Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da pandemi ile ilgili gelişmeler birkaç hafta sonra bizim ülkemize yansıyor. Batı Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da hastaneye yatışların arttığını görüyoruz. Almanya’daki yoğun bakım yataklarının %83’ü dolu durumda. Bu bakış açısıyla bakınca şu an bizim ülkemizde de son birkaç haftadır olgu sayılarında bir artış söz konusu. Bu artış daha da artarak sürecektir. Bu noktada Omicron’un yeni alt varyantlarının dolaşıyor olduğunu kestiriyoruz. Önümüzdeki 1-2 ay içinde bu varyantlarla yeni bir dalgayı bekliyoruz.” diye konuştu.

“İkili salgın (Twindemi) riski ile karşı karşıyayız”

Prof. Saltık ise kış mevsiminin gelmesi ile Covid-19 ve gribal enfeksiyonların bir arada gidebileceği ve bu durumun özellikle 65 yaş üstü bireylerde ciddi risk oluşturabileceğine değindi. Saltık, “Grip mevsimi başladı, dolayısıyla birçok insan gribe yakalanacak. Bu dönemde özellikle 65 yaş üstü insanlar için grip riskli olabiliyor. Birtakım süregen (kronik) hastalıklarınız varsa da grip sorun oluşturabiliyor. ‘Grip mi, Covid mi?’ bu ayrımı iyi yapmak gerekiyor. İki salgın ya da ikili salgın (twindemi) adı verilen bir risk ile karşı karşıyayız. Özellikle 65+ yaş insanların grip aşısı olmasında fayda var” dedi.

Aşılama süreci ile ilgili kafaları karıştıran bir başka nokta ise eldeki aşıların yeni varyantlar üzerinde etkili olup olmadığı konusu. Prof. Dr. Azap’a göre aşıların yeni varyantlar üzerindeki etkisi, azalmakla birlikte sürüyor. Azap, “Aşıların etkinliği Omicron ve önceki varyantlara kıyasla biraz daha azaldı ama hala sürüyor. Özellikle ağır hastalık ve ölümden korumada daha da etkililer.” dedi.

Ne denli süre daha aşı olmayı sürdüreceğiz?

Süreçle ilgili merak edilen bir başka konu ise aşı olmayı ne denli süre daha sürdüreceğimiz? Saltık, bu durum için net bir şey söylenemese bile, öngörülen kimi senaryolar olduğuna değindi ve şöyle özetledi:

  • “Bilim dünyasının beklentisi; gribe benzer bir tablo ile yılda 1 aşı, kötümser senaryoyla ise 2 aşıyla sürdürebiliriz yönünde. Ama henüz netleşmedi. Sevindirici durum, aşağı yukarı 9 aydır Omicron’un yeni ve tehlikeli bir varyantı gelişmedi. Ancak virüs dolanımını sürdürüyor. Hızı yavaşlamış da olsa sürdürüyor. Dolayısıyla kötü senaryoda da her an yeni ve bulaştırıcı, tehlikeli varyantlar gelişebilir. Bu senaryoda yılda bir kez, iki kez aşı ile korunma planı suya düşer. Dünya Sağlık Örgütü’nün salgının biteceği tarihe yönelik öngörüsü; gelişmiş ülkeler için 2023 sonlarında, gelişmekte olanlar için 2024, yoksul – geri bıraktırılmış ülkeler için ise 2025 sonlarıydı. Ancak pandeminin bitiminden sonra bir aşı planı konuşmak olanaklı olabilir, şimdi ne söylersek çok temelli olmayacak. Şu an için önerilen, anımsatma dozlarına Sağlık Bakanlığınca öngörülen biçimde sürdürülmesi.”

Koronavirüs aramızda dolaşmayı sürdürecek

Peki bundan sonra ne olacak? Uzmanlar, virüsün denetim altına alındıktan sonra da aramızda dolaşmayı sürdüreceği konusunda uzlaşıyor. Azap, “Dünya Sağlık Örgütü, geçtiğimiz ay başında pandeminin sonunun yaklaştığını söyledi. Yaklaştığından kasıt, pandeminin endemik duruma geçişi. Niye yaklaştığını düşünüyoruz, çünkü aşıların çok etkili ve koruyucu olduğunu gördük. İkincisi tedaviler çeşitleniyor. Durum böyle olunca da virüs, belli bir yerden sonra yalnızca ciddi risk kümesinde olan kişilerde ağır gidebilen ve ölümlere yol açabilen bir solunum yolu enfeksiyonu olarak aramızda dolaşmayı sürdürecek.” dedi.

TTB : Toplumun Sağlığını Riske Atmaya Devam Eden Sorumluları İstifaya Davet Ediyoruz

Bilim Kurulu Toplantısı Sonrası 12 Ocak 2022’de Açıklanan Kararlarla Toplumun Sağlığını Riske Atmaya Devam Eden Sorumluları İstifaya Davet Ediyoruz

Bilim Kurulu toplantısında temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması kararları alınmıştır. Bu kararları kamuoyuna açıklayan Sağlık Bakanı ve bireysel önlemlerle salgının şubat ayında kontrol altına alınacağını öngören salgının merkez üssü İstanbul’un il sağlık müdürünün yaklaşımları ise pandemi karşısında teslimiyeti işaret etmektedir.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yetmezlikleri, ekonomik kriz; liyakatsiz Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüğü yöneticileri, salgını denetim altına alamamış ve kendi haline bırakmıştır. Yüksek sayıdaki ölümlere de kayıtsız kalınan bu kendi haline bırakma durumu yeni değildir ve bu durum salgının başından bu yana sürmektedir. Bilimsel temellerden yoksun son açıklamalar, Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüklerinin pandemiyi yönet(e)meme sürecinde artık pes ettikleri aşamadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile tedavi edici hizmetlere ve hastanelere odaklanmış sağlık hizmetleri stratejisi çökmüştür. Güçsüzleştirilen ve birey hedefli örgütlenen 1. Basamak sağlık hizmetleri, toplumsal bir tehdit olan salgın karşısında çaresiz kalmıştır.

Virüsün bulaşıcılığının artması nedeniyle test ve aşının özendirilmesi; etkin ve hızlı bir aşılama programı gerekirken Sağlık Bakanlığı’nın aldığı son kararlar bilimsel olarak kabul edilemez. Dolayısıyla kararların sağlık çalışanları ile toplumu karşı karşıya getirme, sağlıkta şiddeti artırma ihtimali yüksektir.

  • Test sayısının azaltılması, hastalığın gerçek boyutunun toplum tarafından anlaşılamamasına neden olmaktadır.

Bakanlık eliyle oluşturulan bu denetimsizlik durumu her yurttaşımızı potansiyel COVID-19 vakasına dönüştürerek toplumu riske atmaktadır. Kamu otoritesinin topluma sunduğu mesaj bu iken sağlık çalışanlarına yönelik politikaları da benzerdir, zira bu kararlar ve uygulamalar sonrası sağlık kurumlarında da herhangi bir önlemin alınmaması, sağlık emekçilerinin hayatlarının da hiçe sayıldığını göstermektedir.

Kötü sağlık politikalarına karşın tüm özverileriyle salgını denetim altına almaya çalışan hekimler ve onların örgütü Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak toplum sağlığı için 1 kez daha uyarıyoruz  :

  • Omicron varyantı ile salgın yeni bir evreye girmiştir ve bu varyantın aşılıları bile hasta edebildiği, bulaştırıcılığının çok yüksek olduğu ve kısa sürede toplumun büyük kesimine bulaşabileceği bilinmektedir.
  • Son bilimsel verilere göre hastaneye yatırma ve ölüme yol açma potansiyelinin Delta’ya göre düşük olması ve daha hafif seyrettiği de bilinmektedir. Buna karşın riskli kesimlerde ölüme yol açma tehdidinin de büyük olduğu ve bu pikin (AS: tepenin) ilerleyen günlerinde daha çok ölümle karşılaşılabileceği de öngörülmektedir.
  • Bununla birlikte hatırlatma dozunu yüksek düzeylerde tutan ülkelerde Omicron varyantının yol açabileceği hastane yatışlarının ve ölümlerin daha düşük olduğu görülmektedir.

Delta varyantı öncesi ve delta dönemindeki bilimsel yayınlarda, post-COVID sürecinin geçirilen hastalığın şiddeti ile paralellik (AS: koşutluk) göstermediği belirtilmişti. Bu anlamda, kişiler virüsle hastalandıktan sonra, yaşamda kalsalar bile sağlıkları olumsuz etkilenebilecektir.

Önümüzde kısa süre olduğunun bilinci ile halk sağlığını koruma yükümlülüğü olan Sağlık Bakanlığı, olası pikin (AS: tepenin) en hafif geçirilmesi için elinden geleni yapmalıdır.

  • Toplumsal ve bireysel önlemler birlikte yaşama geçirilmelidir.
  • Aşısızların ve eksik aşılıların etkin ve hızlı bir kampanya ile aşılanmaları sağlanmalıdır.
  • 5-11 yaş grubu için aşılama programı başlatılmalıdır.
  • PCR yanında hızlı testlerden de yararlanılmalı; günlük yapılan test sayısı yükseltilmeli; temaslı ve risk gruplarının taramaları hızlı tarama testi ile yapılmalıdır.
  • Bulaştırma potansiyeli olan yakın temaslı kişiler, hatırlatma dozu yapılmış olsalar bile karantinaya alınmalıdır.
  • İzolasyon ve karantina altına alınan aileler için adı konmuş bir ekonomik ve sosyal destek programı uygulanmalıdır.
  • Bulaşı artırma potansiyeli olan barınma koşullarına sahip aile bireyleri için karantina dönemini geçireceği kamusal yerler sağlanmalıdır.
  • Ücretsiz ve nitelikli maskenin Omicron varyantı pikinde yaşamsal olduğunu hatırlatıyoruz. Riskli yerlerde çalışanlara N95 maske dağıtılmalıdır.
  • Kalabalıklaşmalardan kaçınmak için önlemler alınmalıdır. Toplu yaşam yerlerinin kapasitesi %50 ile sınırlandırılmalıdır. Aşısız kişilerin bu yerlere girmeleri engellenmelidir. Bu öneriler toplu taşıma için de geçerlidir. Yüz yüze yapılacak etkinliklerde bu önlemlere dikkat edilmelidir, etkinliklerin mümkünse çevrimiçi olarak yapılması sağlanmalıdır.
  • Kapalı ortamlarda havalandırmaların kamusal denetimi sağlanmalıdır.
  • Çalışma yaşamı, kalabalıklaşmanın gözlemlendiği bir başka alandır. Fabrikalar ve kamu kurumları %50 kapasite ile çalışmalıdır. Bu süreçte çalışanlar herhangi bir hak kaybına uğramamalıdır.
  • Sağlık kurumlarında kapasitenin aşılmasına ilişkin hazırlıklar yapılmalıdır.

Bu öneriler, toplumun ve sağlık emek meslek örgütlerinin karar alma süreçlerinde olduğu aktif bir mekanizmayla, değişen koşullara göre güncellenmelidir. TTB’nin Aralık ayında yaptığı erken uyarı ve ayrıntılı önlemler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu uyarılar kamu kurumlarınca göz önünde bulundurulmalıdır. Sıraladığımız önlemler, hem salgın denetim deneyimi olan bilim insanları hem de Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyeleri tarafından bilinmektedir. Olması gereken bilginin gereğini yerine getirecek iradeyi gösterebilmek ve yükümlülükleri yerine getirebilmektir.

Ne yazık ki yetkili merciler, salt bireysel korunma önlemlerine bel bağlamıştır, salgın denetimi vatandaşların aşı gönüllüğüne, fiziksel mesafe ve maske önlemlerine daraltılmış ve bırakılmıştır. Bakanlığın ve müdürlüklerin halk sağlığı yükümlülükleri rafa kaldırılmıştır. Bu tercih ile ölümlere sessiz kalan popülist, bilimsellikten uzak

  • iktidar, yaşam hakkı ihlali yapmaya ve insanlığa karşı suç işlemeye devam etmektedir.

Halk sağlığı için gerekli adımları atmayan iktidar yönet(e)memektedir ve bu süreçte sorumluluğu olanlar istifa etmelidir.

Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

ANKA HABER AJANSINA HALK SAĞLIĞI HAFTASI DEMECİMİZ

PROF. DR. SALTIK’TAN HALK SAĞLIĞI HAFTASI MESAJI:

https://ankahaber.net/haber/detay/prof_dr_saltiktan_halk_sagligi_mesaji_saglik_bakanligi_izmirde_yeni_varyanti_saptayamadi_biz_halk_saglikcilar_yonlendiriyoruz%E2%80%9D_52707

  • “SAĞLIK BAKANLIĞI İZMİR’DE YENİ VARYANTI SAPTAYAMADI, BİZ HALK SAĞLIKÇILAR YÖNLENDİRİYORUZ”

HABER: CEM HAYAT – KAMERA: FATİH NAZIM EFE

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Halk Sağlığı Haftası’nda;

  • “Biz Halk Sağlıkçılar hastalığı değil, sorunu yönetmeye çalışıyoruz. Günlük 20-22 bin yeni tanı koyuyorsunuz, bu insanların 14 gün kadar sonra bu havuzdan çıkması gerekir. PCR pozitif hale gelen insanlar, uzun süre PCR negatifleşemiyorlar. Neden havuzda kalma süreleri uzuyor? 14 gün değil de 21 gün, 28 gün, 5 hafta, 6 hafta; bu daha önce böyle değildi.
  • Geçen hafta İzmir’de yapılan virolojik çalışmalarda neredeyse hastaların %30’unda yeni bir varyant saptandı. Bunu Sağlık Bakanlığı saptayamadı. İşte bunların yapılmasını, biz Halk Sağlıkçılar yönlendiriyoruz” dedi.

Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklama şöyle:

“BİZ, TOPLUMUN COVID-19 HASTALIĞIYLA İLGİLENİYORUZ”

Covid-19 salgınında bilindiği gibi Halk Sağlığının, Epidemiyolojinin önemi çok iyi anlaşıldı. Bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı, Covid-19 salgınında kendisine başvuran hastaya tanı koymak ve sağaltımını (tedavisini) yapmakla yükümlüdür. Biz Halk Sağlıkçılar ise tek tek kişilerin Covid-19 hastalığıyla ilgilenmiyoruz. Biz, toplumun Covid-19 hastalığıyla ilgileniyoruz. Toplumdaki Covid-19 sorununu nasıl yöneteceğiz, nasıl erken tanı koyacağız, nasıl bulaş zincirini kıracağız, hangi toplumsal ve tıbbi önlemler gerekir, hangi aşıları kullanmak gerekir, insanlar nasıl aşıya ikna edilir gibi??… O halde biz Halk Sağlıkçılar hastalığı değil, sorunu yönetmeye çalışıyoruz.

“GEÇEN HAFTA İZMİR’DE HASTALARIN %30’UNDA YENİ BİR VARYANT SAPTANDI”

Gece gündüz sürekli bir biçimde çalışarak salgın yönetimi için Epidemiyolojik stratejiler geliştirmeye çalışıyorum. Örneğin karşıma Türkiye’deki aktif hasta sayısını alıyorum. Dünkü rakamlarla birlikte ölüm sayısı 290’a ulaştı, 22 bini aşkın da yeni kayıt var. Bunlarla birlikte Türkiye’deki aktif hasta sayısı neredeyse 520 bini buldu. Öte yandan da günlük hasta sayısının grafiğini karşıma koyuyorum. Günlük hasta sayısındaki artış ile havuzdaki hasta sayısındaki artış arasında belirgin bir fark görüyorum. Aktif hasta sayısındaki artış, günlük yeni tanı alan hastaların çok üstünde. Peki bu nasıl oluyor? Günlük 20-22 bin yeni tanı koyuyorsunuz, bu insanların bir 14 gün kadar sonra bu havuzdan çıkması gerekir. Fakat havuz şişmeye devam ediyor, bu ne anlama geliyor? Ben buradan şunu çıkartıyorum: PCR pozitif hale gelen insanlar, uzun süre PCR negatifleşemiyorlar. Havuz şişiyor giderek. Bu son derece önemli epidemiyolojik bir ip ucu.

Şimdi soru şu: Neden insanların havuzda kalma süreleri uzuyor? 14 gün değil de 21 gün, 28 gün, 5 hafta, 6 hafta; bu daha önce böyle değildi. Daha önceki verilerle karşılaştırdığımda uzayan hastalıktan ne sorumlu olabilir? Bakın soru soruyu doğuruyor. Acaba hastalığın uzamasındaki etmenler neler, farklı bir varyant mı söz konusu? Buradan hareketle meslektaşlarımızla konuşuyoruz. Geçen hafta İzmir’de yapılan virolojik çalışmalarda neredeyse hastaların %30’unda yeni bir varyant saptandı. Bunu Sağlık Bakanlığı saptayamadı. İşte bunların yapılmasını, biz halk sağlıkçılar yönlendiriyoruz.

“BİZ EPİDEMİYOLOG OLARAK BAKANLIĞA
YOL GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORUZ”

Kliniklere soruyoruz, ‘2-3 haftada tedavi ettiklerimiz, 5-6 haftaya çıktı, ölümlerde de bir artış var’ diyorlar. Peki bu insanlardaki varyant tipi ne? Ağırlıklı olarak Delta varyantı. Enfeksiyoncu klinisyen arkadaşlara ‘Başka varyantlar olsa yakalayabilir miydiniz?’ diye soruyoruz, ‘Biz onu bilemeyiz, ona mikrobiyoloji laboratuvarı, viroloji laboratuvarı karar verecek’ diyorlar. Dönüp viroloji laboratuvarındaki arkadaşlarımızla konuşuyoruz,

‘Elimizdeki PCR testleri, Sağlık Bakanlığı’nın standart testleridir. Şu şu, şu varyantları yakalayabiliyor, başka varyant varsa yakalayamayız’ diyorlar. Demek ki biz Epidemiyolog olarak yukarıdan kuş bakışı bir biçimde salgının bütün boyutlarını yakalamaya çalışarak, yani salgınların yönetimi ve keza öbür sağlık sorunlarının da matematiğe dayalı modellemelerle yönetim araçlarını kullanarak Bakanlığa yol göstermeye çalışıyoruz.

Biz Halk Sağlıkçılar her yıl 3-9 Eylül arasında Halk Sağlığı Haftası’nın kutlanmasından mutluyuz. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın web’ini incelediğimde 2018 Halk Sağlığı Haftası ile ilgili veriler var. Üç yıl geçti aradan, 2019 ve 2020 yok. Demek ki salgın nedeniyle arkadaşlarımız çok yoğunlar, bu haftayla ilgili orada bir etkinlik göremedim.

“REFİK SAYDAM HIFZISSIHHA ENSTİTÜSÜ TEKRAR AÇILMALI, BİR HALK SAĞLIĞI FAKÜLTESİNE DÖNÜŞMELİ”

Halk sağlığı, ABD’de fakülte düzeyinde örgütlenmiştir. ABD’de 25 Halk Sağlığı Fakültesi var. Bizde ise, tıp fakültesi dekanlığının altında bir Ana Bilim Dalı durumunda. İngiltere’de 2 Halk Sağlığı Fakültesi var. Hindistan’da 11. O bakımdan ülkemizde de hızla Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün tekrar açılması ve ulusal bir Halk Sağlığı Fakültesine, Enstitüye dönüşmesinin çok uygun olduğunu düşünüyorum.”
***
Bizimle bu söyleşiyi yapan ANKA Haber Ajansı emekçilerinden Sn. Cem Hayat’a teşekkür ederiz.

Demecimizin kısa video kaydı için lütfen tıklayınız :
https://abone.ankahaber.net/static/video/62d78704-f4a1-4205-a836-808a6fac49ed-720.mp4 

ANKA Haber Ajansı’nın servis ettiği demecimizi birçok yayın organı da alıntıladı. Örneğin Cumhuriyet Gazetesi
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/prof-dr-saltik-izmirde-hastalarin-yuzde-30unda-yeni-bir-varyant-saptandi-1865815

Gerçek Gündem :

https://www.gercekgundem.com/guncel/297112/bakanlik-saptayamadi-izmirde-hastalarin-yuzde-30unda-yeni-bir-varyant-goruldu

Yönetememe krizinin aşı hali

author

Geçtiğimiz pazartesi günü, iki doz CoronaVac aşısı (Sinovac firmasının ürettiği inaktif aşı) sonrası bir doz BioNTech aşısı (Pfizer-BioNTech mRNA aşısı) olan sağlık çalışanları ve 65 yaş üstü yurttaşlarımız için dördüncü doz aşı randevuları açıldı, kısa süre sonra “yanlışlıkla açılmış” denerek kapatıldı. Randevusunu alıp aşısını olanlar oldu, diğerleri isteseler de randevu alamıyorlar. Şimdi tartışılıyor. Neden açıldı, neden kapandı? Sadece beceriksizlik mi? Bilim insanları aşı uygulamaları hakkında ortak görüş oluşturabilmek için daha çok veriye ve şeffaflığa ihtiyaç duyuyor. Sağlık Bakanlığı’nın iki farklı aşıda farklı uygulamalarla elinde birikmiş olan zengin verileri açıklaması gerekiyor. Ancak basın açıklamalarındaki bulanık ifadelerin ötesinde tatmin edici bilimsel veri gelmiyor.

Saatler içinde durdurulan dördüncü doz uygulamasından birkaç gün önce bir başka önemli açıklamanın da tereddütlere yol açtığını gördük. Sağlık Bakanı ellerindeki verilere göre en etkili aşı şemasının 3 doz CoronaVac uygulaması olduğunu söyledi. Ama bunu hangi bilimsel kıstaslara göre söyledi? Bilinmiyor ve alanın uzman kuruluşları haklı olarak soruyor. Bilim çevrelerinin sıkça önerdiği ve neredeyse iki aydır bir seçenek olarak uygulanan, iki doz CoronaVac aşısı sonrası bir doz BioNTech ile karşılaştırıldığında hangi sonuca, ne kadar daha etkili olmuştur? Özellikle şu sıralar asıl sıkıntıyı oluşturan Delta varyantının dolaştığı dönemde de aynı etkinlik görülmüş müdür? Bu soruların ardından, önceki gün bu kez Sağlık Bakanı iki yöntemin koruyuculuğunun “benzer” olduğunu ifade etti! Bir hafta önce biri üstündü, bir hafta sonra benzer oldular. Bunlar neden pek çok ülkede yapıldığı gibi bilimsel bir yayınla ortaya konamamakta, tüm dünya için değerli bilgiler esirgenmektedir?

Ne demeli, aşı tereddüdünün tartışıldığı, pek çok bilim dışı açıklamayla yurttaşlarımızın aşı olmama yönünde aklının çelindiği bir dönemde bu çelişkili uygulamalar hiç iyi olmuyor. Salgınla mücadelede en önemli unsurlardan birini, güveni sarsıyor.

BAŞKA ÜLKELERİN TALEPLERİNE GÖRE AŞI

Bu kadar da değil. Sağlık Bakanlığı bazı ülkelere girişte “sadece belirli aşı türleri” kabul edildiğinden, iki doz mRNA aşısı olmayı talep edenler için özel düzenleme yaptığını açıkladı. Sormamız gerekiyor, bu ülkelere gidenler iki doz mRNA aşısını talep edebilecek de gitmeyenler neden edemeyecek? En fazla risk altında olan sağlık çalışanı bile olsanız, ikinci doz mRNA aşısı yaptıramazsınız ama başka ülkeler istiyor diye yurt dışına çıkış için yaptırabilirsiniz, öyle mi? Böyle aşı politikası olmaz, beklediğimiz, bilimsel olanın ikna edici biçimde uygulanmasıdır.

Neyse, siz bu yönetememe hallerine bakıp sağlığınız için gerekli olan aşınızı yaptırmada tereddüt etmeyin. Güven duyabileceğimiz bilim insanlarımız, kurumlarımız var. Şu anda uygulanmakta olan tüm aşıların yararını gördüğümüzü, bunda yurttaşlarımızın şüphe etmemesini hep söyledik, söylemeye devam edelim. Aşıya rağmen hastalananlar oldu mu, evet oldu, ancak aşı hastaneye yatmayı ve ölümleri çok belirgin biçimde azalttı.

  • Aşılamanın başlamasıyla hekim ve sağlıkçı ölümlerinin durduğunu net şekilde görüyoruz.

Aşının yan etkisi mi, hastalanmanın ölümcül sonuçları ve bazı kişilerde bıraktığı hasarlarla karşılaştırılmaz bile. Kısa sürede aşıların gelişmesi bilimin gücüdür, değerlidir. Kıymetini bilmek ve aşı olma konusunda tereddüt etmemek gerekir.

Aşıda adaletsizlikler, milyarlarca insanın aşıya ulaşamaması mı, yaşadığımız düzenin en çirkin yüzlerinden biridir. Bununla mücadele yaşamın her alanındaki mücadelenin, sağlık hakkı mücadelesinin bir parçası olarak devam etmelidir.

HALK TV Programımız : 07 Ağustos 2021

Dostlar,

07 Ağustos 2021 Cumartesi günü saat 20:00’de HALK TV’ de olacağız..
Sn. Fatih Ertürk bizi konuk edecek. / ETTİ..

Konumuz “YANGIN ve SALGIN”

Ülkemizdeki “yaygın” orman yangıları hakkında söylediklerimizi izlemek için tıklayınız (9 dk) :
(254) Prof. Ahmet Saltık: Bu artık iklim değişikliği değil, iklim faciası – YouTube

Konuşmamızın süreğinde (devamında) Kovit-19 salgını ile ilgili youtube erişkesi (linki) bize ulaştığında burada paylaşacağız… Salgınla ilgili, konuşmamızın 2. bölümü (13,5 dk.) : https://youtu.be/77MznEvhRfI

Yukarıda da görüldüğü gibi, bizim katıldığımız 20:10 – 20:38 arası rating özellikle çok yüksek. İzleyicilerin ilgisine, HALK TV’ye ve Sn. Fatih Ertürk’e teşekkür ederiz. Halkımızı doğru ve bilimsel olarak aydınlatmayı yurtseverce sürdüreceğiz.


1 Temmuz 2021’de hemen hemen hiçbir kısıt bırakmaksızın tam gevşemeye geçen ülkemizde salgın verileri ne yazık ki kötüye gitmekte. Üstelik aşılama çabaları yoğunlaşmış iken!


1 Temmuz 2021’de 5288’e inen günlük yeni Kovit-19 tanısı 5 hafta sonra 7 Ağustos 2021’de yaklaşık 5 katına ulaşarak 25.100 olguyu / vakayı gördü.


Ölüm sayısı ise bu sürede günlük 42’den (1 Temmuz) 112’ye tırmandı (7 Ağustos).
Oysa 7 Ağustos 2021 günü aşılama verileri üstteki grafikte izlenebiliyor. 1. doz %67, ikinci doz %46. Toplam 75,86 milyon doz aşıl yapılmış. En az 90 milyon eylemli (de facto) nüfuslu ülkemizde, 0-16 yaş çıkıldığında 70+ milyon nüfus kalıyor. Bu nüfusun 2 doz aşılanması 140 milyon, 3 doz aşılanması ise 210 milyon doz aşı kullanılmış olmasını gerektiriyor. Hedefin hala 1/3’ü düzeyindeyiz. Üstelik bağışık yanıt için 14 gün önceki sayılara bakmalı. Aşı olunduğu gün değil, 10-14 gün sonra beklenebilecek bağışık yanıt yakalanabiliyor.

Kullanılagelen aşılarda özellikle Delta varyantı için belli oranlarda etkinlik yitimi sorunu yazında (literatürde) tartışma konusu. Nitekim hiç de fena sayılmayacak olan 2. dozda %46 oranına erişmek bile bizleri salgında beklediğimiz düzeyde koruyamadı. Gerçekte aşılama artarken ona koşut salgının dizginlenmesini eşzamanlı beklemek bilimsel değil; bunu hep vurguladık. Toplum bağışıklığının hızla kritik eşiğin üstüne yükseltilmesi gerek

Toplum bağışıklığı hala, görgül (ampirik) olarak ülkemizde 1/3 düzeyinde. Oysa birçok nedenle bu oranın %80’in altında olmaması gerek. Bu ise,

  • HEDEF NÜFUSUN TAMA YAKIN AŞILANMASINI ZORUNLU KILMAKTA.

Aşılamada gevşeme – yavaşlama ciddi sorun. Sağlama (ikmal) sıkıntısı riski çok korkutucu.
Bu sorunları birlikte aşmalıyız.
Kişisel ve toplumsal koruyucu önlemleri asla gevşetmemeliyiz.

1 Temmuz 2021 günü 80.662 olan aktif hasta sayısı, 7 Ağustos 2021’de 345.233’e ulaştı, 4.5 kat! Üstelik bunlar yakalanabilenler. 3. dalganın tepesinde 550 bine varmıştı toplam aktif hasta, şimdi o rakama yaklaşıyoruz.

  • Bir yandan da 28 Temmuz’dan bu yana 10 gündür ülkemizi perişan eden yangın afeti..

Salgınla savaşı, aşılama dahil geri düzleme itti ne yazık ki. Özellikle Muğla ve Antalya milyonlarca yerli / yabancı turist ağırlayan yerler olarak ek / artmış risk altında.
Bir yandan yangının yaraları çok yönlü sarılırken, bir yandan da aşılama ve öbür korona korunma yöntemlerini bireysel ve toplumsal ölçekte sürdürmek zorundayız.

CDC koronavirüs geçirenlere çağrıda bulundu: ‘Aşı olun’

Koronavirüse karşı aşılama çalışmaları sürerken virüsün mutasyon geçirerek varyantlarının ortaya çıkmasıyla birlikte olgu sayıları artmakta.

  • 2 doz aşı olmayanların, olanlara göre 2 kat daha çok bulaşı olma riski var.

Kovit-19 geçiren kişilerin ayrıca aşı olurlarsa, bağışıklık hücrelerinde önemli artış sağlanmakta ve yeni varyantlara karşı da koruma gerçekleşmektedir. ABD CDC Direktörü Dr. Rochelle Walensky, “Daha önce Covid-19 geçirdiyseniz bile, lütfen yine de aşı olun” diyor.

“Özellikle daha bulaşıcı delta varyantı tüm ülkeye yayılırken, kendinizi ve çevrenizdekileri korumanın en iyi yolu aşı yaptırmaktır.” diye uyarıyor.

ABD’de aşı olmak istemeyen kişilerin ana nedeninin koronavirüs geçirdikleri için doğal bağışıklığa sahip olduklarını düşünmesi belirlenirken; CDC uzmanları, kişilerin bağışıklıklarının varyantlara karşı etkili olmayacağını özellikle vurgulamaktalar..

ABD Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci de konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde, “Hiç kuşku yok, Kovit-19’dan kurtulanların aşılanması hem bağışıklığın düzeyini hem de kapsamını (spektrumunu) artırıyor” demişti. “Böylece yalnızca virüsün ilk formuna karşı değil değil, varyantlarına karşı da korunursunuz.” uyarısı yapmıştı..

  1. Lütfen oyalanmadan aşı olalım..
  2. Kişisel  – toplumsal korunma önlemlerini özenle sürdürelim.
  3. Israrla ve keyfi aşı olmayanlara kimi kısıtlar getirelim.
  4. Salgın bitmedi, unutmayalım; 4. dalga tırmanıyor :
    – Son hafta, önceki haftaya göre yeni tanı konan olgu – vaka Dünyada %7 artarken bizde %28 arttı!
    – Ölümler ise aynı bağlamda Dünyada %5, Türkiye’de %67 arttı. Bunlar alarm verici!
  5. Tam – yarım kapanma istemiyorsak sorumlu bir toplumsal dayanışma içinde olalım..

Doğu  – güneydoğuda düşük aşılanma oranı sorunu aşılamadı. Üstüne gidilmeli.
Haftalık yeni olgu hızı (yüzbinde insidens) tehlikeli biçimde yükseliyor. Okulları nasıl açarız?

Sevgi ve saygı ile. 07 Ağustos 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (Em.)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

 

KRT Programımız : SALGINDA SİL BAŞTAN MI; NELER YAPMALI?

Dostlar,

Bu akşam, 26 Temmuz 2021 Pazartesi, KRT’de olacağız. / OLDUK..

Konu : SALGINDA SİL BAŞTAN MI; NELER YAPMALI?

Sayın Çiğdem AKDEMİR’in sorularını yanıtlamaya çalışacağız.. / YANITLADIK..

İzlemek için tıklayınız (17 dk.) : https://www.youtube.com/watch?v=KktIYrKQfyY


Eldeki veriler aşağıda.. 1 Temmuz 2021’de birden bire, kabak çiçeği gibi 4. kez açılım – saçılım kumarını oynadık. Oysa o gün 5288 yeni olgu – vaka ve 42 ölüm kaydedilmişti. 3 hafta sonranın verileri aşağıda.. Ve bu daha başlangıç.. Bayram dönüşlerinin etkisini izleyen 2 hafta içinde – sonunda gözleyeceğiz.

Emekler boşa mı gidecek? Durum ciddi..
Bu gün saat 17:08’de aşılama durumu şöyle :
Toplam Yapılan Aşı Sayısı : 67.382.722
1. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 39.709.346
2. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 23.654.371

Toplam doz 67,4 milyon. Türkiye eylemli (de facto) 90+ milyon. 16’yaş altı yaklaşık 20 milyon çocuk henüz aşılan(a)mamaktadır ancak aşılanması gereken risk kümesi, hedef nüfustur gerçekte. 70 milyon hedef kitle dense, 2 doz üzerinden 140 milyon, 3 dozdan düşünülürse 210 milyon doz aşı yapılmış olması gerekir ancak yapılabilen 67.4 milyon ile 1/3’ü bile değildir. Gerçek biyolojik / immünolojik bağışıklık henüz çok yetersizdir, kayıtlara göre bağışıklık oranı değil ancak aşılanma oranı verilebilir. Aşılanma, bağışık olma demek değildir.

Artan aşılamaya karşın olgu – vaka sayıları patlamada. Niçin böyle?
Aşı karşıtları bu durumu kullanmaya hazır.. Ancak yine haklı değiller, yine bilimsel değiller. Hatta tersine, bu olumsuz tabloda açık pay ve sorumlulukları var.
**
Salgın yönetimi bir orkestra uyum ve disiplini ister. Bir tür “Quartet” gibidir :
1. Kişisel korunma önlemleri (aşılanma dahil) : Maske, uzaklık, hijyen ve AŞILANMA
2. Toplumsal korunma önlemleri : Hareketliliği, kalabalıkları, sınır kapılarını.. düzenleme.
3. Yaygın – hızlı aşılama, seferberlik! Çekince ve reddi uygun önlem – yaptırımlarla aşma.
4. Sosyal devlet önlemlerinin sürdürülmesi..
Dilerseniz masanın 4 ayağı benzetmesi de yapılabilir.

4 önlem alanı birbirinden bağımsız değil, birbirine geçişli, birbirini tamamlayıcı..
**
Aşılama artarken neden olgu – vaka sayısı da artıyor?
1. Toplumda hastalık yükü çok fazla; belirtisiz dolaşan 1,2 milyon dolayında taşıyıcı var.
2. Hastalığı geçiren 5,5 milyon insandan ancak son 6 ayda geçirenler bir ölçüde doğal bağışık.
3. Aşılamaya geç başladık, 14 Ocak 2021 ve tedarik sıkıntısı uzadı, bulaş zinciri kırılamadı.
4. 1 Haziran 2020 ve 1 Mart 2021 açılımları denetimsizdi – hatalıydı, bedeli çok ağır oldu.
5. 1 Temmuz 2021 açılım – saçılım kumarının Epidemiyolojik temeli yok; politik-ticari-ekonomik-turistik ve popülist.. gerekçelerle erken ve sınırsız, acul bir açılım oldu, bedel sofrada.
6. Aşılamada istekli kitleye kolay erişildi; şimdi çetin cevizlere bire – bir erişmek gerekiyor.
7. Toplum bağışıklığı bir havuza benzetilirse, uygun – yeterli aşılananlar yeterli sayılabilecek bağışık direnç geliştirerek havuza ekleniyor. Hastalığı geçirerek doğal bağışık olanlar da. Ancak havuzun ciddi bir kaçakları da var : Aşıdan çekinenler, aşıyı reddedenler, kuralsız uygulananlar (süreyi uzatma gibi), aşı olup yeterli bağışık yanıt veremeyenler, aşı olan ya da hastalığı geçirenlerden 3-6 ay sonra bağışıklıkları sönümlenen – zayıflayanlar..
8. Toplum bağışıklığı olabildiğince hızla gerçekleştirilemeyince bulaş zinciri kırılamıyor. İnsandan insana geçiş sırasında kaçınılmaz biçimde mutasyonlar oluyor ve varyant tipler gelişiyor. Her yeni varyant, başedilmesi daha güç özellikler kazanıyor; örneğin aşılara direnç geliştiriyor, daha kolay bulaşıcı oluyor, bulaştığı insanda çok ve daha hızlı çoğalabiliyor.
9. Elde hala etkili bir koruyucu ya da sağaltıcı ilaç yok; sağaltım salt destekleyici.
10. Kişisel – toplumsal korunma önlemleri zayıfladı. Halka yanlış ileti verilerek gevşetildi. Oysa maske – uzaklık – hijyen kurallarına uymak hala zorunlu.
11. Türkiye sınır kapılarında yeter önlem almadı, turizmi teşvik için bilerek risk aldı. Özellikle Delta varyantı kaynayan Rusya’dan birkaç milyon turiste bilerek – isteyerek göz yumuldu.
12. İktidar hala haktan veri saklıyor, işbirliğine yanaşmıyor, orta-uzun erimli yapılaşmaya gitmiyor. AKP iktidarı ülkeyi içine sürüklediği çok ağır ve çok yönlü bunalımlarla başetme yetisini yitirdi. İçine dönük sorunlara boğuldu. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık sorunları artık kamuoyu önünde; Erdoğan giderek artan örneklerde konuşurken, otururken, ayakta.. uyukluyor; en azından olağanüstü yorgun. ucube TEK ADAM REJİMİ TIKANDI, ülkenin pek çok sorunu çözüm bekliyor, birçok temel kamusal işlev gecikmeyle yapılabiliyor.
***
Liste uzatılabilir.. Örn. Türkiye’nin komşuluk ilişkileri, transit coğrafya oluşu, yoksulluğu! Özellikle test politikası (tarama amaçlı test yapılması zorunlu!), Ulusal Özerk – Bilimsel Halk Sağlığı Kurumu yokluğu, Sultanizm!

Doğu – güneydoğudaki yetersiz aşıla(n)ma oranları sorununun üstüne enerjik biçimde gidilmeli.
Erdoğan, açık, net, çekince – red nedenlerine odaklanan sürekli çağrılar yapmalı halka.

Toplumla işbirliği yaparak, Sağlık Bakanlığı yaygın halk eğitimi – ikna çabası göstermeli.

Okulların açılması için tüm öğretmenler, okul çalışanları, 16+ yaş öğrenciler aşılanmalı.
Okul sağlığı birimleri kurulmalı, okulların fizik mekan – hijyen sorunları çözülmeli.

Salgın finansmanı için gerekirse EK BÜTÇE çıkarılmalı, sosyal destekler sürdürülmeli.
***
Hemen kimi kısıtlar başlatılmalı                          :
– Çalışma yaşamında esnekleştirme.. Kısa süre çalışma, farklı zamanlarda başlama – bitirme.
– Evden yapılabilecek işleri teşvik etme..
– Toplu taşımayı iyileştirerek kalabalıklaşmayı azaltma
– Kapalı mekanlarda kalabalıklaşmaya izin vermeme
– Sınır kapılarında sağlık güvenlik önlemlerini sıkılaştırma
– Özellikle turizm mekanlarında maske – uzaklık – hijyen – aşı – eğitim – denetleme- yaptırım zincirini çalıştırma..
– Aşılamayı 12 yaş sınırına çekme..
– Aşı sağlama (tedarik) zincirinde güvence – süreklilik sağlama..
– Güven veren – saydam – katılımcı – toplum sağlığı öncelikli ve odaklı salgın yönetimi.

26 Temmuz 2021 için yeni hastalık sıklığı (insidensi) yüzbinde 16.. epey yüksek.

  • Geçen hafta, önceki haftaya göre dünyada Kovit-19 %3 artarken, ülkemizde %43 arttı!
  • Geçen hafta, önceki haftaya göre dünyada Kovit-19 ölümleri %4 artarken, ülkemizde %32 arttı!
  • Bu veriler ürkütücüdür ve “Dünyada da artıyor” gerekçesi ileri sürülemez.

Sevgi ve saygı ile. 26 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

 

 

Aşısızların pandemisi

authorÇAĞHAN KIZIL

Birleşik Krallık, İsrail, Amerika Birleşik Devletleri gibi bölgelerde vaka sayıları Delta varyantı nedeniyle artsa da bu sayılar ölümlere önceki dalgalardaki oranlarda yansımıyor. Bunda aşılamanın başarısı var.

  • mRNA ve vektör aşıları hastalığa karşı etkili koruma sağlarken,
  • ağır hastalık ve ölümleri de büyük oranda düşürüyor.
Aşı karşıtlarının argümanları aksini söylese de gerçek dünya verisinin bu çarpıtma argümanların yanlış olduğunu net şekilde kanıtladı.

Aşıyı bulmakla beraber aşılamanın yavaş ilerleyeceğini de öngörüyorduk. Aşı tedarik zinciri, tüm dünyayı yeterince ve toplum bağışıklığına ulaştırabilecek kadar aşılamaktan hâlâ uzak ve bunun yanında aşıya erişimdeki eşitsizlik ise pandeminin önümüzdeki dalgalarının ölümcüllüğünün değişik ülkelerde değişik oranlarda yaşanacağını gösteriyor. Yine de son bir sene içinde aşılama ve toplumsal yayılmayı önleme metotları ile vaka artışını düşürmekte önemli bir aşama kaydedildi. Fakat bu süre içinde mutasyonlar virüslerin değişmesini beraberinde getirdi. Aşılamanın yetersiz olması ya da etkisi düşük aşıların kullanılması, virüsün kişileri tekrar enfekte edebilmesi ya da yayılıp ve bu süre içinde kendini değiştirme fırsatı yakalaması için ona imkân tanıdı.

Şu anda bildiğimiz birçok virüs varyanıtı var. Orijinal virüs genetik dizinindeki değişiklikler, SARS-Cov-2’nin farklı özellikler kazanmasına ve en önemlisi de oluşan bağışıklık tepkisinden kaçarak kendini çoğaltabilme yetisine sahip olmasını beraberinde getirdi. Birkaç ay öncesinde, Alfa varyantının yaygınlığını konuşurken, şimdi Delta varyantının yayılmasını konuşuyoruz. Alfa, orijinal virüsten %50 daha hızlı yayılırken, Delta ise Alfa’ya göre %60 civarında daha hızlı yayılıyor. Delta varyantının neden fazla yayıldığını dair çalışmalar bize şunu gösterdi:

İnsan hücresine girdiğinde Delta virüsü, orijinal virüsten 1000 kata yakın fazla parçacık üretiyor ve dolayısıyla bir kişinin bulaştırabileceği insan sayısı ve virüs yükü de çok daha fazla oluyor. Ayrıca Delta varyantı, kazanılmış bağışıklık tepkisini de aşabilecek bazı değişikliklere sahip. Bu nedenle, 4. ana dalga diyebileceğimiz vaka artışını Avrupa’da ABD’de, Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde görüyoruz. Elimizdeki en etkili aşı olan mRNA aşıları, Alfa varyantına karşı %93 koruma sağlarken Delta’ya karşı %88 koruma sağlıyor. Vektör aşıları ise %70 seviyesine kadar korumaya sahip. İnaktif aşıların daha düşük korumaya sahip olduğunu söylersek hata yapmayız. Yani, aşılanmamış 100 kişi hasta olurken, mRNA aşıları sonrasında bu sayı 12’ye, vektör aşıları sonrasında 27’ye düşüyor. Ayrıca, aşılanmamış kişiler içinde ağır hastalıklar ve ölümlerin görülmesi aşılanmış kişiler içinde çok daha düşük. Özellikle mRNA aşıları %95’ten fazla oranda ağır hastalığa ve ölüme karşı koruyor. Şu anda dünyada gördüğümüz vaka sayılarının artışının, ölümlere önceki dalgalar kadar yansımaması şansınız var. Ancak bu şans, sadece aşılama gerçekleşen insanlarda gün yüzüne çıkabilir. Bu nedenle 4. büyük dalganın, aşısızların pandemisi olarak adlandırılması da buna dayanıyor.

Pandeminin bu dalgasının önceki büyük dalgalara göre farklı bir dinamiği olması, süreçle yakından ilgisi olmayan ya da aşı karşıtlığını meslek edinmiş kişilerin belli yanlış argümanları da dillendirmesini sağlıyor. Elbette aşı kimseyi %100 hastalanmaktan korumuyor. Bu zaten en başında aşıların hastalığı semptomatik hastalığı önleme oranlarının yüzdelerle ifade edilmesinden anlaşılabilirdi. Bir hastalanmayı %90 önleyen aşı, 100 yerine 10 kişinin semptomatik hastalanmasını sağlıyor demektir. Dolayısıyla evet, aşılanan kişiler de yeniden hastalanabilir. Ancak bu hastalanmaların çok büyük bir kısmı asemptomatik geçiyor, geri kalan kısmı da hafif olarak atlatılıyor. Çok az bir oranda, aşılanan kişiler ağır hastalık kapabilir ve yaşamını kaybedebilir. Yani

  • aşılar hastalığın her aşamasında koruma sağlıyor ve ölümleri çok büyük oranda düşürüyor.
  • Aşılanmayan kişilerde ölüm oranları aşılananlara göre çok daha yüksek olacak.

Bir aşıyı değerlendirirken dikkat etmemiz gereken belli parametreler var. Öncelikle hangi aşıdan bahsettiğimiz önemli. Eğer bir aşı özellikle mRNA aşıları %88 semptomatik hastalıklara karşı korumaya ve ölümleri önlemede %95 etkiye sahipse, başka bir aşı %70 hastalığı önleme ve % 90 ölümleri azaltma gücüne sahipse iki aşının pandemi faturasını etkileme kapasitesinde elbette farklılık olacak. Türkiye için konuşmak gerekirse, inaktif virüs aşısının önceki varyantlara etkisi de düşüktü. Orijinal virüse %83 koruma sağlayan inaktif aşı, Delta varyantına karşı daha düşük koruma sağlayacak. İşte tam da bu nedenle güçlü bir aşıyla aşılanan kişilerdeki aşılanma oranı ve yaygın varyantın biçimi beraber düşünüldüğünde bir ülkenin pandemiden çıkış rotasının doğru olup olmadığı anlaşılabilir.

  • İkinci olarak aşılansak bile tedbiri elden bırakmamak gerekiyor.

Virüs yayılımı ne kadar az olursa, aşılama düşük olsa da ölümler azalacak. Bu nedenle aşı karşıtlarının “aşılanan insanlar da hasta oluyor ve ağır hastalık geçebiliyormuş, bu nedenle asla işe yaramıyor” söyleminin bir geçerliliği yok, aksine aşıların elimizden gelenin en iyisi düzeyinde pandemiyi önlemede bize yardımcı olduğunu söyleyebiliriz.

ÖLÜM ORANLARINA YANSIMIYOR

Son olarak; Birleşik Krallık, İsrail, ABD gibi bölgelerde vaka sayıları Delta varyantı nedeniyle artsa da, bu sayılar ölümlere önceki dalgalardaki oranlarda yansımıyor. Bunda aşılamanın başarısı var. Ancak halen aşılanmayan kişiler var ve bu varyantlar onları çok daha fazla etkileyecek.

  • Özetle, aşılar etkili; yeterince aşılama gerçekleştiğinde toplum bağışıklığı, Covid’in daha az ölümcül olduğu bir sürece evrileceğimizi gösteriyor.

Ancak o güne kadar hâlâ pandemideyiz ve hâlâ gerekli önlemleri almak şart.

Fütursuzca ve serbestçe virüs yayılımını tetikleyecek tüm uygulamaları bırakıp, eğitimin devam edebilmesi için okulların açılmasına katkıda bulunacak vaka düşüşünü sağlamakla ve aşılamayı artırmakla yükümlüyüz.

Pandemi başından beri söylediğimizi tekrarlayalım :

  • Riskleri gerçekçi şekilde analiz edip ona göre tedbirler almak gerekiyor;
    – vaka sayılarını saklayıp,
    – testleri düşürüp,
    – aşılamayı yüksekmiş gibi gösterip
    – insanları daha fazla rehavete kaptırmak değil.

HALK TV Programımız : SALGINDA GİDEREK BÜYÜYEN YENİ DALGA RİSKİ

Dostlar,

Bu gün, 17 Temmuz 2021 Cumartesi günü akşam saat 20:00’de HALK TV’de olacağız.. / OLDUK..

 

Görüleceği üzere ilk yarım saat bizim konuşmamız ve öbür tüm kanalların toplamından daha çok izlendi. Hem HALK TV’ye, hem Sn. Fatih Ertütk’e hem de değerbilir Ulusumuza teşekkür ederiz. Konuşmalarımıza emek vererek hazırlanıyor, salt bilimsel akılcılık ekseninde İNSAN SAĞLIĞINI odak alıyoruz. Ne var ki TÜRKİYE NEREYE programı yaz tatiline girdi! 

(Youtube erişkesi bize ulaşınca burada paylaşacağız..)

Başarılı programcı Sn. Fatih Ertürk‘ün gelenekselleşen “TÜRKİYE NEREYE?” programına ilk konuk olarak.

İlk yarım saatte (20:00 – 20:30) salgında Türkiye ve Dünyanın sürüklendiği güncel ve kritik durumu irdeleyeceğiz.

Aşağıdaki güncel çizim çok şey anlatıyor.. 16 Temmuz 2021 verileriyle, ilk dalga olan Nisan 2020’nin epey üstünde hasta sayımız var ve 3. dalganın tırmanmaya başladığı verilere sahibiz.

Aşağıdaki çizimde yer alan verilere göre ise, son haftada yaşanan olgu / vaka / hasta sayısı artışı bakımından (milyon nüfusta) dünyada 3. sıradayız. İngiltere, ABD ve Türkiye!

Çok alarm verici, ürkütücü. Üstelik her 2 ülke de bizden çok yüksek aşılama oranlarına sahip!
Başkaca artıları (avantajları) da var. Türkiye’nin epey eksileri (dez-avantajları) sırtımızda yük.

Örn. İngiltere ve ABD’ye Delta varyantı kaynayan, dünyada ilk 5’e tırmanan Rusya gibi bir ülkeden milyonlarca turist akmıyor.

Bu 2 ülkede bölgeler arası ciddi aşılanma oranı farkları yok.

Bu 2 ülke SINOVAC değil, daha etkili aşıları kullandılar.

Bu 2 ülke yüksek oranda dizin incelemesi yapıp varyantları erken yakalıyor, önlem alıyor.

Bu 2 ülkede salgını siyaset kurumu değil, özerk – özgür bilim kurumları yönetiyor.

Bu 2 ülke, Türkiye gibi çok yoğun bir transit coğrafyada değiller.
Türkiye’nin komşularında da durum hiç iyi değil (Bulgaristan ve görece Romanya dışında).

Bu 2 ülkede Türkiye’deki gibi 9 günlük bir Kurban Bayramı tatili çılgınlığı ile birkaç on milyon insanı ülke içinde, SALGIN ORTAMINDA – SALGIN TIRMANIRKEN çok yoğun hareketlendirmek gibi bir akıldışılık yok!
***
AKP = RTE iktidarı bir kez daha salgınla flört ederek, 4 dalgayı adeta açık açık çağırmakta.
Tüm umutlar “ulusal aşılama panayırlarına” bağlanmış gözüküyor. Ancak yetmez!

3 değil 5 aşı da olsanız tek başına yetmez. Aşıların etkililiği sınırlı. mRNA aşılarının Delta varyantından koruyucu etkisi de
belli ölçüde; aşıyla %100 güvence asla yok!

Dolayısıyla, şu önlemler en az aşı ölçüsünde ivedi ve kaçınılmaz                           :  

  • Kapalı alanlarda standart maske kullanmayı kurallarına uygun sürdürelim.
  • Kapalı ve iyi havalandırılmayan alanlarda bulunmaktan özellikle kaçınalım ve zorunluluk durumlarında bu süre, mutlaka maskeli olarak ve 2 m uzaklık korunarak 15 dakikayı geçmesin.
  • Bayram ziyaretlerini olabildiğince sınırlayalım, EL ÖPMEYELİM – KUCAKLAŞMAYALIM.
  • Çocuklar da Kovit-19’a yakalanmakta ve bulaştırıcı olabilmektedir, aklımızda tutalım.
  • Kapalı mekanlarda uygun Hepa filtre (ki çok pahalı!) ve dışarıdan hava alarak içeriye üfleyen klima sistemleri yok ise (ki çok seyrektir), klima çalıştırmak büyük risktir.
  • Yüzme havuzlarında, plajda, kumsalda, kurban kesiminde de 2 m uzaklık korunmalıdır.
  • Bayram alışverişi ve bayram namazında da gereksiz kalabalıklaşmaya izin vermeyelim.
  • Uçak ve otobüs yolculuklarında N-95 maske kullanımını yeğleyelim.
  • Gittiğimiz yerlerde olanaklı ise 1 ay kalalım (2 x 14 = 28 gün kuluçka süresi).
  • Hastalık bulguları görülürse gecikmeden sağlık kurumlarına başvuralım. Delta bulaşı hafif
    soğuk algınlığı tablosu ile gidebiliyor. Nefes darlığı, koku – tad yitimi olmayabiliyor.
  • Herkes mutlaka aşı olmalı, hangisi denk düşerse. Aşılar son derece güvenli tıbbi ürünlerdir. Salgın ortamında %10 koruma bile değerlidir, kaldı ki; ülkemizde kullanımda olan 2 aşının da koruyuculukları %50’nin epey üstünde. BioNTech, Delta varyantına bir ölçüde (kısmen) etkili.
  • 8 Aralık 2020’den bu yana dünyada 3,6 milyarı aşkın, neredeyse dünya nüfusunun yarısı,
    tek doz da olsa aşılanmıştır ve kayda değer ciddi olumsuz etkiler – komplikasyonlar gözlenmemiştir. Bir aşının olası olumsuz etkileri genellikle 2 ay içinde görülmektedir ve
    bu deneyime artık Türkiye ve küresel toplum büyük ölçüde sahiptir.
  • Öte yandan, her gün yeni tanı alan ve ölen insanların çok büyük bir bölümü aşı olmayanlar içinden çıkmaktadır. Eldeki 11 aşı da yeterince güvenli ve etkilidir; hızla-yaygın aşı zorunludur.
  • Kağıt üstünde aşılanma oranı değil ama gerçek biyolojik bağışıklığı %70-80’lerin üstüne çıkarmadan salgın bitmez. Bu da 90 milyon nüfuslu ülkemizde çocuklar da içinde, neredeyse nüfusun tümünün aşılanmasını gerektirmektedir. Aşılardan çekinmeye gerek yoktur.
    Aşıları reddetmenin ise bilimsel temelleri yoktur. Hiç kimsenin toplum içinde bilimsel olmayan keyfi tutum – davranış hakkı olamaz. (Biz, 2 doz Sinovac + 1 doz BioNTech aşısı olduk.)
  • Aşı olmayı reddetmek bir temel insanlık hakkı olmayıp, tam da tersine başkalarının sağlıklı yaşam hakkına (Anayasa m.56) tehdittir. Kimi ülkeler zorunlu aşı uygulamasına geçmektedir.
    Bizde de yasal çerçeve buna elverişlidir (1593 s. yasa m. 72). Ayrıca Anayasa m.12. temel hak ve özgürlüklerin başkalarının haklarına saygıyı da içerdiğini vurgular.
  • Aşı ile korunur ve çevremizdekileri de hastalıktan – ölümden koruruz.
  • Kurban bayramı acıya dönüşmesin; aşılanalım ve kişisel korunma önlemlerini sürdürelim.
    ****

Sevgi ve saygı ile. 17 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

 

Aşılar, varyantlar ve Türkiye

authorÇAĞHAN KIZIL

 

  • Alfa varyantından daha fazla yayılan ve ondaki bazı mutasyonlara da sahip Delta varyantının bugün dünyada bilinen yaygınlığı Birleşik Krallık’taki enfeksiyonların %99’u, ABD, Hindistan ve bazı Avrupa ülkelerindeki enfeksiyonların ise %80’i dolayında.

Aşılar, varyantlar ve Türkiye

Pandeminin başından itibaren (AS: beri) virüsün genetik dizinindeki değişiklikleri neredeyse anında gözlemleme ve bu değişikliklerin pandemiye etkilerini toplumlarda izleme şansına sahibiz. Kimi mutasyonların bileşkeleri, virüsün etkin proteinlerinde değişiklikler yaparak varyant dediğimiz ve birçok mutasyona sahip virüslerin oluşmasını sağlamış durumda. Dünya Sağlık Örgütü’nün sınıflandırmasına göre virüs varyantlarının ana 2 kategorisi var. Birincisi endişe verici varyantlar. Bu virüslerde

– bulaşabilirlikte artış,
– daha şiddetli hastalık (hastaneye yatışlarda veya ölümlerde artış),
– önceki enfeksiyon veya aşılama sırasında üretilen antikorlar tarafından korunmada önemli ölçüde azalma,
– tedavilerin veya aşıların etkinliğinde azalma veya
– genel tanı metotlarının etkinliğinde düşüş gözleniyor.

  • Varyantın özelliklerine bağlı olarak, aşıların veya tedavilerin modifikasyonu gerekebilir.
Ülkelerin kendi içinde bile yayılımların durmadığını, aşılamanın %70-80 düzeyine gelmeden hiçbir ülkenin güvenli sayılamayacağını görüyoruz. Bunun dışında aşılama oranı da yeterli bir kriter (AS: ölçüt) değil. Hangi aşıyla ve hangi koruyuculukta aşılanıldığı da çok önemli.
  • İnaktif aşıların semptomatik hastalıklara ve varyantlara karşı koruyuculuğunun mRNA ve vektör aşılarına oranla daha düşük olduğu düşünüldüğünde;
Türkiye gibi bu aşıları karma biçimde kullanan ülkelerdeki durumun henüz stabil (AS: kararlı) bir durum almadığını söyleyebiliriz. İkinci bir etmen de toplumsal önlemlerin ekonomi odaklı ve fütursuzca ortadan kaldırılması. Örneğin Türkiye’de turizm nedeniyle açılan sınırlar ve en çok vaka artışının yaşandığı ülkelerden gelişlerdeki kontrolsüzlük, Türkiye’de de vakaların artmasını beraberinde getireceği gibi varyantların ülkeye taşınmasına izin verecek.
Bildiğimiz endişe verici varyantlardan B.1.1.7 (yeni adıyla Alfa), Wuhan’da ortaya çıkan ilk virüse oranla %50 daha çok yayılıma ve hastaneye yatışlara ve vaka ölüm oranlarında görece artışa neden olmaktaydı. Aşıların virüsleri nötralize edici etkilerini bir ölçüde düşüren bu varyant, birkaç hafta öncesine kadar dünyadaki başat virüs biçimiydi. Alfa varyantı Kasım 2020’de ilk olarak Birleşik Krallık’ta bulundu ve Ocak ayında BK’de tüm enfeksiyonların %75’ini oluşturuyordu. Bu sürede Türkiye’deki enfeksiyonların da %67’si bu varyant ile gerçekleşmekteydi. Ancak şunu belirtmekte yarar var ki; Türkiye’de yeterli genetik dizin analizinin yapılmadığını ve bilgi paylaşımının şeffaflıkla gerçekleşmediğini düşündüğümüzde ülkenin gerçek varyant analizini yapmak mümkün değil. Yine de Alfa varyantının BK’den sonra en çok yayıldığı ülkelerden biri olan Türkiye’nin varyantlara karşı ne kadar korumasız olduğunu göstermesi açısından bu bilgi önemliydi. Zira mayıs ayında Türkiye’de yaşanan enfeksiyonların %44’ü bir başka endişe verici varyant olan Güney Afrika (yeni adıyla Beta) varyantıyla gerçekleşmekteydi. Özellikle vektör ve inaktif aşıların etkisini güçlü şekilde düşüren bu varyantın varlığı daha fazla hastalanmaya ve ölüme yol açmış olabilir ancak bu verilerin açıklanmaması nedeniyle bu konuda yorum yapmak güçleşiyor.
Mayıs ayına geldiğimizde Alfa varyantı Avrupa’daki enfeksiyonların yaklaşık %90’ını oluştururken dünyada başka bir varyant ile karşı karşıya kaldık. İlk önce Hindistan’da gözlenen Delta varyantı, mayıs ayında Hindistan’daki vakaların % 70’ini oluşturuyordu. Yayılımda Alfa varyantına göre %60 daha fazla olabilecek bir yayılım avantajına sahip olan bu varyant, barındırdığı mutasyonlar nedeniyle aşılama sonrasındaki nötralizasyonda azalmaya neden olmakta. Yakın zamanda açıklanan Delta Plus varyantı da başka bir mutasyon olan K417N mutasyonunu taşımakta. Bu mutasyon, Covid aşılarının daha az etkili olabileceği Beta varyantında da bulunuyor ve Public Health England tarafından yapılan bir araştırma, aşıların tek dozunun, Alfa varyantına karşı semptomatik hastalığa karşı salt % 33 etkili olduğunu göstermişti. Bu nedenle aşıların 2. dozunun ivedilikle yapılması çok önemli. Alfa varyantından daha fazla yayılan ve ondaki bazı mutasyonlara da sahip Delta varyantının bugün dünyada bilinen yaygınlığı Birleşik Krallık’taki enfeksiyonların %99’u, ABD, Hindistan ve bazı Avrupa ülkelerindeki enfeksiyonların ise %80’i dolayında. Yakın zamanda ABD Hastalık Kontrol Merkezi CDC’nin açıklamasına göre ve yapılan çalışmalar doğrultusunda mRNA aşılarının bu varyanta karşı etkili olduğu ve iki doz aşılamanın şu aşamada yeterli olacağı bildirildi. Oxford aşısı gibi vektör aşılarının etkinliğinde bir düşüş yaratmasına rağmen (AS: karşın) bu aşıların da ağır hastalık ve ölümleri etkili biçimde düşürdüğü bilgisine sahibiz. Ancak Delta varyantının inaktif aşıların etkinliğindeki düşüş oranı hakkında bir bilgimiz yok. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı’nın 2 doz inaktif aşıdan sonra 1 doz mRNA aşısı önermesi, Şili ve Brezilya’da yapılan inaktif aşı çalışmalarının gösterdiği bilgiyle uyuşuyor ve bu aşıların varyantlara karşı korumasının düşük olabileceği sonucuna işaret ediyor. Yani
  • Türkiye’nin tam aşılama yaptığı %22 nüfusunu büyük bir kesiminin inaktif aşı olmuş olması, Türkiye’de fiilen etkili aşılamanın çok daha düşük olduğunu bize gösteriyor.
Burada belirtmemiz gereken bir nokta, Sağlık Bakanlığı  ve pandemi yönetiminin pandemi başından beri bilgi paylaşımı konusunda sınıfta kalmış ve sürecin gerçek risklerine dair (AS: ilişkin) bir bilgilendirmeyi hiçbir zaman yapmamış olması. Şu anda tek doz aşılanmış 18 yaş üstündeki insanların oranını vererek yüksek aşılama yapılmış gibi gösterip insanların yine rehavete kapılmasının önünün açılmasını, turizm için yüksek risk bölgelerinden gelenlerin denetim dışı bırakılması, genomik dizin analizinin yeterli yapılmaması, zahiri (AS: sanal) bir güvenlik ve başarı söyleminin yaygınlaştırılması, fazladan ölümlere bakıldığında resmi sayıların birkaç kat üzerindeki pandemi faturasının sonbaharda yeniden ağırlaşmaya başlamasını sağlayabilecek uygulamaların yaşama geçirilmesi Türkiye’nin önündeki riskler.
Delta varyantının ülkede yayılımda olduğu ve son 4 haftada ilk doz aşılamalarda kayda değer bir düşüş olduğu düşünüldüğünde, acilen yapılması gerekenler aşılamanın daha da hızlanması, seyahat ve giriş-çıkışlarda denetimlerin artırılması, şeffaf (AS: saydam) bilgi paylaşımının gerçekleştirilmesi gibi pandeminin başından beri söyleyegeldiğimiz ancak yapılamayan uygulamalar.

Türkiye maalesef , yaz mevsiminde düşen vakaları avantaj olarak kullanıp aşılamayı etkili biçimde yeterli toplum bağışıklığına ulaşacak şekilde gerçekleştiremedi.
Sonbaharda yeni vaka artışlarıyla ve aşılanmayan kişilerdeki hastalık etkileriyle karşılaşmamak için pandeminin hala devam ettiği gerçeğinin bir kere daha altını çizmemiz gerekiyor.

Aşılama konusunda da mRNA aşılarının, dünyada uygulanan yüz milyonlarca dozdan sonra güvenli ve en etkili aşılar olduğunu söyleyip, aşılanmanın hızla artması için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini de bir kez daha belirtmekte yarar var.

DSÖ: Üçüncü doz yerine yoksul ülkelere bağış yapılsın

DSÖ Başkanı Ghebreyesus, yoksul ülkeler hala Covid-19 aşısı sağlayamamışken, varsıl ülkelerin ‘takviye doz’ siparişi vermek yerine bağış yapması gerektiğini belirtti.

DSÖ: Üçüncü doz yerine yoksul ülkelere bağış yapılsın
DUVAR
– Korona virüsü aşılarında ‘takviye’ doz tartışması sürerken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, yoksul ülkelerde yaşanan aşıya erişim sorununa dikkat çekti. Ghebreyesus, birçok ülke hala Covid-19 aşısı temin edememişken, zengin ülkelerin üçüncü doz siparişi vermemesi gerektiğini söyledi.

‘BUNUN YERİNE COVAX’A BAĞIŞ YAPILMALI’

Delta varyantının baskın hale gelmesiyle ölümlerin arttığını ancak çoğu ülkede sağlık çalışanlarını korumak için yeterli doz olmadığını belirten DSÖ Başkanı, “Covid-19 aşılarının küresel tedarik açığı son derece dengesiz ve adaletsiz” dedi. İlk kez Hindistan’da tespit edilen Delta varyantının en az 104 ülkeye yayıldığını kaydeden Ghebreyesus,

  • “Kimi ülkeler sağlık çalışanlarını ve risk grubundakileri aşılamak için yeterli malzemeye sahip değil ancak diğerleri takviye doz sipariş ediyor” ifadelerini kullandı.

DSÖ Başkanı, Pfizer ile Moderna’nın hali hazırda aşılama düzeyinin yüksek olduğu ülkelere takviye doz sağladığını, bunun yerine yoksul ülkelere aşı dağıtmayı amaçlayan COVAX programına bağış yapılması gerektiğini söyledi.

‘TÜMÜYLE  AŞILANANLARIN İHTİYACI YOK’

Geçtiğimiz hafta 3. doz izni için başvuru yapılacağını duyuran Pfizer şirketiyle görüşen ABD Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan da 3. doz açıklaması geldi. Covid-19‘a karşı tümüyle aşılanmış kişilerin ‘takviye doza’ ihtiyacı olmadığını duyuran Bakanlık, önümüzdeki süreçte 3. dozun gerekliliği hakkında görüşmelere devam edeceklerini açıkladı.

Pfizer sözcüsü Sharon Castillo ise, “Hem Pfizer hem ABD hükümeti, virüsün önüne geçme konusunda bilimsel verilerin bir sonraki adımı belirleyeceği konusunda hemfikir” ifadelerini kullandı. (DSÖ: Üçüncü doz yerine yoksul ülkelere bağış yapılsın (gazeteduvar.com.tr)