Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 21 Haziran 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

NAS

Yıllardır faiz indirimine NAS’tan dolayı karşı olduğunu söyleyen RTE, Şimşek ve MB Başkanına faiz indirimi (AS: “artırımı” olmalı..) konusunda yetki verdi.

Din mi değişti, din anlayışı mı?..

GİDİŞ

RTE, faiz indirimini (AS: “artırımını” olmalı) kabul etmekle birlikte erkekliğe krem sürmedi ve “Ekonomide öyle çok şey değişmeyecek” dedi.

Kötü gidişe devam kararlılığı…

SÖZ

RTE seçim meydanlarında emekli ikramiyesini artıracakları sözü verdi.

Sözün nereden çıktığı önemli…

OMURGA

Abdüllatif Şener;

Erbakan’dan ayrılıp AKP kuruluşuna katıldı.

AKP’de Bakanlık yaptı.

RTE ve arkadaşlarını dürüst bulmadığı için kendi parti kurdu, tutturamadı CHP’ye geçti.

CHP’de milletvekilliği yaptı.

Cumhurbaşkanı ve milletvekili adayı yapılmadığı için CHP’ye de sırtını döndü.

Birinci turda Sinan Oğan’a, ikinci turda geçersiz oy verdiğini açıkladı.

Sandığında geçersiz oy çıkmadı ama yalanı ortaya çıktı.

Dürüstlük taslayıp parti değiştiren çıkarcı omurgasızlar sürümde…

KAFA

Abdüllatif, geçersiz oy yalanı ortaya çıkınca, “TV ‘de soru soranlarla kafa bulmak için öyle dedim” diye kıvırttı.

Önce boynunun üstüne sağlam bir kafa bulmalı…

VEKİLİMİZ

AKP eski milletvekili Z. Gül Yılmaz’ı durdurduğu için hakarete maruz kalan iki trafik polisi meslekten ihraç edildi.

Onlara “Yürü ya vekilim!” dendi. Durdurulamazlar. Yasayı uygulayan yanar

MEDRESE

Şanlıurfa’da, ahırda asılı bulunan 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak’ın eğitim (??!!) gördüğü kaçak kuran kursu (medrese olarak adlandırılıyor) kapatıldı.

Aile şikayetçi olmaz.

Kimse ceza almaz.

“Kurs” (!?) yeniden açılır…

TAŞ

Sakarya’da yıllar önce kapatılan taş ocağı, Ali İnci’nin AKP‘den vekil olmasıyla  faaliyete başladı.

Ocak kardeşine aitmiş.

Yedik sayın vekilim!..

YASSAK!

AKP karşıtı söylemleri olan sanatçıların konserleri bir bir iptal ediliyor.

Sanat mı, tükür.

Biat mı, şükür…

MERKEZ

Hüda Par Sosyal İşler Başkan Yardımcısı Aynur Sülün, seçimin sonucunu dindar kesimin belirlediğini bu durumda dindar kesimin istediği doğrultuda, Kur’an merkezli bir eğitim sistemi olması gerektiğini söyledi.

Durmak yok, geriye doğru yola devam!..

ADD’den Basına ve Kamuoyuna YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ Çağrısı

BASINA ve KAMUOYUNA

NEREDEN NEREYE?

Akıl ve bilimden ayrılmayan namus ve liyakat esaslı yönetim anlayışı ile onca yoksulluk, yoksunluk, borç ve yıkıma karşın kısa sürede uçak üreten bir sanayi ülkesi ve kendini doyuran 7 ülkeden biri olan Türkiye’yi yaratan, iki Dünya Savaşı arası dönemin ve 1929 Büyük Buhranı’nın bütün kısıt ve zorluklarını aşarak gemiyi limana ulaştıran Cumhuriyet Halk Partisi; kurucusu Atatürk’ü çok erken yitirmesi talihsizliğine eklenen 2. Paylaşım Savaşı’nın yarattığı küresel yıkımın olumsuz etkisi altında girdiği 14 Mayıs 1950 seçimlerini, emperyal güçlerin İslam coğrafyasındaki tek Laik Cumhuriyeti güdümlerinde bir din devletine dönüştürme hedefleri doğrultusundaki (günümüzde BOP’la süren) çabalarının da katkısıyla yitirmiş, iktidarı Demokrat Parti’ye devretmiştir.

Ülkemiz 73 yıldır -kısa süreli birkaç koalisyon hükümeti dışında- genellikle Cumhuriyetimizin “laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti” olarak tanımlanmış temel nitelikleri ve Aydınlanma Devrimleri ile sorunlu sağ partiler tarafından yönetilmektedir.

Son olarak 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist darbelerinin solsuz ve soluksuz bıraktığı ortamın ürünü olarak 2002 Kasım’ında iktidara gelen Siyasal İslamcı AKP; Cumhuriyet kazanımlarını geriletmiş, Laik Cumhuriyet düşmanı F. Gülen cemaatinin kamuda kadrolaşmasına olanak sağlamış, “mezardaki ölülere bile oy kullandırın” denilen 12 Eylül 2010 referandumunda yargıyı da aynı cemaate teslim etmiş, yargı ve emniyetteki cemaat kadrolarının kumpasları ile “Türk Ordusu’nun kafeslenmesine” ve 21. yüzyılda demokrasimizin darbe kalkışması ihanetine uğramasına neden olmuş, bastırılan bu hain girişimin ardından diğer tarikat ve cemaatlerle işbirliğini sürdürmüş, şaibeli 2017 referandumu ile rejimi değiştirerek fiilen uyguladığı ‘’Tek Adam’’ yönetimine hukuki meşruiyet kazandırmış, dış borç, yolsuzluk ve yoksullukta rekor kırmış, laiklik ilkesini ağır tahribata uğratmış, kuvvetler ayrılığını yok ederek demokratik hukuk devletini tarumar etmiş, selden yangına, salgından depreme yaşamsal önemdeki tüm sorunları yönetmede başarısız olmuş, ekonomiyi krizden krize sürüklemiş, ama yine de son seçimleri kazanabilmiştir.

NEDEN ?

Çünkü bu süreçte CHP; kuruluş felsefesinden, antiemperyalist özünden uzaklaşmış, Kemalist ideolojisinden utanır olmuş, kendi olmaktan vazgeçmiş, “Son 10 yılda en çok değişen parti biziz”, “30’ların CHP’si değiliz”, “Biz neyi terk ettiysek saray artık tam odur” ve benzeri söylemlerle başkalaşmış, hiçbir dahli olmayan kimi uygulamalar için yapılan -herhangi bir olumlu yanıt da alınamayan- “helalleşme” çağrıları ile zımnen mahkum edilmiştir. Bunlara ek olarak; solculuğu etnikçilik, demokratlığı mezhepçilik sanma cehaletine tutsak edildiği, Kemalizm’e “ırkçılık”, ulusalcılığa “faşistlik”, Atatürk’e “katliamcı” diyen gafillerle anılır olduğu için tabanında ciddi kırılmaya neden olmuştur. O kadar ki; tarihin ilk antiemperyalist ulusal bağımsızlık savaşı meydanlarında doğmuş, kurulduktan 50 gün sonra devlet kurmuş “Atatürk’ün Partisi”; “Benim ömrüm CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçti”, “Zamanı geldiğinde Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirebiliriz”, “Anayasadan Türklük çıkarılmalıdır”, “Türkiye’nin bugün Said Nursî modeline ihtiyacı olduğunu düşünüyorum”, “İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti 10 misli artırdı” diyen Laik Cumhuriyet karşıtları ile aynı potaya sokulmuş, içine bu sapkın görüşleri savunanlar doldurulmuş, hatta kimliği ile özdeşleşmiş Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmeyeceğine dair protokol imzalamak zorunda bile bırakılmıştır.

Böylelikle CHP, iktidar seçeneği olmaktan çıkmış, diğer partilere benzemiştir.

Bu ortamda, “Millet İttifakı” adı ve “Dostlarımızla İktidar Olacağız” söylemiyle CHP liderliğince bir araya getirilen, ama CHP’nin hiçbir ilke ve değerini benimsemeyen, devamlılığı ancak CHP yönetiminin verdiği ödünlerle sağlanabilen “6’lı Masa”; bütün koşullar mevcut iktidarın aleyhinde iken bileşimindeki uyumsuzluk ve seçimlerin Anayasaya aykırı ve adaletsiz koşullarda (ki tüm uyarı ve çağrılara karşın “mağduriyet yaratmama” gerekçesiyle bunların hiçbirine itiraz edilmemiştir) yapılması yanında, süreçteki vahim hataları, son birkaç aydaki akıl almaz savrulmaları ve çok yanlış tercihleri sonucu hezimete uğramış, coşku ile sandıklara koşan geniş halk kitlelerini hayal kırıklığına uğratmıştır.

Bu arada masayı oluşturan partilerden 4’ü umduklarından fazlasını alıp mutlu olurken seçmeni ve tabanıyla hüsrana uğrayan tek parti CHP olmuştur.

Bu ağır yenilginin ardından doğal olarak güçlü ve haklı bir ‘’Değişim’’ talebi dile getirilmeye başlanmıştır.

NASIL BİR DEĞİŞİM?

Adını aldığı Atatürk’e, kurucularına, onbinlerce üyesine ve aziz milletimize duyduğu sorumlulukla “6’lı Masa”nın 28 Şubat 2022’de yayınlanan ilk “Mutabakat Metni”ne ilişkin eleştirilerini duyurduğu 02 Mart 2022 tarihli basın açıklaması ve gazete ilanlarından itibaren (başlayarak) seçime kadar geçen süreçte yüz yüze görüşmeler, basın açıklamaları ve gazete ilanları ile uyarılarını defalarca (kezlerce) yinelemiş bir demokratik kitle örgütü olarak bu soruyu da -bu kez duyulması dileğiyle- yine dostça bir uyarı ile yanıtlamak isteriz.

Öncelikle değişimden kastedilenin; sadece kişilerin, kurulların değil, onlarla birlikte politikaların da değişmesi, CHP’yi CHP yapan değerlere yabancılaşmanın son bulması, parti programına uyulması, süregelen yenilgilerin nedeni olan yönelişlerden, savrulmalardan kurtulunması olduğu görülmelidir.

Beklenen;

– Yıllardır uygulanan neoliberal politikalarla üretimden kopmuş, fabrikalarını, ulusal varlıklarının önemli bölümünü özelleştirmelerle yitirmiş, milyonlarca geçici sığınmacı ile demografik yapısı bozulmuş, etnik ve dini ayrımcılıkla kutuplaştırılmış insanlarımızın özlemlerine yanıt verecek

– Lider merkezli değil politikaların tabandan tavana oluşturulup örgütlerce halkla buluşturulduğu, parti içi demokrasiyi kurumsallaştıran, emeğin en yüce değer olduğu bilinciyle dünyaya bakan

– Emperyalizmi yenilgiye uğratan ilk ulusun çocukları olmanın özgüvenini taşıyan, gerektiğinde özeleştiriden kaçınmayan, yanlış gördüğünde eleştirmekten korkmayan

– “Yurttaş Hakkı” bilinciyle hukuk devletini kıskançlıkla koruyan, emperyalizmin mikromilliyetçilik ve mezhepçilik oyunlarına gelmeyen, etnik köken ayrılıkçılığını bütünleştirici ulus (millet) kavramı ile çözen, mezhep ayrımcılığını laiklik özgürlüğünde sorun olmaktan çıkaran, üniter ulus devlet yapısından ödün vermeyen bir Demokratik Toplumcu Değişim’dir.

NE YAPILMALI?

Ülkemizin acil gereksinimi; yeniden, laik, bilimsel eğitimdir.

Yeniden, 1921 değil, 1961 anayasasını esas alan demokratik hukuk devletidir.
Yeniden, kuvvetler ayrılığıdır.
Yeniden, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğüdür.
Yeniden, kadın-erkek eşitliğidir.
Yeniden, ulusal birlik ve iç barıştır.
Yeniden, sınır güvenliğidir.
Yeniden, toplumcu kamucu sağlık sistemidir.
Yeniden, bölge merkezli karşılıklılık esaslı onurlu dış politikadır.
Yeniden, özgür basın, özgür bilim, özgür sanattır.
Yeniden, kendini doyuran, yüksek teknolojili ürün üreten karma ekonomidir.
Yeniden, güçlü demokratik kitle örgütleri, güçlü sendikalar, örgütlü toplumdur.
Yeniden, gençlerimize fırsat eşitliği, iş güvencesidir.
Yeniden, kendi gücü ile kalkınacağına inanan millettir.
Yeniden, tarikat cemaat kuşatmasından kurtulmuş devlettir.
Yeniden, yarınlarına güvenle bakan Türkiye’dir

Kısacası, YENİDEN ATATÜRK CUMHURİYETİ’dir.

Öyleyse CHP bir an önce; başarısı kanıtlı, günümüzde de geçerli olduğu yaşananlarla doğrulanmış, dünyaca örnek alındığı da pek çok yabancı devlet ve bilim insanı açıklamalarıyla ortada olan ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ yoluna girmelidir. (Bu bağlamda, 23 Nisan 2022 ve 23 Nisan 2023 tarihlerinde iki kez yayınladığımız, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerle paylaştığımız, diğer uyarılarımız gibi gazete ilanları ile de duyurduğumuz Yeniden Atatürk Cumhuriyeti Manifestomuz’un dikkate alınması talebimizi yineliyoruz.)

Yeni TBMM yapısına bakıldığında; önümüzdeki dönemde Laik Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyet kazanımlarımızı korumakta hepimize çok daha zorlu görevler düşeceği ortadadır. En önemli dayanağımız Atamız’dan miras ideolojimiz (Kemalizm), en değerli gücümüz Laik Cumhuriyet’in yetiştirdiği, Ulusumuz’un büyük çoğunluğunu oluşturan nitelikli insan kaynağımızdır. Bu dayanak ve güçle DEMOKRATİK TOPLUMCU DEĞİŞİMİ gerçekleştirmek umuda giden ilk adım olacaktır.

Saygılarımızla… 20.06.2023 (Cumhuriyet, arka tam sayfa, 21.6.23)

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ

SİVİL ANAYASA = YENİ DEVLET Mİ?

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

14’ncü CB Erdoğan; “Ülkemizi darbe mahsulü mevcut Anayasasından hep birlikte kurtaralım istiyoruz. İnşallah görev süremiz boyunca, Cumhur İttifakında ortaklarımızla birlikte Türkiye’yi sivil bir Anayasa ile buluşturmaya çalışacağız.” dedi.
Anladık da, “Sivil Anayasayı” yapacağınız ortaklarınız kim? Biz söyleyelim :
Hüda-Par (Hizbullah) – Yeniden Refah Partisi (A. Oktar) – BBP (Muhsin Başkanı satan) – DSP (Saray Elemanı) – Sinan Ogan (Ümit Özdağ’ın elemanı) ve Milliyetçi Hareket Partisi (Bahçeli)

Bu ekibe AKP’nin “Sivil Anayasa” çağrısına koşa-koşa gidecek 2 AKP larvası Davutoğlu-Babacan’ı, Milli Görüşçü Saadet Partisini, Önder olarak Said-i Nursi’yi kabul eden DP’yi de kulübedeki yedekler olarak ekleyebilirsiniz!

Bu ekipten Türk Devleti ve Türk Milleti hayrına bir iş çıkmaz!
Çıksa çıksa, fesat çıkar, bozgunculuk çıkar, ihanet çıkar…
Yalnız, bu ekipte Devlet Bahçeli’ye çok dikkat etmek gerek!
Bahçeli, Anayasanın değiştirilemez olan ilk 4 ve 66’ncı maddesine dokundurmaz, dokunanın elini kırar!

Peki, Erdoğan ne yapar?
Bahçeli’yi taca atar, yerine daha fazla MV olan HDP-YSP’yi alır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine, Federal Ümmet Devletini kurmaya çalışır!
Yapabilir mi? Mümkün değil! Türk Milleti buna izin vermez.
Denemeye kalkanı da kahreder!

Aziz Türk Milleti;

28. Dönem parlamentosu, yeni bir anayasa yapamaz!
Çünkü yeni seçilen Milletvekilleri mevcut anayasa üzerine yemin ettiler.
Anayasayı tümden yenilemek “Kurucu Meclis’in” işidir.
AKP ve ortakları önce, Yeni Anayasada ne yapmak istediklerini, hangi maddeleri değiştireceklerini, yerlerine ne koyacaklarını Türk Milletine açıkça anlatmalıdır.
Sonra, görevi anayasa yapmak olan, süresi belirtilmiş bir kurucu meclis seçimi yapılmalıdır.
Her siyasal parti, Anayasa yapma konusunda uzman hukukçularını aday gösterir.
Seçilen “Kurucu Meclis” üyeleri toplanırlar ve belli bir sürede “Yeni Anayasayı” hazırlar.
Sonra, Yeni Anayasa Türk Milletinin kabulüne sunulur ve kabul edilirse yürürlüğe girer.
Peki, AKP ve Şeriatçı ortaklarının gerçek amaçları nedir?
“Sivil Anayasa” yapıyoruz görüntüsüyle, yeni bir devlet “Federal Ümmet Devleti” kurmak!
Türk Milletini ve Türk Devletini yok etmek için yapılmakta olan bu sinsi ihanetin kurgucusu emperyalizm’dir.

  • Bu çaba Türklere, T.C. Devletine ve Atatürk’e açıkça savaş ilanıdır.

Yapılması gereken, bu şer ittifakına karşı birleşmek, yobazların karşısına kale gibi dikilmektir.

DOĞRU Parti olarak bizlerin kararı şudur :

  • AKP ve Şeriatçı ortakları “Sivil Anayasa” yapıyoruz diye Türk Milletini Devletini ve Atatürk’ü yıkma gayretlerini fiiliyata döktükleri an, başını DOĞRU Partinin çekeceği, Cumhuriyet tarihinin en büyük “SİVİL İTAATSİZLİK ve DİRENİŞ” başlayacaktır.
  • Görelim bakalım, emperyal kuklalar mı yaman, Türk Milleti mi yaman…

    Sağlık ve başarı dileklerimle, 16 Haziran 2023

EGE POSTASI’na demecimiz : ARTAN KIZAMIK OLGULARI SORUNU

Ege Postası

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık uyardı:
Kızamık Kovit’den daha bulaşıcı!

Sağlık Bakanlığı’nın ‘kızamığa bağlı ölüm söz konusu değildir’ açıklaması sonrasında
Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Saltık, Bakanlığa saydam olma çağrısında bulundu. Dr. Saltık,
Kovit-19 ile birlikte azalan aşılanma oranındaki düşüşlere dikkat çekerek Kızamığın
Kovit’ten daha bulaşıcı olduğunu vurguladı.
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık uyardı: Kızamık Kovit'den daha bulaşıcı!
Haberler / Güncel
19 Haziran 2023 Pazartesi 15:46

GÖNÜL MORSÜNBÜL/ EGEPOSTASI

Son zamanlarda artan kızamık olguları sonrasında Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK, konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

‘KIZAMIK OLGU SAYISINDA DSÖ AVRUPA BÖLGESİ’NDE 3’ÜNCÜ SIRADAYIZ’’

Geçtiğimiz Nisan 2022’den 2023 Mayıs’ına dek bir yıl boyunca Türkiye’nin Dünya Sağlık Örgütü’ ne resmen bildirdiği 457 kızamık olgusu olduğunu söyleyen Saltık, ‘’Bunlar Dünya Sağlık Örgütü’ ne bildirildi ancak kamuoyuna hiçbir biçimde açıklanmadı. Bu bilgileri Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Bölge Raporu’nda görüyoruz. Avrupa Bölgesi’nde Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı 53 üye ülke var. Türkiye Avrupa Bölgesi’nde, Rusya ve Tacikistan’da da kızamık olguları var. Biz, bildirilen 457 resmi kızamık olgusu sayısıyla Avrupa  Bölgesi’nde 3’üncü sıradayız. Ancak genellikle çok eksik bildiriliyor. Biz genellikle katsayı olarak 10 ile çarparız. Dolayısıyla Türkiye de son bir yılda beş bin dolayında kızamık olgusuyla karşılaşmış olabiliriz’ dedi.

‘’1 YAŞIN ALTINDAKİ ÇOCUKLAR AŞISIZ’’

Geçtiğimiz iki ay içinde de kızamık olgularında ciddi bir artış olduğunu belirten Saltık, “Türk Tabipleri Birliği’nin bir açıklaması var. Bu yılın ilk 4 ayında ülkemizde 1440 kızamık olgusu yakalandığı belirtilmekte. Sağlık Bakanlığı’nın Dünya Sağlık Örgütü’ne verdiği bu 457 rakamının ise 343’ü geçtiğimiz iki ay içinde. Dolayısıyla bu bir tırmanış ivmesini ortaya koyuyor. Özellikle İstanbul ve Gaziantep’te kızamık olgularının yoğunlaştığını görüyoruz. 457 olgunun çok büyük bölümü 1 yaşın altında. Bir yaşın altındaki kızamıklı çocukların hemen hepsi aşısız. Son bir yılda kızamık aşılamalarının daha da aksadığı görülüyor. Bir yaşın altında tanı konulan kızamıklı çocukların tümünün aşısız oluşu, son bir yılda aşılama çalışmalarının iyice savsaklandığı anlamına geliyor’’ dedi.

‘YETİŞKİNLER DE DİKKAT ETMEK DURUMUNDA’

Çocuk hastalığı olarak bilinen kızamığın yetişkinlerde de görülebileceği uyarısında bulunan Prof. Saltık, ‘’Bu 457 olgunun 1 yaşın altında olanlarını bir yana koyarsak, büyük çoğunluğu 1-9 yaş arasında. Fakat, çocuk hastalığı olarak bilinen kızamığın yetişkinlerde görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Kızamık olgularının %90’ı 15 yaş altında görülüyor. Aşağı yukarı % 10’u da 15 yaşın üstündekiler. Yani yetişkinler de dikkatli olmak durumunda. Ben kızamık olmam gibi bir güvence ne yazık ki yok. Biz erişkinler de kızamığa yakalanabiliriz ve çok ağır geçebilir. 1 yaşın altındaki çocuklarda zatürre gelişmesiyle daha ölümcül olabilir.’’ dedi.

‘KIZAMIK KOVİT-19’DAN DAHA BULAŞICI’

Kızamığın, Kovit’ten çok daha bulaşıcı olduğuna dikkat çeken Saltık,’ ’Bir gerçeklik var ortada ki, kızamık aşıları %95’in altına düşerse o bölgede salgın görülebilir. Deneyimlerimiz bu yönde. Çünkü kızamık çok bulaşıcı. Kovit’e hiç benzemiyor. Kovit’ten kezlerce fazla ve kolay bulaşıyor. Dolayısıyla kızamıklı çocuklara bakan sağlık çalışanları da risk altında. Okullar kapanmasa sorunlar daha büyük olurdu. Öğretmen ve polisler de keza risk altında‘’ diyerek uyarıda bulundu.

‘KOVİT SONRASI AŞILANMA AZALDI’

Dünya genelinde aşıların Kovit-19 sonrası aksamaya başladığını vurgulayan Dr. Saltık, ‘’Türkiye’de de bu aksamayı görüyoruz. Çünkü anımsayınız, Kovit-19 salgın dönemindeki aşılama oranları haritasını.. Türkiye’de Doğu’da ve Güneydoğu’da ülke ortalamasının çok altında kaldı. Şanlıurfa’da, Batman’da, Diyarbakır’da… o bölgedeki dört-beş ilimiz Türkiye ortalamasının çok altında idi. Tarikatlar – cemaatlar aşı karşıtı olduklarını ilan ettiler ve iktidar da ne yazık ki hiçbir biçimde üzerine gitmedi. Tarikat ve cemaatları ürkütmemek için. Yeniden Refah Partisi’nin Başkanı merhum Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan da aşı yaptırırsanız ‘kuyruğunuz çıkar’ gibi akıl dışı, bilim dışı sözler kullandı. Bütün dünyada aşılama oranlarında bir düşme oldu, Türkiye’de de oldu ve Sağlık Bakanlığı aşı yaptırmak istemeyen, aşı çekincesi olanları eğitmeye, ikna etmeye, birtakım yaptırımlar uygulamaya hiç yanaşmadı. Kovit’teki bu serbest bırakış, ilgilenmeyiş, kendi haline bırakış şimdi öbür aşılara da yansıdı. Aşı reddi Sağlık Bakanlığı’nın 2019 verileri ile 40 bini buldu.” dedi.

‘TÜRKİYE’DE AŞI REDDİ DİYE BİR ŞEY BİLMEZDİK’

Geçmişte Türkiye’de aşı reddi diye bir olayın bilinmediğine dikkat çeken Saltık, ‘’Çok tekil, çok seyrekti. İnsanlar genellikle aşıyı kabul ederlerdi. 2007 – 2010 arasında Türkiye’de bir yıl boyunca görülen kızamık olguları sayısı 10’un altına inmişti. Dolayısıyla Türkiye neredeyse kızamığın kökünü kazıyacaktı. Kızamıksız ülke belgesi alabilecek idik. 2011’de başlayan Suriye’deki iç savaş sonrasında Türkiye’ye milyonlarca düzensiz göçmen geldi. Dolayısıyla İstanbul ve Gaziantep önemli gösterge. İstanbul’da çok ciddi bir düzensiz, kayıt dışı göçmen nüfus var. Gaziantep’te de öyle. Gaziantep, sınıra yakın bölge olduğu için dışarıdan çok fazla göç alan illerimizden biri oldu. Gelen sığınmacıların, kayıt dışı göçmenlerin doğurganlığı çok yüksek. Aşırı doğurganlık ve kayıt dışılık sorunu var.

2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması‘na göre, 5 yaşın altındaki göçmen çocukların %20,7’sinin kayıt dışı olduğu görülüyor. Beş yaşın altındaki her 5 çocuktan biri kayıt dışı, nüfus cüzdanı yok! Doğumu devlet makamlarına bildirilmemiş. Kayıt dışı çocuk demek, aşısız çocuk demektir aynı zamanda. Kayıt altında olursa siz onu izleyebilirsiniz, aşısını yapabilirsiniz. Gelmedi, evine gidersiniz. Sonuç olarak, bu sorun büyüyor. Gün geçtikçe büyümeye de devam edecek. Bu bir alarm işareti. Arkasından başkaları da gelebilir. Örneğin havalar ısınıyor, deprem bölgesinde özellikle su ve gıda hijyeni ile ilgili sorunlar, sıcaklarda soğuk zincirin kırılması ile gıda maddelerinin bozulması çok daha kolay oluyor. Su altyapısı, kanalizasyon altyapısı yeterince sağlanamadı, bu nedenle çok endişeliyiz. Özellikle yaz ishalleri ve gıda zehirlenmelleri çocularda çok sık görülüyor’’ dedi.

‘BİZ KIZAMIKTAN 2 ÖLÜMÜN OLDUĞUNU BİLİYORDUK’

Kızamıktan 2 ölüm olayını bildiklerini söyleyen Saltık, Sağlık Bakanlığı’na saydam olma çağrısında bulundu. Saltık, ‘’Biz kızamıktan iki ölüm olayının olduğunu biliyorduk. Sağlık Bakanlığı bu bilginin doğru olmadığını açıkladı. Umarım Sağlık Bakanlığı’nın söyledikleri doğrudur’’ açıklamasında bulundu.

Sağlık Bakanlığı’na net bir biçimde verileri açıklama çağrısında bulunan Saltık, ‘’Türkiye’de kızamık ölümü yok demek yetmez. Sağlık Bakanlığı’nın öncelikle bütün saydamlığıyla Türkiye’de bölgelere göre, kaç kızamık olgusu var açıklaması gerekir. Sağlık Bakanlığı Türkiye’yi 34 bölgeye ayırmıştı. Bunların hiçbirinde aşılama oranı %90-95’i geçmiyor. Kızamık’ta aşılama %95’in altında kalırsa salgın riski vardır. Kızamık, çok yüksek aşılanma oranı gerektiriyor.

Sağlık Bakanlığı’ndan birinci ricamız saydamlık ve dürüstlük. Ne olup bitiyor, kamuya açıklaması ve halkla işbirliği yapması. Halkı eğitmesi, Türk Tabipleri Birliği, Tıpta uzmanlık dernekleri, Halk ile ortak çalışması gerekiyor. Ben yaptım oldu demekle olmaz.

İkincisi ricamız Sağlık Bakanlığı’nın kızamık aşılama oranlarını hemen açıklaması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın çok iyi bir bilgi işlem sistemi var. İsterse bunu hızla yapabilir. Ama bu sisteme yeterince veri akıyor mu, bu önemli bir sorun. Sağlık Bakanı çok kıdemli bir çocuk hekimi, bunları çok iyi bilir. Kendisinin daha özenli davranmasını bekliyoruz.’’ dedi.

NE YAPILABİLİR?

Kızamık salgınında yapılması gerekenler konusunda Saltık şunları aktardı:

‘’Yapılacak ilk şey, derhal kayıt dışı hiçbir çocuk bırakmamak üzere, gezici sağlık takımları (ekipleri) oluşturarak, kayıt altına alınmamış ne denli çocuk varsa, özellikle 14 yaşın altında olan çocuklara ve iki doz aşısı kanıtlanamayan bütün çocuklara derhal tek doz aşı yapılmalı.
Ayrıca, başta sağlık çalışanları olmak üzere risk altındakilere kızamık aşısı yapılmalı.

Halkımıza da şunları söyleyelim: Ateşli, döküntülü hastalıklar görüldüğünde gecikmeden en yakın sağlık kuruluşuna gitmeleri gerekir.

Sonuç olarak; sorun kötü yönetimde!..’’

Halil Çivi şiiri : ÇÜRÜME

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

ÇÜRÜME..

Ahlak pınarından su içmemiştir,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
İnsaf tarlasından hiç geçmemiştir,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
İftira çarkını hızlı çevirir,
Nice günahsızı yere devirir,
Dümencidir, her yalanı kıvırır,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Eli çok uzundur, haramı yoklar,
Dili çok kıvraktır, kendini aklar,
Burnu çok keskindir, çıkarı koklar,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Hak, hukuk, adalet yoluna gitmez,
Zalimi destekler, mazlumu tutmaz,
Haram bulaşmamış lokmayı yutmaz,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Parayı buldukça azdıkça azar,
Kadim dostlarına kuyular kazar,
İşine gelmezse hemen yan çizer,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Ekmeden biçmeye alışanlardır,
Fitne pazarında buluşanlardır,
Dalkavukluk için yarışanlardır,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Andına, sözüne güvenmek olmaz,
Garibin, öksüzün yaşını silmez,
Hatır – gönül, vefa ne imiş bilmez,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Utanmaz, arlanmaz iki yüzlüdür,
Kaba magandadır, çirkin sözlüdür,
Bakışı bulanık, şeytan gözlüdür,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Tezgahı kirlidir, işi kirlidir,
Serveti kirlidir, aşı kirlidir,
Ölse gitse, mezartaşı kirlidir,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Kılığıyla azizleri andırır,
Dinbazlık yaparak, halkı kandırır,
Hilebazdır, binbir dümen döndürür,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Yolun yokuşunu, düzünü görmez,
Çağdaş uygarlığın izini görmez,
Kemal Atatürk’ün özünü görmez,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Halil Çivi der ki, bu nasıl haldır,
Arıyı var eden yaptığı baldır,
Mazluma, zalimlik büyük vebaldır,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx

17 Haziran 2023
Prof. Dr. Halil Çivi
Doğanbey / Seferihisar / İZMİR
================

BABALAR GÜNÜ KUTLAMASI

Yarın 18 Haziran 2023 Pazar. Anne ev ise baba da kaledir. Kale düşerse evi yıkmak kolaylaşır. Anne koşulsuz ve sınırsız sevgidir. Baba tükenmez güvencedir ve bitmeyen umuttur. Allah kimseyi küçük yaşta evsiz ve kalesiz, sevgisiz ve güvencesiz, yani annesiz ve babasız bırakmasın.
Tüm babaların ve baba adaylarının babalar günü kutlu olsun.

Halil Çivi

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na açık mektup

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı,

Bu mektup, 2023 seçimlerinde Millet İttifakı’nın iktidara geleceği ümit ve dileği ile Eğitim Bilimleri Alanı, Eğitim Programları ve Öğretim Bilim Dalı Profesörü olarak bundan altı ay önce ilkini yazdığım ikinci mektubum.  (Dilerseniz 1. mektubuma SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA MEKTUP – dgozutok.org adresinden ulaşabilirsiniz.) Birinci mektuba siz, partili biri ya da bir danışmanınız yanıt vermedi. Okuduklarını, ne yazdığımı duyduklarını biliyorum. CHP milletvekili komşuma yüz yüze anlattım. Eğitim konularından sorumlu olmayan fakat eğitim konusunda çalışmalar yapan Mv. Yıldırım Kaya’ya da ilettim. Duymazdan geldiler. Belki de seçimin yitirileceği biliniyordu da eğitim konusunda önerdiğim hazırlık çalışmalarını yapmaya gerek duyulmadı. Bu mektubuma da yanıt alabileceğimi sanmıyorum. Tıpkı son 20 yıldır eğitimde yapılan bilim dışılığı yazdığım, basın açıklamaları yaptığım, sokak eylemlerinde demokratik kitle örgütleriyle birlikte haykırdığım sesimi AKP’nin umursamadığı gibi. Ben yine de tarihe not düşmek amacıyla yazıyorum, konuşuyorum, ülkeme olan borcumu ödemek için, bir Cumhuriyet kadını olarak elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Sayın Genel Başkan,

2005’te AKP’nin yaptığı bilime aykırı ilkokul programları ile ilgili “Milli Eğitim Çocuklara Ulusal Değerleri Kazandırmaktan Neden Vazgeçiyor?” konulu bir çözümleme (analiz) çalışması yapmıştım. Ulusal değerlere sahip çıkacağını düşünerek CHP’ye bilimsel bir çalışmayla teknik destek vermek istedim. Beni Parti’nin “Eğitimden Sorumlu” milletvekili Sn. Nesrin Baytok’a siz yönlendirdiniz. Nesrin hanım ve Prof. Dr. Nur Serter ile iki saat konuştuk. Çalışmayı beğendiklerini söylediler ancak bence yazdıklarımı hiç anlamadılar ve hiçbir şey yapmadılar. Çünkü eğitimden sorumlu MV, eğitimbilim alanını, ülkede eğitim konusunda yapılanları, AKP’nin amaçlarını bilmiyordu. Durumu size yazdım, o sıralar İ. Melih Gökçek dosyaları ile ilgileniyordunuz, siz de bana dönmediniz.

CHP yönetimine yeni gelmiştiniz. Çok ümitlenmiştik. 2010 Anayasa halkoylaması öncesi RTE, 38 yerde “Ben Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım!” demişti, görüntülü kayıtlar vardı. E-postanıza bu kayıtları mitinglerde ekranlara yansıtmanızı önermiştim. Ciddiye almadınız. Halkoylamasının yitirilmesi ümitlerimizi kırmış, aklımıza ilk kuşkuyu düşürmüştü. Birçok  arkadaşımız CHP’den vazgeçerek o yıllarda Atatürk diyen, Ege’de Yunanistan’a terk edilen adalarımızla ilgili eylemler yapan, Ermeni Soykırımı suçlaması konusunda AİHM’nde dava kazanan, Silivri’de mücadele eden tek parti, Perinçek’in Vatan Partisi’nde çalışmaya başlamıştı.

O yıllarda biz eğitim dünyasında baskılar yaşar, Dekanlar sınıfa başörtülü (türbanlı!) girenlerin listesini vermemizi isterken, yalnızca iki gözü görünen, çarşaflı öğrencilerle ders yaparken, öğretmenlik uygulamasına götürdüğümüz öğrenciyi okul müdürleri yasa gereği okula almadığı için biz tehdit mektupları alıp mahkemelerde sürünürken siz, “Türkiye’de laiklik tehlikede değildir!” dediniz ve ümitlerimizi bir kez daha kırdınız.

Adalet yürüyüşünüz” hepimizi heyecanlandırdı, ümitlendirdi, peşinize takılıp yürüdük! İyi Parti’ye milletvekili vermek, Altılı Masa’yı kurmak (içinde büyük yanlışlar olsa da) çaresizlikten atılan olumlu adımlar gibiydi. Çok merak ediyorum; “2015’te iki seçim arası olanları söylersem adam içine çıkamazlar!” diyen Masa ortağınıza “Sahi ne olmuştu?” diye sordunuz mu? Sorsaydınız ve yanıt alsaydınız AKP’yi daha iyi tanıma fırsatı bulur, belki saldırılarına karşı önlemler alırdınız?

Sizi bürokratik hizmet yaşamınızdan tanıyanlar hakkınızda hep olumlu özellikler anlattılar. Demokrasi ilkelerini, bırakın yaşamayı, kuramsal olarak bile bilmeyen ülkemde bu özelliklerle  politika yapmaya mı çalıştınız acaba? En iyi niyetle politikaya nitelik getiririm mi sandınız?

Yıllardır iktidar olamamış CHP’nin hiçbir hatasının olmadığı konularda, Anayasasında “Laik” olduğu yazan ülkemde dinsel bir kavram olan “helalleşme”ye soyundunuz. Bir yanda “YÖK’ten başörtüsü yasağını ben kaldırdım!” (gerçekte Türban!) derken, örtülülerle helalleşme çelişkisini yaşadınız. Yetmezmiş gibi “baş bağı yasası” getirmeye kalkıp Adama “gol” fırsatı verdiniz. Bunların hepsi “iyi niyet” miydi acaba? Bu eyleminizin sonunun neye varacağını, kadın hakları ve laik rejim konusunda nelere mal olacağını yaşayıp göreceğiz.

Mayıs 2023 genel seçiminde Ülkeme zarar vermiş, zarar verdiği kanıtlanmış kişileri CHP listesinden milletvekili seçtirmeniz de bir iyi niyet miydi? Beni Sadullah Ergin’e oy vermek zorunda bıraktığınız için sizi asla bağışlamayacağım…

CHP’ye Genel Başkan olduğunuzdan beri Atatürk İlkelerini ve laikliği özümsemiş milletvekillerini dışlayıp yerlerine kimleri aldığınız, partiyi epey sağa kaydırdığınız, Atatürk düşmanlarını milletvekili yaptığınız vb. konuları çok yazıldı. Televizyon programlarına konu oldu. (Abdullatif Şener onlarca örnekten salt biri!)

AKP’nin yaptığı hukuksuzluklara karşı gelmediniz. RTE’nin diplomasının olmadığı, sahte diploma düzenlettiği kitaplara konu oldu, ama bu konu sizi hiç ilgilendirmedi nedense?! Üniversite diploması olmayan, sahte diploma düzenleten birinin Cumhurbaşkanı adayı bile olması anayasaya açıkça aykırıdır ve ana muhalefet partisi genel başkanı bu dayatmanın karşısında olmalıydı. Nitekim sahte diploma düzenleten, montaj iftira videosu da yaptırdı!

RTE’nin Başbakanlıktan ayrılmadan Cumhurbaşkanlığına aday olması… Devletin tüm olanakları ile muazzam seçim yatırımları yapmaları konusunda söylemden öteye gitmediniz.

Ekmelettin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesi halen çözülemeyen bir bilmecedir ve hakkınızdaki kuşkuları iyice güçlendirmiştir. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak zorundasınız. İhsanoğlu’na oy verdirdiğiniz seçmenlerinizden “sizin deyiminizle” helalleşmelisiniz.

Mühürsüz oyların kabul edilmesiyle “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” söylemine, ciddi hesap yanlışlarına karşın ana muhalefet partisi başkanı olarak itaatiniz, Türk siyasal tarihine geçmiştir.

Anayasa’ya aykırı olmasına karşın YSK’nin de kabul etmesiyle RTE’nin 3. kez (ilk ikisi de diploma yokluğu nedeniyle Anayasa’ya apaçık aykırıydı…) Cumhurbaşkanı adayı olmasına “Mağduriyet yaratmasın. Biz O’nu sandıkta yeneceğiz!” demeniz-oyalamanız, son seçim sonuçları da gösterdi ki; ne yazık ki salt bir kara mizah olarak kaldı.

1946’dan beri sağ iktidarların din sömürüsüyle karşı devrim çabaları son 21 yılda tepe yapmıştır. Devletin, halkın kaynakları ile bir tasarım (proje) kapsamında yürütülen yıkım eylemlerine karşın, yurttaşların en az yarısı laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek yaşatmaya kararlıdır.

  • CHP ve siz ayırdında olmayabilirsiniz ama,
    biz laik ve demokratik Türkiye’yi savunanlar, seçimi kazandık gerçekte!

RTE parayla oy satın alarak, T.C. vatandaşlığı dağıttığı Türkiye’de ya da kendi ülkesinde yaşayan iki buçuk milyon kişinin oylarıyla iktidarı yeniden gasp ve işgal etti. 2023 Seçimi için seçim yasası değişikliği, YSK’nin oluşumu, adayların belirlenmesi, Bakanların devlet olanaklarını sonuna dek hoyratça kullanarak propaganda yapması, cumhurbaşkanının halka para dağıtması, montaj iftira videolarıyla CHP’ye çamur atılması, TRT ve öbür basın-yayın araçlarının pervasız yanlılığı vb. nedenlerle

  • bu seçim meşruluğunu yitirmiştir.

Öncelikle ve kararlılıkla itiraz etmesi gereken ana muhalefet partisi, bütün bunları kabul etti. Kocasından şiddet gören kadının “kocamdır, döver de sever de” demesine mi benziyor?! Yoksa başka bir amaç mı var? Seçimlerde 1,5 milyona yakın yabancıya oy kullandırıldığını savlayan yeni kurulan Zafer Partisi bile, bu kabul edilemez yolsuzlukla ilgili suç duyurusu çalışmaları yapıyor, bu sorunu yargıya taşıyacağını söylüyor. Afganistan, Hindistan, Pakistan, Suriye ve çok sayıda Afrika ülkesinden yüz binlerce kişi yıllardır sınırlarımızdan askerlerimizin gözüne bakarak Türkiye’ye geliyor. İran kaynakları son bir ayda 20 bin Afgan’ın İran üzerinden Türkiye’ye girdiğini paylaşıyor. Bu bir demografik operasyon ve Ana Muhalefet Partisi izliyor.

Kırsaldan CHP’ye az oy çıkmasının nedeni oradaki insanların Cumhuriyet’i anlamamaları mı, özgürce oy vermelerinin çeşitli yollarla engellenmesi midir? Bu konunun bilimsel yöntemlerle araştırılması gerekir. Kırsalda yaşayanlar da mazota gelen zam nedeniyle üretemiyor, en temel gereksinimlerini karşılayamıyor, köy okulları kapatıldı, çocuğunu okutamıyor… Köy okulları, Devlet yurtları kapatıldığı için Cemaat yurtlarında, yatılı kuran kurslarında çocukları yandı!

Sağlıklı toplanan verilere bakmadan yorum yapılırsa, seçim yitirme nedeni salt MYK’ye bağlanırsa, yeni oluşturulan MYK’de Eğitim konusu gene savsaklanırsa (ihmal edilirse)

Türk eğitim sistemi yerle bir edilmişken, köklü üniversiteler çökertilip uyduruk vakıf üniversiteleri kurdurulurken, rektörler yandaşlarına diploma satarken, akrabalar üniversitelere atanırken, sınav soruları çalınırken, cemaat vakıfları özel öğretim kurumları açmışken, öğretim kadroları KHK ile atılmışken, MEB ile dinci vakıflar arasında sözleşmeler (protokoller) imzalanmışken, okullar cemaat maskeli dinci-gerici tarikatlara teslim edilmişken, okullara imamlar atanırken, milyonlarca çocuk eğitim hakkını kullanamazken, özel öğretim kurumları devlet kaynakları ile desteklenirken, Anayasa korumalı (md.174) Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası çiğnenmekteyken… Atatürk’ün kurduğu CHP “Eğitim” konusunu yok sayarsa?

Sakarya Savaşı sürerken 15 Temmuz 1921’de cepheden gelerek “1. Maarif Kongresi”ni yöneten Mustafa Kemal Paşa,

  • Eğitimdir ki; bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder. demiştir.

 ***
Atatürk’ün kurduğu CHP ne yapmak istiyor?

Önceki yıllarda eğitimin bir bilim alanı olduğunu bilmeyen (öğretim üyesi / öğretmen olmak yeterli değil) üyelere eğitim konusunun teslim edilmesi ne yazık ki AKP’nin laik, ulusal eğitim sistemini yıkma çabalarına su taşımış, taşımaktadır.

Sayın Genel Başkan,

Ben; kamu üniversitelerinde 45 yıl öğrenci yetiştirmiş, yüksek lisans ve doktora tezleri yönetmiş, öğrencilere, demokratik kitle örgütlerine, MEB’e, kamu ve özel kurumlara akademik danışma hizmeti vermiş, (Sayın Öymen başkanlığındaki CHP’de üye eğitimleri yapmış) bilimsel araştırmalar yapmış, ulusal ve uluslararası yürütülen projelerde çalışmış, bilim alanında kitaplar yazmış “Eğitim Programları ve  Öğretim” bilim alanı uzmanı Profesör F. Dilek Gözütok olarak;

Altı ay önce yazdığım mektupta iktidara geleceğinizi ümit ederek size bilim, sanat ve spor alanları uzmanları, program geliştirme uzmanları, eğitim psikologları, psikolojik danışma ve rehberlik uzmanları, eğitimde ölçme ve değerlendirme uzmanları, her basamak ve alandan öğretmenlerin oluşturduğu büyük bir takım (ekip) kurulmasını, bu uzmanların programları yenileme / güncelleme, kitapları iyileştirme çalışmaları yapmalarını önermiştim. Yetişmesine katkıda bulunduğum akademisyenlerden “Yaparız Hocam!” sözü almıştım. Adına “Demokratik Eğitime Geçiş” ya da “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı” veya uygun görülecek başka bir başlıkla Eğitim Seferberliği başlatılması gerektiğini belirtmiştim. Mektubumu okuyup okumadığınızı bile bilmiyorum.

Ben, kızların okumasına karşı olan tutucu (muhafazakâr) bir babanın ilk üçünü küçük yaşta evlendirdiği 4. kızıyım. Babamdan habersiz girdiğim sınavları kazandım ve bu ülke beni Atatürk’ün kurdurduğu parasız yatılı Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda okuttu. Vatanıma olan borcumu ödemek için gücümün yettiğince,

  • kanımın son damlasına dek Atatürk ilkelerinin yaşatılması konusunda çalışacağım.

Selâmlar. 18 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. F. Dilek Gözütok
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Emekli Öğretim Üyesi

Laiklik ve CHP’de ‘değişim’

Örsan K. ÖymenÖrsan K. Öymen

 

Laiklik, dinin, devlet, siyaset, hukuk ve eğitim işlerine müdahale etmemesi ve devletin de bu koşulla, dindar olmayı seçen vatandaşların dinsel inanç ve ibadet (tapınç) özgürlüğünü; dinsiz olmayı seçen vatandaşların dünya görüşünü ve yaşam tarzını (biçimini) güvence altına almasıdır.

  • Laikliğin olmadığı yerde cumhuriyet, demokrasi, halkın egemenliği olmaz; teokrasi, din devleti, ruhban sınıfının egemenliği olur.

Laiklik bir anayasa maddesidir ve her vatandaş anayasaya uymakla yükümlüdür.

Cumhuriyetin olduğu bir ülkede laiklik bir seçenek değildir, bir zorunluluktur.

Siyasal Partiler Yasasına göre tüm siyasal partiler ve siyasetçiler de anayasaya ve laiklik ilkesine uymak zorundadır.

AKP 21 yıllık karşıdevrim sürecinde;

  • laiklik ilkesini fiilen ortadan kaldırarak anayasayı ihlal etmiştir,
  • anayasal düzeni yıkarak sivil darbe yapmıştır,
  • Cumhuriyeti yıkarak teokrasiyi kurma sürecine girmiştir.

– Siyasette ve devlet yönetiminde laiklik karşıtı dinci kadrolaşmanın gerçekleşmesi;
– tarikatların ve cemaatlerin devleti kuşatması;
-devlet yönetiminde zaman zaman anayasa ve yasa yerine, Kuran ayetlerinin esas alınması;
– insanların yaşam biçimlerine ve kültürel etkinliklere dini ölçütler üzerinden müdahale edilmesi; – cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe ve anayasaya meydan okuyarak teokratik darbe çağrısı yapanlar hakkında yargı sürecinin başlatılmaması;
– eğitimin dinselleşmesi;

laikliğin bertaraf edilmesi yönünde AKP’nin attığı başlıca adımların arasındadır.
***
Eğitimin dinselleşmesi, uzak geleceği de etkileyen en önemli sorundur. İhtiyaç ötesi sayıda imam-hatip okullarının açılması; imam hatip okullarının meslek okulları olmaktan çıkartılması; zorunlu din dersi uygulaması; “4+4+4” eğitim modeliyle laik ve bilimsel eğitim verilen okullarda da eğitimin dinselleşmesi;

  • reşit olmayan çocukların aile zoruyla, sayıları on binleri bulan Kuran kurslarına yollanması;

üniversitelerdeki bilimsel, felsefi, sanatsal eğitimin, ilahiyat fakültesi enflasyonuyla kuşatılması; Milli Eğitim Bakanlığı’nın, dernek ve vakıf adı altında örgütlenen tarikatlarla ve cemaatlerle işbirliği protokolleri yapması; her vatandaşa bilimsel ve laik eğitimin verilmesini öngören Öğretim Birliği Yasası’nın delinmesi anlamına gelmektedir.

Bu yolla, bir yandan yaratıcı, özgür, analitik ve bağımsız düşünce ortadan kaldırılmakta, bir yandan da ülkenin din ve mezhep üzerinden kutuplaşması ve bölünmesi sağlanmaktadır.

Bu yol, hem demokratik düzeni hem de ulusal güvenliği tehdit etmekte
ve emperyalizme hizmet etmektedir.

Son olarak “ÇEDES adlı ucube projenin kimi illerde yürürlüğe girmesiyle birlikte, cami imamlarının laik ve bilimsel eğitimin verildiği okullarda “değerler” konusunda danışmanlık ve eğitim vermesi; imamların, kişisel, öznel ve dogmatik “değerlerini” herkese dayatarak, değerleri değersizleştirmesi, dinciliğin eğitimi kuşatma eylemlerine dair (ilişkin) en son örnektir.

Demokratik bir ülkede, nasıl ki öğretmenin yeri cami değil okul ise, imamın yeri de okul değil, camidir! Bunun aksini savunmak faşizmdir!
***
Ne yazık ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da laiklik ilkesini partisinde bertaraf ederek  hem anayasayı hem de parti programını ihlal etmiştir!

“Değişim” sözünü ağzında sakız eden olası genel başkan adayları Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel de, Türkiye’deki laiklik karşıtı hareketi nasıl bertaraf edeceklerine dair (ilişkin) hiçbir şey söylememektedirler.

Laiklik konusunda duyarlı olan olası CHP genel başkan adayları ise parti yönetimi ve medya tarafından görmezden gelinmektedir.

Laiklik ilkesine sahip çıkmayan olası CHP genel başkan adayları, değişimi değil, statükoyu temsil etmektedir!
============================================

Dostlar,

Bu çok değerli ve uyarıcı yazıya biz birkaç görsel ekleyeceğiz..

 

Image

 

 

DÜZGÜN TV PROGRAMIMIZ.. Türkiye’nin Yakıcı Politik Gündemi : NE YAPMALI ?

Dostlar,

DÜZGÜN TV‘de bir programımız oldu.
Konumuz, aşağıdaki duyuru görselinde (posterinde) görüldüğü üzere;

  • Türkiye’nin Yakıcı Politik Gündemi : NE YAPMALI ?? idi.

Birkaç gün gecikme ile de olsa web sitemiz izleyicileriyle paylaşmak istiyoruz. Konu ve değerlendirmelerimiz güncel ve sorunlar gibi yakıcı.

1,5 saat boyunca, Sn. Serdar Altun’un kapsamlı sorularını yanıtlamaya çalıştık. Sayın Altun ve bir avuç arkadaşı, Avusturya / Viyana’dan büyük özverilerle yayınlar yapmaktalar. Hem zaman ayırıyor hem zorunlu giderleri karşılıyorlar. Akçalı bir gelirleri olmaksızın. Bu yürekli yayınları izlemek ve desteklemek gerek.. Kendilerine şükran doluyuz..

https://www.youtube.com/live/sjU93GqAlJ4?feature=share

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 19 Haziran 2023, Ankara
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Geleceğe Umutla Bakabilmek, Sağlıklı Bir Toplum Hayal Edebilmek İçin Artık Değişim Zamanı!

Geleceğe Umutla Bakabilmek, Sağlıklı Bir Toplum Hayal Edebilmek İçin Artık Değişim Zamanı!

TTB Haberler

 

  • Yalnızca 2022’de 2.685 genç hekim yurtdışında çalışma için başvurmuş ve son 10 yılda yurtdışına gitmek için başvuran hekim sayısı 40 kat artmışsa,
  • Türkiye’de günde ortalama 80’den fazla sağlıkta şiddet vakası yaşanıyor ve hekimlerin %84’ü meslek yaşamlarında en az bir kez fiziksel veya sözel şiddete uğruyorsa,
  • Son 10 yılda 110 bini aşkın sağlıkta şiddet bildirimi yapıldıysa,
  • Aylarca randevu sırası bekleniyor; gelen hastaya beş dakikada bir muayene reva görülüyorsa,
  • Türkiye’de önlenebilir herhangi bir risk kategorisinde bulunan doğumların oranı %35,2 ve hiçbir risk kategorisinde bulunmayan doğumların oranından yüksekse,
  • Türkiye, cinsel sağlık ve üreme sağlığında (CSÜS) kadın-erkek eşitsizliği sıralamasında 2022 yılı raporuna göre 146 ülke içinde 124. sırada ise,
  • Özel hastanelerde başvuru başına ortalama maliyet devlet hastanelerine göre 2021 yılında %255 daha çok olmuşsa,
  • Özel sağlık kurumu ve yatak sayısındaki artış kamu sağlık kurumu artış hızının beş katını geçmişse,
  • Türkiye’de yıllara göre toplam sağlık harcamalarının GSYH içindeki payı 2002’de %5,4 iken 2021’de %4,9’a düşmüşse,
  • Sağlık Bakanlığı kurumlarında 2002 yılında 11.000 olan taşeron işçi sayısı 2021 yılında 252.626’ya, neredeyse 23 katına çıkmışsa,
  • Yaşadığımız felaketlerde salgınla mücadele ve aşı üretiminde önemli rolü bir kez daha anlaşılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 12 yıl önce kapatılmışsa,
  • 2009’dan bugüne 36 üniversite ile 101 eğitim ve araştırma hastanesi arasında birlikte kullanım protokolü imzalanmışsa;
  • Bu protokoller ile sağlık hizmeti sunumu önceliğe alınırken eğitim içeriği gözetilmeden, nitelikten ödün veren, niceliğe odaklanan bir anlayış hakim (egemen) kılınmışsa;

Emeğimizin kıymetinin (değerinin) bilindiği sağlıklı bir gelecek umut edebilmek için,

Artık Değişim Zamanı!

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Niye şaşırıyorsunuz?

Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr
18 Haziran 2023, Cumhuriyet

 

Önceki dönemde CHP’den milletvekili olan ama son seçimde aday gösterilmeyen eski AKP kurucusu Abdüllatif Şener, ilk turda Sinan Oğan’a oy verdiğini, ikinci turda geçersiz oy kullandığını açıkladı. Ancak Barış Pehlivan’ın ortaya çıkardığına göre, Şener’in oy verdiği sandıkta hiç geçersiz oy çıkmamış!

Şener’i CHP’ye getiren kimdi biliyor musunuz? CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu. SSK genel müdür yardımcılığı görevi sırasında Kılıçdaroğlu ile çalışan Kuşoğlu, 2002-2008 arasında Mehmet Ağar’ın Doğru Yol Partisi’nin ve Demokrat Parti’nin genel başkanı olduğu dönemlerde, bu partilerde siyaset yaptı; 2009’da AKP’den istifa eden Şener’in Türkiye Partisi’nin kurucularından biriydi!

2010’da o partiden istifa edip CHP’ye katıldı, dört dönem milletvekili oldu. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilseydi, önemli bir bürokratik görevde ya da kabinede yer alacaktı.

Kuşoğlu hakkında bilinmesi gereken önemli bir şey daha var. 2011’de CHP Parti Meclisi üyesiyken, Gülen Cemaati’nin gazetesi Zaman’daki röportajında, tekke ve zaviyelerin Devrim Kanunları ile kapatılmasının topluma zarar verdiğini belirtip şunları söyledi:

  • “Şu anda toplumu kültür ve inanç konusunda besleyecek bu damardan yoksunuz. Bu tür kurumlara ihtiyaç var, yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Tekke ve zaviyeler, çağdaş kurumlar olarak tekrar benimsetilmeli. ‘Bunlar irtica yuvaları!’ Yok öyle bir şey. Tam tersine kültür yuvaları.”

Çok açık ki Cumhuriyet Devrimleri’ne karşı çıkanlar, siyasal İslamcılar, tüzüğüne göre laikliği savunması gereken CHP’ye sokulmuş, milletvekili adayı yapılmış ve parti politikalarını belirlemiştir.

Bunun sorumlusu Kılıçdaroğlu ve partinin yetkili organlarında görev yapanlardır.

Yazımın devamında, 15 Ocak 2023’te bu köşede çıkan makalemden bazı bölümleri paylaşacağım. Çünkü CHP’deki ideolojik yozlaşma hakkında çok uyardık; şimdi olaylara şaşıranlara şaşırıyorum…

CUMHURİYET DEVRİMİ, KARŞIDEVRİMCİLERLE KORUNMAZ, YIKILIR

Altılı Masa, Türkiye’de şeriatçı, faşizan eğilimin yükseldiği bu dönemde, “demokrasi çatısı altında buluşan partilerin yarattığı seçenek” olarak topluma sunuldu. Erdoğan’ın “Şahsım Devleti”nin karşısına “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” konuldu. Otokratik bir yönetime karşı demokrasi vaat edildi.

Hemen herkesle kavga eden bir iktidara karşılık olarak “helalleşme” söylemi siyasete sokuldu. Yanlış bir siyasetti ama gerilimden yılan ülkede gerektiği gibi sorgulanmadı. Helalleşilenler arasında liberaller, sağcılar, siyasal İslamcılar, tarikatlar ve cemaatler de yer aldı ama Masa dağılmasın diyenler sustu.

MASADA SİYASAL İSLAMCI VARSA NE OLUR?

Masadakiler siyasal İslamcı ise demokrasi vaat edemezsiniz. Çünkü onlar varsa, laikliği sulandırmadan savunamazsınız. Laiklik olmayınca da demokratik bir yönetim kuramazsınız.

Masadakiler, kadın düşmanı tarikat liderlerine “kanaat önderi” diyorsa, kendiniz laikliği feda etmiş olsanız bile, tabanınızdaki huzursuzluğu önleyemezsiniz.

Masadakiler, AKP’nin en karanlık döneminde başbakanlık yapmışsa ve o dönemdeki vahim olaylar hakkında susuyorsa ya da ekonomi yönetiminin idaresinden sorumlu bakan olup özelleştirmelerin altına imza atmışsa, halkın hakkını geri alacağınızı ve karanlığı dağıtacağınızı iddia edemezsiniz.

Masadakiler, anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerine karşı görüş açıklıyorsa, birliği sağlayamazsınız.

Masadakilerle el ele verip, TÜSİAD’a övgüler düzerek NATO’culuk oynarken emekçilerin haklarını koruyacağınızı söyleseniz de kimseyi inandıramazsınız.

  • Masadaki siyasal İslamcı eski AKP’liler karşıdevrimci görüşleri savunurken iktidarınızda AKP’yi sandığa gömeceğinizi söylerseniz, yalnızca kendinizi kandırırsınız. 

ÖDÜNLER, ŞANTAJLAR ve GERÇEKLER

Bunca zamandır Altılı Masa’nın bileşenlerinin demokrasi anlayışları ve beslendikleri siyasal damarların yarattığı uyumsuzluğun üzeri örtüldü. “Partiler arasında farklar olabilir, parlamenter sisteme ve demokrasiye odaklanılsın” denildi. Uyumlu görünmek için de sürekli sağa eğilen CHP oldu. Siyasal İslamcı ve sağcı partiler, hiçbir ödün vermezken CHP, kendi tabanını uzaklaştırma pahasına ilkelerini rafa kaldırdı.

CHP’nin iktidarı değiştirmek için taktiksel olarak bu ödünleri verdiği düşünülse bile, asgari olarak vaat ettiği demokrasinin Altılı Masa’daki liderler ile sağlanamayacağı açıktır. Seçmenin tıpış tıpış gidip kendisine oy vereceğini düşünen varsa yanılır.

Nitekim laikliğin ne kadar hayati (denli yaşamsal) olduğunu bilenler, siyasal İslamcı bir partinin TBMM’de grup kurabilmesi için gereken 20 milletvekili adayı CHP listesinden seçime girerse, oy vermem diyor!

Bir ittifaktaki partiler arasında farklı görüşler olabilir ama siyasal İslamcılar ile fark ayrıntıda değil, temeldedir.

  • Karşıdevrimcilerle, Cumhuriyet Devrimi ve onun kazanımları korunmaz,
    ancak yıkılır.