Etiket arşivi: NATO’CULUK

Niye şaşırıyorsunuz?

Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr
18 Haziran 2023, Cumhuriyet

 

Önceki dönemde CHP’den milletvekili olan ama son seçimde aday gösterilmeyen eski AKP kurucusu Abdüllatif Şener, ilk turda Sinan Oğan’a oy verdiğini, ikinci turda geçersiz oy kullandığını açıkladı. Ancak Barış Pehlivan’ın ortaya çıkardığına göre, Şener’in oy verdiği sandıkta hiç geçersiz oy çıkmamış!

Şener’i CHP’ye getiren kimdi biliyor musunuz? CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu. SSK genel müdür yardımcılığı görevi sırasında Kılıçdaroğlu ile çalışan Kuşoğlu, 2002-2008 arasında Mehmet Ağar’ın Doğru Yol Partisi’nin ve Demokrat Parti’nin genel başkanı olduğu dönemlerde, bu partilerde siyaset yaptı; 2009’da AKP’den istifa eden Şener’in Türkiye Partisi’nin kurucularından biriydi!

2010’da o partiden istifa edip CHP’ye katıldı, dört dönem milletvekili oldu. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilseydi, önemli bir bürokratik görevde ya da kabinede yer alacaktı.

Kuşoğlu hakkında bilinmesi gereken önemli bir şey daha var. 2011’de CHP Parti Meclisi üyesiyken, Gülen Cemaati’nin gazetesi Zaman’daki röportajında, tekke ve zaviyelerin Devrim Kanunları ile kapatılmasının topluma zarar verdiğini belirtip şunları söyledi:

  • “Şu anda toplumu kültür ve inanç konusunda besleyecek bu damardan yoksunuz. Bu tür kurumlara ihtiyaç var, yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Tekke ve zaviyeler, çağdaş kurumlar olarak tekrar benimsetilmeli. ‘Bunlar irtica yuvaları!’ Yok öyle bir şey. Tam tersine kültür yuvaları.”

Çok açık ki Cumhuriyet Devrimleri’ne karşı çıkanlar, siyasal İslamcılar, tüzüğüne göre laikliği savunması gereken CHP’ye sokulmuş, milletvekili adayı yapılmış ve parti politikalarını belirlemiştir.

Bunun sorumlusu Kılıçdaroğlu ve partinin yetkili organlarında görev yapanlardır.

Yazımın devamında, 15 Ocak 2023’te bu köşede çıkan makalemden bazı bölümleri paylaşacağım. Çünkü CHP’deki ideolojik yozlaşma hakkında çok uyardık; şimdi olaylara şaşıranlara şaşırıyorum…

CUMHURİYET DEVRİMİ, KARŞIDEVRİMCİLERLE KORUNMAZ, YIKILIR

Altılı Masa, Türkiye’de şeriatçı, faşizan eğilimin yükseldiği bu dönemde, “demokrasi çatısı altında buluşan partilerin yarattığı seçenek” olarak topluma sunuldu. Erdoğan’ın “Şahsım Devleti”nin karşısına “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” konuldu. Otokratik bir yönetime karşı demokrasi vaat edildi.

Hemen herkesle kavga eden bir iktidara karşılık olarak “helalleşme” söylemi siyasete sokuldu. Yanlış bir siyasetti ama gerilimden yılan ülkede gerektiği gibi sorgulanmadı. Helalleşilenler arasında liberaller, sağcılar, siyasal İslamcılar, tarikatlar ve cemaatler de yer aldı ama Masa dağılmasın diyenler sustu.

MASADA SİYASAL İSLAMCI VARSA NE OLUR?

Masadakiler siyasal İslamcı ise demokrasi vaat edemezsiniz. Çünkü onlar varsa, laikliği sulandırmadan savunamazsınız. Laiklik olmayınca da demokratik bir yönetim kuramazsınız.

Masadakiler, kadın düşmanı tarikat liderlerine “kanaat önderi” diyorsa, kendiniz laikliği feda etmiş olsanız bile, tabanınızdaki huzursuzluğu önleyemezsiniz.

Masadakiler, AKP’nin en karanlık döneminde başbakanlık yapmışsa ve o dönemdeki vahim olaylar hakkında susuyorsa ya da ekonomi yönetiminin idaresinden sorumlu bakan olup özelleştirmelerin altına imza atmışsa, halkın hakkını geri alacağınızı ve karanlığı dağıtacağınızı iddia edemezsiniz.

Masadakiler, anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerine karşı görüş açıklıyorsa, birliği sağlayamazsınız.

Masadakilerle el ele verip, TÜSİAD’a övgüler düzerek NATO’culuk oynarken emekçilerin haklarını koruyacağınızı söyleseniz de kimseyi inandıramazsınız.

  • Masadaki siyasal İslamcı eski AKP’liler karşıdevrimci görüşleri savunurken iktidarınızda AKP’yi sandığa gömeceğinizi söylerseniz, yalnızca kendinizi kandırırsınız. 

ÖDÜNLER, ŞANTAJLAR ve GERÇEKLER

Bunca zamandır Altılı Masa’nın bileşenlerinin demokrasi anlayışları ve beslendikleri siyasal damarların yarattığı uyumsuzluğun üzeri örtüldü. “Partiler arasında farklar olabilir, parlamenter sisteme ve demokrasiye odaklanılsın” denildi. Uyumlu görünmek için de sürekli sağa eğilen CHP oldu. Siyasal İslamcı ve sağcı partiler, hiçbir ödün vermezken CHP, kendi tabanını uzaklaştırma pahasına ilkelerini rafa kaldırdı.

CHP’nin iktidarı değiştirmek için taktiksel olarak bu ödünleri verdiği düşünülse bile, asgari olarak vaat ettiği demokrasinin Altılı Masa’daki liderler ile sağlanamayacağı açıktır. Seçmenin tıpış tıpış gidip kendisine oy vereceğini düşünen varsa yanılır.

Nitekim laikliğin ne kadar hayati (denli yaşamsal) olduğunu bilenler, siyasal İslamcı bir partinin TBMM’de grup kurabilmesi için gereken 20 milletvekili adayı CHP listesinden seçime girerse, oy vermem diyor!

Bir ittifaktaki partiler arasında farklı görüşler olabilir ama siyasal İslamcılar ile fark ayrıntıda değil, temeldedir.

  • Karşıdevrimcilerle, Cumhuriyet Devrimi ve onun kazanımları korunmaz,
    ancak yıkılır.

TBMM’de utanç günü

DR. CEYHUN BALCI
ESKİ İZMİR TABİP ODASI YÖNETİCİSİ

06 Nisan 2023, Cumhuriyet

Ülkeler ve toplumlar için utanç günleri vardır. Kıvanç ve övünç günleri hiç unutulmaz. Ama utanç günleri her nedense bellek engeline takılır. Hükümetin veya Meclisin aldığı bir karar utanca veya övünce gerekçe olabilir.

Aklımızdan hiç çıkmayan utanç gerekçelerinden biri, Türkiye’nin Cezayir’in bağımsızlığı konusunda BM’de kullandığı “çekimser” oydur. O Cezayirliler ki koyunlarında Atatürk’ün görseliyle yürümüşler, “Ya istiklal ya ölüm!” sözünü rehber edinmişlerdir.

1 Mart 2003’teki tezkere oylaması ise yakın tarihimizin övünç gerekçelerinden birisi olarak her geçen yıl belleğimize daha derinden kazınmaktadır. Her şey hazırken, oldu bitti denirken TBMM kendine yakışanı yapmış, işgalciye yardım ve yataklığa “hayır” demiştir.

Yakın zamanda, Suriye yangınına benzin dökecek ölçüde ileri gidişimize varan emperyalist seviciliğimiz bir başka utanç sayfasıdır. Birkaç gün önce TBMM bir utanç sayfası daha eklemiştir tarihine. Bu olgudaki acı verici ayrıntı tek bir aykırı sesin işitilmemesidir.

  • Bir tek el bile kalkmamıştır NATO’ya karşı.

NATO’CULUK

  • Yalnızca 276 vekil oylamaya katılmıştır. Dincisi, liberali, iktidarı, muhalifi, kaldıysa Kemalisti ve onlara eklenen sosyalisti arasından biri bile “hayır” diyememiştir.

Gündelik siyasette mangalda kül bırakmayanlar, biribirlerine insanı utandıracak sözlerle saldıranlar, bu tarihsel oylamada istençlerini NATO’culuğa bırakmakta sakınca görmemişlerdir.

Bu oylamada çektiğimiz “sıfır” sayısı, alnımızda kara bir leke olarak çoktan yerini almıştır. Birkaç gündür siyaseti seccadeye saygısızlık açmazına sıkıştıranlar, NATO’culuk ortak paydasında buluşmuşlardır.

  • Bir suç örgütü olan NATO’dan çıkılması hiç kuşkusuz önde gelen dilektir.

Ama bu olana dek, suç örgütünün genişlemesine eldeki yetki gereğince engel olmak da bir o kadar önemli değil midir?

Türk siyasetinin büyük oyuncularının NATO’culuktan yarar umdukları, NATO’culuğa dayanarak güç toplamak istedikleri bir kez daha tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Belli ki hemen tüm siyasetçilerin her fırsatta dillerinden düşürmedikleri “vesayet” bu utanç gününde ete kemiğe bürünüp TBMM’de kol gezmiştir. Kol gezmekle kalmamış NATO’cu anlayışı bir kez daha şaha kaldırmıştır.

BİR, SIFIRDAN BÜYÜKTÜR

Sayıları az da olsa sosyalist olduklarını ileri süren milletvekillerine de bir çift söz söylemek gerekir: Elbette sayıları böylesi bir utancı engellemeye yetmezdi. Ama tarihe not düşmek için fazlasıyla yeterliydi. Bir, sıfırdan büyüktür.

TBMM’de, “Bağımsızlık benim karakterimdir!” sözünü rehber edinecek tek bir kişinin yokluğu acı vericidir. TBMM, 117 yıl önceki 31 Mart’a, Cumhuriyetin 100. yılında bir yenisini eklemiştir.