Etiket arşivi: KOVİT-19

EGE POSTASI’na demecimiz : ARTAN KIZAMIK OLGULARI SORUNU

Ege Postası

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık uyardı:
Kızamık Kovit’den daha bulaşıcı!

Sağlık Bakanlığı’nın ‘kızamığa bağlı ölüm söz konusu değildir’ açıklaması sonrasında
Halk Sağlığı Uzmanı Ahmet Saltık, Bakanlığa saydam olma çağrısında bulundu. Dr. Saltık,
Kovit-19 ile birlikte azalan aşılanma oranındaki düşüşlere dikkat çekerek Kızamığın
Kovit’ten daha bulaşıcı olduğunu vurguladı.
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık uyardı: Kızamık Kovit'den daha bulaşıcı!
Haberler / Güncel
19 Haziran 2023 Pazartesi 15:46

GÖNÜL MORSÜNBÜL/ EGEPOSTASI

Son zamanlarda artan kızamık olguları sonrasında Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK, konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

‘KIZAMIK OLGU SAYISINDA DSÖ AVRUPA BÖLGESİ’NDE 3’ÜNCÜ SIRADAYIZ’’

Geçtiğimiz Nisan 2022’den 2023 Mayıs’ına dek bir yıl boyunca Türkiye’nin Dünya Sağlık Örgütü’ ne resmen bildirdiği 457 kızamık olgusu olduğunu söyleyen Saltık, ‘’Bunlar Dünya Sağlık Örgütü’ ne bildirildi ancak kamuoyuna hiçbir biçimde açıklanmadı. Bu bilgileri Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Bölge Raporu’nda görüyoruz. Avrupa Bölgesi’nde Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı 53 üye ülke var. Türkiye Avrupa Bölgesi’nde, Rusya ve Tacikistan’da da kızamık olguları var. Biz, bildirilen 457 resmi kızamık olgusu sayısıyla Avrupa  Bölgesi’nde 3’üncü sıradayız. Ancak genellikle çok eksik bildiriliyor. Biz genellikle katsayı olarak 10 ile çarparız. Dolayısıyla Türkiye de son bir yılda beş bin dolayında kızamık olgusuyla karşılaşmış olabiliriz’ dedi.

‘’1 YAŞIN ALTINDAKİ ÇOCUKLAR AŞISIZ’’

Geçtiğimiz iki ay içinde de kızamık olgularında ciddi bir artış olduğunu belirten Saltık, “Türk Tabipleri Birliği’nin bir açıklaması var. Bu yılın ilk 4 ayında ülkemizde 1440 kızamık olgusu yakalandığı belirtilmekte. Sağlık Bakanlığı’nın Dünya Sağlık Örgütü’ne verdiği bu 457 rakamının ise 343’ü geçtiğimiz iki ay içinde. Dolayısıyla bu bir tırmanış ivmesini ortaya koyuyor. Özellikle İstanbul ve Gaziantep’te kızamık olgularının yoğunlaştığını görüyoruz. 457 olgunun çok büyük bölümü 1 yaşın altında. Bir yaşın altındaki kızamıklı çocukların hemen hepsi aşısız. Son bir yılda kızamık aşılamalarının daha da aksadığı görülüyor. Bir yaşın altında tanı konulan kızamıklı çocukların tümünün aşısız oluşu, son bir yılda aşılama çalışmalarının iyice savsaklandığı anlamına geliyor’’ dedi.

‘YETİŞKİNLER DE DİKKAT ETMEK DURUMUNDA’

Çocuk hastalığı olarak bilinen kızamığın yetişkinlerde de görülebileceği uyarısında bulunan Prof. Saltık, ‘’Bu 457 olgunun 1 yaşın altında olanlarını bir yana koyarsak, büyük çoğunluğu 1-9 yaş arasında. Fakat, çocuk hastalığı olarak bilinen kızamığın yetişkinlerde görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Kızamık olgularının %90’ı 15 yaş altında görülüyor. Aşağı yukarı % 10’u da 15 yaşın üstündekiler. Yani yetişkinler de dikkatli olmak durumunda. Ben kızamık olmam gibi bir güvence ne yazık ki yok. Biz erişkinler de kızamığa yakalanabiliriz ve çok ağır geçebilir. 1 yaşın altındaki çocuklarda zatürre gelişmesiyle daha ölümcül olabilir.’’ dedi.

‘KIZAMIK KOVİT-19’DAN DAHA BULAŞICI’

Kızamığın, Kovit’ten çok daha bulaşıcı olduğuna dikkat çeken Saltık,’ ’Bir gerçeklik var ortada ki, kızamık aşıları %95’in altına düşerse o bölgede salgın görülebilir. Deneyimlerimiz bu yönde. Çünkü kızamık çok bulaşıcı. Kovit’e hiç benzemiyor. Kovit’ten kezlerce fazla ve kolay bulaşıyor. Dolayısıyla kızamıklı çocuklara bakan sağlık çalışanları da risk altında. Okullar kapanmasa sorunlar daha büyük olurdu. Öğretmen ve polisler de keza risk altında‘’ diyerek uyarıda bulundu.

‘KOVİT SONRASI AŞILANMA AZALDI’

Dünya genelinde aşıların Kovit-19 sonrası aksamaya başladığını vurgulayan Dr. Saltık, ‘’Türkiye’de de bu aksamayı görüyoruz. Çünkü anımsayınız, Kovit-19 salgın dönemindeki aşılama oranları haritasını.. Türkiye’de Doğu’da ve Güneydoğu’da ülke ortalamasının çok altında kaldı. Şanlıurfa’da, Batman’da, Diyarbakır’da… o bölgedeki dört-beş ilimiz Türkiye ortalamasının çok altında idi. Tarikatlar – cemaatlar aşı karşıtı olduklarını ilan ettiler ve iktidar da ne yazık ki hiçbir biçimde üzerine gitmedi. Tarikat ve cemaatları ürkütmemek için. Yeniden Refah Partisi’nin Başkanı merhum Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan da aşı yaptırırsanız ‘kuyruğunuz çıkar’ gibi akıl dışı, bilim dışı sözler kullandı. Bütün dünyada aşılama oranlarında bir düşme oldu, Türkiye’de de oldu ve Sağlık Bakanlığı aşı yaptırmak istemeyen, aşı çekincesi olanları eğitmeye, ikna etmeye, birtakım yaptırımlar uygulamaya hiç yanaşmadı. Kovit’teki bu serbest bırakış, ilgilenmeyiş, kendi haline bırakış şimdi öbür aşılara da yansıdı. Aşı reddi Sağlık Bakanlığı’nın 2019 verileri ile 40 bini buldu.” dedi.

‘TÜRKİYE’DE AŞI REDDİ DİYE BİR ŞEY BİLMEZDİK’

Geçmişte Türkiye’de aşı reddi diye bir olayın bilinmediğine dikkat çeken Saltık, ‘’Çok tekil, çok seyrekti. İnsanlar genellikle aşıyı kabul ederlerdi. 2007 – 2010 arasında Türkiye’de bir yıl boyunca görülen kızamık olguları sayısı 10’un altına inmişti. Dolayısıyla Türkiye neredeyse kızamığın kökünü kazıyacaktı. Kızamıksız ülke belgesi alabilecek idik. 2011’de başlayan Suriye’deki iç savaş sonrasında Türkiye’ye milyonlarca düzensiz göçmen geldi. Dolayısıyla İstanbul ve Gaziantep önemli gösterge. İstanbul’da çok ciddi bir düzensiz, kayıt dışı göçmen nüfus var. Gaziantep’te de öyle. Gaziantep, sınıra yakın bölge olduğu için dışarıdan çok fazla göç alan illerimizden biri oldu. Gelen sığınmacıların, kayıt dışı göçmenlerin doğurganlığı çok yüksek. Aşırı doğurganlık ve kayıt dışılık sorunu var.

2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması‘na göre, 5 yaşın altındaki göçmen çocukların %20,7’sinin kayıt dışı olduğu görülüyor. Beş yaşın altındaki her 5 çocuktan biri kayıt dışı, nüfus cüzdanı yok! Doğumu devlet makamlarına bildirilmemiş. Kayıt dışı çocuk demek, aşısız çocuk demektir aynı zamanda. Kayıt altında olursa siz onu izleyebilirsiniz, aşısını yapabilirsiniz. Gelmedi, evine gidersiniz. Sonuç olarak, bu sorun büyüyor. Gün geçtikçe büyümeye de devam edecek. Bu bir alarm işareti. Arkasından başkaları da gelebilir. Örneğin havalar ısınıyor, deprem bölgesinde özellikle su ve gıda hijyeni ile ilgili sorunlar, sıcaklarda soğuk zincirin kırılması ile gıda maddelerinin bozulması çok daha kolay oluyor. Su altyapısı, kanalizasyon altyapısı yeterince sağlanamadı, bu nedenle çok endişeliyiz. Özellikle yaz ishalleri ve gıda zehirlenmelleri çocularda çok sık görülüyor’’ dedi.

‘BİZ KIZAMIKTAN 2 ÖLÜMÜN OLDUĞUNU BİLİYORDUK’

Kızamıktan 2 ölüm olayını bildiklerini söyleyen Saltık, Sağlık Bakanlığı’na saydam olma çağrısında bulundu. Saltık, ‘’Biz kızamıktan iki ölüm olayının olduğunu biliyorduk. Sağlık Bakanlığı bu bilginin doğru olmadığını açıkladı. Umarım Sağlık Bakanlığı’nın söyledikleri doğrudur’’ açıklamasında bulundu.

Sağlık Bakanlığı’na net bir biçimde verileri açıklama çağrısında bulunan Saltık, ‘’Türkiye’de kızamık ölümü yok demek yetmez. Sağlık Bakanlığı’nın öncelikle bütün saydamlığıyla Türkiye’de bölgelere göre, kaç kızamık olgusu var açıklaması gerekir. Sağlık Bakanlığı Türkiye’yi 34 bölgeye ayırmıştı. Bunların hiçbirinde aşılama oranı %90-95’i geçmiyor. Kızamık’ta aşılama %95’in altında kalırsa salgın riski vardır. Kızamık, çok yüksek aşılanma oranı gerektiriyor.

Sağlık Bakanlığı’ndan birinci ricamız saydamlık ve dürüstlük. Ne olup bitiyor, kamuya açıklaması ve halkla işbirliği yapması. Halkı eğitmesi, Türk Tabipleri Birliği, Tıpta uzmanlık dernekleri, Halk ile ortak çalışması gerekiyor. Ben yaptım oldu demekle olmaz.

İkincisi ricamız Sağlık Bakanlığı’nın kızamık aşılama oranlarını hemen açıklaması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın çok iyi bir bilgi işlem sistemi var. İsterse bunu hızla yapabilir. Ama bu sisteme yeterince veri akıyor mu, bu önemli bir sorun. Sağlık Bakanı çok kıdemli bir çocuk hekimi, bunları çok iyi bilir. Kendisinin daha özenli davranmasını bekliyoruz.’’ dedi.

NE YAPILABİLİR?

Kızamık salgınında yapılması gerekenler konusunda Saltık şunları aktardı:

‘’Yapılacak ilk şey, derhal kayıt dışı hiçbir çocuk bırakmamak üzere, gezici sağlık takımları (ekipleri) oluşturarak, kayıt altına alınmamış ne denli çocuk varsa, özellikle 14 yaşın altında olan çocuklara ve iki doz aşısı kanıtlanamayan bütün çocuklara derhal tek doz aşı yapılmalı.
Ayrıca, başta sağlık çalışanları olmak üzere risk altındakilere kızamık aşısı yapılmalı.

Halkımıza da şunları söyleyelim: Ateşli, döküntülü hastalıklar görüldüğünde gecikmeden en yakın sağlık kuruluşuna gitmeleri gerekir.

Sonuç olarak; sorun kötü yönetimde!..’’

İzmir İLKSES Gazetesi ile söyleşi : Deprem Bölgesinde Bulaşıcı Hastalık Tehlikesi

Uyuz, bitlenme, mantar enfeksiyonu… Türkiye’ye yayılabilir

Deprem bölgelerinde çıkabilecek bulaşıcı hastalıkların, nüfus hareketliliği dolayısıyla tüm Türkiye’ye yayılabileceğine dikkat çeken Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Kovit-19’un da bu süreçte artabileceğini vurguladı.


21.02.2023

Uyuz, bitlenme, mantar enfeksiyonu: Türkiye’ye yayılabilir

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / RÖPORTAJ (AS: Söyleşi)

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, deprem alanında yaşanan ve yaşanabilecek olan salgın hastalıkları gazetemiz aracılığıyla kamuoyuna aktardı. Gerçekleştirdiğimiz röportajda (söyleşide) Prof. Saltık, çadır – konteyner evlerde insanların çok kalabalık yaşadığını dolayısıyla kişi başına 3,5 metre kare alan bile sağlanamadığını kaydetti. Yakın temas ve hijyen sorunu nedeniyle uyuzbitlenme ve kimi mantar enfeksiyonlarının görülebileceğini aktaran Saltık, Kovid-19 pandemisinin de bu süreçte artabileceğini vurguladı.

Öte yandan, yaşanan nüfus hareketliliği dolayısıyla bölgede çıkabilecek bulaşıcı hastalıkların tüm Türkiye’ye yayılabileceğine de dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Saltık,

  • “Türkiye nüfusunun %90-95’i deprem kuşağında yaşamakta.
    Bu doğa gerçekliğine uygun bir toplumsal düzen kurmak zorundayız.
    ” dedi.

detail-photo-fancybox-0KİŞİ BAŞINA 3,5 METRE KARE ALAN…

10 kentimizde yaşanan deprem yıkımının salgın hastalıkları da birlikte getirdiği belirtiliyor. Durumun bu denli vahim bir tabloya yol açmasının nedenlerini aktarabilir misiniz?    

Bulaşıcı – salgın hastalıklar, afetlerin ardından ciddi sorun kaynağıdır. Bu hastalıkların kökenlerine göre irdelenmesi uygun olur. Depremin ardından hava yolu, yakın temas, su ve yiyecekler, yaralanmalar, çevre koşulları bulaşıcı hastalık salgınları için başlıca kaynaklardır. Maraş ve yöresi ile birlikte 10 kentimizi çok olumsuz etkileyen şiddetli deprem, 13 milyona varan büyük bir nüfusu tehdit etmektedir. 110 bin km2 alana yayılan depremin ardından, bu büyük nüfus kitlesinin temel gereksinimlerini hızla karşılamak kolay değildir.

  • İlk iş yıkıntı altında kalan insanların – hayvanların yaşamlarını kurtarmaktır.
  • Ardından, yaşamda kalanların yaşam güvenliğini sağlamak gelir.

Bu amaçla, ağır kış koşulları da gözetilerek barınma ve beslenme öncelik almalıdır. Bölgede yeterli barınma koşulları gereken hızda sağlanamamıştır. Çadırlar yetersiz, konteyner evler çok çok azdır. Yararlanılabilecek kapalı mekan, deprem çok şiddetli olduğundan yok gibidir. Dolayısıyla sağlanan çadır- konteyner evlerde insanlar çok kalabalık yaşamaktadırlar. Kişi başına 3,5 m2 alan sağlanamıyor.

Aynı zamanda Sağlık Hukuku uzmanısınız. Bu doğrultuda deprem sahasında
başlıca hangi salgın hastalıkların boy göstereceğini düşünüyorsunuz?      


Kapalı alanda kalabalık yaşam
, özellikle hava yolu ile bulaşan hastalıklar için risk etmenidir. Üst ve alt solunum yolu bulaşları (enfeksiyonları) kolaylıkla yayılabilir. Tonsillit, farenjit, sinüzit, soğuk algınlığı (nezle), grip, zatürre, verem, kızamık, Kovid-19.. başta olmak üzere! Zatürre, bebek-çocuk ve yaşlılarda ağır giderek ölümlere yol açabilmektedir. 

  • Ağır kış koşulları, yetersiz-dengesiz beslenme,
    üst ve salt solunum yolları bulaşlarını artırıcı ve ağırlaştırıcıdır. 

Ayrıca enkaz tozlarının solunması gerek yöre halkında gerek arama-kurtarma emekçilerinde, hafriyat işçilerinde kimi sorunlara yol açabilecektir (asbestozis vb.). Yıkımlarda, hafriyat kaldırmada… Histoplasma capsulatum mantar enfeksiyonu alınabilir. Yakın temas ve hijyen sorunu nedeniyle uyuz, bitlenme, kimi mantar enfeksiyonları görülür.

detail-photo-fancybox-1KOVİT-19 BU SÜREÇTE ARTABİLİR!      

Halen Kovid-19 pandemisi ile savaşırken, göçük altındaki kentlerde yaşanan ya da yaşanacak olan salgın hastalıklar, durumu daha da kritik bir duruma dönüştürür mü?

1’den çok bulaşıcı hastalık ne yazık ki eşzamanlı olarak yaşanabilir. Kovit-19 da bu süreçte artabilir. Hem kapalı ortamlarda kalabalık yaşam, hem stres ve beslenme, barınma, uyuma, giyinme.. yetersizlikleri tetikleyici olabilir.

  • Kovit-19, grip ve öbür çocukluk-erişkin aşılarının anımsatma dozlarının yapılması çok uygun olur.
  • Halkın sürekli sağlık eğitimi çok değerli.
  • Bulaşıcı hastalıklar için erken tanı kritik.

Bu amaçla erken tanı-uyarı sistemlerinin kurulması gerekli.

Deprem dolayısıyla Türkiye’yi halk sağlığı bakımından nasıl sorunlar bekliyor?

Bölgede çıkabilecek bulaşıcı hastalık salgınları Türkiye’ye yayılabilir!

Tersine, ülkemizin değişik yerlerinden bölgeye de kimi bulaşıcı hastalıklar taşınabilir.

Çünkü ciddi boyutta bir nüfus hareketliliği söz konusudur.

Bölgede sağlık hizmetlerinin basamaklandırılarak (Birinci – İkinci – Üçüncü Basamak) etkinlikle sürdürülmesi gerekecektir.

Özellikle 0-6 yaş çocukların düzenli aşılanması önemlidir.

Çöken sağlık altyapısı ayağa kaldırılmalıdır. İnsan gücü bakımından bölge desteklenmeli ve döngüsel (rotasyonla) görev verilmelidir.

  • Sağlık hizmetleri kamusal sorumluluk ve temel insan hakkıdır.
  • Neo-liberal vahşi küreselleşme dayatması ile son 20 yıldır “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında özellikle hızlandırılan sağlıkta özelleştirmenin durdurulması gerekmektedir.

Ardışık afetler akıldan çıkarılmadan,
kamusal sağlık sektörü tüm boyutlarıyla ülkemizde güçlendirilmek durumundadır.

Koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen, Dünya Sağlık Örgütü’nün “Tek Tıp – Tek Sağlık” anlayışı ekseninde bir ulusal – kamusal sağlık sistemine gereksinim ivedidir.

DERS ALARAK SORUNLARI AŞACAĞIZ

Bu noktada yetkili kurum ve kuruluşlara nasıl bir görev düşüyor?
İvedi olarak yapılması gerekenler nelerdir?

Afetlere müdahale başlıca AFAD’a verilmiş durumda. Eski sivil savunma örgütleri bu kuruma devredildi. KIZILAY da epey geriye çekildi. 7269 sayılı yasa gerekli düzenlemeleri içeriyor. Ancak AFAD çok yetersiz kaldı. Bölgeye 2 – 3. günü izleyerek ancak sınırlı katkı sağlanmıştır. Onlarca ülkeden gelen dış yardım, ülkemizin her yerinden koşan kişi ve kurumlar afette risk azaltımı için ciddi ve özverili çalışmalar sergilemiştir…

Bir OHAL Bölge Valiliği, bölgesel düzeyde eşgüdüm için yerinde olacaktır.
TBMM’de özel oturumlarda sorun değerlendirilmeli, bir Araştırma Komisyonu kurulmalı, demokratik biçimde halkın katılımıyla yol alınmalıdır.
Afette ve sonuçlarında sorumluluğu olan tüm kişi ve kurumların bağımsız-tarafsız yargı organınca adil ve hızla yargılanarak hak ettikleri yaptırımlara çarptırılmaları büyük önem taşımaktadır.

  • Bölgeden göç önlenmelidir!

Depremzede nüfusun yaşam koşulları hızla iyileştirilmelidir.

Barınma, giyim, beslenme, çevre sağlığı koşulları, tuvalet, su, atıklar, geçim, eğitim, sağlık, psiko-sosyal destek çok önemlidir.

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Türkiye nüfusunun %90-95’i deprem kuşağında yaşamakta. Bu doğa gerçekliğine uygun bir toplumsal düzen kurmak zorundayız. İlk olarak ulusal nüfus planlaması ile nüfus artış hızını azaltmak, aile planlaması yapmak zorundayız. HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

  • İmar affını unutmak, yapı denetim mevzuatını güncelleyerek ödünsüz uygulamak gerek.

En önemlisiülke genelinde yeniden kadastral planlama yaparak kentsel yerleşim yerlerini güvenli zeminlere taşımak,
yerleşime uygun olmayan alanları tarıma, meralara,
otlak ve yaylaklara ayırmak gerek…

Bu afetler asla kader değildir!

Japonya başta olmak üzere depremle son derece başarılı savaşım veren ülke örnekleri vardır.

İstanbul’dan başlayarak hızla,
kentsel dönüşüm
ulusal seferberlikle birkaç yılda tamamlanmalıdır.

Bu adımlar ulusal bir politika zeminine oturtulmalı, günlük siyaset dışına çıkarılmalıdır.

Kırdan kente göç durdurulmalı, tersi teşvik edilmelidir.
Nüfus ülke coğrafyasına elden geldiğince dengeli dağıtılmalıdır (stratejik önemdedir).

Sığınmacılar hızla ülkelerine geri gönderilmeli,
Hatay’ın demografik yapısı 
özellikle korunmalıdır.

  • Seçimlerin ertelenmesi için bu afet gerekçe yapılamaz,
  • Anayasada salt savaş erteleme nedenidir. (Md.78)

Afetle savaşım gündelik politikaya asla alet edilmemeli, ulusal birlik korunmalıdır.

Ulusal dayanışma, bilimsel akılcılıkla ve ders alarak bu sorunları da aşacağız.

Umutsuzluk yok!
***

================================================================
Söyleşinin pdf biçimi : İZMİR İLKSES GAZETESİNE DEMEÇ

Sevgi, saygı, ACI ve UMUT ile. 21 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

23 Derece Youtube TV Konuşmamız

Dostlar,

Birkaç gün gecikme ile de olsa, 23 Derce TV youtube kanalında Sn. Burcu Uğur’un konuğu olduğumuz programı paylaşmak istiyoruz..
45 dakika boyunca aşağıdaki, konuları, Sn. Uğur’un sorularına karşılık olarak işemeye çalıştık :

Sahte doktorlar sorunu
– Sağlıkta şiddet hız kesmeden sürüyor
– Sağlık Bakanlığı 2023 Bütçesinin açmazları
– Kovit-19’da güncel durum, salgın bitti mi, ne yapmalı??
– 1 Aralık Dünya HIV/AIDS günü.. Hala ciddi bir küresel pandemi durumunda..

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerini yapılması dileğiyle..

Lütfen tıklayınız :

(1969) Kovit Kabusu Geri mi Döndü? – YouTube

Sevgi ve saygı ile. 05 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Yıllar sonra görülen kızıl hastalığına dikkat!

logo

Yıllar sonra görülen kızıl hastalığına dikkat!

Türkiye’de yıllardır görülmeyen “kızıl hastalığı” öğrencilerde yeniden görülmeye başlandı. Ankara’daki kimi okullarda saptanan kızıl hastalığı ve artan grip olguları üzerine velilere, “Ateşli ve bulaşıcı hastalık vakalarında gözlemlenen artış nedeniyle öğrencimizin maske takmasını öneririz” mesajı gönderildi.

İleyda Özmen

ANKARA- Türkiye’de yıllardır görülmeyen “kızıl hastalığı” öğrencilerde yeniden görülmeye başlandı. Ankara’daki kimi okullarda belirlenen kızıl hastalığı ve artan grip olguları üzerine velilere, “Ateşli ve bulaşıcı hastalık vakalarında gözlemlenen artış nedeniyle öğrencimizin maske takmasını öneririz” mesajı gönderildi. Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, kızıl hastalığının solunum ve yakın değinim (temas) yoluyla geçtiğini belirterek, “Son 10-20 yıldır Türkiye’de kızıl hastalığını pek görmüyorduk. Okulların kalabalık olması, sağlık ve hijyen eğitimi eksikliği, çocukların yeterli-dengeli beslenemeyişinden dolayı beden dirençlerinin düşmesi, bu hastalığın yeniden ortaya çıkışını tetikleyen etmenlerdir.” dedi. Okullara yeterli bütçe ayrılmadığını ifade eden EĞİTİM-SEN Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım da çocuklara ücretsiz beslenme olanağı ve maske sağlanması gerektiğini söyledi.

COVID-19‘un yanı sıra son dönemde öbür salgın hastalıklarda da artış baş gösterdi. Bunlardan uzmanları en çok korkutan ise kızıl hastalığının yeniden görülmesi. Kızılın ciddi bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Saltık, GAZETE DURUM‘a önemli açıklamalarda bulundu. Saltık, şunları kaydetti:

Son 10-20 yıldır Türkiye’de kızıl hastalığını pek görmüyorduk..

Kızıl hastalığı, adından da anlaşılacağı üzere, özellikle 5 yaşlarından başlayarak 18’li yaşlara dek

çocuklarda, neredeyse tüm bedeni kırmızıya boyayan parlak kırmızı renkli döküntülerle giden bulaşıcı bir hastalıktır. Bir bakteri olan A grubu streptokoklarca oluşturuluyor. Neden bu hastalık ortaya çıkıyor? Öncelikle belirtmeliyim ki, gelişmiş ülkelerde bu hastalık neredeyse unutulmaya yüz tuttu. Bir Halk Sağlıkçı -Halk Sağlığı Uzmanı hekim- olarak Türkiye’de henüz Sağlık Bakanlığı’nın resmi verilerinde görmedim ama kızıl olgularının okullarda görülmesi beni üzdü.

Son 10-20 yıldır Türkiye’de kızıl hastalığını pek görmüyorduk

Okulların kalabalık olması, sağlık ve hijyen eğitimi eksikliği, çocukların yeterli-dengeli beslenemeyişinden dolayı beden dirençlerinin düşmesi, bu hastalığın yeniden ortaya çıkışını tetikleyen etmenlerdir. İktidarın ve toplumun bunlara dikkat etmesi gerekiyor.

Okullarda yardımcı hizmetli sayısı çok eksik hatta yok gibi. Okul tuvaletlerinde yeterince hijyen yok. Sıvı sabun ve kâğıt havlu gibi eksiklikleri biliyoruz. Okullarda musluklar ışığa duyarlı (fotoselli) olmalı.

Okul sınıflarının kalabalık olduğunu, servislerin kalabalık oluşunu biliyoruz. Kış mevsimi yaklaşıyor, kalabalık ortamlarda insanlar aynı havayı uzun süre soluyabiliyorlar, yakın değinimde (temasta) olabiliyor. Bunlar kızıl hastalığının yeniden tetiklenmesine yol açan kolaylaştırıcı, hazırlayıcı etmenler.

Hastalık dilin üzerinde tipik çilek gibi bir görüntü oluşturur

Hastalığa tanı koymak için öncelikle çocuğun diline bakarız. Hastalık dilin üzerinde tipik çilek gibi bir görüntü oluşturur. Buna “çilek dili” deriz. Çocuğun yüzünde, boynunda, kollarının iç yüzünde, koltuk altlarında, bedende, kasıklarda kırmızı parlak döküntüler oluşur.

Hastalık etmeni A grubu streptokok bakterileri solunum yoluyla alındığı gibi dokunmayla, ortak kullanılan gereçlerle de bulaşıyor. Okullarda defter, kitap, kalemaçar, silgi, paylaşılan su matarası, bardak gibi ortak kullanılan gereçlerden bulaşma kolaylıkla gerçekleşir. Öncelikle okullarda çevre ve kişisel hijyen önlemlerinin alınması gerekiyor. Çocuklarda ateş 38 derecenin üzerine çıkarsa, yutma güçlüğü başlarsa, nefes alıp vermede zorluk, hızlı soluma gelişir ve genel durum bozulursa, bu durum kızılın zatürreye dönüştüğünün göstergesidir. 5 yaş altı çocuklarda daha ağır seyreder.

“Çilek dili” 

Hastalığın korkutan yanları

Hastalığın en çok korkutan yanları (komplikasyonları) şunlar:

Birincisi tıpta “kardit” adı verilen kalp kapak enfeksiyonları. Kalp kapak enfeksiyonlarında bozukluk daha sonrasında darlık ve/veya yetmezlik biçiminde gelişebilir. Anjiyografi veya cerrahi girişim ile kapaktaki darlığın açılaması ya da yetmezlik görülen kapakların değişimini gerektirecek ölçüde kalpte ciddi bozukluklara yol açabilir.

İkincisi kızıl hastalığının arkasından böbrek yetmezliğine giden bir tablo ile karşılaşılabilir.

Üçüncüsü hastalık, eklem romatizmalarına yol açabilir. 

Dördüncüsü, sağaltımda (tedavide) geç kalınırsa mikroplar (streptokoklar) kana karışarak tüm bedene yayılabilir (sepsis).

Kızılın sağaltımı (tedavisi)

Boğazdan sürüntü örneği alınır, mikrobiyoloji laboratuvarında saptanan mikroorganizma belirlenerek antibiyogram yapılır ve sıklıkla penisilinler olmak üzere uygun antibiyotikler verilir. 7-10 gün antibiyotik sağaltımı almak gerekir. Belirtiler azalsa bile, antibiyotik sağaltımının ardından, 7-10 gün içinde yeniden boğaz kültürü  ya da hızlı test yapılmalı ve hastalık nedeni (patojen) bakterilerin kalmadığı kanıtlanmalıdır. Bu yol, süregen (kronik) taşıyıcılığı ve bulaştırıcılığı önlemek bakımından da önemlidir. Hastalığı ciddiye almak gerekiyor.

Bir ailede, bir kişide kızıl hastalığı çıkarsa, öbür aile üyeleri de risk altındadır.
Aile içi bulaş sık görülür.

Hastalık tanısı konan çocukların en az on gün okuldan uzaklaştırılması gerekir

Hastalık tanısı konan çocukların en az on gün okuldan uzaklaştırılması gerekir. Halka kızıl hastalığı ile ilgili eğitim verilmesi gerekir. Okullarda öğretmenlere, emekçilere, öğrencilere uygun yöntemlerle korkutmadan, ürküye (paniğe) sokmadan sürekli sağlık eğitimi verilmelidir.

Ülkemizde okul sağlığı birimleri yok ne yazık ki. Bu vesileyle bir kez daha görüyoruz ki; Okul Hekimliği / Sağlığı birimleri kurma gerekliliği var. 2-3 yıldır Kovit-19 nedeniyle sürekli söyledik ve uyardık. Ama kurulmadı. Okullardaki öğrenci yoğunluğu azaltılmalı.

  • Türkiye’de nüfus her yıl bir milyonun üzerinde korkunç ve gereksiz biçimde artıyor.
    İktidar bu artışı kesinlikle akıl dışı biçimde teşvik ediyor. 
  • Ayrıca on milyon dolayında yurttaş olmayan yabancılar ülkemizde ve bu kesimler genellikle daha eşitsiz, kırılgan.

Üniversite öncesi okul çağındaki öğrenci sayısı neredeyse 19 milyon. 1,2 milyon dolayında öğretmen var, okul çalışanları, servis emekçileri var. Çok ciddi bir nüfus bu. 60 milyonu geçiyor ailelerle birlikte. Dolayısıyla, Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık Daire Başkanlığı’nın Sağlık Bakanlığı’yla birlikte, eşgüdüm içinde hemen harekete geçmesi uygun olur.

Kızıl olgusu görülen okullarda maske takılması, uygun el yıkama önerilir.

Öğretmenlerin özenli olması ve iyi gözlem yapması gerekiyor. Kuşkulu durumdaki çocuklar gecikmeden aileye, bölgedeki ilgili Toplum Sağlığı Merkezlerine bildirilmelidir. Kızıl bildirimi zorunlu olmamakla birlikte (1593 sayılı yasa ve ilgili Yönetmelik), bilgiler paylaşılmalıdır.

Kızılın toplumsal-ekonomik-kültürel boyutları

Ülkemizde yaşanan korkunç ekonomik bunalım ve yoksullaşTIRma,
  • Türkiye’yi dünyanın “en sefil ülkesi” durumuna düşürdü!
Sefalet Endeksi” kavramı biliniyor artık.
Arjantin, Zimbabve, Venezuela gibi ülkeler sıralamada en üstte (en olumsuz) olurdu.
Şimdi Türkiye en üstte ne yazık ki.
Bu tablo Cumhuriyetimiz yüzüncü yılına girmişken çok acı verici ve ülkemize asla yakışmıyor.
TÜFE + işsizlik oranı = Sefalet Endeksi olarak tanımlı.
TÜİK işsizlik oranını %9,5 olarak veriyor. Ekim 2022 sonu yıllık TÜFE’yi ise %85 olarak açıkladı.
İki verinin de gerçeklerden çok uzak olduğunu biliyoruz.
ENAG verileri ile enflasyon %185’in, işsizlik ise %10’ların çok üstünde.
TÜİK’in 2 resmi oranının toplamı 95 yapıyor.
  • Böylece Türkiye, Dünya Sefalet Endeksi’nde Arjantin’i de geçerek dünyada en “sefil” ülke durumuna düştü/düşürüldü AKP’nin 20 yıllık tek başına iktidarı sonunda.

Böyle bir ülkede her türlü olumsuzluk beklenir. Bulaşıcı hastalıklar artmaya başlar, unutulmuş bulaşıcı hastalıklar geri dönebilir.

Yaşam niteliği geriler ve ortalama ömür kısalır, ölümler, engellilikler artar.

Sağlık Bakanlığı’nın kızıl olgularının istatistiklerini saydamlıkla paylaşması gerekir.

Bir yandan sosyal-ekonomik önlemlerle yoksullaştırılan topluma ivedi ve yeterli destek verilmeli, öbür yandan da Epidemiyolojik ilkelerle başta bulaşıcı hastalıklar olmak üzere tüm sağlık sorunlarıyla bütüncül savaşım sürdürülmelidir.

  • Sağlık, doğuştan kazanılan temel insanlık hakkıdır ve devletin en temel kamusal
    görevidir.********

    Velilere gönderilen ileti

“Çocuklara ücretsiz beslenme olanağı ve maske sağlanmalı”

EĞİTİM-SEN
Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, okullarda görülen salgın nedeniyle
velilere giden ileti ve yaşanan salgınların nedenlerini şöyle değerlendirdi:

Okulların fiziksel koşulları

Okullarda görülen salgın olgularına ilişkin olarak öncelikle okulların fiziksel koşullarını değerlendirmek gerekiyor. Pandemi sürecinde de bugün de bu konuyla ilgili hiçbir önlem alınmadan eğitim-öğretim sürdürülmeye çalışılıyor. Öncelikli olarak okulların fiziksel koşullarının çocukların sağlıklı koşullarda eğitim alabilecekleri biçimde düzenlenmesi gerekir. Verili (mevcut) durumda kalabalık sınıflar, sınıfların havalandırma koşullarının uygun olmaması, temizlik personeli yetersizliği, okullarda temizlik gereçlerinin olmaması gibi pek çok etken hastalık riskini artırmada en temel etmenler. Okul sayısının artırılması, yeterli çalışan görevlendirilmesinin sağlanması gerektiğini ısrarla ifade ediyoruz. Bütçe görüşmelerinin yürütüldüğü süreçteyiz.

Okullara yeterli bütçe ayrılmadığı sürece benzer sorunlar çok daha yoğun bir biçimde yaşanacaktır.

Çocuklara ücretsiz beslenme olanağı ve maske sağlanmalı

EĞİTİM-SEN Merkez
Kadın Sekreteri Simge Yardım

Ülkede yaşanan derin ekonomik bunalım da çocuklarda hastalık riskini artırıyor. Pek çok çocuk yeterli beslenme koşullarından uzak. Yeterli beslenememe çocukların çok daha kolay hastalanmasına neden oluyor.

Çocuklara ücretsiz beslenme olanağı ve ücretsiz maske sağlanmalıdır.

Eğitim hakkının Anayasa’da ve uluslararası sözleşmelerde tanımlanmış olmasına karşın sağlıklı, güvenli, eşit eğitim hakkından söz etmek olanaklı değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın hem eğitimde derinleşen yapısal sorunlar hem de çocukların eğitim hakkı bağlamında eğitim politikalarını oluşturması ve kalıcı çözümler üretmeye ilişkin adımlar atması gerekmektedir.

NOKTA TV Programımız : 7 Kasım 2022

Dostlar,

Bu gün, 7 Kasım 2022 günü saat 15:00’te NOKTA TV’de Sn. Ezgi Yeşiltepe‘nin konuğu olacağız.

Güncelleme : Program gerçekleştirildi, izlemek için lütfen tıklayınız. https://youtu.be/h1d9Iyil0cI

Türkiye’nin ağır gündemini;
– Salgında (Kovit-19) son durumu
SEFALET İNDEKSİNDE Dünya 1. si
 olmamızı,
– çok ağır yoksullaşTIRILmamızı,
AKP’nin yarattığı bu cendereden nasıl kurtulabileceğimizi konuşacağız..

NOKTA TV‘nin sosyal medya hesaplarından canlı yayın yapılacak / ayapıldı..

https://www.instagram.com/noktatv24/


Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 07 Kasım 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik        twitter : @profsaltik    

 

BİZİM TV Konuşmamız : 26 Temmuz 2022

Dostlar,

Dün, 26 Temmuz 2022 Salı günü saat 21:00 – 22:05 arasında, BİZİM TV‘de Sn. Burcu UĞUR’un konuğu olduk. Bizimle, aşağıdaki görselde (ve linkte) görülen konuları işledi. 65 dakika boyunca bilimsel gerçekleri ve AKP’nin Kovit-19 ile gerçekte savaşmadığını….. irdeledik.

Örneğin, en son 11-17 Temmuz 2022 haftası veri açıklandığını. Son 9 gündür (17 – 26 Temmuz 2022 arası) hiçbir veri açıklanmadığını, uluslararası istatistiklere de yollanmadığını… şaşkınlıkla..

Bu suç, bu ciddiyetsizlik, bu halka saygısızlık ve masum insanların hastalanmasına – ölmesine neden olan sorumsuz, sürdürülemez ve derhal terk edilmesi gereken bir tutum.

Haziran başında 7 bini aşan haftalık olgu sayısı 11-17 Temmuz haftasında 257 bini aştı. Genel savsamaların (ihmallerin) yanı sıra, 2 temel hatanın yinelenerek salgını daha da azdırdığını düşünüyoruz:

1. Kurban bayramı için hemen hemen hiçbir önlem alınmaması ve halka uyarı yapılmaması.;
2. Kırk bine yakın hacının dönüşlerinde hiçbir önlem alınmaması..

Turizmin olası olumsuz katkısını da eklemek gerek..

2020 ilkbaharında da benzer hatalar yapıldı ve salgın hızla tırmandı.  İktidar, hatalardan ders almıyor. Özenli bir filyasyon (kaynağını bulma) çalışması ile hacılar konusunda yapılan hatanın salgının büyümesine katkısı sayısal olarak hesaplanabilir. Sağlık Bakanlığı bunu yapar mı?

Anlaşılan, kovit-19 çok büyük boyutlara ulaşmıştır, bu yüzden sayısal veri açıklanAmamaktadır.. Peki nereye dek? Ölümler de geçen yıl ve bu yıl açıklanmadı! Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır?

  • Türkiye bir Muz Cumhuriyeti midir? 

Yetkilileri anayasal, yasal, insani görevlerini yapmaya ve salgın hakkında güncel, dürüst veri paylaşmaya çağırıyoruz. Kamuoyunu ve muhalefeti, iktidarın bu kabul edilemez salgın politikası konusunda uyarıcı olmasını bekliyoruz.

Kış gelmeden 5-25 yaş arası tüm öğrencilerin öncelik ve ivedilikle 1!er ay ara ile 2 kez aşılanmasını çok önemli buluyoruz.

Ayrıntıları izlemek için lütfen tıklayınız..

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğinin yapılmasını diliyoruz.

Twitter ortamında da izlenebilir.

https://twitter.com/bizimtvcomtr/status/1552012059902185485?t=Kuw19ukoKV6AF2lWwRKslA&s=08

Sevgi ve saygı ile. 27 Temmuz 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

KRT TV Programımız : Sağlık Bakanlığından “Negatif Aktif Vaka” Skandalı

KRT TV Programımız :

Sağlık Bakanlığından “Negatif Aktif Vaka” Skandalı

30 Nisan 2022 Cumartesi gece saat 22:00’de KRT TV’de, başarılı programcı Sn. Semra Topçu‘nun konuğu olduk. Sağlık Bakanlığı Dünya Sağlık Örgütüne Kovit-19 aktif olgu sayısını “-4716” olarak bildirmişti! Aynı gün Sağlık Bakanı Dr. Koca açıklama yaparak bu olanaksız durumu “senkronizasyon hatası” olarak bildirdi. Geriye doğru 14 günlük veriler hatalıydı.

 

Ama bu “hatalı” verilere dayalı olarak 26 Nisan 2022 günü kaçak sarayda yapılan Bilim Kurulu toplantısında AKP = RTE, nerdeyse salgının bitirildiği muştusu verdi! “Hamdolsun“, AKP iktidarı salgının da hakkından pek çok ülkeden önce yüzünün akı ile çıkmıştı! Üstelik Kovit-19‘a karşı dünyada aşı geliştiren 9 ülkeden biri bile olmuştuk! Afrika’da kimi ülkelere bağış yapmıştık..

2021 sonu toplam ulusal geliri 692 milyar Dolara gerileyen (90 milyon nüfusa bölünce 7689$, Dünya ortalaması 12 bin $!), dünya sıralamasında 17. sırada aldığı ülkemizi G20’den düşürerek 23. sıraya indiren AKP = RTE, bir de aşı geliştirmişti! Üstelik 17 çeşit aşı üreten, Cumhuriyet’in armağanı, çok başarılı Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü‘nü 2011’de kapatmış ve aşıda tümü ile dışalıma (ithalata) bağımlı duruma düşmüş bir iktidar..

TURKOVAC adı verilen ve Urfa’da Bakan Koca tarafından “aşı” olarak duyurulduğu 23 Aralık 2022’den bu yana hala Dünya Sağlık Örgütü’ne başvurularak uluslararası aşı belgesi alın(a)mayan, uluslararası bilimsel koşulları yerine getirmeyen ama salgında etkinliği / güvenliği kuşkulu bir sıvıyı, AŞI diye yurttaşına yapabilen bir siyasal kadro!
***
Sağlık Bakanlığı nasıl bir “senkronizasyon hatası” yaptı acaba??
Sokaktaki yurttaş bu süslü sözden ne anladı acaba??
Bakanlık Saray’ın açıklanmasını istediği verilerle mi senkronize olamadı acaba??

Bu hata 14 gün boyunca nasıl sürdürülebildi?
Veri kayıt ve işleme süreçlerinde bir sistem kurulamadığı anlaşılıyor.
“Sistem” kurulmuş olsa ve yaraşır (liyakatli), usta (ehil) ellerde olsa, Dünya Sağlık Örgütü’ne yollanmadan önce birkaç basamakta hata – tutarlılık denetimine alınır ve mutlaka yakalanırdı.

İşin içyüzünü ne yazık ki, şimdilik öğrenemeyeceğiz..
Tıpkı 2020 ve 2021 yılı ölüm verilerini halan öğrenemediğimiz, TÜİK’e açıklattırılmadığı gibi!
***
Salgın gerçekten bitti mi, maske ve öteki alanlarda gevşeme önlemleri yerinde mi??
Ayrıca MHRS’nin (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) kaldırılması, Mart 2022 TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavı) kadrolarının 6 binden 12 bine çıkarılması, sağlıkta şiddet ve hekim göçü de konuşulan sorunlar arasında idi. İzlemek için lütfen tıklayınız.. (https://youtu.be/34gb8Yh0f2w)

Program 21:00’de başlıyor, biz 22:00’de katıldık..

Şu hesapları yaptık    :

30 Nisan günü yoğun bakımda yatan kovit-19 hasta sayısı 975. Sağlık Bakanı Dr. Koca’nın düzelterek açıkladığı aktif hasta sayısı 17,259. Ülkemizde Omicron varyantının egemen (baskın) olduğu düşünülmekte. Klinik tablo hafif, ayakta geçiyor, hastaneye yatma ve hele hele yoğun bakıma düşme oranları önceki varyantlara göre oldukça düşül.. 1/100’ün altında. 1/100 kabul edilirse, 975 x 100 ? 97,500 aktif hasta beklenir o gün. Ama açıklanan 17,259.. Beklenenin 1/6’sı!!?? Niçin???

Son 1 haftada önceki haftaya göre olgu sayısında dünya genelinde %12 azalma varken bizde %36! Ölüm sayılarında azalma aynı sırayla %7 ve %22. Türkiye, dünyadan farklı ve üstün olarak  ne yapıyor da, olağanüstü hızla olgu ve ölüm sayıları azaltılabiliyor??

Üstelik son 4-5 haftadır, yapılan toplam aşı dozu 147 milyonu aşıp 148 milyon olamadı! Günde 15-20 bine düştü aşılama.

  • Uyaralım : Toplum bağışıklığı artmayıp azalıyor ve %30 dolayında, son derece yetersiz.
  • Dünya Sağlık Örgütü “SALGIN HENÜZ KESİNLİKLE BİTMEDİ” diye ısrarla uyarıyor.
  • Yeni 2 varyantı “tehlikeli” olarak kayda aldı ve duyurdu..
  • Turizm mevsimi geliyor, Avrupa Kovit-19 kaynıyor, Uzakdoğu da öyle, hangi önlemimiz var?
  • Dünya Sağlık Örgütü’nün hemen hemen hiçbir önerisi yerine getirilmiyor.
  • Böyle giderse; yazın değilse bile Sonbaharda yeni bir dalga ile karşılaşma riski az değil! 
    ***

Türkiye hemen her bakımdan yönetilemez bir aşamaya sürüklenmiş bulunuyor.
Bu tablo sürdürülemez.
Ya AKP = RTE iktidarının aklını başına alarak silkinmesi, uçuruma gidişi frenlemesi ya da iktidarı bırakması gerekiyor.
Milyonlarca insan yoksul, yeterli – dengeli beslenemiyor, işsiz, konut koşulları elverişsiz, borçlu, ruhsal olarak gerilimde ve kaygı içinde; BAĞIŞIK SİSTEM STRES ALTINDA…
Bu sonki hastalıklarla savaşta kritik.
Yeni bir dalga riski ciddi olarak vardır ve gerçekleşirse, açıklayageldiğimiz gerekçelerle çok yıkıcı  olur.
Bir kez daha uyarmış olalım..
Bereket Ulusumuz bizi dikkatle izliyor ve geribildirimleri ile güvenini bildiriyor.
26 Nisan 2022 günü, kaçak sarayda RTE başkanlığında bilim kurulu toplantısının hemen ardından paylaştığımız aşağıdaki tweet iletimiz 1 milyon okuyucuyu çok aştı…


Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 02 Mayıs 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

 

 

NOKTA TV Konuşmamız – 22 Mart 2022

Dostlar,

Bu gün (22 Mart 2022) NOKTA TV‘de Sn. Damla ÇOLAK’ın konuğu olduk saat 15:00’te..

Konu : “KOVİT-19 Geçirenlerde Sonradan Yaşanan Sağlık Sorunları” idi..


Program yürütücüsü Sn. Çolak birçok soru yöneltti bize bu bağlamda..
– Kovit-19 salgının Dünyada ve Türkiye’de eriştiği son aşama?
– Sağlık Bakanlığı’nın maske, HES kodu vb. önlemelerde gevşemeye geçmesinin zamanlama bakımından ne ölçüde yerinde olduğu?
TURKOVAC aşı mı, değil mi?
– Yeni, bir dalga yaşayabilir miyiz? OMICRON ve BA.2 alt varyantı??
– Salgın bitti mi??
KOVİT-19 geçirenlerde yaşanan kalıcı – süregen sağlık sorunları neler ve nasıl başetmeli?
– Ülkemize yaşatılan ağır ekonomik bunalımın Kovit-19 savaşımına olumsuz yansımaları?
– Ve son olarak da Hekimler, Sağlık Çalışanlarına dönük şiddet, grev eylemleri, hekim göçü.. bağlamında HEKİMLER TAM OLARAK NE İSTİYOR??

Sn. Çolak programı son derece ağırbaşlı yürüttü. Yönelttiği yerinde sorulara yanıt verirken de bizim sözümüzü gerekmeden kesmedi.. Kendisine ve NOKTA TV’ye teşekkür ederiz. 46 dk. süren kapsamlı programı izlemek için lütfen tıklayınız.

https://youtu.be/7PG_LwaC5-g

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereklerinin birlikte yapılmasını dileriz..

Sevgi ve saygı ile. 22 Mart 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

 

HOŞGELDİN 2022

Suay Karaman 

Büyük sıkıntılarla 2021 yılını geride bıraktık, 2022 yılının umutlarımızın tazelendiği bir yıl olmasını diliyoruz. Ancak yaşanan günlerde yapılanları gördükçe bu dileğimizin gerçekleşmesinin çok zor olduğunu da biliyoruz.

2020 yılında başlayan koronavirüs salgını devam etmektedir. 2020 yılında gerçekliği tartışılan resmi verilere göre ülkemizde 20.881 kişi bu hastalıktan yaşamını yitirmişti. 2021 yılında ise aşı bulunmasına karşın yine gerçekliği tartışılan resmi verilere göre ülkemizde 61.027 kişi Kovit-19‘dan yaşamını yitirmiştir. Küresel salgın tüm hızıyla devam ederken, siyasal iktidarın aldığı önlemlerin yetersizliği görülmektedir.

Salgının da etkisiyle ekonomi iyice dibe vurmuştur. Birçok fabrika ve işyerleri kapanmış; işsizlik, açlık, yoksulluk büyük boyutlara ulaşmıştır. En az on beş milyon yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda bırakılmıştır. Tarım ve hayvancılık bitirilmiş, sanayi durma noktasına gelmiştir. Laik ve demokratik eğitim yerine dinci eğitime geçilmiştir. Demokratik ve laik hukuk devleti olmaktan çıkılarak, ülkemiz dinsel hükümlerle yönetilmeye başlanmıştır. Kirli siyasetin bütün pislikleri ve yolsuzlukları ortaya saçılmaktadır. Yıllardır Ege Denizi’ndeki adalarımız Yunanistan’ın işgali altındadır ama ne siyasal iktidardan ne de muhalefetten ses yoktur. Vatana ihanet son düzeye gelmiştir.

Bunların yanında Kasım ve Aralık aylarında Türk Lirası’nın değer yitirtilmesiyle, yine büyük vurgunlar yapılmıştır. Buharlaşan 128 milyar Doların yanına, döviz vurgununda uçurulan 7 milyar Dolar daha eklenmiştir.

  • Bu düzenle zengin daha zenginleşirken, yoksullar iyice yoksullaştırılmıştır.

Türk Lirası bir yıl içinde yaklaşık %100 oranında değer yitirmiştir. Dış borcumuz 448 milyar Doları aşmıştır. Ekonomik dengeler bozulurken, halk sürekli yapılan zamlarla ezilmektedir. İşte bu kirli düzen, sözde ekonominin kitabını yazanlara kapak olmalıdır.

9 Aralık 2021’de TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu; “İstanbul Anakent Belediyesi’ne 33 bin personel alımı yapıldığını, 557 kişinin terör örgütüyle bağlantısı olduğunu” ifade etti. 27 Aralık 2021’de de İçişleri Bakanı, İstanbul Anakent Belediyesi hakkında PKK ve KCK ile bağlantılı, özellikle dağda bulunmuş kişilerin işe alındığı yönünde ihbarlar olduğunu söyledi. Gerçekten böyle bir durum varsa, işe alınanlardan istenen adli sicil kaydını Adalet Bakanlığı’nın verdiği anımsanmalıdır.

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş; “Belediye kadrolarında terör örgütleri ile bağlantılı birtakım isimler olabilir. Buradan belediye başkanına sorumluluk çıkarılmaz” derken, aynı şekilde terör örgütleriyle bağlantılı güvenlik güçlerinin olması da, İçişleri Bakanına sorumluluk çıkarmaz. Ama AKP iktidarı işine geldiği gibi söylemlerde bulunmaktadır.

Terör örgütüyle bağlantılı birileri varsa, bu kişileri kanıtlarıyla belirleyip, yasal süreç başlatmak siyasal iktidarın görevidir. Çıkıp kürsüde “557 kişi terör örgütüyle bağlantılı” demek iftiradır, aymazlıktır, sapkınlıktır. Görevini yapamamanın ezikliğidir. Bu eziklik Oslo’da PKK terör örgütüyle görüşenlerin ezikliğidir, ihanetidir.

12 Aralık 2021 Pazar günü HDP İstanbul kongresinde bebek katili terörist başı Abdullah Öcalan lehine slogan atıldı, PKK marşı okunup, ant içildi. Şimdi sormak gerekir; bundan daha açık PKK ile bağlantılı bir durum olabilir mi? Bütün bunlar ortadayken İstanbul Anakent Belediyesi’ne yapılanın apaçık bir siyasal algı operasyonu olduğu bellidir. İçişleri Bakanının bu durum karşısında söyleyeceği söz yok mudur?

Bir İçişleri bakanı şurada terörist var, burada terörist var diyemez. Bakanlığın emrinde polis ve jandarma var, teröristi yakalamak görevleri arasındadır. “Terörist var” diye bağırarak, propaganda çığlıklarıyla bakanlık yapılamaz.

  • Yaklaşık 20 yıldır ülkeye ihaneti onaylanmış bir siyasal iktidar ile böyle bir iktidarı ayakta tutmaya çalışan muhalefetin, ülkemizin sorunlarını çözemeyeceği bellidir.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin ekonomik ve siyasaş olarak en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır. Böyle bir siyasal iktidardan her şey beklenir. Bu iktidarın kendilerini sınırladığı hukuk kuralı da, etik kuralı da yoktur. Siyasallaşan yargı, hukuku ortadan kaldırmıştır. Ama ne olursa olsun, yolun sonu gelmiştir.

  • Şimdi Atatürk ilke ve devrimleri ışığında, tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığında birleşerek, örgütlü mücadele yapmanın zamanıdır.

Ülkemizin üzerindeki kara bulutları dağıtmanın başka yolu yoktur.

2022 yılının sağlık, mutluluk ve aydınlık getirmesi için hep birlikte demokrasiye sahip çıkarak, laikliğe sarılarak ülkemize güzel günler gelmesi için görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmenin zamanıdır. 

Azim ve Karar, 3 Ocak 2022

ARTI TV Programımız – 14 Ekim 2021

Dostlar,

Bu gün sabah 09:00 – 09:45 arasında ART TV‘de Sn. Nazım Alpman‘ın konuğu olduk.


Konumuz,

  • SALGININ ERİŞTİĞİ DÜŞÜNDÜRÜCÜ AŞAMA

idi.

Gerçekten de 18+ yaş nüfusunun %75’ine 2 doz aşı yapan (!?) bir ülkede nasıl olur da her gün “resmen” 30 bini aşan yeni olgu ve yine “resmen” 200’ün üzerinde ölüm olabilir!?

Mutlaka bir yerlerde ciddi yanlışlar yapılıyor olmalı!

Ancak Sağlık Bakanlığı ipin ucunu koyvermiş, Bakan, “kısıtlama yok çünkü aşı var...” buyuruyor ama Dünyada 4. dalga inişe geçmişken ülkemizde hala yükselmede. Son haftada yeni tanı alan toplam olgu sayısı 200 bini aşkın ve bu rakam ile Türkiye dünyada 3. sırada. Toplam olgu sayısında da 6.!

Kapsamlı biçimde irdeledik sorunu, çözüm önerilerimizi aktardık.
Olası hata kaynaklarını ortaya koyduk.
Örneğin 1 ayı aşkın zamandır “kritik durumda” olan kovit-19 hasta sayısı Türkiye’de nasıl 633 olarak sabit kalabilir!??

Yazıklar olsun!

İzlemek, paylaşmak ve masum insanların daha çok ölmemesi için izleyelim, paylaşalım..

 


Sevgi ve saygı ile. 14 Ekim 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik