Etiket arşivi: Helalleşme

TEMİZ GEÇMİŞ 

Suay Karaman 

22 Temmuz 2023 günü CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu parti genel merkezinde belediye başkanlarıyla toplantı yaptı. Belediye başkanlarının konuşmalarından sonra söz alan Kılıçdaroğlu;

  • “Genel başkanlık yükünü taşıyabileceğine inanacağım, CHP’nin ilkelerine bağlı, partiyi ileri götürebilecek ve geçmişi temiz birisi olsa Genel Başkanlığı yarın bırakırım.”

söylemiyle yine yeni bir çam daha devirdi. Bu, skandal bir açıklama olarak tarihe geçecektir. 

Bu sözler CHP üyelerine yapılan büyük haksızlık ve hakarettir; inanılacak gibi değildir, son derece yanlış ve tutarsızdır. Eğer partide ‘CHP’nin ilkelerine bağlı’ ve  ‘geçmişi temiz’ birileri yoksa bu konuda son 13 yıldır genel başkan olan Kılıçdaroğlu’nun da payı olduğu kesindir. CHP ilkelerine bağlı olmayan ve geçmişi temiz olmayanları o makamlara Kılıçdaroğlu getirmedi mi?

  • AKP’nin eskilerini, ikinci cumhuriyetçileri, liboşları, yetmez ama evet’çileri, PKK terör örgütü üyelerini, Fetö ile bağlantısı olan şaibeli isimleri partiye alıp danışman, parti yöneticisi, milletvekili yapan Kılıçdaroğlu değil miydi? 

Kılıçdaroğlu’nun milletvekili yaptığı bazı kişiler şu anda yurt dışında kırmızı bültenle aranmaktadır. Fetö’cü oldukları için üniversiteden çıkarılan ve yasa dışı yollarla yurt dışına kaçan kişileri danışman yapan Kılıçdaroğlu değil mi? Bunlar mı CHP’nin ilkelerine bağlı, bunların mı geçmişleri temiz? 

Kılıçdaroğlu’nun “hepinizin açığı var ve ben bunları biliyorum” anlamına gelen sözleri karşısında belediye başkanlarının “ne demek istiyorsunuz, parti ilkelerine bağlı değilsek, geçmişimiz temiz değilse bizi neden aday gösterdiniz?” diyememeleri de anlaşılmazdır. Tepki vermeden bu sözlerin altında kalmışlardır. 

CHP yönetimi, emekli olduktan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na İş Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği, parti meclisi üyeliği, milletvekilliği, grup başkanvekilliği ve genel başkanlık koltuğunu verdi. Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktaki eylem ve söylemleri ile CHP ilkelerine ters düşen uygulamaları karşısında, parti zarar görmesin diye susanlar, şimdi genel başkanlık koltuğundan bir an önce ayrılmasını beklemektedir. 

Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olduktan sonra “laiklik tehlikede değildir” sözü ile başlangıç yaparak, “yargıda cemaatçi yapılanma yoktur”, “1930’ların CHP’si değiliz”, “Dersimli Kemal” söylemleri ile Atatürk ilke ve devrimlerine karşı olduğunu belli etmektedir.

Helalleşme” söylemiyle tarikatlara, cemaatlere ve tüm gericilere kol kanat germeye başlamış, laiklikle bağdaşmayan Diyanet Akademisi’ne tepki vermeyerek, CHP’lilerin evet oyu ile yasalaşmasını sağlamıştır.

Türbana özgürlük” diyerek anayasaya aykırı yasa teklifi veren Kılıçdaroğlu, CHP’li seçmenlere hilafetçi Ekmeleddin olayını yaşatmıştır ve halen yaptığının doğru olduğunu söylemektedir.

Mühürsüz oylarla rejimin değiştirildiği 16 Nisan 2017 halk oylamasına tepki vermeyen, gereğini yapmayan Kemal Kılıçdaroğlu, bugün yaşadıklarımızın sorumluları arasındandır. 

Mayıs 2023 seçimlerinden sonra genel başkanlığı bırakmamak için yaptıkları ve söylemleri, kendisine oy verenleri de üzmüştür.

  • Ne yazık ki proje olarak getirilenler, verilen görevi yerine getirmektedirler.

Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlerin bile “artık yeter, gitsin” dediği göz önüne alınırsa, genel başkanlıkta kaldıkça daha kötü bir tablo gelişecektir. 

27 Temmuz 2023 gününden başlayarak, ilgili yasalara göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı hukuken sona ermiştir. Yani genel başkanlık hukuken boş, fiilen dolu bir durumdadır. Çünkü 25-26 Temmuz 2020’de yapılan kurultaydan bu güne üç yıllık süre geçmiştir. Genel başkan en çok 3 yıllık süre için seçilmiştir ve bu süre dolmuştur. Bu nedenle genel başkanlık hukuken kendiliğinden sona ermiştir. Siyasi Partiler Yasası’na göre yapılması gereken, parti meclisi kendi içinden bir üye yetkilendirilmeli ve 45 gün içinde olağanüstü kurultaya gidilmesi sağlanmalıdır. Ülkeyi kuran 100 yıllık partinin içine düşürüldüğü durum yürekler acısıdır. CHP’yi bu duruma düşürenlerden hesap sorulmalıdır. 

Ben 1977 yılında CHP üyesi oldum, 12 Eylül 1980 ile bu süreç son buldu. 1995 yılında yapılan değişiklikle, üniversite öğretim elemanlarına siyasal partilere üye olma serbestliği getirilince, yine CHP’ye üye oldum ve halen bu üyeliğim sürmektedir. 

  • Kendimi bildim bileli hep o muhteşem Altı Ok’a sahip çıktım,
  • Daima Atatürk ilke ve devrimlerini savundum.

CHP’de sahte Atatürkçülere karşı çıktım, yazdım, konuştum; Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçilmeden önce de eleştirdim, çünkü CHP ilkelerine aykırı tutumunu gözlemledim.

Arkamda herhangi bir kirlilik olmadığı gibi, tüm kirliliklerle de mücadele ettim.

CHP ilkelerine bağlı ve geçmişi temiz olan ben ve benim gibi birçok CHP üyesi vardır.

Ve bizler CHP’yi Altı Ok çizgisinde yönetmek için genel başkanlık koltuğunu almaya geliyoruz.  (Azim ve Karar, 31 Temmuz 2023)

KILIÇDAROĞLU’NUN YERİNDE OLSAM

Kılıçdaroğlu, Türkiye siyasetine yaptığı katkılarla iz bırakacak bir halk çocuğudur.

Mahkeme kadıya mülk değil. Bütün gelişmeler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sonunun göründüğünü gösteriyor. Bir yönetici, bulunduğu yeri, en güçlü olduğu zamanda bırakmalıdır ki başarılarıyla anılsın. Bunu İsmet İnönü de, Bülent Ecevit de yapamadı.

Kılıçdaroğlu da Partinin başında kalmak için direniyor. Hiç değilse önümüzdeki yerel seçimlerde partisine bir zafer kazandırdıktan sonra parti başkanlığını bırakmayı düşündüğü anlaşılıyor. Ancak muhalefetteki ayrı baş çekmeler ve CHP içindeki dağınıklık yerel seçimlerin de yenilgiyle sonuçlanmasına neden olabilir.

Ancak ne CHP’nin, ne ülkenin onun ayrılması için beklemeye tahammülü var.

  • En başta CHP, ipliği kopmuş bir tesbih taneleri gibi dağılmaktadır.

Partinin yeni kadrolarla yeni bir politikalarla toparlanması şart gözüküyor. Siyaset boşluk kabul etmez. Akan su mecrasını (yatağını) bulacaktır. Ancak siyaset aktörleri basireti elden bırakmazlarsa.

Temiz, halkçı bir bürokrat olan Kılıçdaroğlu, ülkenin dışlanan ve çok acılar çekmiş bir kesiminden geliyordu. Tuncelili bir Alevi ailesine mensuptu. Bu durum O’na, Türkiye’nin yakın tarihini klasik CHP anlayışından farklı düşünme şansı da verdi. Buna karşın Alevicilik yapmadı. Kürtlerin tarih boyunca uğradığı baskı ve yok sayma siyasetinin de farkındaydı. Buna ilişkin söylemlerini alçak sesle dillendirebildi.

CHP’nin niçin iktidar olamadığının farkındaydı

CHP, 1930’larda yarattığı ceberut devlet algısının kuşaktan kuşağa aktarılması sonucu, yoksul ve dindar kitlelerin desteğini alamadı. Kılıçdaroğlu bunun için yeni politikalar geliştirmeyi denedi. “Helalleşme” diye bir kavram ortaya attıysa da bunu açıkça dinlendiremedi. Partisi içinden bu konuda açık bir destek de bulamadı. Üstelik 1950’den beri atı alanlar Üsküdar’ı geçmiş, yoksul kitleleri, dünya patronlarını da yanlarına alarak boğazlarından yakalamışlardı.

Seçmen davranışlarını birinci derecede yönlendiren refaha (gönence) açlık olduğu halde, Kılıçdaroğlu ve ekibi, bunun dindarlık olduğunu sandı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Abdullah Gül’ü aday göstermek istedi. Olmayınca Ekmelettin İhsanoğlu’nda karar kıldı. Bu politikalar başarılı olmayınca CHP içinden bunun için yanıp tutuşmakta olan Muharrem İnce‘yi aday gösterdiyse de gene başarıya ulaşılamadı.

Uzun süre kafasında ölçüp tarttıktan sonra Cumhurbaşkanlığına kendi adaylığını koydu. Buna fazlasıyla layıktı.. Parti içinden aday gösterilenleri yanına almayı başardı. Millet İttifakı adıyla geniş bir muhalefet cephesi oluşturmayı da başardı. Bu, merkez-sağ bir cepheydi ama pek çok çevre, iktidar alınsın diye buna çok ses çıkarmadılar.

İttifak içindeki partiler, CHP listelerinde hak ettiklerinin çok üstünde milletvekili çıkardılar. Kılıçdaroğlu seçimi kazanmaya o denli odaklanmıştı ki, Zafer Partisiyle de son anda olmaması gereken gizli bir protokol bile yaptı.

Kimileri, CHP’ye seçimi yitirtenlerin bu olgular olduğunu sanıyor. Doğrusu, muhalefetin bu geniş birliğe karşın bile seçimi kazanamamış olmasıdır.

CHP kurmayları, konuyu soğukkanlılıkla ele alıp soruna çözüm üretmeye çalışacak yerde, Kılıçdaroğlu ile kurultayı da beklemeden başkanlık yarışına girdiler. Kılıçdaroğlu’nun üst üste yaptığı hatalar da bunun tuzu biberi oldu.

Beklemediği yenilgi, Kılıçdaroğlu’nun dengesini bozmuş görünüyor. Partisi içinde aç kurtlar gibi, düşeni yemeğe hazır kişilerin kendilerini göstermesi karşısında arkadan bıçaklandığını düşünebilir.

  • Fakat bu saatten sonra o makamda kalması mümkün görünmüyor.

Bu anlamsız uzatmayı oynamasına olanak da gereksinim de yoktur. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Daha çok yaralanmadan bırakması kendisi için de, partisi için de iyi olur.

Taç giyen baş akıllanır derler. CHP içinde bu partinin başına geçebilecek “temiz” bir hayli insan vardır ve esas sorun programdır.

CHP’ye ambleminde bulunan oklardan yalnız HALKÇILIK yeter.

Bu konuyu da artık yaklaşık bir ay tatil yapacağım Ayvalık’ta yazar paylaşırım.

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na açık mektup

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı,

Bu mektup, 2023 seçimlerinde Millet İttifakı’nın iktidara geleceği ümit ve dileği ile Eğitim Bilimleri Alanı, Eğitim Programları ve Öğretim Bilim Dalı Profesörü olarak bundan altı ay önce ilkini yazdığım ikinci mektubum.  (Dilerseniz 1. mektubuma SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA MEKTUP – dgozutok.org adresinden ulaşabilirsiniz.) Birinci mektuba siz, partili biri ya da bir danışmanınız yanıt vermedi. Okuduklarını, ne yazdığımı duyduklarını biliyorum. CHP milletvekili komşuma yüz yüze anlattım. Eğitim konularından sorumlu olmayan fakat eğitim konusunda çalışmalar yapan Mv. Yıldırım Kaya’ya da ilettim. Duymazdan geldiler. Belki de seçimin yitirileceği biliniyordu da eğitim konusunda önerdiğim hazırlık çalışmalarını yapmaya gerek duyulmadı. Bu mektubuma da yanıt alabileceğimi sanmıyorum. Tıpkı son 20 yıldır eğitimde yapılan bilim dışılığı yazdığım, basın açıklamaları yaptığım, sokak eylemlerinde demokratik kitle örgütleriyle birlikte haykırdığım sesimi AKP’nin umursamadığı gibi. Ben yine de tarihe not düşmek amacıyla yazıyorum, konuşuyorum, ülkeme olan borcumu ödemek için, bir Cumhuriyet kadını olarak elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Sayın Genel Başkan,

2005’te AKP’nin yaptığı bilime aykırı ilkokul programları ile ilgili “Milli Eğitim Çocuklara Ulusal Değerleri Kazandırmaktan Neden Vazgeçiyor?” konulu bir çözümleme (analiz) çalışması yapmıştım. Ulusal değerlere sahip çıkacağını düşünerek CHP’ye bilimsel bir çalışmayla teknik destek vermek istedim. Beni Parti’nin “Eğitimden Sorumlu” milletvekili Sn. Nesrin Baytok’a siz yönlendirdiniz. Nesrin hanım ve Prof. Dr. Nur Serter ile iki saat konuştuk. Çalışmayı beğendiklerini söylediler ancak bence yazdıklarımı hiç anlamadılar ve hiçbir şey yapmadılar. Çünkü eğitimden sorumlu MV, eğitimbilim alanını, ülkede eğitim konusunda yapılanları, AKP’nin amaçlarını bilmiyordu. Durumu size yazdım, o sıralar İ. Melih Gökçek dosyaları ile ilgileniyordunuz, siz de bana dönmediniz.

CHP yönetimine yeni gelmiştiniz. Çok ümitlenmiştik. 2010 Anayasa halkoylaması öncesi RTE, 38 yerde “Ben Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım!” demişti, görüntülü kayıtlar vardı. E-postanıza bu kayıtları mitinglerde ekranlara yansıtmanızı önermiştim. Ciddiye almadınız. Halkoylamasının yitirilmesi ümitlerimizi kırmış, aklımıza ilk kuşkuyu düşürmüştü. Birçok  arkadaşımız CHP’den vazgeçerek o yıllarda Atatürk diyen, Ege’de Yunanistan’a terk edilen adalarımızla ilgili eylemler yapan, Ermeni Soykırımı suçlaması konusunda AİHM’nde dava kazanan, Silivri’de mücadele eden tek parti, Perinçek’in Vatan Partisi’nde çalışmaya başlamıştı.

O yıllarda biz eğitim dünyasında baskılar yaşar, Dekanlar sınıfa başörtülü (türbanlı!) girenlerin listesini vermemizi isterken, yalnızca iki gözü görünen, çarşaflı öğrencilerle ders yaparken, öğretmenlik uygulamasına götürdüğümüz öğrenciyi okul müdürleri yasa gereği okula almadığı için biz tehdit mektupları alıp mahkemelerde sürünürken siz, “Türkiye’de laiklik tehlikede değildir!” dediniz ve ümitlerimizi bir kez daha kırdınız.

Adalet yürüyüşünüz” hepimizi heyecanlandırdı, ümitlendirdi, peşinize takılıp yürüdük! İyi Parti’ye milletvekili vermek, Altılı Masa’yı kurmak (içinde büyük yanlışlar olsa da) çaresizlikten atılan olumlu adımlar gibiydi. Çok merak ediyorum; “2015’te iki seçim arası olanları söylersem adam içine çıkamazlar!” diyen Masa ortağınıza “Sahi ne olmuştu?” diye sordunuz mu? Sorsaydınız ve yanıt alsaydınız AKP’yi daha iyi tanıma fırsatı bulur, belki saldırılarına karşı önlemler alırdınız?

Sizi bürokratik hizmet yaşamınızdan tanıyanlar hakkınızda hep olumlu özellikler anlattılar. Demokrasi ilkelerini, bırakın yaşamayı, kuramsal olarak bile bilmeyen ülkemde bu özelliklerle  politika yapmaya mı çalıştınız acaba? En iyi niyetle politikaya nitelik getiririm mi sandınız?

Yıllardır iktidar olamamış CHP’nin hiçbir hatasının olmadığı konularda, Anayasasında “Laik” olduğu yazan ülkemde dinsel bir kavram olan “helalleşme”ye soyundunuz. Bir yanda “YÖK’ten başörtüsü yasağını ben kaldırdım!” (gerçekte Türban!) derken, örtülülerle helalleşme çelişkisini yaşadınız. Yetmezmiş gibi “baş bağı yasası” getirmeye kalkıp Adama “gol” fırsatı verdiniz. Bunların hepsi “iyi niyet” miydi acaba? Bu eyleminizin sonunun neye varacağını, kadın hakları ve laik rejim konusunda nelere mal olacağını yaşayıp göreceğiz.

Mayıs 2023 genel seçiminde Ülkeme zarar vermiş, zarar verdiği kanıtlanmış kişileri CHP listesinden milletvekili seçtirmeniz de bir iyi niyet miydi? Beni Sadullah Ergin’e oy vermek zorunda bıraktığınız için sizi asla bağışlamayacağım…

CHP’ye Genel Başkan olduğunuzdan beri Atatürk İlkelerini ve laikliği özümsemiş milletvekillerini dışlayıp yerlerine kimleri aldığınız, partiyi epey sağa kaydırdığınız, Atatürk düşmanlarını milletvekili yaptığınız vb. konuları çok yazıldı. Televizyon programlarına konu oldu. (Abdullatif Şener onlarca örnekten salt biri!)

AKP’nin yaptığı hukuksuzluklara karşı gelmediniz. RTE’nin diplomasının olmadığı, sahte diploma düzenlettiği kitaplara konu oldu, ama bu konu sizi hiç ilgilendirmedi nedense?! Üniversite diploması olmayan, sahte diploma düzenleten birinin Cumhurbaşkanı adayı bile olması anayasaya açıkça aykırıdır ve ana muhalefet partisi genel başkanı bu dayatmanın karşısında olmalıydı. Nitekim sahte diploma düzenleten, montaj iftira videosu da yaptırdı!

RTE’nin Başbakanlıktan ayrılmadan Cumhurbaşkanlığına aday olması… Devletin tüm olanakları ile muazzam seçim yatırımları yapmaları konusunda söylemden öteye gitmediniz.

Ekmelettin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesi halen çözülemeyen bir bilmecedir ve hakkınızdaki kuşkuları iyice güçlendirmiştir. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak zorundasınız. İhsanoğlu’na oy verdirdiğiniz seçmenlerinizden “sizin deyiminizle” helalleşmelisiniz.

Mühürsüz oyların kabul edilmesiyle “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” söylemine, ciddi hesap yanlışlarına karşın ana muhalefet partisi başkanı olarak itaatiniz, Türk siyasal tarihine geçmiştir.

Anayasa’ya aykırı olmasına karşın YSK’nin de kabul etmesiyle RTE’nin 3. kez (ilk ikisi de diploma yokluğu nedeniyle Anayasa’ya apaçık aykırıydı…) Cumhurbaşkanı adayı olmasına “Mağduriyet yaratmasın. Biz O’nu sandıkta yeneceğiz!” demeniz-oyalamanız, son seçim sonuçları da gösterdi ki; ne yazık ki salt bir kara mizah olarak kaldı.

1946’dan beri sağ iktidarların din sömürüsüyle karşı devrim çabaları son 21 yılda tepe yapmıştır. Devletin, halkın kaynakları ile bir tasarım (proje) kapsamında yürütülen yıkım eylemlerine karşın, yurttaşların en az yarısı laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek yaşatmaya kararlıdır.

  • CHP ve siz ayırdında olmayabilirsiniz ama,
    biz laik ve demokratik Türkiye’yi savunanlar, seçimi kazandık gerçekte!

RTE parayla oy satın alarak, T.C. vatandaşlığı dağıttığı Türkiye’de ya da kendi ülkesinde yaşayan iki buçuk milyon kişinin oylarıyla iktidarı yeniden gasp ve işgal etti. 2023 Seçimi için seçim yasası değişikliği, YSK’nin oluşumu, adayların belirlenmesi, Bakanların devlet olanaklarını sonuna dek hoyratça kullanarak propaganda yapması, cumhurbaşkanının halka para dağıtması, montaj iftira videolarıyla CHP’ye çamur atılması, TRT ve öbür basın-yayın araçlarının pervasız yanlılığı vb. nedenlerle

  • bu seçim meşruluğunu yitirmiştir.

Öncelikle ve kararlılıkla itiraz etmesi gereken ana muhalefet partisi, bütün bunları kabul etti. Kocasından şiddet gören kadının “kocamdır, döver de sever de” demesine mi benziyor?! Yoksa başka bir amaç mı var? Seçimlerde 1,5 milyona yakın yabancıya oy kullandırıldığını savlayan yeni kurulan Zafer Partisi bile, bu kabul edilemez yolsuzlukla ilgili suç duyurusu çalışmaları yapıyor, bu sorunu yargıya taşıyacağını söylüyor. Afganistan, Hindistan, Pakistan, Suriye ve çok sayıda Afrika ülkesinden yüz binlerce kişi yıllardır sınırlarımızdan askerlerimizin gözüne bakarak Türkiye’ye geliyor. İran kaynakları son bir ayda 20 bin Afgan’ın İran üzerinden Türkiye’ye girdiğini paylaşıyor. Bu bir demografik operasyon ve Ana Muhalefet Partisi izliyor.

Kırsaldan CHP’ye az oy çıkmasının nedeni oradaki insanların Cumhuriyet’i anlamamaları mı, özgürce oy vermelerinin çeşitli yollarla engellenmesi midir? Bu konunun bilimsel yöntemlerle araştırılması gerekir. Kırsalda yaşayanlar da mazota gelen zam nedeniyle üretemiyor, en temel gereksinimlerini karşılayamıyor, köy okulları kapatıldı, çocuğunu okutamıyor… Köy okulları, Devlet yurtları kapatıldığı için Cemaat yurtlarında, yatılı kuran kurslarında çocukları yandı!

Sağlıklı toplanan verilere bakmadan yorum yapılırsa, seçim yitirme nedeni salt MYK’ye bağlanırsa, yeni oluşturulan MYK’de Eğitim konusu gene savsaklanırsa (ihmal edilirse)

Türk eğitim sistemi yerle bir edilmişken, köklü üniversiteler çökertilip uyduruk vakıf üniversiteleri kurdurulurken, rektörler yandaşlarına diploma satarken, akrabalar üniversitelere atanırken, sınav soruları çalınırken, cemaat vakıfları özel öğretim kurumları açmışken, öğretim kadroları KHK ile atılmışken, MEB ile dinci vakıflar arasında sözleşmeler (protokoller) imzalanmışken, okullar cemaat maskeli dinci-gerici tarikatlara teslim edilmişken, okullara imamlar atanırken, milyonlarca çocuk eğitim hakkını kullanamazken, özel öğretim kurumları devlet kaynakları ile desteklenirken, Anayasa korumalı (md.174) Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası çiğnenmekteyken… Atatürk’ün kurduğu CHP “Eğitim” konusunu yok sayarsa?

Sakarya Savaşı sürerken 15 Temmuz 1921’de cepheden gelerek “1. Maarif Kongresi”ni yöneten Mustafa Kemal Paşa,

  • Eğitimdir ki; bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder. demiştir.

 ***
Atatürk’ün kurduğu CHP ne yapmak istiyor?

Önceki yıllarda eğitimin bir bilim alanı olduğunu bilmeyen (öğretim üyesi / öğretmen olmak yeterli değil) üyelere eğitim konusunun teslim edilmesi ne yazık ki AKP’nin laik, ulusal eğitim sistemini yıkma çabalarına su taşımış, taşımaktadır.

Sayın Genel Başkan,

Ben; kamu üniversitelerinde 45 yıl öğrenci yetiştirmiş, yüksek lisans ve doktora tezleri yönetmiş, öğrencilere, demokratik kitle örgütlerine, MEB’e, kamu ve özel kurumlara akademik danışma hizmeti vermiş, (Sayın Öymen başkanlığındaki CHP’de üye eğitimleri yapmış) bilimsel araştırmalar yapmış, ulusal ve uluslararası yürütülen projelerde çalışmış, bilim alanında kitaplar yazmış “Eğitim Programları ve  Öğretim” bilim alanı uzmanı Profesör F. Dilek Gözütok olarak;

Altı ay önce yazdığım mektupta iktidara geleceğinizi ümit ederek size bilim, sanat ve spor alanları uzmanları, program geliştirme uzmanları, eğitim psikologları, psikolojik danışma ve rehberlik uzmanları, eğitimde ölçme ve değerlendirme uzmanları, her basamak ve alandan öğretmenlerin oluşturduğu büyük bir takım (ekip) kurulmasını, bu uzmanların programları yenileme / güncelleme, kitapları iyileştirme çalışmaları yapmalarını önermiştim. Yetişmesine katkıda bulunduğum akademisyenlerden “Yaparız Hocam!” sözü almıştım. Adına “Demokratik Eğitime Geçiş” ya da “Milli Eğitim Yoluyla Türkiye’yi Çağdaşlaştırma ve Yurttaşları Demokratikleştirme Atılımı” veya uygun görülecek başka bir başlıkla Eğitim Seferberliği başlatılması gerektiğini belirtmiştim. Mektubumu okuyup okumadığınızı bile bilmiyorum.

Ben, kızların okumasına karşı olan tutucu (muhafazakâr) bir babanın ilk üçünü küçük yaşta evlendirdiği 4. kızıyım. Babamdan habersiz girdiğim sınavları kazandım ve bu ülke beni Atatürk’ün kurdurduğu parasız yatılı Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda okuttu. Vatanıma olan borcumu ödemek için gücümün yettiğince,

  • kanımın son damlasına dek Atatürk ilkelerinin yaşatılması konusunda çalışacağım.

Selâmlar. 18 Haziran 2023, Ankara

Prof. Dr. F. Dilek Gözütok
Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Emekli Öğretim Üyesi

YİTİRİLEN SEÇİM

Suay Karaman 

2023 cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu Tayyip Erdoğan %52,18 oy oranıyla önde tamamladı; Kemal Kılıçdaroğlu ise %47,82 oy oranıyla bitirdi. %47,82 oy oranı için başarı diyenler, Kemal Kılıçdaroğlu’na biatçılıklarını sürdürdükleri gibi, CHP’nin iyice küçülmesine yol açacaklarını da görememektedirler. Alınan %47,82 oyu, şimdiye dek CHP’nin aldığı en yüksek oy gibi göstermeye çalışmak da, normal zeka düzeyiyle açıklanamaz, inandırıcılıktan uzaktır. Bu %47,82 oyun içinde İyi Parti, yeşil soslu HDP, turuncu İşçi partisi gibi partilerin de oylarının olduğu unutulmamalıdır. 

2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce %30,64, Meral Akşener %7,29, Selahattin Demirtaş %8,40, Temel Karamollaoğlu %0,89 oranında oy almıştı; toplam oy oranı ise %47,41 olmuştu. Tayyip Erdoğan ise %52,59 oranında oy almıştı. 2023 seçiminde, önceki seçime göre Millet İttifakının aldığı oy oranı salt %0,41 artmıştır ve buna başarı demek için başka bir gezegende yaşıyor olmak gerek. 

2018 milletvekili seçimlerinde %22,65 oranında oy alan CHP, 2023 milletvekili seçiminde %25,35 oranında oy alarak, oyunu %2,7 artırdı. 2018 milletvekili seçimlerinde %42,56 oranında oy alan AKP, 2023 milletvekili seçiminde %35,62 oranında oy alarak, oyunu %6,94 azalttı.

21 yıldır

  • ülkemizi hukuk dışına çıkarak yöneten,
  • talan ve yolsuzlukta sınır tanımayan,
  • toplumu açlığa iterek,
  • her konuda karanlıklara götüren,
  • ihanetin dibindeki bir iktidara

karşı oyunu %2,7 artırmak, CHP açısından başarı sayılamaz. Kısacası, nereden bakarsanız bakın, CHP yönetimi ve Kemal Kılıçdaroğlu başarısızdır. İktidarın seçim sahtekarlıklarının ya da Yüksek Seçim Kurulu’nun yanlışlarının arkasına sığınarak başarısızlık örtülemez. 

Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan olduğundan beri yaptığı tutarsız, ilkesiz eylem ve söylemlerle, CHP’yi rotasından saptırmaktadır. CHP’yi kendi ilkelerinin tersine siyaset yapan bir partiye dönüştürerek, “laiklik tehlikede değildir” söylemiyle işe koyuldu. Yargıtay’ın dua ile açılışına katıldı. “Helalleşme” söylemiyle tarikatlara, cemaatlere ve tüm gericilere kol kanat germeye başladı. Laiklikle bağdaşmayan Diyanet Akademisi’ne tepki vermeyerek, CHP’lilerin evet oyu ile yasalaşmasını sağladı. Türbana özgürlük diyerek anayasaya aykırı yasa önerisi verdi. “Dersimli Kemal” deyişiyle, “1930’ların CHP’si değiliz” söylemiyle Atatürk ilke ve devrimlerine karşı olduğunu belli etmektedir. Atatürk’ün partisine gericileri, yobazları, fetöcüleri, dincileri, bölücüleri, liberalleri doldurdu; milletvekili yaptı, yönetici yaptı. 

CHP’li seçmenlere hilafetçi Ekmeleddin olayını yaşattı ve halen yaptığının doğru olduğunu söylemektedir. Mühürsüz oylarla rejimin değiştirildiği 16 Nisan 2017 halk oylamasında tepki vermeyen, gereğini yapmayan CHP genel başkanı bugün yaşadıklarımızın sorumluları arasındandır. CHP seçmeninin içine sinmeyen millet ittifakı ve çok gereksiz yere verilen milletvekilleri, CHP’nin oy yitirmesine neden olmuştur. Parti içinde demokrasiyi bitiren birinin, ülkeye demokrasi getireceğini söylemesi ve her girdiği seçimden yenilgiyle çıkması seçmenlere güven vermemiştir. 

  • Tayyip Erdoğan’ın diplomasızlığını gündeme getirmeyen,
  • Anayasa hiçe sayılarak 3. kez aday olmasına tepki vermeyen bir muhalefet genel başkanına başarılıdır denemez.

CHP genel başkanının onay verdiği milletvekilleri ile ülkemizin en gerici, bölücü ve cumhuriyet karşıtı parlamentosu oluşturulmuştur.

CHP’den seçilen milletvekilleri Cumhur İttifakı ile birlikte anayasayı değiştirme çabasında bulunacak ve birçok olgunun (AS: temel Cumhuriyet kazanımının) yok edilmesine neden olacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısı, yalnızca gericiliktedir. 

Bütün bunlar düşünüldüğünde Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm parti yöneticileriyle birlikte hemen istifa etmesi gerekmektedir. Her seçim yenilgisinde kendi atadığı Merkez Yönetim Kurulunun istifa etmesi sorunları çözmemektedir. Kemal Kılıçdaroğlu ya da benzerleri genel başkan olduğu sürece değişen hiçbir şey olmayacaktır. Kurultay kararı alan parti yönetimi, aynı biçimde, benzer adlarla sürecekse ne değişecektir?

  • Bugün CHP işgal altındadır.

CHP yönetimine

  • Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı,
  • Altı Ok’u savunan,
  • tam bağımsızlıktan yana ve
  • emperyalizme karşı dik duran bir ekip gelmelidir.

Genel başkan da böyle bir ekipten çıkar. Böyle bir ekip CHP seçmenine de, topluma da güven verecek ve başarılı olacaktır. 

Seçimi Kemal Kılıçdaroğlu yitirmiştir ve gereğini yapmalıdır. Seçimde kullanılan “Ben Kemal, geliyorum” sloganı bir işe yaramadı ve şimdi “Ben Kemal, gitmiyorum” haline dönüştü. Ancak ne olursa olsun Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmayanlar gidecektir. “Buradayım be buradayım” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, artık hiçbir yerde olmamalıdır.  

Yaşananlar karşısında umutsuz değiliz;

  • CHP, kuruluş ilkelerine sarılmalı ve kurucu değerlerine dönmelidir.

Atatürk’ü savunan bir CHP’nin oy oranının artacağı bilinmelidir.

CHP’yi fabrika ayarlarına döndürmek için CHP’ye gönül veren herkes elini taşın altına sokmalı ve gereğini yapmalıdır.

  • CHP’yi kurtarmadan,Türkiye’yi kurtaramayacağımızı unutmamalıyız.

BİR METREKARELİK BEZ PARÇASI

Suay Karaman


Türban, AİHM kararına göre siyasal İslam’ın simgesi
olarak kabul edilmektedir ve emperyalizm destekli siyasal ılımlı İslam kadınının üniformasıdır; şeriat için takılır. Başörtüsü ise Müslüman Anadolu kadınının tozdan, rüzgârdan korunmak amacıyla taktığı geleneksel bir örtüdür.

Türbanı, başörtüsü olarak yutturmak isteyenler, sahtekârdır ve emperyalizmin maşalarıdır. 

Bugün Türkiye’de yasal olmamasına karşın, türban sorunu yoktur.

CHP grup başkan vekili olarak katıldığı televizyon programında türban için “bir metrekarelik bez parçası” ve “başörtüsü ile okula gitmek hukuka aykırıdır” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan olduktan sonra türban konusunda saçmalamaya, yalpalamaya başlamıştır.

Genel başkan olduktan sonra 22 Ağustos 2010’da İstanbul Çağlayan mitinginde Kemal Kılıçdaroğlu şöyle demişti: “Söz veriyorum, türbanı da biz özgür kılacağız. Sözümün arkasında duracağım.” Üniversitede türban sorununu çözeceğini dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden güç alan YÖK, üniversitelerde türbanı serbest bıraktı.

Üniversitelerin ardından türban, önce lise ve ortaokullara, ardından ilkokul ve ana okullara kadar indi.

  • Türban daha sonra meclise, yargıya, orduya, polise kısaca tüm kurumlara girdi.

31 Ekim 2013’te AKP’li dört milletvekili TBMM’ye türbanla girince, yeni CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu olayı, “bugün çok mutluyum” sözleriyle anlatıyordu.

Helalleşme çağrıları kapsamında türban konusunda harekete geçeceklerini bildiren Kılıçdaroğlu, “Bizim de hatalarımız oldu, yarın bu yarayı sonsuza kadar kapatmak için bir kanun teklifi sunacağız.” dedi. Böylece 4 Ekim 2022 Salı günü türban için hazırlanan yasa önerisi TBMM’ye sunuldu. Bu girişim ile 4 Ekim 1926 tarihinde Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği gün Atatürk’ün laiklik ilkesi ve devrim yasaları çiğnenerek,

CHP tarihinin en büyük ihanetine imza atılmış oldu. 

Kısaca CHP’nin yaptığı devrime, yeni CHP karşı devrim gerçekleştirmiştir.

Bu ihanete ortak olunamaz, karşı çıkmak gerekmektedir.

Cumhuriyeti kuran partiye,
100. yılında cumhuriyetin yıktırılması görevi verilmiştir.

İran’da kadınlar örtünme yasaklarına karşı ölümüne bir özgürlük mücadelesi verirken, Afganistan’da kadınlar dinci terör örgütü Taliban’a karşı kızların okuması için ayaklanmışken, yeni CHP türbanı yasal güvence altına alan yasa teklifini TBMM’ye sunmuştur.

Bu teklifi Abdullah Gül, Bülent Arınç, altılı ganyanın AKP’den dönenleri ve Sivas kıyımcısı ile HDP olumlu karşılamışlardır. Bu destek bile, olayın ne olduğunu kanıtlamaktadır.

CHP içinde ise bu yasa önerisinin anayasaya aykırı olduğunu bile bile destek verenler vardır. Tayyip Erdoğan’ın iktidardan gitmesi için, CHP yöneticilerine yapılan haklı eleştirilere karşı “şimdi zamanı değil” diyenler, belki iyi niyetli olabilirler ama yaptıkları aymazlıktır ve ihaneti görememektedirler. 

Türban çıkışıyla AKP ile gericilik yarışına giren yeni CHP, genel başkanıyla birlikte, bu yasa tasarısına imza atan CHP milletvekillerinden hesap sorulmalıdır.

AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan partisinin 4 Ekim 2022 Salı günü yapılan grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun türban teklifine yanıt vererek, anayasa değişikliği önerisinde bulundu. Bu değişiklik ile anayasadaki devrim yasaları ve ilk dört maddenin de değiştirilmesi gündeme gelecektir.

Yani pası Kılıçdaroğlu veriyor, golü Tayyip Erdoğan atıyor.

Ayrıca Kılıçdaroğlu’na şunları da söyledi; “Bu ülkede başörtüsünü örten niye örtüyor? Rabb’imin emri olduğu için örtüyor bu seni neden rahatsız ediyor?” Eğer örtünme Tanrı’nın emriyse son İslam halifesi Abdülmecit Efendinin (1868-1944) kızı Dürrüşehvar Sultan’ın (1914-2006) hiç türban takmaması nasıl değerlendirilmeli? Dürrüşehvar Sultan’ın açık başıyla fotoğraflarını herkes görmüşken, Tanrı’nın emri diyerek, örtünmeyi dayatmak nedir?

  • Bugün türban takanlar, halifenin kızından daha mı Müslümanlar?
  • Türban ile örtülmek istenen nedir; sahtekârlıklar mı, yolsuzluklar mı?

CHP genel başkanı, bu önerisiyle, hem partisinin tabanında derin bir tartışmaya yol açtı, hem de toplumun asıl sorunlarının tartışılmasını bir süre için engelledi. Ülkemizde ekonomik kriz büyük boyutlardayken açlık, yoksulluk, işsizlik, enflasyon alıp başını gitmişken, hukuksuzluk, taciz, tecavüz, cinayetler sürerken, teröre şehitler verilirken, mülteci sorunu varken, açıkça ülkemiz yangın yerine dönmüşken ve TBMM’de yeni bir sansür yasası görüşülürken, türbanı gündeme getirmek, siyasal iktidara destek anlamındadır.

Bu yapılan, siyasal yanlışlık olarak açıklanamaz, bilinçli bir tercihtir.

Kılıçdaroğlu, türban için “bir metrekarelik bez parçası” demişti; şimdi türban için yasa önerisi verilmesini sağlıyor. Yıllardır yaptığı eylemlerle, söylemlerle ve bu çelişkilerle Atatürk’ün partisinin başında durulamaz. Sürekli CHP işgal altında diyoruz, hatta artık ihanete ulaşıldı.

Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti, yok edilmek isteniyor.

Bu kabul edilemez. Bu yasa önerisine imza verenlerin tümü, hain olarak anılacaktır.
Bunu böyle bilmek zorundayız; sessiz kalınmamalı ve gereği yapılmalıdır.

Azim ve Karar, 10 Ekim 2022