Etiket arşivi: Dersimli Kemal

YİTİRİLEN SEÇİM

Suay Karaman 

2023 cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu Tayyip Erdoğan %52,18 oy oranıyla önde tamamladı; Kemal Kılıçdaroğlu ise %47,82 oy oranıyla bitirdi. %47,82 oy oranı için başarı diyenler, Kemal Kılıçdaroğlu’na biatçılıklarını sürdürdükleri gibi, CHP’nin iyice küçülmesine yol açacaklarını da görememektedirler. Alınan %47,82 oyu, şimdiye dek CHP’nin aldığı en yüksek oy gibi göstermeye çalışmak da, normal zeka düzeyiyle açıklanamaz, inandırıcılıktan uzaktır. Bu %47,82 oyun içinde İyi Parti, yeşil soslu HDP, turuncu İşçi partisi gibi partilerin de oylarının olduğu unutulmamalıdır. 

2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce %30,64, Meral Akşener %7,29, Selahattin Demirtaş %8,40, Temel Karamollaoğlu %0,89 oranında oy almıştı; toplam oy oranı ise %47,41 olmuştu. Tayyip Erdoğan ise %52,59 oranında oy almıştı. 2023 seçiminde, önceki seçime göre Millet İttifakının aldığı oy oranı salt %0,41 artmıştır ve buna başarı demek için başka bir gezegende yaşıyor olmak gerek. 

2018 milletvekili seçimlerinde %22,65 oranında oy alan CHP, 2023 milletvekili seçiminde %25,35 oranında oy alarak, oyunu %2,7 artırdı. 2018 milletvekili seçimlerinde %42,56 oranında oy alan AKP, 2023 milletvekili seçiminde %35,62 oranında oy alarak, oyunu %6,94 azalttı.

21 yıldır

  • ülkemizi hukuk dışına çıkarak yöneten,
  • talan ve yolsuzlukta sınır tanımayan,
  • toplumu açlığa iterek,
  • her konuda karanlıklara götüren,
  • ihanetin dibindeki bir iktidara

karşı oyunu %2,7 artırmak, CHP açısından başarı sayılamaz. Kısacası, nereden bakarsanız bakın, CHP yönetimi ve Kemal Kılıçdaroğlu başarısızdır. İktidarın seçim sahtekarlıklarının ya da Yüksek Seçim Kurulu’nun yanlışlarının arkasına sığınarak başarısızlık örtülemez. 

Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan olduğundan beri yaptığı tutarsız, ilkesiz eylem ve söylemlerle, CHP’yi rotasından saptırmaktadır. CHP’yi kendi ilkelerinin tersine siyaset yapan bir partiye dönüştürerek, “laiklik tehlikede değildir” söylemiyle işe koyuldu. Yargıtay’ın dua ile açılışına katıldı. “Helalleşme” söylemiyle tarikatlara, cemaatlere ve tüm gericilere kol kanat germeye başladı. Laiklikle bağdaşmayan Diyanet Akademisi’ne tepki vermeyerek, CHP’lilerin evet oyu ile yasalaşmasını sağladı. Türbana özgürlük diyerek anayasaya aykırı yasa önerisi verdi. “Dersimli Kemal” deyişiyle, “1930’ların CHP’si değiliz” söylemiyle Atatürk ilke ve devrimlerine karşı olduğunu belli etmektedir. Atatürk’ün partisine gericileri, yobazları, fetöcüleri, dincileri, bölücüleri, liberalleri doldurdu; milletvekili yaptı, yönetici yaptı. 

CHP’li seçmenlere hilafetçi Ekmeleddin olayını yaşattı ve halen yaptığının doğru olduğunu söylemektedir. Mühürsüz oylarla rejimin değiştirildiği 16 Nisan 2017 halk oylamasında tepki vermeyen, gereğini yapmayan CHP genel başkanı bugün yaşadıklarımızın sorumluları arasındandır. CHP seçmeninin içine sinmeyen millet ittifakı ve çok gereksiz yere verilen milletvekilleri, CHP’nin oy yitirmesine neden olmuştur. Parti içinde demokrasiyi bitiren birinin, ülkeye demokrasi getireceğini söylemesi ve her girdiği seçimden yenilgiyle çıkması seçmenlere güven vermemiştir. 

  • Tayyip Erdoğan’ın diplomasızlığını gündeme getirmeyen,
  • Anayasa hiçe sayılarak 3. kez aday olmasına tepki vermeyen bir muhalefet genel başkanına başarılıdır denemez.

CHP genel başkanının onay verdiği milletvekilleri ile ülkemizin en gerici, bölücü ve cumhuriyet karşıtı parlamentosu oluşturulmuştur.

CHP’den seçilen milletvekilleri Cumhur İttifakı ile birlikte anayasayı değiştirme çabasında bulunacak ve birçok olgunun (AS: temel Cumhuriyet kazanımının) yok edilmesine neden olacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısı, yalnızca gericiliktedir. 

Bütün bunlar düşünüldüğünde Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm parti yöneticileriyle birlikte hemen istifa etmesi gerekmektedir. Her seçim yenilgisinde kendi atadığı Merkez Yönetim Kurulunun istifa etmesi sorunları çözmemektedir. Kemal Kılıçdaroğlu ya da benzerleri genel başkan olduğu sürece değişen hiçbir şey olmayacaktır. Kurultay kararı alan parti yönetimi, aynı biçimde, benzer adlarla sürecekse ne değişecektir?

  • Bugün CHP işgal altındadır.

CHP yönetimine

  • Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı,
  • Altı Ok’u savunan,
  • tam bağımsızlıktan yana ve
  • emperyalizme karşı dik duran bir ekip gelmelidir.

Genel başkan da böyle bir ekipten çıkar. Böyle bir ekip CHP seçmenine de, topluma da güven verecek ve başarılı olacaktır. 

Seçimi Kemal Kılıçdaroğlu yitirmiştir ve gereğini yapmalıdır. Seçimde kullanılan “Ben Kemal, geliyorum” sloganı bir işe yaramadı ve şimdi “Ben Kemal, gitmiyorum” haline dönüştü. Ancak ne olursa olsun Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmayanlar gidecektir. “Buradayım be buradayım” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, artık hiçbir yerde olmamalıdır.  

Yaşananlar karşısında umutsuz değiliz;

  • CHP, kuruluş ilkelerine sarılmalı ve kurucu değerlerine dönmelidir.

Atatürk’ü savunan bir CHP’nin oy oranının artacağı bilinmelidir.

CHP’yi fabrika ayarlarına döndürmek için CHP’ye gönül veren herkes elini taşın altına sokmalı ve gereğini yapmalıdır.

  • CHP’yi kurtarmadan,Türkiye’yi kurtaramayacağımızı unutmamalıyız.

Yargıtay’dan siyasetçilere dava dersi


Yargıtay’dan siyasetçilere dava dersi

Saygı Öztürk

SÖZCÜ, 19.4. 2015

TBMM’de AKP’lileri hop oturup hop kaldıran belki de tek isim CHP’li Kamer Genç’ti…
Terör örgütlerinin önemli bir güç haline geldiği Tunceli gibi bir ilimizde her seçimden başarıyla çıktığı gibi terör örgütünün simgelerini dağlarda görünce,

“Nerede bu devlet, nerede bu hükümet?” diye isyan ediyordu. Merak etmesinler,
artık Tunceli için bunları söyleyecek milletvekili olmayacak. Çünkü Genç, aday gösterilmedi.
TBMM’de AKP’lileri kızdıran, onları ayaklandıran Kamer Genç’e, parti yöneticileri de sahip çıkmıyordu. Hatta, onun söylediklerinden dolayı bazen AKP’lilerden özür de diliyorlardı. Genç’in bir açıklaması öyle bir büyütüldü, öyle bir çarptırıldı ki, TBMM’de o gün kıyamet kopmuştu.

Söyler, bakalım ne söyler

Tarih 25 Nisan 2013’ü gösteriyordu. TBMM Genel Kurulu’nda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan bir tasarı görüşülüyordu. Bakanlık binasına verilen
yüksek kiradan tutun, Kamer Genç bakana değişik sorular yöneltti. Bu bakanlığın yayınladığı dergide Çanakkale Savaşları’ndan söz edilirken Atatürk’ün adının
yer almaması
,
CHP Milletvekili Kamer Genç’i kızdırdı. Genel Kurul salonunda bakanı şöyle eleştirdi:

“…Ama Atatürk kelimesini ağzına almıyor. Atatürk kelimesini ağzınıza almak sizi
çok mu rahatsız ediyor? Acaba bu Cumhuriyeti kurmasaydı, siz hangi devletin vatandaşıydınız? O makamda oturacak mıydınız? Otursaydınız hangi tarikat mensubu kitlenin, bilmem kaçıncı hanımı durumuna düşerdiniz.
Atatürk’ün getirdiği nimetleri inkar etmeyin.”

Bu sözler ortalığı karıştırmaya yetti. Fatma Şahin çok sinirlendi. Genç’e,

“Sizinle bu çatı altında bulunmaktan büyük utanç duyuyorum. Atatürkçülüğü sözde yapmıyoruz. Ülkenin çağdaşlaşmasına gövdemizi koyuyoruz. O yüzden haddinizi bilin, ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan birine ‘kaç eşli’ olabileceğini soracak kadar hadsiz ve terbiyesizsiniz. Herkes haddini bilecek.” dedi.

Tazminat davası açtı

Kamer Genç’e yapılan bu hakaretler yetmemiş gibi, bu kez AKP Grup Başkanvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı aldı sazı eline… Söyler bakalım ne söyler:

“Bu salonda adı Kamer Genç olan bir kişi var. Bütün işi gücü gelip burayı karıştırmak ve
sonra kaçmak. Yok olan itibarını herhalde canlı tutmaya çalışıyor. Kendisini lanetliyorum, protesto ediyorum.”

AKP’liler öylesine bastırdı, öyle bir gürültü çıkardı ki, Kamer Genç’e bu sözlerinden dolayı “Kınama” cezası verildi. Kınanmasının ardından Fatma Şahin de Parlamento’nun duyarlılığına teşekkür ederken, o gün Genel Kurul’da bulunmayan Kamer Genç için ise “Genel Kurul’a gelemeyecek kadar korkak ve yüreksiz” dedi.

Kamer Genç aleyhine hava oluşturuldu. Fatma Hanım da, Genç aleyhine 100 bin liralık giderim (tazminat) davası açtı. Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi de, Genç’i 20 bin lira tazminat ödemeye mahkum etti. Kamer Genç kararı temyiz etti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkan Vekili Kamil Kancabaş, üyeler Sadık Demircioğlu, Selma Bellek, Ali Akın, Hüseyin Kulaç bütün siyasetçilere ders niteliğinde olan şu kararı verdi:

Siyasetle uğraşıyorsan katlanacaksın

“Gerek dairemizin, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) istikrar kazanmış uygulamalarında, siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği vurgulanmış ve bu durum
demokratik toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilmiştir.

AİHM’in anılan davada belirttiği gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinin sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirlere değil, aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendirenlere de uygulanabileceği belirtilmiş
ve bu ifadeler var olmadan demokratik bir toplumun söz konusu olamayacağı,
bunların çoğulculuk, hoşgörü ve geniş fikirliliğin talepleri olduğu vurgulanmış.

Fatma Şahin’in açtığı davada 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle davacının hazırlatmış olduğu derginin önsözünde Atatürk kelimesinin hiç geçmemesinden hareketle davalı milletvekili Kamer Genç, TBMM Genel Kurulu’nda konuşmuş, davaya konu edilen sözleri sarf etmiştir. Bu sözlerin Atatürk’ün olmaması halinde tarihin gelişim seyrinin değişeceği, davacının bir kadın olarak konumunun daha kötü olabileceğine dair kanaat açıklamasından olması tarafların siyasi kişilik olmalarının yanında, konuşmanın TBMM Genel Kurul konuşmaları sırasında yapılmış olması da göz önüne alındığında, sarf edilen sözlerin düşünce açıklaması ve siyasi eleştiri olarak kabul edilmesi olarak gerekir.”

Bu karar, siyasetçilere ders olsun. Özellikle AKP’liler haklarındaki en küçük eleştiriyi bile “iftira, hakaret” diye yargıya taşımayı adet haline getirdi. Bu karar hoşlarına gitmemiş olabilir ama en azından saygı duysunlar.

Gelelim Kamer Genç’e. Kararı tedavi gördüğü ABD’de öğrenen Genç, telefonda

“Daha ülkemizde yargı bitmemiş. Buna sevindim. Atatürk’le ilgili o gün söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım. Atatürk’süz bir Çanakkale olur mu?
İşte o yüzden Çanakkale ile ilgili filmlerde, dergilerde Atatürk adını siliyorlar.
Buna yalnız ben değil,
hepimizin tepki göstermesi gerekirdi.” diyor.

==============================

Dostlar,

Önce sevgili Saygı Öztürk’e bu güzelim yazısı için teşekkür ederiz..
Ardından Yargıtay 4. Hukuk Dairesi‘nin namuslu yargıçlarına..
Sonra özverili ve birikimli, yürekli, renkli sima hemşehrimiz – Tunceli milletvekili
Sayın Kamer Genç‘e tüm yaptıkları için teşekkür borçluyuz..
Milletvekili aylığının yarısını yoksul Tuncelililer için harcayan, burs veren,
Tunceli’den Ankara’ya gelen gariban hastaların ve türlü türlü dertleri olan hemşehrilerinin önüne düşüp, AKP kıskacındaki bürokraside çare arayan…
örnek bir kişilikti..
Birikimli bir yüksek yargıç (Danıştay üyesi) idi..
Tunceli’de geniş bir oy tabanı vardı.
Hasta ve yurdumuzdan uzaklarda sağaltım ararken,
partisi CHP tarafından liste dışı bırakıldı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin hanımefendinin kuruntuladığı gibi
“Genel Kurul’a gelemeyecek kadar korkak ve yüreksiz” değildi O.
Bayan Şahin’e ayna tutmuştu ama bayan bakan espriyle yüzleşmeye dayanamadı;
kolay olanı, öfke patlamasını seçti Bay RTE’den galat ile. O’nun bir sözü ile de bitirdi:
“Herkes haddini bilecek..”

Kamer Genç’in yürekli sesini TBMM çatısı altında özlemle arayacağız..
CHP kendini de AKP’yi de rahatlattı (!)

Hemşehrimiz “Dersimli Kemal” ise Tunceli’den aday ol(a)madı!
Kolayı ve güvenceliyi seçti, İzmir’de, sonucu belli sözde önseçime girdi..
Tunceli’den 1. sıra adayı gösterilen bayan avukatın ise hemen hemen hiç şansı yok gibi..
Çünkü tabanın eğilimleri dikkate alınmadan tepeden indirildi.
HDP’nin Tunceli’de 2/0 yapması hiç sürpriz olmaz eğer % 10’u aşarsa..
Kimbilir, belki de örtük plan budur ?!

Bu vesile ile başta Bay RTE olmak üzere eleştirenlere dava yağmuru yerine biraz tahammül ve sert de olsa, ağır da olsa söylenenlerden – yazılanlardan yararlanma feraseti diler ve de tavsiye ederiz. Çevrelerşndeki dalkavuk surlarını aşabilirlerse..

Sevgi ve saygı ile.
19 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 01 Ekim 2014


ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 01 Ekim 2014

portresi_kucuk

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

TÜRBAN

Üniversite, kamu derken türban ilkokulda serbest kılındı.
İnancı için kapananların gözü aydın;
Kızların 9 yaşında evlenmesi özgürlüğüne az kaldı…

MUTLU

Üniversitede türban serbest bırakıldığında Kılıçdaroğlu, “Mutluyum” demişti.
Şimdi “Laik Türkiye” den daha çok umutludur…

YAKMA

PKK okul yakmaya devam ediyor.
AKP de ülkeyi yıkmaya…

KEMAL

“Kemal’e selam söyleyin CHP sürece katılmalı” demişti, İmralı’daki cani.
İkiletmedi…

VEKİL

Van illetvekili Aysel Tuğluk, askere taş attı. “Kendimi savundum.” dedi.
Tecavüz görüntüsüne rastlamadık…

HALK

Hasip Kaplan’dan Halk TV’ye; “Lanet olsun bu haber anlayışınıza!”
Benden Halk TV’ye; “Çalışın, yaranırsınız bölücü tayfasına”

DARBECİ

RTE, “Darbeyle gelenler meşrulaştırılacaksa BM niye var?”
Seçimle gelip darbe yapanların BM’de ne işi var?…

TAMPON

HDP,”Tampon bölge kabul edilemez”
Emperyalistlere tapanlar da…

KAÇ?

Koalisyon toplandığında Kılıçdaroğlu,”Müttefiklerimizin yanında yer almalıyız.”
Mengen festivalinde Kılıçdaroğlu, ”TSK’nın başka ülkenin topraklarına girmesini istemiyoruz.”
Kaç Dersimli Kemal var?…

DUMANLI

Ekrem Dumanlı, Fethullah Gülen’i Mevlana ve Yunus Emre’ye benzetti.
Dumanlı dumanlı oy bizim eller…

YATIŞ

Yalçın Akdoğan ”Kandil’de yan gelip yatıyorlar.”
Biraz asker vursalar işe yararlar…

SIR

Bilal’in vakfı TÜRGEV’e yapılan 99 milyon dolarlık bağışı Maliye Bakanı
sır kapsamına aldı.
Zamanı gelince sır dökülür,
Kel görülür…

HALT

Başbakan,”İlk icraatımız türban özgürlüğü oldu.”
İlk icraat mı, ilk halt mı?..

HABER

RTE, PKK’ya çattı.
Taviz yola çıktı…

Ordu PKK ile birlikte IŞİD’a karşı mı savaşacak?


Ordu PKK ile birlikte IŞİD’a karşı mı savaşacak?

portresi

 

Bülent ESİNOĞLU
bulentesinoglu@gmailcom, 15.9.14

 

Öncelikle Amerika neden BOP Projesini yeniden güncellemek zorunda kaldı, buna açıklık getirelim.

Amerikan zenginleri zor durumda, Avrupa zenginleri zor durumda…

Dünya pazarlarında yitirdiklerini geri kazanmak istiyorlar.
Bunun için de ABD ve AB zenginlerinin güvenlik örgütü olan NATO’dan
çok şey bekliyorlar.

Bekliyorlar ki, NATO onlara yeni olanaklar açan savaşlar çıkarsın.

Amerikalılar buna, War is business diyorlar. Savaş kazanç getiren bir iştir.

Ukrayna, Ortadoğu, Afganistan, Somali bundandır.

Hatta Avrupa’da, sosyal kalkışmalar artmış, bölünme şarkıları almış başını gitmektedir. ABD’de, yeniden zenci meselesi hortlamıştır.

Amerika, müttefiklerini bir araya getirerek, yeni girişeceği savaşı meşrulaştırma peşindedir.

Asıl sorun, yarım bıraktığı Suriye işini tamamlamaktır.

  • IŞİD, bölgedeki milli devletleri parçalamak veya istikrarsızlaştırmak için,
    ABD tarafından kurulmuştur.

Esad, “Teröre destek verenler, terörle mücadele etmezler..” diyor.

Hem IŞİD terörü ile savaşıyoruz diyorlar, hem de Suriye, meşru devletine karşı terör yürüten, sözde ılımlı İslam’ı (ÖSO) destekliyorlar. Şimdi ılımlı olanlar da, silahı aldı mı radikalleşiyor.

Böyle baktığınız zaman sahte bir ortam ile karşı kaşıyayız.

Türkiye sınırlarından yapılan petrol kaçakçılığını da öne çıkararak,
Türkiye’yi Sünni Koalisyonuna zorluyorlar.

Ortadoğu’da, terörle savaş için koalisyon kuruyorlar,
İran ve Suriye’yi Paris Konferansına davet etmiyorlar.

İnsanın aklına, 4 Haziran 1920’de, Osmanlıyı bölüşmek üzere kurulan
Paris Barış Antlaşması geliyor.

Şimdi de, Suriye ve Irak’ı mı paylaşacaklar?

WSJ Gazetesinin yorumlarına bakarsanız, Ankara artık ABD’nin müttefiki değildir. Anlayacağınız,şantajla, Türkiye’den daha fazla destek istiyorlar.

Yani Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına dâhil etmek istiyorlar.

Peki, biz ABD ile bu Sünni Koalisyonuna girersek, kiminle çarpışacağız?
Kimler bizim yanımızda olacak?

İşte burası çok önemli…

  • Türk Ordusu PKK, PYD (PKK’nın Suriye kolu) Barzani ile birlikte,
    IŞİD’a karşı savaşacaklar!

Daha açalım. Türk Ordusu ve PKK kol kola, arkadaş arkadaşa IŞİD ile savaşacak.
Belki bu durumu siyasal iktidar, Açılıma paralel bir iş diye düşünür ama…

Bu olacak iş değildir.

Bunun olmayacağını Türk Ordusu öteden beri ifade etmektedir.

Dolayısıyla Türk Ordusu’nun Suriye’ye / Irak’a girmemesi için birçok neden var.

  1. PKK ile aynı cephede çarpışan bir Ordu olmaz.
  2. Suriye’ye girilmesi halinde, Rusya ve İran’ın hangi vaziyeti alacağı şimdiden bellidir. İlk yapacakları iş; gazı ve petrolü kesecekler, bırakınız savaşmayı,
    günlük yaşam bile durur.
  3. İktidarda olan AKP’nin manevi evladı IŞİD ile savaşması olası değildir. Dolayısıyla, Sünni Koalisyonunda yer alması olanaksızdır.

Peki, Amerika’nın eli kolu Türkiye / Suriye sınırında bağlı mı kalacak?
Türkiye sınırlarından lojistik sağlayan IŞİD’ın giriş çıkışını kim denetleyecek? Tabii ABD gerçekten İŞİD ile savaşacaksa…

Amerika’nın Türkiye’ye güvenmediği ortada…

İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır.

Amerika güvendiği ülkelerden asker ve istihbarat görevlileri getirmek istiyor. Kanada, Avusturya, Polonya gibi…

Pazarlıkların püf noktasının burası olduğunu kestirebiliriz.

Anlaşılan odur ki, bu pazarlık epeyden beri yapılmaktadır.

Yeni iktidar için, plan ve projeler yapması da bundandır.

Yeni iktidar; Dersimli Kemal’in ve dinci açılım kadrosunun,
bir koalisyonla kritik yere taşınmasıdır.

Tabi plan tutarsa…

Bu planın tutması için, AKP’nin bölünmesi iki partiye dönüşmesi gerekir.

Bunun için de “ÜÇÜNCÜ DÖNEM” milletvekili olamayacak olanlar ve
Gül etmenini birleştirerek, bunu başaracaklar gibi görünüyor.

Yani Gül ile beraber, Dersimli Kemal’i yukarı taşımak.

Zaten bu sebepten, Kılıçdaroğlu, iki de bir, biz müttefiklerimiz ile beraberiz.
NATO ne yaparsa iyi yapar diye konuşuyor. CHP’nin son kongresinde,
dinci ve açılımcıların yönetime taşınmasına bile, bu gözle bakmak mümkün.

Bunların üzerine, sıcak para gelişindeki krizi de eklerseniz;
Proje tamamlanmış olur.

===============================

Dostlar,

Teşekkürler Bülent Essinoğlu’na..

CHP’de olagelenleri “dikkatle” izlemek, turnusol kağıdı gibi yol gösterici
bu aralar…

Sevgi ve saygı ile.
15.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

TOKATLI ZEKERİYA ve Çağrıştırdıkları…


TOKATLI ZEKERİYA ve Çağrıştırdıkları…

Dostlar,

Sayın Habip Hamza Erdem zehir zemberek bir yazı yazmış…

Dileriz DSP koalisyon hükümetinde (57. hükümet; DSP + ANAP Mesut Yılmaz ve MHP Devlet Bahçeli) Ecevit’in Maliye Bakanlığı yapmış olan ve “Nereden buldun?” yasası ile kara para sahiplerinin keyfini fena halde kaçıran Zekeriya Temizel‘e göndermeler, CHP’ye sert eleştiriler ilgililerin kulaklarına erişir..

Dost acı söylermiş..

Biz de kaç zamandır Y-CHP sefaletini bu sitede deyim yerinde ise
yerden yere vuruyoruz…

Kemal Kılıçdaroğlu bizim Tunceli’li hemşehrimiz ve arkadaşımız..
Fakat memleket yurt sorunları hatır  – gönül dinler mi??

1999’da Edirne’de iken, çağrı üzerine (Adıyaman Milletvekili Celal Topkan) katıldığımız CHP Bilim – Kültür – Yönetim Platformu‘ndan, ertesi yıl Deniz Baykal‘ın Genel Başkan olması ve Kemal Derviş‘in bu Kurulun başına getirilmesi nedeniyle hemen ayrılmıştık.

Öncesinde büyük emeklerle, yakın arkadaşımız – meslektaşımız Prof. Haluk Koç öncülüğünde CHP’ye Ulusal Sağlık Politikaları hazırlamış, Ürgüp’te MYK’ya bizzat sunmuş ve Altan Öymen‘in de desteğini almıştık. 6 ay boyuca klasörler dolusu rapor yazmıştık (halen arşivimizdedir); Haluk Koç‘un ricasıyla 1,5 sayfalık bir basın özetini de kaleme alarak Edirne’ye dönüşümüzde Partiye göndermiştik ve CHP Basın açıklaması yaparak Ulusalcı Sağlık Politikasını halka duyurmuştu.

Baykal Genel Başkan olunca da PM’de bu politikayı çalışma grubunun eylemli (fiili) sekreteri olarak Haluk Koç ile sunmuştuk. Kemal Kılıçdaroğlu ise bu ulusalcı politikalara karşı çıkarak ANAP – DYP politikalarını savunmuştu. Aramızda sert bir polemik yaşanmış ve

– “Kemal Kılıçdaroğlu bu işten anlamaz. Olsa olsa, bizim uzmanları olarak geliştirdiğimiz sağlık politikalarının finansmanı için destek verebilir..” demiştik..

Kemal bey GSS’yi (Genel Sağlık Sigortası) ve Aile Hekimliğini savunuyordu.
İkisi de çağ dışı ve IMF – DB dayatması idi.. Birkaç panelde de bu yüzden karşı karşıya gelmiştik..

Bugün Sayın Kılıçdaroğlu’nu tanımakta ve anlamakta zorluk çekiyoruz doğrusu..

Yüce Atatürk’ün kurduğu ve Türkiye’yi kuran CHP‘nin kuruluş yıldönümünü bir kez daha kutlarız..

  • CHP için tek yol Kuvay-ı Milliye köklerine dönmek ve “6 Ok” programını uygulamaktır.. 

Sevgi ve saygıyla.
9.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Not   : Sayın Zekeriya Temizel ile ADD Genel Başkan yardımcılığımız döneminde, (2004-2006) kendisi de Bakanlık sonrasında Cumhuriyet’te çalışırken İlhan Selçuk‘un odasında tanışmış ve epey süre ülke sorunlarını konuşmuştuk.. 

==================================================

TOKATLI ZEKERİYA


Habip Hamza Erdem

On iki yıl aradan sonra Zekeriya Temizel aktif politikaya döndū.
Dersimli Kemal’in Partisi’nin ‘Parti Meclisi’ ūyesi oldu.
Zekeriya Temizel ‘Devlet geleneği’ni kavramıș bir ‘Cumhuriyet çocuğu’dur.
‘Teamūl’leri en ince ayrıntısına değin bilir. Zeki ve çalıșkandır.
Soyadı gibi ‘Temiz’.
Maliye mūfettiși iken, bilgi ve birikim sınavlarını geçmiș ‘mūfettiș adayları’nın önūne ‘mekanizması çözūlmūș’ bir çamașır mandalı koyarmıș.
Yazılı sınavlarda bașarılı olan aday, bakalım mandalı ‘monte’ edebilecek mi diye.

Çūnkū ‘zeki’ olmak ile ‘inekleme’ arasında çok önemli bir ayırım vardır.
Maliye Bakanlığı ile ilgili yasaları ‘ezberlemiș’ olmak yetmez.
‘Zekâ’sını ‘el becerisine’ yansıtıp yansıtamamak da önemlidir.
‘Pratik zekâlı’ olmak değil, ama ‘zekâyı pratiğe çevirebilmek’…

Antik filozoflara göre, zekâ, ‘ruh’un anlamaya olanak veren bölūmūnden önce gelen ‘kișilik öncesi’ bir ilkedir.

Platon’a göre duyumlar dūnyasının ötesine gidebilen, ‘ūtopya’lar kurabilendir.

Spinoza’da ‘ruhun en yūce çabası’dır; o nedenle kendi çalıșmasının bașlığı bile ‘Etik’tir.

Ancak 18. yy’dan sonra ‘zekâ’, ruhlar ve öteki dūnyalardan koparılarak ‘ayakları yere bastırılmıș’, bir anlamda ‘laikleștirilmiș’ oldu.

1912’den bu yana da ölçūlebilir: IQ

Oysa Descartes’la birlikte, insanların ‘zekâ’ları, doğal olarak, eșittir;
farkılık onu ‘kullanım biçimi’nden gelmektedir.

Hegel bile kafatasını ‘boș’ olarak nitelendirmemiș miydi?

Maharet onu  ‘doldurmak’ değil, içindeki ‘en az’ ile ‘çok iș’ yapabilmektir.

Sökūk çamașır mandalını ‘takabilmek’ de bir iștir.

‘Nereden buldun yasası’nı ‘keșfetmek’ de..

Zekeriye Temizel’i Zekeriya Temizel yapan ‘Nereden Buldun?’ yasasıdır.

Sıradan bir ‘ilkokul öğrencisi’nin bile ‘sorabileceği’ bir ‘soru’..

Ancak onu ‘yașama geçirmek’ ve hatta ‘pratiğini’ önermek Zekeriya Temizel’e değin ‘dūșūnūlememiș’ idi.

Diyelim, önceki dönmelerde ‘konjonktūr’ de elverișli değildi ve onuru Zekeriya Temizel’e kaldı.

Ancak bu ‘ad’ ve bu ‘onur’ ve on iki yıllık bir ‘suskunluk dönemi’nden sonra
‘aktif politika’ya dönūș, Zekeriya Temizel beye ‘būyūk sorumluluklar’ da yūklemektedir.

İlk onurlu tutum, ‘Dersimli Kemal’e, ‘Tokatlı Zekeriya’ olarak ilk ‘tokat’ı indirmek olmalıdır.

Dersimli Kemal’in ‘devlet deneyimi’, ‘teamūl gereği’ Zekeriya Temizel‘i ‘dinlemeyi’ gerektirir.

Bu ‘teamūl’ içinde ‘Dersimlilik’ yoktur.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu ‘zıvanasından çıkmıș’ bir durumdadır.

‘Ȫzerklik șartını’, sözde ‘sol’ adına, dillendirmek bir yana, CHP kurultayına ‘önermiș’tir.
Ve ne yazık ki yuhalanmamıștır.

Bu CHP’den de ‘umut’ beklemenin olanağı kalmamıștır.

Bu CHP gitti gider.

Zekeriya Temizel ve kimi ‘aklı bașında’ yöneticilerden, hiç değilse CHP’nin ‘onurunu’ korumaları beklenir.

Yoksa ‘onursuz’ olarak gidecekler.