Etiket arşivi: www.ahmetsaltik.net

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nden Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya Çağrı

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nden Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya Çağrı

(AS: Bizim irdelememiz yazının altındadır..)

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, COVID-19 hastalığı nedeniyle yaşamını yitiren hekimlerin sayısının 32’ye ulaştığına dikkat çekerek,  söz konusu ölüm ve hastalıklara engel olacak, azaltacak uygulamaları karşılıklı değerlendirebilmek üzere Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan randevu istedi.

Açıklamada, ölen sağlık çalışanları sayısında dünyada ilk sıralarda yer alındığı vurgulanırken, önerilen önlemlerin uygulanmaması halinde hekim ölüm sayılarının çok daha vahim bir durum alacağı savunuldu.

“EN KISA SÜREDE TTB İLE GÖRÜŞMENİZ GEREKİYOR”

Türk Tabipleri Birliği’nin açıklaması şu şekilde:

Sayın Bakan,

Türkiye’de Covid-19 hastalığı nedeniyle yaşamını yitiren hekimlerin sayısı 5’i Ağustos ayında olmak üzere 32’ye ulaştı.

Bugüne kadar önerilerimiz yaptığımız uyarılar dikkate alınıp gerekli düzenlemeler yapılmadığı için ülkemizde hastalanan ve ölen sağlık emekçilerinin orantısı dünya ülkeleri arasında maalesef ilk sırada yer almaktadır.

Yapılması gereken, bir an önce hayata geçirilmediği takdirde önümüzdeki sürecin daha da ağırlaşarak devam edeceğinden kaygı duyuyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi olarak söz konusu ölüm ve hastalıklara engel olacak, azaltacak uygulamaları sizinle yüz yüze görüşmek istiyoruz.

Bu bilgi alışverişinin karşılıklı tarihsel sorumluluğumuz olduğu düşüncesindeyiz.

Görüşmemizdeki Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyeleri ile birlikte TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu ve üye uzmanlık derneklerinin temsilcilerinin de olması uzmanlık alanlarının bilimsel bilgi ve tecrübeleri ile çözüme olanak sağlayacak sürecin şeffaf ve bilimsel olarak yürütülmesine katkı sunacaktır.

Kayıplarımızın daha da artmadan bu görüşmenin en kısa sürede gerçekleştirilmesi için gerekli çabayı göstermenizi bekliyoruz. ”

Konu ile ilgili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya gönderilen yazı için tıklayınız.

========================================

Dostlar,

Çağrı son derece yerindedir.
TTB kurulunu (heyetini) Sn. Bakan hızla ve kurmayları ile birlikte davet etmelidir.
Gerekli notlar alınmalı, görüşme kamera ile kaydedilmelidir.

Çin, COVID-19 salgınını 82 günde bastırdı ve 3 bin sağlık çalışanı bulaşı aldı.
Türkiye’de Sağlık Bakanının 29 Nisan 2020 günlü basın açıklamasında, salgının 50. gününde hastalığa yakalanan sağlık çalışanı sayısı 7000+ olarak verildi.

Çok açıkça görüyoruz ki, salgınla savaşı kazanacak sağlık ordusunun öncü birlikleri hastalıktan yeterince korunamamaktadır. 104 ülkeye sağlık yardımı yapmakla övünen AKP = Erdoğan iktidarı, ülkemiz sağlık emekçilerine yeter kişisel koruyucu donanım, uygun aralıklarla test, insanca çalışma ortamı, mesai sonrası uygun konuk evleri, MESLEK HASTALIĞI HAKKININ TANINMASI, akçalı (mali) özlük haklarının yeterli, düzenli ve adil ödenmesi…. alanlarında son derece başarısız / yetersiz kalmıştır.

  • Bu durum sürdürülemez ve kabul edilemez; hızla çözülmesi zorunludur!

Salgın 6. ayını bitirmek üzere iken toplam 6209 resmi korona ölümünün (27 Ağustos 2020) %1’ine karşılık gelen 65 sağlık emekçisinin kurban verilmesi akıl ve vicdan dışıdır.

Bu sayı pek ala, çok daha düşük olabilirdi, olmalıydı; bu günden sonra ayrık (istisna) olmalıdır.

Söz konusu olan, yüce değer insan yaşamıdır!

AKP iktidarını bir kez daha bilimsel akılcılık ekseninde bir salgın savaşımı yolağına (stratejisine) çağırıyoruz tarih önünde; hatalar ve bedelleri haddinden fazla ağırlaşmıştır!

DENİZ BAYKAL gerçekte kim?…

DENİZ BAYKAL gerçekte kim?…

(AS: Bizim kısa katkımız, sorumuz ve dileğimiz yazının altındadır..)

Çok rica ediyorum, bu yazıyı sonuna kadar okuyun. Deniz Bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi! Seçimler öncesi CHP’ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım. Çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum. Ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım. Bunu bir borç olarak görüyorum:

“İKİ AY DAYANAMAZ” DEMİŞTİNİZ

Deniz Bey lütfen hatırlayın: 19 Aralık 2002 tarihinde karlı bir Ankara gününün akşamında Mehmet Sevigen’in evindeydik. Ben Cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum. Abdullah Gül Başbakandı, Tayyip Erdoğan’ın ise Meclis’e girme umudu kalmamıştı. Cumhurbaşkanı Sezer bir gün önce, Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.

Türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz “Tayyip Erdoğan başbakan olacak!” diye tutturdunuz. Sizi “Çok tehlikeli bir oyun bu!” diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, “Hayır!” dediniz “İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.” Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim:

“Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika ve Avrupa desteği de var. Program Türkiye’yi
ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek;
tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.”

İki ay dayanamaz iddianızı, görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.” tezine oturttunuz. Ama bunların hepsi bahaneydi ….

ÇÜNKÜ siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi
yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.

O zaman ben sizin TAYYİP ERDOGAN’LA seçim öncesinde Beylerbeyi’nde
GİZLİCE BULUŞTUGUNUZU ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.

TÜRKİYE’nin kaderiyle oynayacak böylesine bir hareketin içinde olacağınıza
ihtimal vermedim. Bu gecenin tanıkları var:
ÖNDER SAV,
EŞREF ERDEM,
MEHMET SEVİGEN
BÜLEND TAN ve YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

Belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar. Yani tanıklar var. Ötekiler de söylemese bile içten içe bunun doğru olduğunu bilir.  Siz de bilirsiniz.

Tartışmanın sonunda dediniz ki: Bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. İki ay sonra çıkarıp bakalım. Ama rötuş yapmadan. Hangimiz haklı çıkmışız?”

Evet.. Yıllar geçti fakat 2007 seçimlerinden sonraki o fotoğrafı cebinizden çıkarıp
bakın Deniz Bey. Ve düşünün; Meclis grubunda “Erdoğan’ı başbakan yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum. Var mı itirazı olan!” diye bas bas bağırmanıza değdi mi?

Söyle DENİZ BAYKAL, DEĞDİ Mİ??…

Erdoğan’la Beylerbeyi’nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi?? (Deniz Bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)

Başbakan olmak, elbette Erdoğan’ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü çaba harcamak CHP’nin birinci görevi değildir. Üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan. Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın % 1’ini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu. Size o gün söylediğim gibi, o gün Türkiye’nin kaderini değiştirdiniz.

Deniz Bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. “Öyle değildi. Böyle konuşmadık.” deyin.

SIKIYSA DEYİN….

Genel Sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin.

HODRİ MEYDAN..

Ya da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.

Deniz Bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. O akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim. Ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.

“YAKIN DOSTUNUZ MELİH GÖKÇEK”

Tayyip Erdoğan’ın %34 oyla Meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin SEBEBİ sizsiniz. Daha önce Refah Partisi’nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..

Tayyip Erdoğan’ların ve yine çok yakın dostunuz olan Melih Gökçek’lerin en büyük
şansı sizdiniz.

  • CHP’nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.

Bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen
partiyi sağa çekmekte, Kürtlerden, Alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı oldunuz.

Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Celal Doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup
halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski MHP’lileri, eski ANAP’lıları, idamla yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.

Size defalarca, bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!” dememize rağmen,
sol politikaları değil, MHP çizgisini tercih ettiniz.

Sağcıları ve sekreterinizi Meclis’e sokarken, İsmet Paşa‘nın Avrupa Konseyi’nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu Gülsün Bilgehan’ı
Meclis dışında bıraktınız.

NEDEN??

İnanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. Keşke haklı çıkmasaydım,
keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı…. Yazık oldu Deniz Bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli sosyal demokratlara.

Artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de. Bad-el harab-ül Basra!

Zülfü Livaneli
=============================

Dostlar,

CHP’nin günümüzdeki genel başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu‘nun benzer bir işlev / rol üstlenmemesi ve benzer hataya düşmemesi dileğiyle paylaşma gereği duyduk bu tarihsel yazıyı / belgeyi….

Öyle ya; KORONA SALGINI ülkeyi kasıp kavuruyor, 6 ay bitmek üzere ve salgın denetimden çıkmış durumda. Sürekli benzer hatalar sürdürülüyor ve her gün 20’nin üstünde insanımız ÖNLENEBİLECEK İKEN ÖLÜYOR, 1500’ü aşkın yeni hasta tanısı konuyor. Bunlar makyajlı veriler; gerçekte en az birkaç katı…

Ancak bu bağlamda anamuhalefetten etkili bir muhalefet çıkışı bir tülü göremiyoruz!? AKP = RTE‘nin “ustaca” (!) gündem oyunlarının ardından sürükleniliyor.. Üstelik ekonomi yerin 7 kat dibine dek bat(ırıl)mışken..

Merhum Süleyman Demirel yaşasaydı AKP = RTE iktidarı kaç gün dayanırdı acaba yürüteceği ustaca muhalefete??

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

ÇEVRESEL YIKIM, MASUM KURBANLAR VE İKTİDARIN SORUMLULUĞU

ÇEVRESEL YIKIM,
MASUM KURBANLAR ve
İKTİDARIN SORUMLULUĞU

Meslektaşımız Biyofizik uzmanı Prof. Dr. M. Ali Körpınar hep yurt ve çevre sorunlarına odaklı akla ve duygulara birlikte seslenen güzel yazılar yazar, biz de olanak ölçüsünde bu sitede yer veririz. Son yazısı, özellikle, küresel ölçekte yaşanan KOVİT-19 salgınının (=pandemi) ağır çevresel yıkımla açık – net ilişkisini sorgulaması bakımından çok önemli.. (http://ahmetsaltik.net/2020/08/20/cevre-felaketi-yasiyoruz-2/)

Dikkat buyurulsun; 21. yy’ın şafağında, daha ilk 20 yılda birkaç salgın yaşadık, yaşamaktayız..
Kolera salgınları artık sıradan ve yaygın. Ebola, MERS, Kuş Gribi, Domuz Gribi, SARS ve sonki SARS – Cov2..

Hiç düşünüldü mü acaba, salgınlar arası süre neden çooook kısaldı?
Hiç akıl eder miyiz ki, çevreye mahkum olduğumuzu yadsıyıp efendiliğe yeltendik?
Hiç sorgulandı mı acaba, 20 yılda 6 salgın ne anlama geliyor?
Hiç irdelendi mi acaba; Ay’a, Mars’a giden uygarlık neden 8 aydır son salgınla başedemedi?
Hiç hesap edilir mi acaba yaşanan salgın nereye varır / varacak?
Ve de haydi bunu da önümüzdeki birkaç yılda aştık; bir sonraki ne zaman ve nasıl gelecek?
Ya da KOVİT-19 salgını sürerken bir başka salgın üstüne eklenebilir mi?
Örn. sonbaharda Grip / İnfluenza salgını ya da bir başkası??
Ya da kıtlık / açlık, birkaç bölgede büyük ölçekli depremler, başkaca doğal afetler??
Yüzleşir miyiz yaşamın acı gerçeğiyle, hem de hiiiç oyalanmadan :

  • Artık HER AİLEYE 1 ÇOCUK! Küre, daha çok nüfusu kal-dı-ra-mı-yor!

Örn. Türkiye’de İstanbul – Marmara bölgesinde M 7+ şiddetinde bir deprem.. KOVİT-19 salgını ile savaşım sürerken???!!!
****
Devlet yönetimi, tüm bunları öngörmek, seçenekli afet – olağanüstü durum planları hazırlamak ve en az zararla böylesi bunalımları aşmak demektir; öngörü, ufuk ister.

Ancak AKP’li CB Erdoğan, önceki gün sanal ortamda bir “trafo” açılışı yapmıştır (bu düzeye inildi gösterişli açılışlarda..) Türkiye’de nerede dev kamu ihalesi varsa, her nasılsa üstünde kalan 5 büyük / yandaş / halis – muhlis…. şirketten birinin K_ _ _ _ n reklamının arka fonda olduğu bir açılış.. Erdoğan sanki sanal oturumun yönlendiricisi (moderatörü, kolaylaştırıcısı) idi aynı zamanda. İlgililere söz verirken kendince genel sözcükler kullanarak alana ne denli uzak / yabancı olduğunu da ortaya koydu. Bu kamu yatırımı değildi, yandaş bir şirket güneş enerjisinden yararlanarak elektrik enerjisi üretmek üzere Konya’da tarıma elverişsiz alanda solar kollektör paneller yerleştirmişti. Ürettiği elektrik enerjisini, bu enerjinin dağıtımını üstlenen bir başka şirkete satacaktı. Görüldüğü gibi ülkemizde elektrik enerjisi üretimi de (EÜAŞ) ve dağtımı da (EDAŞ’ler) ayrı ayrı özelleştirilmiş, dev AŞ’ler tekelinde ve Erdoğan, kendisini Türkiye AŞ’nin CEO’su olarak en tepede konumlandırdığından, ilgili şirketin apaçık reklamını yapmaktan çekinmemişti.

Ülkemizin “hal-i pür melal”i işte böyle..

Erdoğan kuşkusuz haksız rekabete razı olmayacak ve benzer durumda çağrı yapan irili ufaklı başkaca şirketlerin de –artık hangi boyuta dek inilecekse– tesis açılış, yenileme, kapasite artırımı vb. çağrılarına yanıt verecektir.

Aynı gün Sağlık Bakanı / Sekreteri Dr. Koca, Türkiye’de 1303 yani COVİT-19 hastası ve 23 ölüm duyurmuştur.. Tabii artık bu rakamları kaç ile çarpacaksanız; kahvelerde, evlerde, sokakta 1-10 arası katsayı toto konuşulduğuna çoğu insan tanıktır. AKP iktidarı, salgın sorumluları ve Bilimsel Danışma Kurulu’nun gerçekte danışılmayan, “mış” gibi yapılan üyeleri, bu yakıcı gerçekliğin ne denli ayırdında, bilemiyoruz..

Dün konuştuğumuz büyük ölçekli bir turizmci, bu sezondan 3,5 milyar $ bile gelmeyeceğini söyledi. Geçen yıl 35-40 milyar $ girdi sağlanmıştı ve bu yılın saf umutları 50 milyar $’a ayarlı idi. Üstelik turistik işletmelere ek yükümlülükler getirildi; sağlık çalışanı olacak, PCR+ çıkan “konuk” (müşteri!) otelde tek kişilik odada yalıtılacak, hizmet verilecek, ücret de alınmayacak.. Bölgeden personel ilanları ulaşıyor bu bağlamda ancak çoğu işletme de kapatıyor, erken kapatacak, açacak iken açmayacak olanlar var..

Varsayalım ki 3,5 milyar $ brüt girdi sağlandı.

  • Acaba, ölçüsüz – kuralsız ve erken açılan turizm sektörü yüzünden FAZLADAN KAÇ İNSANIMIZ ÖLDÜ??

Bu sorunun yanıtı bilimsel olarak verilebilir; Epidemiyolojik bilimsel kurallara uygun Filyasyon (kaynağını bulma) çalışması yapılıyor olsa idi.. Tümü ile kurallı olmasa da yine de bir çıkarım yapılabilir.. Muhalefet bu bağlamda bir soru önergesi verir mi acaba? İktidar gereğince yanıtlar mı acaba?

Dolayısıyla 1 Temmuz – 20 Ağustos arasında resmi kayıtlara göre KOVİT-19’dan ölen insanlarımızın diyelim yarısı Turizm sektörü yüzünden ise ve bu rakam 920/2=460 dolayında ise, 3,5 milyar $ brüt turizm girdisi (net geliri değil!) uğruna, salt resmi verilerle

  • 460 insanımızın yaşam hakkının feda edildiği çıkarımı yapılabilir mi??
  • Böylesi bir siyasal tercih olabilir mi ve hangi iktidar buna cesaret edebilir?

Herhalde demokratik hukuk devletinin egemen olduğu, yasama organının siyasal iktidarı denetleyip – dengelediği, İdarenin yargısal denetiminin işlediği, basının özgür olduğu…. bir ülkede..

Bunların hangisi Türkiye’de var???

Dolayısıyla, değil böylesine akılları dürtücü – zıplatıcı sorular sormak; akıl yürütmek bile zinhar tehlikelidir. İktidarın ücretli profesyonel tirolleri hemen sanal ortamda linç başlatır ve “işaret” bekleyen kimi yargı yetkilileri harekete geçebilirler..

Ne çare ki;

  • MASUM İNSANLAR, ÖNLENEBİLECEK İKEN ÖLMEKTEDİR iktidarın siyasal tercihleri yüzünden!!
  • Üstelik neden ve nasıl olduğunu bile anlamadan.. Kader, talih, kısmet, Allah’tan, ecel!!??…
  • Susmak ne mümkün; dilsiz şeytandır bu çıplak ve yürek yakan tabloyu görüp de susan!
  • Yapıp – ettikleriyle ya da tersiyle bu kırımdan sorumlu olanların aynaya bakması nasıl sağlanabilecektir? Siyasal muhalefet nasıl bunca felç olabilir??
  • Bir iktidarın en başat görevi yurttaşların yaşam hakkını korumak değildir de nedir?
  • Bunu bile beceremeyip, gerçekte bilinçli moneter siyasal tercihleriyle (S. Bakanı Koca’nın, “..bu tabloyu öngörmüştük” hazin ve çok acı itirafı) masum insanların yaşam haklarını 3,5 Dolara feda edebilen bir siyasal kadronun zerrece meşruiyetinden söz edilebilir mi tarih sahnesinde??!
  • Durdurun Türkiye’yi, uzaya- sonsuzluğa karışmak istiyorum; orada “katiller, katil iktidarlar… diye haykırabilmek istiyorum..

Sevgi, saygı ve DERİN ACI ile. 21 Ağustos 2020, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
AÜTF Halk Sağlığı Uzmanı,
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

HALK TV Programımız – 20 Ağustos 2020

Dostlar,

Bu gün, 20 Ağustos 2020 Perşembe sabahı 11:30 dolayında HALK TV’den Sn. Can Coşkun bizi haber programına konuk aldı. Sağlık Bakanı Koca’nın son açıklamaları eşliğinde soruları oldu ve netlikle açıkladık 1 kez daha.. (17 dk.)

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması için çaba gösterilmesi dileğimizdir..

Özellikle;

  • Muhalefet partilerinin tekerlekli sandalyeden kalkarak, iktidarın feda ettiği insanımızın YAŞAM HAKKINI mutlaka ve mutlaka vargücüyle savunması gerek..
  • Tersi durumda Türkiye’deki kırıma – insanlık suçuna ortak olacak..

Sevgi, saygı ve KAYGI ile. 20 Ağustos 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

 

 ÇEVRE FELAKETİ YAŞIYORUZ!!!

 ÇEVRE FELAKETİ YAŞIYORUZ!!!

Prof. Dr. Mehmet Ali
Cerrahpaşa Tıp Fak. E. Öğretim Üyesi

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

“Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

İBB, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde, Üsküdar Vapur İskelesi yanında su altı temizliği yaparak, denizlerin kirliliği konusuna dikkat çekti. Otomobil lastiğinden motosiklete, cep telefonundan plastik eşyalara kadar su altından çıkan atıklar görenleri şaşırttı.

Değerli arkadaşlar,

Güzel ülkemizde ve dünyamızda; küresel sermaye ve AB-D emperyalizminin çıkarları yüzünden, oluşan doğa katliamı nedeniyle sağlıklı ve mutlu yaşamımız giderek tehlikeye düşmektedir. Bizden sonraki kuşaklara daha riskli ve kirli bir dünya bırakmamız söz konusu.

Pek çok gelişmiş ülkede toplum, yaşanan çevre felaketlerine karşı hem siyasal hem de sivil toplumsal örgütleri ile gereken tepkilerini çok güzel ortaya koymaktadır. Ne yazık ki güzel ülkemizde siyasal yaşam kısırlaştı ve yalnızca dinsel siyasete veya etnik kimliğe dayalı duruma geldi. Çağdaş demokrasilerde olduğu gibi ülkemizde yaşanan çevre kirliliğine ve halk sağlığına karşı duyarlı bir siyaset ve siyasal güç söz konusu değil.

Oysa dünyamızda ve güzel ülkemizde her yıl yinelenen ve yıllardır süren çevre sorunlarımızı dile getirmemiz ve hep birlikte çözümler aramamız gerekir. Örneğin;

  • EKOLOJİK TARIM DOYURUR!!! Salgın elbette geçecek ama bekleyen daha ciddi sorunlar var. İklim krizi, çevre kirliliği ve ormansızlaşma, doğal varlıklara yönelik tahribat sonunda hepimizi, tüketimlerimizi azaltmaya ve yaşamımızı sadeleşme yönünde dönüşmeye zorlayacaktır. (24.4.2020-Cumhuriyet).
  • ÇERNOBİL DERS OLMADI! Facianın üzerinden 34 yıl geçmesine karşın nükleer inat sürüyor. Ülkemizde Sinop ve Akkuyu da yapılacak olan nükleer santraller, ülkemiz için de bir felaket olabilir. (27.4.2020-Cumhuriyet).
  • NÜKLEER SİLAHLAR: Denemeler iklimi de bombalamış. 1950’li ve 1960’lı yıllarda yapılan nükleer silah denemeleri yüzünden üst atmosfer tabakasına muazzam miktarda radyoaktif parçacıklar savrulmuştu. Böylece bulut yoğunluğu, yağışlar, elektrik yükü ve havada yıllarca süren radyoaktif kirlenmeler olduğu belirlenmiş. (28.6.2020-Cumhuriyet).
  • MERA ALANINA SİYANÜRLÜ ATIK DEPOLAMA TESİSİ: Kayyım sessiz sedasız izin aldı. Eskişehir, Sivrihisar Kaymaz mahallesine 1 km uzaklıkta yaklaşık 40 hektar alana 1 milyon 750 bin m3 hacımlı (AS: oylumlu) 2. bir Siyanür atık depolama barajı yapılıyor. Kaymaz mahallesinden geçen diri fay hattı nedeniyle bu baraj taşma, çökme ve yarılma ihtimali ile içme- kullanma su kaynakları için büyük tehlike oluşturmaktadır. (11.5.2020-Cumhuriyet).
  • İKİNCİ HASANKEYF OLMASIN İSYANI. Tunçeli’nin Mazgirt ilçesinde İndere bölgesi 1. Derece Sit alanında 10 hektarlık alana taşocağı açılacak (12.7.2020-Cumhuriyet).
  • TAŞOCAĞI ŞİRKETİ 3 KAT ARTIŞ İSTEDİ: Bergama’da vahşi madencilik isyanı. İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan taş ocağı işletme arazisi 25 hektardan 75 hektara çıkarılacakmış. 390 bin ton olan işletme hacmı, 1 milyon 920 bin tona çıkarılacak olan alanda yine büyük bir ağaç kesimi olacakmış (19.7.2020-Cumhuriyet).
  • 70 HES DURDU: Katliam önlendi. Derelerin Kardeşliği Platformu açıklamasına göre, bugüne dek bölge sakinleriyle (AS: yerleşikleri) birlikte verilen mücadele sonucunda 70 HES inşaası durdurulmuş. Böylece Doğu Karadeniz bölgesinde olası sel ve heyelan katliamların önlenebileceğini belirtildi. (26.7.2020-Cumhuriyet).
  • MADEN ŞİRKETİ HALA KAZDAĞLARI’NDA: Vicdan nöbeti bir yaşında. Kanadalı şirket Alamos Gold’un yerli iştiraki (AS: katılımcı) Doğu Biga Madencilik A.Ş. tarafından Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajına yakın bir bölgede yapılmak istenen “Kirazlı Altın Madeni Projesi”ne karşı başlatılan “Su ve Vicdan Nöbeti” bugün 1. yılını dolduruyor. (26.7.2020-Cumhuriyet).
  • BİR AYDA 1244 FUTBOL SAHASI KADAR ORMAN YANARAK KÜL OLDU. Habertürk’ten Emrah Doğru’nun haberine göre sadece (AS: yalnızca) son bir ayda, yani 20 Temmuz ile 20 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’nin 503 noktasında orman yangını yaşandı. Orman Genel Müdürlüğünden alınan bilgilere göre salt son bir ayda Türkiye’nin cennet ormanlarından 1344 hektarı, yani 1244 futbol sahası büyüklüğünde alan kül oldu. (20.8.2020-Habertürk).
  • ORMANSIZLAŞMA ve TÜRLERİN YOK OLUŞLARI PANDEMİLERİ NASIL ETKİLİYOR? Londra Üniversitesi Çevrebilim uzmanlarının yaptığı araştırmada: 6 Kıtada yaklaşık 6800 ekolojik topluluğun incelenmesi ile kimi canlı türleri yeryüzünden yok olurken, sıçanlar ve yarasalar gibi yaşamlarını sürdürebilen türler insanlara da sıçrayabilen patojenlere ev sahipliği yapıyormuş (16.8.2020-Cumhuriyet).
    ***
    Değerli arkadaşlar,

Yukarıda sıralamaya çalıştığım, ülkemizdeki çevre felaketlerine karşı halkımızın, sizlerin, STK’ların, tüm yöneticilerimiz ve danışmanlarının, umarım dikkatini çekebilirim ve de gereken önlemleri de zamanında ve hep birlikte alırız.

Özellikle orman yıkımı ve çevre kirliliği için alınması gereken önlemler ne denli gecikirse, olası çözümlerin de o denli zorlaştığı sonucunu, bilgilerinize sunmak isterim. Aksi halde dünyamızı ve onun en güzel ülkesinin doğal yaşam olanaklarını göz göre göre yitireceğiz.

Ayrıca güzel ülkemiz, AB-D emperyalizminin organize ettiği projeler nedeniyle iç ve dış güvenlik açısından oldukça kötü günler yaşıyor. Her gün saygıdeğer canlarımızı yitiriyoruz. Bu terör kaosunun sürmesi durumunda, ekonomik sıkıntılarımız da artacaktır ve artmaya başladı. Yıllardır uyguladıkları emperyalist projeler ile bizleri, birbirimize düşman edenler ise zil çalıp oynuyor. Bu tuzaktan en kısa sürede çıkmayı umut ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla (20.8.2020)
=============================
Dostlar,

ÇEVRESEL YIKIM, MASUM KURBANLAR VE İKTİDARIN SORUMLULUĞU

Meslektaşımız Biyofizik uzmanı Prof. Körpınar hep yurt ve çevre sorunlarına odaklı akla ve duygulara birlikte seslenen güzel yazılar yazar, biz de olanak ölçüsünde bu sitede yer veririz.

Yukarıdaki yazı, özellikle, küresel ölçekte yaşanan KOVİT-19 salgınının (=pandemi) ağır çevresel yıkımla açık – net ilişkisini sorgulaması bakımından çok önemli..

Dikkat buyurulsun; 21. yy’ın şafağında, daha ilk 20 yılda birkaç salgın yaşadık, yaşamaktayız..
Kolera salgınları artık sıradan ve yaygın. Ebola, MERS, Kuş Gribi, Domuz Gribi, SARS ve sonki SARS – Cov2..

Hiç düşünüldü mü acaba, salgınlar arası süre neden çooook kısaldı?
Hiç sorgulandı mı acaba, 20 yılda 6 salgın ne anlama geliyor?
Hiç irdelendi mi acaba; Ay’a, Mars’a giden uygarlık neden 8 aydır son salgınla başedemedi?
Hiç hesap edilir mi acaba yaşanan salgın nereye varır / varacak
Ve de haydi bunu da önümüzdeki birkaç yılda aştık; bir sonraki ne zaman ve nasıl gelecek?
Ya da KOVİT-19 salgını sürerken bir başka salgın üstüne eklenebilir mi?
Örn. sonbaharda Grip / İnfluenza salgını ya da bir başkası??
Ya da kıtlık / açlık, birkaç bölgede büyük ölçekli depremler, doğal afetler??

Örn. Türkiye’de İstanbul – Marmara bölgesinde M 7+ şiddetinde bir deprem.. KOVİT-19 salgını ile savaşım sürerken???!!!
****
Devlet yönetimi, tüm bunları öngörmek ve seçenekli afet – olağanüstü durum planları hazırlamak ve en az zararla böylesi bunalımları aşmak demektir; öngörü, ufuk ister.
Ancak AKP’li CB Erdoğan, dün sanal ortamda bir “trafo” açılışı yapmıştır (bu düzeye inildi gösterişli açılışlarda..) Türkiye’de nerede dev kamu ihalesi varsa, her nasılsa üstünde kalan 5 büyük / yandaş / halis – muhlis…. şirketten birinin K_ _ _ _ n reklamının arka fonda olduğu bir açılış.. Erdoğan sanki sanal oturumun yönlendiricisi (moderatörü) idi aynı zamanda. İlgililere söz verirken kendince genel sözcükler kullanarak alana ne denli uzak / yabancı olduğu da ortaya koydu. Bir kamu yatırımı değildi, yandaş bir şirket güneş enerjisinden yararlanarak elektrik enerjisi üretmek üzere Konya’da tarıma elverişsiz alanda solar kollektör paneller yerleştirmişti. Ürettiği elektrik enerjisini, elektrik enerjisinin dağıtımını üstlenen bir başka şirkete satacaktı. Görüldüğü gibi ülkemizde elektrik enerjisi üretimi de (EÜAŞ) ve dağtımı da (EDAŞ’ler) özelleştirilmiş, dev AŞ’ler tekelinde ve Erdoğan, kendisini Türkiye AŞ’nin CEO’su olarak en tepede konumlandırdığından, ilgili şirketin apaçık reklamını yapmaktan çekinmemişti.

Ülkemizin “hal-i pür melal”i işte böyle..
Erdoğan kuşkusuz haksız rekabete razı olmayacak ve benzer durumda çağrı yapan başkaca şirketlerin de –artık hangi boyuta dek inilecekse– tesis açılış, yenileme, kapasite artırımı vb. çağrılarına yanıt verecektir.

Aynı gün Sağlık Bakanı / Sekreteri Dr. Koca, Türkiye’de 1303 yani COVİT-19 hastası ve 23 ölüm duyurmuştur.. Tabii artık bu rakamları kaç ile çarpacaksanız; kahvelerde, evlerde, sokakta 1-10 arası katsayı toto konuşulduğuna çoğu insan tanıktır. AKP iktidarı, salgın sorumluları ve Bilimsel Danışma Kurulu’nun gerçekte danışılmayan “mış” gibi yapılan üyeleri, bu gerçekliğin ne denli ayırdında, bilemiyoruz..

Bu gün konuştuğumuz büyük ölçekli bir turizmci, bu sezondan 3,5 milyar $ bile gelmeyeceğini söyledi. Geçen yıl 35-40 milyar $ girdi sağlanmıştı ve bu yılın saf umutları 50 milyar $’ ayarlı idi. Üstelik turistik işletmelere ek yükümlülükler getirildi; sağlık çalışanı olacak, PCR+ çıkan “konuk” (müşteri!) otelde tek kişilik odada yalıtılacak, bakımı verilecek, ücret de alınmayacak.. Bölgeden personel ilanları ulaşıyor bu bağlamda ancak çoğu işletme de kapatıyor, erken kapatacak, açacak iken açmayacak olanlar var..

Varsayalım ki 3,5 milyar $ brüt girdi sağlandı. Acaba, ölçüsüz – kuralsız ve erken açılan turizm sektörü yüzünden FAZLADAN KAÇ İNSANIMIZ ÖLDÜ??

Bu sorunun yanıtı bilimsel olarak verilebilir; Epidemiyolojik bilimsel kurallara uygun Filyasyon (kaynağını bulma) çalışması yapılıyor olsa idi.. Tümü ile kurallı olmasa da yine de bir çıkarım yapılabilir.. Muhalefet bu bağlamda bir soru önergesi verir mi acaba? İktidar gereğince yanıtlar mı acaba?

Dolayısıyla 1 Temmuz – 20 Ağustos arasında resmi kayıtlara göre KOVİT-19’dan ölen insanlarımızın diyelim yarısı Turizm sektörü yüzünden ise ve bu rakam 460/2=230 dolayında ise 3,5 milyar $ brüt turizm girdisi (net geliri değil!) uğruna 230 insanımızın (salt resmi veriler!) yaşam hakkının feda edildiği çıkarımı yapılabilir mi??

Böylesi bir siyasal tercih olabilir mi ve hangi iktidar buna cesaret edebilir?
Herhalde demokratik hukuk devletinin egemen olduğu, yasama organının siyasal iktidarı denetleyip – dengelediği, İdarenin yargısal denetiminin işlediği, basının özgür olduğu bir ülkede..

Bunların hangisi Türkiye’de var???

Dolayısıyla, değil böylesine akılları dürtücü – zıplatıcı sorular sormak; akıl yürütmek bile zinhar tehlikelidir. İktidarın ücretli profesyonel tirolleri hemen sanal ortam da linç başlatır ve “işaret” bekleyen kimi yargı yetkilileri harekete geçebilirler..

Ne çare ki;

  • MASUM İNSANLAR, ÖNLENEBİLECEK İKEN ÖLMEKTEDİR iktidarın siyasal tercihleri yüzünden!!
  • Üstelik neden ve nasıl olduğunu bile anlamadan.. Kader, talih, kısmet, Allah’tan, ecel!!??…
  • Susmak ne mümkün; dilsiz şeytandır bu çıplak ve yürek yakan tabloyu görüp de susan!
  • Yapıp – ettikleriyle ya da tersiyle bu kırımdan sorumlu olanların aynaya bakması nasıl sağlanabilecektir? Siyasal muhalefet nasıl bunca felç olabilir??
  • Bir iktidarın en başat görevi yurttaşların yaşam hakkını korumak değildir de nedir?
  • Bunu bile beceremeyip, gerçekte bilinçli siyasal tercihleriyle (S. Bakanı Koca’nın, “..bu tabloyu öngörmüştük” hazin ve çok acı itirafı) masum insanların yaşam haklarını 3,5 Dolara feda edebilen bir siyasal kadronun zerrece meşruiyetinden söz edilebilir mi tarih sahnesinde??!
    • Durdurun Türkiye’yi, uzaya- sonsuzluğa karışmak istiyorum; orada “katiller, katil iktidar… diye haykırabilmek istiyorum..

Sevgi, saygı ve DERİN ACI ile. 20 Ağustos 2020, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı Uzmanı, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com

 

 

 

KRT TV Programımız… – 17 Ağustos 2020

KRT TV Programımız…

20 dakika süreli haber içi görüşmede, okullar açılmadan COVID-19 salgınıyla savaşımda yapılacakları özetledik..
Özellikle bir tarih vermek yerine salgınla savaşımda gelinmesi gereken duruma ilişkin hedef ve ölçütleri açıkladık..

Örneğin, sistematik uygulama ile, duyarlığı yüksek (Türkiye’dekli gibi %40 değil!) bir testle, her gün en az 100 bin test yapılarak (+) lik oranının %1-2’nin altına çekilmesi..

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğimizdir.

Sevgi ve saygı ile. 18 Ağustos 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Karantina TV : Engellenemeyen salgın… Ne yapmalı?

Prof. Dr. Ahmet Saltık
Recai Aksu ile Önce İnsan’da..

Karantina TV 
18 Ağustos Salı günü, saat 20:00’de Canlı Yayında…

Engellenemeyen salgın…
Ne yapmalı?

Özgür haber kaynağı Karantina TV’nin
Youtube ve sosyal medya hesaplarında,
18 Ağustos Salı günü, saat 20:00’de canlı yayında idik
80 dakika süren oldukça kapsamlı bir program oldu.

Sağlık hizmetlerinin yönetiminde masanın 4 bacağını konuştuk salgın bağlamında :
1. Örgütlenme
2. Sağlık İnsangücü 
3. Teknik donanım
4. Finansman

Ek olarak “Salgın Yönetimi 4’lüsü / Kuarteti” ni irdeledik.
1. Sürveyans
2. Filyasyon
3. Karantina
4. İzolasyon

6.  ayın içinde neden salgının daha ilk dalgasını sönümlendiremedik?
Nerelerde hata yapıldı? Ne yapmalı.. kapsamlı ve tümüyle bilimsel temelde açıkladık.

İlgi ve bilginize sunarız, izlenmesini, paylaşılmasını dileriz.

Sevgi ve saygı ile. 18 Ağustos 2020, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Türk Toraks Derneği’nin “COVID-19 ve Bilim” konulu bilimsel yazısı The LANCET’te

Türk Toraks Derneği’nin “COVID-19 ve Bilim” konulu bilimsel yazısı (‘Letter’) dünyanın en önde gelen tıp dergilerinden The Lancet’de yayınlandı.

Türk Toraks Derneği (@ToraksDernegi) | Twitter

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Dünyanın en eski ve en iyi bilinen genel tıp dergilerinden biri The Lancet bu haftaki sayısında Türkiye’deki pandemi süreci ve konuyla ilgili bilimsel çalışmalara yer verdi. Söz konusu yazının Türkçe çevirisine ve orijinaline ana sayfamızdaki
https://www.toraks.org.tr/site/community/news/10006 linkinden ulaşabilirsiniz. Yazıda ne anlatılıyor?

Yazıda, SARS-CoV-2 virüsünün 7 Ocak 2020 tarihinde Wuhan’da ortaya çıktığı ve hızla
dünyaya yayıldığı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart tarihinde pandemi ilan edildiği,
aynı tarihte Türkiye’de ilk vakanın rapor edildiği anlatılmaktadır. Yazıda ayrıca SARS-CoV-2
virüsünün genomik epidemiyolojik analizine göre Türkiye’deki tipinin İran ve Suudi Arabistan
kökenli olduğuna değinilmektedir.

Pandemi sürecinde Türkiye’de bildirilen olguların sadece PCR testi pozitif olan hastalara ait
olduğu belirtilip, resmi olarak bildirilenin üzerinde “artık ölüm” olması Dünya Sağlık Örgütü
tarafından belirtilen hastalık kodlama sisteminin kullanılmaması ile açıklanmaktadır.
Yine bu yazıda, pandeminin başlangıcında Bilimsel Danışma Kurulunun kurulması ile Sağlık
Bakanlığı, Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu ve Türkiye Sağlık Enstitülerinin bilimsel
araştırmayı teşvikinin çok takdir topladığı ifade edilerek ilerleyen süreçte konuyla ilgili meslek
kurumları ile işbirliği yapılmaması ve bilgi paylaşılmamasının, sağlık personelinin korunması
konusundaki eksikliklerin üzüntü yarattığı belirtilmektedir.

Pandemi konusunda yapılacak araştırmaların etik kurul onayı öncesi Sağlık Bakanlığı özel
iznine bağlanmasının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde rastlanmamış bir girişim olduğu, Türk
Toraks Derneği ve birçok bilim insanının araştırma talebinin gerekçesiz reddedilmesinin kaygı
ile karşılandığı ifade edilmektedir. Türkiye’de bilimsel araştırma yapma ve yazı yazmanın
anayasal bir hak olduğundan bahsedilerek bu konudaki taleplerin yetkili mercilere sözlü, yazılı
ve basın aracılığıyla ulaştırıldığı aktarılarak bu yazı aracılığıyla kararın yeniden
değerlendirilmesi talep edilmektedir.

  • Türk Toraks Derneği pandemi boyunca taleplerini kamuoyuna ve yetkililere açıkça
    sundu

Mart ayının ortasından bu yana Türk Toraks Derneği yönetimi;

-Hastalara tanı koyarken PCR testinin yeterli olmadığını, yüksek klinik şüphenin de tanısal değer taşıdığını,
– PCR testi güvenilirliğinin yüksek olmadığını,
– Dünya Sağlık Örgütü tanı kodlama rehberinin uygulanması gerekliliğini,
– Resmi hasta ve ölüm kayıtlarının artık ölüm verileri ile farklılık gösterdiğini,
– Sağlık çalışanlarının ve dernek üyesi göğüs hastalıkları uzmanlarının yeterince
korunamadığını,
– Ülke verilerinin ilgili meslek kurumları ile paylaşarak hastalık yükünün ve pandemi kontrol  planlanmasının yapılması gerekliliğini,
– Ülkeye özgü bilimsel çalışmaların hastalık yükü hesabı ve tedavi planlanması için elzem olduğunu,
-Başka ülkelerin verilerine ulaşılabilirken, ülkemizin verilerini bilemediğimizi,
-Bilimsel araştırma yapmanın anayasal hak olduğunu, etik kurulların tarafından onay
verilmesinin uygun ve yeterli olması gerektiğini,

yetkili makamlar ile ve basın aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmıştır.

Bu paylaşımlarımıza www.toraks.org.tr (https://www.toraks.org.tr/site/news/)

sayfamızdaki haberler arasından ulaşılabilir. COVID-19 mücadelesinde Türk Toraks Derneği’nin gerçekleştirdiği bütün etkinlikler Türk Toraks Derneği perspektifi olarak bir elektronik kitap hâlinde ISBN: 978-605-06717-1-1 numarası ile ana sayfasında yayınlanmıştır. Ulaşmak için https://www.toraks.org.tr/site/community/downloads/nDQxie_Cxq8IOotq linkine tıklayınız.

Ayrıca Turkish Thoracic Journal adlı dergide 10.5152/TurkThoracJ.2020.20174 DOI numarası
ile yayına kabul edilmiştir. Ulaşmak için https://turkthoracj.org/en/covid-19-pandemic-andthe-global-perspective-of-turkish-thoracic-society-131680 linkine tıklayınız.

Bütün bu çabalara, dernek üyelerimizin çalıştığı farklı merkezlerde izledikleri hastaların
verileriyle bilimsel araştırma makalesi ekleme girişimimize izin verilmemesi bilim dünyası
açısından önemli bir kayıp olmuştur.

Tıp Biliminin amacı, gerçekleri bulmak, sorunları doğru tanımlamak ve saptanan verileri genel
olarak doğru sağlık politikaları ya da bireysel düzeyde daha akılcı hasta yönetimi planlamalarını
uygulamak için kullanmaktır.

Bu süreç yalnızca bilimsel ve etik kurumlar tarafından denetlenir.

Ülkemizin deneyimleriyle bilimsel alana sunulacak her tür katkının pandemiyle mücadelede
Dünya için büyük önem taşıyacağı düşüncesiyle, araştırma yapmanın önündeki engellerin
kaldırılması talebimizi bir kez daha kamuoyu ve yetkililerle paylaşıyoruz.

Yazı Derneğimizin beş aydır yaptığı paylaşımların özetidir;
bilime, bilimsel özgürlüğe, bilim insanlarına saygımızın gereğidir.

Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

Türk Toraks Derneği
==========================

Dostlar,

Türk Toraks Derneği’nin yukarıdaki açıklamasına ve çabalarına bütünüyle katılıyoruz..

  • Sağlık Bakanlığının SAKLANACAK verileri var halktan ve dünya kamuoyundan; bunu anlıyoruz bir kez daha açık açık.. 

    Hatta bu Bakanlığın kurduğu Bilimsel danışma Kurulundan bile!Bu Kurulun kimi üyeleri de turkuvaz tabloda açıklananın ötesinde bilgileri olmadığını kamuoyu ile paylaştılar..Bu durumda, adı geçen kurul gerçekten salt “ad hoc” bir kurul mudur, neden eli – kolu siyasal yetkece (otorite tarafından bağlanmıştır.. Turkuvaz tabloda son 2 haftadır yoğun bakımdaki entübe edilenler dahil hasta sayısını bile artık bilmiyoruz. Nasıl toplandığı belli olmayan 3-5 rakam her gün Sağlık Bakanının kişisel tweet iletisi ile kamuoyuyla sözde paylaşılmaktadır. Sağlık Bakanı artık basın toplantısı da yapmamakta, kendisine hiçbir soru yöneltilememektedir.

    Niçin !!??

Bu tablo, demokratik bir toplumda asla kabul edilemez. Türkiye’nin rejimi nedir??

Öte yandan, kamuoyu ile paylaşılandan öte veri sahibi olamayan bir Kurula, Bilimsel Danışma Kurulu bile denemez. Siyasetin güdümünde vitrine konan kimi uzmanlar denebilir belki de ve bu kişilerin genel geçer bilimsel yazın (literatür) temelli önermelerden başka katkısı olamaz, beklenemez.. İktidar bu olgunun kuşkusuz bilincindedir. Ancak Kurul üyelerinin, kendilerine yüklenen işlevle yetinmelerini anlamak olanak dışıdır.

  • Saray’da “has uzmanlardan” oluşan paralel bir kurul mu TEK ADAMA gereğini arz etmektedir?

Kaldı ki, 160 gününü dolduran salgının ilk dalgası hala sönümlendirilememiştir.

  • Olgu sayısı resmen 250 bini, ölüm sayısı da resmen 6 bini aşmıştır. Gerçek verilerin bunların çok üstünde olduğu su götürmez bir gerçektir.

Dolayısıyla salgın yönetimi başarısızdır; aynı yöntemler / hatalar sürdürülemez.

AKP İktidarı, salgın verilerine dayalı bilimsel araştırma yapılmasını özel izin koşuluna bağlamıştır ve başvurular reddedilmektedir; Anayasal hak çiğnenmek pahasına!

Nedir paylaşılamayan ve SAKLANIP – GİZLENEN ve ne amaçla??

Gelinen yerde, tıkanmayı aşmada Bilimsel Danışma Kurulu üyelerinin alacakları tutum ve kamuoyuna yapacakları çooook geciken bir açıklama belirleyici olabilecektir.

Öte yandan, bunca uyarılara ortadaki net başarısızlığa karşın, MASUM İNSANLAR, ÖNLENEBiLECEK İKEN ÖLÜRKEN…  iktidar neden salgın yönetimi girişimlerinde anlamlı düzeltmeler yapmamaktadır??

Bu soru derin ve ciddi olup, zihinleri giderek daha çok kurcalamaya başlamıştır.

Sevgi ve saygı ile. 18 Ağustos 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

 

HALK TV ve TELE1 TV Programlarımız – 15 Ağustos 2020

Dostlar,

15 Ağustos 2020 Cumartesi günü;
Sabah saat 09:15’te HALK TV’de Sn. Fatma Nur AK ile
Ne yazık ki DENETLEYEMEDİĞİMİZ KORONA SALGININI konuşacağız.. / KONUŞTUK

izlenmesi ve gereğinin yapılması dileğiyle.. (28 dk.)

ve ardından

15 Ağustos 2020 Cumartesi günü;
Sabah saat 11:00’de TELE1’de Sn. Namık KOÇAK ile olacağız..

Şehir Hastaneleri talanını konuşacak ve salgına bağlayacağız.. / BAĞLADIK!

  • Özellikle Şehir Hastaneleri TALANI
  • Ve…. salgının bunca kötü – akıl ve bilim dışı yönetiminin nedenini sorguladık.
  • AKP, salgın nedeniyle OHAL ilanı mı tasarlıyor?! Sorguladık ve SAKIN HAAA – ASLA HAA dedik!

    İlgi ve bilginize saygı ile sunarız. (46. dakikada başlıyor; 45 dk.)

Sevgi ve saygı ile. 15 Ağustos 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

 

TELE1 TV PROGRAMIMIZ – 13 Ağustos 2020

Dostlar,

Bu gün,

13 Ağustos 2020 Perşembe günü saat 15:00’te TELE1′
de

olacağız. AŞI odaklı olmak üzere küresel salgını (Pandemiyi) konuşacağız /

  • konuştuk..  youtube erişkesi (linki) aşağıda (33 dakika) : 

    Koronavirüs bulaşına (enfeksiyonuna), öbür adıyla COVID-19‘a karşı;

– etkili ve güvenli bir aşı geliştirilebildi mi,
– ne zaman geliştirilebilir,
– fiyatı ne olur,
– aşı nedenli süre korur,
– yinelemek gerekir mi,
– hangi sıklıkla yaptırmak gerekir,
– koruyuculuk düzeyi ne orandadır,
– yan ve istenmeyen etkileri, komplikasyonları olabilir mi,
– Aşı geliştirme ve üretmenin uluslararası kuralları / standartları var mı
– Türkiye bu aşı geliştirme yarışının neresinde???

Report: Israel could end up with coronavirus vaccine -- but not ...

sorularına yanıt arayacağız.. / YANIT VERDİK..

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile.
13 Ağustos 2020

 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com