Etiket arşivi: korona salgını

Korona günlerinde besin güvenliği

Cagatay_Guler_portresiProf. Dr. Çağatay GÜLER
HALK SAĞLIĞI UZMANI
Cumhuriyet, 16 Eylül 2021

Toplumumuz işlevsel uygulamalardan çok işlevsellikle ilişkisi olmayan kuramsal ayrıntılar üzerinde durmayı seviyor. Konuyla ilgili teknik eğitimimiz olmadığı halde akademik ayrıntılarla ilgili fikir yürütmekte, yanlış hatta geleceğimizi karartabilecek çıkarımlar yapmakta hiç duraksamıyoruz. Korona salgınında da böyle yaptık. Aylarca mikrobiyolojik, biyokimyasal ve moleküler ayrıntılar üzerinde aklımıza geleni söyledikten sonra korona aşısına yönelik olumsuz görüşler ileri sürenler bile çıktı.

Şimdi inanmayacaksınız ama zamanında rahim içi araç uygulanmaya başladığında da bunların “anten olduğu, herkesin özel yaşamının kayda alınacağı” iddiası yayılmıştı.

Biz gereksiz ayrıntıları gündemimizin başköşesine oturturken birçok yaşamsal tehlikenin farkına bile varmadık. Çoğu kişi birkaç gün sürüp geçen ishalleri umursamadı bile. Bu ishaller ve bağlantılı sindirim sistemi sorunları hastalıktan sayılmadığı için, gruplar halinde ortaya çıkan zehirlenmeler dışında nedenleri araştırılmadı.

AB MEVZUATI NE DİYOR?

Ekonomik kriz, yoksulluk ve kötü yönettiğimiz salgın ve diğer afetler; Halk Sağlığı açısından besin sahtekârlıklarının artması, toplumun her kesiminin “yenilmemesi gerekeni” yemesi ve besin zehirlenmesi riski altında olması demektir. Besin üreten işletmelerin ya da bireylerin haksız kazanç ve buna yönelik avantaj elde etmek amacıyla besinlerin olmaları gereken niteliklere uygunluğu konusunda başkalarını aldatmaya yönelik her türlü kasıtlı eylemi besin sahtekârlığıdır. Temelde besinin kökeni ya da kaynağı (menşei), bileşimi ve nasıl elde edildiği ya da hazırlandığı ile ilgili açıklamanın doğru olmaması anlamına gelir. Bu “yanlış açıklamalar” daha fazla kazanç sağlamak amacıyla yapılırsa, çıkar amaçlı sahtekârlık ya da dolandırıcılıktır.

Gelişmiş ülkelerin mevzuatlarına göre özellikle besinin doğası, kimliği, özellikleri, bileşimi, miktarı, dayanıklılığı, kaynak ülke ya da yer, imalat ya da üretim yöntemi konusunda tüketicilerin yanlış yönlendirilme olasılığı yaratan her durum besin sahtekârlığıdır. Besinlerin içine daha düşük ekonomik değerde hiçbir şey katılmamalı, içinden ekonomik değerinin daha yüksek olması nedeniyle hiçbir şey çıkarılmamalıdır.

Yine AB mevzuatı, besin sahtekârlığını tanımlayan 4 özelliği şöyle sıralar: Yasal kuralların ihlali, kasıtlı yapılması, daha fazla kazanç sağlama amacı, tüketiciyi aldatmaya yönelik olması.

DENETİM ARTMALI

Başlıca besin sahtekârlıkları katıştırma (tağşiş), yerine yalancısını koyma (ikame), seyreltme (dilüsyon), aslını bozma (tahrifat), benzetim (simülasyon), sahtecilik, yanlış tanıtma (yanlış beyan), gizleme, aldatıcı etiketleme, yararı kanıtlanmamış ya da onaylanmamış iyileştirme savı, saptırma, aldatıcı belge, kaçak üretim, merdivenaltı üretim ya da kaçak kesim (et için), kötüyü yeniden kullanma olarak sıralanabilir.

Seyreltme, pahalı bir sıvı bileşenin daha ucuz bir sıvı bileşenle karıştırılarak çoğaltılmasıdır. Yerine yalancısını koyma, yüksek değerli bir bileşenin ya da ürünün bir bölümünün başka bir bileşen ya da ürünün daha düşük değerli bir bölümü ile değiştirilmesidir.

Gizleme, düşük nitelikli besin bileşenlerinin ya da ürünün gizlenmesidir. Yararı kanıtlanmamış ya da onaylanmamış iyileştirme savı, kalite özelliklerini iyileştirmek savıyla besin ürünlerine bilinmeyen ve bildirilmemiş malzemelerin eklenmesidir. Sahtecilik, daha fazla kazanç sağlamak amacıyla besin ürünlerinin marka adının, ambalaj özelliklerinin, tertip ya da tarifinin, işleme yönteminin vb. tüm yönleriyle kopyalanmasıdır. Katıştırma, maliyetleri düşürmek ya da yanlış bir kalite duygusu yaratmak için etikette olmayan bir besin ürününe sahte bir şey eklemektir.

Benzetim, yasal ürüne benzeyecek ancak tam kopyası olmayacak biçimde tasarlanmış üründür. Aslını bozma, yasal ürünün ve ambalajının hileli biçimde kullanılmasıdır. Saptırma, yasal ürünlerin amaçlanan pazarların dışında satışı veya dağıtımıdır. Yanlış tanıtım, bir ürünün niteliği, güvenliği, kaynağı, tazeliği hakkında yanlış bilgi verilerek pazarlanmasıdır. Aldatıcı etiketleme, bir ürünün niteliği, güvenliği, kaynağı, tazeliği hakkında yanlış bilgi verecek biçimde etiketlenmesidir. Sahte belgeleme, hileli ürünlerin satışı ve pazarlanması amacıyla sahte belge ve işaretlerle sunulmasıdır. Kaçak üretim, onaylanmamış yer ve uygun olmayan yöntemlerle üretimdir (et için kaçak kesim).

Kötüyü yeniden kullanma, atılması ya da giderimi gereken yiyecek, içecek ya da yemin yasadışı olarak üretim ya da tedarik zincirine geri döndürülmesidir.

Siz salgın, yangın, sel ve su baskınlarının gündeminde yukarıda sayılan besin sahtekârlıklarının etkin biçimde denetlendiğine inanıyor musunuz?

  • Yetmişini aşmış bir Halk Sağlığı hocası olarak sizi temin ederim ki hiçbir aşı kısırlık yapmaz. Ancak yukarıda sıraladığım sahtekârlıkların hepsi kısırlık yapabilir.

MAFYA – DEVLET PARODİSİ        

Ertan URUNGA, (E) Asker Yargıç                          

Antalya, 01.06.2021

Son günlerde Medya’da pembe diziler gibi izlenme (reyting) rekorları kıran bir Mafya dizisinin her bölümü ayrı bir fırtına kopartırken, iktidar sahiplerinin de henüz unutamadığımız 17-25 Aralık Büyük Vurgun dizisindeki gibi endişeli bir sessizlik içinde izlediğine tanık oluyoruz yine.
Artık herkesçe bilindiği üzere, bu dizinin her parmağında on marifeti (!) bulunan baş aktörü (iktidar partisinin Soylu bakanına göre Mafya Pisliği) olan ve iktidar çevrelerinin kirli işlerinin taşeronluğunu yapan bir Mafya patronunun, daha önce kanka olduğu kişilerle ‘Mafya, Ticaret, Siyaset’ sarmalında yaşanan dramatik olayların pek erce anlatıldığı bir Parodi (ciddi konuların alaya alınarak anlatılması) tarzındaki bu ‘intikam’ dizisini, biz de her yurttaş gibi izlerken, bunun özellikle ülkeyi yöneten bağnaz siyasetçilere ibret olmasını da diliyoruz.
İnsana Korona salgınını, hatta mutfaktaki yangını bile unutturan, uzun zaman da gündemden düşmeyeceği anlaşılan bu tarihsel Parodinin sonunu siz de merak ediyorsanız eğer; bugüne dek Sekiz bölümü Youtube kanalından naklen yayınlanan dizinin izlenmesi, ülkemizi bir örümcek ağı gibi saran gizli-kirli ilişkileri öğrenmek isteyenler için de yararlı olacaktır sanırız.
Gerçeklerin Huyu
Burada hemen belirtelim ki toplumun büyük ilgi gösterdiği dizinin yayınına engel olamayan Tek Adam Devleti, dışarıda Rusya – ABD arasında sıkıştığı gibi içeride de Mafya – Medya arasında sıkışmıştır. Nitekim kamuoyundan gizlenen gerçeklerin huyu gereği, ortaya çıkıp sonbahar yaprakları gibi sokaklara dökülmesinden korkan iktidar çevreleri, ivecenlikle yayının  engellenmesi için daha önce darbecilikle suçladıkları TSK’ni itibarsızlaştırırken, çığlık çığlığa çırpınarak yarattıkları darbe paranoyası (korkusu) gibi bu kez de Tanjetialiti (asıl konunun saptırılarak düşünce karmaşıklığı yaratma) yöntemi ile toplumu yanıltmaya çalıştıkları, ancak bundan da bir sonuç alamayınca yeni arayışlar içine girdikleri görülmektedir.
Bu durumda, mafya – devlet parodisinin nasıl sona ereceği şimdiden bilinmez ama, Türkiye’nin içine sürüklendiği tehlikenin ve bunun nereden kaynaklandığının anlaşılmasına olduğu gibi Türk toplumunun kurtuluşunun da dizinin maskeli aktörlerinin izlediği karanlık yollarda değil; ancak yüce önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün işaret ettiği akıl ve bilimin aydınlık yolunda birleşmekle sağlanacağının daha iyi anlaşılmasına da neden olacaktır sanırız.
Tarihsel Süreç
Türkiye’nin bugünkü açmazlar içine sürüklemesinin başat nedeni, laik Cumhuriyet’in gayri milli siyasal İslamcı kesimlerle işbirliği içinde hareket eden güç odaklarının eline geçmesi olduğuna kuşku yoktur. Nitekim, tarihsel geleneklerine bağlı kadim bir “Ordu  -Millet” olan yüce Türk ulusunun, savaş ve barış dâhisi Mustafa Kemal’in önderliğinde giriştiği destansı bir Kurtuluş savaşı sonunda kazandığı büyük Zaferin ardından, ulusal Meclisçe kurulan laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevinin’ içinde bulunduğu jeopolitik konumu nedeniyle ulusal Ordusu TSK’ne verilmesinden daha doğal ve doğru bir şey olamazdı elbet.
Ne yazık ki bu görev, bilindiği üzere AKP iktidarınca TSK’ne karşı başlatılan bir kampanya ile darbe korkusu yaratılması ve Ergenekon, Balyoz gibi sonradan kumpas olduğu anlaşılan davalarla Ordunun yıpratılmasından sonra, 13.07.2013 tarihinde muhalefet partilerinin de desteği ile TSK İç Hizmet Yasasının 35. maddesinde yapılan bir değişiklikle kaldırılmıştır.
Burada bir parantez (AS: ayraç) açıp, bu olaydan sonraki 5-6 yıl içinde de Türk Ordusuna subay yetiştiren askeri okullardan tutun da askeri adaleti, birlik ve disiplini sağlayan Askeri Mahkemelerle Askeri hastanelere dek tüm geleneksel askeri kurumlar ve daha neler neler kaldırılmış ya da kapatılmıştır. Bu gerçekliğe karşın, geçtiğimiz günlerde partili Cumhurbaşkanı kürsüye çıkıp, saldırıya uğrayan bir muhalefet partisi liderine, “Bu daha bir ilk, daha neler olacak neler…” diyerek, sıfatını ve konumunu unutarak tehditler savurabilmiştir. Ancak bu somut olgular, yazımızın konusu olmadığı için burada yalnızca anımsatmakla yetinip, geçiyoruz.
Beklenen Sona Doğru
Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevinin kaldırılması ile korumasız kalan laik Cumhuriyet, hiçbir engelle karşılaşmadan pusuda bekleyen Atatürk düşmanı, siyasal İslamcı tarikatlar partisi AKP ile fırsatçı mafya patronlarının eline, altın bir tepsi içinde sunulmuştur.
Ne var ki bu gayri millî çıkarcı odaklar, 03.11.2002′den beri avının üzerine üşüşen akbabalar gibi Cumhuriyet’in tüm anayasal kurumlarını ele geçirip parlamenter düzeni bile değiştirirken, zorda kalınca da bir araç olarak kullandıkları demokrasi tramvayına binip aşılmaz denilen dağları da aşarak karanlık yoldaki yürüyüşlerini sürdürmeleri sonunda, tam da Emperyalist devletlerin istediği gibi cennet ülkemizi cehenneme çevirmeyi başarmışlardır.
Bu sancılı süreçte, ülkenin geleceğine ilişkin kaygılarını dile getiren Cumhuriyetçi laik kesimlerin uyarılarına karşın; kör bir inatla sürdürdükleri yolculukları sırasında, yol arkadaşları ile aralarındaki çıkar çatışmaları yüzünden kavgaya tutuşunca olanlar olmuş; ortaya çıkan kargaşa (kaos) nedeniyle ülkemizde palazlanan kirli odaklarla Tek Adam devleti arasında, sonucu da bilinmeyen bir güç ve paylaşım savaşının içine düşülmüştür sonunda…
Sonuç
Bugün yurttaşlarına bu zilleti yaşatan bir devletin; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu söylemek şöyle dursun; ilkel bir kabile devleti bile olamadığını görmenin utanç ve üzüntüsüne direnerek yaşamak da çağdaş Türk toplumuna kalmıştır yine, daha ne olsun?
İşte sevgili okurlar, biz bugünlere böyle geldik. Bundan sonra ne olacağı da sizin elinizde!..                                 

BİZİM TV Programımız – 26 Nisan 2021

Dostlar,

Türkiye’miz yoğun ve hızlı bir gündem yaşamakta.
Sn. Lale Özan Arslan çok başarılı bir TV yayıncılığı sürdürüyor.
2 Nisan 2021 günü yaptığımız görüşme 221 bini aşkın kez youtube’da izlendi.
İlgi gösteren izleyicilere teşekkür ederiz.

Bu akşam da Türkiye gündemini değerlendirmeye çalışacağız.
Duyuru görseli aşağıda.

26 Nisan 1986… 35 yıl önce yaşanan Çernobil faciasının da acılı yıldönümü.

Korona salgını ise vargücüyle sürüyor ve AKP iktidarı köktenci önlemlere başvuramadı,
kendi yarattığı ekonomik çöküntü nedeniyle.

Sonunda havlu attı iktidar ve 19 Nisan – 17 Mayıs arası TAMA YAKIN KAPANMA kararını aldı. Uygulamayı yakından izlemek gerekiyor..

1,5 saat boyunca 3 konuyu konuştuk.

1. Sözde Ermeni soykırımı suçlaması ve AKP iktidarının kabul edilemez aczi.
2. Denetimden çıkan salgın için çoookkkkkkkk geç kalan SÖZDE TAM KAPANMA..
3. Çernobil Nükleer santrali faciasının 25. yılı ve Türkiye’nin nükleer santral serüveni.

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 26 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

FAKİRLEŞTİKÇE ZENGİNLEŞEN ÜLKE : TÜRKİYE

Prof. Dr. (Nükleer Fizik)
Değerli arkadaşlar,
– ” Evet sizin geliriniz Dolar, Euro… bazında yükseldi, bizimki düştü görünüyor…. ammaa, Türkiye’de bizim kendi paramızla, TL ile satın aldığımız şeyleri aslında siz çok daha pahalıya satın alıyorsunuz.”
” Örneğin sizin ülkenizde 100 Dolara satın aldığınız bir “tüketim sepetini” biz 260 TL’ye alıyoruz; dolayısıyla 1 Dolarınızın bizim paramızla gerçek karşılığı 8,1 TL değil, onun 8,1/2,6 = 3,1’de biridir, !!!
Buna göre de bizim yıllık milli gelirimiz 650 milyar Dolar görünse de, PPP ölçeğinde 650 x 3,1 ~ 2 trilyon dolardır ! “
Böylece Türkiye Dünya listesinde PPP olarak gelir sıralamasında 11. inci sıradadır! Ama gerçekte Dünyanın en büyük 11. ekonomisi değil, 21.sidir.
***
Paritenin nasıl hesaplandığını, yani kıyasladıkları “sepete” neleri koyduklarını bilmiyorum; nasıl yapıyorlar da 1 dolar = 2,6 TL oluyor, anlayamıyorum. Örneğin biz Türkiye’de 1 litre benzine 88 Dolar sent öderken, Amerikan halkı daha çok değil, hatta biraz daha az 85 sent ödüyor..🙄
PPP üzerinden yapılan bu pembe tablolar gerçekten yabancı sermaye gelişini sağlar mı, onu da bilemiyorum; hele bir de bağımsız hukuk, şeffaf yönetim, Anayasal özgürlüklerin dokunulmazlığı vb. konularda Batı standartlarının gerisinde olan bir ülkede… anlayan varsa beri gelsin.
Sevgilerimle.æ
Bir şunu diyen bir yazı '84 83 TÜRKİYE'NİN GAYRİ SAFİ MİLLİ HASILASI (Milyar Dolar) 950.58 934.19 82 1000 873 81 832. 950 NUfUus 59.8 863.72 80 852.68 900 771 79 850 78 2010 800 754.41 2012 77 201 750 2016 76 2018 2020 700 Kaynak; Economic Forum, World Bank, 12340 650 gelir 2003 600 LARGEST ECONOMY IN THE WORLD Ranking of Economies by at PPP CHINA JAPAN GERMANY INDIA 2020 INDIA CHINA FRANCE GERMANY INDIA JAPAN GERMANY BRAZIL MEXICO INDONESIA INDONESIA BRAZIL FRANCE MEXICO ITALY TURKEY S.ARABIA 15. TURKEY ITALY MEXICO TURKEY CANADA S.ARABIA IRAN SoveAi21 CANADA SPAIN S.ARABIA AUSTRALIA INVEST TURKIYE' görseli olabilir

ARTI TV Programımız – 30 Mart 2021

Dostlar,

30 Mart 2021 Salı saat 09:05’te ARTI TV’de Sn. Nazım Alpman’ın konuğu olacağız.. / OLDUK..

Gene korona SALGINI‘nı konuşacağız ulaştığı ürkünç boyutlarıyla.. / KONUŞTUK..

Erdoğan, halimizi takrir eyledi 29 Mart 2021 akşamı..
1 Mart 2021 AÇILIM – SAÇILIM KUMARI fiyasko ile bitti..
4 haftada 3. tepeyi ve en güçlü kasırgayı yaşadık..

1 Mart 2021 AÇILIM – SAÇILIM KUMARI yüzünden
onbinlerce fazladan hastanın ve binlerce fazladan ölümün hesabını kim verecek??

Öyle, açtım – kapadım.. olur mu??
Neden öngöremediniz?
Neden örneğin Mart ortasında geri  adım atmadınız??

  • Biz bu ..oku neden yedik?
    Niçin kapatmıyorsunuz ülkeyi??1 gün kapatma yaklaşık 2 milyar $!

    Son günlerde resmi günlük ölüm 150+.. gerçekte ise 3 katı ve 450+!Bu durumda, 2 milyar Dolar = 450 ölü T.C. yurttaşı mı!!??Öyle ise, galiba Vatandaşın ölüsü dirisinden çoooooook daha değerli!!??
    ***
    Bunları konuşacağız ARTI TV’de, Sn. N. Alpman ile.. / konuştuk (43 dk.)

    Bilgi ve ilginize sunarız. Sevgi ve saygı ile. 30 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

KRT TV Programımız – 29 Mart 2021

Dostlar,

29 Mart 2021 Pazartesi sabah, saat 10:10’da KRT’de Sn. Ülkü Çoban’ın konuğu olacağız.. /  OLDUK..

Gene korona SALGININI konuşacağız ulaştığı ürkünç boyutlarıyla.. / KONUŞTUK..

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 29 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

TELE1 Programımız – 29 Mart 2021

Dostlar,

29 Mart 2021 Pazartesi saat 14:20’de TELE1’de Sn. Begümhan Aydoğan’ın konuğu olacağız../ OLDUK..

Gene korona SALGININI konuşacağız ulaştığı ürkünç boyutlarıyla.. / KONUŞTUK..

İzlemek, paylaşmak için lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/watch?v=Je7AX-B0wRw

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 29 Mart 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

AKP ekonomisinde yolun sonu

AKP ekonomisinde yolun sonu

KORKUT BORATAV
https://sol.org.tr/yazar/akp-ekonomisinde-yolun-sonu-19688 20.11.2020

Türkiye ekonomisi bir ödemeler dengesi / dış borç krizinin eşiğinde yalpalamaktadır. Ana görüntüyü, belirleyici öğeleri beşe ayırabileceğimizi düşünüyorum.

1). Vadesi dolan iktidar, son yıllarda ekonomiyi zorlamaktadır.

Siyasal iktidar, temsilî demokrasinin olağan koşullarında vadesinin dolduğunu 2015 sonrasında algılamaya başladı. Özellikle son üç yılda bu nedenle ekonomiyi zorladı.

Nasıl zorladı? 2015’e kadar sadakatle uygulanan neoliberal reçete (diğer adıyla “enflasyon hedeflemesi”) ihlal edilmeye başlanarak… Politika faizleri enflasyonu altında tutuldu; bankalar (direktifler ve yaptırımlar yoluyla) abartılı kredi genişlemesine zorlandı. İç talep pompalandı.

Makro-ekonomik zorlamalar, dış dengeleri etkiledi; bunların bozulması Mart 2018’de zirveye ulaştı; zorlamaların devamı, Ağustos-Eylül 2018’de bir döviz krizini tetikledi. Korona salgınının da katkılarıyla  ekonomi Kasım 2020’de yeniden tıkandı.

  • Berat Albayrak’ın istifası gösterdi ki yolun sonuna gelinmiştir.

2). Döviz yaratamayan, durgunlaşan bir ekonomik yapı yerleşti.

Kredilerin, iç talebin genişlemesi niçin dış dengeleri bozdu? Yanıt, 2003-2011 yıllarında; AKP’nin “uzatılmış Lale Devri”nde yatar. Bu dönemin sonunda turizm dışında ekonominin net döviz yaratma kapasitesi yok olmuştur. Ucuzlayan döviz dönemleri, üretimin, hatta ihracatın ithalata bağımlılığını artırmıştır. Döviz kazanmayan, ama dövizle borçlanan inşaat öncelikli birikim biçiminin katkısı önemlidir. Dönüşüm, büyüme potansiyelini düşürmüş; durgunlaşmaya yol açmıştır.

Bu ekonomik yapı nedeniyle ucuz kredilerle beslenen iç talep genişlemesi, cari işlem açığını ve enflasyonu yukarı çekti. 2018 ve 2020’de ekonomi küçülürken dahi dış açık verdi.

Kronik dış finansman sorunu 2018’de ağırlaştı. Londra finans çevrelerinin reçetesi (geçici olarak) benimsendi. TCMB politika faizini %24’e çıkardı ve yeni Maliye Bakanı  Albayrak, istikrar öncelikli bir Yeni Ekonomi Politikası (YEP) ilan etti.

Eylül 2018 tarihli YEP, “IMF’siz bir IMF programı”dır. IMF’nin altı ay önceki Türkiye raporunda yer alan  ana öneriler benimsenmiştir. Albayrak, YEP’in denetimini bir ABD şirketine (McKinsey & Company’ye) vermiştir.

Bu önlemler 2019’da dış finansman sorunlarını erteledi. Ne var ki, Cumhurbaşkanı, McKinsey denetimini veto edecek; YEP’in (“mega yatırım projelerinin durdurulması” dahil) istikrar öncelikli önlemlerini, hedeflerini uygulatmayacaktır.

3). Çaresizlik, spekülatörleri ihya etti; seçenekleri tüketti.

2020’ye bu ortamda, üstelik korona salgınının küresel yansımaları içinde girildi. İki yıl önceki döviz krizine yol açan (bankaların kredi pompalanmasına zorlanması, düşük faizler gibi) yöntemlere dönüldü; ama, daha da ağırlaştırılarak…

Nasıl ağırlaştırıldı? Finans kapitalin temel kuralı olan “serbest sermaye hareketleri” ilkesini çiğneyen kaçamaklar başlatıldı. Yaratılan tedirginlik yabancı sermaye çıkışlarına yol açtı. Artan dış finansman gereksinimi, kamunun (TCMB, üç kamu bankası ve Hazine bir arada) net döviz pozisyonu “eksi”ye dönüştürülerek karşılandı. Kamu döviz kaynaklarının bir bölümü de dolar fiyatını frenlemek için kullanıldı.

Sonuçta “sıcak para parazitleri”nin getirileri korundu; spekülatif finans kapital gözetilmiş oldu. TL’li varlıklara (hisse senetlerine, tahvillere) para bağlamış yabancılara ucuz döviz sağlandı. Ocak-Temmuz’da borsadan çıkan 12 milyar dolarlık “kâğıt”, ortalama 6.5 TL’den dolara çevrildi. Dolar üzerinden arbitraj getirileri güvenceye alındı.

4). “Yolun sonu”: IMF reçetesi mi? Sermaye Denetimleri mi?

Finans kapital pusudadır. Bir IMF reçetesi bekleniyor. Tercihan IMF kredileri ve denetimiyle… IMF olmazsa, sıcak para spekülatörlerinin izlediği Fitch, Moody’s,  gibi kurumların gözetiminde… Kamu maliyesinde (“faiz dışı fazla” hedeflerine dayanan) kemer sıkma ve en azından iki yıllık küçülme göze alınırsa…

Buna karşılık finans kapital için bir de “kâbus senaryosu” gündemde. Ekonomimizde net döviz fazlası olan iki “sektör” var: Özel bankalar ve döviz tasarruf sahibi vatandaşlar… Dolarlaşmaya son verilir; bu döviz varlıkları TL’ye çevrilir ve sermaye hareketleri sıkı denetime alınır. Yabancı alacaklılarla pazarlık başlar. Arjantin’in son iki yılda yaşadığı dış borç krizinin bir benzeri…

2018’de ve Ocak-Ekim 2020’de izlenen yolun sonundayız. Olağan temsilî demokrasi çerçevesinde iki seçenek de iktidarın sonunu getirir. Göze alamazsa? Açık faşizm dahil olasılıklar üzerinde spekülasyon gereksizdir.

5). Görüntünün nicel yansıması

Aşağıdaki tablo, yukarıda anlatılanların son bir yıllık (Ocak-Eylül 2019 / 2020 dönemlerinin) nicel görünümünü özetliyor. Ekonominin dış dengelerini istatistiklerle izlemeyi istemeyen okurlar bu kesimi atlayabilir.Tablodaki kalemlerin ek dökümüne ve meslektaşım Nilgün Erdem’in çözümlediği ayrıntılara girmiyorum. Nicel bilgileri özetlemekle yetineceğim. İki yılın ana kalemlerini (milyar dolar olarak) ilk iki sütun veriyor. 2019, bir önceki yılın döviz krizinin kısmen aşıldığı, geçici bir dinginlik yılıdır. İki yıl (ilk iki sütun) arasındaki fark (sütun 3) “eksi” ise, 2020’de ekonomiye o öğenin yansıttığı bir “dışsal şok” söz konusudur. Ülke dışına kaynak aktarımını yavaşlatan “yerli burjuvazi” (satır 3, sütun 3) hariç diğer beş kalem, bu tür bir şok içermektedir. En sert öğeyi, brüt döviz rezervlerindeki 47 milyar dolarlık erime oluşturuyor.

Ocak-Eylül 2020 döneminde hem yabancı, hem de toplam sermaye hareketlerinde “net çıkış” söz konusudur. Bankaların %100’ün altında sendikasyon kredileri yoluyla dış kredilerde 10,2 milyarlık net ödeme yapılmış; portföy yatırımlarından 14 milyar dolarlık çıkış gerçekleşmiştir. Bu olumsuz hareketleri kısmen telafi eden iki dış kaynak akımı var: 5,1 milyar dolarlık doğrudan yatırım girişimi ve yabancıların vadeli-vadesiz banka mevduatında 13,1 milyar dolarlık net artış…

Bu ikinci kalem, Ocak-Temmuz 2020’de TL’li tahvil ve hisse senetlerini 6,5 TL civarında düşük kurlardan dolara çeviren spekülatörlerden kaynaklanmış olabilir. İleride doların tırmanmasını; “yerli” varlıkların yeterince “ucuzlaması”nı gözetleyen akbabalar… Doğrudan yatırım girişlerinin % 60’ı (yaklaşık 3 milyar doları) gayrimenkullere yönelmiştir. Finansmanı kısmen bu “akbabalar”dan kaynaklanmış olabilir.

Dış finansman yükü, cari işlem dengesinin yüksek açığa dönüşmesi ve kayıt-dışı sermaye hareketlerinin “net çıkış” göstermesi, Ocak Eylül 2019/2020 arasında TCMB’nin brüt rezervlerinde 47 milyarlık erimeye de yol açmıştır (sütun 3, satır 5). Kamu bankalarının ve dolaylı olarak Hazine’nin dolar varlıklarını da eriten “swap” işlemleri de dikkate alınırsa, TCMB  net rezervlerinin Ekim sonunda “eksi 40 milyar dolar”a ulaştığını Mahfi Eğilmez hesapladı.

  • Bu bilgiler de, AKP ekonomisinin dış dünyayla ilişkilerinde yolun sonuna gelindiğini doğruluyor:

Ya açık / örtülü bir IMF programı; ya da sert sermaye denetimleri ile başlayan bir dış borç krizi…

KARANTİNA TV Programımız : 24 Ekim 2020

Dostlar,

Bu akşam, 24 Ekim 2020,
KARANTİNA TV’de olacağız /
OLDUK..

Sayın Recai Aksu ile “Önce İnsan” da konumuz şu idi : 

Birleşmiş Milletlerin 75. Kuruluş Yılında
Küresel Sorunlarımız: Korona Salgını Örneği

Özgür haber kaynağı Karantina TV’nin Youtube ve sosyal medya hesaplarında,
24 Ekim 2020 Cumartesi günü, saat 20.00’de canlı yayınlandı

Youtube erişkesi aşağıda.. (4. dakikada başlıyor, yaklaşık 65 dakika)

DSÖ’nün küresel salgını BM gündemine taşımasını, BM Genel Kurulu’nda karar alınarak,

TÜM DÜNYADA EŞ ZAMANLI 14 GÜN TAM KAPATMA!

önerimizi sunduk. Bunun yaklaşık 4,5 – 5 Trilyon Dolara mal olacağını, öte yandan bu yıl küresel ekonomide buna yakın yitik – küçülme yaşanacağını söyledik..

Birkaç kritik – önemli önermemiz daha oldu..

Mutlaka izlenmesini, paylaşılmasını, duyurulmasını ve ülkesel – küresel gündem yapılmasını dileriz.

  • Kurtuluş, yabanıl (vahşi) kapitalizmi aşacak bir KÜRESEL DAYANIŞMADA…

    Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 24 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

HALK TV PROGRAMIMIZ – 27 Eylül 2020

HALK TV PROGRAMIMIZ – 27 Eylül 2020

Dostlar,

Bu gün, 27 Eylül 2020 Pazar günü, HALK TV Haber Müdürü Sn. Şule Aydın’ın konuğu olduk saat 13:20 dolayında. Ne yazık ki,iktidarın sopasına dönüştürülen RTÜK, birkaç hafta ara ile bu kez de HALK TV’ye 5 gün süreli ekran karartma cezası (!?) uyguladı oy çokluğu ile. Yönetsel (idari) yargıya itirazlar da sonuç vermedi. Türkiye’de yaşamın her alanı, ne acı ki, iktidarın egemenlik alanına dönüştürüldü. Giderek açık faşizme savrulan bir ülkede yaşamaktayız AKP = RTE ürünü!

18 dakikalık değerlendirmemizde ilk 3-5 dakikayı HALK TV’nin geçici ekran karartması ile hukuk dışı yaptırıma uğratılmasına ayırdık. Ardından da KORONA SALGINI temel gündem idi..

  • Yönetilemeyen ve denetimden çıkan bir salgın.

İlan edilen 1500’lerin altına inmeyen günlük “hasta” sayısı ve 70’leri aşan ölümler..
Artık ipliği pazara çıkarıldı çok sayıda çalışma ile ve kanıtlandı ki; gerçek sayılar bunların çok üstünde.
Örneğin CHP’nin 20 ilden elde ettiği ölüm sayıları, Türkiye geneli için açıklanan resmi verileri epey aşkın. Lürfen, dün sitemizde yayınladığımız ilgili yazıyı da okuyunuz, paylaşınız.. (http://ahmetsaltik.net/2020/09/26/chpli-torun-11-buyuksehirin-koronavirus-verisini-acikladi/)

Sevgi ve saygı ile. 27 Eylül 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com