Etiket arşivi: korona salgını

KRT TV Programımız : 25 Eylül 2020

Dostlar,

Bu gün, 25 Eylül 2020 Cuma günü, 15:00 sonrası, KRT TV’den Sn. Çiğdem Akdemir’in konuğu olduk..

21 dk. gibi kısa bir sürede KORONA SALGINI‘na geldiğimiz tıkanmayı değerlendirdik..

Yeni bir algı operasyonu : Bu kez “hasta, olgu, vaka” kavramlatı üzerinden sorunu denetim altında imiş gibi gösterme çabaları…

Turkuaz / AKP yeşiline boyanan tablodaki akıl almaz çelişkiler hala, inatla sürdürülmekte.
Yurdum insanı zaten düşünmüyor ve sorgulamıyor ki; “Reiz onların yerine de düşünüp gerekeni yapıyor..” nasılsa!!??

Ölüm ve olgu / hasta sayıları açıklananın 10 katı gibi duruyor. Çok ciddi kaygılarımız var.
Bu yöntemlerle devam edilemez.
İktidar salgını yönetemiyor; masum insanlar ölüyor!..
Bu tablo böyle sürdürülemez.

  • Bu bir İNSANLIK SUÇUDUR / İNSANLIĞA KARŞI SUÇTUR..

Ne var ki, 18 yıllık tek başına AKP iktidarı ile moratoryum (uluslararası iflas) eşiğine sürüklenen ülkemizde Gordion’un düğümü bu! Salgın için etkin Epidemiyolojik – yönetsel önlemler alınmamasının / ALINAMAMASININ temel nedeni kaynak yokluğu, para yok Hazinede!

İşte böyle… ekonomik talanın ağır faturası salgınla başedememe ve masum yurdum insanlarını feda etme.. Çaresiz, kıvranıyoruz..

  • 50 milyar Dolara yakın kaynağı AK iktidarı ne yapıp edip bulmak ve daha çok oyalanmadan 14 günlük TAM KAPATMA uygulamak zorunda..

Salgını başkaca denetleme yolu kalmadı.. Pansumanlar, merhemler, ateş düşürücüler, çatlakları sıvamalar, sözcük oyunları, tedbir tekerlemeleri.. artık işe yaramıyor..

Maskeler de… Ezici çoğunluğu uyduruk, göstermelik.

Aylardır söylüyoruz; maskelere asgari bilimsel standart getirme, denetleme ve Devletin akçalı desteği (sübvansiyon)..

  • Anlaşıldı mı? Oyalanmadan, en az 14 gün TAM KAPATMA!

Ayrıntılı anlattık.. izleyin, paylaşın ve gereğini yapın, gecikmeyin; masum insanlar ölüyor!

Sevgi ve saygı ile. 26 Eylül 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

KRT ve HALK TV Programlarımız : 7 Eylül 2020

Dostlar;

Bu gün, 7 Eylül Pazartesi,
19:30 sonrasında KRT’de Sn. Zafer ARAPKİRLİ ile / olduk..

20:30’da ise HALK TV’de olacağım.. / OLDUK..
(30.-50. dakika arası)

https://youtu.be/lW8L3JNJuaM

Salgın yine konumuz.. /

Bilgi ve ilginize sunarım :

Saygı ile.08.09.2020

Dr. Ahmet SALTIK

DENİZ BAYKAL gerçekte kim?…

DENİZ BAYKAL gerçekte kim?…

(AS: Bizim kısa katkımız, sorumuz ve dileğimiz yazının altındadır..)

Çok rica ediyorum, bu yazıyı sonuna kadar okuyun. Deniz Bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi! Seçimler öncesi CHP’ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım. Çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum. Ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım. Bunu bir borç olarak görüyorum:

“İKİ AY DAYANAMAZ” DEMİŞTİNİZ

Deniz Bey lütfen hatırlayın: 19 Aralık 2002 tarihinde karlı bir Ankara gününün akşamında Mehmet Sevigen’in evindeydik. Ben Cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum. Abdullah Gül Başbakandı, Tayyip Erdoğan’ın ise Meclis’e girme umudu kalmamıştı. Cumhurbaşkanı Sezer bir gün önce, Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.

Türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz “Tayyip Erdoğan başbakan olacak!” diye tutturdunuz. Sizi “Çok tehlikeli bir oyun bu!” diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, “Hayır!” dediniz “İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.” Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim:

“Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika ve Avrupa desteği de var. Program Türkiye’yi
ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek;
tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.”

İki ay dayanamaz iddianızı, görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.” tezine oturttunuz. Ama bunların hepsi bahaneydi ….

ÇÜNKÜ siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi
yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.

O zaman ben sizin TAYYİP ERDOGAN’LA seçim öncesinde Beylerbeyi’nde
GİZLİCE BULUŞTUGUNUZU ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.

TÜRKİYE’nin kaderiyle oynayacak böylesine bir hareketin içinde olacağınıza
ihtimal vermedim. Bu gecenin tanıkları var:
ÖNDER SAV,
EŞREF ERDEM,
MEHMET SEVİGEN
BÜLEND TAN ve YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

Belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar. Yani tanıklar var. Ötekiler de söylemese bile içten içe bunun doğru olduğunu bilir.  Siz de bilirsiniz.

Tartışmanın sonunda dediniz ki: Bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. İki ay sonra çıkarıp bakalım. Ama rötuş yapmadan. Hangimiz haklı çıkmışız?”

Evet.. Yıllar geçti fakat 2007 seçimlerinden sonraki o fotoğrafı cebinizden çıkarıp
bakın Deniz Bey. Ve düşünün; Meclis grubunda “Erdoğan’ı başbakan yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum. Var mı itirazı olan!” diye bas bas bağırmanıza değdi mi?

Söyle DENİZ BAYKAL, DEĞDİ Mİ??…

Erdoğan’la Beylerbeyi’nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi?? (Deniz Bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)

Başbakan olmak, elbette Erdoğan’ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü çaba harcamak CHP’nin birinci görevi değildir. Üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan. Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın % 1’ini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu. Size o gün söylediğim gibi, o gün Türkiye’nin kaderini değiştirdiniz.

Deniz Bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. “Öyle değildi. Böyle konuşmadık.” deyin.

SIKIYSA DEYİN….

Genel Sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin.

HODRİ MEYDAN..

Ya da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.

Deniz Bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. O akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim. Ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.

“YAKIN DOSTUNUZ MELİH GÖKÇEK”

Tayyip Erdoğan’ın %34 oyla Meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin SEBEBİ sizsiniz. Daha önce Refah Partisi’nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..

Tayyip Erdoğan’ların ve yine çok yakın dostunuz olan Melih Gökçek’lerin en büyük
şansı sizdiniz.

  • CHP’nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.

Bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen
partiyi sağa çekmekte, Kürtlerden, Alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı oldunuz.

Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Celal Doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup
halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski MHP’lileri, eski ANAP’lıları, idamla yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.

Size defalarca, bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!” dememize rağmen,
sol politikaları değil, MHP çizgisini tercih ettiniz.

Sağcıları ve sekreterinizi Meclis’e sokarken, İsmet Paşa‘nın Avrupa Konseyi’nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu Gülsün Bilgehan’ı
Meclis dışında bıraktınız.

NEDEN??

İnanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. Keşke haklı çıkmasaydım,
keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı…. Yazık oldu Deniz Bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli sosyal demokratlara.

Artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de. Bad-el harab-ül Basra!

Zülfü Livaneli
=============================

Dostlar,

CHP’nin günümüzdeki genel başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu‘nun benzer bir işlev / rol üstlenmemesi ve benzer hataya düşmemesi dileğiyle paylaşma gereği duyduk bu tarihsel yazıyı / belgeyi….

Öyle ya; KORONA SALGINI ülkeyi kasıp kavuruyor, 6 ay bitmek üzere ve salgın denetimden çıkmış durumda. Sürekli benzer hatalar sürdürülüyor ve her gün 20’nin üstünde insanımız ÖNLENEBİLECEK İKEN ÖLÜYOR, 1500’ü aşkın yeni hasta tanısı konuyor. Bunlar makyajlı veriler; gerçekte en az birkaç katı…

Ancak bu bağlamda anamuhalefetten etkili bir muhalefet çıkışı bir tülü göremiyoruz!? AKP = RTE‘nin “ustaca” (!) gündem oyunlarının ardından sürükleniliyor.. Üstelik ekonomi yerin 7 kat dibine dek bat(ırıl)mışken..

Merhum Süleyman Demirel yaşasaydı AKP = RTE iktidarı kaç gün dayanırdı acaba yürüteceği ustaca muhalefete??

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Salgın çok şeyi değiştirdi bile

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER

https://www.veryansintv.com/salgin-cok-seyi-degistirdi-bile

Çocukları esirgeyip, liberal sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinin yük saydığı yaşlılarla hastaları hedef alan bu tuhaf Korona salgını, çok şeyi değiştirdi.

Binlerce aile ve dost, sevdiklerini son zamanlarında yanına yaklaşamadan tek başına sonsuzluğa gönderdi; bundan sonraki yaşamları artık eskisi gibi olmayacak. ‘Bazılarınız sevdiklerinizden daha erken ayrılmak zorunda kalabilirsiniz’ diyebilen kara-kaderci sözde başbakanlar, bu ailelerle dostların sayısı arttıkça hafızalara daha derin kazılacak. Vücutlara dezenfektan enjekte etsek! gibi Zihni-sinir projeci sözde dünya-lideri-başkanlar, ülkelerinin ve yönetimlerinin kofluğunu akıllara kazıdılar bile. Yalnızca küreselci saldırganlık değil, bütün bir Atlantik yüzyılı bitti.

Birbirlerinin tıbbî yardım kargolarına el koyan, tıbbî cihaz desteği isteklerine olmaz kendimize lazım diye reddeden dünyanın şanlı gelişmiş ülkeleri, siyasi birlik bir yana coğrafi ortak kaderi bile tanımadıklarını gözler önüne serdiler. Avrupa Birliği ülkelerinin yönetimleri, diğer tüm halkları ezme gerekçesi olarak kullandıkları Avrupalılık, Avrupa Kültürü kulesiyle birlikte yıkıldılar. Avrupa’nın insan hakları, demokrasisi, piyasa mekanizması, kendini beğenmiş reformcuları, anayasa yapıcıları, bunların hiçbiri artık yok. Avrupa Birliği raydan çıktı.

AB-D ortaklığından ibaret uluslararası toplum, insanlığın sırtından düştü. İkinci Dünya Savaşı artığı Birleşmiş Milletler, yan kuruluşları olan IMF ve Dünya Bankası’yla birlikte, elbette küresel tahkim sistemleri ve küresel sözleşmeleriyle dondu kaldı. COVID-19, insanlığı bunların küresel liderlik yükünden kurtardı. Artık küresel liderlik yok.

Küreselci bastırmanın sözde bağımsız gerçekte kendine bağlı merkez bankacılığı bitti. Ulusal devletin iradesinden koparılıp küresel liderliğe bağlanmış üst kurullar düzeneği sahipsiz kaldı. Piyasacılık kutsamaları, özelleştirme havariliği, devletsizlik çağrıları, bir ucu kozmopolit elitlere öbür ucu etnik grupların elbiselerine sarınmış sahte dünya vatandaşlığı, ulusların elinden egemenlik yetkisini koparıp almaya çalışan küresel anayasacılık, bütün bu insanlık düşmanı siyasetin artık hiçbir dayanağı yok.

Kendilerini, TINA –There Is No Alternative, Başka Alternatif Yok diye sunan bu kibirli neoliberal siyaset, tarihin çöplüğüne gitti.

***

Korona Salgını, ulusların öz-yaratma güçlerini keşfetmelerine yaradı. Uluslararası dayanışma, artık başka bir dünyanın ilkeleriyle yükselecek. İçinde yer almak için kurulmasını beklemeyeceğimiz, yerimizi kendimizin belirleyebileceği başka bir dünya. Beklemeyeceğiz, çünkü tehdit bu kez evimize girdi.

Bütün özelleştirme çılgınlığına, performansçılığa karşın, halem ezici bölümü devlet memuru olan sağlık ve eğitim ordusunda toplumsal sorumluluk duygumuzun yerli yerinde olduğu ortada. Bugün alkışlananlar, uzun yıllar boyunca ‘tembel, yeteneksiz’ diye aşağılanan ‘memur zihniyeti’ sahipleridir. Devlet hizmeti, yok edilmek için onca uğraşılmış olmasına, onca yıkıma karşın, gördük ki, olanca onuruyla ayakta duruyor; toplumca takdir ediliyor.

  • Yerli tohumculuğu yasaklayan, tarımı küresel şirketlerin kısır sözde tohumlarına, canlı düşmanı sözde gübre ve ilaçlamasına mahkûm eden 1984 doğumlu yok edici siyaset, suçlu ilan edildi.

Kendine yeten, sağlıklı, üretken, verimliliğinden çeşitlilik ve miktarına sağlam bir tarım planlamasının yolu açıldı. Tarımcı aklımız bir an önce toparlanmalı.

Sınaî üretimi, buna işgücü yetiştiren meslek okullarını, mühendislik eğitimi veren üniversiteleri sözde evrensel ilkelere ve sözde dünya işbölümüne göre değil, toplumun gerçek ihtiyaçlarına göre kurma, çalıştırma, yönlendirme ihtiyacı olduğu açığa çıktı. Bunu yapabildiğimizi gördük. Tezgâhlarını ihtiyaca göre üretime dönüştüren fabrikalardan, dersliklerini üretimhaneye dönüştüren meslek liselerinden ders alıyoruz.

Tam yapay zekâlı gelecek korkusuna sürüklenirken, üniversitelerin ve kamu kurumlarının çare bulmak için harekete geçen araştırmacıları, çoktandır içinde uyuştukları AB-projesi olmadan, doğrudan doğruya toplumun ihtiyacını karşılamak amacıyla araştırma projeleri tasarlamanın tadına varıyorlar. Uyuşuk AB projelerinde teknisyenliğe sıkışmış halimize bir an önce son vermeli.

***

Kof küresel liderliğin patlayışını seyrediyoruz.

Aynı anda da kendi toplumsal gücümüzü keşfediyoruz.

Bu, büyük bir olaydır.

Öz-güvene yeniden kavuşmak! Hamasetle, nostaljiyle değil, yaşayıp görerek!

Artık ihtiyacımız olan şey, siyasetin gündemini yapılması gereken doğru işleri konuşmaya çevirmek. Türkiye’nin büyük aklına kuvvet vermek, milli siyasetin yükselmesi için çaba göstermek.

Bitmek bilmez kısır iktidarlık – muhalefetlik çekişmesi yerine…

Yine kendimizle övünerek, yine çalışarak, yine kendimize ve birbirimize güvenerek!
=================================

Not : Yazı 27 Nisan 2020 tarihlidir ve hala günceldir..
Bu yüzden, paylaşılmasında büyük yarar görülmektedir.. (Dr. A. Saltık)

BUGÜN ÇOK KIZGINIM!

BUGÜN ÇOK KIZGINIM!

Dr. Ceyhun BALCI
https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2020/08/04/bugun-cok-kizginim/ 05.08.2020

Hemen her gün kızmamızı gerektiren şeyler yaşıyoruz. Bugünkü kızgınlığımın nedeni iki meslektaşımın pisi pisine yaşamını yitirmesi. Korona salgınına başından bu yana ön cephedeki hekimlerden ve sağlık çalışanlarından kurbanlar verdik.

Kuşkusuz hekimlik riskli ve tehlikeli bir meslek. Yine de, hekimliğin görev tanımında yok yere ölmek yok! Sözü eğip bükmeye gerek yok! Birisi Kahramanmaraş’tan diğeri Diyarbakır’dan gelen iki hekim ölümünden ülkemizi yönetenler sorumludur. Salgının ilk dönemini şu ya da bu şekilde geride bırakan ülkemizin 1 Haziran’dan bu yana yaşanan “normalleşme” sürecini iyi yönetmediği hemen her gün örnekleriyle dile getiriliyor..

Her akşam sosyal medya ya da diğer ortamlar yoluyla çığlık çığlığa olan bir sağlık bakanı izler olduk. Kimi zaman yalvaran bir biçemle de seslendi yurttaşlara.

Sürecin adını “normalleşme” koymak hataların en büyüğüydü. Normalleşme dedikten sonra toplumdaki gevşemenin önüne geçmek hiç de kolay değildi.  Oysa asıl tehlike “normalleşme” ile birlikte kendini gösterecekti. Göstermeye başladığını Ankara başta olmak üzere Anadolu kentlerinden gelen olumsuz haberler kanıtlıyor.

Son günlerde özellikle plajları konu alan haberler ürpertici görüntüler oluşturdu. Maske ve sosyal mesafeden iz yoktu çoğunda. Diğer yandan, pazar yerleri, kurban satış alanları ve aklınıza gelebilecek hemen her sosyal ortam koronaya meydan okur gibiydi. Tam da burada sormak gerekir! Devlet ne için var?

Hak arayanları biber gazıyla dağıtmak, haber yapanları sabaha karşı derdest etmek ya da aklınıza gelebilecek her türden masum toplumsal olayı şiddetle bastırmak için mi? Yoksa, kural ve sınır tanımayan, kendi sağlığıyla birlikte karşısındakinin ve dolayısı ile toplumun sağlığını hiçe sayanları her akşam yalvaran sosyal medya iletileriyle umarsızca izlemek için mi?

Plajlarda mı kurallar hiçe sayıldı! Devletin gücü orada kendisini göstermeli! Pazar yeri ya da başka bir ortamda mı duyarsızlık sergilendi! Oralarda da gücünü gösterip, kuraltanımazları yaptıklarına pişman edersin!

Kuşkusuz yurttaşlar arasında duyarsızlar, aymazlar ve kuraltanımazlar eksik değildir. İşte devlet dediğimiz düzenek tam da burada gereklidir. Salgında sıçrama yaşadığımız bugünlerde işlerin daha da kötüye gitmesi olasıdır. Bir hekim olarak hem yurttaşlara hem de onları yola getirmekten uzak tutumuyla devletimizin başındakilere kızgınım!


Yurttaşların ve devletin korona salgınındaki hataları insanların yanı sıra ön cephedeki hekimlerin ve sağlık çalışanlarının ölümüne neden oluyor. Yurttaşlar ve devlet sorumlu ve özenli olmalı!

Hiç kimse ve özellikle de hiçbir hekim ve sağlık çalışanı yurttaşların ve devletin başındakilerin sorumsuzluğu nedeniyle ölmek durumunda değildir.

Kahramanmaraş’ta yaşamını yitiren meslektaşım 1985 doğumluymuş. Tıp fakültesini bitirdiğim yıl dünyaya gözlerini açmış. Meslek yaşamımla yaşıtmış! Ölmemeliydi! Yanlışlar bu denli yaşamımıza girmemiş olsa, bu yanlışları önlemekle yükümlü devlet yöneticileri yanlışların giderilmesi için bir şeyler yapmış olsa yaşıyor olacaktı.

Bugün çok kızgınım!

Bir çift söz de SGK denen patron dostu emekçi düşmanı kuruma! Korona nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarını meslek hastalığına bağlı ölmüş saymak için daha ne kadar bekleyeceksiniz?

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının da bir dayanma gücü var! Aylardır süren salgın, toplum kadar onları da yordu. Bu yoğunlukta çalışmanın daha fazla sürdürülmesi olası değildir.  Yurttaşlarımızın ve devletin başındakilerin sağlık çalışanlarını artık alkışla güdüleyemeyeceği iyice algılanmalı!

Koronavirüs’ün Altın Anahtarı

Koronavirüs’ün Altın Anahtarı

Ayşegül ÇAKMAK

https://www.haberekranda.com/2020/07/19/koronavirusun-altin-anahtari/ 19.07.2020

Elazığ doğumlu. Gakkoş yani.

Bilmeyenler için yazmak gerek…

Gakkoş; kardeş, ağabey, amca, kendini bilen yiğit, mert, delikanlı demektir.

İlk ve ortaokulu Gaziantep’te, liseyi ise Van’da okudu.

Van Lisesi’ni birincilikle bitirdi.

NATO bursunu birinci olarak kazandı. İngiltere’de dil eğitimi aldı.

Hacettepe Tıp Fakültesi’ne girdi. Halk Sağlığı Uzmanı oldu. Cüzzam Hastanesi’nde Başhekimlik yaptı.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü’nü de bitirdi; hem Tıbbiyeli hem Mülkiyeli Türkiye’de tek kişi.

Sağlık Hukuku alanında da uzmanlaştı.

Gazetelerde tıbbi ve politik köşe yazdı.
****
Kimden mi söz ediyorum?

Prof. Dr. Ahmet Saltık’tan…

Gerçekte O’nu Korona salgını ile ekranlarda sıkça görmeye başladık. Gazetelerde de demeçlerini okuduk.

Kendisini izleyen ve okuyanlara, en yalın ve anlaşılır bir dille birikimlerini, bildiklerini, deneyimlerini bir Gakkoş edasıyla anlattı, paylaştı.

‘Gözünü budaktan, sözünü dudaktan‘ hiç esirgemedi. 

Doğru bildiği neyse yalnızca onu söyledi…

Kimi kez övüldü, kimi kez de eleştirildi.

Korona virüs nedir? diye sordum, çoğumuzun bilmediği;

-Virüs, bakterilerden çok daha basit yapıda boyutu 100 nanometre, bir mikronun onda biri, yani metrenin önce milyonda birini düşünelim, bunu da 10’a bölelim yani bir metrenin on milyonda biri diye yanıt verdi.

-Çıplak gözle görülmesi hayal ötesi. Mikroskopla, ışık mikroskobuyla bile göremiyoruz. Ancak, elektron mikroskobuyla görebiliyoruz diye ekledi.

Yani canlı diyemiyoruz, ölü diyemiyoruz; ancak insan hücresi içinde varlığı söz konusu.

-Koronavirüs Ailesi’nden olan bu virüs geçirdiği bir mutasyonla (=EVRİM ile!) çok hastalık yapabilir, çok yayılabilir… Çok öldürücü olma nitelikleri kazandı. Dünyada büyük bir hızla yayıldı.

Prof. Saltık’ın dediği gibi; Bu virüs, mutasyon (=EVRİM) geçirerek, hastalık yapma özelliği kazandı. Şimdilerde bir yandan da keşke tersine bir mutasyon (=EVRİM) geçirse de, hastalık yapma ve yayılma yeteneği azalsa diye umut ediyoruz!

  • Çözüm ise, bilimsel akılcılıktan ayrılmamakta…

Prof. Dr. Ahmet Saltık, “Türkiye’nin kurullara değil, kurumlara sahip olması gerek. Kurumlarımız olmadığı için ad hoc “kurul” oluşturuluyor; siyasetin güdümünde..”

“Öte yandan, Türkiye olarak bu virüse karşı bir ilaç ve aşı geliştirmemiz olanaklı değil. BSL4 düzeyinde viroloji laboratuvarımız yok. Bunun için de yeni Koronavirüs’e karşı aşı ve ilaç üretimi yapamıyoruz” diyerek acı bir gerçeği gözler önüne serdi.

Koronavirüs’ten ve ileride yaşanması olası olan bu tür salgınlar için, yönetimsel (idari) ve akçalı (mali) açıdan özerk, bilimsel olarak özgür, saydam kurumlara gereksinimimiz olduğuna dikkat çekti.

Yani, salgın hızlanıyor. Eldeki anti-viral ajanlar çok etkili değil. Aşı için bir güvence yok. Uzun yıllar aşı geliştirilemeyebilir. Bu hastalıkla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekebilir. Virüs, tersine bir evrim (mutasyon!) geçirir, hastalık yapma yeteneği ya da doğada var olma yeteneği yok olursa dünyamızdan çekip gidebilir…

Maske konusunda da Prof. Ahmet Saltık, TSE’nin (Türk Standartları Enstitüsü) asgari maske standardı tanımlaması, üretilmesi, kullanılması ve denetlenmesinin koşul olduğunu söyledi.

Market ve AVM’lerde ise ‘Tek Yönlü Müşteri Trafiği’ uygulamasına geçilmesini önerdi.

  • Altın Anahtarın “İnsanlararası Koru(n)ma Uzaklığını 1.5 metre olarak tutmakolduğunu belirtti…

İşimiz kolay değil ama başarabiliriz…

Önce millet olarak birbirimize kenetlenmeliyiz, ardından da küresel işbirliğine gereksinimimiz var.
===================================

Dostlar,

Genç ve yetenekli yazar Sn. Ayşegül Çakmak‘a, değerbilir yazısı için teşekkür ederiz..

  • https://www.haberekranda.com

adresli sitede birbirinden değerli makaleler, haberlere yer vermekte..
Önceki gün bizimle de 35 dk. dolayında bir telefon söyleşisi yaptı.
Çözümledikten sonra onu da web sitesinde yayımlayacak
Biz de bekliyoruz heyecanla.

Sevgi ve saygı ile. 19 Temmuz 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Siyaset Bilimci – Kamu Yönetimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Halkci Doktorlar ile çevrim içi (on line) Söyleşi

Halkci Doktorlar ile çevrim içi (on line) Söyleşi

Dostlar,
(Güncelleme; 23:15)

9 Temmuz 2020, Perşembe, bu gün…
Az sonra saat 21:00’de bir programımız olacak.. / oldu…
Yine korona salgınını konuşacağız.. / konuştuk…
Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesinden Sn. Prof. Dr. Ercan KÜÇÜKOSMANOĞLU yönetecek programı. Bize sorularını yöneltecek.. / yöneltti…
Canlı yayın;

halkcidoktorlar facebook
@halkcidoktorlar twitter
Neyseo Youtube

kanalından izlenebilir…

Canlı izleyemeyenler için program erişkesi (linklei) aşağıda, tıklayınız..

https://youtu.be/hVx_kqEMJiE?t=4118

Paylaşılmasını, salgının bilimsel akılcılıkla yönetilmesini diliyoruz..

İlgi ve bilginize saygı ile sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 09 Temmuz 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

KARANTİNA TV Programımız

Prof. Dr. Ahmet Saltık
Recai Aksu ile Önce İnsan‘da

Koronavirüste son durum…
Salgın Dünya’da büyüyor mu?

Özgür haber kaynağı Karantina TV’nin Youtube ve sosyal medya hesaplarında,

8 Temmuz 2020, Çarşamba günü, saat 20.00’de
Canlı Yayında… idik…

Okulları Ekim başında açın..
Bu 3 ayda hızla ek derslikler yapın..
12 yıllık zorunlu eğitimde öğrencileri A, B, C, D.. 4 kümeye ayırın.
A ve B kümeleri Pazartesi, Çarşamba, Cuma ikili eğitim alsın..
C ve D kümelerini Salı, Perşembe ve CUMARTESİ ikili eğitime alın..
Ara günlerde uzaktan eğitim yapın..
Okul Sağlığı birimleri kurun..
Okulları sağlıklı ve güvenli kılın ve halka siz TAAHHÜT verin; halktan taahhüt istemeyin, ayıptır.. Devlet olmanın sorumluluklarını tam olarak yerine getirin..
………………
Lütfen tıklayın izlemek için (yaklaşık 1 saat)

https://youtu.be/laJMC8s63Fw 

Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 08 Temmuz 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

KRT Programımız : AKP’nin “Anormal – Alaturka” “normalleşmesi”!

Dostlar,

30 Mayıs 2020 Cumartesi,
Saat 18:30 haberlerinde
KRT’de Sn. Çiğdem Akdemir’in konuğu olacağız / olduk

Gündem “NORMALLEŞME”..
AKP’nin “Anormal – Alaturka” “normalleşmesi”!

Kapitalizmin tunç yasası işliyor; iktidar mahkum, onu eğip bükemiyor..

  • Her durumda en çok (maksimum) kâr!

İşte kapitalist ülke olmak böyle bir şey; çünkü yaşamın merkezinde “kapital” = sermaye var; insan ya da insana değgin değerler değil..

En temel insan hakkı olan YAŞAM HAKKI da bu dışlanma kapsamında!

Ölenler, ölmesi gerekenlerdir (homo insectus), doğal seleksiyon işlemektedir.
Ve onlardan yeryüzünde gereğinden çok vardır..
Kalan sağlarla yola devam edilmelidir…
Böyle buyurmaktadır “homo eliticus” lar ve
Hiçbir değer, YAŞAM HAKKI DAHİL, HER DURUMDA ENÇOK (MAKSİMUM) KÂRIN önünde olamaz..
500 yıllık kapitalizmin şaşmaz mottosu budur; Küreselleşme = yeni emperyalizm döneminde özellikle son 40 yıldır iyice azgınlaşmışlardır..

Homo supra eliticus” lar türemiştir devr-i KüreselleşTİRmede; post-modern dinozorlardır kendileri..

Korona sürecinde ve sonrasında insanlığın yüzleşmesi ve sorgulaması, kuşkusuz başetmesi gereken, yüzyılların temel meydan okuması bu olgudur..

COVID-19 pandemisini bir fırsata dönüştürebilir mi yeryüzünün sömürülen tüm halkları!

Bizce evet, yapılması gereken tam da budur!

 

  • EKONOMİK ZORUNLULUKLAR / “BİR MİKTAR ÖLÜME DEVAM”
  • Lanetli kıskaç Türkiye’de ve dünyada budur ve iktidarlar değişik oranlarda tercih yapmaktalar.. Rakamlardaki tutarsızlıklar / aşırı volatilite bu hazin gerçekliğe ikincildir…

Sevgi ve saygı ile. 30 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimci (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

 

KORONA SALGININDA İKTİDARIN ANORMAL “Yeni Normal Gevşemesi”  ve OLASI SONUÇLARI

KORONA SALGININDA İKTİDARIN ANORMAL “Yeni Normal Gevşemesi” 
ve OLASI SONUÇLARI

28 Mayıs 2020, HALK TV‘de Sayın Enver AYSEVER‘e konuk olduk..
(https://youtu.be/dhU_vjRwWjU) (19-46. dakikalar arası)

Korona salgınında AKP iktidarının ölçüsüz / hesapsız gevşeme  önlemlerini değerlendirdik.

Bu irrasyonel / akıl dışı / ANORMAL “normallaşme” nin
Epidemiyolojik verilere ve analizlere dayandırılmasının olanaksız olduğunu vurguladık.

  • Tek ölçü / dürtü ülkeyi Anonim şirket gibi yönetme..
    Başka hiçbir açıklaması yok..Herkes kendi başının çaresine baksın artık..

    EVDE HAYAT YOK artık…

    Salgın eğrisi daha erken kapatılabilecek iken = daha az hasta ve ölümle sönümlendirilebilecek iken siyasal tercih ekonomi ve ticari kaygılardan yana oldu..

  • Hala her gün 1000 dolayında yeni hastası ve her gün yaklaşık 30 dolayında insanı ölen bir ülke;
  • bu acı gerçekleri feda / gözardı  ve insanını kurban ederek bilinçli siyasal tercihini ANORMAL
    “yeni normal” olarak belirledi.

Duyduk – duymadık denilmesin; herkes önlemini kendisi almaya çabalasın..

Tarihe de notumuzu düşelim..

Sevgi, saygı ve kaygı ile. 29 Mayıs 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (Mülkiye) 

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com