Etiket arşivi: AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’si

94. Yılında Lozan Antlaşması ve Türkiye’nin Geleceği / The Lausanne Treaty at the 94rd year and future of Turkey

94. Yılında Lozan Antlaşması ve Türkiye’nin Geleceği

The Lausanne Treaty at the 94th year and future of Turkey

Dostlar,

Ülkemizin Uluslararası Hukuk katında tapusu ve bir anlamda ulusal tabumuz olan Lozan Barış Anlaşması, 94 yıl önce bu gün, 24 Temmuz 1923’te, 8 ay süren çok zorlu görüşmeler sonunda İsviçre’de bağıtlanmıştı. 

Her yıl bugünlerde Lozan Anlaşması ve kazanımlarına saldırının amacı nedir?

Bir “basit” harita, tarihsel gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koymuyor mu?

sevr haritası ile ilgili görsel sonucu

Büyük ATATÜRK‘ün ve O’nun en çok güvendiği dava ve silah arkadaşı Dışişleri Bakanı Lozan’da Baştemsilcimiz İsmet Paşa‘nın görkemli utkusu (zaferi) yukarıdaki haritada görülüyor. Son Osmanlı Padişahı 6. Mehmet Vahdettin’in onayladığı Sevr Anlaşması yürürlükte kalsaydı, günümüz Türkiye haritasının (Misak-ı Milli sınırları) kırmızı boyalı 1/3’ü bize kalacaktı. Sevr Anlaşmasında bu bölgeden de gerekli görülenlerin İtikaf Devletlerince işgal edilebilmesi hakkı saklı tutulmuştu.

Lozan Barışı o koşullarda yapılabilecek olanın en gerçekçi, olabilecek en dengeli (optimum) formülüdür. Bugünden geriye anakronik salvolar akıl ve tarihsel diyalektik dışı olup gerçekte Cumhuriyet, Atatürk ve İnönü düşmanlığının maskesinden başka hiçbir şey değildir! 

Erdoğan Lozan Andlaşmasına Neden Saldırıyor!?” başlıklı 1 Ekim 2016 tarihli yazımıza bakılmasını dileriz..

Biz, Lozan Anlaşması konusuyla özel olarak ilgileniyoruz.. Görüşmeler sırasında ailemizin büyüklerinden Prof. Dr. Veli SALTIK, İsmet Paşa’nın Türk kurulundaki hukuk danışmanı idi. Konuya ilişkin çok sayıda konferans verdik, makale yazdık, TV programına katıldık.

Örneğin “86. Yılında Lozan Anlaşması ve Türkiye’nin Geleceği Kanal B, Ankara, 17.07.09”
(Kanal B / Gürbüz Evren – Bekleme Odası arşivinden 8 yıl önceki kayda erişemedik..)

Çalışmalarımızın bir bölümünü geçtiğimiz yıllarda da bu sitede paylaşmıştık..
Bunları aşağıda bulabilirsiniz.

  • Özelllikle AB ile yürütülen Müzakere Çerçeve Belgesi’nin
    6. ve 11. maddesi 
    çoooook dikkat istiyor!

  • Yineleyelim; yukarıdaki haritada bize İtilaf Devletlerinin işgal hakkıyla bırakılan kırmızı, 1/3 Türkiye (286 bin km2) dışında kalan tüm toprakları
    son Osmanlı Padişahı 6. M. Vahdettin Sevr Anlaşmasıyla vermişti!

  • Lozan Anlaşmasıyla yitirilmedi bu topraklar! Tersine, bugünkü sınırlarımız, 780+ bin km2 toprak, Lozan Anlaşmasıyla vatan / yurt olarak geri kazanıldı! Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve yurtsever öncüler ve Ulusumuz ile, Saltanatın ihanetine karşın Kurtuluş Savaşı ile, şehit-gazilerle kazanıldı!  

Sevgi ve saygı ile. 24 Temmuz 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

**********************

93. Yılında Lozan Antlaşması  ve Türkiye’nin Geleceği
(The Lausanne Treaty at the 93rd year and future of Turkey)

Geçtiğimiz yıl sunduğumuz dosyayı, belgesel boyutu nedeniyle yeniden paylaşmak istiyoruz..

Ne yazık ki, geçtiğimiz yıl bu gün yazdıklarımız ağırlaşarak sorun olma niteliğini sürdürüyor.

Lütfen bakar mısınız aşağıdaki notlarımıza ve çok kritik uyarı ve saptamalarımıza :

89._Yilinda_Lozan_ve_Turkiye’nin_Gelecegi_24.07.09

Yukarıda erişkesini verdiğimiz power point sunumu çok kapsamlı olarak Lozan Antlaşmasını işlemekte.. Çağrılıp (indirilip) incelenmesi ve paylaşılması dileğimizidir.

Aşağıda da var ama bir kez daha, tarihe not düşmek ve ilgili herkesin bilgisine – ilgisine sunmak üzere şu kritik paragrafı öne çıkaralım :

==========================

“….. Özelllikle AB ile yürütülen Müzakere Çerçeve Belgesi‘nin 6. ve 11. maddesi
çoooook  dikkat istiyor :

  • Avrupa Birliği, Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin öteki ikili anlaşmalarının
    AB mevzuatına uymamaları durumunda geçersiz sayılacağını ileri sürüyor!
  • İleri sürmeyi bırakın, bile bile, seçe seçe Lozan’ı çökertebilir. Çökertiyor.
    Bir başka yönden ele alırsak, Avrupa Birliği sanki Sevr’in kimi maddelerini gündeme getirme çabasında.

“… BOP kapsamında Irak’ın kuzeyinde de facto yaratılan siyasal oluşum, (Barzanistan!) gelecekte Türkiye’ye yönelik sınır istemleri bildirebilir. Bu durumda AB MÇB (Müzakere Çerçeve Belgesi) 6. paragrafa göre “anlaşmazlık” Uluslararası Adalet Divanı‘na taşınacak
ve ABD ve AB’nin tutumu belirleyici olacaktır.

Gelişmeler ülke bütünlüğümüzü tehdit eden nitelik kazansa bile, MÇB’nin değinilen
bu 11. maddesine göre Türkiye, “güç kullanma” hakkını işletemeyecektir.

  • TSK, “güç kullanMAma” olarak düzenlenen 2 sözcükle devre dışı bırakılmıştır….”

================================================

Son 1 yılda AKP iktidarında Bay RTE sorumluluğunda yaşanan acı gelişmeler ne yazık ki
geçen yıl ve önceki yıllarda yaptığımız saptama ve uyarıları doğruluyor.
Bu tablo bize “haklı çıkma” keyfi yaşatmıyor elbette..
Kaygı ve endişemiz büyüyor..

Türkiye AKP İKTİDARINDAN BİR AN ÖNCE KURTULMADIKÇA
BU LANETLİ SÜRÜKLENİŞİ DURDURAMAYACAKTIR…

Koalisyon görüşmelerinde bu kritik gerçekliğin çooooook iyi değerlendirilmesi ve

mutlaka AKP’siz bir hükümet kurulmalı ve AKP iktidarının muazzam hukuksuzluk – yolsuzluklarının hesabı
mut – la – ka sorulmalıdır.

Türkiye’nin başka türlü esenliğe erişmesi olanaksızdır.

Ülkemizin uluslararası hukuk katında (nezdinde) tapusu Lozan Antlaşması‘nı Türkiye’ye kazandıran başta Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve
Lozan Başdelegesi Dışişleri Bakanı İsmet İNÖNÜ olmak üzere tüm emeği geçenleri
sonsuz bir şükran, minnet ve saygı ile anıyoruz…

Sevgi ve saygı ile.
24 Temmuz 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

=========================================

91. Yılında Lozan Antlaşması  ve Türkiye’nin Geleceği
(The Lausanne Treaty at the 91st year and future of Turkey)

Dostlar,

Önceki yıl klavyeye aldığımız (öyle ya kalem değil klavye kullandık!)

“89. Yılında Lozan Antlaşması ve Türkiye’nin Geleceği” başlıklı
14 sayfalık kapsamlı raporumuzu, belgesel niteliği gereği bu yıl da
dikkatinize getirmek istedik.

Ancak sunuş (takdim) notlarımıza ekleyeceklerimiz var :

Geçen yıldan bu yana “Kuşatma” sürüyor, çember daralıyor..

Ülkemizin güneydoğusundan bir vatan parçası “Türkiye Kürdistanı” diye fiilen ayrılmaya çalışılıyor. İktidar da BOP kapsamında böylesi bir işlevle adeta yüklü!?

Kahredici bir durum..
Bereket artık “Halk Direnişi” sahnededir, belirleyici olacaktır!

  • Haziran Ayaklanması, Gezi Ruhu ve inisiyatifi, CB için Çatı aday..

RTE’nin AKP’si – AKP’nin RTE’si ne denli ayrıştırmaya gitse de, Aleviler geçtiğimiz günlerde RTE’nin iftar davetini “Haram sofraya oturmayız” gibi çok sıkı bir gerekçe ile reddettiler..

BOP kapsamında Irak’ın Kuzeyi tamam gibi.. Barzanistan!

Suriye’nin kuzeyinde PYD (Suriye PKK’sı) sözde egemenlik kurma çabasında..

Sıra Türkiye ve İran’dan parçalar kopararak Büyük Kürdistan’ı = Gerçekte Büyük İsrail’i
1200 km’lik bir şerit olarak Hazar’dan – Akdeniz’e kurmak..
Elbette kukla devlet olarak geçici; gelecekte Büyük İsrail için yutmak üzere..
İsrail şemsiyesi altında 2. bir İsrail olarak haritalandırmak, kimliklendirmek.
Daha şimdiden İsrail, bölgedeki Kürtlerin bir bölümüne “Judaik Kürtler” (!?) olarak sahiplendi, etiketledi. Meğer bölge Kürtlerinin bir bölümü geçmişte Yahudi – Musevi imişler; hem dinden (Musevilik) olmuş hem de etnik kökeninden koparak assimile olmuş zavallılar… (!)

Rusya ve Çin’in, Hindistan’ın, Japonya’nın ve de AB’nin bölgedeki enerji kaynaklarına
el oymak… Tevrat’ta sözü edilen “Arz-ı mev’ud” sınılarına ilerlemek..
Fırat – Dicle’den Nil’e dek.. BOP = Büyük İsrail Projesi!

Özelllikle AB ile yürütülen Müzakere Çerçeve Belgesi‘nin 6. ve 11. maddesi
çoooook  dikkat istiyor :

  • Avrupa Birliği, Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin öteki ikili anlaşmalarının
    AB mevzuatına uymamaları durumunda geçersiz sayılacağını ileri sürüyor!
  • İleri sürmeyi bırakın, bile bile, seçe seçe Lozan’ı çökertebilir. Çökertiyor.
    Bir başka yönden ele alırsak, Avrupa Birliği sanki Sevr’in kimi maddelerini gündeme getirme çabasında.

“… BOP kapsamında Irak’ın kuzeyinde de facto yaratılan siyasal oluşum, (Barzanistan!) gelecekte Türkiye’ye yönelik sınır istemleri bildirebilir. Bu durumda
AB MÇB (Müzakere Çerçeve Belgesi) 6. paragrafa göre “anlaşmazlık”
Uluslararası Adalet Divanı‘na taşınacak ve ABD ve AB’nin tutumu belirleyici olacaktır.

Gelişmeler ülke bütünlüğümüzü tehdit eden nitelik kazansa bile, MÇB’nin değinilen
bu 11. maddesine göre Türkiye, “güç kullanma” hakkını işletemeyecektir.

  • TSK, “güç kullanMAma” olarak düzenlenen 2 sözcükle
    devre dışı bırakılmıştır.

Ülke bütünlüğünü korumak için tersi yapılırsa, bu kez AB, MÇB’nin çiğnendiğini
ileri sürerek Türkiye ile görüşmeleri askıya alabileceği gibi,
yaptırım da uygulayabilecektir.”

“Bu paragrafın derin tuzakları, akla bir başka sorun daha getirmektedir :

BM’nin İkiz Sözleşmeleri TBMM’de onandığına göre, 6. paragraftaki düzenlemeler,
bu Sözleşmelerin olanak sağlayabileceği siyasal – ekonomik – kültürel haklar,
örn. kendi geleceğini kendi belirleme hakkı (self-determination)..

“Türkiye sınırlarını yeniden çizme”ye dayalı güvence olarak kullanılabilir!”

  • “MÇB’nin 11. paragrafı ise, AB mevzuatına uymadığı gerekçesiyle
    Türkiye’nin daha önce taraf olduğu ikili antlaşmalarla uluslararası antlaşmaların sona erdirileceğini kurala bağlıyor.”
“Bu paragrafa göre Türkiye’nin 3. ülkelerle hangi ikili veya çok yanlı uluslararası antlaşmalarının geçersiz kılınacağı açıkça belirtilmiyor fakat; KKTC’nin kuruluşu,
1959-1960 Londra ve Zürih Antlaşmaları, bu maddeye dayanılarak Türkiye açısından geçersiz sayılabilir!“Açılım”ın Lozan’a, Montrö’ye ve Kıbrıs’taki güvenceci (garantör) konumumuza (statümüze) uzanmayacağını hiç kimse ve hiçbir belge güvenceleyemez.”

“Türkiye, ne yazkı ki, sözde “AB serüveni” yolunda, gerçekte küresel güçlerin projeleri rotasında son derece tehlikeli adımlar atmayı sürdürmektedir.”

AKP bunlar için iktidar yapılmıştır!

Dışarıdan bakınca “Türkiye’de işler hiç de fena sayılmayabilir..”
(RTE’nin kişisel handikapları bir yana konursa.)

AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si eliyle Batı emperyalizmi –dünkü Düvel-i Muazzama– epey yol almış, Türkiye’de “müstahkem mevkiler” dövüle dövüle
“epey” yol alınmıştır.

Türkiye Irak’la 3 sınıra sahip artık : Resmi Merkezi Irak Devleti, Bölgesel Barzanistan
Kürt Yönetimi ve IŞİD Terör Devleti Bölgesi..

Suriye sınırı da artık 2 parçalıdır : Resmi merkezi Suriye Devleti ve PYD (Suriye PKK’sı) bölgesi..

– Türkiye giderek kuşatılıyor; dış politikada inisiyatifini yitiriyor.. (Davutoğlu fiyaskosu!)
– Ekonomisinin çok kırılgan oluşu elini kolunu bağlıyor..
(Muazzam Cari açık + Dış ticaret açığı ve 718 milyar Dolar toplam borç..)
– Kuzey’de Kırım ve Ukrayna’da çok önemli gelişmeler oluyor ama hiçbir etkinliğimiz yok.
– Irak’ta Musul Konsolosluğumuz basılıyor, Konsolos dahil 49 kişi 1 ayı aşkın zamandır
rehin ve AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si tam bir acz içinde..
– AKP’nin RTE’si korkunç ihtirasıyla boğuluyor.. Örtük dinci gündeminin baskısında ve
yolsuzluklar kıskacında.. Dahası, uzun yılların yıpranmışlığı, eskimişliği çok bunaltıcı..

Ve Lozan Antlaşması, ülkenin uluslararası hukuk katında tapusu, kuruluş senedi..
geçen yıla (90. yıla) göre daha bir sarılı, daha bir yaralı ve daha çok tehdit altında..

Bu durum artık pek çok bakımdan “sür-dü-rü-le-mez!”

Durum “olağan ve normal dışı”dır; olağan ve normal önlemler çözülemeyceği matematiksel kesinliktedir.

“Bütün Türkiye’yi 91. yılda bir kez daha uyarmak isteriz..

90. yılda,  geçen yıl yazdıklarımıza bunları eklemek ve uyarımızı yinelemek istiyoruz.

Bu kritik uyarılarımızı, 17 Temmuz 2009’da, 5 yıl önce, Başkent TV (Kanal B) programcısı Sayın Gürbüz Evren’in, Gazi Üniversitesi’nden tarihçi Prof. Dr. Semih Yalçın ile bizi birlikte ağırladığı Lozan Programı’nda da altını çize çize belirtmiştik.
Sn. Evren de bizi, bu kritik saptamalarımız, kapsamlı Lozan raporumuz (14 sayfa) nedeniyle programına özellikle konuk etmişti..

  • Yineliyoruz; sanal AB üyeliği hedefi adına (üstelik sözde!) Türkiye,
  • tapusu – tabusu Lozan Antlaşması’ı inanılmaz bir diplomatik desise ile
    ve birden bire hukuksal zeminde (de jure) dönüşümsüz olarak yitirebilir!..

İzmir’den meslektaşımız çok değerli Dr. Ceyhun Balcı‘nın iletisindeki sözleri ile bağlayalım :

“24 Temmuz yakın tarihimizin önemli başarı öykülerinden birisinin yazıldığı gündür.
Lozan Barış Antlaşması, aradan geçen 91 yıla karşın dimdik ayaktadır.
Adına yaraşır bir barış antlaşması olmuştur. 
Kimi zaman bilgisizlik, çoğu zaman da kötü niyet Lozan’a saldırı gerekçesidir.Lozan’a bin selam ..”

Not      : 2012 ve 2013’te 23 ve 24 Temmuz günlerinde Lozan Barış Antlaşması hakkında çok değerli dosyalar olduğunu anımsatmak isteriz.
Bunlara da bakılmasında büyük yarar görüyoruz..

http://ahmetsaltik.net/2013/07/24” biçiminde tarih belirterek arama motoruna
yazılır ve çağrılırsa o tarihteki dosyalarımıza erişilebilecektir.

Ya da sitemizin ana sayfasında en altta sağda görülen takvimde istenen tarihe gidip tıklayarak o günün dosyaları çağrılabilir..

Sevgi ve saygı ile.
24.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

89._Yilinda_Lozan_ve_Turkiye’nin_Gelecegi_24.07.09

“Korku iklimi herkesi etkiliyor; Gazeteciler dirensin – pes etmesin”


Dostlar,

AYM Başkanı Haşim Kılıç‘tan zehir zemberek açıklamalar geliyor..
2 Ekim 2014 günü, hukuk ucubesi – AKP dayatması sayısız “Torba yasa”lardan (!?) birinde yer alan 4 önemli maddeyi iptal eden Yüksek Mahkemenin Başkanı,
tarihe geçecek şu sözleri kritik kullanıyor :

  • “….korku iklimi gazetecileri de etkiliyor.
  • Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele gerekir.
  • Gazeteciler de direnmeli. Pes etmemeleri gerekir.”

Siyasal iktidar ise “ileri demokrasi” teraneleri ile resmen halkla dalga geçiyor..
Apaçık İslami faşizme sürüklenişin adı “ileri demokrasi” oluyor!. Yuh olsun!
Bunca iğrenç – mide bulandıran takiyye (retorik) herhalde yeryüzünde görülmemiştir!

AYM Başkanı,

– AKP’nin “korku iklimi” yarattığını,
– gazetecileri baskıladığını vurguluyor.

Ayrıca temel hak ve özgürlüklerin de gasp edildiğini ima ile
bunlar için mücadele edilmesi gereğini vurguluyor..

Gazetecileri, AKP iktidarının yarattığı korku iklimine direnerek
PES ETMEMEYE çağırıyor!
Daha ne yapsın???

Bakalım AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si (Davutoğlu’nu ayrıca bir teferruat olarak anmaya gerek var mı??) ne diyecek ??

12. CB – yarıbaşkan RTE, AYM Başkanında da efelenerek “cübbeni çıkar da gel!” mi diyecek?? En yüksek yargı organının başkanının bu tür toplantı zeminlerini araç olarak kullanıp siyasal iktidara yönelik açık – örtük uyarılarını nimet sayarak,
rejimin sigortası görerek, özenle değerlendirerek ayağını denk alacak mı??

Ve de 312 AKP’li vekil… Hiç ders çıkarmayacaklar mı bu ciddi söylemlerden?
Kurşun asker gibi blok oy kullanmayı sürdürecekler mi??

Her – kes ama her  – kes bu ülkede kendilerine düşman, karşıt mı?
Bu ne derin – dipsiz paranoyadır?

Bir tek “Tek Adam” mı doğru, mazlum, masum, masun ve mağdur???
Prof. Örsan Öymen‘in bu günkü AYDINLIK’ta yer alan makalesinin adıyla :

DESPOT RUHLU SAHTE MAĞDURLAR!

Bunca rolü sokaktaki insan artık yutar mı??

Ve de bunca uyarıya karşın siyasal iktidar hukuku çiğner – demokrasinin enaz (asgari) gereklerini ayaklar altına alır ve ülkede bir “korku iklimi” yaratır,
“temel hak ve özgürlükleri askıya alır”, gazetecileri de baskılarsa…

Bu işin sonu nereye varır?

AKP’nin 12 yıldır yapageldiği AÇIK SEÇİK KARŞI DEVRİM – SİVİL DARBEDİR!
Kendi darbeciliklerini örtmenin yolu, saldırgan savunma ile, kendilerini deşifre edenleri darbecillikle suçlamaktır. Ergenekon, Balyoz. vb. davalarla bu iğrenç yolu kullanmışlardır.

Halk artık bu hain tuzakları yutmayacaktır.
AKP’nin de kendilerinin itiraf ettikleri gibi Cemaat ile ortak yeni kumpas kuracak gücü kalmamıştır. Cephane tükenmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı’nun sözleri hukuksal bir ültimatom,
bir hukuk muhtırası gibidir.

AKP iktidarı meşruluğunu yitirmenin sınırlarını aşmıştır.

3 maymunu oynayıp “cambaza bak” taktiklerini sürdürme olanağı kalmamıştır.
AKP için yolun sonu gözükmüştür, artık geriye sayım dönemi başlamıştır.
Onu kendi haline bırakınız..

Temel sorun AKP değil, yurtsever – ulusalcı bir muhalefet yokluğudur.
Türkiye, 2015 kritik genel seçimleri öncesinde bu yakıcı soruna ivedilikle odaklanmalıdır.  Sınırlı enerji bu kulvarda kullanılmalıdır.

Sevgi ve saygıyla.
05.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================================

AYM Başkanı Haşim Kılıç:

“Korku iklimi herkesi etkiliyor; Gazeteciler dirensin – pes etmesin”

© Copyright (c) Hürriyet Haşim Kılıç:
“Korku iklimi herkesi etkiliyor. Gazeteciler dirensin, pes etmesin”
http://www.msn.com/tr-tr/haber/turkiye/, 5.10.14

Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) ortaklaşa oluşturduğu misyon, Ankara’daki temaslarının
ilk günü olan 1 Ekim’de Anayasa Mahkemesi yerleşkesinde Kılıç ile görüşmüştü. Başbakanlık Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) verilen
“4 saat içinde internet sitesi kapatma” ve internet trafiği bilgilerini toplama yetkisini
2 Ekim’de iptal eden Mahkemenin başkanı Kılıç, kurula şunları söyledi:

EN BÜYÜK GÖREV YARGININ

– En önemli, 1. derecedeki özgürlük ifade özgürlüğüdür.
Hatta bence aşırı olacak ama yaşam hakkından bile daha çok değere sahiptir.

– 2004’te Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle, temel hak ve özgürlükler konusunda yerel hukuk ile imzalanan uluslararası antlaşmalar arasında çatışma olduğunda, uluslararası antlaşmaların esas alınması öngörüldü. Bu bir dönüm noktasıdır, devrim niteliğindedir. Ancak buna karşın bugün ifade özgürlüğünde
sorun yaşanıyorsa bu maddenin uygulamaya geçirilememesinden kaynaklanıyor.
Bu konuda en büyük görev yargıya düşüyor. Sıkıntının temel kaynaklarından birisi, temel haklar konusunda davalara bakan yargı mensuplarının bu algıya sahip olmaması.

HUZUR KAÇIRICI İFADELER DE HAK

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Türk yargısı arasında ciddi anlayış farklılığı çıkıyor. Avrupa hukuku, ifade özgürlüğünün sınırlarını çok şok edici,
rahatsız edici, huzur kaçırıcı ifadeleri de kapsayacak şekilde çizer.
Sıkıntı, son tahlilde bu davaların Türkiye’de bu anlayışı içselleştirememiş yargı mensuplarının önüne gelmesiyle çıkıyor. Avrupa Konseyi ile Türk yargıç ve avukatların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları konusunda bilgilendirilmesi için
üç yıllık bir projeye başlıyoruz. Yargı mensupları konusunda dile getirdiğim sorunun böyle çözüleceğini ümit ediyorum.

ÖZGÜRLÜK AÇILINCA, KAPATMAK ZORDUR

– 2010 anayasa değişikliği ile AYM’ye bireysel başvuru hakkı tanınması bir şanstır. Çünkü AYM’nin ifade özgürlüğü meselesine bakışı tam da AİHS ile AİHM’in bakışıyla örtüşüyor. Twitter ve Youtube kararları buna örnektir. Özgürlük alanlarını açtıktan sonra kapatmak zordur. Ben arkadaşlarıma güveniyorum; bizden sonra da AYM’nin görevi özgürlük alanını genişletmek olacaktır.

SİYASET KURUMLARI SORUMLU

– Beni endişelendiren konu, Türkiye’de giderek artan kin ve nefret söylemi.
Bu iklimin oluşmasında siyaset kurumlarının sorumluluğu var.
Bu sorunun siyasi tansiyonun düşmesiyle azalacağını tahmin ediyorum.

– Bu ortamda oluşan korku iklimi gazetecileri de etkiliyor.
Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele gerekir.
Gazeteciler de direnmeli. Pes etmemeleri gerekir.

Dr. Taner ÖZEK çizimi : İsrail Gazze’de Sağlıkçıları da Bombalıyor.. ve Çağrışımlarımız

Dr. Taner ÖZEK çizimi :

İsrail Gazze’de Sağlıkçıları da Bombalıyor.. ve Çağrışımlarımız..

Gazze_icin_hekime_de_Israil_bombasi_24.7.14

Teşekkürler değerli meslektaşımız Dr. Taner ÖZEK…

İsrail siyonizmi (ırkçılığı) insanlık kurallarını alt üst ediyor..

Sözde uygar Batı emperyalizmi de izliyor.. dahası yol vererek insanlık suçuna ortak oluyor..

Yazıklar olsun YAHUDİ IRKÇILIĞI SİYONİZME..

Ve lanet olsun bu zulmü görmeyip kolay edene..

7 Temmuzdan bu yana 18. gündeyiz.. (2014)

Göz göre göre bir soykırım ve TEHCİR
(zorla göç ettirme; compulsory migration – deportation) uygulanıyor..

Çoğu çocuk, kadın, yaşlı olmak üzere 750 (yediyüzelli) dolayında ölüm ve
5000 (beş bin) dolayında yaralı var..

Günde ortalama 42 ölüm ve 300 dolayında yaralı..
1,5 milyon Gazze’li tam bir bubi kapanında..
Karadan – havadan – denizden ablukada ve bombardıman altında..
Okullar, camiler, hastaneler, cankurtaranlar.. genel hedef;
bir de keskin nişancıların çıldırtıcı kurban seçişleri..

Cehennem bu olsa gerek..
Kitaplı 4 dinin de çıktığı topraklar ve halk..

Yeraltından Mısır’a bağlanan Gazze tunelleri = Gazze’nin göbek kordonu da tahrip ediliyor.. Bütün stratejiler Filistin halkını bölgeyi terk etmeye zorlama ve o topraklara da (360 km2 cik!) el koymaya çıkıyor. 7,5 milyon İsrailli 27 bin km2 toprakta..
Böyle böyle gaspedildi Filistinlilerin öz yurdu ve bunlar Siyonist emperyalizme yetmiyor..
Çünkü SİYON PROTOKOLLERİ böyle emrediyor..
O topraklar sözde Tevrat’ta “arz-ı mev’ud”.
Fırat – Dicle’den Nil’e dek İsrailoğullarına Tanrı’nın vaadettiği topraklar.. (!?)

Öyleyse sıkı dur Türkiye,
Sıkı dur Irak, Suriye ve Mısır..
Sıra size de gelecek..

BOP tam da gerçekte 2. İsrail = Büyük İsrail değil mi?

BOP Eşbaşkanı RTE bu çarpıcı gerçeklerden, derin oyunlardan ne ölçüde haberli?

Gaflet mi, dalalet mi, ihanet mi??

Hangisi, hangisi, hangisi??

Ve Türkiye bu sefilliği hak ediyor mu??

*****

Gazze halkına sağlık – gıda yardımı yapılması bile engelleniyor.

BM Genel Sekreteri zavallı bunak Banki Moon,
Hamas‘ı (Harakat al-Muqawama al-Islamiya, İslami Direniş Hareketi) kınayıp ateşkese çağırıyor..

Norveçli gönüllü meslektaşımız doktorun dehşeti tanımlayan sözleri (mektubunda):

  • Mr. Obama, sizi 1 gecenizi bu hastanede geçirmeye çağırıyorum..
    Eminim ardından tarihin akışını değiştirirdiniz..

Her yan cehennem ama hiçbir lojistik destek yok..

Türkiye’den ise AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’sinin yüksek perdeden kuru gürültüsü bol.. Gazze zulmünden geri kalmıyor politik iğrenç istismarı ile..

Çoook yazık..

Sevgi, saygı ve acı ile.
25 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

AKP’nin Twitter Yasağı Zavallılığı

AKP’nin Twitter Yasağı Zavallılığı

Dostlar,

Değerli arkadaşımız Bülent Esinoğlu’nun,
twitter’in AKP hükümetince yasaklanmasını irdeleyen yazısına sitemizde yer verdik.
(http://ahmetsaltik.net/2014/03/21/hitler-kitaplari-yakmisti-bunlar-da-twitteri-yakiyor/)
O yazının sunumunda da, birkaç sözümüz oldu. Biraza daha açalım..

Sorumlu Adalet Bakanı Bekir Bozağ ve her şeye bakan Başbakan Yrd. B. Arınç hazretleri basın açıklamasında yargı kararının uygulaması olarak savunma yaptılar.
Olağan değil midir ki bu yargı kararını basına verseler de biz de öğrensek..

Hangi mahkeme, hangi gerekçe ile, hangi yurttaşların dilekçesi ile,
hangi kapsamda ve ne denli süre ile?? Niçin bu bilgilerden yoksunuz??

Derken İstanbul C. Başsavcılığından açıklama geldi ve kendilerinin bu bağlamda herhangi bir yasaklama – sınırlama başvurusu yapmadıkları belirtildi.

Yargıçlar ve Savcılar Sendikası da twitter’i yasaklayan bir yargı kararının olmadığını
bildirdi..

Bizce Cumhurbaşkanılğı makamında oturan A. Gül hazretlerinin “twitter” leri çözücü oldu.. Gül bu kritik twitter iletisinde, “Umarım uzun sürmez..” diyerek kördüğümü çözen kişi oldu!..

Derken birkaç saat sonra Twitter yasağı çözüldü!
Mahkeme, “olmayan” kararını geri mi aldı?
Hedeflenen amaç ne çabuk gerçekleşti?
Yoksa, Başb. Yrd. Babacan‘ın bu sabah NTV’de belirttiği gibi Twitter firması ile sürdürülen kapalı kapılar ardındaki pazarlık – baskı – şantaj – tehdit mi ??? sonuç verdi?

Gün olur bunları da öğreniriz..
Göz göre göre bir siyasal iktidar, dünya kamuoyu önünde gerçek dışı bildirimde bulunuyor. Böyle bir ülkenin yurttaşı olmak bizi çoook ama çoook utandırıyor.
Ne yazık ki sıradanlaştı artık.

Uygar bir demokraside böylesi skandal hükümet düşürür ve yargılanmayı gerektirir.

Hükümeti ve Twitter’i uzlaşma metnini açıklamaya çağırsak çok mu saf oluruz?
Peki yargı kararı idiyse nasıl oldu da o da hemen eşzamanlı olarak kalkıverdi??

Ancak olanlar şaşırtmıyor.. “tipik” faşist uygulama örnekleri..
Bir fazlalığı / farkı var Almanya’dan.. Oradaki, sözde Nasyonal – sosyalist Hitler‘in partisinin ürünü idi..

Bizdeki ise dinci – faşist ve de kanlı – yeşil AKP iktidarı hüneri..
Türkiye, Çin’den sonra Twitter’ı yasaklayan 2. ülke oldu.
Yaşasın “RTE’nin AK PARTİ’si ve de AK PARTİ’nin RTE’si”!
Bir madalyonun 2 yüzünün tutsakları..
Yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla sabık (düşük) 4 bakan hakkında yargının düzenlediği fezlekelerin yüce TBMM’de okunmasını gövdelerini siper ederek engelleyen 259 fedai AKP vekili.. Artık onlar milletin vekili değil, AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’sinin vicdanlar kara ve de gözleri kör, basiretleri bağlı fedaileri.

İsyan eden kamu vicdanının hiç olmazsa sosyal medyada boşalmaya çalışması bile çok görüldü.. Belki de birkaç AKP’li yandaşın mahkemeye başvurması ve de gecikmeden çıkan bir yargı kararı ve de saniyeler içinde bu kararı yerine getiren TİB..
Tam bir alaturka kadro ve kurgu..

Tüm bu kepazeliğin ana çerçevesi      :

Türkiye; şeriat rejiminin kurulması için “dar’ül harp” alanıdır.

Mübah olmayan hiçbir ama hiçbir şey yoktur, olamaz..

On milyarlarca Dolarlık soygun da, çok yalın bir açıklamayla,
“a..’na konacak millet” ten “ganimet” tir “ganimet”!..
Ses kayıtlarına göre bu galiz küfürün sahibi Mehmet Cengiz nam insan müsvettesi
sıradan bir piyon, bir figür olmadan öte ne anlam ve önem taşır ki??

***

Her yanlış, sonlarını daha da yakın ediyor..
Kendi elleriyle..
Kendi infazlarıyla..

Ya Rab!
Bu ne ilahi infaz ve de kaderdir??
Böylesi, “kamikaze yazgı” da var mıdır yüce katınızda, yazılmış mıdır?

Herhalde, AKP iktidarının Türkiye’ye 21 Mart Bahar Bayramı hediyesidir olup bitenler..
Ruh sağlımızı koruyabilmek için bir psikoloik savunma düzeneğine gereksinim var.
Örneğin mantığa bürünmeye – usa büründürmeye (rasyonalizasyon) sığınsak
bir parça??

Sevgi ve saygı ile.
21 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Yurdum İnsanından Karun Kadar Varsıllığa ve Ölümcül 5. Senfoni


Yurdum İnsanından Karun Kadar Varsıllığa ve Ölümcül 5. Senfoni

Dostlar,

Bize ulaşan bir fotoğraf karesini paylaşalım..

T.C. Başbakanı R.T. Erdoğan ve ailesi “bir zamanlar” piknikte..
Son derece mütevazi “yurdum insanı”

Ya günümüzde??

fotoğrafta gördüğümüz aile, şu anda dünyanın 8. en zengin başbakanı ve ailesi. Eeeee Allah yürü ya kulum dedi mi diyor……

Piknikte_ailesiyle


İsviçre bankaları
nda milyar doları bulan 8 ayrı hesabı olduğu
Wikilieaks belgelerinde yaymlandı..Bu konuda kendisine basın üzerinden bilgi soran İP Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek 5+ yıldır hapiste..Başbakan RT Erdoğan bu hapsedilme tablosu ile övündü ve “büyük serveti” olduğunu ileri sürenlerin, kendi deyimiyle kendisine iftira atan müfterilerin hapse tıkıldığını büyük bir hazla konuşmasında dile getirdi. Bu tümceleri kurarken duyduğu haz, ses tonuna,
sesinin tınısına ve mimik – jestlerine apaçık yansıyordu..Bu savı kanıtlamayanın “müfteri” olduğunu haykırdı.
Oynadığı şuydu gerçekte :

Daha önce de bu sitede yazdık, bilinen bir olgudur; İsviçre bankalarındaki hesaplar gizlidir.. İsviçre yasaları bu gizliliği güvenceler (taahhüt eder).
Bu yüzden, yatırılan paraların yasal olup olmadığına bakılmaz..

Avuç içi kadar ülke bu “çok özel bankacılık sistemi” sayesinde Dünya’nın
en varlıklı ülkelerinden biri olmuştur. Dolayısıyla Başbakan’a servetinin kaynağını soran Doğu Perinçek aslında Wikileaks belgelerinde yer alan sav hakkında Başbakanın açıklamasını istemişti pek doğallıkla.

Ancak Başbakan ve yalakalarının gücü Wikileaks belgelerine ve sızdıranlara yetmediğinden / yetemeyeceğinden, o belgelere dayalı soru soranları kurban seçmiş ve etmişlerdir. İkinci olarak da, halkın önemli kesiminin bu yüksek perdeden meydan okumaya inanacağı varsayımına dayanılmaktadır.
Eğitimi yeterli olmayan halkın basın eliyle de bilgilendirilmeyeceği, basının da kendisine hesap sormayacağını hesaplayan / bilen RT Erdoğan, yine kuru gürültü ile “şimdilik” sonuç almış görünüyor.

Ne var ki, dürüstçe çıkıp, halka şunu söyleyemedi :

  • Bizim alnımız açık, veremeyeceğimiz hesap yok. İsviçre hükümetine
    resmi yazı yazacak ve adıma ve 1. derece yakınlarıma ait hesapların
    resmen açıklanmasını isteyeceğiz..

İşte o zaman gerçekleri öğrenebilirdik..
Başbakan bu adımı atamadı.
Neden acaba??

Hala geç değil.. Eğer gerçekten dürüst ise bu konuda hemen gereğini yapsın.. Kredisinin dibe vurduğu bir ortamda, 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi
pek işe yarayabilir böylesi bir belge..

Malum hep mağduru oynuyor ve halkımıza duygu sömürüsü yapıyoruz ya..

Bir de hiç utanıp sıkılmadan din – inanç sömürüsü sürüyor..

“Bizim Besmelemiz – Allahımız var..”

Haydi  bizi geçelim, yalınkılıç muhataplarınızın nesi var?

Örneğin kendi ağzıyla sizi “ine tıktığını” belirten Cemaat başkanının ve müritlerinin Allah’ı ve Besmelesi yok mu??
Ayrıca ciddi servis kaynakları?? Bir bakıma misyonları da bu değil mi??

Ağzımızdan yel alsın ama, “ipi çekilen ve artık deliğe süpürülmesine
karar verilen”
RT Erdoğan direnmeyi sürdürürse, iyi bilinen birkaç büyük ülkenin resmi gizli servisleri bu belgeleri bir “bavulcuya” ya da “savcıya..” sızdırırlarsa; A. Gül’ün dediği gibi “delillendirip bir de savcı bulup”
Ergenekon gibi kurgu (ya da gerçek!) davalar açarlarsa ne olacak?

Erdoğan bu vb. yumrukları da yiyip kesin “knock out” (nakavt) olarak
boylu boyunca ringe serilmeden (attan düştüğü gibi!) siyasal sahneden çekilmeyecek gibi duruyor.. Bu stratejiye de yandaşları ve akıldaneleri “vuruşarak çekilme” diyerek Başbakan’a bir başka tuzak kurmakla meşguller korkarız!
O’nu bu kez eşekten düşen karpuza döndürmeyi hesaplıyorlar sanırız..

Bizden uyarması..

Enflasyon hızla tırmanıyor, Borsa (BİST) tepetaklak düşüyor..
Yeni yılın ilk günlerinde doğalgaz, elektrik…. için okkalı bir zam kaçınılmaz..

“AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si” direndikçe fatura hem ülkemiz için
hem de bu yapışık ikizler için kaçınılmaz olarak büyüyecek..
Sıcak para girişine sıkı bir fren, Erdoğan’ın halkıkandırmak için
çok övündüğü Merkez Bankası’nın borç ve balonlu rezervlerinin 1-2 ayda tükenmesi demektir.. Bu olası süre, Erdoğan’ı kurtarmaya, yerel seçimlere taşımaya yetmez.. İşte “tam bağımsızlık” böylesine yaşamsaldır;
bu öngörüleri yazarken gerçekte içimiz kanıyor ülkemiz adına..

Yol yakınken Başbakan R.T. Erdoğan “yumuşak” çekilme seçeneklerini mutlaka değerlendirmeli..

Bir kez daha anımsatmış olalım.. 11 yıl, gereğinden uzun bir süre iktidar için.

Dünyanın en güçlü orduları bile birkaç cephede birden savaş sürdüremezler..

  • Erdoğan kaç cephede döğüştüğünün / döğüştüğünü sandığının
    ayrımında mı??

Bir de AKP içinde O’ndan nasıl kurtulacaklarını hesaplayan ve türlü girişimlerde olan Vekil sayısından haberli mi? (6 istifa çok küçük bir rakam..)

Giderayak sağduyulu davranılmazsa çöküş çok hazin olacak..

Aklımıza onyıllar önce tıbbiyede öğrenci iken Kadın Hastalıkları – Doğum kitaplarımızdan birinde okuduğumuz söz düşüyor :

  • Her menstruasyon (adet kanaması), döllenmemiş bir ovumun (yumurtanın) hazin bir cenaze törenidir. (Dr. Robert Meyer)..

Bir de Beethoven’in 5. senfonisinin uğursuz uğultuları
kulaklarımızda yankılanıyor..

Beethoven, bir soru üzerine bu “ta ta taaa” seslerinin işlevinin
“Azrail’in kapıyı çalışı” olduğunu açıklamıştı..

  • Elleriniz bilhassa kanlıdır!.

Demokratik ve yasal Gezi eylemlerinde 7 insanı öldürdünüz,
onlarca insan gözünü yitirdi, kemikleri kırıldı, engelli oldu,
ağır ruhsal travma aldı.. yüzlercesi hakkında yıldırıcı davalar açtırdınız..

Milyonlarca insanın ahını aldınız..
Bu sessiz – sindirilmiş milyonların da Allah’ları ve besmeleleri vardır;
elleri yüce göklere açık, dudakları gönülden duadadır; bilesiniz ki bu dualar
sizin hayrınıza değildir.

Mazlumun ahı çıkacaktır, çıkmaktadır..

Attila İlhan‘ın deyişiyle “kan tutmaktadır”!

Derdiniz şifasızdır; bu bedeli ödeyeceksiniz..

Sevgi ve saygı ile.
29 Aralık 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AYDINLIK Gazetesi 23 Aralık 2013 günlü kapak sayfası ve güncel yorumlarımız


AYDINLIK Gazetesi 23 Aralık 2013 günlü kapak sayfası ve
güncel yorumlarımız

AYDINLIK Gazetesi…

23 Aralık 2013 günlü kapak sayfası..

Bakan çocukları hapiste..

aydinlik22aralik-1

Hiç ar – haya kalmadı…

Pişkin pişkin, zerre utanmadan koltuklarda hala oturmak..

Ve olup bitenleri kendilerine dönük komploya dayandırmak..

Hem deh hükümete komplo.. İçişleri bakanına komplı!?

11 yıldır tek başına iktidar olan bir parti, hala devlet içinde çetelerden söz edebilmekte!

Hala kazıyamadınız mı 11 yılda??

Ülkemiz tarihinde -belki de dünyada- hiçbir iktidar bu denli acze düşmemiş ve yüzsüsz davranmamıştı..

Suçluların telaşı öylesine sırıtıyor ki..

  • Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylüyor..

Her yere saldırıyorlar.. Emniyet örgütü hallaç pamuğu gibi atıldı..
Yeni atananlar kimler?? Göreceğiz..

Savcılara müdahale ettiler..

Adli Kolluk Yönetmeliğini Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisinin bile yap(a)mayacağı biçimde hukuka ayrı biçimde değiştirdiler..  Dileriz hızla yönetsel yargıya göürülür
(örn. Barolar Birliği!) ve açık hukuksuzluğu nedeniyle bir an önce iptal edilir.

  • Emniyete gazetecilerin girmesi yasaklandı..

Neymiş efendim, soruşturmanın gizliliği zedeleniyormuş..

Ellerinden gelse basına sansür bile koyacaklar da yürekleri yetmiyor..
Bu arada SORUŞTURMANIN GÜVENİLİRLİĞİ  bırakılmadı!

Zırva öyle büyük ki; tevil götürmüyor..
Mızrak çuvala sığmıyor..

Atlantik ötesi R.T. Erdoğan’ı deliğe süpürmeye karar vermesine verdi de
yeni başvekil kim olacak AKP ile devamda??

Tabii bu halk bu plana izin verirse..

Yani, kendisini ALLAH İLE ALDATANLARA dayancı (tahamülü) kaldı ise..

Hiç yüzleri kızarmadan “bizim Allahımız var” diyenleri 30 Mart 2014’te yerle bir edecektir umuyor ve diliyoruz..

“AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si” Türkiye için artık taşınması olanaksız ve gereksiz bir yük durumuna gelmiştir..

Erbakan hocanın çocukları salt kendisine, Milli Görüş’e ihanetle kalmadılar..

Ülkeye öyle büyük, öylesine ölçüsüz zarar verdiler ki;
bunun hesabını mutlaka ama mutlaka verecekler..

Bu arada, Devletin tepesindeki zat ise, deyim yerinde ise top çevirmekle meşgul ve zaman kazanmaya bakıyor, çatlatan bir suskunlukla.. İbretliktir..

Çoook sevindirici olan ise Sn. Dr. Doğu Perinçek’in AİHM’nde kazandığı davadır..
Görkemli bir başarıdır.
Ulusumuza, ülkemize ve hatta insanlığa armağandır..
Avrupa’yı da büyük bir ayıptan kurtarmıştır.. Artık “Ermeni soykırımı yoktur” demek İsviçre’de, Fransa’da hapis ve para cezası görmeyecektir.
Doğu bey tarihsel gerçeği haykırmış ve bunun düşünce özgürlüğü kapsamında olduğunu yaşlı Kıtanın fanatiklerine de kabul ettirmiştir..
O halde ağzımızı ve gönlümüzü doldurarak bir kez daha söyleyelim :

  • ERMENİ SOYKIRIMI EMPERYALİST BİR YALANDIR!

Doğu beyin hiçbir övgüye gereksinimi yoktur ama bu başarı her türlü övgünün üstündedir.
Çabasını ve başarısını gönülden kutluyoruz..
AİHM’nin bu hakkaniyetli karara imza koyan sayın yargıçlarına da teşekkür ederiz..

Sevgi ve saygı ile.
23 Aralık 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

 

APO’nun Dünü ve Bugünü..

Dostlar,

“Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer..” 

ünlü ve derin anlam yüklü bir söylemdir..

APO 1999’da 57. koalisyon hükümeti döneminde (Ecevit + Yılmaz + Bahçeli) Kenya’da derdest edilip Türkiye’ye -idam edilmeme koşulu ile-
teslim edildiğindeki (CIA işbirliği ile) dökülen hali aşağıda..
(Cavit Çağlar’ın özel uçağı ile getirtilmişti.. Çağlar o yıllarda Bursa’dan Bilkent’e kızını helikopter ile gönderirdi.. ama Türkiye’nin 14 yıl önce uygun
uzun uçuş yapabilecek kamusal sivil uçağı yoktu.. Günümüzde Başbakan ve CBK’nın toplamda sayısı bizim bildiğimize göre 8’i bulan Ankara’da okyanus ötesine uçabilecek uçakları var! Niye caba??)

Getiren birliğin komutanı şimdi yıllardır zindalarda tutulan ve emekli edilen Korg. Engin Alan idi.. Sorgulayan ise yine tertip davalarla yıllardır zindanlarda tutsak alınan E. Albay Atilla Uğur idi.

AYDINLIK gerçek bir gazetecilik yapıyor.
Çökmüş – çökertilmiş ve her şeyi ile teslim olmuş – alınmış bir terörist müsvettesinden AKP eliyle son 10 yılda nasıl bir itibarlı “siyasal müzakereci” (en azından!) türetildiğinin belgesidir yazılanlar..

16  Aralık 2014 günlü AYDINLIK tarihsel bir sayı – belge olacak..

Alıp okumalı, okutmalı ve RTE iktidarının neye hizmete koşulduğunu
bir kez daha ibretle ve tüm çıplaklığıyla görmeli..

Çok yazık..

Bir enkaz kişilikten 10 yıl içinde neredeyse yepyeni (brandnew!) bir
politik aktör yaratmak, olsa olsa Atlantik ötesi “büyük devlet aklı” nın görkemli bir siyasal mühendislik ürünü olmalı.

Siyasette “türev” işte böyle alınır..

Matematiğin soyut türevi, APO örneğinde görüldüğü gibi
siyaset satrancında ete kemiğe bürün(dürül)ür..

aydinlik14aralik

  • Türkiye’nin büyük bir hızla yeniden “devlet aklı “ile yönetime
    dönmesi gerek..

Bu yaşamsal gereklilik, 11+ yıldır “AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si” tarafından ne yazık ki yerine getirilemiyor.

Bu ciddi sorunsal (problematik) net olarak ortadadadır ve “sürdürülemez” dir.

Binlerce yıllık Devlet deneyimi olan bu kadim halk, bu türev sorunun da üstesinden gelmeyi, “AKP-RTE fetret devri” ni kapatmayı, engin birikimi ve sağduyusu ile mutlaka becerecektir.

Tarihin diyalektik ufkunda başka seçenek yok ve artık “kara görülüyor”..

Sevgi ve saygı ile.
14 Aralık 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

AYDINLIK gazetesinin 12 Kasım 2013 günkü kapağı ve yorumlarımız..


AYDINLIK gazetesinin 12 Kasım 2013 günkü kapağı ve yorumlarımız..

Tarihe not düşmek ve tanıklık yapmak adına..

Hangi habere değinmeli ki?

10 Kasım törenlerinde yurttaşına “pez..enk” diye hakaret ettiği savlanan ancak sonradan o sözcüğü değil de “kav.t” sözcüğü kullandığı yönünde tevil (kıvırtma) yapan
Adana Valisi H. Avni Coş gerçekten coşmuş gidiyor.. Son tevil de kendinden..
“Kavas” demiş olabilirim.. Üstad bir kez net olarak ne söylediğinin ayrımında değil..; “Kavas..” sözcüğünün yeri ve zamanı değil ki.. Vali celallenmiş, yurttaşa “kavas” demek öfkesini kesmez ki.. Vali ağzından çıkanı duymaz durumda ve bu sorunu sürüyor.

AKP’nin valisinin yurttaşına reva gördüğü sıfat ortada.. Hangisi olursa olsun.
Net bir aşağılama var. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, Bay Coş gibiler tarafından aşağılanmak için yaşamıyor.. Cumhuriyetin erdemlerini kavramış ve ülkesine  – halkına hizmetkar yöneticilerince yüceltilmek için var bu halk..
Demokrasilerde böylesine edep – terbiye dışı bir davranışa yer yok..

Böylelikle AKP’nin “adamlarının” (ve de kendisinin!) kıratı bir kez daha ortaya çıkıyor. Ortaya çıkan birşey daha var : AKP hükümeti bu valiyi hala görevde tutuyor!?..
Halka saygısı işte o kadar mı diyelim; yoksa Bay Coş şu ya da bu neden(ler)le AKP tarafından görevden alınamıyor mu diyelim? Hangisi? Hükümete hükmeden bildik / bilmedik güçler mi var? Ya da RTE’nin Belediye Başkanlığı Dönemlerinde kimi hesaplarını örten mülkiye müfettişine minnet-şükran-vefa (!) borcu ve de korkusu mu?

Değer mi bilemiyoruz ama, Bay Vali’ye, yurttaşa dolayısıyla bize de ettiği
densiz söz her ne ise aynen iade ediyoruz.

AKP’nin gecikmemesi gereken kararını da bekliyoruz : Bay Coş’u merkeze çekmek, hakkında disiplin soruşturması ve kamu davası açmak ve de bu yaştan sonra yararı
olur mu bilemiyoruz ama, yurttaşa saygı temel eğitimine almak..
Malum, hizmetiçi eğitim sürekli olmalı..

Bay Coş da feraseti hala tam bağlı / bağımlı değilse çıkıp bir özür dilese de “zırva tevil götürmez” bataklığından kendisi kendisini sıyırmaya çalışsa.. Çevresinde 3-5 akıllı dostu kalmadı mı? Hepsi yalaka ve dalkavuk mu? Olmaz ki, bu denli de olamaz ki!

Öbür haberlere ilişki yorumlarımız aşağıda..

aydinlik12kasim-1

Eski KKK Aytaç Yalman‘a ne demeli? Yaşamının sonunda çıkıp bir yiğitlik yapamıyor hala.. Vicdanının bastırması dayanılmaz kerteye ulaşınca Balyoz darbe planını duymadığını belli belirsiz ifade ediyor önceki gün. Oysa İddianamede kendisinin darbeyi önlediği savları yer alıyor. Çıkışı öyle cılız ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dikkate bile almıyor ve dün (11.11.13) akşam saatlerinde Başsavcının
1 aylık itiraz (Daire kararını Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu‘na taşıma) süresi de doluyor ve karar kesinleşiyor. Yalman hazretleri bununla da yetinmeyip, Balyoz’da
1 numara olduğu savlanan E. Org. Çetin Doğan‘ın avukatını (Celal Ülgen) kendisini saklayarak (görünmeyen  numara ile) arıyor ve apaçık tehditler savuruyor.. “Çetin Doğan konuşursa yanındakiler zarar görür..” Yalman paşa hala korkuyor.. Çetin paşa yıllardır içeride / tutsak.. Daha nesini tehdit ediyorsunuz?? Dahası nesinden korkuyorsunuz?
Konuşursa yanındakilere mi yoksa size mi dokunacağından?

İlahi Yalman Paşa, giderayak bir hoş sada bıraksan bu alemde?? Senden ve hoş sadandan vazgeçtik; Çetin paşa yiğitçe bağırıyor, “Komutan benim, beni yargılayın” diye.. Bir yığın masum (Çetin Paşa da dahil!) yıllardır içeride tutsak alınarak
Çetin paşaya “ayrıca” bilinçli manevi baskı / işkence uygulanıyor.. Yalman paşa, nasıl rahat (?) uyuyabiliyorsunuz Allah aşkına? Bir an önce arınsanız ne iyi olur,
çok rahatlarsınız..

Sözlerimiz size de anlı şanlı Büyükanıt ve Özkök Paşalar..

Yaşam, gerçekte 2 kalp vurusu arasındaki anlık süredir.
3. sü gelmezse yok olursunuz, ölürsünüz!
Kim ne biliyorsa artık, “3. kalp vurusunu beklemeden” açıklamanın zamanı gelmiş ve de geçmektedir. İçerideki tutsak insanların epeyce bir bölümü  70’li yaşlarının üstündedir ve 3. kalp vurularının gelmemesi olasılığı ürkütücü düzeydedir.

Zerre vicdan sahibi olanlara bar bar bağırıyoruz, heeey duyuluyor mu??

*****

Başbakan RT Erdoğan’ın Barzani ile buluşması.. Neresinden tutacaksınız ki? Uluslararası hukuk – diplomasi bakımından bir kez denklik (mutuality – reciprocality) yok 2 temsilci arasında. İlki, bağımsız bir ülkenin başbakanı ve 80 milyon insanı temsil ediyor. Öteki ise resmen ilan edilmemiş bir “bölgesel yönetim”in başı.. RT Erdoğan kişisel olarak dilediği kişi ile görüşebilir elbette. Ama resmi sıfatıyla, Barzani gibilerle görüşemez; ulusun gururunu ayaklar altına alamaz. Üstelik de Ankara’ya çağırarak değil, Diyarbakır’da (yakında Amed mi diyeceğiz??), az kalsın ayağına giderek ya da
orta noktada mı diyelim?

Yine muhatabı örtük denk sayış var burada, orta nokta diplomasisi ile.
Yakındır ilanı herhalde Güney Kürdistan Devleti‘nin.. Ortam ısıtılıyor..

Bu arada komşu Irak’ın toprak bütünlüğü hiçe sayılıyor..
Başbakan RT Erdoğan apaçık bölücülük yapıyor Irak aleyhine..
Suriye’de iç savaşı kışkırtıp taraf olmasına ek olarak!
Tüm bu politikaların ülkemizin yararına olmadığı, Türkiye’nin başına ciddi sorunlar açtığı ve açacağı çoook açıkken işler neden böyledir?

Tiksinti veren bir taşeronluğun kokusu ortalığı sarmıştır…
Birileri BOP Eşbaşkanıdırlar ve Atlantik ötesinin kendilerini de ülkemizi de
yıkıma (felakete) sürükleyen talimatlarını gözü kara, çaresizce uygulamayı sürdürmektedirler; deliğe süpürülmemek uğruna..

Yazık, çok yazık.. Ama nereye dek ?
Evet, “AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si” nereye dek??

10 Kasım 2013 Pazar günü  Antıkabir’i ziyaret edenler 1 milyon 90 bin kişi oldu!
29 Ekim’de 438 bin idi.
Geçen yıl 29 Ekim’de ise 423 bin..
Kitlelerin iletisini iyi okumak gerek..
Atlantik ötesine kul köle olarak bir süre daha taşeronluk belki olası ama içerideki milyonların sabrı kalmadı..

Cumhur’un iletisi alındı mı ??

Halk süpürecek halk!

Sevgi ve saygı ile.
12 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

DEVLETİN DİLİ TÜRKÇE, SİYASAYA ARAÇ YAPILAMAZ! SİYASAL ÇIKAR İÇİN TÜRK ABECESİNE HARF EKLENEMEZ!


Dostlar
,

Bizim de üyesi olduğumuz Dil Derneği‘nin AKP tarafından “AÇILIM -SAÇILIM” saçmalığı bağlamında “Türk abecesine 3 yeni harf eklemesi” hakkındaki
basın açıklamasını paylaşıyoruz..

AKP “proje parti – taşeron” işlevini inanılmaz bir sadakatle, benzetmek yerinde ise (teşbihte hata olmazmış!) “burnunda metal halka varmışçasına” yerine getirmeye çırpınıyor..

“Deliğe süpürülmek” istenmiyor; Cüneyt Zapsu‘nun telkiniyle ABD’lilece kullanılıyor..
(ZAPSU’NUN TEYP DEŞİFRESİ: ‘KULLANIN’
AKP yetkililerinin yalanlama çabalarına karşılık, Washington’daki toplantının teyp kayıtları, Cüneyd Zapsu’nun Başbakan Erdoğan için Amerikalılara iki kez “use…” ‘kullanın’ dediğini ortaya koyuyor.  http://www.milliyet.com.tr/2006/04/12/siyaset/axsiy02.html)

AKP’nin RTE’si – RTE’nin AKP’si de bu yöntemi seçiyor.. Öylesine suça bulaştılar ki, elleri öylesine kanlandı ki, dokunulmazlık denen kepazelik kalktığında yaptıklarının altından kalkamayacaklarını çoook iyi biliyorlar…. Fakat gözler de öylesine kararmış ki, giderek daha ağır anayasa çiğnemleri (ihlalleri) yapıyorlar.. Bir yğın bürokratı da toplu özekıyıma (intihara) sürükleyerek..

Örneğin Cumhuriyet Başsavcılarını!..

Bir kez daha uyarmış olalım..
Tarih Diktatörlerin kendiliklerinden çekildiklerine ilişlin örnek içermiyor ne yazık ki!

RT Erdoğan bir istisna olabilir mi?

Hayalci olmayalım..

Hedef 2023; ANADOLU FEDERE İSLAM CUMHURİYETİ!

ANADOLU TAYYİBAN – TAYYİBİSTAN KRALLIĞI

Öylesine hedefe kilitliler ki, böylelikle kendilerinden sonsuza dek
hesap sorulamayacak!?

Türkiye, çağdışı vehhabi Suud ailesinin krallığındaki gibi rezil – sefil bir yönetim altına konacak..

Evdeki hesap bu..

Bakalım çarşıya uyacak mı??

  • AKP ve şürekası aklını başına alsın, burası tekin bir coğrafya değil..

Burası Gazi Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti!

Biz onu sonsuza dek yaşatmak üzere kutsal bir emanet olarak aldık.

Gereği yapılacaktır; tarihin bu kadim coğrafyada akışı çizilmiştir.

Cumhuriyet_sonsuza_dek_yasayacak

 

 

 

 

 

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 3.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

======================================

Dil_dernegi

DEVLETİN DİLİ TÜRKÇE, SİYASAYA ARAÇ YAPILAMAZ!
SİYASAL ÇIKAR İÇİN TÜRK ABECESİNE HARF EKLENEMEZ!
     Mustafa Kemal Atatürk, 93 yıl önce TBMM’yi, 90 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş; 85 yıl önce Harf Devrimini, 81 yıl önce Dil Devrimini yaşama geçirmiş; birbirini izleyen devrimlerle yüzyıllarca “kul” olan halkayurttaşlık bilinci kazandırmıştır. Bu nedenle bize hak ve özgürlüklerimizin ne olduğunu öğreten Atatürk’le hesaplaşanları, inanç ve köken farkı gözetmeden hepimize çağdaş dünyada yer açan Türk Devrimini karalayarak yok etmeye çalışanları şiddetle kınıyoruz!
     Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini, inancı ve kökeni farklı yurttaşların
yurdun her bölgesindeki yaşama biçimlerini göz önüne almayan; ortak çıkarın güvencesi “yurttaşlık” bilincini korumayan, “yurtseverlik” duygusunu pekiştirmeyen “iki dilde eğitim” tartışmaları, kaygı verici ölçüde siyasallaştırılmıştır. 1 Kasım 1928’de yasayla kabul edilen, Anayasayla korunan
Harf Devriminin devlet eliyle çiğnenecek olması, dilin ve eğitimin özgün bilim alanları olduğunu önemsemeyen politikacıların halkın 90 yıllık kazanımlarını pazarlık konusu yapması, 21. yüzyıl Türkiyesi için utanç verici bir durumdur.
     Değişik kökenden insanların bir arada yaşadığı ülkelerdeki gibi ülkemizde de
kimi yurttaşlar “ikidilli”dir; bireysel ikidillilik, gelişmiş ülkelerde ayrışma aracı değil, varsıllık olarak değerlendirilir. Gelişmiş ülkelerde de anaokulundan başlayarak eğitim, resmi (ortak) dille yapılır; birey, devletle olan tüm ilişkilerinde ortak dili kullanır.
  •      Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ortak dili Türkçedir.
     Ortak dil, başta sağlıklı iletişim olmak üzere, ortak akıl ve bilgi üretilmesinin;
bilginin yayılmasının ve paylaşılmasının; her yurttaşın eğitim, sağlık, adalet kurumlarından ve ulusal gelirden hakça pay almasının aracıdır.
     İktidarın tutarlı eğitim-kültür siyasası olmaması, düşünce özgürlüğünün ve
yaratıcı aklın engeli olarak önümüzde durmakta, yurttaşların çoğu ortak dil Türkçeyi öğrenememekte, düşüncesini doğru aktaramamaktadır.
     Yabancı dille öğretim, anaokullarına dek inmiş; 4+4+4’lük sistemle
eğitim dinselleştirilmiş; köken ayrımı gözetmeksizin bütün yurttaşları
çağdaş olanaklarla donatması gereken ulusal eğitim anlayışı çökmüştür.
     Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de ortak (resmi) dille eğitim zorunludur. Bütün aydınlar, politikacılar, bu konuya bilimsel akıl ve sağduyuyla yaklaşmalıdır;
çünkü ülkemizde Türkçe ve Kürtçeden başka diller de konuşulmaktadır;
ortak dille birbirini doğru anlayan her yurttaş, ikidilli olan herkese saygı duyma kültürü edinir.
  • Türk abecesine “x – q – w” eklenemez!
    Bu konuda AİHM kararı da bulunmaktadır.
     Aynı dil ailesinden olmayan Türkçe ile Kürtçenin ses, biçim ve anlam özellikleri birbirine benzememektedir; bu nedenle iki dili aynı abeceyle yazmaya çalışmak,
iki dili de bozacak bilgisizliktir.
     Bugün eğitim, sağlık ve adalet açısından yaşanan sıkıntılar, bütün yurttaşların sorunudur; asıl sorun da budur. Sınıf farkını derinleştiren, toplumsal barışı zedeleyen bu sorunun aşılması için inancı ve kökeni farklı

  • bütün yurttaşlar, ortak dille düşünerek ortak akılla birlikte savaşım vermelidir.
     Bu duygularla kamuoyuna saygılarımızı iletiyoruz. 1.11.13
                                       Dil Derneği Yönetim Kurulu adına
                                       Başkan Sevgi Özel

AKP’ye Kritik Çağrı, Uyarı, Rica..

Dostlar,

İçimiz yanıyor..
10 Eylül 2013, Ahmet Atakan adlı 22 yaşındaki bir gencimiz daha Polis şiddeti ile “Hatay’da” yaşamını yitirdi.

22 Yaşındaki Ahmet Atakan'ı Kaybettik

AKP katletti: Ahmet Atakan’ı kaybettik!

Antakya’da polisin attığı gaz bombası ile vurulan Ahmet Atakan yaşamını yitirdii!!!

Ahmet’in facebook sayfasından paylaştığı son iletiler çok şey anlatıyor:

ALİ İSMAİL’İ VE ABDULLAH’I POLİS ÖLDÜRDÜ
GENÇLİK YEMİN ETTİ : POLİSLE BARIŞ YAPMAYACAĞIZ…
DİREN ODTÜ.. AYAĞA KALK ANTAKYA….

LAZKİYE’de TECAVÜZE UĞRAYAN ANALAR – KADINLAR
BİZİM ANALARIMIZ- BACILARIMIZ..

ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR KARDEŞİMİZ – OĞLUMUZ ..
ÖLÜM BİZİ ÇAĞIRIYOR, HOŞ GELDİ SAFA GELDİ…..

Haber Kaynağı: Sol Portal
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/akp-katletti-ahmet-atakani-kaybettik-haberi-79379

AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’si ülkede örtük bir politik sıkıyönetim uyguluyor.

Görülmemiş bir polis baskısı yaşanıyor..

Açıkça anlaşılıyor ki, AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’sinin ödü kopuyor..
Kendince ipleri elinden kaçırmamaya bakıyor..
Ama kullandığı araç başlıca, -belki de biricik- POLİS ŞİDDETİ!
Dolayısıyla kısır döngüye girildi..

Bundan sonraki adım halka gerçek mermi kullanmak!
AKP bunu da mı yapacak?
Halkına kanlı savaş mı ilan edecek?
Eleştirdiği Esad’ın terine mi geçecek?

*****

Bunu yapamayacağına göre, giderek öfkesi ve hıncı hatta intikam dürtüleri beslenen kitlelerle nasıl baedecek?

Yaşanan ve giderek ağırlaşan ekonomik bunalım – yoksullaşma – işsizleşme ile
nasıl başedecek?

ODTÜ’den tutunuz Adliye önlerine, Hatay’dan tutunuz İzmir’e, cami gölgesinde cemevi istemeyen alevilere Tuzluçayır ve Mamak’ta aynı polis şiddeti..

Evlerin, işyelerinin içine keyfi gaz bombası atan denetimsiz bir kolluk gücü..

En küçük toplanma protesto da polis halkın silahsız gösteri – protesto hakkını kullanabilmesi için güvenlik sağlayacağına, kitlelerin yasal girişimlerini engelleyen ve şiddet kullanan, insanları yaralayan ve öldüren bir dehşet örgütüne dönüştürüldü..

Bu gidişin sonu yok..
Halka karşın yönetim olmaz..
ODTÜ’den geçirilmesi düünülen yol ile ilgili olarak da  RT ERdoğan Gezi’deki kibrini ve dayatmasını sürdürüyor.. Acı olaylardan hiç ders almamış görünüyor.

Başbakan RT Erdoğan’ı kim, hangi güç, hangi yöntemle durduracak?

Anne ve babası da yaşamda değil ki, belki onlar ikna edilirdi oğullarıyla konuşmaları için.. Artık baba korkusu da yok ayağından tavana asıp sallandıracak!
Çocukluğunda yaşadığı şiddeti (baba dayağı) yansıtıyor kitlelere. özellikle gençlere!
Bu durum hiç ama hiç sağlıklı değil Tayyip beyin ruh sağlığı adına..

Laiklik tabii elden gidecek bu millet isterse..” diyordu Tayyip bey..
Yaşamın giderek dincileştirilmesi de bir yandan sürüyor.. Haremlik – selamlık yüzma havuzu, İHL öğretmenlerinin halka her yerde dinsel telkin yapması, içki yasakları..

Peki bu millet isterse Tayyip bey gitmeyecek mi??..

*****

Bu siteden sık sık sağduyulu AKP’lilere seleniyor ve Tayyip beyi durdurmalarını diliyoruz.

Polis hala gaz bombası kapsüllerini uygun açıyla, insanların yüzünü – evini hedef göstermeden kullanmayı öğren(e)meyecek mi? Yersiz kullanımı bir yana korsak..

Polis hala, plasitk mermileri -yersiz kullanım bir yana- insanların yüzüne sıkmamayı öğrene(e)meyecek mi?

Stadlarda ilan edilen sıkıyönetim neyin nesidir?

Saymakla bitmez..

Pazar günü Cumhuriyet’te AKP kurucularından, parti genel sekreterliği ve başbakan yardımcılığı yapmış bir hukukçu AKP’liden ağır eleştiriler – suçlamaar geldi.
Leyla Tavşanoğlu’na uzun bir söylem (mülakat) verdi Sayın Yalçınbayır.. Sitemizde yayımladık. (http://ahmetsaltik.net/2013/09/09/akp-kurucusu-yalcinbayir-erdogan-yuce-divanlik-olacak/, 9.9.13)

AKP kurucusu Yalçınbayır : ‘Erdoğan, Yüce Divan’lık olacak’..  dedi!

Önceki gün, yine AKP kurucularından, bakan hatta başbakan yardımcılarından Sn. Abdüllatif Şener, AKP’nin Suriye’de yönetime karşı isyan eden El Nusra örgütüne ağır silahlar sağladığını ve bunun AKP adına ağır bir hata olduğunu belirtti Aydınlık’ta.

Bütün bunlar Tayyip bey için bir anlam taşımıyor mu?
O zaman durum gerçekten ürkünçtür (vahimdir) ve Başbakanın gidişi daha da yakındır.
Bu halk bedel ödemeyi bilir..
Dün öldürülen Ahmet Atakan’ın son yazdığı iletiyi Başbakan ibretle okumalıdır.
80 milyonu aşkın nüfuu olan bir ülke, gerekiyorsa daha çok özveriye katlanır, bedel öder ama Tayyip beyi de AKP’sini de siler, deliğe süpürür. Ödeyeekleri yasal fatura da iyice kabarır..

AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’si her iktidar gibi gidince, şimdiki polisler ve
şefleri de yasa dışı emirleri uygulamaktan hesap vermeyecekler mi?

Halkın içine nasıl, hangi yüzle çıkacaklar??

Sonuç olarak                   ;

Türkiye’nin hızla bir dinginliğe gereksinimi vardır.
İçte ve dışta savaş çığırtkanlığı DER-HAL durudurulmalıdır.
Olimpiyat oylamasından ders alınmalıdır.

AKP’nin – RTE’si / RTE’nin AKP’si 
külahı önüne koyarak iyice düşünmeli ve
bu şiddet sarmalına derhal son vererek toplumla zıtlaşmayı bırakmalıdır.

Ahmet Atakan’dan başlayarak polisin katlettiği cinayetlerin sanıkları yargıya
teslim edilmeldir.

Bu ailelerden devlet özür dilemeli, baş sağlığı dilemeli, tazminat ödemelidir..

  • Tayyp bey, kamuoyu önünde açıkça ve içtenlikle KOLLUĞU uyararak
    bu vahşi ve hukuk dışı şiddeti engellemelidir..
  • Halkla barışmanın yollarını aramalıdır..

Yarın çok geç olmadan..

Bir kez daha çağrı, uyarı ve de ricadır..

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 11.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net