Etiket arşivi: milli irade

Balbay’dan Gül’e açık mektup…

1 No’lu Cezaevi F-3 alt koğuş Silivri / İSTANBUL
(Son 3,5 yıllık adresi)

Balbay’dan Gül’e açık mektup…

Ergenekon davasından 3.5 yıldır tutuklu yargılanan CHP İzmir Milletvekili ve Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay, TBMM’nin yeni yasama yılının 1 Ekim Pazartesi günü başlayacak olması nedeniyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e açık bir mektup kaleme aldı.

Açık mektubuna “Sayın Cumhurbaşkanı” hitabıyla başlayan Mustafa Balbay “Anayasamızın 104. Maddesi’ne göre görev ve yetkilerimizden başlıcası, devlet organlarının uyumlu ve düzenli çalışmasını gözetmektir. Anayasa şahsınıza bu çerçevede yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açılış konuşması yapma, gerektiğinde Meclis’i toplama hakkı vermiştir” dedi. Balbay mektubunda 1 Ekim 2012 pazartesi günü TBMM 24. dönem 2. yasama yılının resmen başladığını vurgulayarak “Tablo şudur: Yasama, yargı ve yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesi adeta kuvvetler yarışına dönüşmüş, denge ve uyum kaybolmuştur” değerlendirmesinde bulundu.Balbay mektubuna şu ifadelerle devam etti:

“Devlet içinde devlet oldular’

“Başbakan, yargının en tartışmalı kurumlarından olan özel yetkili mahkemelere (ÖYM) güvenmediğini açıkça dile getirmiş, ‘devlet içinde devlet oldular’ demiştir. Yürütmenin başının bu çıkışı sonrasında yasama, ÖYM’leri tasfiye eden bir yasa çıkarmıştır. Yargı da yasama organının çıkardığı yasanın özgürlüklerle ilgili bölümlerini uygulamama kararı almıştır.”

Milli irade

Balbay açık mektubunda Cumhurbaşkanı’na “Bütün bunlar sizin ‘Bu düzenlemeler bağlamında özgürlükler bağlamında yararlanacaklar var, bekletilmemeli’ diye düşünüp birkaç saat içinde onayladığınız 3. Yargı Paketi kapsamında yaşanmıştır” değerlendirmesi yaparak, “Seyrek de olsa sizin de altını çizdiğiniz tutuklu milletvekilleri sorununun çözümü, milli iradenin Meclis’te çözümü, milli iradenin Meclis’te tam temsili bu aşamada da gerçekleşmemiştir” dedi.

TBMM eksik başlıyor

“Yüce Meclis, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yasama yılına eksikli başlamaktadır” diyen Balbay mektubunda şunları kaydetti: “Bu durumun da yarattığı olumsuz iklim nedeniyle Meclis’in içinde de, en azından kimi temel sorunların çözümü için beklenen genel uyum gerçekleşememiştir. Bu yıl da Meclis zemininde olumlu bir başlangıç havası oluşamamıştır. Meclis’teki küçük bir yarılma, toplumda derin bir çatlak demektir. Meclis’ten çıkan yasaların adalet beklentisini karşılamaması, yargının üzerine çöken hukuksuzluk gölgesi, devleti devlet yapan organları ve kavramları erozyona uğratmaktadır. Milli iradenin tam temsil edildiği, ortak paydaları yüksek bir Meclis’in sizin de amaçlarınız ve sorumluluklarınız arasında olduğunu düşünmekteyim.”

Balbay, mektubunu “Kaygılarımla” sözcüğüyle tamamladı.

(28 Eylül 2012, Cumhuriyet)

YA MAZHAR OSMAN SÖYLERSE ??

YA MAZHAR OSMAN SÖYLERSE ?

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

Prof. Dr. Mazhar Osman, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli tıp adamlarımızdandır. Askeri Tıbbiye-i Şahane’den mezun olduktan sonra Almanya’da Alzheimer, Spielmayer, Spatz, Jacob, Cerletti gibi ünlü doktorların yanında eğitim almış, ülkeye dönünce Gülhane’de Dr. Raşit Tahsin’in Kürsüsünde asistan olarak çalışmış sonra da
Kürsü Başkanı olmuştur.

1. Dünya Savaşından sonra, asistanları olan Şükrü Hazım Tiner-İhsan Şükrü Aksel- Abdülkadir Cahit-
Fahrettin Kerim Gökay’ı yurtdışına, ünlü doktorların yanına eğitim almaları için, ücretlerini kendisi ödeyerek göndermiştir.

Dr. Refik Saydam’ın büyük yardımlarıyla, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesini kurmuştur.
Türk Milletine hizmet etmiş bu değerli doktorları rahmet ve minnetle anıyorum… Mazhar Osman ve zamanın Başbakanı Adnan Menderes iyi dosttular. Menderes fırsat buldukça doktoru ziyaret eder, hem ülke meselelerini konuşurlar, hem de sohbet ederlerdi. Bir sohbet anında Menderes, Mazhar Osman’a gülerek; “Sen delisin” der.

Mazhar Osman; “Sayın Başvekil, sizin bana deli demeniz hiçbir şey ifade etmez, ama ben size ‘deli’ dersem,
ne Başvekilliğiniz kalır, ne de hürriyetiniz…”

Bu gerçek olayı değerli dostum Sayın Evrensel Erdoğan’ın hatırlatmasıyla, Türkiyeli Başbakan Erdoğan ve S&P adlı derecelendirme kuruluşu arasındaki tartışmayı hatırlattığı için yazdım. S&P, Türkiye’nin not görünümünü “durağan”a çevirince, Erdoğan’ın “nevri” dönmüş ve o sinirle ağzına geleni söylemiş ve “bunu herkese yutturabilirsiniz ama, Tayyip Erdoğan’a yutturamazsınız.” demişti. Hatta Erdoğan’ın “baş düzelticisi” Hüseyin Çelik; “Biz kül yutmayız, mangal boynumuzda asılıdır.” diyerek, Erdoğan’ı bir kez daha düzeltmeye çalışmıştı…
S&P Yetkilileri Çarşamba günü Türkiye’de bir basın toplantısı yaparak, “Keyfin bilir kardeş” anlamına gelen sözler söylediler…

S&P Türkiye Müdürü Zeynep Holmes;
“Türkiye ile derecelendirme konusunda kontratımız devam ediyor. Türkiye istediği zaman bunu iptal edebilir, Türkiye’den özür dilemeyi düşünmüyoruz” dedi…

S&P Türkiye Baş Analisti Zhang;
“Türkiye ihraç ettiği her 100 Dolara karşı, 140 Dolarlık ithalat yapıyor. Kısa vadede borçlanma sıkıntıları çok tehdit edici. Cari açığın finanse edilmesi, not açısından çok önemlidir. Türkiye borçlarını kısa vadeli borçlarla çevirmeye çalışıyor, dünyada yaşanan sorunlar bu düzeni bozabilir” dedi…

Biz bunları iki yıldır söylüyoruz. Türkiyeli Başbakan Erdoğan bizim sözlerimizi dinlemedi. Kendi bileceği iştir. Fakat S&P gibi Derecelendirme Kuruluşları bunları söylemeye başlarlar ve devam ettirirlerse, aynen Mazhar Osman’ın rahmetli Menderes’e dediği gibi “ne Başbakanlık, ne Eşbaşkanlık, ne de özgürlük” kalır…

S&P adlı kuruluşun dediklerini Başbakan Erdoğan’ın anlayabileceği şekilde örnekleyerek anlatarak, son uyarı görevimizi yerine getirelim :

Bildiğiniz gibi Türkiyeli Başbakan Erdoğan, “Sucukçu” olduğunu kendisi söylemişti.
Örneğimizi sucuk üstünden verelim ki, civanım delikanlım şıp diye anlasın:

Kasaptan 140 kilo kemiksiz et alıyorsunuz. İçine baharatını, iç yağını, tuzunu, sarımsağını koyup kıyma makinesinde iki-üç kez çekip, dolduruyorsunuz. Elde ettiğiniz sucukları bir tartıyorsunuz, aha o da ne?

Sucuklar tam tamına 100 kilo çekiyor!.. 140 kilo kemiksiz et ve katkı maddelerinden 100 kilo sucuk çıkarma becerisini gösteren “Usta” kara, kara olasılıkları düşünmeye başlıyor;

1) Ya, kasap bizi kazıklıyor,
2) Ya biz bu işi bilmiyoruz,
3) Ya da, dükkanın içinden birileri hırsızlık yapıp, malı götürüyor…

Kasaba borcunu ödemek için, kısa vadeli borç almaya başlıyor. Arabistan’daki dostlardan, Kuzey Irak’taki
kara para tüccarlarından, tefecilerden borçlanmaya başlıyor. Sıkıştıkça, hem aldığı borcun faizi yükseliyor hem de vadesi kısalmaya başlıyor. Delik büyük, yama küçük olunca bizim sucukçu kendini bu acımasız
“borç sarmalına” kaptırıyor. Çırpındıkça batıyor, battıkça çırpınmaya başlıyor… İşte S&P adlı kuruluşun analistlerinin dedikleri bunlar. İster ders alırsınız, ister bildiğiniz gibi devam edersiniz. Nasıl olsa “Milli İrade” sizsiniz. İster asarsınız, ister kesersiniz…

Sağlık ve başarı dileklerimle .

18 Mayıs 2012, İzmir.

19 Mayıs 1919 Kuvayı Milliye Ruhu ve Günümüz

19_Mayis_1919_kuvayi_milliye_ruhu_ve_gunumuz