Etiket arşivi: Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

YİNE 24 NİSAN GELDİ !!! 

YİNE 24 NİSAN GELDİ !!! 

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

Gerçeği kapar, yer altına gömerseniz, o yine büyüyerek patlar ve yalanı yok eder.” / Emile ZOLA

Ermenistan örgütleri, Almanya’da yaptıkları toplantıda ülkemizin yarısını kapsayan büyük Ermenistan haritasını yayınlamışlar.

Değerli arkadaşlar,

22.4.2013 tarihinde sizlere gönderdiğim YİNE 24 NİSAN GELDİ ve 1915-18 DÖNEMİNİ, 1915-23’e DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYORLAR !!! başlıklı yazımı, birinci dünya savaşına zorla sokulan Osmanlıda, orduyu yöneten Alman Genel Kurmay Başkanlığının önerisi ile gerçekleşen tehcirin 104. yılı nedeniyle sizlerin bilgisine yeniden sunmak istedim.

AB, 15 Nisan 2016’da kendi parlamentosunda kabul edilen Sözde Ermeni Soykırımını da ülkemiz için hazırladığı son ilerleme raporuna ekledi. Ayrıca Almanya Federal Meclisi de 2.6.2016 günü 1915’teki tehcir olaylarını bir soykırım olarak kabul etti.

Burada üzücü olan, “Ermeni soykırımı” tasarısını alman Meclisi’ne getiren ismin Türkiye kökenli olan Yeşiller Partisi’nin Eş Başkanı Cem Özdemir olmasıdır. Tasarısının oylamasında tek ret oy Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Milletvekili Bettina Kudla’dan gelirken, tek çekimser oy da yine CDU milletvekili Oliver Wittke’dan geldi. Buna karşın Alman Parlamentosu’nda yer alan 11 Türkiye kökenli vekil de tasarıya destek verdi.

Hollanda Meclisi de 22.2.2008 de sözde soykırımı 3’e karşı 142 oyla kabul etti. Böylece, AB de sözde Ermeni Soykırımını kabul ettirmek için güzel ülkemizi baskı altına almak istemektedir. Yani AB-D emperyalizminin güzel ülkemizi bölmeye ve yıkmaya yönelik kirli amacı devam etmektedir.

Avrupa’da sözde Ermeni soykırımını tanıyan öbür ülkeler şunlardır: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Rusya, Yunanistan, Belçika, Vatikan, Fransa, İsviçre, İsveç, Slovakya, Litvanya, Çekya, Avusturya, Bulgaristan, Lüksemburg, Almanya, İtalya ve Avrupa Parlamentosu. Ne yazık ki Ermeni tehcirini soykırım olarak kabul eden 14 ülke, üye olmak istediğimiz AB üyesidir. Umarım yıllardır hasretle beklediğimiz, ulusal sorun ve kaygılarımızı paylaşacak yönetici ve danışmanlarımız da bizleri duyar. Gereken önlemleri vakit geçmeden alırlar.

Sevgi ve saygılarımla (22.4.2019).

NOT: Bu vesile, Yüce Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından, Çocuk bayramı olarak dünyada ilk kez ülkemizde gündeme getirilen 23 Nisan ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMIMIZI kutlar, sağlık ve mutluluk dolu günler dilerim. Umarım, tüm yöneticilerimiz, koltuklarını bir saatliğine de olsa, mutlu geleceğimiz saydığımız çocuklarımıza terk etmekten çekinmezler.

YİNE 24 NİSAN GELDİ ve 1915-18 DÖNEMİNİ, 1915-23’e DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYORLAR !!!

“Hiç kimse, duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz…” / W. Shakespeare

Posterler, eskiden 1915-1918 dönemiydi, Şimdi 1915-1923 oldu.

Değerli arkadaşlar,

Amerika, İngiltere ve Fransa maskesini kullanan AB-D Emperyalizmi, Osmanlıyı yıkmak ve parçalamak için Rumları, Kürtleri ve Ermenileri kışkırtarak birçok isyanın çıkmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün önderliğinde emperyalizme ve onların işbirlikçilerine karşı koyarak bağımsızlığı elde eden Türkiye Cumhuriyeti, birçok mazlum ülkeye örnek olmuştur. Bu başarıyı hazmedemeyen dış güçler, şimdi de aynı piyonları Türkiye Cumhuriyetini bölmek ve parçalamak için farklı yöntemleri kullanmaktadır.

Ülkemizi bölmek ve yıkmak isteyen uluslararası AB-D emperyalizmi, son yıllarda ABD’de bulunan Ermeni diasporasını kullanarak amacına ulaşmak istemektedir. Örneğin, Osmanlı dönemini içeren sözde soykırım olayları için yeniden bir tanımlama getirmişler. Yıllardır kendi ifadelerinde ve yazdıkları kitaplarda kullandıkları 1915-1918 olaylarını, şimdi 1915-1923 yılına kadar yaymak istemektedirler. Böylece Yüce Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzü, kurtuluş savaşımızı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini de işin içine sokmayı hedeflemişlerdir. Bildiğiniz gibi, emperyalist güçlerin desteğini alan Ermenistan, 3T (Tanıma-Tazminat-Toprak) kodlu esas amaçları ile 1915-18 yıllarında olmayan Türkiye Cumhuriyetini suçlamaktır. Çünkü Osmanlı sonrası ortaya 35 ayrı devlet çıkmasına karşın, sözde soykırımı sadece 1923 yılında kurulan ve arzu ettikleri topraklara sahip olan Türkiye Cumhuriyetine yükleme peşindeler.

Nitekim, Ermenistan strateji uzmanı ve Ararat Bilim-Strateji Merkezi Başkanı Ayvazyan,
Ermenistan soykırımın Türkiye’ye kabul ettirme sürecinin ikinci aşamasını şimdiden dile getirmeli. Bu ikinci aşama Türkiye’den toprak talebidir. Türkiye, Osmanlı’nın Ermenilere karşı yaptığı zulmün bedelini toprakla ödetmeye zorlanmalıdır diyerek, sözde Ermeni soykırımına karşılık Türkiye’den toprak talep etmenin tam zamanı olduğunu söyledi. Neden ve niçin, Osmanlının yaptığı işin bedeli olarak, Türkiye’den toprak talep edilmesinin tam zamanı olduğu düşünülüyor? Acaba gereken tepkinin verilemeyeceği mi zannediliyor ???

Ayrıca;

  • Dünyada, Ermenistan’dan başka hangi ülkede, komşu ülkenin topraklarını kendi toprağı gibi kabul edip, bunu anayasasında açıkça beyan edildiğini görebiliriz.
  • Yine anayasalarının 13. maddesinde Ararat diye isimlendirerek yer verdikleri AĞRI dağımızı da kendilerine devlet simgesi olarak kabul ettiklerini açıklamaktan çekinmiyorlar.

Değerli arkadaşlar,

Yine 24 Nisan geldi ve AB-D emperyalizminin bölücü yöntemi devam ediyor. Ermeni ve kürt terör örgütleri üzerine araştırmalarıyla tanınan Ercan CİRİTCİOĞLU’nun verdiği bilgiye göre, 24 Nisan 1915 de eceliyle yaşamını yitirenler dışında, Osmanlı da bir tek ermeni bile öldürülmüş değildir.

Peki, 24 Nisan, neden sembol gün olarak seçilmiştir?

Yunan, Bulgar, Sırp halkları Osmanlıdan bağımsızlığını alınca Ermeniler de aynı yolda örgütleniyor. Ermeniler İstanbul’dan, Vana kadar dernekler kurup silahlanıyorlar. Bu arada Osmanlı, Birinci Dünya Savaşına giriyor. Mart 1915 de Rusya, Doğu Anadolu’ya giriyor. Rus desteğini alan Ermeniler, 11 Nisan 1915 de Van’da isyan çıkartıp, Osmanlıya karşı BAĞIMSIZLIK SAVAŞINI başlatıyor.

Bu isyan Van’dan öteki bölgelere de sıçrayınca, daha sonra soykırım iddialarına neden olacak Osmanlının zorunlu göç kararı (tehcir) geliyor. Ancak bu karar sadece Ortodoks Ermenilerine uygulanıyor. İsyana katılmayan Katolik ve Protestan Ermeniler yerlerinde tutuluyor.

Ortodoks Ermeniler, Van’da Kürt ve Türk bütün Müslümanları öldürüp şehri ele geçirince ve isyan öteki bölgelere sıçrayınca, 24 Nisan 1915’te Osmanlı yönetimi, Anadolu’daki bütün Ermeni derneklerinin kapatılmasına ve isyanı destekleyen İstanbul’daki 200 kadar Ermeni aydınının, Çankırı Ayaş’a sürgüne gönderilmesine karar veriyor. Sonra 24 Nisan sürgünleri, burunları bile kanamadan İstanbul’a geri dönüyor.

Görüyorsunuz, gerçek bilgi ve belgeye dayanmayan asılsız iddiaların, tarihçiler tarafından araştırılmasına izin verilmeden, birçok ülkede yasalar çıkarılarak soykırımın yalanının ve 24 Nisanın tanınması işi oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor. Yani AB-D emperyalizmi, yine Ermenileri kullanarak güzel ülkemizi bölmek için tezgahlar kuruyor.

Umarım bu konuda oldukça geç kalınan loby faaliyetlerimizi ve gerçek verilere dayanan araştırmalarımızı, en kısa sürede uluslararası arenada sağduyu sahiplerinin dikkatine sunabiliriz. Devletimiz, hükümetlerimiz, üniversitelerimiz, STK’lar, Türk Tarih Kurumu, askeri ve sivil örgütlerimiz bu konuda işbirliği yaparak ülkemizin haklarını savunmak zorundadır. Aksi halde güzel ülkemizi bölmek isteyen ve bu dönemde AB-D maskesini kullanan emperyalizm, kötü amacına ulaşacaktır.

Sevgi ve saygılarımla (22.04.2013).

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!!

30 AĞUSTOS
ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!!

portresi

 

Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

(AS : Bizim katkmız yazının altındadır..)

 

“Bilelim ki, kazandığımız başarı ulusun kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Aynı başarıları ileride de kazanmak istiyorsak, aynı temele dayanalım ve aynı yolda yürüyelim.” (1923) Mustafa Kemal ATATÜRK

yyyy.gif
Güzel ülkemizin doğasında da Mustafa Kemal ATATÜRK var…

Değerli arkadaşlar,

Sizlere daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK, bir kez daha 20. yüzyılın lideri seçilmiştir (Mayıs-2008). ABD’de Brown Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Arnold Ludwig, geliştirdiği bir metodoloji sonucunda, Atatürk’ün 20. yüzyılın en büyük siyasi lideri olduğunu ortaya koydu. 11 kategoriye göre seçilen liderler sıralamasında 31 puanla Atamız 1. olurken, Mao Zedung ve Franklin Roosevelt 30 puanla 2. olmuşlardır. Dünyayı karıştıran Bush ise 15 puan almış. O’nun dünyanın da kabul ettiği liderliğini ve önderliğini, ne yazık ki bizler hala algılayamadık ve kabullenemedik. 

Güzel ülkemizin doğasında da onun görüntüsü var. Her yıl, 15 Haziran ve 15 Temmuz tarihleri arasında Ardahan’ın Damal ilçesinde, Karadağ eteklerine güneşin yansımasıyla saat 17.32de oluşmaya başlayan görüntü, saat 17.50 sıralarında Atatürk siluetini ortaya çıkartıyor. Yani büyük liderimizin resmi doğamızda var ve O’nu kimse, ne gönlümüzden, ne de doğamızdan silemeyecektir. Ne yazık ki son günlerde birçok hain, O’nun heykelini ve resmini yok etmek için eylemler yapıyor. Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacaksın hem de bu ülkeyi kuran ve bizlere emanet eden liderimize karşı saygısızlık yapacaksın. Vatandaşlığımıza yakışmayan bu eylemleri kınıyorum.

Değerli arkadaşlar,

Yüce önderimiz, Sakarya meydan savaşında

  • “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh da bütün vatandır.
    Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz!”
    diyerek ülkemizin her yerinde savunma yapılması gereğini vurgulamıştır. Bu savunma taktiği dünya harp sistemine yeni bir anlayış getirmiştir. Bu savunma taktiği ile hareket eden ordumuz, hem savunmasını ve hem de büyük taaruz için gereken hazırlıklarını yapmıştır.

Bir yıl sonra Mustafa Kemal’in yönetiminde 26 Ağustos 1922‘de Afyon Kocatepe’de başlayan Büyük Taaruz, 30 Ağustos’ta Dumlupınar Meydan Muharebesi zaferi ile sonlanmıştır. Bu zaferden sonra da İngiliz piyonu Yunan ordusu 9 Eylül’de İzmir’de denize dökülmüştür. Sonra da Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve bizlere emanet edilmiştir. 

Ulusal bağımsızlıkları için tüm dünya ülkelerince örnek alınan bu süreçte, yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK ile O’nun emrinde, güzel ülkemizin kurulması için kanlarını ve canlarını veren tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi, özlemle anarken, şükranlarımızı sunuyoruz.

Sevgi ve saygılarımla (26.08.2016).

NOT      :

Güzel ülkemizde terör yüzünden can yitiklerimiz her gün artmaktadır. Ordumuzun Suriye harekatına karşılık CHP genel başkanı da hedef olarak alındı. Çok önemli bir istihbarat ve işbirliği eksikliğimiz var. Umarım en kısa zamanda bu eksikliği gideririz. Türkiye’mizin kurulmasını ve birçok ülkeye örnek olmasını hazmedemeyen AB-D emperyalizminin, bizleri bölmek, birlik ve beraberliğimizi bozmak için yıllardır uyguladığı proje devam ediyor. Yani yine binlerce vatan evladını yitireceğiz ve AB-D emperyalizmi silah satarak milyarlarca dolar kazanacak. Bu hain projeye karşı koymak için

  • Tüm halkımızı ulusal birliğe ve beraber olmaya çağırıyorum.

========================================

Dostlar,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden meslektaşımız (Biyofizik uzmanı) Sn. Prof. Mehmet Ali Körpınar hocamıza, duygularını içtenlkle paylaşan bu yazısı için teşekkür ediyoruz..

30 Ağustos 1922 Zaferimizin Ulusumuzun ve insanlığın tarihinde özel bir yeri vardır. Anti – emperyalist bağımsızlık ve özgürlük savaşı veren, dünün sömürgesi tüm ülkelere ve halklarına kutlu olsun dileriz. Bu bağlamda dünyaya örnek olan Kurtuluş Savaşımzı ve Kuruluşumuzu bize armağan eden Yüce Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK en başta olmak üzere O’nun dava ve silah arkadaşlarına, saygın şehitlerimize ve gazilerimize bitmeyen bir minnetimiz var.

Büyük Zafer’imizin 94. yılında haklı olarak gururlu ve mutluyuz; her şeye karşın, gerçekçi olarak da geleceğe güvenle bakıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
30 Ağustos 2016, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

KÜRESEL ISINMA ve HAYALET FİLLER !!!


Dostlar
,

Cerrahpaşa Tıp Fakültes’nden meslektaşımız Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar,

Küresel ısınma ve “hayalet beyaz filler” !

temalı bir yazı göndermiş.. Şu “sıcaklarda” okumaya değer..
Kendisine teşekkür ederiz..

Kuresel_isinma2 22.02.05

 

 

 

 

 

 

Slide6

 

 

Sevgi ve saygı ile.
07.09.2015, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ayrıca bakınız : http://ahmetsaltik.net/2013/10/04/kuresel-isinim/

===============================

HAYALET FİLLER !!! 

HAYALET FİLLER: Namibya Cumhuriyeti’ndeki
Etosha milli parkında.. Beyaz filler, görenleri şaşkına çevirdi.

(2.9.2015-Milliyet)

Değerli arkadaşlar,

Dünyamız 135 yılın en sıcak yazını yaşıyor!

Temmuz ayı ve 2015 yılı, sıcaklık kayıtlarının tutulduğu 1880’den bugüne kadar yeryüzünde ölçülen en sıcak ay ve yıl oldu. Güzel ülkemiz de bu günlerde çok büyük sıcaklıklar etkisinde. İstanbul’umuz da dün, 65 yıldır Eylül ayları içinde ilk kez 37,90 C sıcaklığa erişti. Bu anormal sıcaklıklar, halkımızı bıktırıcı hale getirdi.

Bu nedenle, sizlere 10.10.2008 de yazmış olduğum, KÜRESEL ISINMAYA KARŞI: BEYAZ CİSİM başlıklı yazımı yeniden anımsatmak istedim. Çünkü güzel dünyamızın en büyük sorunu olan küresel ısınmaya karşı, bir an evvel gereken önlemlerin alınması gerekiyor.
Bunun için de aşağıdaki yazımda görüldüğü gibi sizlere, BEYAZ RENK kavramını seçenek olarak sunmuştum. 

Meğerse bu önerimi, Afrikadaki filler de kendi yaşamlarında yıllardır uyguluyorlarmış.Sıcaktan korunmak için kendilerini beyaz kil ve çamurla kaplayan filler, amatör fotoğrafçı SchalkVan der Merwe tarafından parktaki gölde zebralarla birlikte fotoğraflandılar. Beyaz kalsit ve kil yüzünden renkleri beyaza dönen bu fillere
‘büyük beyaz hayaletler’ deniyormuş. 

Umarım bu önerimi tüm yöneticilerimiz ve danışmanları da duyar ve en kısa zamanda, kendi yaşamımızda ve güzel ülkemizde de küresel ısınmaya karşı BEYAZ RENK önlemini alırız. 

Sevgi ve saygılarımla (7.9.2015).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

***** 

KÜRESEL ISINMAYA KARŞI: BEYAZ CİSİM!!! 

  • “Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.”  / Mustafa Kemal ATATÜRK

Dünyamızdan yansıyan ve yayımlanan ısı enerjisi (Kato).

Değerli arkadaşlar,

Six Degrees kitabının İngiliz yazarı Mark Laynsın’a göre,

  • küresel sıcaklıklar 10 artarsa Grönland’da bulunan buzullar ve buz adaları yok olacak,
  • ortalama sıcaklıklar 30 artarsa kutuplarda hiç buzul kalmayacak,
  • 40 artarsa okyanuslardaki su seviyesinde çok ciddi yükselmeler olacaktır.
  • Tek bir derece daha artarsa, iklim değişikliklerinin alaca karanlık kuşağı başlayacak ve
  • 60 lik artışta ise kıyamet günü gelecekmiş. 

Değerli arkadaşlar,

Güneşten ışıma yolu ile dünyamızın her metrekaresine 1350 Wattlık ısı enerjisi gelmektedir. Gelen bu enerjinin bir kısmı atmosferde soğurulmakta, bir kısmı dünyamızdaki beyaz cisimler (kar, buz, beyaz bulut vs) ile tekrar uzaya yansıtılmakta ve bir kısmı da yerküre tarafından emilmektedir. Beyaz cisimler tarafından yansıtma miktarı, gelen enerjinin yaklaşık %30 u kadardır. İşte küresel ısınmanın artmaması için öncelikle dünyamızın yansıtıcı özelliğinin değişmemesi gerekiyor. 

Ancak son yıllarda küresel ısınma yüzünden, özellikle kutuplardaki yansıtıcı beyaz cisimlerin (kar ve buzdağları) erimesi ile dünyamızın yansıtıcı özelliği azalmıştır. Yani her yıl gittikçe daha fazla eriyen kar ve buz adalarından kaybettiğimiz yansıtıcı alanların diğer yerlerde yeniden kazanılması gerekiyor. Bu kazanımın, çevremizdeki beyaz cisimlerin çoğaltılması ile mümkün olacağı inancındayım. 

Ayrıca beyaz cisimlerin aksine, siyah cisimlerde üzerine düşen güneş enerjisini olduğu gibi soğurduğu için mümkün olduğunca siyah renkli cisimlerden de kurtulmamız gerekiyor. 

Bu amaca yönelik;

  • Özellikle ekvatora yakın bölgelerdeki konutlarımızın balkon, çatı ve teraslarını beyaza boyayalım (yapılan bir araştırmada, bu şekilde bir uygulama sonucunda klima masraflarından da %25-30 tasarruf sağlandığı ortaya çıkmıştır)
  • Uçaklar gibi diğer kara ve deniz taşıtlarımızın da, beyaz veya açık renklerle boyanmasını sağlayalım,
  • Siyah ve koyu renk taşıtları imal etmekten ve kullanmaktan kaçınalım,
  • Kara yollarımızdaki siyah asfaltlar yerine açık renkli kaplamaları tercih edelim,
  • Kaldırımlarımızda da yine siyah asfalt yerine açık renkli kaplamaları kullanalım, 

Değerli arkadaşlar,

Bu uygulamalar sonucunda; araç, konut ve işyerlerimizde daha az harcanan elektrik ve diğer enerjilerin elde edilmesinde kullanılan fosil yakıtları da azalacaktır. Bu azalmaya bağlı olarak atmosfere salınan CO2 miktarı ve dolayısıyla, küresel ısınmaya direkt etki eden güneş enerjisinin atmosfer tarafından soğurulması da azalacaktır. 

Giderek artan küresel ısınmaya karşı özellikle hükümetlerin, yerel yönetimlerin, STK ve meslek örgütlerinin yani herkesin üzerine düşen görevi yapması geleceğimiz için çok önemli. Bu konuda sizlerde çeşitli öneriler getirebilirsiniz. Kazanan önce güzel ülkemiz, sonra tüm dünya olacaktır.

Sevgi ve saygılarımla (10.10.2008).
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

NOT:

1- Erzurum Büyükşehir Belediyesi, tarihi Lala Paşa Camiinin çevresindeki 11 çam, huş ve kestane ağacını bir gecede kesti. Yarım asırlık ağaçları kesen belediye, yerlerine ışıklandırılmış metal ağaçlar kondurdu. (24.09.2008-Milliyet)

2- Konya’daki Tuz Gölünde risk yok. Çünkü artık 2 milyon yıllık Tuz gölü bilinçsizce açılan kuyular yüzünden yok oldu. (23.09.2008-Milliyet)

3- Avrupa’nın en kurak 10 kentinden 6 sı Türkiyede. Avrupanın en kalabalık kentinin İstanbul olduğunu açıklayan Eurostat,Avrupa’nın en kurak kentleri arasında İzmir, Manisa, Adana, Antalya, Konya ve Antep’i saydı (25.09.2008-Milliyet)

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!


30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN !!!

 portresi

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

 

 

“Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan zaferler kalıcı olmaz, az zamanda kaybedilir.”
(1923, İzmir)
Mustafa Kemal ATATÜRK

Güzel ülkemizin doğasında da Mustafa Kemal ATATÜRK var!

Değerli arkadaşlar,

Sizlere daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK, bir kez daha 20. yüzyılın lideri seçilmiştir (Mayıs-2008). ABD’de Brown Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Arnold Ludwig, geliştirdiği bir metodoloji sonucunda,

  • Atatürk’ün 20. yüzyılın en büyük siyasal lideri olduğunu ortaya koydu.

11 kategoriye göre seçilen liderler sıralamasında 31 puanla Atamız birinci olurken, Mao Zedung ve Franklin Roosevelt 30 puanla ikinci olmuşlardır. (Dünyayı karıştıran Bush ise 15 puan almış.)

O’nun (ATATÜRK‘ün) dünyanın da kabul ettiği liderliğini ve önderliğini,
ne yazık ki bizler hala algılayamadık ve kabullenemedik. 

Güzel ülkemizin doğasında da onun görüntüsü var. Her yıl, 15 Haziran ve 15 Temmuz tarihleri arasında Ardahan’ın Damal ilçesinde, Karadağ eteklerine güneşin yansımasıyla saat 17.32’de oluşmaya başlayan görüntü, saat 17.50 sıralarında Atatürk siluetini ortaya çıkartıyor.
Yani büyük liderimizin resmi, doğamız da var ve O’nu kimse, ne gönlümüzden, ne de doğamızdan silemeyecektir. Ne yazık ki son günlerde birçok hain, O’nun heykelini ve resmini yok etmek için eylemler yapıyor. Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacaksın hem de
bu ülkeyi kuran ve bizlere emanet eden liderimize karşı saygısızlık yapacaksın. Vatandaşlığımıza yakışmayan bu eylemleri kınıyorum.

Değerli arkadaşlar,

Yüce önderimiz, Sakarya meydan savaşında;

“Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh da bütün vatandır.
Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz!”

diyerek ülkemizin her yerinde savunma yapılması gereğini vurgulamıştır. Bu savunma taktiği dünya harp sistemine yeni bir anlayış getirmiştir. Bu savunma taktiği ile hareket eden ordumuz, hem savunmasını ve hem de büyük taarruz için gereken hazırlıklarını yapmıştır.

Bir yıl sonra Mustafa Kemal’in yönetiminde 26 Ağustos 1922’de Afyon Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos’da Dumlupınar Meydan Muharebesi zaferi ile sonlanmıştır.
Bu zaferden sonra da İngiliz piyonu Yunan ordusu 9 Eylülde, İzmir’de denize dökülmüştür. Sonra da Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş (AS : 29 Ekim 1923) ve bizlere emanet edilmiştir. 

Ulusal bağımsızlıkları için tüm dünya ülkelerince örnek alınan bu süreçte, yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK ile O’nun emrinde, güzel ülkemizin kurulması için kanlarını ve canlarını veren tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi (AS: sağkalan hala var m??) hasretle anarken, şükranlarımızı sunuyoruz. 

Sevgi ve saygılarımla (26.08.2015).

NOT:

Güzel ülkemizde terör yüzünden yine can yitiklerimiz başladı. Türkiye’mizin kurulmasını ve birçok ülkeye örnek olmasını hazmedemeyen AB-D emperyalizminin, bizleri bölmek,
birlik ve beraberliğimizi bozmak için yıllardır uyguladığı proje (AS: tasarım) devam ediyor.
Yani yine binlerce vatan evladını yitireceğiz ve AB-D emperyalizmi de silah satmak için milyarlarca dolar kazanacak. Tüm halkımızı bu hain projeye karşı koymak için birlik ve
beraber olmaya çağırıyorum..

=================================

Dostlar,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi hocalarından değerli meslektaşımız Sayın Prof. Dr.
Mehmet Ali KÖRPINAR
güzel bir yazısını daha bizlerle paylaşıyor sağolsun…

Evet dostlar… 93 yıl önce bugünlerde Afyon dolayında bir Ulusun ölüm – kalım savaşı veriliyordu. Sakarya’dan yalnızca 13 ay sonra.. Şu dakikalar, Büyük Taarruz’un Afyon ovasında başlatılmasının 24. saatine doğru koşmakta.. Dün gece sabaha doğru 05.30 gibi, şafak sökerken Türk topları gürlemeye başlamış ve Ordumuz “Büyük Taarruz”u başlatmıştı. Başkumandan, aynı zamanda Büyük Millet Meclisi Başkanı olan Mustafa Kemal Paşa idi. Emperyalizmin maşası, silahlandırıp üzerimize aldığı komşu Yunanlar perişan ediliyordu.

Ata Kocatepe'de, 26 Ağustos 1922Mustafa Kemal Paşa’nın “15 gün sürecek” dediği büyük savaş,
1 gün eksiği ile 9 Eylül 1922’de tamamlanmış ve işgalci – soykırımcı – tecavüzcü – talancı – zalim – yakıp yıkıcı, doğa düşmanı Yunan ordusu İzmir’de denize dökülmüştü.. Yunan ordusu geri çekilirken köprüleri ve yolları havaya uçuruyor, hayvanları tarayarak öldürüp su kuyularına dolduruyor ve sivil
ve silahsız halkı öldürerek evleri – tarlaları.. yakıp yıkıyordu..

Afyon ovası, günümüzden 93 yıl önce şu saatlerde tam bir cehennem idi..

Gözlerini kırpmadan bu vatan ve ulus için ölüme – şehit olmaya koşan ve olan…
binlerce (on bini aşkın) vatan evladını asla ödenemez bir minnet ve şükran ile anıyoruz.
Aziiiiz mi aziz anıları önünde yerlere dek eğiliyoruz… Borcumuzu ödeyebilmenin tek yolu, Vatanı – Ulusu özgür ve onurlu, başı dik ve gönenç içinde sonsuza dek yaşatmaktır!

Nazım Hikmet o geceyi saat saat anlatır Kuvayı Miliye Destanı‘nda..
O görkemli (muhteşem) dizeleri, bu yazıdan hemen sonra ayrıca sitemizde paylaşacağız.

Sevgi ve saygı ile.
27 Ağustos 2015, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Bağlantı


ÇEVRE FELAKETİ YAŞIYORUZ !!

“Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için
lazım gelen şey, 
kendisi için değil, kendisinden sonra
gelecekler için çalışmasıdır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

 Çevreci karga…

İnsanın yapamadığını, İzmir Kültür Park’ta yaşayan karga yaptı! 
(17.6.2015-DHA)

 *****

portresi

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
İstanbul Üniv. Cerrahpaşa Tıp Fak.

Değerli arkadaşlar,

Güzel ülkemizde ve dünyamızda; küresel sermaye ve AB-D emperyalizminin çıkarları yüzünden oluşan çevre kirlilikleri nedeniyle sağlıklı ve mutlu yaşamımız giderek tehlikeye düşmektedir. Bizden sonraki kuşaklara da daha riskli ve kirli bir dünya bırakmamız söz konusu. Pek çok gelişmiş ülkede toplum, yaşanan çevre felaketlerine karşı hem siyasal hem de sivil toplumsal örgütleri ile gereken tepkilerini çok güzel ortaya koymaktadır. Ne yazık ki güzel ülkemizde siyasal yaşam kısırlaştı ve yalnızca dinsel siyasete veya etnik kimliğe dayalı duruma geldi. Çağdaş demokrasilerde olduğu gibi ülkemizde yaşanan çevre kirliliğine ve halk sağlığına karşı duyarlı bir siyaset ve siyasal güç söz konusu değil.

Oysa dünyamızda ve güzel ülkemizde her yıl yinelenen ve yıllardır süren çevre sorunlarımızı dile getirmemiz ve hep birlikte çözümler aramamız gerekir. Örneğin :

  • ÇEVRE ALARMI SANAYİYİ DURDURDU. Şili’nin başkenti Santiago’da yaşanan olağanüstü hava koşulları gerekçesiyle çevresel acil durum ilan edildi. 900 fabrikada üretim 24 saat süreyle askıya alındı. (23.5.2015-Milliyet).
  • KALİFORNİYA CAYIR CAYIR. ABD’nin Kaliforniya eyaleti cehenneme döndü. Denetim altına alınamayan 21 yangın, toplam 542.280 m2’lik alana yayılmış durumda. Şu ana dek ancak %12’si denetim altına alınabilmiş (5.8.2015-Cumhuriyet). Umarım, en kısa sürede gereken hazırlıklar yapılır ve güzel ülkemizde de bu felaketi yaşamayız.
  • HORTUM-YILDIRIM-SEL. Garip bir yaz mevsimi yaşıyoruz. İzmir’de 2 hortum, Bodrum Kadıfekale plajı açığına düşen yıldırım ve Bartın’da 1 saatte m2 ye düşen 27 kg yağış ile pek çok ev ve işyeri su altında kaldı (20.6.2015-Sözcü).
  • PAKİSTAN’da AŞIRI SICAKLARDAN ÖLENLERİN SAYISI 700’e ÇIKTI. Pakistan’da 45o yi bulan hava sıcaklıkları nedeniyle can yitimi 700’e ulaştı. Ülkede acil durum ilan edilirken, sıcaktan etkilenenler için acil yardım merkezlerinin açılacağı belirtildi (24.6.2015-Milliyet).
  • AŞIRI SICAKLARIN SUÇLUSU DEV GÖKDELENLER. Giderek gökdelen adasına dönen İstanbul’da bunaltıcı sıcakların suçlusu bulundu. Gökdelenlerin rüzgarı engellediğini belirten uzmanlar, dev binaların cam kaplamalarının da Güneş ışıklarını yansıtarak ısıyı daha fazla artırdığına dikkat çekiyor (10.7.2015-Milliyet).
  • KURBAĞALIDERE’de KOKU DAYANILMAZ, 50 MİLYONLUK FOKURTU !
    Yıllardır ıslah edilmeyen Kurbağalıdere’den sıcakların etkisiyle daha keskin bir koku ve renkli kabarcıklar çıkıyor. 3 yıl önce 50 milyona ihale edilen ıslah projesi bekliyor. Bakteri yuvası dere için Kadıköy halkı sokaklara dökülüyor (30.7.2015-Milliyet).
  • ISTRANCA ORMANLARINA HANÇER. Kırklareli, Demirköy İlçesi ve Balaban köyleri arasındaki Istıranca ormanlarında kalan 2.831 hektarlık alanda, 91 adet bakır arama sondajı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığından izin çıktı (2.7.2015-Cumhuriyet).
  • KATLİAMA KARŞI NÖBET. Artvin Cerattepe dünyanın 100 doğal ormanından birine sahip. Burada maden çıkarılmasına Yargıtay izin vermedi. Ama Doğa harikası yaylaya teleferik kurmak için şirkete onay çıkınca, Artvinliler ayağa kalktı, yolu kapatıp iş makinelerini durdurdu (30.06.2015-Sözcü).
  • TOPRAĞIMIZI YİTİRİYORUZ. Türkiye son 10 yılda tarım alanlarından %10’unu yitirdi. Buna göre 650.000 hektara yakın arazi imara, turizme ve sanayileşmeye kurban gitti (5.7.2015-Sözcü).
  • YEŞİL YOL KARADENİZ’i İKİYE BÖLDÜ. Samsun’dan Artvin’e kadar 8 ildeki 40 yaylayı karayoluyla birbirine bağlayacak Yeşil Yol Projesi tartışmaları bitmiyor. Çevreciler projenin ekosistemi yok edecek çevre felaketi olduğunu söylüyor. Projeye destek çıkanlar ise “Turizmi baltalamaya kimsenin hakkı yok.” diyor (15.7.2015-Milliyet).
  • ARAP TURİST GÖZÜNÜ KARADENİZ YAYLALARINA DİKTİ. Ordu’ya 50 milyon $ yatıran Araplar, yaylalara göz dikti. Çambaşı ve Aybastı Perşembe yaylasına tatil köyü yapmak istiyorlar. Geçen yıl kenti 15.000 Arap turistin ziyaret ettiği, 8.000’nin kentte konakladığı belirlendi (1.7.2015-Cumhuriyet).
  • TRAFİKTE BÜYÜK TEHLİKE: DİKKAT! ‘YANICI’ ARAÇLAR YOLLARDA.
    Fırsatçılar, otel ve restoranlardan topladıkları yemek yağlarını “beyaz ruh” ile karıştırıp yakıt üretti. Çok çabuk yangına neden olan yakıtın, Esenler otogarından otobüs ve minibüslere dağıtıldığı ortaya çıktı. (9.7.2015-Milliyet).
  • KÖPEK ETİ FESTİVALİ, İSYANA KARŞIN BAŞLADI. Çin’de 10.000 köpeğin etleri için katledileceği festival, dünyadan gelen tepki seline kulak tıkayarak başladı. Çinli bir kadın, son anda parasını ödediği 100 köpeği kurtarmayı başardı (23.6.2015-Milliyet).
  • GELENEKSEL KATLİAM. Faroe adalarında “geleneksel” olarak düzenlenen avda 250 balina bir gün içinde katledildi (26.7.2015-Milliyet).
  • KATİL DİŞÇİ. Zimbabwe’nin en ünlü simalarından biri haline gelen ve insanlara gösterdiği yakınlıkla tanınan Cecil isimli aslanı, ABD’li dişçi Walter Palme, okla vurarak avlamış (29.7.2015-Milliyet).
  • BİRİ BU KADINI DURDURSUN. Güney Afrika’da avlanan aslan Cecil’in öldürülmesi uluslar arası kamuoyunun tepkisini çekerken, ABD’nin Idaho eyaletinden Sabrina Cogatelli de vurduğu zürafa ile anı fotoğrafı çektirdi (3.8.2015-Cumhuriyet).

*****

Değerli arkadaşlar,

Yukarıda sıralamaya çalıştığım, dünyada ve ülkemizdeki çevre felaketlerine karşı halkımızın, sizlerin, STK’ların, tüm yöneticilerimiz ve danışmanlarının umarım dikkatini çekebilirim ve de gereken önlemleri de zamanında ve hep birlikte alırız. Özellikle çevre kirliliği için alınması gereken önlemler ne denli gecikirse, olası çözümlerin de o denli zorlaştığı sonucunu, bilgilerinize sunmak isterim. Aksi halde dünyamızı ve onun en güzel ülkesinin doğal yaşam olanaklarını göz göre göre yitireceğiz.

Sevgi ve saygılarımla (12.08.2015)

NOT     : Güzel ülkemiz, iç ve dış güvenlik açısından oldukça kötü günler yaşıyor.
Her gün saygıdeğer canlarımızı yitiriyoruz. Bu terör kaosu sürerse ekonomik sıkıntılarımız da artacaktır. Yıllardır uyguladıkları projeler ile bizleri birbirimize düşman edenler ise
zil çalıp oynuyor. Bu tuzaktan en kısa sürede çıkmayı umut ediyorum
.

=================================

Dostlar,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden meslektaşımız olan Sayın Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
çok canalıcı bir sorunu çarpıcı örneklerle dile getirmiş.. “Çevreci karga” motifi bir parça kurgu gibi dursa da, verilmek istenen iletiye dikkat çekmek açısından akıllıca olmuştur..

Hepimizin çoook ciddi sorumlulukları var bu bağlamda.

1. Önce GEREKSİZ VE AŞIRI NÜFUS ARTIŞINI KESİNKES DURDURMAK!
HER AİLEYE 1 ÇOCUK… BAŞKA YOLU YOK..

2. İkinci olarak, en üst düzeyde tasarruflu yaşamak.. Zerre israf yapmamak.

3. olarak, çevrenin sonlu olduğunu akıldan çıkarmamak ve gelecek kuşaklara karşı
mirasyedi savurganlığı değil emanetçi sorumluluğu

Dunya_bize_emanet

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı; kent rantları için kafa yorduğu ölçüde,
çevre sağlığı güvenliği – geleceği açısından da ciddi emek harcamak zorunda!

Öyle ki, tam bir toplumsal seferberlik düzeyinde üstelik..

Sevgi ve saygı ile.
12 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ATATÜRK ve TÜRK KADINI


Dostlar
,

Değerli Meslektaşım Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi),
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir yazısını yollamıştı
ve dün o yazıyı yayımlamıştık.. Bu gün de kısa ama etkileyici bir görsel yolladı.

Teşekkür ederek bunu da paylaşalım..

İzlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

ATATURK_ve_Turk_Kadini

Yüce ATATÜRK‘e de, bize yaşamı olanaklı ve keyifli kılan
tüm kadın arkadaşlarımıza da, emekçi kadınlarımızın emeklerine de
hürmet ve şükranla..

Sevgi ve saygı ile.
8 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

HER GÜN KADINLARIMIZIN !!!

Dostlar,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden değerli meslektaşımız Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar,

“HER GÜN KADINLARIMIZIN !!!” başlıklı bir yazısını paylaşmakta..

Teşekkür ederek sizlere sunuyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
7 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================================

HER GÜN KADINLARIMIZIN !!!

portresiProf. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

“Bir toplum aynı amaca, bütün kadınları ve erkekleri ile birlikte yürümez ise o toplumun ilerlemesine
teknik olarak olanak ve bilimsel olarak olasılık yoktur.” 


Mustafa Kemal ATATÜRK

Değerli arkadaşlar,

Yaşadığımız her gün ve her dakika, kadınlarımız sayesinde, daha çağdaş ve
daha mutlu olmaktayız. O nedenle 
HER GÜN KADINLARIMIZINDIR !!! 

Yeter ki onlara gereken önemi, saygıyı ve sevgiyi gösterelim. 

Ne yazık ki güzel ülkemizde, kadına karşı şiddet giderek artmakta ve kadınlarımız için sığınma evlerine ivedi gerek duyulmaktadır. Özellikle yerel seçimler öncesinde
tüm adaylarımızdan, zor koşullarda yaşamaya çalışan kadınlarımız için
her ilçede sığınma evleri yapımı için gereken önemi göstermelerini bekliyorum. 

Yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sayesinde kadınlarımız;
güzel ülkemizde 1934’te seçme ve seçilme hakkına kavuşurken, İtalya ve
Fransa’da 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de ancak bu hakka kavuştular.

O’nun saygıdeğer kadınlarımız hakkındaki değerli yorumlarından bir bölümü ilişiktedir.
Bu konuda hazırlanmış güzel bir çalışmayı, 8 Mart kadınlar günü nedeniyle
sizlerle paylaşmak istedim.
 

Ayrıca KONDA’nın Ocak-2012’de yaptığı Siyasal ve toplumsal araştırma dizilerinden TÜRKİYE AİLE YAPISI konulu çalışmada, kadınlarımızın yaşadığı aile sorunlarından bazılarını aşağıda bilgilerinize sunmak istedim. Nereden nereye gelmişiz !!! 

Yüce önderimizle ne kadar övünsek yeridir. 

Sevgi ve saygılarımla (7.3.2014).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

*****

Ocak’12 Barometresi – KONDA 

Siyasal ve toplumsal araştırmalar dizisi: Türkiye aile yapısı

http://www.chppusula.com/dosyalar/Barometre_Rapor_Ocak_2012.PDF 

Türkiye’de 18 yaş üstü yetişkin nüfusun %71,6’sı evli, %21,2’si bekar, %0,9’u nişanlı, %1,4’ü boşanmış ve %4,9’u duldur. Evlilik biçiminde hâlâ ağırlık, görücü usulüyle evlenmededir (% 48,1) ve nüfusun %8,2’si rızası dışında aile büyüklerinin kararıyla evlendirildiğini söylerken, %43,7 oranında karşılıklı karar vererek evlenme vardır. 

  • Kadının kararlardaki rolü; Haneye mobilya, beyaz eşya alınırken
    kadınların kararlardaki rolü %54,6 iken, çocuğun hangi okula gideceği kararında
    hanelerin yalnızca % 18,5’inde kadının etkin olduğu görülüyor.
  • Her 10 ailenin 6’sında evli çiftlerden ancak bir kişi çalışırken, yalnızca bir ailede eşlerden her ikisi de çalışmaktadır. (A.S. 10 ailenin 3’ünde de her 2 eşin de işsiz olduğu anlaşılıyor!) Eşlerin her ikisinin de üniversite eğitimli olduğu aileler yalnızca %5, birisinin üniversite öbürünün lise eğitimli olduğu aileler
    %5 oranındadır.
  • Evli çiftlerin %10,3’ünde eşlerin her ikisi de çalışmakta, %58,3’ünde yalnızca
    biri çalışmakta, %31,4’ünde ise ikisi de çalışmamaktadır.
  • Yaşam biçimini modern olarak tanımlayanların %14’ünün,
    geleneksel muhafazakârların %25’inin, dindar muhafazakârların ise
    %34’ünün evliliği, akraba evliliğidir.
  • Bir erkekle bir kadının birlikte yaşaması için dinsel nikâhın koşul olduğu fikrinde olanlar %76,2 oranındadır. Bir erkekle kadının birlikte yaşamaları için dinsel nikah koşuldur diyenler doğal olarak Dindar Ailelerde en yüksek oranda iken,
    Modern Aileler’e doğru azalmaktadır.
  • “Bir kadın sevdiği adamla resmi veya dinsel nikâh olmadan birlikte yaşayabilir. fikrini onaylayanlar yalnızca %10,3, karşı çıkanlar % 82,1 oranındadır.
    Nikahsız birlikteliğe en düşük hoşgörü Dindar Ailelerde görülmektedir.
  • “Kızım, kız kardeşim aile büyükleri beğenmese bile evleneceği kişiyi seçebilir.”
    fikrini onaylayanlar %61.8, karşı çıkanlar yüzde 22.8 oranındadır.
    Bu fikri sahip olanlar en çok Modern Aileler arasında görülmektedir.
  • Eşiyle akraba olanlarla nasıl evlendiği arasında da bağlantı olduğu gözlenmektedir. Evliliğe karşılıklı karar verenlerin yalnızca %15’i eşiyle akraba iken, görücüde %33, aile büyükleri kararıyla evlenenlerde %55’i akraba ile evlidir.
  • Eşiyle 1. derece akraba olanların %51’i görücü
    yöntemiyle, 
    %19,8’inin aile büyüklerinin kararıyla evlendiğini söylemektedir.
  • Eşiyle uzaktan akraba olanların %62,7’si görücü yöntemiyle %15,4’ü
    aile büyüklerinin kararıyla evlendiğini söylemektedir.
  • 51 milyon yetişkin içinde %6,3 oranında (3,2 milyon yetişkin) dolayında
    dul veya boşanmış olan birey vardır.
  • ·         Evliliklerin neredeyse yarısı hâlâ “görücü usulüyle” yapılmaktadır.
  • ·         17,5 milyon hanenin %8,2’sinde (1,4 milyon evlilik) rıza dışı evlilik vardır.
  • ·         17,5 milyon hanenin %9,9’undaki evlilik (1,7 milyon evlilik) 1. derece akrabalar arasında, %16,1’indeki evlilik (2,8 milyon evlilik) uzaktan da olsa
    yine akrabalar arasında gerçekleşmiştir.
  • ·         Yalnızca imam nikâhıyla evli olmak eğitim düzeyi azaldıkça artmaktadır.

AMERİKAN YALANLARI ve ERMENİ SORUNU


Dostlar
,

24 Nisan (1915’in yıldönümü) geliyor gene..

Her yıl Türkiye’ye deyimi yerinde ise (güzelim Türkçesi varken “tabiri caizse” diye yaygın olarak kullanılıyor ne yazık ki!) Çin işkencesi yapılıyor uluslararası diplomasinin kuytularında.. Batı Emperyalizminin mide bulandıran ikiyüzlülüğüne
tipik örneklerden “sözde Ermen soykırımı“!

Bu bağlamda elde sayısız belge var oysa..
Özellikle kendisini bu işe adayan genç araştırmacı Mehmet Perinçek..
Birkaç yıldır babası Doğu Perinçek ile birlikte hapiste..
Baba Perinçek 24 Mart 2008’de tutuklandı, hüküm almadan 6. yılında.
Oğul Perinçek ise 23 Ağustos 2011’den beri 2 yıldır “içeride” !

ERMENİ SOYKIRIMI EMPERYALİS BİR YALANDIR diye haykırdılar Lozan’da Türkiye’nin kahramanarı.. Bunların önemli bir bölümü yıllardır “içeride”!

“İçeriye” alınmalarında acaba bu yurtsever eylemlerinin belirleyici payı var mı?

Bu birikimli ve uzman yurtseverleri yıllarca “içeride” tutan bir yönetim,
son derece kapsamlı uluslararası saldırıları nasıl göğüsleyecek??

Çook kaygılıyız.. Bu sorular endişelerimizi daha da büyütüyor..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden değerli meslektaşımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar, pek haklı olarak 3 hafta öncesinden uyarıda bulunuyor. Yazısı aşağıda..

Ayrıca, E. Amiral Türker Ertürk de benzer konuyu işledi ve sitemizde yer verdik :

ABD BÜYÜKELÇİLERİNİN MANTIK DIŞI ÇELİŞKİLERİ.. 

http://ahmetsaltik.net/abd-buyukelcilerinin-mantik-disi-celiskileri/ (2.4.13)

“Sözde Ermeni soykırımı” hakkında sitemize ilerleyen günlerde
epey bilgi belge koyacağız..

Bu arada, sıkı kanıtlar ortaya koyan Türk Tarih Kurumu önceki başkanı
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da görevden alndı..

Tüm bunlar rastlantı mı? Değilse bu siyasal kadro Türkiye’yi nasıl savunacak?
Yoksa niyet başka başka mı ??

  • 100. yılda (24 Nisan 1915 – 24 Nisan 2015) kalıcı darbe yemeyelim!?

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 3.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================

AMERİKAN YALANLARI ve ERMENİ SORUNU

“Hiç kimse; duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz…”W. Shakespeare

 2013 doğrular ve 1918 yalanları..

Morgenthau'nun_Ermeni_soykirimi_sacmaliklari

Değerli arkadaşlar,

30 Mart 2013 Cumartesi günü, Hasköydeki Rahmi Koç Müzesinde,
değerli
Şükrü Server Aya’nın yazmış olduğu PREPOSTEROUS PARADOXES
of AMBASSADOR MORGENTHAU
 adlı kitabın tanıtım toplantısına katıldım.

Yukarıda kapağı bulunan bu kitap, yanında Osmanlıda Amerikan Elçisi olarak görev yapan Henry Morgenthau tarafından 1918 yılında, Ermeni sorunu için yazılan AMBASSADOR MORGENTHAU’S STORY adlı kitabın yalan ve yanlışlarını
sayfa sayfa irdeleyerek ortaya koyuyor.

Dönemin ABD Başkanı W. Wilson tarafından da yazımı onaylanan ve Osmanlıyı, ERMENİ sorununda suçlamak için yalan ve yanlışlarla dolu kitap, ne yazık ki
bugüne dek geçerliliğini korumuştur.

Neyse ki, 1930 doğumlu ve Ermeni sorunu hakkında 5 kitabı olan saygıdeğer
Şükrü Server Aya tarafından yapılan araştırmalar sonucunda belgelerle desteklenen yalanların ortaya çıkarılması ile söz konusu kitabın geçerliliği bence kalmamıştır.
1918’den beri birçok kişiyi ve kurumları kandıran bu kitap hakkında yapılan bu çalışma keşke daha önce yapılabilseydi.

Saygıdeğer Şükrü Server Aya‘nın kitabının basımı için destek veren ve organize eden İrlandalı AtholBooks yayınevine ve direktörü Dr. Pat Walsh’a da çok teşekkürler.

Gönül arzu ederdi ki, bu basımı ve desteği Türk Tarih Kurumu yapsaydı.
Ne yazık ki
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu‘nun 2008’de görevden alınmasından sonra artık Türk Tarih Kurumu’nun, Ermeni sorununda adı ve sanı duyulmuyor.
Söz konusu kitabın tanıtım toplantısında da Türk Tarih Kurumu’ndan kimse yoktu.

Umarım öbür devlet kurumlarımız, STK’lar, Vakıflar ve Dışişleri Bakanlığımız da
bu uyarımı dikkate alırlar. Önümüzdeki dönemde bu kitabın özellikle
“sözde Ermeni Soykırımı” nı tanıyan Yunanistan, Belçika, Lübnan, İtalya, Fransa, İsviçre, Kanada, Slovakya, Hollanda, Polonya, Arjantin, Rusya, Uruguay, Almanya, Venezuela, Litvanya, İsveç devletleri ile ABD’nin 42 eyaletindeki yetkili elçiliklerimize
ve medya kuruluşlarına gönderilmesini ve de orada dağıtılmasını organize ederler.

Bu konuda oluşması gereken tepkiler ve araştırmalar, hep bireysel kalmış, hükümetlerimiz ve kurumlarımız tarafından yeterince lobi faaliyeti yapılamamıştır.
Ancak;

– rahmetli Kamuran Gürün,
– Bilal Şimşir,
– Prof. Dr. Türkkaya Ataöv,
– Uluç Gürkan ve
– Şükrü Server Aya..

gibi değerli aydınlarımızın bu konudaki emeklerini kutlamak ve yapıtlarını bir kez daha anmak gerekiyor.

Tüm yöneticilerimiz ve danışmanları, Osmanlı döneminde yapıldığı iddia edilen Sözde Ermeni soykırımı sorunumuzun Dünyaya anlatılması için yapılması gereken mücadeleyi kişilere bırakmaz. Dış İşleri Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve Üniversitelerde kurulması gereken Enstitüler kanalıyla sürdürürler.

Sevgi ve saygılarımla.
(1.04.2013).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

Not              :  Yine 24 Nisan geliyor. AB-D emperyalizmi bugünü,
ülkemize karşı “
Sözde Ermeni soykırımı” için yine kullanacak.
Bu kez bu kitabı, biz de onların yalanlarına karşı kullanabiliriz.

EĞİTİM SORUNLARIMIZ..


Dostlar
,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden değerli meslektaşımız Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar aşağıdaki iletiyi paylaşıyor.. Biz de sizlere sunalım istedik..

3 Mart 1924 Devrim Yasalarının 89. yılındayız bilindiği gibi..

Sevgi ve saygı ile.
28.2.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

Değerli arkadaşlar,

Eğitim sorunlarımız, azalması gerekirken giderek artıyor. Hatırlayın lütfen,
bizler ilkokulu, ortaokulu ve liseyi bitirirken sınavlara girdik. Hatta liseyi bitirmemiz bile sınavla olmuştu. Üniversiteye girerken de tek sınav vardı. Sonra 2 aşamalı oldu.
Daha sonra da tek sınava indirildi. Şimdi yine 2 aşamalı hale döndü.

Kolejlere ve özel okullara giriş sınavları vardı, kaldırıldı. SBS sınavları kondu.
Şimdi onlar da kaldırılıyormuş. Yani her kolej ve özel okul kendi sınavını kendisi yapacakmış. Bu koşulda öğrencilerimiz yıl sonunda birçok sınava girmek zorunda kalacak. Umarım sınav çarpmasına uğramazlar !!!

Esasen, kaldırılan SBS’nin lise döneminde de olmasını isterdim. Çünkü her yıl sonunda girilecek SBS’lerin toplam puanı ile öğrencinin bilgi ve becerisi daha somut olarak ölçülecektir. Ayrıca lise sonda muhatap oldukları 2 aşamalı sınav yüzünden
lise son sınıf derslerine çalışamaz oldular. Galiba o nedenle limit, türev ve integral eğitimi gereksiz bulundu !!!

Ne yazık ki, son 10 yılda eğitim sistemimiz hep değiştirildi ve sanki yaz-boz tahtasına döndürüldü. Bu konuda değerli Mehmet Tezkan’ın Milliyet gazetesindeki bugünkü yazısını aşağıda bilgilerinize sunmak istedim.

Umarım; yöneticilerimiz ve danışmanları, güzel ülkemizin eğitim sorunlarını
günübirlik önlemlerle değil, mutlu geleceğimizi düşünerek ve çağdaş eğitim sistemlerini örnek alarak çözmeye çalışırlar.

Sevgi ve saygılarımla (28.02.2013).

 Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

=======================================

HER BAKANLA AYRI SİSTEM

(Mehmet Tezkan, Milliyet-28.02.2013)

Eğitim sistemi yaz boz tahtasından beter oldu.. Her bakan olan yeni bir şey icat ediyor.. Kendine göre ayar çekiyor.. Neredeyse son on yılımız böyle geçti.

Bakanlar aynı partiden ama çocukları liseye nasıl yerleştireceklerine bir türlü karar veremediler.. Birinin yaptığını öteki bozdu.. Minicik çocukların geleceğinin bir,
bir buçuk saatte şekillenmesi doğru değil denildi, sınav sistemi üç yıla yayıldı..

Çocuklar 6. sınıftan itibaren sınava girmeye başladılar..
Yalnızca sınav notuyla yetinilmedi, okul notu da katıldı.. Öğretmen kanaati de konuldu.. Öğretmen kanaati işi bozuyor araya torpil, iltimas giriyor diye itiraz edildi..

Çıkarıldı.. Yabancı okullar zaten bu sistemi hiç kabul etmedi..
Bakanlık bastırınca kapatır gideriz diye hafiften tehdit ettiler, bakanlık bastıramadı..
Bu sisteme geçilmesinin nedeni dershane düzenine son vermekti..
Tersi oldu, dershaneler ihya oldu..

****

Bakan değişince üç yıllık sınav maratonu da rafa kaldırıldı..
Yeni Bakan “öğrenciler mahvoldu, çocukluklarını yaşayamadılar,
eğitim sistemi test çözme sistemine döndü” dedi ve kendine göre ayar çekti..
Sınavları bir yıla indirdi..

O Bakan gidince yerine gelen Bakan eğitimin tümüyle oynadı.. Yeniden kurguladı..

4+4+4 denilen yapıya böyle geçtik.. Bakan okul düzenini değiştirdi ama sınav düzenini değiştirmeye ‘bakanlık ömrü’ yetmedi..

Görevden gitti, yeni Bakan geldi.. Yeni bakanla birlikte sınav sistemi sil baştan yapıldı..

Kaldırıldı.. Kaldırılmış gibi yapıldı diyebiliriz.. Öğrencilerin liseye girmelerinde
ders notlarıyla birlikte ders dışında katıldıkları etkinlikler de etkili olacakmış!..

Ama durun.. Bu yöntem Kabataş Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi.. gibi memleketin iyi okullarını kapsamayacakmış.. Oraya nasıl girilecek?

Yine sınavla.. Her okul ayrı sınav yapacakmış?
Bu şu demek : Ortaokul son sınıfa gelenin yaşamı sınavdan sınava koşmakla geçecek..

Şöyle izah edeyim : Kabataş Lisesi’ne girmek için yüz binlerce öğrenci sınava girecek.. Aynı yüz binler Kadıköy Anadolu Lisesi sınavında da buluşacak..
İstanbul Lisesi sınavında da..

Bitmedi.. Yabancı okullar sınavı var.. Özel okullar sınavı var..

****

Durun telaş etmeyin.. Nasıl olsa bir sonraki Bakan ‘bu ne biçim’ iş diyerek kaldırır..

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Dostlar,

  • Başbakan RT Erdoğan‘ın “miliyetçilik” bağlamındaki akıl – mantık – bilim dışı ve
    üstelik tahrik edici söylemleri ülkemizi alt üst etti.

Durup dururken de yersiz gündemle herkesi meşgul etmekte.
Senaryo bir güzel oynanıyor ki, gıpta etmemek (!) olası değil.

Siyaset satrancında hamleler yapılmış durumda :

  • Al Apo’yu; ver Başkanlığı..

BOP Eşbaşkanı Türkiye’li RT Erdoğan, gerçekten yaşamının satrancını oynuyor.. Büyük oynuyor.. (!)
Benzetmek uygunsa çomak arı kovanına sokuldu adeta..
Yeryüzünde ilk kez, 80+ milyon nüfuslu bir ülkenin halkı, “adsız” (ya da sıfatsız) bırakılmaya çalışılıyor.

Ne dolu alıyor ne boş doluyor..

Peki bu ne hikmettir??
Dün dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM’de AKP’nin girişim başlattığı
BDP’li vekiller şimdilerde birer pırlanta.. 330 hatta 367’nin kritik hesapları yapılmakta.
Ya AKP içinden namuslu – vicdanlı vekillerin gizli oylamada “hayır” ları ne olacak?

1 Mart 2033 Tezkeresi oylamasında 100 dolayında namuslu – vicdanlı AKP’li vekil “hayır” demiş ve Tezkere reddedilmişti..

Tarih bu denli zikzak, bu denli derin çelişki ve tutarsızlığa tanık olmadı..

  • Kadim Anadolu halkını aptal sananlar bir kez daha aynaya bakmalı..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi‘nden (Biyofizik Anabilim Dalı) meslektaşımız
Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar’ın değerlendirmelerini ve makalesini dikkatle okuyalım..

Sevgi ve saygı ile.
21.2.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

  • Bir ulusun ruhu esir alınmadıkça, bir ulusun azim ve iradesi kırılmadıkça o ulusa hâkim olmanın olanağı yoktur. Oysa, asırların yarattığı ulusal bir ruha, kuvvetli ve daimî bir ulusal iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz. (01.09.1924)

Mustafa Kemal ATATÜRK

Google Earth’ten bakacaklar icin Şırnak-Cizre’de koordinatlar: 37 13’ 31’’ N 42 21′ 22’’E  

Değerli arkadaşlar,

Güzel ülkemiz, TÜRK DEVLETİ’nin ulusal birlikteliğini bozmak ve parçalamak için AB-D emperyalizmi tarafından yıllardır ekilen tohumlar yeşermeye başladı. Bu acı ve üzüntü veren süreci sizlere yeniden anımsatmak isterim.

Bu nedenle 2007’de yani 6 yıl önce KİMLİĞİ OLMAYANLAR SORAR: BİZ KİMİZ? DİYE!!! başlıkla yazdığım yazımı aşağıda bilgilerinize bir kez daha sunarım.

Sevgi ve saygılarımla (20.02.2013).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

************************* 

KİMLİĞİ OLMAYANLAR SORAR; BİZ KİMİZ? DİYE!!!

  • Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey,
    kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.

 

Mustafa Kemal ATATÜRK

Değerli Arkadaşlar,

Ülkemizde son günlerde bazı anketler yapılmaktadır. Bence ülkemizde yeni azınlıklar yaratmak ve AB-D emperyalizminin bölücü isteklerine zemin oluşturmak amacıyla düzenlenen bu anketlerin esas hedefi önümüzdeki seçimler olarak gösterilmektedir.

Dün akşam hem NTV de hem de CNN-Türk de yapılan formlarda bu anketlerin sonuçları tartışıldı. Özellikle KONDA’nın yaptığı BİZ KİMİZ? Başlıklı anketin sonuçları üzerinde duruldu. Bu anket hakkında Sayın Melih Aşık, Milliyetteki köşesinde değindiği üzere:

Türkiyeli olmak!

KONDA‘nın gazetemiz için düzenlediği “Biz Kimiz” başlıklı anketi merakla izledik. Yararlandık. Ancak bir itirazımız var. Örneğin “Kimliğinizi nasıl tanımlarsınız?” sorusunun cevap şıklarından biri “Türkiyeli” şeklinde saptanmıştı. Çoğunluk bu şıkkı işaretleyince vatandaşların çoğunluğu kendilerini “Türkiyeliyim” diye tanımlıyor sonucu çıkmıştı. Neden cevap “Türküm” diye belirlenmemişti? Her halde “Türk” bir ırkın adı sayıldığından. Oysa ne der Atatürk: 

  • “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.
    Türk” bir ırkın değil, milletin adıdır.”

Yine Sayın Bülent Esinoğlu’nun 22.03.2007 tarihli yazısında değindiği gibi KONDA 1993 yılında yaptığı ve yine Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan ankette Türkiye’de yaşayan halkın %4’ü Kürt olarak belirlenmişken, şimdi ise %15,4 olarak belirlenmiştir. 1993’te
%4 olan Kürt nüfus nasıl oldu da şimdi %15,4 oldu? Bir tek bilimsel açıklaması var:
Kürt analar 15 çocuk doğurdu, Türk analar ise hiç doğurmadı.

* * * * * * * * *

Değerli arkadaşlar,

“BİZ KİMİZ?” diye bir anket neden yapılır?

Siz kimliğinizi bilmiyorsanız, kimliğinizi yitrimişseniz veya yeni bir kimlik arayışı içindeyseniz ancak böyle bir soru sorarsınız. Veya size birileri yeni bir kimlik vermek istiyorsa, zemin oluşturmak için bu çeşit sorularla sizi tuzağa düşürmek ister.

Bizler, Yüce Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün, “En büyük eserim” diye övünerek, halkı ümmetten ulusa geçirmek üzere kurduğu TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nde yaşayan Türk Milleti’nin birer bireyiyiz. Kimliğimiz bellidir ve kimse de bu kimliğimizi tartışmasın. Bu konuda “TÜRK KİMDİR?” başlıkla yazdığım bir yazımı sizlere
yeniden anımsatmak isterim.

Umarım içimizde kimliğini yitirenler, bu yazımı okurlar ve kendilerine gelirler.

Sevgi ve saygılarımla (28.03.2007).

Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

***************************** 

TÜRK KİMDİR?

http://www.siirparki.com/turkolmak.html

Değerli arkadaşlar,

Son günlerde klasik milliyetçilik anlayışı ile Türk kimliği hakkında çeşitli yorumlar ve tartışmalar yapılmaktadır. Sanki birileri bu tartışmaları bilerek ortaya atmakta ve
yok yere zamanımızı ve gündemimizi meşgul etmektedirler. Bazen bu tartışmalar kırıcı olmakta ve hatta bu kısır tartışmaların dozu giderek artmakta, huzur bozucu olmaktadır.

Artık bu tartışmalar son bulmalıdır. Demokratik milliyetçilik anlayışı içinde
“Türk kimdir?” sorusuna verecek yanıtlarımız çoktur. 
Örneğin:

  • Ülkemiz demirbaşlarının üç kuruş on paraya elden çıkarılmasına karşıysan, Türk’sün sen,
  • Ülkemizin iç işlerine karışan AB büyükelçilerine karşı tepki duyuyorsan,
    Türk’sün sen,
  • AB’ye üye olacağız umudu ile ulusal bağımsızlığımızı tehlikeye koyacak ödünlere karşıysan, Türk’sün sen,
  • Kıbrıs, Ege Adaları gibi ülkemizin geleceği için yaşamsal önem arz eden konularda VER KURTUL’a karşıysan, Türk’sün sen,
  • Ümmetçilik isteklerini, “ılımlı islam” kavramı icinde benimsetmeye çalışan ve
    bu konuda emperyalist ülkelerle işbirliği yapanlara karşıysan, 
    Türk’sün sen,
  • Laik ve demokratik Cumhuriyetimize sahip çıkıyorsan, Türk’sün sen,
  • Ülkemizin birlik ve beraberliği için çalışıyorsan, Türk’sün sen,
  • Ülke bütünlüğünü korumak uğruna gerektiğinde canını verecek kadar
    bu ülkeyi seviyorsan,Türk’sün sen,
  • Siyasal rant kazanmak uğruna, kutsal dinimizi siyasete alet edenlere karşıysan, Türk’sün sen,
  • Siyaset-Ticaret-Bürokrat-Mayfa işbirliği içinde ülkemizi soyanlara karşıysan, Türk’sün sen,
  • Borç yiğidin kamcısıdır mantığı ile ülkemizi gırtlağına kadar borca sokanlara karşıysan,Türk’sün sen,
  • Ekonomimizi IMF emrine sokarak, işçi-memur-çiftçi-emekli düşmanı olanlara karşıysan,Türk’sün sen,
  • Kadın haklarını koruyup, onlara her alanda saygı gösterip, medeni ve siyasal haklarını kullanmalarına destek veriyorsan, Türk’sün sen,
  • Yüce önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dahice uygulamaya koyduğu
    ilke ve devrimlerine sahip çıkıyorsan, Türk’sün sen,

En önemlisi ulusal marşımız söylenirken, hemen gururla eşlik edebiliyorsan,
bağımsızlık simgesi bayrağımız göndere çekilirken gözlerin dolarak  duygulanabiliyorsan, Türk’sün sen,

  • NE MUTLU TÜRKÜM DİYEBİLENE !!!

Sevgi ve saygılarımla (05.07.2005).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR