Etiket arşivi: İstanbul Erkek Lisesi

1 MAKALENİN DERGİDE YAYINLANMA ÜCRETİ İNDİRİMLİ 600 Dolar!

1 MAKALENİN DERGİDE YAYINLANMA ÜCRETİ İNDİRİMLİ 600 Dolar!

banner header
Submit your research to Journal of Primary Care & Community Health— now publishing open access
About the journal

Journal of Primary Care and Community Health (JPC), published quarterly, offers peer-reviewed evidence about the practice, impact and outcomes of primary care services and community health programs. Evidence in the form of hypothesis-testing studies is presented, either in the form of pilot projects or larger intervention projects. This facilitates exchange of new information and approaches to assessing performance, and bridges the gap between medicine and public health at the grass-roots level. This journal is a member of the Committee on Publication Ethics (COPE).

JPC is transitioning to a Gold open access journal in 2017 and will publish all new content open access. New submissions will be subject to an Article Processing Charge (APC) if accepted after peer review. The APC is 600 USD, discounted from the full rate of 1,200 USD.

View the Manuscript Submission Guidelines for full author instructions.

journal cover

Editor: James E. Rohrer, PhD, Walden University

Ranking: 2015 SJR (SCImago Journal Rank)
Score: 0.552 | 578/1779 Medicine (miscellaneous) (Scopus®)

*****

Dostlar,

Article Processing Charge (APC) if accepted after peer review. The APC is 600 USD, discounted from the full rate of 1,200 USD.

“Birincil Bakım ve Toplum Sağlığı” başlıklı ve bizim Tıpta Uzmanlık alanımzıla doğrudan ilgili bir derginin çağrısını ve rekleamını sunduk yukarıda..

Kırımız renkli İngilizce bölüm ise Makale işleme ücretinin, hakem okuyuculardan geçip yayıma kabul edilmesinden sonra 1200 Dolardan İNDİRİMLİ 600 Dolar olduğunu görüyoruz.

Hangi genç akademisyen adayı bu parayı ödeyebilecek ve uzmanlık / doktora sırasında en az 1 uluslararası yayın yapabilecektir? Haydi TÜBİTAK, TÜBA, Üniversitelerin BAP (Bilimsel Araştırma Projeleri) fonundan az çok kaynak desteği sağladı diyelim.. Makro ölçekte Türkiye yılda 20 bin yabancı yayın yapsa, bunun faturası nasıl ödenecektir??

Neden ve kimlere ödenecektir??

Görülüyor mu hayın ve boğucu kuşatma??
AKP – RTE ise hala topluma zorla İHL dayatmakta, hatta ortaokul düzeyine çekmekte..
Türkiye’nin en seçkin Liselerinden İstanbul Erkek Lisesi bu yıl hala öğrencileri için pansiyon sahibi değil.. Türkiye’nin en zeki çocukları (120 sorulu TEOG sınavında en çok 1 yanlışı olan!), çok zorlu sınavlarla kazandıkları bu Lisede, İstanbul dışında gelenler eğitim haklarını nasıl kullanabilecekler?? Neden yaz boyunca hazırlıklar ciddi sorumlulukla yürütülmedi de bu kabul edilemez, insanları isyan ettiren sorun ortada duruyor!?.. (yeğenimiz nedeniyle biliyoruz..)

FETÖ’den el konan en güzel binalar ve yurtlar İHL’lere ve hangi dinci vakıflara verildi??

Biz nasıl bilim insanı yetiştireceğiz ve uluslararası indekslerde site edilen (yer verilen) dergiler çıkarabileceğiz??

YÖK, TÜBİTAK, TÜBA, Bilim ve Sanayi Bakanlığı (Bakan Dr. Faruk Özlü) ne düşünürler acaba??

Türkiye bu hengame içinde iken bu konuyu gündeme getirmemiz yerinde mi acaba?
Bu sorumuz sağlıklı mı acaba??

Sevgi ve saygı ile.
24 Ağustos 2016, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ’nden GÖREVE ÇAĞRI


ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ’nden GÖREVE ÇAĞRI

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

2015-16 öğretim yılının sonuna doğru önce İstanbul Erkek Lisesi’nde, ardından yüzlerce lisedeki mezuniyet (AS: bitirme) törenlerinde öğrencilerimizin başlattığı iktidarın eğitim politikalarını protesto ve yayımladıkları bildiriler arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan Maarif Vakfı Kanun Tasarısı, yıllardır uygulanan bilimdışı – gerici eğitim politikalarıyla ülkemize indirilmek üzere olan en ağır darbe niteliğindedir. Bu durum, başta Anamuhalefet Partisi olmak üzere eğitimimizin tahrip edildiğini düşünen bütün kişi ve kurumlara ivedi (acil) görevler yüklemektedir.

Yurdun her yanındaki okul ve öğrencilerimize yönelik çağdışı, insanlık dışı suç ve eylemleriyle marifetleri gün yüzüne çıkmış gerici oluşumların yarattığı kirli ilişkiler bütün canlılığıyla belleklerimizde dolaşırken, tasarıda vakfın nasıl kurulacağından çalışma düzenine ve görevine, yönetim kurulundan mali durumuna ilişkin birçok ayrıntı yer almaktadır. Buna göre; merkezi İstanbul’da olacak Maarif Vakfı yurt dışında okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumları açabilecek. MEB’in uygun gördüğü yurt dışında kamuya ait varlıklar Bakanlar Kurulu kararıyla bedelsiz olarak Maarif Vakfı’na devredilebilecek. Bunun için bütçeden 1 milyon TL aktarılacak ve 3 ay içinde Vakfın kurulma işlemleri tamamlanacak. Gelirleri şartlı şartsız bağışlar ve yardımlardan sağlanacak Maarif Vakfı; kurumlar, veraset ve intikal, damga, emlak vergileri ile harçlardan bağışık (muaf) olacak.

MEB bünyesinde, 35 yıl önce (19 Şubat 1981) 12 Eylülcülerce kurulan ve kendi adıyla ülkemizin birçok yerinde okulları da bulunan, kimlerin nasıl yönettiği soru işaretleriyle dolu bir vakıf (Millî Eğitim Vakfı) varken, son hükümet değişikliğiyle Bakanlık koltuğuna oturtulan İsmet Yılmaz eliyle, yıllardır karman çorman edilen eğitim dünyasına, adından da anlaşılacağı gibi yeni Osmanlıcılık özentisinin belirtisi olan başka bir vakfın oluşturulması, iktidarın eğitim ayağında gerçekleştireceği amacın ne olduğunu bütün açıklığıyla göstermektedir. Bir süredir tasfiye etmek için çaba harcadığı eski ortağı malum Cemaatin yerine “tam teşekküllü” yeni biat kurumları oluşturma çabasındaki iktidarın piyasaya sürdüğü bu vakfın yapacağı işler şöyle sıralanıyor:

– Yaygın eğitim amaçlı kurslar, etüt ve kültür merkezleri gibi tesisler kurmak.
– Yurt, pansiyon ve lojman gibi tesisler açmak, satın almak, devralmak veya kiralamak.
– Okulöncesi eğitimden üniversiteye dek bütün eğitim süreçlerinde öğrencilere;
eğitim amaçlı burslarla parasal destekler sağlamak.
– Yurt içi ve yurt dışında gelir sağlayıcı işletmeler kurmak, bu tür işletmelere ortak olmak.

MEB’in atayacağı bir Mütevelli Heyeti de bu vakfı yönetecektir!
Belirlenen bu görevlerin anlamı özet olarak şudur:

AKP iktidarının şimdiye dek eylemli olarak çeşitli cemaat-tarikat-vakıf-dernek-sendika adı taşıyan dinci oluşumlar eliyle yönettiği, Milli Eğitim Bakanlığı’nın da noter işlevi üstlendiği eğitim, bu adımla birlikte bütünüyle medrese anlayışındaki odakların özelleştirmeyle iç içe geçirdikleri dincileştirme alanı olacaktır.

Liseli gençlerimizin bir süredir protesto ve bildirileriyle kamuoyunun dikkatini çektikleri bilimsel, laik eğitim karşıtı uygulamalar, artık ülkenin bilim ve aydınlanmadan yana bütün kişi ve kurumlarına her zamankinden daha yakıcı bir görev vermektedir: Direniş!

Siyasal ve düşünsel ayrımlara bakılmaksızın, kastedilen Cumhuriyet değerlerinden yana bütün parti, dernek, sendika ve yurttaşlarımızı, öğrencilerimizin yanında göreve çağırıyoruz.

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ YÖNETİM KURULU

Necatibey Cad. No: 13/13 Sıhhiye/Ankara
0312) 229 43 25 Belgeç 0312) 229 45 26
ogdunyasi@gmail.com  ogretmendunyasi.org
Ankara, 14.06.2016


==================================

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz Ulusal Eğitim Derneği’nin yukarıdaki açıklaması tümüyle doğru ve yerindedir. Demokratik rejimlerde iktidarlar, örgütlü toplumdan gelen tepkilere özellikle kulak kabartırlar.

Liseli gençlerin isyanı son derece yerindedir. Desteklenmelidir.

AKP, RTEnin mutlak güdümünde, gözü kara, bodoslama gitmeye başladı..
Reis’in acelesi var…
3 yıl kaldı Cumhurbaşkanlığı seçimlerine..
10 Ağustos 2019 kritiktir. Ne oluuur, ne olmaz! Geleceğini sağlama almak zorunda.
İşin ucunda Yüce Divan’da hatta adliye mahkemelerinde yargılanmak var..
Artık ne yapılabilirse bu son 3 yılda..
Başkanlık olursa ”birincil tercihtir”, A planıdır.. Oradan Halife – Sultanlığa geçiş HDP desteğiyle kotarılabilir..

Ver özerkliği – Al Başkanlığı pazarlığı..

Olmadı, B planı partili Cumhurbaşkanı..
Olmadı, C planı; majestelerinin hükümeti Sadrazam ve vezirlerle devam..

Ancak Tayyip bey son derece gergin.. Diploma skandalı başını ağrıtmaya devam edecek.. Ne olarak 4 yıllık bir yükseköğrenim diploması yok ortada. Bunun kokusu sürecektir..

Zarrab davası ciddidir ve Savcı Bharara açıkça ABD hükümeti desteklidir! RTE bunun ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir. Ayrıca Muhammed Ali‘nin cenaze töreninde egosu fena incitilmiştir ve bir narsisistik kişiliğin bunu tahammülü yoktur.. Ne çare ki olay ABD’de olmuştur ve Tayyip bey istese de istemese de bu travmayı hazmedecektir.

Tayyip bey, Alman parlamentosunun sözde Ermeni soykırımı kararının derin politik mesajını da pek iyi bilmektedir. Ancak çaresizdir. Kıvranmaktadır ve aşırı derecede hırçınlaşmıştır. İç politikada gözü kara adımlar atmaktadır bu yüzden.. Ancak yeni ve ciddi hatalar yapılmakta, sarmal pekişmektedir.. Ülkemiz de, kendisi de ağır bedel ödemektedir.

1. CHP Genel Başkanına dönük kabul edilemez kurşun atraksiyonu akıl dışı bir skandaldır.
2. Milli Eğitimde sıranın ”müfredata” geldiğini belirtmek ateşle oynamaktır.
3. TRT’de saçmalayan bir zavallının (‘‘Namaz kılmayanlar hayvandır!”) en yüksek düzeyde kınanmamasının ve yaptırım görmemesinin mutlaka bir faturası olacaktır..
4. Yüksek yargıda tasfiye ve tümüyle yandaş yeni yapılanma olur şey değildir..
5. AB ile ipler kopmuş / kopartılmıştır.. Türkiye yönsüzdür!
6. Ekonomide işler hiiiç ama hiiiç iyi gitmemektedir.
7. İşsizlik ve yoksulluk çoook ciddi boyutlardadır ve milyonlarca yoksul fonlanamamaktadır.
8. Dış politikada RTE-AKP tam anlamıyla mat olmuştur ve felç durumdadır.
9. PKK ile çatışma çok ağır şehit faturası ve mekanların yıkımı yüzünden sürdürülebilir olmaktan hızla uzaklaşmaktadır.
10. Dinci vakıf yurtlarında çocukların ırzına geçilmesi ve AKP’nin gereğini yap(a)maması toplumsal bellekten asla silinmeyecektir.
11. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluğunun üstünün örtülmeye çalışıldığını, AKP’liler dahil dünya alem bilmektedir ve bu yangın için için sürmektedir. Sonu grizu patlaması gibi olur.
12. Tayyip bey giderek daha çok şiddet – baskı sarmalına dolanmıştır; bu çıkmaz sokaktır.
…….

Uzatılabilir.. 12 sayısı anlamlıdır.. En azından 1 düzinedir.. Adamın 12 parmak bağırsağını düğümleyebilir bunca sorun.. Basını, polisi… birçok kurumu ele geçirseniz bile.. AİHM kararlarını dinlemeseniz bile.. Bu devirde Türkiye’de despotik bir otoriter – totaliter rejim, dinci sultanlık kurmak ham hayalden bir karış öteye geçemez.

Unutulmasın, Roma İmparatoru Julius Caesar, en güçlü – mutlak diktatör olduğu dönemde, yapıp ettiklerini içine sindiremeyen, adaletsizliğe ve zulme isyan eden en yakın dostu Brutus tarafından hançerlenmiştir.. Korkarız Tayyip bey bu tarihsel olayı da bilmektedir..

Sonuç olarak; yol yakınken RTE, peşinden kapanmaya sürüklediği AKP’yi, AKP’lileri, ülkemizi daha fazla germeden fabrika ayarlarına dönmelidir. Güç sarhoşluğunu bırakmalıdır. AKP 3 Kasım 2002’de seçimi nasıl kazanmıştı? 3 Y ile savaşma vaadiyle.. Neydi bu 3 Y?

1- Yolsulluk
2- Yolsuzluk
3- Yasaklar..

Tüm AKP’lilere ve de Tayyip beye özellikle anımsatırız.
Hala fırsat varken geri dönünüz.. Geldiğiniz yer vaatlerinizin tam tersidir!
Ülkemizi ve kendinizi daha fazla yakmayınız.
Her baskıcı rejim er ya da geç sona erdirilir ve hesabı sorulur. Bu tarihin tunç yasasıdır. Aklınızdan bir an bile olsa asla çıkarmayınız..
AKP’liler, Tayyip beyin oyuncağı olmayınız, kula tapmayınız. O’nu mutlaka frenleyiniz..

Sevgi ve saygı ile.
14 Haziran 2016, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
Ulusal Eğitim Derneği Üyesi

EĞİTİM SORUNLARIMIZ..


Dostlar
,

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden değerli meslektaşımız Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar aşağıdaki iletiyi paylaşıyor.. Biz de sizlere sunalım istedik..

3 Mart 1924 Devrim Yasalarının 89. yılındayız bilindiği gibi..

Sevgi ve saygı ile.
28.2.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================

Değerli arkadaşlar,

Eğitim sorunlarımız, azalması gerekirken giderek artıyor. Hatırlayın lütfen,
bizler ilkokulu, ortaokulu ve liseyi bitirirken sınavlara girdik. Hatta liseyi bitirmemiz bile sınavla olmuştu. Üniversiteye girerken de tek sınav vardı. Sonra 2 aşamalı oldu.
Daha sonra da tek sınava indirildi. Şimdi yine 2 aşamalı hale döndü.

Kolejlere ve özel okullara giriş sınavları vardı, kaldırıldı. SBS sınavları kondu.
Şimdi onlar da kaldırılıyormuş. Yani her kolej ve özel okul kendi sınavını kendisi yapacakmış. Bu koşulda öğrencilerimiz yıl sonunda birçok sınava girmek zorunda kalacak. Umarım sınav çarpmasına uğramazlar !!!

Esasen, kaldırılan SBS’nin lise döneminde de olmasını isterdim. Çünkü her yıl sonunda girilecek SBS’lerin toplam puanı ile öğrencinin bilgi ve becerisi daha somut olarak ölçülecektir. Ayrıca lise sonda muhatap oldukları 2 aşamalı sınav yüzünden
lise son sınıf derslerine çalışamaz oldular. Galiba o nedenle limit, türev ve integral eğitimi gereksiz bulundu !!!

Ne yazık ki, son 10 yılda eğitim sistemimiz hep değiştirildi ve sanki yaz-boz tahtasına döndürüldü. Bu konuda değerli Mehmet Tezkan’ın Milliyet gazetesindeki bugünkü yazısını aşağıda bilgilerinize sunmak istedim.

Umarım; yöneticilerimiz ve danışmanları, güzel ülkemizin eğitim sorunlarını
günübirlik önlemlerle değil, mutlu geleceğimizi düşünerek ve çağdaş eğitim sistemlerini örnek alarak çözmeye çalışırlar.

Sevgi ve saygılarımla (28.02.2013).

 Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

=======================================

HER BAKANLA AYRI SİSTEM

(Mehmet Tezkan, Milliyet-28.02.2013)

Eğitim sistemi yaz boz tahtasından beter oldu.. Her bakan olan yeni bir şey icat ediyor.. Kendine göre ayar çekiyor.. Neredeyse son on yılımız böyle geçti.

Bakanlar aynı partiden ama çocukları liseye nasıl yerleştireceklerine bir türlü karar veremediler.. Birinin yaptığını öteki bozdu.. Minicik çocukların geleceğinin bir,
bir buçuk saatte şekillenmesi doğru değil denildi, sınav sistemi üç yıla yayıldı..

Çocuklar 6. sınıftan itibaren sınava girmeye başladılar..
Yalnızca sınav notuyla yetinilmedi, okul notu da katıldı.. Öğretmen kanaati de konuldu.. Öğretmen kanaati işi bozuyor araya torpil, iltimas giriyor diye itiraz edildi..

Çıkarıldı.. Yabancı okullar zaten bu sistemi hiç kabul etmedi..
Bakanlık bastırınca kapatır gideriz diye hafiften tehdit ettiler, bakanlık bastıramadı..
Bu sisteme geçilmesinin nedeni dershane düzenine son vermekti..
Tersi oldu, dershaneler ihya oldu..

****

Bakan değişince üç yıllık sınav maratonu da rafa kaldırıldı..
Yeni Bakan “öğrenciler mahvoldu, çocukluklarını yaşayamadılar,
eğitim sistemi test çözme sistemine döndü” dedi ve kendine göre ayar çekti..
Sınavları bir yıla indirdi..

O Bakan gidince yerine gelen Bakan eğitimin tümüyle oynadı.. Yeniden kurguladı..

4+4+4 denilen yapıya böyle geçtik.. Bakan okul düzenini değiştirdi ama sınav düzenini değiştirmeye ‘bakanlık ömrü’ yetmedi..

Görevden gitti, yeni Bakan geldi.. Yeni bakanla birlikte sınav sistemi sil baştan yapıldı..

Kaldırıldı.. Kaldırılmış gibi yapıldı diyebiliriz.. Öğrencilerin liseye girmelerinde
ders notlarıyla birlikte ders dışında katıldıkları etkinlikler de etkili olacakmış!..

Ama durun.. Bu yöntem Kabataş Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi.. gibi memleketin iyi okullarını kapsamayacakmış.. Oraya nasıl girilecek?

Yine sınavla.. Her okul ayrı sınav yapacakmış?
Bu şu demek : Ortaokul son sınıfa gelenin yaşamı sınavdan sınava koşmakla geçecek..

Şöyle izah edeyim : Kabataş Lisesi’ne girmek için yüz binlerce öğrenci sınava girecek.. Aynı yüz binler Kadıköy Anadolu Lisesi sınavında da buluşacak..
İstanbul Lisesi sınavında da..

Bitmedi.. Yabancı okullar sınavı var.. Özel okullar sınavı var..

****

Durun telaş etmeyin.. Nasıl olsa bir sonraki Bakan ‘bu ne biçim’ iş diyerek kaldırır..