Etiket arşivi: Dr. Ahmet Saltık

DÜNYA DEMOKRASİ LİGİNDE TÜRKİYE’NİN YERİ

Ali Ercan

Prof. Dr., Nükleer Fizik

10-9 Tam demokrasiler
8-7 Kusurlu demokrasiler
6-5 Ara (hybrid) rejimler
4-0 Otoriter-dikta rejimler.
Buna göre, Demokrasi Göstergesi 6 puvanın altında olan ülkeler “demokratik ülke” sayılmıyor.
Türkiye 2006’da 167 ülke arasındaki demokrasi sıralamasında 5,7 puvanla 88. durumdaydı. En son yayınlanan 2020 raporuna göre, Türkiye epey gerilemiş görünüyor; nitekim 4,5 puvanla 104. sırada bulunuyor; yani Dikta rejimleri sınırına iyice yaklaşmış; bakalım, 2021 notu nasıl olacak… Kardeş Azerbaycan ise, 2,7 puvanla 167 ülke içinde 146. sırada yani otoriter/dikta rejimler bölgesinde bulunuyor (bkz. tablo)
Fotoğraf açıklaması yok.
***
Değerli arkadaşlar,
Demokrasi sözcüğü eski Helen (Bugünkü Yunan) dilinden gelir. (Demos = Halk) ve (Kratos = Güç, iktidar) sözcüklerinden türetilmiş bir kavram; Halkın öz yönetimi, Halkın halk tarafından yönetimi anlamına geliyor. Türkçe “Halkçılık” Demokrasi anlamındadır. (Bkz. Afet İnan, Yurttaşlık bilgileri kitabında Atatürk‘ün el yazısı)
Eski Atina’da olduğu gibi, 25-30 bin kişiden oluşan kent erkeklerinin büyük meydanda, Agora’da toplanarak kent sorunlarını oylamak dönemi artık çok gerilerde kaldı. Bugün Dünya nüfusu 8 milyara erişti, ülkelerin, kentlerin nüfusu milyonlarla ifade ediliyor; o nedenle demokrasinin çağımızdaki uygulama biçimi Temsili Demokrasidir; çağdaş Parlamenter demokrasi (farklılıkları kapsayan) “çoğulcu” ve olabildiğince yüksek derecede “katılımcı” bir yönetim biçimidir. Bu arada, aklıma geldi, ekleyelim; eski Atina demokrasisinde kadınların ve kölelerin oy hakları yoktu!*
Elbette, toplum içinde farklı düşünen, farklı inanan insanların hak ve özgürlüklerine, yaşam biçimlerine karşılıklı hoşgörülü ve saygılı olmak esastır; ancak bu yetmez, “özgür ve eşit yurttaşların öz yönetimi” olan Demokrasinin etkin işleyebilmesinin vazgeçilemez ön koşulu “Laiklik ilkesi“dir. Kamusal yaşamda, Devlet yönetiminde dogmalar, inançlar, Din vs. değil yalnızca ve yalnızca Bilim olmalıdır yol gösterici…
Türkiye’nin Demokrasi öyküsünü bu gerçekler ışığında nereye oturtabiliriz ki?! Kurtuluş savaşının ve büyük Dünya savaşının yaralarını henüz saramamış, Cumhuriyet Devrimlerini henüz tam anlamıyla içselleştirememiş, yorgun, bitkin, yoksul ve cahil bir ortaçağ toplumunun önüne sandık kondu; Oyu istendi (fikri soruldu); Doğal sonuç ortada ! 70 yıldır ağırlıklı olarak Laiklik karşıtları ligası çıkıyor sandıktan.
Değerli arkadaşlar,
Arapça “Fikir” sözcüğünün Öz Türkçe karşılığı “Oy” dur. (kimi lehçelerde Öğ**) Dolayısıyla “Oy vermek”, Fikrini söylemek, fikrini açıklamak anlamına gelir. Uğur Mumcu’nun çok kullandığı ünlü bir sözle bitirelim;
  • “Bilgisi olmayanın Fikri de olamaz”,
yani “Bilgisi olmayanın Oyu da olamaz!” (QED***)
Sevgilerimle…æ
_______________
* Ayrıca oylamak için Agora’ya girişte düz, ince bir çizgi üzerinde yalpalamadan yürüyebilmek gerekiyordu “sarhoş olmadığını” kanıtlamak için!.. Çağımızda da bir zeka testi yapılabilir örneğin 😄
** Öğ kökünden Öğüt (ders, nasihat) ve Öğretmen (öğleten) sözcükleri hala yaşıyor dilimizde…
Büyük Atatürk “Türk, Öğün, Çalış, Güven” derken “öğün” ile övünmeyi, böbürlenmeyi değil, “düşünmeyi” kastetmişti.
Anadolu Türkçesindeki (Düşün-mek, Anla-mak, Hatırla-mak) eylem sözcükleri Orta Asya da sırasıyla, (Ögün-, Tüşün-, Anıla-) biçiminde idi yüzyıllar öncesi… Kimi fosil kalıntılar var. Örneğin An(ı)lamak = (Ar.)Hatırlamak, kökünden “Anı” sözcüğü “hatıra” karşılığı kullanılıyor hâlâ.
***Matematik ve mantıkta net çözümlerin, kanıtların sonunda Latince QED harfleri konur (quod erat demonstrandum)
======================================
Dostlar,
Günümüzde Demokrasinin eriştiği evrimsel basamak, “doğrudan demokrasi” dir.
Gerek toplumsal (kolektif bilinç) gerekse bu olguyu destekleyecek teknik altyapıya birçok ülkenin hazır olduğu söylenebilir.

Tipik olarak cep telefonlarına gönderme yapmaktayız. 18+ yaş cep telefonu sahibi, oy kullanma yeterliği olan (us sağlığı yerinde) herkes, şimdilik önemli halkoylamalarında (referandum ya da plebisit) bu telefonlarıyla oy kullanabilirler. Örn. e-devlet kodlarıyla oylama ortamına erişip gerek görülen ek güvenlik önlemleriyle birlikte oylarını kullanabilirler, özçekim (selfi) fotoğraflarını ya da parmak izlerini okutabilirler..

Sanırız çok zaman kalmadı.. 18+ yaş, oy kullanma ehliyetli  herkesin temel teknik donanımı olan cep telefonu edinmesi ve kullanabilecek beceriye erişmesi. Gerektiğinde az sayıda zordaki yurttaşa yeminli destekçiler de sağlanabilir.
Düşünsenize, bir Anayasa değişikliği ya da başkaca temel konularda yasa oylaması ya da genel af için görüş alma.. Birkaç saat içinde Türkiye’de 60 milyon dolayında seçmenin istencini belirleme!
Siyasal sistem, teknolojinin de itkisiyle bu yönde evrilmeli ve Antik Yunan‘ın 2500 yıl önceki özlemsel (nostaljik) Agoraları sanal ortamda oluşturulmalıdır; aradan aza zaman geçmedi! Kuşkusuz kadın – erkek ayrımı olmaksızın ve Köleci toplumu çoook gerilerde bırakarak..
Sevgi ve saygı ile. 10 Ekim 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

E. Ora. Nusret Güner’in Kovit-19 Deneyimi ve Önerileri

Dostlar,

Sitemiz okuyucularından Saygın E. Oramiral Nusret Güner beyefendi, aşağıdaki iletiyi yolladı sitemizde paylaşalım diye..
***
Kumpas davaları sürerken, yurtseverler Silivri zindanlarında tutsak alınmışken, Ankara’da Sakarya çarşısının küçük meydanında SESSİZ ÇIĞLIK eylemleri yapıyorduk her Cumartesi. Bunlardan birinde E. Oramiral Nusret Güner de vardı. Donanma Komutanlığı görevinden onuru ile istifa etmişti, hak ettiği Deniz Kuvvetleri Komutanlığına atanmadığı için. Orduevinde kalma hakkı elinden alınmıştı. Kısaca bunları da anlattı dimdik durarak. Biz de

  • Dert etmeyin Amiralim, haydi bize gidelim..”

demiştik içimizden taşarak, 80 m2’lik evimizi paylaşmak üzere.
Çok duygulanmıştık.. Dostluğumuz gelişti, iletişimimiz sürüyor..
***
Güner Amiral’in kamuoyu ile paylaşmakta yarar gördüğü iletisi aşağıda..
==============================

Ahmet Hocam,

Türkçe konusunda mükemmelsiniz. Bunu görmüş olmaları çok yerinde. Ben de naçizane tebriklerimi sunuyorum. (AS: Dil Derneği’nin bize verdiği Onur Ödülü üzerine..)
***
Covid-Aşı tecrübem ile ilgili bir yazı hazırladım, bunu önce Twitter’da “Emekli bir Askerden Andıç” başlığı ile yayınlamayı düşündüm, sonra vazgeçtim. Taslak Andıç’ım aşağıdadır:

1. KONU:
Covid-Aşı Değerlendirmesi.

2. İNCELEME:

a. Ben ve eşim 2 Sinovac, 2 Biontech; kızım 2 Biontech aşısı olmuştuk. Yalnızca benim Covid+ olmama karşın, hastalığım öncesinde 7/24 birlikte, en çok 10 metre içindeydik.
b. Önce kızım, 2 gün sonra eşim, boğaz yanması / kuruluğu, nezle ve öksürük bulguları gösterdi.
c. 2 gün sonra bende, öksürük dışında aynı bulgular ve geniz tıkanıklığı ile 38 derece ateş oluştu.
d. Eşim ve kızımın 2’şer kez yapılan PCR testi negatif çıkarken, benim 1 kez yapılan PCR testim pozitif çıktı.
e. Hastane tarafından verilen ilaçları kullandım.
f. Evde karantinadaki tedavimin ilk 5 günü boyunca, bulgularım özet olarak; geniz tıkanıklığı, nezle, 3 gün hafif 2 gün yoğun öksürük ile ilk gün oluşan 6 saat süren 38 derece ateş oldu. Evde karantinanın son 9 günü hiçbir sorunum olmadı, ancak koku alma duyusu kaybım ise 14 gündür devam ediyor.

3. SONUÇ VE ÖNERİLER:

a. Sonuçlar:
(1) Eşim ve kızımın aşıları görevlerini başarıyla yaptı ve yüksek düzeyde oluşan antikorlar Covid virüsünün sağlık duvarlarından içeri girmesini engellediler.
(2) Benim aşılarım ise; yaşım ve yorgun/ yıpranmış bedenimin sahip olduğu kalp ve göğüs hastalıkları nedeniyle Covid virüsünün sağlık duvarımdan içeriye girmesini engelleyemediler, ancak vücuduma girdiklerinde yeterli düzeyde oluşmuş antikorlarca oldukça zayıflatıldıkları için salt sınırlı ölçüde etkili olabildiler.
(3) Bu değerlendirme, amatörce yapılmış ve yalnızca Güner Ailesinin Aşı-Covid ilişkisi gözlemine dayandırılmıştır. Profesyonel değerlendirmeye ve çok / yeterli sayıda veriye gerek vardır.

b. Öneriler              :
a. Çevrelerinin dikkatini çekecek ölçüde kendilerini korumaya çalışan Güner Ailesine Covid virüsünün nasıl bulaştığının incelenmesini (AS: Filyasyon raporu isteniyor!)
b. Görevlerini başarıyla yerine getirdikleri değerlendirilen aşılamanın sürdürülmesini
c. Covid deneyimine sahip kişilerden elde edilecek verilerin, sağlıklı istatistiksel bilgi sayısına ulaştırılarak yapılacak bilimsel çalışma sonuçlarının dikkate alınmasını öneririm.
=============================

Güner ailesi
ne en iyi dileklerimiz sunar, kamuoyu ve ilgili – yetkililerle bu iletiyi paylaşırız..

E. Ora. Güner, teknik deyimle “filyasyon” yapılmasını ve “filyasyon raporunu” görmek istiyor son derece yerinde olarak.
Oysa Sağlık Bakanlığı, salgınla savaşta masanın 4 ayağını da kırmış durumda :

1. Sürveyans
2. Karantina
3. İzolasyon
4. Filyasyon

Bakan Koca her gün aynı anlama gelen sözlerini salt sözcükleri değiştirerek yinelemekte.
Umudunu apaçık, kağnı hızıyla ilerleyen / ilerlemesi umulan, hiçbir zorlayıcı yasal önlem – yaptırım uygulanmayan aşılama ve doğal bağışıklığa bağlamış durumda. Fatura olağanüstü ağır olsa da…

Bu vebal, altından kalkılamayacak ölçüde ağırdır. Her gün, açıklanan 200 – 300 arasında Kovit-19 ölümü gerçekte 3-3,5 katı olup, masum insanlar, ölümleri büyük ölçüde önlenebilecek iken, bu akıl – vicdan – insaf – hukuk – bilim… dışı politik seçim ile kurban verilmektedir.

Gün olur, bu vahşi kıyımın yargıda hesabı mutlaka sorulur; er ya da geç..

Sevgi ve saygı ile. 05 Ekim 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

.

 

GERÇEK “SİYAH TÜRKLER” SOLCULARDIR!..

Prof. Dr. Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Türkiye’yi bölmek isteyen güçler ve bunların içimizdeki ajanları, ABD’de Siyahları ikinci sınıf yurttaş olarak gören, hatta insan olarak görmeyen ırkçı yaklaşıma benzetme yaparak, Türkiye’de de yurttaşlar arasında ayrımcılık yapıldığını öne sürerler. Buradan hareketle, “Beyaz Türk- Siyah Türk” deyimini icat etmişlerdir.

Bunlara göre dinciler Siyah Türk’tür. Oysa Kubilay’ın katilleri ve Şeyh Sait gibi, Cumhuriyeti yıkmak/ ülkemizi parçalamak isteyen hainlerin dışında hiç kimse, inançları nedeniyle zulüm görmek bir yana sorgulanmamıştır bile. Gerçek dindarlara ise hiçbir zaman dokunulmamıştır…

Çok partili sisteme geçtikten sonra, din istismarının oy getirdiği anlaşılınca dinciler/ tarikatçılar el üstünde tutulur olmuşlardır. Hemen hemen her seçimde çoğu tarikat ve cemaatlerin temsilcileri milletvekili olmuş ve hatta hükümetlerde yer almışlardır. Dinciler devlette iş bulmakta hiç zorlanmamışlar, hatta öncelikli olmuşlar, bürokraside de önemli görevlere yükselmişlerdir…

  • Gerçekte Türkiye’de ezilenler her zaman solcular olmuştur…

Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında Amerika’nın güdümüne girince, McCarthycilik ülkemizde de başlamıştır. Solcular işe alınmamışlar ya da solcu oldukları anlaşılınca işten atılmışlar; yedek subay olmaları gerektiği halde askerliklerini er olarak yapmışlar, biraz öne çıkanlar hapishanelerde çürütülmüşler; “Günah keçisi” yapılmışlar, her olayın altında solcu parmağı aranmış, hatta devlet kendi işlediği suçları bile solcuların üzerine atmıştır.

Örneğin, dış politikada başarısız olmaları nedeniyle, daha doğrusu emperyalistlerin güdümünden çıkamadıkları için Kıbrıs Türklerinin haklarını koruyamayan Menderes Hükümeti, milletin gözünü boyamak amacıyla MİT’e provokasyon yaptırarak 6-7 Eylül (AS:1955) olaylarını düzenlemiş; ancak beceriksizlikleri nedeniyle olayların kontrolünü kaybetmişler (denetimini yitirmişler) ve sonunda Türkiye için yüz kızartıcı bir tablo ortaya çıkmıştır. Utanmadan suçu solcuların üzerine atmışlar ve ülkemizin yüz akı aydınlarını tutuklatmışlardır…

Ülkesini ve halkını sevmekten başka suçu olmadığı halde solcu oldukları için ezilen, haksızlığa uğrayan aydınları sayacak olsak sayfalara sığmayacağından birkaç örnek vermekle yetinelim:

  • Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, İsmail Hakkı Tonguç, Mehmet Ali Aybar, Niyazi Berkes, Behice Boran, Pertev Naili Boratav, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mümtaz Soysal, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Demir Özlü,  Alpaslan Işıklı…

En acı sonu yaşayan Sabahattin Ali’dir. Yıllarca süren sürgün ve tutukluluklar canın tak ettiğinden yurt dışına kaçmak isterken genç yaşta öldürülmüştür. Ancak, istihbarat örgütleri tarafından yurt dışına kaçırma tuzağı kurularak, ölüme götürüldüğü yönünde savlar da vardır.

Sabahattin Ali’nin, yazarı olduğu Marko Paşa dergisindeki aşağıdaki yazısını okuyunca neden öldürüldüğü anlaşılmaktadır.

Atatürk’ten sonra, ülkeyi yönetenler ne yazık ki onun (AS: O’nun) yerini dolduramamışlardır. Atatürk’ün en çok üzerinde durduğu “tam bağımsızlık” unutulmuş, Amerika’nın güdümüne girilerek siyasal ve askeri bağımsızlık kaybedildiği gibi, Lozan’da en büyük mücadele ile elde edilen ekonomik bağımsızlık da bir kenara atılarak Osmanlı’yı batıran kapitülasyonlara kapı açılmıştır.

O yıllarda en büyük tasa, Türkiye’ye yabancı sermayenin girmesiydi. Herkes yabancı sermayeyi kurtarıcı olarak görüyor, gazetelerde “yabancı sermayenin ülkeye nasıl gireceği?” tartışılıyordu.

Bunun üzerine Sabahattin Ali, bu soruya yanıt vermek üzere, Marko Paşa’da “Biz anlatalım” başlıklı bu yazıyı yazdı: “Evvela Hello Johnny, My Darling, Yes, Okey diye girer. Arkadan Amerikan zırhlıları girer, bahriyelileri girer. Daha arkadan danışma kurulu, denetleme kurulu girer. Ondan sonra, gerekirse borç verileceğine dair haberler girer. Bu arada bazı yazarlar deliğe girer, bazı yazarlar Türkiye’yi Amerika’nın sınırı olarak gösterirler. Ve sonunda ucu dünyanın merkezinde bulunan asıl kazık girer ki her kıvranışta biraz daha girer.’’

Amerika, Amerika, / Türkler dünya durdukça, / Beraberdir seninle..”  gibi aşk (!) şarkılarını millet dilinden düşürmezken, böyle bir yazı yazıp bozgunculuk yaparak emperyalizmin tekerine çomak sokmaya çalışanlar bağışlanamazdı. İşte, Sabahattin Ali için hüküm o zaman verilmiş olmalı!..

Menderes, Amerikan şirketlerine hazırlattığı “Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası”nı Meclis’ten geçirerek Amerikanofilleri tasadan kurtardı. Daha sonra bunlar da yetersiz görüldü; yeni düzenlemeler yapılarak daha daha girmesi sağlandı. Yetmedi, kamu ya da özel, her şeyimizi yabancılara sattık. Böylece Sabahattin Ali’nin dedikleri gerçekleşti…

Şirketlerini yabancılara satanlar aldıkları parayı yurt dışına götürdüler. Bu kez ülkede yerli sermaye kalmadı…

Yerli olarak, sadece (yalnızca) politikacıların ortak olduğu müteahhitlik şirketleri kaldı. Onlar, “biz de yabancıların sahip olduğu hakları isteriz” dedi. İstekleri haklı bulundu: ihaleler ve ödemeler Dolarla yapılmaya başladı. “Türk yargısına güvenmiyoruz” dediler. O halde, “buyurun sömürü hukukunu en iyi bilen İngilizlerin ünlü ‘Londra Tahkim Mahkemeleri’ne gidin. Oradan çıkaracağınız kararla hakkınızı söke söke alırsınız” dendi.

Böylece kapitülasyon bakımından Osmanlı’yı geçtik. Borç desen, aynen Osmanlı gibi. Bu durumda “Düyun-u Umumiye” yakın mıdır, dersiniz?..
===================================
Dostlar,

Prof. Çelik Tıbbi Farmakoloji uzmanıdır. Samsun 19 Mayıs Üniversitesinden emekli ve Samsun ADD Şubesinin önceki başkanlarındandır.

Zaman zaman, çok uyarıcı – silkeleyici yazılarını burada paylaşırız.
**
Bu son yazının son tümcesinin bitimine bakalım :

  • “… “Düyun-u Umumiye” yakın mıdır, dersiniz?..”

Bize göre Türkiye, AKP eliyle 20 yılda istendik (iradi) biçimde iflasa sürüklenmiştir.
Ülkemiz çok yönlü olarak talan ve yağma edilmiştir, edilmektedir.
Yoksulluk, bu kökü dışarıda güdümlü politikaların bir sonucudur, türevidir; gerçekte YoksullaşTIRmadır! Ulusal servet yandaşlara aktarılarak planlı biçimde el değiştirmiştir.
1881’de İstanbul’da kurulan “… “Düyun-u Umumiye” yi beklemek yersizdir; Türkiye, ilan edilmeyen – örtük bir iflasın (Moratoryumun) derinliklerinde “tam sömürge” yapılmıştır.
Bu acı ve ürkütücü gerçekliği ustan çıkarmadan, yeni bir Kurutuluş Savaşı zorunlu olmuştur.

Sevgi ve saygı ile. 05 Ekim 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

Dil Derneği’nin Onur Ödülünü Aldık

Dostlar,

Bu yıl, 26 Eylül 1932 Dil Bayramımızın 89. yılı…

Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa, kuruluş için gerekli akçalı (mali, finansal) kaynağı kendisi sağlayarak 1932 yılı içinde 2 önemli Kurul oluşturdu :

Türk Dili Tetkik Cemiyeti (12 Temmuz 1932)
–  Türk Tarihi Tetkik Heyeti (28 Nisan 1932)

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı‘nın açılış günü olan 26 Eylül‘ü, her yıl “Türk Dil Bayramı” olarak kutluyoruz.

Uzun yıllardır üyesi olduğumuz Dil Derneği, bu yıl, “Dil Derneği Onur Ödülü” ne bizi yaraşır buldu.

Ödül, 25 Eylül 2021günü akşamı, Çankaya  Belediyesi  Çağdaş  Sanatlar  Merkezi’nde,  Dil  Derneği  Başkanı Sayın Sevgi Özel‘in eliyle bize verildi. Yoğunluktan, ancak 1 hafta sonra yazabiliyoruz web sitemizde!O gün, Atatürkçü Düşünce Derneği 16. Genel Kurulunu (seçimli) yönetmek üzere Başkanlık Kurulu (Divan) Başkanı olarak seçilmiştik ve gün boyu Genel Kurulu yönetmeye çalıştık. Çok yoğun olan gündem nedeniyle, ancak 19:00 dolayında koşa koşa salona gelebildik. Büyük bir anlayış ve hoşgörüyle karşılandı özürümüz, sağolsunlar..

Salondaki tören bitmiş, fuayede kokteyle geçilmişti. Konuklara duyuru yapıldı ve hemen oracıkta, bizi çok mutlu eden Dil Derneği Onur Ödülünü ve bir demet çiçeği aldık.. Kısaca kokteyle katıldık ve ayaküstü söyleştik dostlarla..

Büyük ATATÜRK‘ün en önemli devrimlerinden olan DİL DEVRİMİNİ asla öksüz komayacağız.. Yıllardır bu doğrultuda biz de çaba göstermekteyiz. Web sitemizde Türkçe, Dil… konularında epey yazımızı yayınladık.

“YAŞAR KEMAL’in ANA DİLİ ??”

başlıklı yazımızın okunmasını özellikle dileriz. (Yaşar Kemal Usta’ya uğurlar ola… – Prof. Dr. Ahmet SALTIK)

Dil Derneğimizde konferansımız da oldu. “DEVLET ve DİL” başlıklı sunumumuz 25 Nisan 2013 tarihli idi (geleneksel aylık konferanslar..)
***
Çok değerli meslektaşım Prof. Dr. Taner Çamsarı’dan şöyle bir what’s up iletisi aldık:

  • Ahmet’çigim TND (Türk Nefroloji Derneğinin) terim kolu bültenine ocak ayına kadar bir süre içinde; 3-4 A4 sayfasını dolduracak kadar.. Bilim terimleri konusunda bir makale yazar mısın? Hala kongrelerde şurada burada maymun gibi çorba bir dil ile konuşuyor profesörlerimiz.. Süre Ocak ayına kadar.. Ne dersin?

Elbette “evet” dedik Dr. Çamsarı’ya..

Dilimize sahip çıkmalıyız.. Önceki hafta da, 18 Eylül 2021’de Dil Derneğimizin 17. seçimli genel kuruluna katılmıştık. Bu konuyu o gün akşam web sitemizde paylaşmıştık.

Emektar Dernek Başkanımız Sn. Sevgi Özel’e ve yönetime – Derneğe omuz ve emek verenlere şükran ile.

En büyük dileklerimizden biri de, 12 Eylül 1980 darbecilerinin son verdiği Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunu yeniden, Atatürk’ün kurduğu yapıda (statüde) görmek; göreceğiz!

Sevgi ve saygı ile. 01 Ekim 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

HALK TV KONUŞMAMIZ – 25 EYLÜL 2019

Dostlar,

25 Eylül 2021 Cumartesi akşamı saat 20:30’da, yine konuğu olduk Sn. Fatih Ertürk‘ün.


HALK TV
‘de bu Cumartesi gecesi programı “Türkiye Nereye?” hemen hemen her hafta izlenme sıralamasında (rating skorlamasında) 1. oluyor.


Günün sınırlı ve “resmi” verileri aşağıda.

26.145 yeni olgu (PCR+).. PCR- çıkan ama “klinik kovit” tanısı ve sağaltımı alan hasta sayısını bilmiyoruz. Aynı gün içinde iyileşerek hasta havuzundan çıkarılan kişi sayısı 19.199. Aradaki fark 6946 kişi.. Hasta havuzuna eklendi, bu havuz boşaltılamıyor.. 478.301 kişi PCR+! Salgın denetiminde en önemli ölçütlerden biri, günlük yeni tanı alan hasta sayısının, o gün iyileşenlerden eksik olması. Ancak böylelikle “hasta havuzu” boşaltılabilir. Bu havuzda, son ve sınırsız açılıma geçtiğimiz 1 Temmuz 2021’den önceki gün 80.662 kişi idi, 3 ayda 6 katına fırladı. 49.732 olan ölüm sayısı 3 ayda 63.611’e erişti. Temel eğitimin açıldığı 6 Eylül’den bu yana 3 haftada salgın daha da azgınlaşmış durumda.  Ekim başında üniversiteler de açılacak ve toplumsal hareketlilik daha da artacak. Öte yandan kış geliyor ve kapalı alanlara geçiyoruz.

  • 7.013.639 rakamı ise salgının başından bu yana PCR+ toplam olgu / vaka sayısı,
  • Salt geçen hafta 192.794 yeni olgun / vaka eklendi ve bu rakam ile Dünyada 4., Avrupa’da 1. sıradayız bu “resmi” verilerle! İktidar ne kendini kandırsın ne de bizi, çıplak gerçek bu!

Öte yandan, neredeyse 3 haftadır, “kritik durumda” olan hasta sayısı sabit ve 633! Böyle bir durumun açıklaması nasıl yapılabilir? Matematiksel olasılığı nedir bu sabit sayının 3 hafta değişmemesinin?? Yetkililer halkı apaçık aptal – salak yerine koymakta, aynaya baksalar ya!

Gerçek toplumsal bağışıklık hala %30 gibi.. Ya da halkın %70’i hala Kovit-19‘a karşı bağışık değil. Bizim konuşmamız 27 – 46. dakikalar arasında..

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerin öğrenilmesi dileğiyle. İktidarın da elbette uyanması gerek!

Sevgi ve saygı ile. 29 Eylül 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

28 Şubatı Darbe Olarak Göstermenin Bir Amacı da, Hedeflenen Laiklikten Hesap Sormadır

https://www.odatv4.com/makale/28-subat-i-darbe-olarak-gostermenin-bir-amaci-da-210053

Sayın Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu (Emekli yargıç ve Yargıtay C. Savcısı) 12 Eylül 2021 Pazar günü ODATV için Sn. Nurzen Amuran ile yaptıkları söyleşiyi, sağ olsunlar, bize özetleyerek göndermişler.. Bu özeti aşağıda sunuyoruz. Tam metin ise üstteki erişkede (linkte).

ODATV‘de her Pazar sabahı yayınladığı birbirinden anlamlı ve değerli söyleşiler için Sn. Hukukçu Amuran’a ve bu önemli söyleşi için Sn. Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu’na şükran ile.

Dr. Ahmet Saltık
***

“…RP’nin, iktidar yetkisi kullanması bir yana uygulanan kapatma yaptırımı orantısal bir yaptırım.
İktidar projesi ve varlığı, Avrupa kamu düzeniyle, çağdaş ve çoğulcu demokrasi ile bağdaşmamakta.
Kapatılması sosyal bir zorunluluk.
Dava açma koşulları/ortamı ve kapatılmasında; adil yargılama, ifade, örgütlenme özgürlüğü ihlali yok…”
Bu değerlendirmelerin yer aldığı İHAM’nin RP kararı kuşkusuz bağlayıcı.

İHAM’ın (AİHM) RP kararı, parti kapatma davalarında Türkiye’nin haklı bulunduğu tek dava olması yanında, parti kapatma davalarında da hep referans aldığı bir karar.

Evrensel hukuka uygun hareket edildiği İHAM kararıyla sabit olan o kapatma davası öncesinde, o davaya yol açan “eylemlere” yönelik, üstelik de bir tavsiye kararı, nasıl darbe olabilir!..

Tavsiye kararı darbe ise, bunun da ötesine geçip laiklikle çatışan RP‘ye kapatma davası açan YCB (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı), kapatma kararı veren AYM üyeleri, bunu uygun bulan İHAM’ın durumu!..

#28Şubat kararları nedeniyle verilen ceza, laikliğin de Cumhuriyetin değiştirilemez bir niteliği olarak yer aldığı Anayasa’nın değiştirilemez nitelikteki 2 nci maddesini hedef alan bir cezadır.

  • FETÖ’nün ve AKP’nin, Anayasa’nın 2 nci maddesi ile çatışma içinde oldukları yargı kararları ile sabittir.
  • Bu nedenle 28 Şubat davasının arkasındaki odaklar, bu odaklar ve dolayısıyla emperyalizmdir!
  • Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir Cumhuriyet olması istenmemektedir.

KRT TV Programımız – 12 Eylül 2021

Dostlar,

Bu gün, 12 Eylül 2021 Pazar günü gece saat 21:00’de İnan Demirel ve Mustafa Hoş’un KRT TV’de olacağız.

Aşı karşıtlarının tezlerini konuşacağız.. / OLDUK… Youtube erişkesi bize ulaştığında burada paylaşacağız. 72,5 dakikalık programı izlemek için tıklayınız :

12 Eylül 2021 “resmi” verileri aşağıda.. Çok can sıkıcı.. 21.353 yeni Kovit-19 olgusu ve 243 ölüm!

  • Hiç kimsenim keyfi davranma, bilime dayanmayan tez üretme ve savunma hakkı yok!

Bilgi ve ilginize saygı ile sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 12 Eylül 2021, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

 

HALK TV Programımız – 11 Eylül 2021

Dostlar,

11 Eylül 2021 Cumartesi saat 20:00’de, HALK TV’de Sn. Fatih Ertürk‘ün konuğu olduk ve sorularını yanıtlamaya çalıştık.

Biz programın ilk 3 x 15 dakikasında vardık ve rating derecelemesi aşağıda..

12 Eylül 2021 günü verileri şöyle idi :

Konuşmamızın 10 + 8 dakikalık 2 bölümü için lütfen tıklayınız :

Sevgi ve saygı ile. 12 Eylül 2021, Bodrum

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

KRT TV Programımız – 9 Eylül 2021

Dostlar,

9 Eylül 2021 Perşembe günü akşam saat 19:40 dolayında KRT TV anahaberde Sn. Seçil Özer’in konuğu olacağız.. / OLDUK…

Bu akşam Sağlık Bakanı Dr. Koca, kendi deyimi ile “rutin dışı” bir açıklama yaptı yaklaşık 1 saat önce. Bir de muştu (müjde) verdi!

  • 100 milyon doz kovit-19 aşısı yaptık..

İyi ama salgın hala çok azgın!

Aşı tek çare mi?

Başka neler yapmalı?
AKP neleri yapmadı, yapamadı, yapmak istemedi??

Paylaşmaya çalışacağız.

Bilgi ve ilginize  sunarız.

İzlemek için lütfen tıklayınız (13 dk.) : https://www.youtube.com/watch?v=PLuvZULB1c0

Sevgi ve saygı ile. 09 Eylül 2021, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

ARTI TV Programımız

Dostlar,

7 Eylül 2021 günü sabah saat 11:00’de, ARTI TV’de Sn. Nazım Alpman’ın konuğu olduk. 2 temel konumuz vardı..

DİB Prof. Ali Erbaş’ın Laik rejime meydan okuyan çıkışları ve kovit-19 salgını.

45 dakikalık süreyi bu 2 konuya pay ettik
İzlenmesini ve paylaşılmasını dileriz.. Lütfen tıklayınız.

Erdoğan, gerilim hattını laik – antilaik çatışması ve şeriat tehdidi eksenine oturtmuş görünüyor.

Çok tehlikeli ve çok acımasızca.. İktidarda kalma, uzatma amaçlı olarak ülkemizde bir sıcak iç çatışmayı göze almak, kurgulamak. Dileriz AKP içinde bu politika destek görmesin, vazgeçilsin..

ARTI TV ve Sn. Nazım Alpman’ın nazik çağrısına teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 08 Eylül 2021, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik